Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

"Çeviri Dizi Türkçe"si

Yanıt
Old 29-03-2007, 13:02   #31
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Size katılmıyorum. İlerlemedik, geriledik. Beni hayal kırıklığına uğrattınız. Bana göre olmadık örnekler verdiniz; hepsini daha yalın, anlaşılır ve güzel anlatmanın yollarını gösterdim. Alıntılardan hiç de hazzetmememe karşın; gösterdiğiniz ikinci alıntının devamına bakarsanız, alıntının kendi başına anlamından farkının ortaya konduğunu görürsünüz. Konumuz neyse, o konuda devam ediyoruz. İlk örnekte daha ortada olan yanlışlıklar bulunduğu için gereksiz tekrara başvurmadım. Onda da soyut bir şey, edebiyat için seviniliyor aslında. Örneğin dilimiz yapısına en uygun biçimini ortaya koymakla yetindim. Yani, sizin düşündüğünüz ve alıntınızla savınıza destek göstermeye çalıştığınız gibi, soyut şeylerin veya onlar için belirsiz birilerinin üzülebileceğini söylemiyorum. Tam tersine, böyle birşeyin olanak dahilinde olmadığını söylüyorum. Mutlaka, her zaman, insan üzülür, sevinir. Kimin üzüldüğü veya sevindiğini ortadan kaldırmak mümkün değildir; ama gizlemek için her dilin olduğu gibi, bizim dilimizin de yöntemleri vardır. 'Ne kadar üzücü.' tümcesinde olduğu gibi. Bu yöntem hiçbir zaman '... adına üzülmek/sevinmek' değildir. Bunun yalın olduğunu öne sürmenizse çok ilginç; çünkü, verdiğiniz iki örnekte de ne olup bittiğini çözümlemek için harcanmak zorunda kalınan çabaları sergiledim ve ithal malı bir kalıp için gereksiz yere debelenmek zorunda kaldığımızı elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.

Kimsenin ünvanı beni ilgilendirmez. Kaldı ki, uzmanlık bile kişiye sadece ön aldırır. Mutlak bir erk sağlamadığı gibi; uzmanlığınız nedeniyle, yaptıklarınızı kendiliğinden en iyi kılmaz. Konu dil olunca, o dili konuşan, okuyan, o dilde düşünen herkesin en azından başlangıçta eşit konuşma hakkı vardır. Adını gereksiz yere yinelemeye gerek yok; sözünü ettiğiniz kişinin konu olan iki tümcesi düşünülmeden yazılmıştır; bunun kanıtlarını da açıkça ortaya koydum. Ünvan sahibi olmakla usta olunsaydı, Yunus Emre, Karacaoğlan, Aşık Veysel' in adları bile kalmazdı. Örnek gösterdiğiniz kişilerin adı onların yerini alırdı. Ama, sizin de, benim de, hepimizin de tanık olduğu üzere; ustalar onlar. Allah' dan ki de öyle.

Benimle yazışırken alıntı yöntemini kullanmayıp, kendi görüşlerinizi açıkça belirtmenizi, gereken yerlerde benim sözlerimi kendi sözleriniz içerisinde tırnak içinde veya referans karşılığı göstermenizi dilerim. Aksi takdirde okumaya oradan başlayanın yanlış izlenimlere kapılması yolu açılıyor. Kesit alma (snapshot) yazışmanın özünü yok eder, iletişimi tek yönlü ve yanlış anlaşılmaya uygun duruma getirir. Bu bir istektir, elbette sizi bağlamaz; ama bilmenizi isterim.

Saygılarımla,
Old 29-03-2007, 16:42   #32
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sn.Hekimbaşı,

Sizinle yazışmıyorum. Sizin tahtınızda ÇDT başlıklı forum altında yazıyorum.

Sizin mesajlarınızdan alıntılar yapıyor olmam, forumun diyalog halinde sürüp gidiyor oluşundandır, yani zorunluluktandır.

Ancak tahammül etme yeteneğim azaldığından, izninizi rica ediyorum.

Kolaylıklar dilerim.
Old 29-03-2007, 17:11   #33
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Her ne kadar zorunlu diye nitelendirmiş iseniz de, katılımınızdan zevk aldığımı bilmenizi ister, ilginiz için özellikle teşekkür ederim.

