Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kasko sigortası-aracın haricen devri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-06-2007, 08:52   #1
Burak Demirci

 
Varsayılan kasko sigortası-aracın haricen devri

Müvekkill, A isimli şahısa ait olan aracı, bir galericiden noter satışı olmadan satın almış ve parasını da harici satışla birlikte kendisine ödemiştir. Akabinde müvekkilin iş ortağı olan bir şahıs araçla birlikte kaza yapıyor ve araç hurdaya ayrılıyor. Araç ise kasko sigortalı. Kazadan sonra sürücünün ifadesi alınmış ve sürücü alınan ifadesinde, aracın bir galericiden satın alındığından ve kendisinin de aracı alıcıya götürmek için yola çıktıktan sonra kaza yaptığından bahsediyor. Sigorta şirketi ise aracın başka şahsa devredildiğinden bahisle aracın kasko bedelini ödemeyi kabul etmiyor.

Bu durumda araç mülkiyetinin ancak noter satışı yoluyla devredilebileceği, bunun haricindeki satış sözleşmelerinin muteber olamayacağı, dolayısıyla sigorta şirketinin kasko bedelini ödemek zorunda olduğu iddiasına dayanabilir miyiz? saygılar.
Old 27-06-2007, 09:33   #2
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/11-32
K. 2004/55
T. 11.2.2004

• KASKO SİGORTA ( Aracın Haricen Satışı - Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )

• SİGORTA MENFAAT SAHİBİNİN DEĞİŞMESİ ( Kasko Sigortalı Aracın Haricen Satışı - Değişikliğin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )

• ARACIN HARİCEN SATIŞI ( Kasko Sigortasında Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )

• SİGORTA SÖZLEŞMESİ ( Kasko Sigortalı Aracın Haricen Satışı - Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )

• HARİCEN SATIŞ ( Kasko Sigortalı Araç - Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
6762/m.1263, 1264, 1269, 1270, 1271
2918/m.20/d

ÖZET : Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d maddesinde "Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir." hükmü yer almaktadır. Kamu yararı ( düzeni ) amacına yönelik bu emredici kural açık ve ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değişliği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulüne olanak bulunmaktadır. Eş söyleyişle Araç maliki Yasa'nın aradığı biçimde değişmediğine, aracı haricen satın alanın ayrı bir sigorta akdine taraf olması olanaklı bulunmadığına göre ortada menfaat sahibi değişikliğinin bulunduğundan ve sigorta sözleşmesinin münfesih olduğundan da söz edilemez.

Davalı M.T.nin kanıtlanmayan ve çelişik olan haricen satın aldığı yönündeki beyanına dayanan diğer davalı sigorta şirketinin, aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi, açıklanan durum karşısında da, yerinde değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı sigorta şirketinin "menfaat değişikliği" savunmasını "araç satımına" dayandırdığı; ancak varlığını ileri sürdüğü bu satımın 2918 sayılı Kanun'un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını kanıtlayamadığı; araç sahibi ve sigorta sözleşmesinin tarafı durumunda olup, dolayısıyla menfaat sahibi sıfatını da koruyan davacıya, dayanağı olan sigorta poliçesi kapsamına göre ödenmesi gereken tazminat miktarının ödenmediği dosya kapsamı ile belirgindir. Mahkemece, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.05.2002 gün ve 2001/734-2002/350 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 24.02.2003 gün ve 2002/9026-2003/1506 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı sigorta şirketine kasko sigortası ile sigortalı olduğunu, aracın diğer davalıya emaneten bırakıldığı sırada, park halinde iken başka aracın çarpması sonucu hasarlandığını, rizikonun davalılara ihbar edilmesine rağmen hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, 2.960.553.499 liranın 26.04.2001 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı sigorta vekili, davalı M.T.'nin olay akabinde verdiği ifadesinde, aracı haricen satın aldığını belirttiğini, kazanın bu şahsın evinin önünde olduğunu, Genel Şartlar C.5 maddesi uyarınca menfaat sahibinin değişmesi nedeniyle hasarın teminat dışı olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, aracın davalı M.T.'ye haricen satıldığı, davacı tarafından talepte bulunmasının sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, ayrıca aracın davacının elinden haricen satışla da olsa çıkması nedeniyle, böyle bir hakkın kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği, M.T.'nin kusurunun bulunmadığı gibi, aracı haricen satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacı aracını kendi rızası ile davalı M.T.'ye verdiği ve olayın meydana gelmesinde bu davalının kusuru bulunmadığı anlaşılmasına göre, davacı vekilinin bu davalı yönünden temyiz, itirazlarının reddiyle bu davalı yönünden kararın onanması gerekmiştir.

2. Davacı vekilinin davalı sigorta şirketi yönünden temyiz itirazlarına gelince; dava, kasko sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, haricen satışın menfaat değişikliğini gerektirdiği gerekçesine dayanılarak hüküm kurulmuştur.

