Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Trafİk Kazasinda MÜteselsİl Sorumluluk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-06-2010, 22:51   #1
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan Trafİk Kazasinda MÜteselsİl Sorumluluk

Trafik kazasında müteselsil sorumlulardan birinin durumunun iyileştirilmesine zarar görenin katlanacağı (BK.147/2) konusu ile ilgili olarak, aşağıda özeti verilen Yargıtay 4. HD. kararı hakkında düşüncesi olan arkadaşların düşüncelerini öğrenmek istiyorum. Bu karara konu davada, alacaklı; başlangıçta her iki sorumluya karşlı ayrı ayrı dava açmış, her iki davada aynı miktarları istemiş, sonradan işletene karşı açtığı davada daha fazla tazminat isteyerek kalan alacağını istemiştir. Bu talep anılan Yasa hükmüne (BK. 147/2) neden uygun düşmemektedir?

KARAR ÖZETİ:
Davalı, dava konusu trafik kazasına karışan aracın kayıt maliki olması nedeniyle işleten sıfatı ile tek başına davalı olarak gösterilmiştir. Davacının aynı olay nedeniyle önceden açtığı başka bir dava ile araç sürücüsü hakkında da tazminata hükmedilmiştir. Bu dava açılırken sürücü aleyhine verilen tazminatlar aynen araç işleteninden de istenmiş ve daha sonra dava ıslah edilerek işletenden istenilen tazminat miktarı artırılmış, ancak sürücü aleyhine yeni bir dava açılmamıştır. BK.nun 50 ve 51. maddelerinde haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden ve birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu düzenleme altına alınmıştır. Ancak aynı Yasanın 147. maddesinin ikinci fıkrasında alacaklının diğerlerinin zararına olarak müteselsil sorumlulardan birinin durumunu iyileştirmesini sağlayacak davranış veya beyanının sonuçlarına katlanması gerektiği düzenlenmiştir. Diğer bir anlatımla davacıların başlangıçta her iki sorumludan aynı miktarları istemesine karşın, sonradan sadece işleten sıfatı nedeniyle sorumlu olan davalının daha fazla tazminatla sorumlu tutulmasını istemesi anılan Yasa hükmüne uygun düşmediği gibi iyiniyet kuralları ile de bağdaşmamaktadır.
Old 10-06-2010, 08:58   #2
avmurat

 
Varsayılan

Ben karara katılmıyorum.Müteselsil borçluların her birinden zararın tamamanı isteme hakkı varken zararın bir kısmını isteme hakkının evleviyetle olması gerekir. Aynı gerekçelerle buradaki durumu iyiniyet kurallarına aykırı bulmanın da mümkün olmadığını düşünüyorum.Kaldı ki işletenin, sürücüden daha fazla ödeme yapmak zorunda kalması halinde bile sürcüye rücu hakkı ortada durmaktadır.Bu durumda işletenin aliyhine bir zarardan sözedilemez. Nitekim 19.Hukuk Dairesi, 2000-7277/7628 sayılı bir kararında, davalılardan bir kısmı hakkındaki davanın atiye bırakılmasını bile m.147/2'ye aykırı bulmamıştır, saygılarımla.
Old 10-06-2010, 09:31   #3
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

"avmurat" rumuzlu meslaktaşım sizinle aynı kanaatteyim. Ancak, 4. HD. kararında görmediğimiz bir yön mü var acaba diye bu durumu hukukçu meslektaşlarımın bilgisine sundum.
Old 10-06-2010, 18:36   #4
Av.Nadir GÜLGEÇ

 
Varsayılan

Evet, 4.HD kararında görmediğiniz bir yön var.
BK m147/2'ye göre; "Alacaklı, diğerlerinin zararına olarak müteselsil borçlulardan birinin vaziyetini iyileştirdiği takdirde bu fiilinin neticelerini şahsen tahammül eder (yani bu davranışının sonuçlarına kendisi katlanır)."
İşte, Sayın Daire'nin kararında ifade edilmek istenen husus bu. Davacıya deniyor ki; "Sen, davanı, sadece davalılardan birisi için ıslah ettin, diğeri için etmedin, böylece ıslah etmediğin miktar için ıslah etmediğin davalıya karşı feragatta bulunmuş oldun, ıslah edilen miktar için, ıslah ettiğin davalının, ıslah etmediğin davalıya rücu etme imkanını ortadan kaldırdın. Islah etmediğin davalının durumunu, ıslah ettiğin davalıya karşı kötüleştirdin(*), bunun sonuçlarına m147/2'ye göre sen katlanacaksın, bu nedenle, ıslah edilen miktar için davanın reddi gerekir.”