Saygılarımla,
Old 31-03-2007, 14:42   #34
Hekimbaşı

 
Varsayılan Lanet olsun! - Kahretsin! - Pislik!

Sn.Katılımcılar,


Sözlükte 'Lanet':

1. Tanrı' nın, insanların, sevgi ve ilgisinden yoksunluk, kargış, kargıma.
2. Ters, berbat, çok kötü.

olarak verilmiş ve '~ etmek', '~ okumak', '~ olsun!' diye eylem çekimleri belirtilmiş.


Bazılarının yanlışlıkla 'nalet' diye de yazıp söylediği 'Lanet olsun!' ilenme sözünü biz yalnız başına çok az kullanırız. Genellikle, daha kapsamlı bir tümce içine yerleştirerek kullandığımıza rastlanır:

"Bir sabah lanet olsun dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!' Sait Faik

Yalnız başına kullanacağımızda, 'Allah belanı versin!', 'Allah cezanı versin!', 'Allah' ından bul!', en çok da 'Allah kahretsin!' deriz. İlk üçü, belli bir kişi konu olduğunda, sonuncusu ise duruma karşılık kullanılan sözlerdir.

ÇDT nde sık sık karşımıza çıkan 'Lanet olsun!' ların sadece 'Allah [... -i] kahretsin!' olması gereken yerlerde kullanıldığını düşünmeyin sakın. Amerikanca' daki 'God damn!', 'Damn it!', 'Damn you!' gibi gerçekten ilenme yerlerinde kullanıldığı gibi, RTÜK nedeniyle yasaklanan 'Sh.t!', 'F.ck!' gibi bir çok küfür içerikli söz yerine de 'Lanet olsun!' çevirisi konmaktadır. Uyduğu durumlarda tabii. Kemal Sunal filimleri zamanında sinemalarda bol bol duyduğumuz 'B.k herif!' neden RTÜK tarafından yasaklandı, bilemiyorum. Ama zaman zaman bazı ÇDT lerde 'Sh.t' yerine 'Pislik!' dendiğine de rastlıyoruz. Bu daha da gülünç oluyor tabii, çünkü bizde böyle bir küfür yok; 'Dışkı!' desek olmayacak; idare ediyoruz işte.

Sadece 'Kahretsin!' diye bir sözcüğü kullandığımız bir duruma hiç rastlamadım. Kim kahretsin, neyi, neye, kimi, kime kahretsin, soruları çıkıyor ister istemez. Çünkü sözlükte 'Kahretmek':

1. {-i} Ezmek, perişan etmek.
2. {-i} Çok üzmek.
3. {-i} Kendine dert etmek, {-den dolayı/-e} üzülmek veya içlenmek.
4. {-e} İlenmek, beddua etmek.

Yani, birşeye kahretmemiz veya birinin birşeye kahretmesi gerekiyor. Ama 'Kahrol emi!', 'Kahrolasın emi!', 'Kahrolsun!' dediğimiz haller var. Türkçe' de genel anlamda bela okumak diye nitelendirilen bu tür kullanımlarda çoğu zaman, aslında bunu söylemek istemediğimizi belirtmek için peşine bir 'emi' koyarız. Bunun nedeni, bela okumanın din açısından makbul sayılan bir eylem olmamasıdır. Hatta 'Allah cezanı versin!' yerine bile çoğu zaman 'Allah' ın cezası/belası!' diyerek bir anlamda bela okumak istediğimiz kişiye bela okumaktansa onu kendimize bir ceza olarak gördüğümüzü ifade ederiz.

Tabii Allah sözcüğünün neden ilenme deyimlerinden dışlanmakta olduğu sorusu da ortadadır.

Saygılarımla,
Old 01-04-2007, 09:26   #35
Hekimbaşı

 
Varsayılan hey, ahbap, dostum, evlat, babalık ... sesleniş sözcükleri

Sn.Katılımcılar,

'Hey dostum, n'aber?' diye kaç kez seslendiniz acaba? Ya da 'Yavaş ol bakalım ahbap!' deyip de kaç kez sopa yediniz? 'Evlat; bak ...' diye başladığınız bir konuşma oldu mu hiç? Tanımadığınız bir yaşlıya 'Babalık' dediniz mi?