Mal sigortalarında, sigorta konusu mal değil, menfaattir. Bu itibarla sigorta akdini yaptıran kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir meşru menfaatinin olması gerekir. Aksi halde, TTK.'nun 1264/2'nci maddesi uyarınca sigorta sözleşmesi batıl olur. Bu durumda aynı yasanın 1269'ncu maddesinde açıklandığı gibi, araç maliki veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya malikin adi veya rehinli alacaklısı, uzun süreli kiracı, Finansal Kiralama Sözleşmesine istinaden elinde bulunduran kişi, hukuki bir akde istinaden ariyet olarak elinde bulunduran ve buna mümasil para ile ölçülebilir bir meşru menfaati bulunan kişilerin bir mal sigortası türü olan kasko sigorta akdi yaptırabileceği açıktır.

Kasko sigortası genel şartlarının C.5 maddesinde öngörülen ( Menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesinin kendiliğinden feshi ) hükmünün ne anlama geleceğinin tespitine gelince; burada yeni bir hukuki tasarrufla sigortalının sigorta akdini yaptırmakta menfaatinin son bulmuş olması ve bu menfaatinin sigortalıdan bir başkasına geçmesi anlamında bulunduğunu kabulde zorunluluk vardır.

Olay, 2918 sayılı Yasa'nın 20/d maddesi açısından incelendiğinde ise, ilgili tescil daireleri ile noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir, hükmü getirilmiştir. Bu hüküm kamu yararı ve düzeni amacına yöneliktir. Bu emredici kural ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değiştiği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulü doğru değildir.

Mahkemece, davalı tarafın menfaat sahibi değişikliği savunmasını araç satımına dayandırdığı; ancak söz konusu satımın 2918 sayılı Kanun'un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını ispatlayamadığına göre, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, kasko sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkiline ait davalı sigorta şirketine kasko sigortası ile sigortalı aracın diğer davalıya emaneten bırakıldığı sırada, park halinde iken başka aracın çarpması sonucu hasarlandığını, rizikonun davalılara ihbar edilmesine rağmen hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, 2.960.553.499 liranın 26.04.2001 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsilini istemiştir.

Davalı M.T., davanın reddini savunmuştur.

Davalı sigorta vekili, davalı M.T.'nin olay akabinde verdiği ifadesinde, aracı haricen satın aldığını belirttiğini, kazanın bu şahsın evinin önünde olduğunu, Genel Şartlar C.5 maddesi uyarınca menfaat sahibinin değişmesi nedeniyle hasarın teminat dışı olduğunu ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalı M.T. hakkındaki dava "kusurunun bulunmadığı ve aracı haricen satın aldığı"; davalı Sigorta şirketi hakkındaki dava da, "iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, aracın davalı MT.ye haricen satıldığı, davacı tarafından talepte bulunmasının sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, ayrıca aracın davacının elinden haricen satışla da olsa çıkması nedeniyle, böyle bir hakkın kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği ", gerekçesiyle reddedilmiştir. ,

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece davalı M.T. yönünden verilen karar "adı geçenin hasarda kusuru olmadığı" gerekçesiyle onanmış; davalı sigorta şirketi yönünden verilen karar ise, ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere, "menfaat sahibi değişikliğinin söz konusu olmadığı" gerekçesiyle davacı yararına bozulmuştur.

Mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.5 maddesinde öngörülen "menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesinin kendiliğinden feshi" hükmünde geçen "menfaat sahibi değişikliği" olgusunun somut olay yönünden söz konusu olup olmadığı; daha açık anlatımla, haricen satıldığı davalı sigorta şirketince iddia edilen, ancak resmi şekilde satışı gerçekleşmemiş olan aracın, sigorta sözleşmesi yönünden menfaat sahibinin değiştiğini kabule olanak bulunup bulunmadığı; noktasındadır.

İlkin somut olaya bakıldığında; sigortalı araç, hasar tarihi olan 26.04.2001 tarihinde ve dava aşamasında trafik sicilinde davacı adına kayıtlıdır. Başkasına satıldığına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davalı sigorta şirketince Özel Oto Birleşik Sigorta Poliçesi ile 15.05.2000-15.05.2001 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sigortalanmış; 26.04.2001 tarihinde davalı M.T.nin kapısının önünde park halinde iken başka bir aracın çarpması sonucu hasarlanmıştır. Davalı M.T., müracaatında ve akabinde verdiği beyanlarında aracı haricen satın aldığını, daha sonra ise davacıya ait olduğunu çelişik birbiçimde ifade etmiştir. Davacının süresinde yaptığı başvuruya karşın diğer davalı sigorta şirketi, diğer davalının bu beyanına itibar ederek menfaat değişikliği olduğu gerekçesiyle kasko bedelini ödemekten kaçınmıştır. Davacı 17.05.2001-17.05.2002 dönemi için kasko sigortasını başka sigorta şirketine yaptırmış; ödenmeyen kasko sigorta bedelinin tahsili için de eldeki davayı açmış; şehir dışına çıkarken aracını davalı M.T.'nin evi önüne park ederek gereğinde kullanılmak üzere ruhsat ve anahtarını davalı M.T.'ye bıraktığını, park halinde iken araca başka bir aracın çarpması nedeniyle meydana gelen hasar bedelinin davalı sigorta şirketince ödenmediğini iddia etmiştir. Davalı M.T., aracı haricen satın alıp almadığı konusunda çelişkili beyanlarda bulunmuş; diğer davalı sigorta şirketi ise, yine bu beyanlara dayanarak ödeme yapmamakla haklı olduğunu, davanın reddini, savunmuştur.

