Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İştirak nafakasının tespiti

Yanıt
Old 23-05-2008, 10:23   #1
hukukcu1985

 
Varsayılan İştirak nafakasının tespiti

Merhabalar
Eşler boşandıktan sonra 2 çocukta annesinde kalmıştır.Yaşları da oldukça küçüktür.Anne çalıştığı için boşanma kararında sadece çocuklar için nafakaya hükmedilmiştir.Ancak hükmedilen nafaka miktarı her bir çocuk için 100 YTL dir.Toplaamda 420 YTL ücret olan baba 200 Ytl sini nafaka olarak vermesi geçimini sağlamasını zorlaştırmaktadır.Boşanma kararını Nafaka yönünden temyiz etmeyi düşünüyoruz.Elinizde olaya ilşkin karar bulunanlar ekleyebilirseniz sevinirim.
Old 23-05-2008, 16:51   #2
Av. Murat Safkalp

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım, elimde Yargıtay Kararı olmamakla birlikte dosyanızda kararın bozulması için yeterli neden olduğunu düşünüyorum. Müvekkiliniz aynı zamanda kiracı ise ya da diğer aile fertlerinin geliri bulunmamakta ise bozulma şansı artacaktır. Kural olmamakla birlikte uygulamada nafaka bağlanan gelir sahibinin toplam gelirinin 1/4-1/5'nin arasında nafakaya hükmetmektedir. Kolay gelsin
Old 24-05-2008, 17:58   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukcu1985
Anne çalıştığı için boşanma kararında sadece çocuklar için nafakaya hükmedilmiştir..

Anne ne kadar maaş almaktadır?

Saygılarımla
Old 24-05-2008, 19:44   #4
hukukcu1985

 
Varsayılan

Tam olarak bilmiyorum.Ancak SSK da asgari ücretten aylık alıyor gözküyor.O da babanınkinden fazla olduğu ortada
Old 26-05-2008, 16:21   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukcu1985
Tam olarak bilmiyorum.Ancak SSK da asgari ücretten aylık alıyor gözküyor.O da babanınkinden fazla olduğu ortada

Baba asgari ücretin altında mı çalışıyor? Her neyse tarafların ücretlerini aynı kabul ediyorum. Müşterek 2 çocuğun velayeti anneye bırakılmıştır. Bir çocuğun bakımı ve geçimi için aylık 100 YTL nafaka çok mudur? El insaf! Ben olsam hiç temyiz etmezdim. Bence lehinize karar bulmanız da mümkün değildir.

Saygılarımla
Old 26-05-2008, 16:30   #6
Admin

 
Varsayılan

2 çocuğu olan babanın çocuklarına ayda 100-YTL nafaka verememesini kabul etmek gerçekten çok güç. Burada babanın ne kadar kazancı olduğu da çok önemli olmamalı, baba çocukların geçimini sağlamak zorunda ve bunun için de nafakanın yargı tarafından babanın kazancına göre değil, babanın kazancını çocuklarının ihtiyaçlarına göre ayarlaması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bir sağlık problemi vs. yoksa, gerekirse ek kazanç elde edeceği bir işe daha girmeli ve çocuklarına ayda 100-YTL temin edebilmeli, öyle değil mi? Kendimizi o çocuğun yerine koyarak empati yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Old 27-05-2008, 12:08   #7
hukukcu1985

 
Varsayılan

Elbetteki görüşlerinize katılıyorum.Ancak baba asgari ücret altı işte çalışıyor ve rahatsızlığı(böbrek) sebebiyle fazla yorucu işlerde çalışması pek mümkün değil.Bu nedenle ve eşi çocukların velayeti kendisinde diye çocukları babaya göstermiyor.Bu nedenle icra kanalı ile görebilecek ancak bu da her seferinde ek bir masraf.Açıklanan sebeplerle temyiz edilmesi gündeme geldi.Hiçbir baba ayda 100 YTL yi bir çocuğuna çok görmez.Ama durum bundan ibaret
Old 27-05-2008, 12:44   #8
ali ekmekçi

 
Varsayılan

Sayın Ergin'in ironik değerlendirmesi ve karar sunmayı sevmemesi karşısında bu sıradan iş yine bize düştü.Eklediğim HGK 'nda insanca yaşama gibi son derece yerinde kriterle iştirak nafakası yönünden bozma var.İyi çalışmalar...

