Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

DÜnya Kadin YÜrÜyÜŞÜ ÜÇÜncÜ Uluslararasi Eylem

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-06-2010, 12:50   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan DÜnya Kadin YÜrÜyÜŞÜ ÜÇÜncÜ Uluslararasi Eylem

DÜNYA KADIN YÜRÜYÜŞÜ
ÜÇÜNCÜ ULUSLARARASI EYLEM
Kadına Yönelik Şiddet
Kadına yönelik şiddet yapısaldır; yani ataerkil ve kapitalist sistemlerin özünde var olan bir
özelliktir. Tek tek erkekler, erkek gruplar, ataerkil kurumlar ve Devletler, kadının yaşamını,
bedeni ve cinselliğini kontrol etmenin bir aracı olarak şiddete başvururlar. Her ne kadar
toplumsal bir grup olarak bütün kadınları olumsuz etkilese de her şiddet eylemi kendine
özgü bir içeriğe sahiptir ve kadına yönelik şiddetin nasıl, ne zaman ve neden olduğunu
anlamamız gerekir.

Kadına yönelik şiddet hakkındaki genel kanı, tek tek bireyleri ilgilendiren, aşırıya kaçan
veya yalıtılmış bir sorun olduğu şeklindedir. Oysa aksine hepimizi olumsuz etkiler. Çünkü
hepimiz şiddet tehdidi yüzünden korku deneyimi yaşadık, davranışlarımızı değiştirdik ve
tercihlerimizi sınırladık. Bir başka yaygın düşünce de kadına yönelik şiddeti, alt sosyal
sınıflarla ve “barbar” kültürlerle sınırlı görmektir. Fakat hepimiz biliyoruz ki bu, çaprazlama (transversal) bir şiddet türüdür; yani bütün sosyal sınıfları, kültürleri, dinleri ve jeopolitik
durumları keser.

Kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddet, hem özel alanda ev içi şiddet olarak, cinsel,
fiziksel, psikolojik veya cinsel taciz şeklinde daha yaygın hem de kamusal alanda yaşanır.
Kamusal alanda kadın cinayetleri, iş yerinde cinsel ve psikolojik taciz, tecavüzün farklı
biçimleri, kadın ve çocuk ticareti, fahişelik, pornografi, kölelik, zorla kısırlaştırma, lezbiyen
düşmanlığı, güvenli kürtaj ve üreme tercihleri ve özgür iradeye karşı çıkma vb.ni içerir
(fakat bunlarla sınırlı kalmaz). Sessizlik, ayırımcılık, şiddet suçlarının cezasız kalması,
kadınların erkeklere bağımlılığı, teorik ve psikolojik argümanlar, kadınlara yönelik şiddeti
hoş gösterir ve artırır.
Şiddet veya şiddet tehdidi, kadınları kamusal alandan dışlamanın bir aracı olarak kullanılır.
Kadınlar, ataerkil kültürün dikte ettiği gibi özel alanda kalmak yerine dışarıda çalışmanın,
okula ya da üniversiteye gitmenin, cinselliğini açıkça yaşamaya “yeltenmenin”, başka
seçme hakkı olmadığı için fahişelik yapmanın bedelini hayatlarıyla öderler. Toplumsal
hareketlerin ve eylemin kriminalizasyonu bağlamında mücadeleye giren kadın aktivistlere
karşı uygulanan baskı çoğunlukla cinsel şiddet biçiminde gerçekleşir. Üstelik, farklı baskı
biçimlerinin bileşkesi kadınların uğradığı ayırımcılığı şiddetlendirir: kadın oldukları için ama
aynı zamanda rengi, dili, ırkı, etnik kökeni, sınıfı (ve mali durumu), dini, cinselliği...
yüzünden de ayırımcılığa uğrarlar.