Öncelikle belirtilmelidir ki, Türk Ticaret Kanunu'nun 1263. maddesinde sigorta: "Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin, bir rizikonun meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır." şeklinde tanımlanmış; aynı kanunun 1269. maddesinde, hangi menfaatlerin kimler tarafından kendi adlarına sigorta ettirilebileceği gösterilmiş; ondan sonra gelen 1270 ve 1271. maddelerde ise, bir kimsenin nam ve hesabına yapılan sigortalara ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Aynı Kanun'un 1264. maddesinde de; 1269. maddesi hükmünün amir hüküm olduğu, aksine yapılacak sözleşmelerin batıl olduğu açıklanmıştır. Mal sigortalarında sigorta konusu mal değil menfaattir. Bu itibarla sigorta akdinin tarafı olan kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir menfaatinin olması gerekir. Aksi halde TTK.'nun 1264/2 maddesi gereğince sigorta sözleşmesi batıl olur. Bu durumda aynı Yasa'nın 1269'ncu maddesinde açıklandığı gibi, araç maliki veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya malikin adi veya rehinli alacaklısı, uzun süreli kiracı, Finansal Kiralama Sözleşmesine istinaden elinde bulunduran kişi, hukuki bir akde istinaden ariyet olarak elinde bulunduran ve buna mümasil para ile ölçülebilir bir

meşru menfaati bulunan kişilerin bir mal sigortası türü olan kasko sigorta akdi yaptırabileceği açıktır.

Kasko ( Birleşik ) Sigortası Genel Şartlarının "Menfaat Sahibinin Değişmesi" başlıklı C.5 maddesinde ise, "Sözleşme süresi içinde, menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesi kendiliğinden feshedilmiş olur ve feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi gün esasına göre hesap edilir ve fazlası sigorta ettirene geri verilir. ... Süresinde kullanılmayan fesih hakkı düşer." denilmektedir. Bu hükmün; yeni ve geçerli bir hukuki tasarrufla sigortalının sigorta akdini yaptırmakla menfaatinin son bulması ve bu menfaatin sigortalıdan başkasına geçmesi anlamına geldiğini kabulde zorunluluk vardır.

Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 21.5.1997 gün ve 4262 sayılı Yasa'nın md.2 ile değişik 20/d maddesinde "Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir." hükmü yer almaktadır. Kamu yararı ( düzeni ) amacına yönelik bu emredici kural açık ve ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değişliği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulüne olanak bulunmaktadır. Eş söyleyişle Araç maliki Yasa'nın aradığı biçimde değişmediğine, aracı haricen satın alanın ayrı bir sigorta akdine taraf olması olanaklı bulunmadığına göre ortada menfaat sahibi değişikliğinin bulunduğundan ve sigorta sözleşmesinin münfesih olduğundan da söz edilemez.

Davalı M.T.'nin kanıtlanmayan ve çelişik olan haricen satın aldığı yönündeki beyanına dayanan diğer davalı sigorta şirketinin, aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi, açıklanan durum karşısında da, yerinde değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı sigorta şirketinin "menfaat değişikliği" savunmasını "araç satımına" dayandırdığı; ancak varlığını ileri sürdüğü bu satımın 2918 sayılı Kanun'un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını kanıtlayamadığı; araç sahibi ve sigorta sözleşmesinin tarafı durumunda olup, dolayısıyla menfaat sahibi sıfatını da koruyan davacıya, dayanağı olan sigorta poliçesi kapsamına göre ödenmesi gereken tazminat miktarının ödenmediği dosya kapsamı ile belirgindir. Mahkemece, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 11.02.2004 gününde, oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/11-68
K. 2003/136
T. 5.3.2003

• ALACAK DAVASI ( Davanın Kasko Sigorta Tazminatının Tahsiline İlişkin Olması )

• ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI ( Prim Taksitlerinin Zamanında Yatırılmaması Halinde Sigortacıya İhbarsız Fesih Hakkı Tanıyan TTK Maddelerinin Anayasa Mahkemesince İptal Edilmesi )

• 537 SAYILI KHK ( Bu KHK'nın TTK Maddelerindeki Değişiklerinin Anayasa Mahkemesinin İptal Kararı İle Yürürlükten Kalkmış Olduğunun Gözetilmesi )

• POLİÇE VE RİZİKO ( Dava Konusu Poliçe ve Riziko Tarihlerinin Anayasanın İptal Kararı Tarihinden Sonra Olduğunun Yürürlük Kanunları Açısından Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• TEMERRÜT ( Dava Konusu Olay Hakkında Borçlar Hukukuna Genel Hükümlerinin Uygulama Alanı Bulması )

• SÖZLEŞMENİN SONA ERDİRİLMESİ ( Sözleşmesinin Borçlar Hukukundan Doğan Temerrütte Dayalı Fesih Hali Dışında Özel Bir Düzenlemeyle Sona Erdirilememesi )

• İHTAR ( Borçlar Genel Hükümleri Açısından Temerrüt Hükümlerinin Uygulanması İçin İhtarın Lüzumlu Olması )

• USULÜNE UYGUN İHTAR ( Taraflar Arasındaki Uyuşmazlıkta Temerrüt Hükümlerinin Uygulanması İçin Lüzumlu Olan İhtarın Yapılmadığının Dikkate Alınmasının Gerekmesi )

