Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Tecavüzcüye Kimyasal Kısırlaştırma

Yanıt
Old 17-08-2009, 14:24   #1
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan Tecavüzcüye Kimyasal Kısırlaştırma

Tecavüzcüye kimyasal kısırlaştırma geliyor

Kazete, AKP’li iki kadın milletvekili Dedegil ve Asan’ın ortak yürüttükleri "Eylem Planı"nda öne çıkan tecavüz suçlularının kimyasal kastrasyonu (hap ile hadım edilmeleri) önerisini tartışmaya açtı
SON yıllarda ülkemizde de Kadın örgütlerinin ve insiyatiflerinin çabalarıyla görünür kılınan tecavüz ve aile içi cinsel taciz (ensest) suçlularının kısırlaştırılmasını öngören yasal çalışma yürütülüyor.
Halen Avrupa’da 7 ülkede Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 eyaletinde, taciz ve tecavüz suçlularının kimyasal ya da biyolojik yöntemle kısırlaştırılması, son olarak İtalya’da Bürokrasiyi Azaltma Bakanı Roberta Calderoli tarafından gündeme getirildi.
Ülkemizde ise Caldorili’nin bu yöndeki çalışmalarını örnek alan Ak Parti’nin iki kadın milletvekili de benzer bir öneriyi Meclis gündemine getirmeye hazırlanıyor.
Bir yıldan beri kadın ve çocuklara yönelik suçlarla ilgili "Eylem Planı" hazırlayan TBMM Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı Doç.Dr. Aşkın Asan ile TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Alev Dedegil Kazete’nin sorularını yanıtladı.
Çalışmalarında çocuklara karşı işlenen tecavüz suçlarında ‘Kimyasal kastrasyon’, yani suçlulara hap içirerek kimyasal yolla hadım etme yöntemine ağırlıklı olarak yer verildiğini belirten Alev Dedegil şunları söyledi:
"Kimyasal kastrasyon, Amerika’nın 11 eyaletinde Avrupa’nın 7 ülkesinde denenen ve tartışılan bir konu. Bizim icadımız değil. İtalya’da da tartışılıyor şu günlerde. Biz de çocuklar için işlenen tecavüzler, tacizler için düşündük. Düşündük ki yargılamak, hapse atmak çare değil. Kendileri de söylüyorlar zaten, çok utandıklarını pişman olduklarını. Evet, bu bir hastalık ve tedavi edilmesi gerekir.
CEZA YETERLİ DEĞİL
Cezaların amacı, caydırıcılık ve hem mağdurun hem de kamu vicdanının rahatlatılmasıdır. Yani yapanın yanına kâr kalmaması meselesi. Sadece cezalarla bu işin altından kalkmaya çalışmak ne kadar anlamlı bilemiyoruz. Cezaevinden çıkan failin, aynı suçu tekrar işleme ihtimali her zaman var, biliyorsunuz. İnfaz Yasası’ndan yararlanıp çıkanları görüyoruz…
Biz diyoruz ki neden çocuklarımızın hayatı kadere, şansa bırakılsın, ya da birinin insafına, inayetine terk edelim onları. Ebeveyn olarak, toplum olarak, devlet olarak tedbir almakla yükümlüyüz. Bu nedenle ağır pedofili hastalıklarında ve suçun tekerrüründe; kimyasal kastrasyonu gündeme getirdik. Yani fail, birincisinde ceza almasına rağmen gidip ikinci kez yaptığında, ağır pedofili varsa kimyasal kastrasyonun uygulanmasını istiyoruz. "
İNSANLAR KORKUYOR
Dedegil, kararlı konuştu : "Bir problemle karşılaştığınızda donanımlarınız dahi mücadeleye yetmiyor. Siyaset bilimi okumuş ve 10 yıldır siyaset yapan biri olmama rağmen, bu konuda araştırma yaparken bilmediğim çok şey olduğunu gördüm. Vatandaş ne yapsın. İnsanlarda korku var. Bir vatandaş, işlenen böyle bir eylemin, mağdurun hayatına nasıl bir geri dönüşü olacağını nereden bilsin. Sonuçta hayatlarla oynanıyor. Bir suç, zincirleme suçlar doğuruyor. Donanımı yetse de insanlar, ahlaki olarak altından kalkamıyorlar. "Kol kırılsın yen içinde kalsın!" durumu oluyor ama yaşananların yarattığı travma, 20 yıl sonra da ortaya çıkabiliyor. Sonra diyelim ki, çocuk veya kadın, ruhen ve bedenen zarar görmedi. Milyarda bir böyle bir ihtimal olduğunu varsayalım. Ne yapacağız? Hoş mu göreceğiz?"
Türk Ceza Kanunu’nda, ‘Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar’ için sadece hapis, para cezası ve tutukluluk gibi yaptırımlar önerildiğini vurgulayan Dedegil, "Ceza sadece insanı hapse koymak ya da parasını almak olmamalı! " dedi. Dedegil, ceza skalası için düşündükleri önerilerden birincisinin ‘kimyasal kastrasyon’, ikincisinin ‘kariyer sıfırlaması’, üçüncüsünün de ‘çalışma yasakları’ olduğunu belirtti ve "Kimyasal kastrasyonun insan hakları açısından çok tartışma yaratacağını düşünmüyorum. Çünkü biyolojik kastrasyondan farklı bir şey. Sonuçta insanın cinsel aktivitesini bitirmiyor; kendi başına bir ilişkiyi başlatmasını engelliyor. Bir çocuk ya da kadın gördüğünde tahrik olmayı engelliyor. ‘Pedofili bir hastalıksa işte sana ilacı, tedavisi’ diyoruz. Bizim düşüncemiz çocuklara yönelik suçlar için, ama yasa yapıcı bunun kapsamını genişletip cinsel suçların tamamını kapsama alabilir" dedi. Dedegil, ‘Kariyer sıfırlaması’ ile bu suçları işleyenlerin diplomalarının iptalini, ‘Çalışma yasağı’ile kamuda ve özel sektörde çocukların olduğu yerlerde iş verilmemesini önerdiklerini söyledi.
EYLEM PLANININ EĞİTİM BOYUTU
Eylem Plânının " Eğitim" ayağı ile ilgili çalışmaları yürüten AKP Milletvekili ve TBMM Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı Doç.Dr. Aşkın Asan ise
"Ne yazık ki yasa yapmak çok fazla değiştirmiyor sonucu. Uygulama boyutu sorunlar için çok fazla çözücü olmuyor. Önemli olan farkındalığı toplumda yaymak. Burada bunun odağı olan çocuklarımızın da eğitilmesi gerekiyor" dedi.
Cinsel taciz ve ensest eğitiminin tüm alanlarda gerçekleştirilmesi gereğine dikkati çeken Asan şöyle devam etti.
" Ebeveyn eğitimi şart. Polislerin, bu konuya bakan hakimlerin eğitimi de çok çok önemli. Bu nedenle biz kapsamlı bir eylem plânı hazırladık. Eğitim fakültelerimizle iletişime geçtik. Bu aşamada, eğitime verilecek olan öğretmenlerin de yetiştirileceği bir müfredat programı hazırlanacak. Tabii, bunların hepsi gelişmiş toplumlarda var. ‘İyi dokunma’, ‘Kötü dokunma’, ‘Gizli dokunma’ nedir? Çocuklara öğretiliyor. Çocuklara, bu gibi sorunlarla karşılaştıklarında kime söylemeleri gerektiğinin eğitimi veriliyor. Bizim ülkemizde bu eğitimin olmaması büyük bir sorun. Şimdi hazırladığımız ‘Eylem Plânı’ kapsamında eğitim fakültelerimiz çok güzel bir çalışma içindeler. Ben konunun eğitim boyutuyla ilgileniyorum."
Old 17-08-2009, 14:27   #2
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Bu önemli konuda çok değerli görüşlerinizi merak ediyorum.
Old 18-08-2009, 08:57   #3
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

CHP’li Ersin: Kısırlaştırma insan haklarına aykırı


TBMM İnsan Hakları İnceleme ve Fırsat Eşitliği Komisyonları üyesi CHP’li Ahmet Ersin’den AB’nin 7 ülkesinde ABD’nin 11 eyaletinde serbest olan kimyasal kısırlaşmaya “insan haklarına aykırı” diye karşı çıkması kadın hakları savunucularını şaşırttı

Ensest ve tecavüz suçlularının kısırlaştırılması önerisini tartışmaya açan KAZETE’ye ilk tepki TBMM’nin İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Kadın- Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi Ahmet Ersin’den geldi. Ersin “Cinsel suçlardan dolayı kısırlaştırma insan haklarına aykırıdır” dedi.
Old 18-08-2009, 13:55   #4
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nazime ERTEKİN
Bu önemli konuda çok değerli görüşlerinizi merak ediyorum.