Kadına yönelik şiddetin kökleri, kadının bedenini, hayatını ve cinselliğini kontrol etmeyi,
sömürmeyi ve ona sahip olmayı dayatan ataerkil sistem ve kapitalizme uzanır. Ataerki iki
ilkeye dayanır: kadınlar erkeklere aittir (ve bu nedenle kadınlar erkeklerin hizmetindedir ve
onlara asla “hayır” diyemezler) ve kadınlar “azizeler” ve günahkarlar” şeklinde iki
kategoriye ayrılırlar. Bu sistemin parçası olan şiddet, “azizeler” -iyi anne ve eş- rolüne
uymayan kadınların cezalandırılmasıdır. Örneğin; yemek hazır olmadığı ya da giymek
istediği elbise temiz olmadığı gerekçesiyle erkeklerin karılarına sözlü veya fiziksel saldırıyı
mazur göstermeleri yaygındır. Ayrıca 'gece tek başına dışarıdaydı', 'onlar lezbiyen ve
birinin heteroseksüelliği öğretmesi lazım' ya da 'giydikleri kıyafet uygunsuzdu' gerekçesiyle
saldırganların hem de toplumun kadına yönelik şiddeti mazur göstermesiyle
“günahkar” kabul edilen kadınlara verilen bir cezadır.

Ataerkil kültürün parçası olarak, erkeklik saldırganlıkla ilişkilendirilir ve genç erkeklere
'gerçek erkek' olmanın şiddet kullanmak (duyguları belli etmemek) olduğu öğretilir; bu, bazı
durumlarda onları ırkçı ve cinsiyetçi çetelere katılmaya sevk eder. Okullarda kadın
öğrencilerin cinsel tacize ve grup şiddetine maruz kalması gibi genç kadınlara yönelik
şiddetin yeni biçimleri giderek yaygınlaşıyor ve her geçen gün daha görünür hale geliyor.
Şiddetin bu biçimleri, bu yıkıcı kalıp yargılar etrafında hiç açık tartışma yapılmadıkça, genç
kadınlarla erkekler arasındaki cinsiyetçi ilişkilere ve rollere temel teşkil eder.
Ataerkinin dayattığı kadınların erkeklerin mülkü olduğu fikrinin ekonomik bir anlamı vardır.
Kadınlar ve erkekler için 'doğal' roller yardımıyla cinsiyete dayalı iş bölümünü dayatan
ataerkinin kapitalizmle birliğinde dışavurur. Böylelikle yeniden üretim alanında ücretsiz
emek olarak görülen kadınlar, başkalarına bakmaya ve bunun için gerekli bütün işleri
yapmaya daima hazır olurlar. Bu nedenle ataerkil ve kapitalist sistemler içerisinde
kadınların ezilmesi iki düzeyde gerçekleşir: bir yandan kadın emeği sömürülürken öte
yandan onları erkeklerin tahakkümü altında tutmak için şiddet kullanılır. Ve bu nedenle
ataerkil, kapitalist ve sömürgeci sistemleri yıkma çağrısı yapmadan kadına yönelik şiddeti
yok etmekten bahsedemeyiz.

Neoliberal küreselleşme, aktörleri ve izlediği politikalar yardımıyla ekonomi üzerindeki
nüfuzunu sağlamlaştırdıkça kadına yönelik şiddet ve kadın düşmanlığı yoğunlaşır. Amerika
kıtalarındaki serbest ticaret anlaşmaları (fabrikalar gibi çalışma mekanlarının gevşek insan
kaynakları ve çevre düzenlemelerinden yararlandığı Kuzey Amerikan Serbest Ticaret
Anlaşması gibi) teşvik edilip yerleştikçe kadın cinayetleri (feminicide1) artar: örneğin, çok
sayıda Meksikalı kadın Birleşik Devletler sınırını geçmeye çalışırken ve hatta Ciudad
Juarez kasabasının sınırları içinde öldürülür. Sosyal hizmetler özelleştirildikçe veya
bütçeleri kesildikçe üreme haklarına ve sağlık hizmetlerine yönelik saldırılar da
artmaktadır. Seks endüstrisi küreselleştikçe ticareti yapılan kızların yaşı giderek küçülüyor.
'Özgürlük götürme' adına sürdürülen savaşlarda kadınlara tecavüz ediliyor ve yabancı
güçlerin gerçekleştirdiği işgaller, kadın haklarını savunma adına 'mazur' gösteriliyor
(ABD'nin Afganistan'ı işgalinde olduğu gibi).