• MAL SİGORTALARINDA SİGORTANIN KONUSU ( Mal Sigortasından Sigortalanın Konusunu Menfaatin Oluşturması )

• HARİCEN SATIM ( Aracın Haricen Satın Alınması 2918 Sayılı Yasa Gereği Geçersizsede Bu Durumun Sigorta Aktine Mani Olmadığının Gözetilmesinin Gerekmesi )

• TEMLİKNAME ( Davacı İle Dava Dışı Araç Maliki Arasında Düzenlenen Temliknameye Dayalı Temlik Alan Sıfatıyla Dava Hakkının Mevcut Olduğunun Kabul Edilmesi )

• DAVA HAKKI ( Davacı İle Dava Dışı Araç Maliki Arasında Düzenlenen Temliknameye Dayalı Temlik Alan Sıfatıyla Dava Hakkının Mevcut Olduğunun Kabul Edilmesi )

6762/m.1264,1269,1294,1295,1297
818/m.101,162,163
2918/m.20

ÖZET : Prim taksitlerinin zamanında yatırılmaması halinde sigortacıya ihbarsız fesih hakkı tanıyan 537 sayılı KHK ile değişik TTK 1295/2 ve 1297/2. maddeleri, Anayasa Mahkemesinin 11.3.1997 gün ve 24-35 sayılı kararıyla ve 7.10.1997 tarihinin altı ay sonrasından itibaren yürürlükten kalkmıştır. Davaya konu poliçe ve riziko tarihleri itibariyle anılan düzenlemelerin yürürlükte olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda iptal edilen yasa maddelerine dayanılarak yapılan sigorta genel şartlarının iptal tarihinden sonra düzenlenen sigorta sözleşmesi açısından uygulanabilirliği de düşünülemez. Kanun koyucu tarafından iptal edilen yasa maddeleri yerine yenileri getirilmediğine, bu durumda temerrüde dayalı fesih hali ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığına göre, borçlunun temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshinde uygulanabilecek hükümlerin, Borçlar Kanunundaki genel düzenlemelerde aranması gerekecektir. BK'nun 101 ve devamı maddelerinde ise, borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için ihtar zorunluluğu getirilmiştir.BK'nun 101 ve devamı maddelerinde ise, borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için ihtar zorunluluğu getirilmiştir. Davaya konu olayda sigorta ettirene yapılmış usulüne uygun bir ihtar bulunmadığından, sigorta sözleşmesinin kendiliğinden münfesih olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Sonuçta dava dışı sigorta ettiren kayıt maliki ve sigortalayan açısından sigorta sözleşmesi geçerli ve varlığını korumaktadır.Ayrıca Mal sigortalarında sigorta konusu mal değil menfaattir. Bu itibarla sigorta akdinin tarafı olan kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir menfaatinin olması gerekir. Aksi halde TTK.nun 1264/2 maddesi gereğince sigorta sözleşmesi batıl olur.Diğer taraftan aracı haricen satın aldığını, aracını kasko sigortası yaptırmak istediğini söyleyen kişinin aracın maliki olduğunu uygun ve yasal belgelerle kanıtlayamadığı takdirde TTK.nun 1264/2 maddesi gereğince bu akdin batıl olacağı gerekçesiyle sigorta akdi yapamayacağı ortada iken, davalının aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi de açıklanan durum karşısında yerinde değildir.

Ne var ki, davacı, sigorta alacağının sigorta ettiren kayıt maliki tarafından kendisine temlik edildiğini ileri sürerek yazılı temlikname ibraz etmiş ve davayı da yeni malik sıfatından çok bu belgeye dayanarak açmıştır. Davacı ile dava dışı araç maliki arasında düzenlenen temlikname temlik alan ve temlik edenince imzalanmıştır. Bu durumda, davacının Borçlar Kanununun 162 ve 163 maddeleri anlamında hukuken geçerli bu yazılı temlike dayanarak temlik alan sıfatıyla dava hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Keşan Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 19.12.2000 gün ve 2000/270 E- 292 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, önce Özel Daire'ce onanmış davacı vekilinin Karar Düzeltme istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.10.2001 gün ve 2001/6832-7576 sayılı ilamı ile; ( ...Davacı vekili, dava dışı Süleyman K.'a ait iken müvekkiline haricen satılan ve davalı S... Ltd Şirketinin acenteliğini yaptığı diğer davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı aracın, trafik kazasında uğradığı hasardan doğan ve dava dışı Süleyman K.'dan temlik olunan sigorta tazminatının ödenmediğini ileri sürerek, 1.510.320.996.-TL sının faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı K... Sigorta AŞ vekili, ilk peşinat sonrası taksitler ödenmediği için poliçenin iptal edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı vekili de, menfaat sahibi değişikliği ve diğer taksitlerin ödenmemesi nedeniyle poliçenin münfesih hale geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemenin, davacının sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığı için sözleşmenin feshedilmiş sayılacağı; ayrıca, sigorta sözleşmesinin C. 1. maddesi uyarınca prim taksitleri zamanında ödenmediği için sigorta sözleşmesinin kendiliğinden münfesih olduğu gerekçesiyle verdiği, davanın reddine dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır.