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/2-379
K. 2002/360
T. 8.5.2002
• BOŞANMA DAVASI ( Kusurlu Eşin Boşanma Talep Edebilmesinin Şartları - Manevi Tazminatın Şartları - Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbitinde Hakkaniyet İlkesi )
• KUSURLU EŞİN BOŞANMA TALEP EDEBİLMESİNİN ŞARTLARI ( Manevi Tazminat Şartları - Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbitinde Hakkaniyet İlkesi )
• MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLEBİLMESİNİN ŞARTLARI ( Boşanma Davasında )
• NAFAKA VE MADDİ TAZMİNAT MİKTARININ TESBİTİNDE HAKKANİYET İLKESİ ( Boşanma Davasında )
• HAKKANİYET İLKESİ ( Boşanma Davasında Maddi Tazminat ve Nafaka Miktarının Tesbiti )
743/m.4,134,143
ÖZET : 1- Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekir.

2- Medeni Kanunun 143/2. maddesinin öngördüğü koşulları içerecek şekilde davalının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, uzun süreli ihmalin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.

3- Kadın yararına hükmolunan maddi tazminat, yoksulluk ve iştirak nafakası az olup, davalı ve çocuğunun insanca yaşamasını sağlayacak düzeyde değildir. Medeni Yasanın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkeside nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( MK.143/1 ) takdiri gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "Boşanma, maddi-manevi tazminat, nafaka davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Giresun Asliye 1. Hukuk Mahkemesince boşanma davasının kabulüne,maddi manevi tazminat ve nafaka talebinin kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 20.11.2000 gün ve 1999/246 E. 2000/378 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 14.6.2001 gün ve 2001/7755 E, 2001/9397 K. sayılı ilamı ile; ( ...1-Davalının evlilik birliğini temelden sarsan kusurunun bulunmadığı,davacının bağımsız ev sağlamadığı otelde kaldığı eşine ve çocuğuna bakmadığı gerçekleşmiştir.

Bilindiği gibi genel boşanma nedeniyle ilgili Medeni Kanunun 134.maddesinin eski şeklinde [ifadesinde] şiddetli geçimsizliğe ilişkin boşanma davası,ilke [unsur] olarak doğrudan kusura dayanmıyor görünse de ikinci fıkrası ile dava hakkını kusuru olmayan ya da, daha az olan tarafa tanımak suretiyle kusuru gizli bir unsur haline getirmiştir. Nitekim ilk bakışta dava hakkına yönelik görünse de, sözkonusu 134.maddenin eski biçiminde, kusura ilişkin hükmün böylesine "katı bir tarzda uygulanması şikayetlerin odak noktasını teşkil etmişti" [3444 sayılı kanunun Hükümet tasarısı 4. madde gerekçesi] İşte bu ve benzer düşüncelerle 3444 sayılı kanun, Medeni Kanunun 134.maddesini değiştirirken, kusur unsurunun boşanmada yarattığı güçlüğü önemli ölçüde hafifletmiş; kusur yerine evlilik birliğinin onarılmaz bir biçimde sarsılmasına önem vermiş,özetle kusurlu eşe de dava açma hakkı tanımıştır.

Ne var ki, bu değişikliği tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı sözkonusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Medeni Kanunun 134.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( M.K.134/2 )

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Ne var ki boşanma temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

2-Medeni Kanunun 143/2. maddesinin öngördüğü koşulları içerecek şekilde davalının kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, uzun süreli ihmalin kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru değil ise de, davacının bu yönde temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerinin ağırlığına nazaran kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Medeni Yasanın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkeside nazara alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat ( MK.143/1 ) takdiri gerekir. Yazılı şeklide hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

4-Taktir edilen yoksulluk ve iştirak nafakası, davalı ve çocuğunun insanca yaşamasını sağlayacak düzeyde değildir. Medeni Kanunun 4.maddesinde öngörülen hakkaniyet ilkesi davacının maddi durumu mal varlığı geliri davalının çocuğun gereksinimleri dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 8.5.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

yarx
Old 27-05-2008, 14:00   #9
ESRA ÖZGEN

 
Neşeli

Sayın Ekmekçiye katılıyorum, konuyla ilgili bir Yargıtay kararı da bende var.Yardımcı olur diye düşünüyorum, iyi çalışmalar..

.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2005/3-169
Karar: 2005/235
Karar Tarihi: 06.04.2005

ÖZET : Somut olayda, davacı daha önce hükmedilen aylık 100.000.000 TL. nafakanın aylık 400.000.000 TL.ye çıkarılmasını istemiş, mahkeme aylık 300.000.000 TL. nafakaya hükmetmiş, kararı davalı temyiz etmiş olup, hükmedilen ve temyize konu olan nafakanın yıllık tutarı 1.200.000.000 TL. ( 1.200 YTL )olması karşısında 20.10.2004 tarihli direnme kararının temyizi olanaklı bir karar olduğu sonucuna varılarak, işin esasının incelenmesine geçilmesine oyçokluğu ile karar verildi. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

(1086 S. K. m. 427)

Dava: Taraflar arasındaki "iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Dördüncü Aile Mahkemesi )nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 13.11.2003 gün ve 2003/744-603 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin 29.3.2004 gün ve 2004/2461-2901 sayılı ilamı ile;

(...Davada, anlaşmalı boşanma ile hükmedilen aylık 100.000.000 lira iştirak nafakasının 400.000.000 liraya yükseltilmesi istenilmiş; mahkemece istemin kısmen kabulü ile aylık 300.000.000 lira iştirak nafakasına karar verilmiştir.