Sayın Nazime Ertekin,

Aşağıda vereceğim linkte bu konu kısmen tartışıldı ve bence tartışılmaya da devam edilebilir. Öncelikle linkte yer alan görüşler okunursa sanırım tekrara düşmeye meydan vermemiş oluruz.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=40592

Saygılarımla..
Old 18-08-2009, 14:04   #5
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nazime ERTEKİN
CHP’li Ersin: Kısırlaştırma insan haklarına aykırı


TBMM İnsan Hakları İnceleme ve Fırsat Eşitliği Komisyonları üyesi CHP’li Ahmet Ersin’den AB’nin 7 ülkesinde ABD’nin 11 eyaletinde serbest olan kimyasal kısırlaşmaya “insan haklarına aykırı” diye karşı çıkması kadın hakları savunucularını şaşırttı

Ensest ve tecavüz suçlularının kısırlaştırılması önerisini tartışmaya açan KAZETE’ye ilk tepki TBMM’nin İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Kadın- Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi Ahmet Ersin’den geldi. Ersin “Cinsel suçlardan dolayı kısırlaştırma insan haklarına aykırıdır” dedi.

1- Hangi Avrupa ülkelerinde hangi şartlarda kimyasal kısırlaştırma cezası varmış? Bu cezanın (ceza ise eğer) tartışılması başka, yasada yer alması başka şey değil mi?
2- Hangi kadın hakları savunucuları bu cezayı insan haklarına aykırı bulmuyormuş?
3- MAdem ABD örnek verişlmiş; ABD'nin bazı eyaletlerinde idam cezası da var. Bu durum, idam cezasının her ülkede olması gerektiğini mi gösterir?
Old 20-08-2009, 15:03   #6
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Kanaatimce kısırlaştırma cezası insan haklarına aykırı bir yaptırımdır. Suçun ağırlığı ve toplumda yarattığı infial ne kadar ağır olursa olsunbir kişinin cinsel hayatının sonlandırılması doğru değildir.
Old 21-08-2009, 09:31   #7
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

AKP'li kadın milletvekilleri, çocuklara tecavüz sanıklarına, ikinci kez bu suçu işlediklerinde 'kimyasal kısırlaştırma' istedi. Bu yöntem kişinin cinsel hayatını bitirmeyip partnerle ilişki dışı 'tahrik'i önlüyor



YURDAGÜL ŞİMŞEK

ANKARA- Kadın ve çocuklara yönelik suçlarla ilgili ‘eylem planı’ hazırlayan AKP’li kadın milletvekilleri çocuklara karşı tecavüz suçlarına ‘kimyasal kısırlaştırma’ istedi.
İtalya’nın Bürokrasiyi Azaltma Bakanı Roberto Calderoli’nin tecavüz vakalarına karşı ‘kimyasal kısırlaştırma’ teklifi ülkesinde tartışılmaya devam ederken, AKP’li kadın milletvekilleri de benzer bir öneriyi gündemlerine aldı. AKP’den TBMM Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı Doç. Aşkın Asan ile TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Alev Dedegil bir yıldır, kadın ve çocuklara yönelik suçlarla ilgili bir eylem planı hazırlıyor. Bu planda yer alan önerilerden biri de ‘kimyasal kastrasyon’, yani hap içirerek kimyasal yolla hadım etme.
AKP’li Dedegil, Radikal’e yaptığı açıklamada, kimyasal kastrasyonu İtalya’dan farklı olarak yetişkinler değil çocuklara karşı tecavüzde istediklerini anlattı. Dedegil, “Ağır pedofili hastalıklarında ve suçun tekerrüründe; yani birincisinde ceza alıyorsunuz, buna rağmen gidip ikinci kere tekrar yaptığınızda ağır pedofili varsa kimyasal kastrasyonun uygulanmasını istiyoruz” dedi.
Türk Ceza Kanunu’nda, ‘Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar’ için sadece hapis, para cezası ve tutukluluk gibi yaptırımlar önerildiğini vurgulayan Dedegil, “Ceza sadece hapse insanı koymak ya da parasını almak olmamalı ” dedi. Dedegil, ceza skalası içinde düşündükleri önerilerden birincisinin ‘kimyasal kastrasyon’, ikincisinin ‘kariyer sıfırlaması’, üçüncüsünün de ‘çalışma yasakları’ olduğunu belirtti ve şöyle konuştu:
“Kimyasal kastrasyonun insan hakları açısından çok tartışma çıkaracağını düşünmüyorum. Çünkü biyolojik kastrasyondan farklı bir şey, sonuçta insanın böyle bir aktivitesini bitirmiyor; kendi başına cinsel bir ilişkiyi başlatmasını engelliyor. Bir çocuk, kadın gördüğünüzde tahrik olmuyorsunuz, bunu engelliyor... Biz diyoruz ki, bu pedefoli bir hastalıksa işte sana ilacı, tedavisi. Bizim düşüncemiz çocuklara yönelik suçlar için, ama yasa yapıcı bunun kapsamını genişletip cinsel suçların tamamını alabilir.”
Dedegil, ‘kariyer sıfırlaması’yla bu suçları işleyenlerin diplomalarının iptalini, ‘çalışma yasağı’yla kamuda iş verilmemesi, özel sektörde çocukların olduğu yerlerde çalıştırılmamasını önerdiklerini söyledi.
Eylem planında ayrıca çocuklara okullarda ‘iyi dokunma kötü dokunma’ eğitimi verilmesinin de yer aldığını anlatan Dedegil, çocukların eğitilmesinin hedeflendiğini belirtti. Dedegil, “Çocuk kötü dokunmanın ne olduğunu bilmiyor; ödül bile zannedebiliyor. Çok ciddi bir farkındalık ve eğitim kampanyası gerekiyor” diye konuştu. Dedegil, bu eğitimde eğitici olarak çocuklardan da yararlanmak istediklerini sözlerine ekledi.
Old 21-08-2009, 09:42   #8
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

sayın Academic,
evet ceza hukuku çalışma grubunda tartışıldığını gördüm ve okudum; ancak tecavüz mağdurları daha çok kadın ve çocuklardan oluştuğu için bizim çalışma grubumuzdakilerin de konuya bu yönüyle bakarak değerlendirmede bulunabileceklerini düşündüm

Ve sayın Aladağ sorularınıza hep birlikte yanıt bulmaya çalışalım.

Ve sayın Stj. Av. Hasan Bahadır Büyükavcı,
Yaptığım araştırmalara dayanarak söyleyebilirim ki düşündüğünüz gibi "kişinin cinsel hayatının sonlandırılması" söz konusu değil.Bu yöntem ve diğer yöntemlerle ilgili bulduğum bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.Fikir edinmemize yardımcı olacağını düşünüyorum.

"Ceza Hukuku Açısından Kimyasal Kastrasyon

Hayat, sağlık ve vücut tamlığı gibi bireyin, insan olmasından gelen ve haiz olduğu, devredilemeyen, vazgeçilemeyen haklar; Anayasa ve başka kanun ve belgelerle koruma altındadır. Belli durumlarda, bu haklara karşı yapılan müdahaleler, hukuka uygun sayılabilmektedir. Yaşam, sağlık, vücut tamlığı, vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığı gibi değerlere yönelik müdahaleler; kişilerin bedensel veya ruhsal rahatsızlıklarını tedavi amaçlı olarak, tıp bilimince kabul edilen çeşitli faaliyetleri ifade eder. Bu müdahalelerden birisi de kastrasyon tıbbi müdahalesidir.

Kastrasyon, bireyin cinsel salgı bezlerinin alınması suretiyle cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona erdirilmesi amacını taşır. Kastrasyon, bireydeki cinsel isteği ve cinsel ilişkide bulunma yeteneğini tümüyle bitirebilirken, bireyin cinsiyetine ilişkin belirtileri de ortadan kaldırabilir. Dolayısıyla, bu müdahalenin kişide fiziksel ve ruhsal açıdan büyük etkiler meydana getirebileceği aşikârdır.