Davacı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

Dava, kasko sigorta tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece prim taksitleri zamanında ödenmediği için sigorta sözleşmesinin münfesih olduğu gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiş ve bu karar Dairemizce onanmıştır.

Davaya konu kasko sigortası primlerinden sadece prim peşinatı olan 56.523.927.-TL sının rizikodan önce ödendiği çekişmesizdir. Davacı, sigorta alacağının sigorta ettiren kayıt maliki tarafından kendisine temlik edildiğini ileri sürmekte ve bu konuda bir yazılı temlik belgesi de ibraz etmiştir. Bu durumda, aracın haricen satın alınması, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 28.3.1995 gün ve 3176 sayılı yasa ile değişik 20/d madde ve bendinde öngörülen, trafik tescil şubesinde veya noterde yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olduğuna dair hüküm uyarınca, aracı haricen satın aldığını iddia eden kişinin bu sözlerine değer verilerek malik olduğu ve menfaat sahibi değiştiği için sigorta akdinin sona erdiği düşünülemeyecek ve davacının temlik alan sıfatıyla dava hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekecektir.

Öte yandan, prim taksitlerinin zamanında yatırılmaması halinde sigortacıya ihbarsız fesih hakkı tanıyan 537 sayılı KHK ile değişik TTK 1295/2 ve 1297/2. maddeleri, Anayasa Mahkemesinin 11.3.1997 gün ve 24-35 sayılı kararıyla ve 7.10.1997 tarihinin altı ay sonrasından itibaren yürürlükten kalkmıştır. Davaya konu poliçe ve riziko tarihleri itibariyle anılan düzenlemelerin yürürlükte olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda iptal edilen yasa maddelerine dayanılarak yapılan sigorta genel şartlarının da uygulanabileceğinden söz edilemez. Kanun koyucu tarafından iptal edilen yasa maddeleri yerine yenileri getirilmediğine, bu durumda temerrüde dayalı fesih hali ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığına göre, borçlunun temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshinde uygulanabilecek hükümlerin, Borçlar Kanunundaki genel düzenlemelerde aranması gerekecektir. BK'nun 101 ve devamı maddelerinde ise, borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için ihtar zorunluluğu getirilmiştir. Davaya konu olayda sigorta ettirene yapılmış usulüne uygun bir ihtar bulunmadığından, sigorta sözleşmesinin kendiliğinden münfesih olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle Dairemizin onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının bozulması gerekmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava dışı Süleyman K.'a ait iken müvekkilince haricen satın alınan ve davalılardan S... Ltd Şirketinin acenteliğini yaptığı diğer davalı şirkete birleşik kasko poliçesi ile sigortalı aracın, trafik kazasında uğradığı hasardan doğan ve dava dışı Süleyman K. tarafından ödenip, davacıya temlik olunan sigorta tazminatının davalılarca ödenmediğini ileri sürerek, 1.510.320.996.-TL sının faiziyle tahsilini istemiştir.

Davalı K... Sigorta AŞ vekili, ilk peşinat sonrası taksitler ödenmediği için poliçenin iptal edildiğini, sigortalısının yaralanamayacağı haktan temlik alanın da yararlanamayacağını, davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalı S... Ltd. Şti vekili de, menfaat sahibi değişikliği ve diğer taksitlerin ödenmemesi nedeniyle poliçenin münfesih hale geldiğini savunarak, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin, aracı haricen satın alan davacının sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığı ve menfaat değişikliği bulunduğu için sözleşmenin feshedilmiş sayılacağı; bunun yanında sigorta sözleşmesinin C. 1 maddesi uyarınca sigortalı tarafından prim taksitleri zamanında ödenmediğinden sigorta sözleşmesinin kendiliğinden münfesih olduğu gerekçesiyle verdiği, davanın reddine dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine önce Özel Dairece onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine de yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kasko sigorta tazminatının tahsili istemine ilişkindir.

Yerel Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, iki ana noktada toplanmaktadır: Bunlardan birisi sigortalı aracın sigorta ettiren tarafından haricen satımı durumunda satın alanın aracın maliki olduğunu ve dolayısıyla sigorta ilişkisinde menfaat sahibinin değiştiğini kabule olanak bulunup bulunmadığı; diğeri ise sigorta prim taksitlerinin zamanında yatırılmamasının sigortacıya ihbarsız fesih hakkı verip vermeyeceği, buna ilişkin uygulanacak yasa hükmünün ne olduğudur.

Öncelikle; sigortacının, peşinatı ödenen ancak kalan taksitleri ödenmeyen sigorta sözleşmesini ihbarsız fesih hakkının bulunup bulunmadığının irdelenmesinde yarar vardır.

Taraflar arasındaki Sigorta Poliçesinde ; "K... Sigorta A. S..: Bu birleşik Kasko Sigorta Poliçesi ile sigorta ettirenin yukarıda detayları yazılı aracının maruz kalacağı kazaların neticelerini, poliçede yazılı teminatları, ilişik genel, poliçede yazılı özel şart ve kloz gereğince temin eder. T.T.K. 1294, 1295 ve 1297. maddeleri ve ekli genel şart hükümleri gereğince; Peşin olan ilk taksit ödenmediği taktirde poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz ve meydana gelecek hasarlarda tazminat ödenmez. Taksitler vadelerinde ödenmediği taktirde poliçe herhangi bir ihtara gerek kalmadan feshedilmiş sayılır." ifadeleri yer almaktadır.