Ancak, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada, yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmamıştır.

Ayrıca, davacı kendisini vekille temsil ettirmediği halde lehine ücreti vekalete hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür... )

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, katılım ( iştirak )nafakası istemine ilişkindir.

A- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ: Davacı, davalı ile 14.5.2002 tarihinde boşandıklarını müşterek çocukları Ebru'nun velayetinin kendisine verildiğini, öğretmen olduğunu, boşanma ilamı ile birlikte Ebru için aylık 100.000.000 TL. katılım ( iştirak )nafakasına 23.03.2002 tarihi itibarı ile hükmedildiğini, ancak çocuğun okula başladığını, astım hastası olduğunu, hükmedilen nafakanın ve kendisinin gelirinin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini ileri sürerek, aylık nafakanın 400.000.000 TL.ye çıkarılmasını istemiştir.

B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı mühendis olduğunu, aylık 1.250.577.099 TL. net maaş aldığını, oturduğu ev için aylık 190.000.000 TL kira ödediğini ileri sürerek, daha önce Ebru için hükmedilen 100.000.000 TL katılım ( iştirak )nafakasının yeterli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C- YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece, davalının davacıdan boşandıktan sonra başka birisi ile resmen evlenmediği, küçük Ebru'nun ilkokul 1. sınıf öğrencisi olduğu, günümüz koşulları ve ortak çocuğun paraya olan gereksinimi göz önüne alındığında aylık 300.000.000 TL. nafakanın yeterli olacağı sonucuna varılarak, daha önce hükmedilen aylık 100.000.000 TL. katılım nafakasının 300.000.000 TL.ye çıkarılarak bu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D- TEMYİZ EVRESİ, BOZMA VE DİRENME: Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; "Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve özellikle küçüğün yaş, eğitim düzeyi ile davalının gelirindeki artışa göre, yaklaşık bir yıl önce hükmedilen nafakada yapılan iyileştirme miktarı fazla olup, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun bulunmadığı" gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuş, Yerel Mahkeme; "çocuğun eğitimi, bakımı ve korunması ile ilgili gelişen ihtiyaçları göz önüne alındığında hükmedilen nafakanın yeterli olacağı" görüşüyle ilk hükümde direnmiştir.

E- UYUŞMAZLIK: Tarafların ortak çocukları Ebru için hükmedilen iştirak nafakasının Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan "hakkaniyet" kuralına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

b- Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 6.4.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 27-05-2008, 18:59   #10
Nuriye Değer

 
Varsayılan

Bence her kararın gerekçesi farklıdır. HGK kararının bozduğu kararda yerel mahkemenin nafakayı aylık 300 YTL ye çıkarmasında da haklı bir gerekçe vardır.Anlaşmalı boşanmada taraflar bir an önce boşanmak için sembolik bir iştirak nafakasına razı oluyorlar. Bir yıl sonra 3 katına çıkarılmasını istemek haklı neden olabilir.Önemli olan çocuğun ihtiyaçları ve tarafların ödeme gücüdür.
Sorunuz da baba asgari ücretin altında çalışıyorsa, fazla mesai imkanı yoksa da yine de 100 er YTL ödeyebilir. Bir çocuk her gün 1 ekmek yese ayda 75 krş x30=22,5 YTL, yaşadığı evin kirası, elektrik, ısınma, okul gideri, sağlık harcamaları ,anne çalışıyor bakıcı parası vs.. düşünüldüğünde acaba baba kaç YTL ile bakabilecektir. Temyiz neticesini merak ediyorum Umarım siteye aktarırsınız.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tedbir nafakasının icrası Burak Demirci Meslektaşların Soruları 9 08-03-2013 10:52
delil tespiti dilekçesi ile taraf tespiti istenebilir mi erdal7 Meslektaşların Soruları 12 03-03-2010 22:41
trafik kazasında kusur tespiti için açılan davada tanıksız delil tespiti difensore Meslektaşların Soruları 0 03-10-2007 12:23
İştirak nafakasının ıslahla velayetin karşı tarafa verilmesine dönüştü DerinlikSarhoşu Meslektaşların Soruları 14 02-10-2006 23:47
İştirak Nafakasının Tahsili DenizSu Hukuk Soruları Arşivi 3 20-11-2003 19:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06862903 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.