Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Aihk'ne Başvurular Ve Tazminatlar

Yanıt
Old 28-01-2003, 00:47   #1
Armağan Konyalı

 
Varsayılan AIHM'ne Başvurular Ve Tazminatlar

Sayın Hukukçular,

Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in 23.1.2003 günü TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmanın bir bölümü aşağıda bilgilerinize sunulmuştur.

Saygılarımla

.................................................. ................

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)


Bir bilgi olarak Yüce Heyetinize arz etmek isterim ki, şu ana kadar Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların sayısı 4 820'dir. Türkiye'nin aleyhinde açılmış yaklaşık 5 000'e yakın dava vardır; bunun 2 250'si Güney Kıbrıs tarafından açılmış davalardır. Bu davalardan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aleyhimize verdiği karar sayısı 286'dır, lehimize verdiği karar sayısı 12'dir. Delegeler Komitesinin Türkiye aleyhine verdiği karar sayısı 12'dir. Dostane çözümle sonuçlanan başvuru sayısı 513'tür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kabul edilemez bulduğu başvuruların sayısı 107'dir. Diğer nedenlerle kayıttan silinen başvuruların sayısı da 16'dır.
Şimdi, aleyhimize verilen bu kararlar sonucu Türkiye'nin maruz kaldığı maddî kayıpları burada ifade etmek istiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde Türkiye'nin ödeyeceği ve ödemiş olduğu tazminat miktarları şudur: Türk Lirası karşılığı ödenen tazminat miktarı 2 trilyon 917 milyar 550 milyondur. Küsuratları var, onları geçiyorum. Döviz olarak ödenen tazminat miktarı ise, 768 658 İngiliz Sterlini, 420 516 Amerikan Doları, 4 424 252 de Fransız Frangıdır. Dolayısıyla, döviz olarak ödenecek tazminat miktarı ise 3 574 814 İngiliz Sterlini, 14 139 043 Fransız Frankı, 15 022 228 ABD Doları ve 6 241 217 de Euro olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin dostane çözüme icabet etmesi sonucu ödediği maddî tazminat tutarı 4 624 110 Fransız Frankı, manevî tazminat olarak 30 000 Frank, yargılama gideri olarak da 45 000 Frank olmak üzere toplam 4 699 110 Fransız Frankıdır.
Old 28-01-2003, 13:01   #2
meral

 
Varsayılan

Sayın bir dost;
Bu başvuruları önlemenin tek yolu AVrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve AİHM'nin kararlarınnı yerel mahkemelerde ve Yargıtay'da ileri sürmek ve bunların uygulanmasını sağlamakla olur. Burada görev biz avukatlara düşmektedir. AİHM Kararları Yargıtay içtihatları niteliğindedir.
Sanıyoruz biz avukatlar bu konuyu önemser ve Hakimlere yardımcı olursak tazminatlardan ve AİHM'de yargılanmaktan kurtuluruz
Saygılar
Av, Meral Erdoğan, Av, Rezzan Aydınoğlu
Old 28-01-2003, 23:43   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sanıyoruz biz avukatlar bu konuyu önemser ve Hakimlere yardımcı olursak tazminatlardan ve AİHM'de yargılanmaktan kurtuluruz

Sayın Meral Erdoğan,
Sayın Rezzan Aydınoğlu,

Yukarıda kırmızı renkli yazı ile alıntı yaptığım düşüncenize katılıyorum. Ancak amacımız ''tazminatları millileştirmek'' değil,
tazminat davalarına neden olan ''insan hakları ihlallerini önlemek'' olmalı kanısındayım.

Hak ihlalleri idarelerin insan haklarına saygı duymaları ile önlenebilir. İnsan haklarının uygulanması, mahkemelere düşerse iş işten geçmiş olur; idari işlem sırasında gözönüne alınmalıdır ki vatandaşlarımız zarara uğramasınlar. Tazminat çözüm değil, sorunun ta kendisidir.

Bu durumda görev 'avukat şapkamızla' bize değil, 'vatandaş şapkamızla'' hepimize düşmektedir. Demokrasilerde ''idare '' vatandaşta değil midir? Vatandaş şapkamıza ''demokrat'' çiçeğini takmadıkça tazminat ödemek (tazminat ödenmek) zorunda kalacağız.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 02-02-2003, 00:39   #4
Cest la vie

 
Varsayılan

Sn Bir Dost'un ilk mesajını okudugumda final haftasındaydım, birşeyler yazmak istedim ancak yazamadım. Diğer mesajları şimdi okudum. Sn. bir dost'un ikinci açıklamasına da katılıyorum, ancak bunun Sn. Meral Erdoğan Ve Rezzan Aydınoğlu'nun sunduğu görüşle pekişeceğini, bu şekilde de uygulama yolunda adım atılacağını düşünüyorum..