Benim hiç olmadı. Olmaz da. Çünkü, dilimizde tanımadığımız kişilere seslenişlerimiz toplumca onay gören alışkanlıklara dayanır. Uzaktan seslenişler ayrı, birbirine değecek yakınlıkta başlayan konuşmalar ayrıdır.

Pek 'dostum' demeyiz ama diyeceksek bile ne yakındaysak 'Hey' gibi uzaktan seslenme sözcüğü kullanırız, ne de uzaktaysak 'dostum' deriz. Dostumuzsa elbette adını biliriz, onu kullanırız.

Yakın konumlardaki 'Hey' sözcüğünün 'Now' yerine kullanıldığı görüşündeyim. O gibi durumlarda biz 'Hop' deriz. 'Hey, dur bakalım!' değil, 'Hop, dur bakalım!' gibi.

'Ahbap' ise, seslenme amacıyla hiç kullanılmaz. Ahbap oluruz, birisi ahbabımızdır, ahbaplarımız sevdiğimiz arkadaşlarımızdır. Tanımadıklarımızın ahbabımız olamayacakları ne kadar açıksa, bir ahbabımıza 'Hey, ahbap!' denmeyeceği de o kadar kesindir. Üstelik, ahbaplık, olumlu bir ilişkidir, 'Bırak bakalım o elindekini ahbap!' gibi tehdit kokan ifadelerin içinde yer alması uygunsuzdur.

'Evlat' kadar olmadık bir sözcüğü nerden kim seçti, neden bu kadar uygun buldu ve sevdi bilmiyorum. Biz; tanımadığımız, ama oğlumuz olacak yaşlardaki insanlara 'oğlum' deriz. Tamam, kabul edelim, eskiler 'Evladım; ...' veya '.... evladım.' da derler; ama 'Evlat; ...' diye söze başlayan, hele de peşinden öğüt vermeye başlayan olmaz.

'Hey, evlat!' diye uzaktan seslenirseniz 'Git, kendini denize at!' derlerse şaşmam. İlle içten imalı bir seslenişte bulunacaksanız 'Hey, arslanım!' diyebilirsiniz pekala. Yaşı daha yakınsa 'Hey, birader!' de olabilir. Büyükse de 'Hey, amca!' olur.

'Babalık' sözcüğü ÇDT nde genellikle serseriler tarafından sataşma sırasında yarı hakaret, yarı alay biçiminde yer alıyor. İşe yaramayacak kadar yaşlı, aciz anlamında. Hiç serseriler arasında yaşamadım; yeterince uzun gözleme olanağım da olmadı. Ama sanki böyle bir sözcük kullanmazlar gibi geliyor bana, emin olamıyorum. Ama 'Moruk' oldukça sık duyduğum bir sözcük.

Toplum yaşamımızda tanımadıklarımız küçükse oğlumuz, kızımız, yeğenimiz; dengimizse bacımız, biraderimiz, kardeşimiz; büyükse ablamız, ağabeyimiz; belirgin derecede büyükse babamız, anamız, veya amcamız, teyzemiz; ileri derecede yaşlılarsa dedemiz, ninemiz olurlar. Büyük kente uyum sağlamış olanlarımız, diğerlerinde biraz da sanki kendini beğenmiş izlenimi uyandıran daha resmi sesleniş biçimlerini yeğlerler. Adlandırmaksızın 'Bakar mısınız?', 'Af edersiniz!' gibi. Bütün bunlara rağmen, 'Anacığım; Şehremini ne tarafa?' diyen bir gence 'Ben nerden senin anan oluyorum, eşek herif!' diye tepki gösterenlerimiz olduğuna da tanığım. Tanımıyor da olsak, kişilere kan bağı ima eden sözcüklerle seslenmek, her ne kadar kırsal, kapalı çevre ağırlıklı bir alışkanlık gibi görünse de, bize özgü. Batılıların ne köylüsü, ne az eğitilmişi böyle bir eğilim göstermediğine göre; bu davranış toplumumuzun onlardan farklı olarak kendisini dev bir aile gibi algıladığının göstergesi. Korunması ve sürdürülmesinde büyük yarar var; çünkü bireylerin birbirine böyle seslendikleri bir toplumda kötü niyetlerin su yüzüne çıkması önünde psikolojik bir engel oluşuyor.