Kadına yönelik şiddetle nasıl mücadele edebiliriz?Bir çok ülkede kadınları “koruyan” yasalar ve CEDAW (Kadına Yönelik Her Tür
Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) gibi uluslararası sözleşmeler vardır. Fakat bunlar
yeterli değildir çünkü genellikle ya uygulanmaz ya da hayata geçmezler. Dahası bu yasalar
ve sözleşmeler, şiddet meselesini çözmek bizim sorunumuzmuş gibi kadınlara ağırlık
verirler. Oysa -tersine ve yukarıda gördüğümüz gibi- şiddette erkek rolünü sorgulamamız
ve şiddetin yapısal olduğu gerçeğini teşhir etmemiz gerekir.

Şiddetin önlenmesi için şiddet kullananlara karşı cezai tedbirlerin gerekli fakat yeterli
olmadığının; bu tedbirlerin var oldukları ülkelerde orta sınıf, kentli, beyaz kategorisine
girmeyen kadınlara nadiren ulaştıklarının farkındayız. Şiddet mağdurları, alınıp satılan
kadınlar ve çocuklar, (belirli bir dinden, derisi renkli kadınlar vb.) azınlık grupları, kırsal,
1 Kadın düşmanı, son derece zalim kadın soykırımıdır, çoğunlukla aşırı cinsel şiddet ve suç
işleyenlerin cezasız kalması eşlik eder.

göçmen ve yerli kadınlar yararına kamu politikaları talep etmek için kendi Devletlerimizi
sorumlu tutmak zorundayız. Şiddet hareketlerini gerçekleşmeden önleyecek ve durduracak
eylemlere ihtiyaç vardır.
Ayrıca Hükumetlerin ve Devletlerin rolünü de tartışmamız gerekiyor. Bugünlerde devlet
aynı anda hem koruyucu hem baskıcı, hem genel çıkarları taşıyan hem ayrıcalıkları
savunandır, fakat aynı zamanda ataerkildir ve (kadınlara, yerli halklara, göçmenlere ve
koyu renkli insanlara karşı2) şiddete başvurur. Üstelik, talep ettiğimiz politikaları
uygulayacak polis, kadına yönelik şiddetin faili, toplumsal hareketleri bastıran ve sosyal ve
ırksal bakımdan taraf tutan polisin ta kendisidir. Bu durumun özündeki çelişkiyi kabul
ediyoruz, çünkü bir çok kadın için yaşadıkları toplumda ve ailede var olan şiddet karşında
kendilerini savunmanın tek yolu, dışsal ve yüksek bir gücü temsil eden Devlete bel
bağlamaktır. Aksine kendisinden talepte bulunduğumuz Devlet, herkes için hak ve
özgürlükleri ileri taşıyan, ekonomiye müdahale eden devlettir ve katılımcı demokrasinin
çeşitlendirilmiş biçimleri ve vatandaş kontrolü temeli üzerinde biçimlenir.
Kadınlar, bireysel ve kolektif olarak, her zaman direndi ve direnmeye devam ediyorlar. Ne
zaman bir kadın kendisine veya yaşadığı toplumdaki kadınlara yönelik şiddete karşı koyan
ya da teşhir eden bir tarzda hareket etse egemen paradigmadan kopuyor. Kadınlara
yönelik şiddet uygulayan erkekleri kınayarak ve ismini belirterek, kadınlara yönelik şiddet
konusunda erkeklerle ve toplumla açıktan yüzleşerek bu kadının direnişini desteklememiz
gerekir. Aynı zamanda erkeklerin, Devletin, ordu ve din gibi kurumların da suç ortaklığını
teşhir etmemiz gerekir. Sivil toplumu harekete geçirmemiz, stratejiler kurmamız ve kadına
yönelik erkek şiddetinin önlenmesi ve teşhiri için radikal eylemler geliştirmemiz gerekir. Bu
süreçte -kadınların iyileşmesi ve güçlendirilmesi için gerekli hizmetleri veren- kadınların kâr
amacı gütmeyen sektörleri ve –kadınların baş kahramanlar olduğu topluluklardaki- güçlü
ve yerel hareketler belirleyici bir rol oynarlar.