Yukarıda bahsi geçen biyolojik kastrasyon dışında, son yıllarda çeşitli ülkelerde tartışılmaya ve uygulanmaya başlanmış kimyasal kastrasyon hususu da dikkat çekmektedir. Bu yöntemle bireyin, biyolojik kastrasyondan farklı olarak cinsel faaliyette bulunma yeteneği bitmemekte, ancak tahrik duygusu öldürülmektedir. Kimyasal kastrasyonla, bireye hap içirilerek kimyasal yolla hadım etme amaçlanır. Örneğin İngiltere’de libido azaltılıncaya kadar günde 5mg, sonra da 1mg stilbestrol kullanılarak kimyasal kastrasyon uygulanmaktadır. Kimyasal kastrasyon yoluyla insanın cinsel ilişkiye girebilme yeteneği elinden alınmamakta, bu aktivitesi ortadan kalkmamakta, ancak kişi şahsi olarak cinsel ilişki başlatamamakta, karşı cins veya çocuk gördüğünde tahrik olamamaktadır.

Cinsel suç faillerine kimyasal kastrasyon uygulanması talebi, yaptırım türü olarak düşünülmektedir. Kastrasyon, tarih boyunca Avrupa, Çin, Hindistan, Afrika ve Orta Doğu gibi farklı coğrafyalarda sosyal veya dini nedenlerle yapılmışken; günümüzde farklı ülkelerde farklı uygulama şekilleriyle karşımıza çıkmaktadır. Kimyasal kastrasyonun kabul gördüğü devletlerin başında ABD gelmektedir. ABD’nin Teksas ve Kaliforniya gibi eyaletlerinde kimyasal kastrasyon uzun yıllardır bir cezai yaptırım olarak kullanılmaktadır. ABD’de bu yöntem güncel olarak suçlu kişiye yirmi yıl hapis cezası veya kimyasal kastrasyon uygulanması şeklinde faile seçimlik hak olarak bırakılmaktadır. Kimyasal kastrasyonun uygulandığı diğer ülkeyse Çek Cumhuriyeti’dir. Geçtiğimiz on yıllık süre zarfında, doksanın üzerindeki hükümlüye, biyolojik kastrasyon uygulanmıştır. Bu açıdan Çek Cumhuriyeti, biyolojik kastrasyon uygulandığı tek Avrupa ülkesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Polonya ise kimyasal kastrasyonu öncelikle pedofili hastaları üzerinde uygulayarak, bu alanda farklılık yaratmıştır. İngiltere, İsveç, Danimarka, Kanada da aynı ABD’de olduğu gibi cinsel suç failine bir süredir seçimlik hak tanımaktadır. İtalya’da da geçtiğimiz dönemlerde bir dizi cinsel suç vakasının vuku bulması, tartışmaları doruk noktasına çıkartmış; hükümet biyolojik kastrasyon uygulaması yönünde fikir birliği içinde olmuştur. TBMM milletvekilleri de İtalya’daki olaylardan esinlenip, cinsel suç faillerine kimyasal kastrasyon uygulanması görüşünü ortaya koymaktadırlar. Ancak İtalya’dakinden farklı olarak, tekerrür halindeki suçlar için ve ağır pedofili hastaları için uygulanması görüşünde birleşmişlerdir.

TBMM milletvekillerinin sunduğu teklif doğrultusunda kimyasal kastrasyonun tekerrürü halinde failde ağır pedofili varsa kimyasal kastrasyon uygulaması düşünülmektedir. Bu kapsamda cinsel istismarın ele alınması da doğru olacaktır. Cinsel istismar, cinsel hazza ulaşmak amacıyla, bir çocuğun kullanılmasıdır. Cinsel istismarın görünüş şekilleri, çocuğun cinsel organını okşamak, tecavüz etmek, teşhircilik yapmak, çocuk pornografisi gibi hallerdir. Erişkin cinsel ilişkisi yerine cinsel doyum için çocukları seçen pedofili hastalarının temelinde psikoseksüel rahatsızlık yapmaktadır. Pedofili hastalığını, psikolojik sorunlar ve hastalıklar dahilinde cinsel kimlik bozuklukları altında inceleyebiliriz. Dolayısıyla bir pedofili hastasının, TBMM milletvekillerinin belirttiği gibi cinsel suçun tekerrürü halinde kimyasal kastrasyona tabi tutulması, onlara öncelikle ruhsal açıdan tedavi uygulamak gerekebileceğinden, eleştirilebilecek bir tutum olabilir.

Günümüz toplumlarında kabul edilen önemli cezalandırma ilkelerinden birisi de, cezanın insan onuru ile bağdaşması ilkesidir. Hümanizm ilkesiyle artık bedensel cezaların önüne geçilmekte ve insan haysiyetiyle durum söz konusu olmaktadır. Cezalar, cismani eziyet şeklinde olmamalıdır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5. maddesinde bu konu şu şekilde ifade edilmiştir: “Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsanî, haysiyet kırıcı cezalara veya muameleye tabi tutulamaz”. 1982 Anayasası 17/3’te ise bu ilke, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya-muameleye tabi tutulamaz.” şeklinde belirtilmiştir. Cezaların kanunlar ile düzenlenmiş olmasına karşılık, kanundaki düzenlemeyle getirilmiş olan cezaların insan onuru ile bağdaşmaması da olanaklıdır (uzuv kesme vb). Kimyasal kastrasyonun da, uzuv kesme gibi ağır olmasa da, şahsi haysiyetle bağdaşmadığı söylenebilir. Özellikle kastrasyonun uygulandığı faillerin, manevi (psikolojik) işkenceye maruz kaldıkları düşünülebilir. Cinsel hayatın bitmeyip, ilişki dışı tahrikin önlenmesiyle, özellikle ataerkil toplum yapısına haiz ülkemizdeki bireylerin haysiyetlerini kırıcı durumlar meydana gelebilir, ilacın yan etkileriyle kişilerin cinsiyetlerine ilişkin özelliklere zarar gelebilir. Failin manevi işkence muamelesine maruz kalması söz konusu olabilir.

Cezanın kanunlarda yer almasının yanı sıra işlenen suçun yarattığı zararı karşılığı ile; yani suç ile cezanın orantılı olması gerekir. Bu; orantılılık, ölçülülük ilkesinin bir sonucudur. Kimyasal kastrasyonun, suçun bir daha işlenmesini engellemek ver diğer bireyleri korumak için uygulanmasının ne derece orantılı ölçülüğü olduğu tartışmalıdır. ABD’nin bazı eyalet ceza kanunlarında hâlâ cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar ölüm cezasıyla cezalandırılmaktadır.

Gülin Yıldırımkaya’nın 16.07.2009 tarihinde Habertürk Gazetesi’ndeki “Tecavüz Sanıklarına Kimyasal Kısırlaştırma Cezası Verilsin mi?” başlıklı haberinde konuyla ilgili farklı tarafların görüşleri aşağıda sıralanmıştır;

Alev Dedegil - Ak Parti İstanbul Milletvekili: “Ben bu konu üzerine çalışma yaparken hukukçularla da görüştüm, insan haklarına aykırı olduğunu düşünmüyorum. Biyolojik kastrasyon farklı ama benim önerdiğim kimyasal kastrasyon kişinin cinsel aktivetisini sonlandırmıyor, kontrol altına alıyor. Asıl insan haklarına aykırı olan küçük bir çocuğa tecavüz edilmesidir. İnsan hakları diye diye neredeyse bu tür suçlulara “Ne kötü, ne ayıp” bile diyemeyeceğimiz bir noktaya geleceğiz. Hukukta evrensel ilke var biliyorsunuz, kişiler suçları ispat edilene kadar suçsuz muamelesi görüyor. Yani bir anne çocuğuna tecavüz ederken adamın birini yakalayacak ve ona suçu ispat edilene kadar suçsuz muamelesi yapacağız öyle mi? Bu tür suçlarda ciddi önlemler almamız gerektiğini düşünüyorum, bu çerçevede kimyasal kastrasyonun caydırıcı olacağına inanıyorum.”

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı: “Türkiye’de kimyasal kısırlaştırma uygulaması yapılabilir. Ama daha önemlisi pedofili hastalarındaki genetik yanı araştırmak. Böyle bir eyleme başvuruyor olmalarında, kendilerinin de başından geçen bir istismar kökeni var mı araştırılmalı. Çocuk istismarı vakalarında, istismarcı kişinin kendisi de aslında kurban olabiliyor. Bu noktada tıbbi desteğe de gereksinim duyulabilir. Kimyasal kısırlaştırma uygulaması İskandinav ülkelerinde de var. İnsan haklarına aykırı mı? Tabii ki bir insanın bedenine yönelik müdahaleye, vücut dokunulmazlığına yönelik bir eyleme girer. Ama aynı zamanda bu suçun bir daha işlenmesini engellemek ve diğer çocukları korumak gibi bir işlevi de vardır. Kimyasal kısırlaştırma uygulaması özellikle tıbbi etik alanında çalışan kişiler tarafından kapsamlı olarak araştırılmalı. İlk başta bir hak ihlali olarak değerlendirilse de, diğer yandan çocuklar ve toplum sağlığı açısından koruyucu bir tutum.”