Geride bıraktığımız dönem, "insan hakları" dersi aldım. Bu dersin son konusuna kadar çok iyimserdim, Türkiye'de insan haklarına yeteri kadar olmasa da saygı duyulup, onları yasalarla korunduğuna inanıyordum. AIHM'e Türkiye'den çok şikayet-dava gitmesinin sebepleri arasında, insan haklarının ihlallerinin yanında diğer sebeplerin de büyük yer kapladığını gördüm. Mesela diğer ülkeler aynı kuralları kendi yerel mahkemelerinde de uyguluyorlardı ve bu nedenle kendi mahkemeleriyle AIHM kararları arasında pek bir değişiklik olmayacağı için o ülkelerden pek fazla dava gitmiyordu. Veya bunu Türkiye aleyhine suistimal etmek isteyenler nedeniyle de dava sayıları artıyordu... Ya da tazminattan öte davasını kamu oyuna duyurma isteğiyle yanıp tutuşanlar vs vs.. Diyorum ya, daha bir iyiniyetliydim Türkiyedeki insan haklarına karşı..
Düşüncelerimi bütünüyle değiştiren dersin konusu "2002 Türkiye İnsan Hakları Raporu"ydu. O dersin tümünü bu raporu incelemeye ayırdık, neredeyse her açıklamada "hocam bu kadar da değildir" diye itiraz edenlerdendim.. Dersin sonunda ikna oldum..

"Bu raporda Türkiye'nin zaafları konuşuluyor ama bunlar medyadan geçen durumlar değil de rakamlara dayanan raporlar. Hiçbir yerden etki,para, politik destek almadan, tamamen tarafsız hazırlanan bir rapor." diye söze başladı hoca.. Size dersten aklımda kalanlardan ve raporda yazanlardan bir kaç şey aktarmak istiyorum:

* Türkiye'de insan hakları açısından bulanık ve genel gelişmeler oldu.

* İfade özgürlüğü:

Nevzat Oraran(soyad yanlış olabilir-dersten aklımda kalanları ve not aldıklarımdan bir bölümünü yazıyorum) askeriyeyi eleştirdiği için , askeri mahkeme tarafından yargılanıyor ve 2 ay hapis cezası alıyor.

Hapishaneler derneği bir kitapçık hazırlıyor. Bu kitapçıkta mahkum olanların cinsel tacize-tecavüze uğraması hakkında bilgiler yer alıyor. Kitapçık toplatılıyor ve Türk polisine hakaretten dolayı dernektekiler hapse atılıyor.

** İşkenceler:

İşkenceler devam ediyor ve bu işkenceler yapılırken kadın-çouk-ağır suçlu-suçsuz ayrımı gözetilmiyor. Henüz sorgu aşamasında yapılan işkencelerden ölen insanlar bile oluyor.

İnsanlar sorguya çekilirken ailesine haber verme, avukat tutma(burda benim müdehalem devreye giriyor:"hocam olur mu, baro sağlıyor avukat, ne olursa olsun!" Hocanın cevabı: " Ahu, sen bunu bir araştır. Bak bakalım taleplerin kaç tanesi gerçekleştirilmiş, kaç tanesi zamanında gerçekleşmiş, kaç tanesi umursanmamış?" Susuyorum, bilgim yok çünkü-bu vesileyle sizlere sorayım: gercekten taleplerin hepsi karsılanıyor mu? ) telefon etme, neden sorguya çekildiğini öğrenme yani her türlü iletişim hakkından yoksun bırakılıyor. Sorguya çekilen insana kayıp muamelesi yapılıyor. (yine ben:"hocam mümkün değil, bu kadar oldugunu sanmıyorum. bunlar dogru değil. Hoca: tarafsız raporlar Ahu. Türkiye de onaylıyor bunları. )

Hapisteki çocukların %90ı işkence görüyor, bunların hiçbiri şikayet etmiyor. Polisler bilgi almak için dövdüklerini söylüyorlar ancak zaten hersey onların ellerinde, dövmeden de alabilecek durumdalar.

Polisler işkence yaptıkları için normalde 15 ay hapis cezasına çarptırılıyorlar. Ancak ertesi gün dosya iptal ediliyor, kapatıluyor ve polisi serbest bırakıyorlar.

Hakim-savcı-doktor üçgeninde işkenceler hasıraltı ediliyor.
"452" tane şikayet dosyası savcılığa gidiyor ama bunların "65" tanesi okunuyor ve "1" tanesi mahkemeye gidiyor. (ben artık susuyorum, o kadar cok müdahele etmişim ki, bundan da "yok artık" demeye yüzüm kalmıyor..) Oysa savcının 452 şikayetin 452sini de okuması gerekir.
Savcı, doktordan dövülüp dövülmediğine dair rapor istiyor(veya otopsi raporu istiyor) Ancak doktorlar dövülme olayının olmadığına dair bir rapor veriyor. (polis=>rüşvet=> doktor, doktor=>rapor=>savcı)

Hapiste olan 8 erkek, tecavüze uğradığını söylüyor ama hiçbiri doktor yüzü görmüyor. Eğer hapishanede işkence yapılmadıgını savunuyorsan bunu ispat etmek zorundasın, doktor getir, kanıtla. Doktor bile getirilmiyor çoğu zaman.