Biz, Dünya Kadın Yürüyüşünden kadınlar olarak, ataerkil kültürümüzde değişiklikleri teşvik
eden ve şiddetin oluşumunu önceden görüp gerçekten önleyici olacak kapsamlı politik
tartışmalar ve eylemler yapmak istiyoruz. Kadına yönelik erkek şiddetinin kapsamı ve
yoğunluğu zaten iyi belgelenmiştir, bu nedenle yeni bir ifşa için beklememize gerek yoktur.
Kadın gruplarının, karma örgütlerin, yerel radyo programlarının, gazetelerin ve hareketlerin
kullandığı başka iletişim araçlarının gündemine bu meseleyi sokmak daha yaşamsal önem
taşır. Bunun için (ekonomik, cinsel, üreme, kişisel vb) bağımsızlığı ve kendi kaderini tayin
hakkı için mücadele eden kadınların güçlü ve geniş kapsamlı öz örgütlenmesinin ileri
taşınması doğrultusunda feminist hareketin çalışması gerektiğine inanıyoruz.
Grup söyleşileri, tartışmaları, gösteriler ve bedensel öz savunma sınıfları yardımıyla Kadın
grupları güçlendirilir. Amaç, cinsel şiddeti yalnızca birkaç kadının sorunu şeklinde
konumladırmak değil, bütün kadınları güçlendirmek, direnişi öğrenmek ve yeniden
öğrenmek ve hayatlarımızı şiddete yer olmayacak şekilde inşa etmek ve yeniden inşa
etmektir.

2 Örneğin, 2007 yılında ABD'nin eyalet ve federal hapis ya da tutukevlerinde hapsedilme oranıbeyaz erkekler için her 100.000 kişi başına 773, siyah erkekler için her 100.000 kişi başına 4618,Hispanik erkekler için her 100.000 kişi başına 1747'dir. Bu oran beyaz kadınlar için her 100.000 kişibaşına 95, siyah kadınlar için her 100.000 kişi başına 348 ve Hispanik kadınlar için her 100.000 kişibaşına 146'dır. (Sabol, William J., Couture, Heather, Bureau of Justice Statistics, Prison Inmates atMidyear 2007, Washington, DC: US Department of Justice, 2008).

Bu mücadelede önemli bir adım olarak karma toplumsal hareketlerin –ister kent ister kır
hareketleri olsunlar- kadına yönelik erkek şiddetine karşı koyma vaadine değer veriyoruz.
Bu amaçla Via Campesina’nın Ekim 2008'de Mozambik'te yapılan 5. Uluslararası
Konferansında başlatılan ‘Kadına Yönelik Şiddete Son Dünya Kampanyası’ ile
dayanışmamızı ilan ediyoruz. Kadınların ve erkeklerin her ikisinin de kadına yönelik
şiddetten erkekleri sorumlu tutmasının önemini kabul ediyoruz.

Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede
Farklı aktörlerin kadınları, çocukluktan itibaren tam haklara sahip bireyler ve
vatandaşlar olarak kabul etmeye tam bağlı olduklarını gösteren tedbirleri
benimsemelerini; örneğin, eğitici materyallerde kapsayıcı bir dil kullanılmasını; kız
ve erkek çocuklar arasında geleneksel cinsiyete dayalı ve hiyerarşik iş bölümü ile
ilişkisini koparan cinsiyetçi olmayan eğitimin özendirilmesini; halk eğitim
kampanyaları ve politik katılıma uygun alanların garanti edilmesini;

Ayırımcılık, istismar ve şiddet mağdurlarının desteklenmesinde ön saflarda yer alan
kadın hareketlerinin ve kadınların kâr amacı gütmeyen sektörlerinin mali olarak
desteklenmesini;

Ataerkil ve kapitalist sistemlerin sözcülüğünü üstenen ticari medyanın, kadın
bedeninin devamlı olarak yanlış temsili, suiistimali ve istismarından sorumlu
tutulmasını;

 Kadınların öz örgütlerinin destekleyip teşvik etmenin yanı sıra oluş biçimine,
kaynaklandığı nedenlere ve kendisini nasıl dışavurduğuna açıklık getiren
farkındalık yükseltici etkinlikler yoluyla kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddetin
önlenmesini;

Kadın bedeninin silahlı çatışmalarda savaş silahı olarak sistematik kullanımının ve
bu kadınların (ve tecavüzden doğan çocuklarının) maruz kaldıkları aşırı şiddetin
suçunu üstlenerek aileleri ve toplulukları tarafından reddedilmesinin kınanmasını;

İster özel isterse kamusal alanda olsun kadına yönelik şiddet suçu işleyenlerin
cezalandırılmasını
talep ediyoruz.
Ve

Kadın cinayetleri, kadın sünneti, kayınbirader-baldız evlilikleri (levirat-sororat3),
'namus cinayetleri', cinsel turizm, kadın ve çocuk ticareti, zorla kısırlaştırma ve
kadın aktivistlere, kadın mahkumlara, lezbiyenlere ve engelli kadınlara karşı
kullanılan şiddet gibi (fakat bunlarla sınırlı olmayan) farklı ülkelerde kadına yönelik
ataerkil şiddetin farklı tezahürlerini kınamaya ;
3 Dul bir kadının kayınbiraderi ile ya da dul bir erkeğin baldızı ile evlenmeye zorlanması.

Utanç duygusunun kadın mağdurlardan şiddete başvuran erkeklere doğru kaydırılması için çalışmaya;

Kadın bedeninin metalaştırılmasını teşhir etmeye ve özellikle 2010 yılındaki Dünya
Futbol Kupası öncesi ve sırasında yaşanan fuhuş etrafında tartışma sürdürmeye;

Kadınlara yönelik erkek şiddetine karşı kadınların bütün direniş biçimlerini -özellikle
kolektif olanlarını- görünür kılmaya; böylelikle toplumlarımızda bu şiddeti kuşatan
sessizlik kültürünü kırmaya;

İttifakımız olan toplumsal hareketlerle birlikte farkındalık oluşturma eylemleri ve
feminist bilinç yükseltmeyi destekleyen halk eğitimi kampanyaları yardımıyla
şiddetle savaşmaya;

Kadına yönelik şiddeti (saldırganların cezasız kalması, üreme konusunda kadının
karar verme hakkını reddetme, kadın aktivistlerin kriminalizasyonu, kürtajın
yasaklanması vb) sürekli hale getiren ataerki ile neoliberal aktörler ve politikalar
arasındaki bağları görünür kılmaya; örneğin kadın cinayetlerine ve serbest ticaret
anlaşmalarıyla olan bağlarına dikkat çekmeye;

Kadına yönelik şiddettin kabul edilemez (ve şiddetsiz fiziksel mekanların) olduğu bir
çevrenin yaratmayı toplumsal hareketlerin yol gösterici ilkesi olarak güvence altına
almak için karma (erkeklerin ve kadınların yer aldığı) toplumsal hareketlerle ittifak
halinde çalışmaya söz veriyoruz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hırsıza ’teşhis’ yürüyüşü Y£LİZ Hukuk Haberleri 1 01-01-2007 14:34
uyumlu eylem.. yasemin_ Hukuk Soruları Arşivi 1 03-06-2006 18:40
Eylem ahmet Hukuk Soruları Arşivi 2 15-02-2002 00:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04507399 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.