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan: “Her birey maddi ve manevi varlığını koruma, geliştirme hakkını sahiptir. Bu bağlamda vücut dokunulmazlığı kuralının ihlal edilmemesi gerekiyor. Sağlık kurulu raporlarıyla, suçlu olduğu tespit edilen bireylere bu tür yöntemlerin önerildiğini dünyaya baktığımızda da görüyoruz. Ancak bu yöntem insan haklarını ihlal edici bir cezadır. Çocuk tecavüzlerinde yasalarda belirtilen cezalar uygulanmalıdır. Ayrıca çocukların korunması açısından devlete yüklenmiş sorumluluklar vardır. Devlet aileler ve çocuklar üzerindeki görevlerini yerine getirmezse, suçu işleyen kişiye verilen kimyasal kısırlaştırma cezası çözüm olabilir mi? Bu tarz yöntemler yerine, sosyal bir takım tedbirler alınması daha akılcı olur. Diyelim ki bu yöntem uygulanmaya başlandı, mağdur olan kişiler adalet anlamında tatmin olacak mı? Bir de Türkiye’deki değer yargıları sorunu var. Toplum olarak değer yargılarımıza önem veriyoruz. Ceza noktasında da müşteki tatmin olmalıdır. Aksi halde adalet mekanizması yara alır ve çok daha kötü sonuçlar doğabilir. “Kimyasal kısırlaştırma” yöntemi, suçu işleyen kişi üzerinden çözüme gitmek ve sorumluluğu üzerimizden atmak, kolaycılık, kestirip atmak demektir.”

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Ceza Hukuku Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Köksal Bayraktar: “Böyle bir ceza bence insan haklarına da ceza hukuku yaklaşımına da aykırıdır. Ceza hukukunun amacı, suçlu olan kişiyi iyileştirmek ve topluma duyarlı bir birey haline getirmektir. Bunun eğitimsel, kültürel, sosyal kısımları vardır. Rehabilitasyon denilen de bir kavram bulunmaktadır. Bu da insanı iyileştirme anlamına gelir. Yani, kimyasal kısırlaştırma, rehabilitasyona ve ceza hukukuna taban tabana zıttır. Adeta ilkel ceza hukuku dönemlerinin bir kalıntısıdır ve son derece yanlıştır.Bugünkü modern ülkelerin hiç birinde böyle bir ceza uygulaması yoktur. Çocuk tecavüzü konusunda yeni ceza hukukunda emniyet tedbirleri vardır. O tedbirler uygulanır. Eğitim verilmeli ki bu bireyler iyileşme gösterip bir daha bu davranışı sergilemesin. Çocuk tecavüzü suçlarında durum aynı zamanda psikolojiktir. Her suç kişiden çok toplumun hastalığıdır. Toplumdaki eksiklikler, yanlışlar ve kötülükler belirli kişilerde suç olarak ortaya çıkar. Kimyasal kısırlaştırma da tasfiye edici bir yaklaşımdır, iyileştirici değil.”
"
Old 21-08-2009, 10:03   #9
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

"...1 Ocak 1997’de Kaliforniya eyaleti kararını verdi. Bundan böyle, pedofiller öncelikli olmak üzere, cinsel suç işleyenlere, şartlı tahliye edildiklerinde haftada bir kez Depo-Provera iğnesi yapılacaktı. Suçu ilk kez işlemişlerin gönüllü olması bekleniyordu. Tekrarlayanlara ise zorunluydu. Kimyasal kısırlaştırma yasası çıkartılmadan önce defalarca denenmiş ve düzenli biçimde Depo-Provera yapılan cinsel suç faillerinin, bu suçu yeniden işlemedikleri görülmüştü. İlacın etkisi basitti. Testosteron salgılanmasını durduruyordu.

Kimyasal kısırlaştırma, suçla mücadelede bir devrim olarak algılandı. Çünkü asırlardır kadın ve çocukların ırzına geçenlere uygulanan cerrahi kısırlaştırmadan (örneğin testislerin çıkartılması) çok daha insancıldı. Depo-Provera uygulaması Kaliforniya’dan sonra Florida, Georgia, Louisiana, Montana, Oregon, Teksas, Wisconsin ve diğer eyaletlerde yasalaştı. Ardından Kanada, İsrail, Danimarka, Norveç, İsviçre ve Almanya cerrahi kısırlaşmayı terk edip, bu yönteme geçti.

1980’de Fransa’nın cinsel suçtan hüküm giymiş 1100 mahkumu vardı. Bunlar tüm mahkumların sadece yüzde 5’ini oluşturuyordu. Aradan 14 yıl geçtiğinde, bu suç tipinden ceza alanların sayısı 8 bin 200’e yükseldi. Artık tüm mahkumlar içerisindeki oranları yüzde 22’ydi. İşin kötüsü bunların dörtte üçü, küçük yaştakilere saldırmıştı, pedofildiler. Ocak 2005’te Fransa kararını verdi ve ilk olarak 48 pedofil üzerinde kimyasal kısırlaştırmayı denemeye başladı. Bir yıl sonra Yeni Zelanda.

Şimdi piyasada Decapeptyl-CR (Triptorelin) gibi yeni ilaçlar var. Tahliye olanlara, haftada bir yerine, ayda bir iğne yapılıyor, testosteronları azaltılıyor, böylelikle yeniden birisine tecavüz etmeleri engellenmeye çalışılıyor..."

Sevil ATASOY Hürriyet
01.10.2006
Old 21-08-2009, 10:09   #10
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Zahide Tuğba Şenterzi'nin aşağıda adresini verdiğim "Çekler Cinsel Suçluların Kısırlaştırılma(ma)sını Tartışıyor" başlıklı yazısı da yararlı olacaktır.
http://ataum.ankara.edu.tr/mart.pdf
Old 21-08-2009, 10:34   #11
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı: “Türkiye’de kimyasal kısırlaştırma uygulaması yapılabilir. Ama daha önemlisi pedofili hastalarındaki genetik yanı araştırmak. Böyle bir eyleme başvuruyor olmalarında, kendilerinin de başından geçen bir istismar kökeni var mı araştırılmalı. Çocuk istismarı vakalarında, istismarcı kişinin kendisi de aslında kurban olabiliyor. Bu noktada tıbbi desteğe de gereksinim duyulabilir. Kimyasal kısırlaştırma uygulaması İskandinav ülkelerinde de var. İnsan haklarına aykırı mı? Tabii ki bir insanın bedenine yönelik müdahaleye, vücut dokunulmazlığına yönelik bir eyleme girer. Ama aynı zamanda bu suçun bir daha işlenmesini engellemek ve diğer çocukları korumak gibi bir işlevi de vardır. Kimyasal kısırlaştırma uygulaması özellikle tıbbi etik alanında çalışan kişiler tarafından kapsamlı olarak araştırılmalı. İlk başta bir hak ihlali olarak değerlendirilse de, diğer yandan çocuklar ve toplum sağlığı açısından koruyucu bir tutum.”


Yukarıdaki görüşe aynen katılıyorum.

Alıntı:
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Ceza Hukuku Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Köksal Bayraktar: “Böyle bir ceza bence insan haklarına da ceza hukuku yaklaşımına da aykırıdır. Ceza hukukunun amacı, suçlu olan kişiyi iyileştirmek ve topluma duyarlı bir birey haline getirmektir. Bunun eğitimsel, kültürel, sosyal kısımları vardır. Rehabilitasyon denilen de bir kavram bulunmaktadır. Bu da insanı iyileştirme anlamına gelir. Yani, kimyasal kısırlaştırma, rehabilitasyona ve ceza hukukuna taban tabana zıttır. Adeta ilkel ceza hukuku dönemlerinin bir kalıntısıdır ve son derece yanlıştır.Bugünkü modern ülkelerin hiç birinde böyle bir ceza uygulaması yoktur. Çocuk tecavüzü konusunda yeni ceza hukukunda emniyet tedbirleri vardır. O tedbirler uygulanır. Eğitim verilmeli ki bu bireyler iyileşme gösterip bir daha bu davranışı sergilemesin. Çocuk tecavüzü suçlarında durum aynı zamanda psikolojiktir. Her suç kişiden çok toplumun hastalığıdır. Toplumdaki eksiklikler, yanlışlar ve kötülükler belirli kişilerde suç olarak ortaya çıkar. Kimyasal kısırlaştırma da tasfiye edici bir yaklaşımdır, iyileştirici değil.”
"

Ceza Sisteminde bu suçu işleyenlerin rehabilite edildikleri söylenebiliyorsa o zaman insanlık dışı denilen bu yöntemi savunmayalım. Ancak görünen o ki Türk Ceza Sistemi de diğer Ceza Sistemleri de bu konuda işlenen suçun tekrarlanmasını halen uygulamada olan sistemle (hapsetme) engelleyememektedirler. O zaman farklı yaklaşım arayışları doğaldır. Konuya dair tartışmanın tıp etiği açısından yapılması çok daha uygundur kanaatimce.