Yine Kasko ( Birleşik ) Sigortası Genel Şartlarının "Sigorta Priminin Ödenmesi, Sigortacının Sorumluluğunun Başlaması ve Sigorta Ettirenin Temerrüdü" başlıklı C. 1 maddesinde ; Sigorta priminin tamamının, primin taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa peşinatın ( ilk taksit ) akit yapılır yapılmaz ve en geç poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Aksi kararlaştırılmadıkça. prim veya peşinat ödenmediği takdirde poliçe teslim edilmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz ve bu husus poliçenin ön yüzüne yazılır. Sigorta ettiren kimse, sigorta primini veya primin taksitle ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde peşinatını, sigorta poliçesinin teslim edildiği günün bitimine kadar ödemediği takdirde temerrüde düşer ve prim borcunu temerrüde düştüğü tarihi takip eden 30 gün içinde dahi ödemediği takdirde sigorta sözleşmesi hiç bir ihtara gerek olmaksızın feshedilmiş olur. Prim ödenmemiş olmasına rağmen poliçenin teslimi ile sigortacının mesuliyetinin başlayacağının kararlaştırıldığı hallerde, bu bir aylık sürenin ilk onbeş gününde sigortacının sorumluluğu devam eder. Primin taksitle ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde, taksitlerin kesin ödeme zamanı, miktarı ve vadesinde ödenmemesinin sonuçları poliçe üzerine yazılır veya poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir. Sigorta ettiren kimse, kesin vadeleri poliçe üzerinde belirtilen ya da yazılı olarak kendisine bildirilmiş olan prim taksitlerinin herhangi birini vade günü bitimine kadar ödemediği takdirde temerrüde düşer. Sigorta ettiren, prim borcunu temerrüde düştüğü tarihi takip eden onbeş gün içinde ödemediği takdirde sigorta teminatı durur. Rizikonun gerçekleşmemesi kaydıyla, teminatın durduğu süre içinde prim borcunun ödenmesi halinde teminat durduğu yerden devam eder. Sigorta teminatının durduğu tarihten itibaren 15 gün içerisinde prim borcunun ödenmemesi halinde, sigorta sözleşmesi hiç bir ihtara gerek olmaksızın feshedilmiş olur. Poliçenin ön yüzüne yazılması kaydıyla, rizikonun gerçekleşmesi henüz vadesi gelmemiş prim taksitlerinin sigortacının ödemekle yükümlü olduğu tazminat miktarını aşmayan kısmı, muaccel hale gelir. Bu madde uyarınca sigorta sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı hallerde, sigortacının sorumluluğunun devam ettiği süreye tekabül eden prim gün esası üzerinden hesap edilerek fazlası sigorta ettirene iade edilir." Hükmü yer almaktadır.

Görülmektedir ki, gerek sigorta sözleşmesinde gerek genel şartlarda sigorta ettiren tarafından primlerin zamanında ödenmemesi halinde sigortacının bildirimsiz fesih hakkı olduğu belirtilmiştir. Bu hükümler açıkça mevcut yasal duruma aykırıdır.

Zira, prim taksitlerinin zamanında yatırılmaması halinde sigortacıya ihbarsız fesih hakkı tanıyan 537 sayılı KHK ile değişik TTK 1295/2 ve 1297/2. maddeleri, Anayasa Mahkemesinin 11.3.1997 gün ve 24-35 sayılı kararıyla ve 7.10.1997 tarihinin altı ay sonrasından itibaren yürürlükten kalkmıştır. Davaya konu poliçe ve riziko tarihleri itibariyle anılan düzenlemelerin yürürlükte olmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda iptal edilen yasa maddelerine dayanılarak yapılan sigorta genel şartlarının iptal tarihinden sonra düzenlenen sigorta sözleşmesi açısından uygulanabilirliği de düşünülemez. Kanun koyucu tarafından iptal edilen yasa maddeleri yerine yenileri getirilmediğine, bu durumda temerrüde dayalı fesih hali ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığına göre, borçlunun temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshinde uygulanabilecek hükümlerin, Borçlar Kanunundaki genel düzenlemelerde aranması gerekecektir. BK'nun 101 ve devamı maddelerinde ise, borçlunun temerrüde düşürülebilmesi için ihtar zorunluluğu getirilmiştir.