(*)Kendisine karşı ıslah yoluna başvurulan davalı, aleyhine olarak ıslah edilen miktar için hüküm kurulmuş olsaydı, kendisine karşı ıslah yoluna gidilmemiş davalıya rücu ettiğinde, rücu edilen davalı (haklı olarak) ona diyecekti ki; "sen, aleyhine kurulan miktarı dikkate alarak bana rücu edemezsin, benim müteselsil olarak sorumluluğumun miktarı bellidir, ancak bu miktar üzerinden rücu edebilirsin." Böylece, tazminat alacaklısı davacı, onun durumunu, diğerine karşı iyileştirmiş olacaktı. İşte Kanun, bu durumun önüne geçmek istemiştir.

Müteselsil sorumlulardan birisi için dava açılmaması halinde veya onun hakkında dava açılmakla birlikte davanın atiye bırakılması halinde, onun durumunda, diğer müteselsil sorumlu aleyhine herhangi bir iyileşme olması söz konusu değildir. Bu hallerde ona karşı hüküm ifade eden herhangi bir feragat durumu söz konusu değildir. Kendisine karşı sorumluluğu oranında, diğer davalı tarafından rücu davası açıldığında, "benim hakkımda açılmış herhangi bir dava yok veya benim hakkımda dava açıldı ama dava atiye bırakıldı aleyhime hüküm kurulmadı, bu nedenle bana rücu edemezsin" diyemez. Bu nedenle 19. HD'nin kararı da bunu ifade etmektedir.

Yani her iki karar da biri biriyle tutarlıdır.
Ancak, en güzel karar kendi kararınızdır.
Old 10-06-2010, 23:37   #5
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Sayın GÜLGEÇ,
Borçlulardan birinin davası şimdilik ıslah edilmemiş ise, davası ıslah edilmeyen davalı lehine niçin feragatta bulunulmuş olsun. Sonradan ıslah veya ek dava ile talepte bulunmak zamanaşımına ve borcun tamamı ödeninceye kadar mümkündür. Islah edilen davalının, ıslah edilmeyen davalıya rücu etme imkanı niçin ortadan kalksın. Üstelik davalar da ayrı ayrı açılmış ise. Islah edilmeyen borçlu da, borcun tamamından ödeme yapılıncaya kadar sorumlu değil midir? İlginize teşekkürler.
Old 11-06-2010, 09:23   #6
Av.Nadir GÜLGEÇ

 
Varsayılan

Sayın d-karaca,
Ben elinizdeki dava dosyalarını bilmiyorum. Ancak, özetini verdiğiniz Yargıtay kararı, sizin dosyalarınıza ilişkinse, karara göre, "... sürücü hakkında tazminata hükmedilmiştir.." deniyor. Buna göre, sürücü hakkındaki dava neticelenmiş demektir. Ve karara göre, sürücü hakkında her hangi bir ıslah durumu sözkonusu değildir.Artık, ona karşı bir ıslah yapmanız da sözkonusu olamaz.
İşleten aleyhine ıslah edilen miktar da dahil hüküm kurulmuş olsaydı, işleten, kendi aleyhine hükmedilmiş miktarı baz alarak kusuru oranına göre sürücüye rücu ettiğinde,sürücü ona şu cevabı verecekti: "Sen bu miktarı nerden çıkarıyorsun. Benim müteselsilen sorumlu olduğum miktar, bana karşı açılmış olan davada hüküm altına alındı. Sen ancak bu miktarı baz alarak bana rücü edebilirsin." Bu durumda siz sürücünün durumunu, ona karşı ıslah yoluna başvurmadığınız için (ve karar verilmiş olduğundan artık ıslah hakkınız da kalmadığı için) iyileştirmiş oluyorsunuz. Ben Yargıtay kararlarını bu şekilde yorumluyorum.
Son not: Sürücü hakkındaki davanız kısmi dava ise ve dava sonunda buna göre hüküm kurulmuşsa, o takdirde, sürücü aleyhine ek dava açma hakkınız olduğundan, sürücünün durumunu iyileştirmiş olmazsınız. Yukarıda vermiş olduğunuz karar, dosyanıza ilişkinse (ki öyle görünüyor), varsa böyle bir durum, bu durumu belirterek karar düzeltme yolunu deneyin.
Old 11-06-2010, 09:46   #7
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Sayın GÜLEÇ, yargıtay kararı bizim davamızla ilgili değil.Biz trafik-iş kazası nedeniyle önce maluliyetten doğan zarar için önce işleten/işverene karşı kısmi bir dava açtık. Bu dava devam ederken işverenin iflası gündeme geldi. Bunun üzerine trafik sigortasına karşı poliçe limiti kapsamında kısmi dava açtık. Her iki dava ayrı görülüyor ve her ikisinde de hesap bilirkişisi raporları geldi. Sigortaya yönelik davayı ıslah edeceğiz, bu arada iflasın açılmasına karar verilen işletenle ilgili davayı da ıslah etmek gerekir mi? Emsal karadaki kabulden yola çıkarak, tam olarak benzemese de bu durumu değerlendirmek istedik. ilginize teşekkürler.
Old 11-06-2010, 09:56   #8
Av.Nadir GÜLGEÇ