Saygılarımla..
Old 21-08-2009, 11:06   #12
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Academic
................Ceza Sisteminde bu suçu işleyenlerin rehabilite edildikleri söylenebiliyorsa o zaman insanlık dışı denilen bu yöntemi savunmayalım. Ancak görünen o ki Türk Ceza Sistemi de diğer Ceza Sistemleri de bu konuda işlenen suçun tekrarlanmasını halen uygulamada olan sistemle (hapsetme) engelleyememektedirler. O zaman farklı yaklaşım arayışları doğaldır. Konuya dair tartışmanın tıp etiği açısından yapılması çok daha uygundur kanaatimce.

Saygılarımla..

Sayın Academic ; Mevcut ceza sistemimiz, ülkemizdeki gasp ve hırsızlık suçlarının önlenmesinde de caydırıcı olmuyor. Yetersiz diye, "hırsızların elini kesme" gibi bir arayış veya çözüm söz konusu olabilir mi? Veya bu tür arayışların önüne geçmek için ne öneriyor sunuz?
Old 21-08-2009, 12:24   #13
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Atahun
Sayın Academic ; Mevcut ceza sistemimiz, ülkemizdeki gasp ve hırsızlık suçlarının önlenmesinde de caydırıcı olmuyor. Yetersiz diye, "hırsızların elini kesme" gibi bir arayış veya çözüm söz konusu olabilir mi? Veya bu tür arayışların önüne geçmek için ne öneriyor sunuz?

Sayın Atahun, elbette ki kastetiğim bu değildir. Bu konuya ilişkin çokça görüşlerimi http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=40592 forum başlığına yazmıştım. Bundan ötürü buraya ayrıca açıklama yazmadım. Hırsızın elini , birilerinin bir yerlerini keselim demiyorum Saygılar..
Old 28-08-2009, 09:11   #14
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Çocuk istismarcılarına kimyasal


Çocuklara cinsel tacizde bulunanlara kimyasallı dürtü tedavisi uygulaması çalışmaları Türkiye’de de başlatıldı


Son zamanlarda artan “çocuk istismarı” suçları, yetkilileri harekete geçirdi. ABD ve Avrupa’da kullanılan, kişilerde çocuklara karşı cinsel ilgiyi tetikleyen dürtülerin kimyasal yollarla önüne geçilmesi yönteminin Türkiye’de uygulanması planlanıyor. Adlî Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Çocuk Psikiyatrisi üyeliğinden bir süre önce istifa eden Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ayten Erdoğan, “Cinsel ilgisi sadece çocuğa olan kişilerin kimyasal yollarla bu dürtülerin kontrolünü sağlama uygulaması ülkemizde de ‘yapılabilir mi’ konusunda incelemeler sürdürülüyor’’ dedi.

Düzenleme yapılmalı
Çocuklara tacizde bulunanların bir kısmının öğretmenlik, bakıcılık, servisçilik gibi çocuğa yakın olabilecek işleri seçebildiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye’de çocuğu istismar eden bir öğretmenin mesleğini sürdürebildiğine dikkat çekti. Erdoğan, “Hâkim ve savcılar da bu konuda rahat değil. Ellerinde olan birşey değil. Düzenlemedeki eksikler nedeniyle bir sistem oluşuyor. Sadece meslekten men etmek de yetmiyor. Kişinin kamuda çalışması engelleniyor, ama o gidiyor kız yurdu açıyor. Kamu dışında da böyle birşey yapmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Mesela diplomasının alınması gibi bir ceza düşünülebilir. Bazı ülkelerde bu tür hastaların çocuğa yeniden taciz etme oranlarında büyük düşme gözlenmiş. Türkiye’de bu sistem nasıl oluşturulur, yapılabilir mi, çünkü sağlık sistemi ile iç içe olması ve kontrolünün sağlanması gereken bir durum’’ dedi. Türkiye’de beş kentte bulunan çocukları koruma merkezlerinin genele yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, çocuklarını para karşılığında satan ailelerin de var olduğuna dikkat çekti.

Tayland gibi olabiliriz
Erdoğan, “Küçük yaşta kızları kullanmayı meşrulaştırmaya çalışan bir kesim var. Burada ekonomik olarak daha fakir olmamızın etkisi var. Biz ve Tayland gibi. Tayland’da aileler çocuklarını parayla satarak geçiniyorlar. Korkum ülkemizdeki ekonomik sorunlar nedeniyle ahlaki değerleri iyi gelişmemiş ailelerin çocuklarını seks amaçlı satmalarının artması.”

AA - Istanbul - 26.08.2009 TARAF
Old 28-08-2009, 11:28   #15
Academic

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Nazime ERTEKİN
Çocuklara tacizde bulunanların bir kısmının öğretmenlik, bakıcılık, servisçilik gibi çocuğa yakın olabilecek işleri seçebildiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye’de çocuğu istismar eden bir öğretmenin mesleğini sürdürebildiğine dikkat çekti. Erdoğan, “Hâkim ve savcılar da bu konuda rahat değil. Ellerinde olan birşey değil. Düzenlemedeki eksikler nedeniyle bir sistem oluşuyor. Sadece meslekten men etmek de yetmiyor. Kişinin kamuda çalışması engelleniyor, ama o gidiyor kız yurdu açıyor. Kamu dışında da böyle birşey yapmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Mesela diplomasının alınması gibi bir ceza düşünülebilir. Bazı ülkelerde bu tür hastaların çocuğa yeniden taciz etme oranlarında büyük düşme gözlenmiş. Türkiye’de bu sistem nasıl oluşturulur, yapılabilir mi, çünkü sağlık sistemi ile iç içe olması ve kontrolünün sağlanması gereken bir durum’’ dedi. Türkiye’de beş kentte bulunan çocukları koruma merkezlerinin genele yaygınlaştırılması amacıyla çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, çocuklarını para karşılığında satan ailelerin de var olduğuna dikkat çekti.



AA - Istanbul - 26.08.2009 TARAF

Çok doğru tespitlerdir. Çocuk istismarına ilişkin önlemler disiplinler arası koordineli bir çalışma ve farklı kurumların ortak çalışmasını gerektirmektedir.
Old 07-09-2009, 08:49   #16
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Çocuk tecavüzcülerine ağır cezalar geliyor


AKP'li Alev Dedegil ve Aşkın Asan'ın uzmanlarla birlikte hazırladığı eylem planı yasal düzenlemeye dönüşürse çocuk tecavüzcüleri yanacak


ANKARA - AK Parti’li kadın milletvekilleri Alev Dedegil ve Aşkın Asan, uzmanlarla birlikte, çocuklara yönelik cinsel suçlarla mücadele için eylem planı üzerinde çalışmaya devam ediyor.
TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı Dedegil, "cinsel saldırı suçunu işleyen kişinin kimyasal kastrasyona tabi tutulması, mal varlığına el konulması, varsa diplomasının iptal edilmesi ve mağdurla aynı şehirde yaşamaması" gibi önerilerde bulundu.
Dedegil ile Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı Aşkın Asan, çocuklara yönelik "cinsel saldırı" suçlarının cezalarının artırılması ve bu suçu işleyen kişilere birtakım yaptırımların uygulanması için üzerinde çalıştıkları "Eylem Planı" hakkında AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
TCK’nın, "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" başlıklı 6. bölümünde yer alan 102. 103. 104. 105. maddelerde değişiklik yapmayı planladıklarını belirten Dedegil, çocuklara yönelik suçların soruşturma ve kovuşturma aşamasında sürekli sorunlar yaşandığını ifade etti.
Dedegil, burada çok ciddi mağduriyetlerin ortaya çıktığını belirterek, "Buna biz ’kurumsal istismar’ diyoruz. Yani bireyin çocuğa istismarının üstüne, o travmayı aldıktan sonra bir de kurumsal istismar zinciri başlıyor. Çocuğun ifadesi defalarca alınıyor, faille aynı araçta getiriliyor ya da yüzleştiriliyor" dedi.
Dedegil, TCK’nın bu maddeleri üzerinde değişiklik yaparak, daha caydırıcı bir mevzuat ve kamu vicdanını daha rahatlatacak bir cezalandırma sistemini ortaya koymaya çalıştıklarını söyledi.