Saygılarımla,
Old 17-07-2007, 10:20   #36
sinemçelik

 
Varsayılan

Sayın Hekimbaşı;
Türkçe'deki kelimelerin/ifadelerin doğru ya da yanlış kullanımına karşı yapmış olduğunuz yorumları tebessümle okudum. Fakat bu yorumları hangi temele dayandırarak yapıyorsunuz merak ediyorum? Günlük konuşma dili mi, edebi eserlerde kullanım şekli mi yoksa dilbilime göre mi?

'Seni seviyorum.' demenin bizim kültürümüzde yeri ve anlamı olmadığı; çok katı ve sınırları dar olan bir ifade tarzı olmuş bence. Tabi ki burada kimsenin birbirinin cümlelerindeki ifade bozukluklarını veya yazım hatalarını düzeltme adına yorum yaptığını düşünmüyorum.
Fakat yanlışsam düzeltin lütfen; "bir şeyi sevmek" (nesneyi, çiçeği,anneyi vs)Türkçe'de yanlış kullanılan bir ifade midir? Eğer değilse "seni seviyorum" cümlesi kadar doğru ve "doğal" bir ifade tarzı olamaz; eğer ifadenin Türk kültürel yapısına uymadığını düşünüyorsanız, bu sizin ortaya attığınız bir fikirdir ve "üzgünüm" ama bu değerli fikrinizi, bir ifade tarzının Türk kültüründe yeri ve anlamı olmadığını söylemeniz bir fikir beyanından çok Türk Dil Kurumu'nun yazılı açıklaması gibi geliyor bana..

"üzgünüm" ifadesine gelince.. Bu ifade "bana soracak olursanız" edebiyatımızda, günlük dilimizde, sinema, müzik gibi birçok sanat dalında kullanılan bir ifade olup, artık TÜRKÇELEŞMİŞ ve çok uzun zamandır bu şekilde uygulandığı için doğru sayılabilecek kadar benimsenmiş ve benim de kullanmayı çok sevdiğim bir ifadedir. Bu ifade dilbilgisi -daha çok fiil çekimi- ele alınarak düşünülmemeli kullanıldığı yere göre anlam kazanmalıdır bana göre. ( daha iyi bilirsiniz, bir çeviri yaparken kelimeleri ayrı ayrı mı ele alırsınız yoksa cümle içindeki yerine bakarak mı kullanırsınız?)
İnglizce'ye geince..örneğin "i am sorry, you were right" cümlesi şahsın karşısındakinin haklı olduğunu ona söylediği zamanki üzgünlüğünü tarif etmektedir.
"i am at the state of being sorry, you were right" herkesin bildiği gibi yanlış bir kullanım şeklidir.Bu kalıbı hiç Türkçe'ye çevirmeyelim isterseniz, çünkü "üzgünüm" söylendiği anda söyleyen kişinin ruh halini yeterince gösteren bir ifadedir, başka türlüsü fikrimce yanlış kullanımdır.(eblekçedir)
Ben, günlük kullanım olsun, yazışma dilim olsun, okuduğum kitaplar olsun tabiri caiz ise TRT haber spikeri tarzı bir konuşma biçimini kullanmamaya çalışıyorum. Çünkü argo da Türkçe'dir, yeraltı edebiyatı da Türkçe'dir,"seni seviyorum" ve "üzgünüm" kadar hem de..

siz de kullanmaya çalışın daha iyi hissedeceksiniz
saygılar,
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dizi Pusulası Dosyanın Bir Parçası Mıdır Av.Ömer KAVİLİ Meslektaşların Soruları 6 27-01-2009 10:13
Dizi filmler ve HUKUK ahmetsacit Hukuk Sohbetleri 17 02-11-2008 13:00
Bye Bye Türkçe umutdalkilic Kitap 4 22-08-2008 01:14
Çeviri mehmetseyrek Ticari Duyurular 0 16-12-2006 15:11
yeni bir dizi ahmetsacit Sinema ve Televizyon 2 28-09-2006 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04012895 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.