Bu rapor böyle sinir bozucu bir şekilde sürüp gidiyor. Benim de iyimseriliğimi yanında götürüyor. Derlerdi de bu kadar olduguna inanmazdım: Türkiye'de insan hakları ihlalleri acayip yapılıyor!!!

AIHM'de karara bağlanan tazminatlardan şikayet edene kadar sayın bakan, kanunların uygulanmasını sağlasın, cezaları arttırılmasını sağlasın, insan haklarını AIHM aracılığıyla değil, kendi yasama&yürütme&yargı organları çerçevesinde verdirsin..
Bunu "mali yük" olduğu için değil, hakkın verileceği kişi "insan" olduğu için yaptırsın. Bu konudaki rahatsızlığını da "insanlara yapılan ihlaller, verilen zararlar" olarak belirtsin..
Mali yük olarak belirtilmeye devam edildiği sürece, 2003 Raporu da aynı şekilde gelecektir, 2003te de mali yük artacaktır..

Avrupa Birliği üyeliği mi?

Bu koşullarda geçin canım..!


Ahu
Old 24-02-2003, 23:13   #5
Nusret

 
Varsayılan Forum'a;

Ahu arkadaşımızın mesajında geçen "CMUK dolayısıyla müdafilik" hizmetinden yararlanma oranı hakkında, İstanbul Barosu'nun CMUK Servisi'ne bağlı olarak müdafilik de yapan bir meslektaşınız olduğumdan dolayı, bilgi verme ihtiyacı duydum.

Yasa gereği, içerisinde gerekli bilgileri (şahsın adı soyadı, baba adı, doğum yeri ve tarihi, gözaltına alındığı yeri vs.) içeren bir dilekçe ile şahsın kendisi veya ailesinden birisinin başvurusu üzerine Baronun CMUK Servisi o şahıs için müdafi atar. Fakat bu hükümde iş biraz yokuşa sürüldüğü için son zamanlara kadar Baro yönetimi başvuru işini oldukça esnek tutmuş ve neredeyse gözaltına alındığı, yakalandığı bir şekilde öğrenilen herkes için müdafi atar hale gelmişti. Bence doğrusu da buydu. Çünkü, başvuruyu katı kurallara bağladığınızda, örneğin siyasi bir suçtan dolayı TMŞ tarafından gözaltına alınan bir kişinin, hele son değişikliklerden önce, hatta şimdi bile rahat rahat bu başvuruyu yapabileceğini, ailesinin kendisiyle ilgili bilgilere ulaşabileceğini düşünmek safdillik olur. Bu da, özellikle siyasi yakalama ve gözaltıların müdafisiz kalacağı anlamına gelirdi. Fakat İstanbul Barosu'nun yeni (Kemalist) yönetimi bu konuda, ilk cicim aylarından sonra katı başvuru kurallarını uygulamaya başlamış ve gözaltına alınanların DGM'lerde müdafisiz kalmasına sebebiyet verir hale gelmiştir.

Öte yandan yasaya göre 18 yaşından küçükler için müdafi istenmesi zorunluluğu vardır. 18 yaşından büyükler, yani "yetişkinler" ise isterlerse müdafi atanacaktır. Fakat her ne hikmetse polis ve jandarma karakollarımızda ve kolluğun diğer birimlerinde sorgulanan bu "yetişkinler"in neredeyse tamamına yakını müdafi istememektedirler. Bu nedenle yaş ayrımı yapmadan tüm gözaltına alınanlar, tüm yakalananlar için zorunlu müdafilik sisteminin getirilmesi gerekmektedir. Ancak bu durumda şüpheli veya sanığın müdafilik hizmetinden faydalanması kolluğun insafından kurtulabilir.
Old 28-02-2003, 01:43   #6
Batu Han

 
Varsayılan

öncelikle AİHM tarafından verilen tazminatları mali yük olarak gören bi adalet bakanı bize sorunun çözümüne ne kadar yakın!!!! olduğumuzu gösteriyor
aslında bence sorunun çözümü mecburi müdafiliğin genel olarak kabulünün yanında bir an önce "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kunun"un kaldırılmasından geçmektedir
birkere alelade bir memurun bu korumaya ihtiyacı yoktur 2.si özelliği olan memuriyet ve kamu görevleri belirlenerek gerçekten amaca hizmet edecek bir kanun çıkarılmalıdır 3.sü polis bu amaçla çıkarılacak kanundan yararlanmalıdır ama her polis bu korumadan yararlanmamalıdır sadece organize suçlulukla mücadele gibi yada narkotik gibi birimlere bu olanak sağlanmalıdır ancak trafik polisi veya asaişin böyle bi korumaya ihtiyacı yoktur
insanlar polisi veya memuru şikayet etmekten korkmamalıdır şikayet ettiğinde haklıysa sonuç alacağını bilmelidir bu yüzden çıkarılacak kanunda buna uygun olmalıdır memura cumhurbaşkanına yakın bir dokunulmazlık sağlamamalıdır
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05203009 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.