-"CEZALAR VE CEZA ÇEŞİDİ AZ"-

Yaptıkları bu çalışmanın, "eğitim, hukuk ve sağlık ayağı" olduğunu dile getiren Dedegil, şöyle konuştu:
"Cezaların ve ceza çeşidinin az olduğunu düşünüyoruz. Bir insana böyle bir olayda hapis cezası veriliyor, ama o cezada az. Çocuğa cinsel istismar bir kaç kez ya da birden fazla kişi tarafından yapılmışsa, bunların ayrı değerlendirilmesini istedik. Burada ceza amaçlı değil, tedavi amaçlı düzenlemeler de yapılmasını istedik. Yani kişinin bu suçu ikinci kez işlemesi halinde, tedavi amaçlı olarak kimyasal kastrasyona (vücuda kimyasal madde enjekte edilerek, kişinin kendi başına cinsel ilişki başlatma imkanının ortadan kaldırılması) tabi tutulması gerekiyor. Hiperaktiflik ya da uyuşturucu bağımlılığının tedavisinde olduğu gibi...
Bu suçu işleyen kişinin, mal varlığına el konulabilir, varsa diploması iptal edilebilir. Bu, bir rütbe sökümü gibi olmalı. Bunlar da bir cezadır. Çünkü suçu işleyen insan cezaevinde yatıyor, çıkıyor, sonra kaldığı yerden hayata devam ediyor. Ama saldırıya uğrayan taraftaki travma hayat boyu sürebiliyor.
Cinsel saldırıyı yapana, saldırı yaptığı kişiyle aynı şehirde yaşama yasağı getirilebilir. Hiç kimse, kendisine ya da çocuğuna tecavüz eden birisiyle alışveriş merkezinde karşılaşmak istemez. O yüzden bu suçu işleyen, bunun sorumluluklarını taşımak zorundadır. Eğer bu cezalar, farkındalık kampanyasıyla iyi duyurulursa, çocuğa, kadına el sürmeye çalışanı caydırabilir."
"Sanki Türkiye’de sistem, çocuk ya da kadın tecavüze uğrasın da ondan sonrasına bir bakarız şeklinde" diyen Dedegil, amaçlarının kişinin, "saldırıyı yapmamasını sağlamak" olduğunu belirtti.


-"(CİNSEL İSTİSMAR) KELİMESİ, OLAYIN VAHİMLİĞİNİ KARŞILAMIYOR"-

Dedegil, TCK’nın 103. maddesinin başlığının, "çocukların cinsel istismarı" olmasını eleştirerek, "Siz böyle bir suçta, bunun adına ’istismar’ diyorsunuz. Neyin istismarı? İstismar kadar hafif bir kelime bunu tanımlayabilir mi? Cinsel istismar, yapılan fiilin vahim boyutunu anlatan bir kelime değil. Bu, cinsel saldırıdır, tecavüzdür, istismar değildir. Bu yüzden madde başlıklarında da değişiklik yapacağız" diye konuştu.
Çocuğa yönelik cinsel suçlarla mücadele konusunda dünyadan örnekler veren Dedegil, "Avustralya’da, ihbar alınır alınmaz merkezden, içinde uzman ekibin bulunduğu bir helikopter hemen kalkarak olay yerine gidiyor ve hiç kimsenin dokunmasına izin vermeden üzerindeki kanıtlarla cinsel saldırıya maruz kalan çocuğu teslim alıyor" dedi.
Alev Dedegil, Türkiye’nin de bu aşamaya geleceğine inandığını belirterek, "Bu konuda çok umutluyum" ifadesini kullandı.
Dedegil, bu çalışmalarının yasalaşması ve uygulamaya geçmesi halinde, bu suça meyilli bir çok kişinin kendisinin kimyasal kastrasyona tabi tutulmasını isteyeceğini söyledi.
Alev Dedegil, yaklaşık 4 aydır sürdürdükleri bu eylem planını kanun teklifi olarak TBMM Başkanlığına sunacaklarını ve 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününden önce, 19 Kasımda kamuoyuna duyurmayı planladıklarını söyledi.


-"ÖYKÜNÜN DEĞİL CEZANIN VURGULANMASI ÖNEMLİ"-

AK Parti Ankara Milletvekili Aşkın Asan da konunun eğitim boyutu ile ilgili bilgiler verdi.
Cinsel istismar suçu konusunda, çocuklara yönelik ciddi bir eğitim olmadığını belirten Asan, eğitim fakültesinden ilgili öğretim üyeleri ile görüşerek, çocukların algılama kapasitesine göre onlara bu eğitimin nasıl verilmesi gerektiğini araştırdıklarını söyledi.
Aşkın Asan, ABD, Kanada ve İngiltere’de çocuklara, ana sınıfından başlayarak bu eğitimin verildiğini vurgulayarak, "Çocuklara ilköğretimde 1. sınıfta vücudunun bölgeleri ve hangi bölgelere dokunulamayacağı; kötü dokunma, iyi dokunma, gizli dokunma konularında eğitim verilmesi gerekiyor. Onlara ’hayır’ deme becerisinin de öğretilmesi gerekiyor. İlerleyen sınıflarda da ’cinsel istismarcılar ne gibi teknikler kullanırlar ve bunlarla nasıl başa çıkılabilir’ gibi konular öğretilmeli" diye konuştu.
Çocukların yanı sıra öğretmen, polis, sağlık çalışanı, hakim ve savcıların da eğitilmesi gerektiğine işaret eden Asan, medyanın üzerine düşen sorumluluklara da değindi. Medyanın bu tür olaylarda bazen öyküye çok fazla vurgu yaptığını ifade eden Asan, "Caydırıcı olacaksa ve halka bir mesaj vereceksek, öykünün değil cezanın vurgulanması çok çok önemli" dedi.


-ÇOCUK KORUMA MERKEZİ KURULACAK-

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Genel Sekreteri Figen Paslı da Eylem Planı çerçevesinde kurulması planlanan Çocuk Koruma Merkezi hakkında bilgi verdi.
Çocuğun, cinsel suça maruz kaldıktan sonra ruhsal ve bedensel tedavisinin yapılacağı süreçteki işlemleri takip edecek ve çocuğu geçici olarak koruma altına alacak bir merkez kurulacağını belirten Paslı, suça maruz kalan çocukların ifadelerinin önce karakolda, sonra hastanede, daha sonra da mahkemede alındığını ve bunun da çocukların örselenmesine neden olduğunu bildirdi. Paslı, bunun önlenmesi için çocuğun ifadesinin, sosyal hizmet uzmanının, çocuk polisinin ve diğer görevlilerin bulunduğu bu merkezde, tek bir kez sesli-görüntülü olarak kayıt altına alınacağını ve bundan sonra da o kaydın esas alınacağını bildirdi.
AK Parti’li iki kadın milletvekilinin yürüttüğü bu eylem planı çalışmalarına; Ankara, Gazi, Bilgi ve Hacettepe üniversiteleri, Ankara, Batman ve Diyarbakır baroları, Ankara Kadın Girişimcileri Derneği, Uçan Süpürge, Türkiye Gençlik Federasyonu, Uluslararası Çocuk Merkezi, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfının da aralarında bulunduğu bazı sivil toplum örgütleri katılıyor ya da destek veriyor. (aa) 06.09.2009
Old 30-09-2009, 09:39   #17
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Çocuk istismarcılarına "kimyasal kısırlaştırma"

Polonya parlamentosunun alt kanadı Diete, Ceza Yasası'nda yaptığı değişiklikle pedofil ve ensest suçlarda zorunlu tıbbi tedavi uygulanmasını kabul etti.

Liberal Donald Tusk hükümeti tarafından sunulan yasa teklifine 400 milletvekili "evet", bir milletvekili "hayır" oyu verdi. Oylamada iki de çekimser oy çıktı.

Yeni yasaya göre, 15 yaşından küçüklere veya ailenin en yakın bireyine tecavüzden mahkum olan bir kişiye, "mahkeme kararıyla cinsel dürtülerinin azaltılması için zorunlu olarak farmakolojik veya psikoterapik bir tedavi" uygulanabilecek.

Mahkeme bu kararı alırken, psikiyatrlar, seksologlar ve psikologların önerilerini göz önünde bulunduracak.

Tecavüz suçlarına verilen cezaların da ağırlaştırıldığı yeni yasaya göre, reşit olmamış birine veya bir aile üyesine tecavüz suçunun cezası 2 ila 12 yıldan 3 ila 15 yıl hapis cezasına çıkarıldı.