Hemen belirtmekte yarar vardır ki ; bütün borçlar açısından olduğu gibi, para borçları bakımından da temerrüdün temel şartı borcun muaccel hale gelmiş bulunmasıdır. Borçlar Kanununun 74. maddesinin mehazına göre "ifa zamanı ne sözleşmeyle ne de borç ilişkisinin niteliği ile belirlenmiş bulunmadıkça, borç hemen ifa edilir ve ifası derhal talep olunabilir. Anılan madde çerçevesinde ifa zamanı bakımından kural, borcun herhangi bir vadeye bağlı bulunmaması ve doğumu anından itibaren muaccel olmasıdır. Borcun ifası için bir vade öngörülmüşse kural olarak bu vadenin gelmesi ile muacceliyet oluşacaktır. Borcun muaccel hale gelmesi borçlu temerrüdünün ana şartı ise de, tek başına temerrüdün varlığını kabule yeterli değildir. Borçlar Kanununun 101 maddesinin 1 fıkrasında "muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur." Denilmektedir. Öyleyse borçlunun temerrüdü için ihtarın kural olarak şart kılındığının kabulü gerekir. Genel olarak da ihtarın normal gerçekleşme tarzı, alacaklının sırf ödeme talebinden ibaret iradesini borçluya bildirmesidir. Alacaklı tarafından borçluya yöneltilen ihtar, onun ödemeyi talep ettiğini tereddüte yer bırakmayacak biçimde açık ve kesin bir şekilde ortaya koymalıdır. Uygulamada ihtar yerine geçen işlemler olarak dava açılması ya da icra takibi yapılması hallerinde de temerrüdün oluşacağı kabul edilmektedir ( Dr. Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 S. 27 Vd ).

Dosya kapsamına göre ; Davalılardan K... Sigortaya Aracılık hizmeti sunan davalı S... Sigorta tarafından düzenlenen 29.12.1999 başlangıç tarihli 1505158 nolu birleşik kasko sigorta poliçesi ile dava dışı Süleyman K. isimli şahsa ait 34 UOS 77 plakalı araç 29.12.2000 tarihine kadar sigortalanmıştır. Poliçe tesliminde sigorta ettiren tarafından peşin olarak 56.523.927 TL ödendiği, kalanının 5 takside bağlandığı ancak bu taksitlerin ödenmediği her iki tarafın da kabulündedir.

Şu durumda, davaya konu kasko sigortası primlerinden sadece prim peşinatı olan 56.523.927.-TL sının rizikodan önce ödendiği, diğer taksitlerin ise ödenmediği çekişmesizdir. Ne var ki sigorta ettirene yapılmış usulüne uygun bir ihtar yoktur. Böyle olunca, dava dışı temlik eden/sigorta ettirenin tarafı bulunduğu sigorta sözleşmesinin kendiliğinden münfesih olduğunun kabulü mümkün değildir. Sonuçta dava dışı sigorta ettiren kayıt maliki ve sigortalayan açısından sigorta sözleşmesi geçerli ve varlığını korumaktadır. Davalı sigorta şirketlerinin prim taksitlerinin ödenmemesi nedeniyle sigortacının ihbarsız fesih hakkı bulunduğu, sözleşmenin münfesih olduğu, sigorta ettirenin sigorta bedeli talep etme hakkı olmadığından davacının da bu hakkı olmadığı savunması mahkemece de kabul görmüşse de bu kabul şekli yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya uygun değildir.

Kısacası; sigortacının ihbarsız fesih hakkının bulunmadığı, sigorta sözleşmesi gereğince primlerin ödenmesi hususunda sigorta ettirene yasal bir ihtar yapılmadığından sigorta ettirenin sözleşmeden kaynaklanan haklarını isteme olanağının bulunduğu, açıktır.

Diğer taraftan; Somut olayda, dava dışı sigorta ettiren bu hakkını aracını haricen satın alan davacıya temlik etmiştir. Daha açık ifadeyle, davacı, kasko sigortalı aracı sigorta ettiren kişiden poliçe düzenlendikten sonra haricen satın almış, 17.08.2000 tarihinde meydana gelen kazada araç hasarlanmıştır. Tamir atölyesince düzenlenen 31.08.2000 tarihli fatura ile hasar bedeli sigorta ettiren Süleyman tarafından ödenmiş, sigorta alacağı sigorta ettiren bu kayıt maliki tarafından davacıya 09.10.2000 tarihli temlikname ile temlik edilmiştir. Davacının eldeki davayı açarken dayanağı da bu temliknamedir.

Yeri gelmişken, davacının hasara konu sigortalı aracı haricen satın almış olmasının ona araç maliki sıfatı kazandırıp kazandırmayacağının ve menfaat sahibi değişikliği anlamına gelip gelmeyeceğinin, ardından da açıklanan temliknamenin bu duruma etkisinin irdelenmesinde de yarar vardır.

Türk Ticaret Kanununun 1263 maddesinde sigorta "sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin, bir rizikonun meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır." Şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 1269 maddesinde ise; hangi menfaatlerin kimler tarafından kendi adlarına sigorta ettirilebileceği gösterilmiş, ondan sonra gelen 1270 ve 1271 maddelerde ise bir kimsenin nam ve hesabına yapılan sigortalara ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Aynı Kanunun 1264. maddesinde de; 1269 maddesi hükmünün amir hüküm olduğu, aksine yapılacak sözleşmelerin batıl olduğu açıklanmıştır. Mal sigortalarında sigorta konusu mal değil menfaattir. Bu itibarla sigorta akdinin tarafı olan kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir menfaatinin olması gerekir. Aksi halde TTK.nun 1264/2 maddesi gereğince sigorta sözleşmesi batıl olur.