 
Varsayılan

Mutlaka ıslah edin. İşverenden bir şey alamayacağınızı bilseniz bile, mutlaka ıslah yapın. Hiç değilse poliçe limitine kadar olan miktar için ıslah yapın. Yapmazsanız, sigortacı aleyhine hüküm kurulduğunda, ıslah edilen miktar dikkate alınmayabilir, alınmışsa, Yargıtay hükmü bozabilir. Zira, sigortacı, şartları varsa, işverene rücu ettiğinde, işveren veya iflas masası (veya ilgililer), sigortacıya şöyle bir cevap verebilirler: "Sen bu miktarı nerden çıkarıyorsun? Bizim müteselsilen sorumlu olduğumuz miktar belli. Sen ancak bu miktar üzerinden bize rücu edebilirsin" Böyle bir cevap karşısında, sigortacı mağdur olacaktır. İşte BK m 147/2 bunun için vardır. İşinizi garantiye alın, harçtan fedakarlık ederek, hiç değilse, teminat limitine kadar olan kısım için işverenle olan dosyanız için de ıslah yapın.
Old 11-06-2010, 10:42   #10
avmurat

 
Varsayılan

Sayın Karaca, ben soruyu sadece Yargıtay kararı hakkındaki düşüncemizden ibaret olarak algılayarak cevapladım.Ancak sorunun aynı zamanda pratik boyutu olduğunu yani buradaki görüşlere göre kararınızı şekillendireceğinizi bilmiyordum. Siz yine de benim değil Yargıtay'ın görüşünü dikkate alın.Çünkü hem Yargıtay kararı ile davanız birebir örtüşmeyebilir hem de benim görüşümü mahkemeye emsal olarak sunamazsınız. Hal böyle olunca ben de sayın Gülgeç'in cevabına katılıyorum.Mutlaka işleten aleyhine açtığınız davayı da ıslah edin, saygılarımla.
Old 11-06-2010, 12:24   #11
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın d-karaca,

BK 147/2 deki düzenlemede "diğerlerinin zararına olarak" ibaresi önemlidir. Taraflar müşterek-müteselsil sorumlu olmalarına rağmen alacaklı bunlardan birinin durumunu -diğerinin zararına- olarak iyileştirmiyorsa o zaman BK 147 uygulanmaz. Örn:
*TTK m.1301: "Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vaki zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder." demektedir. Sigortacı, yaptığı ödeme sonrası (2.fıkradaki istisnayı bir tarafa bırakırsak) sigorta ettirene değil, sigorta ettirenin rücu edeceği 3.kişilere karşı rücu davası ikame edebilir.

**Yine verdiğiniz Daire kararında işletenin sürücüye rücu hakkı olmakla sürücünün durumunun iyileştirilmesi işletenin zararınadır. Peki tam tersi olsa idi, yani işletenin durumu iyileştirilse idi bu durumda sürücü zarar görecek miydi? Sürücünün, işletene karşı rücu hakkı var mıydı? BK 51/2: "Kaideten haksız bir fiili ile zarara sebebiyet vermiş olan kimse en evvel, tarafından hata vaki olmamış ve üzerine borç alınmamış olduğu halde kanunen mesul olan kimse en sonra, zaman ile mükellef olur." der, bu meyanda haksız eylem sorumlusu sürücü, kanundan dolayı sorumlu olan işletene (ödediğini) rücu edemez. Dolayısıyla işletenin durumunun iyileştirilmesi, sürücünün zararına iyileştirme olarak değerlendirilemez (diye düşünüyorum )

Somut olayınızda bu hususları da değerlendirmenizde fayda olduğu kanaatindeyim.

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafİk Kazasinda Tutanak Tutulmamasinin Netİcesİ özcanöner Meslektaşların Soruları 1 13-05-2009 18:23
Trafİk Kazasinda Sorumsuzluk didem kunal Meslektaşların Soruları 1 17-04-2009 13:18
Haksiz KazanÇ-mÜteselsİl Sorumluluk Av.Mine Alagaç Meslektaşların Soruları 1 20-06-2008 17:15
İŞ Kazasinda Malulİyetİn Tespİtİ Davasi TRINITY Meslektaşların Soruları 2 12-02-2008 13:38
Trafİk Kazasi,yaralama,rent A Car ,maddİ Manevİ Sorumluluk GÜLYÜZ Meslektaşların Soruları 3 08-11-2007 18:29


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03226304 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.