Yasa değişikliği senato ve cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek.
25/09/2009 CNNTÜRK
Old 12-11-2009, 10:08   #18
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Hadım formülü bulundu
Çocuklara tecavüz edenleri Avrupa normlarına göre cezalandırmanın yolunu buldu

AKP’li iki kadın milletvekili, çocuklara tecavüz edenleri Avrupa normlarına göre cezalandırmanın yolunu buldu. Teklife göre sapıkların duyguları enjeksiyonla köreltilecek

AKP’nin iki kadın milletvekili Aşkın Asan ve Alev Dedegil’in, tehlikeli ve yeniden suç işlemesi olası cinsel suçluların ilaç enjekte edilerek geçici süreyle hadım edilmelerini öngören yasa teklifi, Meclis Başkanlığı’na sunulmak için AKP Grubu’nun onayını bekliyor.

ABD ve bazı AB ülkelerinde uygulanan, son olarak Polonya parlamentosunda kabul edilen ve Aralık ayında da Fransa Meclisi’nde görüşülecek “kimyasal kastrasyon (hadımlık)” teklifini grup yönetiminin onayına sunan Asan ve Dedegil, önerilerine yönelik olası tepki ve itirazlara karşı gruba “Güdülerin Kontrolü Tevadisi” olarak adlandırdıkları bu yöntemin Anayasa’ya, AİHS’ne (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) aykırı olmadığını ilişkin bilgi notu da sundu. Buna göre GKT (Güdülerin Kontrolü Tedavisi) yeniden suç işleme olasılığı yüksek tehlikeli cinsel suçlulara, hapis cezasının yanısıra uygulanacak. Erkeklik hormonu olarak nitelendirilen testosteron seviyesi cinsel suçluya enjeksiyon yoluyla verilecek “Depo-Provera” adlı ilaçla azaltılacak. Bu yolla kişinin cinsel sapkın davranışları, erotik düşünceleri ve genital fonksiyonu azaltılarak kontrol altına alınacak. Güdülerin kontrolü söz konusu ilacın enjekte edildiği dönem boyunca olacak, ilaç kesildiği anda kişi normal haline dönecek.

Asan ve Dedegil, kimyasal kastrasyonun, cerrahi hadımdan farklı olduğunu, bunun bir ceza değil tedavi yöntemi olduğunu savundukları bilgi notunda, “Savunmasız çocukların cinsel suçlulardan korunması yasal bir menfaattir ve suçluları, suç işlemeleri konusunda motive eden bu dürtülerin engellenmesi, gelecekte yaşanacak suçları önlemek anlamında önemli bir çabadır savunması ile toplumun çıkarlarını, bireyin çıkarlarından üstün tutmuştur” görüşünü dile getirdiler. Milletvekilleri, önerilerinin Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olduğunu vurgulayarak, bu yöntemin Türkiye’de uygulanabileceğini ifade ettiler.(Vatan)
12 Kasım 2009 08:11
Old 11-06-2010, 09:06   #19
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

KISIRLAŞTIRMA BİR ÜLKEDE DAHA YASALLAŞTI!

Polonya tecavüzcüleri hadım edecek

Polonya'da yakın akrabalarına tecavüz eden kişilerin ve pedofillerin ilaçla hadım edilmesini öngören yasa yürürlüğe girdi.



Geçtiğimiz Eylül ayında Polonya parlamentosundan geçen yasa, 15 yaşın altındaki çocuklara ya da yakın akrabalarına tecavüz eden erkeklerin kimyasal ilaçla hadım edilmesini zorunlu kılıyor.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle Polonya, Avrupa'da pedofiliye karşı en sert yasayı çıkaran ülke olmuş oldu. Hadım etme uygulaması birçok Avrupa ülkesinde "gönüllülük" şartıyla uygulanıyor.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, söz konusu sert önlemleri geçtiğimiz sene içinde kamuoyunda iyi tanınan kişileri de kapsayan çok sayıda pedofili vakasının görülmesinin ardından önermişti.

Yasaya göre, mahkumlara, mahkemenin psikoterapik tedavinin sonuç vermeyeceğine karar vermesi halinde, zorunlu olarak ilaç verilecek. Bu sayede cinsel dürtüleri azaltılacak mahkumlar ancak bu şartla tahliye edilecek.

Polonya'da yürürlüğe giren bu yasanın Avrupa'daki diğer hükümetlerin de bu konudaki tutumunu etkileyebileceği belirtiliyor.

TÜRKİYE'DE DE TARTIŞILDI

Türkiye’de de Siirt’teki tecavüz olaylarının ardından, AK Partili kadın milletvekilleri, pedofilleri kimyasal yollarla hadım etmeyi teklif etmişti.

Ak Parti’nin iki kadın milletvekili Aşkın Asan ile Alev Dedegil tarafından hazırlanan raporda, pedofili hastalarının kimyasal yollardan hadım edilmesi, malvarlığının yüzde 20’sine el konulması gibi yaptırımlar önerildi.

Asan ve Dedegil, "Çocuklara Yönelik Cinsel Suçlar İle Etkin Mücadele" isimli raporu, TBMM Kayıp Çocukları Araştırma Komisyonu’na sunmuştu.

RADİKAL 09/06/2010 16:29
Old 12-06-2010, 19:00   #20
Franz Kafka

 
Varsayılan

Hadım etmek bir kişinin cinsel yaşamının tamamen bitirmek, erkeksel hormonlarını almak demektir. Bu açıdan baktığımızda hadım uygulayan ülkeyi AİHM'in sürekli mahkum edeceği ve buna izin vermeyeceği aşikardır. Kesinlikle insan haklarına aykırıdır diye düşünüyorum.Bir insanın suç işlemesi onun her zaman suç işleyeceği anlamına da gelmez.Hem zaten biz herkesin hakettiği cezayı almasını ve iyi bir yargılama düzenini başarabilirsek buuygulamaya da gerek kalmaz.Her tecavüz olayının failini yakalarsak, yakalanacaklarını ve mahkum olacaklarını bilenler o kadar kolay suç işleyemez.Belki toplum bunu istiyor olabilir.Bu da hukuk biliminin değil, hukuk felsefesinin konusudur diye düşünüyorum.Bu nedenlerden dolayı uygulanması çok zor bir uygulama olur.Bir de şu açıdaqn bakalım. Yüz kişi bu cezaya mahkum edilsin ve içlerinden sadece biri masum olsun.O zaman diğer doksandokuz kişinin suç işlemelerinin önlenmesi bu bir kişinin masumluğunu götürecek mi.Bence hayır.
Old 16-06-2010, 13:31   #21
Hejar

 
Varsayılan

''Avrupa ülkesinde "gönüllülük" şartıyla uygulanıyor. '' alıntı.

gönüllülük şartı nasıl oluyor, onu anlamadım?
Old 10-02-2011, 13:20   #22
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Testosteron cezası

Kadın milletvekillerinin cinsel suçlara karşı teklifi Meclis Başkanlığı'nda. Taciz zanlılarının testosteron hormonu azaltılacak.

Kadın örgütlerinin, özellikle çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarla daha etkin mücadele talebi, Meclis’e sunulan teklifle yerini bulmuş oldu.

AKP’nin kadın milletvekilleri cinsel suç işleyenlere ‘testosteron tedavisi’ önerdi. Teklif yasalaşırsa cinsel taciz ve tecavüz suçunun cezaları arttırılacak. AKP’li Aşkın Asan, Alev Dedegil, Fatma Şahin ve Fatoş Gürkan’ın kamuoyuna ‘tecavüzcülere hadım’ yorumuyla yansıyan yasa teklifi TBMM Başkanlığı’nda.

* Bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi 5- 10 yıl ceza alacak. Cinsel saldırı fiili sarkıntılık halinde kalırsa ceza üçte bir oranında indirilebilecek. Mevcut yasada 2- 7 yıl hapis veriliyor.

* Cinsel saldırı fiilinin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda ceza 10- 18 yıl. Mevcutta bu ceza 7 yıldan 12 yıla kadardı.

* Cinsel saldırının üvey baba, anne, kardeş, evlat edinen ve evlatlık tarafından gerçekleştirilmesi halinde, hapis cezaları yarı oranında arttırılacak. Böylece cezanın üst sınırı 27 yıla çıkacak.

* Cinsel saldırı, insanların; işyeri, halka açık tören, miting ve toplu taşım araçları gibi bir arada olmanın sağladığı kolaylıktan faydalanılarak yapıldığı takdirde, ceza yarı oranında arttırılacak. Mağdur bu suç nedeniyle eğitimini veya işini terk etmek ya da eğitim gördüğü kurumu veya çalıştığı işyerini değiştirmek zorunda kalırsa ceza bir kat fazla olacak.