Kasko ( Birleşik ) Sigortası Genel Şartlarının "Menfaat Sahibinin Değişmesi" başlıklı C. 5 maddesinde ise, "Sözleşme süresi içinde, menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesi kendiliğinden feshedilmiş olur ve feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi gün esasına göre hesap edilir ve fazlası sigorta ettirene geri verilir. ….Süresinde kullanılmayan fesih hakkı düşer."denilmektedir. Bunun ne anlama geleceğinin tespitine gelince ; burada yeni bir hukuki tasarrufla sigortalının sigorta akdini yaptırmakla menfaatinin son bulması ve bu menfaatin sigortalıdan başkasına geçmesi anlamında bulunduğunu kabulde zorunluluk vardır.

Diğer taraftan aracı haricen satın aldığını, aracını kasko sigortası yaptırmak istediğini söyleyen kişinin aracın maliki olduğunu uygun ve yasal belgelerle kanıtlayamadığı takdirde TTK.nun 1264/2 maddesi gereğince bu akdin batıl olacağı gerekçesiyle sigorta akdi yapamayacağı ortada iken, davalının aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi de açıklanan durum karşısında yerinde değildir.

Konuya diğer bir açıdan bakıldığında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 28.3.1995 gün ve 3176 sayılı yasa ile değişik 20/d maddesinde öngörülen, "trafik tescil şubesinde veya noterde yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olduğuna" dair hüküm uyarınca, bu şekilde satın almanın, davacıya araç maliki sıfatı kazandırmayacağı açıktır. Araç maliki yasanın aradığı biçimde değişmediğine, aracı haricen satın alanın ayrı bir sigorta akdine taraf olması olanaklı bulunmadığına göre ortada menfaat sahibi değişikliğinin bulunduğundan da söz edilemez. Şu surumda sigorta sözleşmesinin münfesih olduğunu kabule de olanak yoktur. Kısacası ;bu kurallar açık ve ortada iken haricen satın almaya hukuki değer verilerek menfaat sahibinin değiştiğinin ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulü olanaklı değildir.

Türk Ticaret Kanununun 1303 maddesinde yer alan; mukavele müddeti içinde sigorta edilen malın sahibi herhangi bir surette değişmişse mukavelede aksine hüküm olmadıkça sigortadan doğan hak ve borçlar o malın rizikosu kendisine ait olduğu tarihten itibaren yeni sahibine intikal eder…." Hükmü anlamında mal sahibi değişikliği söz konusu olmadığından davacıya sigortadan doğan borçlar ve hakların intikal etmesi de düşünülemez.

Ne var ki, davacı, sigorta alacağının sigorta ettiren kayıt maliki tarafından kendisine temlik edildiğini ileri sürerek yazılı temlikname ibraz etmiş ve davayı da yeni malik sıfatından çok bu belgeye dayanarak açmıştır. Davacı ile dava dışı araç maliki arasında düzenlenen 09.10.2000 tarihli adi yazılı temliknamenin içeriğinde "Ben …. aracın maliki bulunan Süleyman K., bu aracın 17.08.2000 tarihinde, İmamoğlu ilçesi hudutlarında başka bir araç ile çarpışması sonucu meydana gelmiş bulunan trafik kazası ile ilgili olarak sigortalısı bulunduğum K... Sigorta A.Ş.nin 1505158 poliçe numarası ile 1-2-2101 Nolu Acentesine yaptırmış bulunduğum Kasko Sigortasından ötürü bu sigortadan almam gereken tüm maddi zararların karşılığı olan 1.678.320.996. TL.yi haksız fiil tarihinden itibaren oluşan yasal faiz ve başkaca tüm fer' ileriyle beraber karşılığını nakden ve peşinen aldığım; Ferhan oğlu, 1969 doğumlu Ferhat B.'a temlik ettim. Yukarıda anılan alacak ile ilgili tüm dava ve icra takibi haklarımı dahi Ferhat B.'a temlik ettiğimden, Ferhat B. benim bu alacağıma dayalı olan tüm haklarımın yasal takipçisidir. Ben; 1969 doğumlu Ferhan oğlu, Ferhat B.; yukarıda anılan trafik kazasıyla ilgili olarak maddi karşılığı olan 1.678.320.996. TL.yi kendisine nakten ve peşinen ödediğim Süleyman K.'un K... Sigorta A.Ş.'den olan alacağını tarafıma temlik işlemini kabul ederim." İfadelerine yer verilmiş ve temlik alan ve temlik edenince imzalanmıştır. Bu durumda, davacının Borçlar Kanununun 162 ve 163 maddeleri anlamında hukuken geçerli bu yazılı temlike dayanarak temlik alan sıfatıyla dava hakkının mevcut olduğunun kabulü gerekir.

Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, uyuşmazlığın hukuksal nitelendirilmesinde ve Yasanın yorumunda yanılgıya düşülerek direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.03.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kasko sigortası Burak Demirci Meslektaşların Soruları 1 15-05-2007 16:08
Çek - Haricen Tahsilat - Ceza Davasının Düşürülmesi - Vekillerin Sorumluluğu Av.Ayse E. Meslektaşların Soruları 5 10-05-2007 15:02
Kasko Sigortası Olan İki Aracın Trafik Kazası/ Karşılıklı Rücu orhan üçyıldız Meslektaşların Soruları 1 06-03-2007 21:26
Kasko Sigortası ve muafiyet Adalet Bakanı Meslektaşların Soruları 4 12-02-2007 15:55
Araç kasko sigortası muratgüler Hukuk Soruları Arşivi 11 03-10-2006 13:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04259992 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.