* TCK’da “Suç sonucu mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması halinde, 10 yıldan az olmamak üzere hapse hükmolunur” ifadesi, mağdurların Adli Tıp’a muayene için defalarca gitmeleri nedeniyle saldırıyı tekrar tekrar yaşadıkları ve ruh sağlıklarının bozulduğu gerekçesiyle yasadan çıkarılacak.

* Çocukları cinsel yönden istismar eden kişi 6 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Fiilin sarkıntılık düzeyinde kalması halinde verilecek ceza üçte bir oranında indirilebilecek. Mevcut yasada bu ceza 3 yıldan 8 yıla kadar hapisti.

* Çocuğa yönelik cinsel istismarın vücuda organ veya başka bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi halinde 12 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilecek. Mevcut yasada bu ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis olarak düzenlenmişti.

* Cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ve reşit olmayanlarla cinsel ilişki suçundan hapis cezasına mahkûm olanlar, koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde testosteron etkisini önemli ölçüde azaltıcı tedaviye tabi tutulabilecek. Cinsel saldırı ve tacizi birden fazla işleyenler veya itiyadi suçlulara erkeklik hormonu testosteron tedavisi zorunlu olacak.

* Sanıklar, mağdurun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesi dışında başka bir yere taşınacak. Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşamayacak. Çocuklarla bir arada çalışamayacak. Eğer çocuklarla ilgili meslek icra ediyorsa bu meslek yasaklanacak.

İnternet ve cep tacizine önlem
Cinsel saldırı, evlenme yasağı bulunan çocuğa karşı işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, fail hakkında 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası verilecek. Teklifle, ensest ilişki suçu şikâyete bağlı olmaktan da çıkarılıyor.

Cinsel taciz, posta ve elektronik haberleşme araçları veya insanların bir arada toplu olarak bulunmalarının sağladığı kolaylıktan faydalanılarak işlenirse 3 aydan 2 yıla kadar verilecek hapis cezası yarı oranında arttırılacak. Mağdur eğitimini-işini bırakmak veya ailesinden ayrılmak zorunda kalırsa verilecek ceza bir yıldan az olmayacak.

Zorla evlenmeye karşı
Evlenme yaşına ulaşmamış bir kişiye evlenmesi yönünde zor ve tehdit kullananlar, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ile cezalandırılacak. Baskı sonucu evlenme gerçekleşmiş ise ceza bir kat arttırılacak. Bu nedenle kişi intihar etmiş ise ceza 5 yıldan 10 yıla kadar hapis olacak.

YURDAGÜL ŞİMŞEK Arşivi
10/02/2011 7:34
Radikal
Old 13-02-2011, 23:32   #23
Av.Ferahfeza

 
Varsayılan

Testesteron Tedavisi: Ceza mı, Tedavi mi, Ödül mü?

Daha baştan cinsel saldırı suçu işleyenlerin hasta olarak kabul edilmesi ve yasayla hakime tedavi önerme yetkisi vermesi, uygulamada bu türden suçları işleyenlerin lehinde sonuçlar doğurabilecek bir potansiyel taşımaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, 9 Şubat 2011 tarihinde, AKP'li milletvekillerince hazırlanan "cinsel suçlarla ilgili cezaların artırılması" konusunda bir yasa tasarısı sunuldu. Bu yasa tasarısı cinsel suçlara yönelik bazı iyileştirmeler içermekle birlikte, kendi içinde ciddi çelişkiler taşımaktadır.

Kamuoyunda "hadım edilme yasası" olarak dile getirilen ve ilaçla "testesteron tedavisi" olduğu ileri sürülen uygulamanın aslında bir ceza mı yoksa bir tedavi mi olduğu hiçbir şekilde belli değildir. Ancak ister tedavi isterse de ceza olarak görülsün ciddi sorunlar söz konusudur.

Bu uygulamayı öneren ve savunanlar bunun bir ceza olmayıp, tedavi olduğunu ileri sürüyorlar. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, ya aslında bunun bir ceza, hem de insan haklarına aykırı bir ceza olduğunun farkındalar ve insan haklarına aykırı olması nedeniyle ceza değil tedavi olduğunu söylüyorlar. Ya da cinsel saldırı suçlarında ceza artırımına gidiliyormuş gibi gösterip, kafa karışıklığı yaratarak, uygulamada mağdurun aleyhine, suçlunun lehine sonuçlar doğurabilecek bir düzenlemeye gidiyorlar.

Evrensel Bildirge'nin 1. maddesinde yer verilen 'yaşama hakkı'nın en temelde talep ettiği şey, hiç kimsenin biopsişik bütünlüğüne dokunulamayacağıdır. Yaşama hakkının bir gereği olarak da Bildirge'nin 5. maddesine göre "Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez".

Tasarıda testesteronun ciddi düzeyde azaltılmasını öngören uygulama ifade edildiği gibi tedavi değil, aslında bir cezadır. Çünkü cinsellik kişi bütünlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır ve söz konusu uygulama, yapılacağı kişilerin açık onamlarına dayanmayıp bir zorunluluk olması nedeniyle, onların biopsişik bütünlüklerine dokunmak anlamını taşıdığından, kesinlikle Evrensel Bildirge'nin 1. ve 5. maddelerine aykırıdır. İnsan hakları ayırımsız herkesin hakkıdır. Kişi en canice suçları işlemiş olsa da insan haklarının korumasından yararlanmaya hakkı vardır.

Tasarıda öngörülen cinsel saldırı suçlarını işleyenlerin tabi tutulacağı tetesteron tedavisinin gerçekten tedavi amaçlı olduğunu düşündüğümüzde sorun daha da karmaşıklaşmaktadır. Bir tedavi söz konusu olduğuna göre, bu tasarıyı hazırlayanların cinsel saldırı suçu işleyenlerin hasta oldukları kabulünden hareket ettikleri söylenebilir.

Oysa bir kişinin hasta olup olmadığının, hastaysa derecesinin tespiti, işlediği suçlar ve suçların sayısal niteliğine bakılarak hakimler tarafından verilebilecek bir karar olmayıp, işin uzmanı hekimler tarafından verilebilecek bir karardır. Bu karar sonucunda tedavi gerekip gerekmediği, gerekliyse nasıl bir tedavi uygulanacağının belirlenmesi de gene hakimin değil hekimin yetkileri arasındadır.

Ayrıca uzmanlar, cinsel saldırı suçu işleyenlerin çok büyük çoğunluğunun akıl sağlığı yerinde ve hukuki ve cezai ehliyete sahip kimseler tarafından işlendiğini söylüyor. Daha baştan cinsel saldırı suçu işleyenlerin hasta olarak kabul edilmesi ve yasayla hakime tedavi önerme yetkisi vermesi, uygulamada bu türden suçları işleyenlerin lehinde sonuçlar doğurabilecek bir potansiyel taşımaktadır.

Çünkü birilerinin daha baştan hasta olarak kabul edilmesi, onların gerçekleştirdikleri eylemlerinden cezai olarak kısmen ya da tamamen sorumlu tutulamayabilecekleri anlamına gelir. Ayrıca yasa tasarısında şartlı salıvermeden ve denetimli serbestlikten söz edilmektedir. Bir yandan bu tür suçlarda cezanın ağırlaştırılmasına gidilmesi, diğer yandan şartlı salıverilme durumlarında, denetimli serbestlik altında bu "tedavi"nin devam edeceğinin söylenmesi, bu suçları işleyenler için şartlı salıvermenin söz konusu olabileceğini gösteriyor.

Bu tasarı, AKP hükümetinin, toplumuzun en önemli sorunlarından birini teşkil eden cinsel saldırı suçları ve bununla mücadele konusunda bütünü görmekten ziyade, buz dağının sadece görünen kısmıyla ilgilendiğini göstermektedir.

Bu, suçu ortaya çıkaran ve bunca yaygın olmasını sağlayan koşullarla ve bunların kaynaklarıyla mücadele etmek yerine, suçu yüksek testesteron hormonuna bağlayarak işin içinden çıkmaya çalışmaktır.

Her türlü cinsel saldırı suçu insanın yaşama hakkına bir saldırıdır. Kişinin biopsişik bütünlüğüne dokunulmasıdır. İnsan haklarının güvence altına alınmaları için bu hakların yasal geçerliği olan belgelere konulması ve bu hakları ihlal edenlerin cezalandırılması elbette çok önemlidir, ancak hiçbir şekilde yeterli değildir. Önemi olan bu tür hak ihlallerinin gerçekleşmeden önlenmesidir.

Bu her şeyden önce, içinde yaşadığımız koşulların insanların suç işlemesine yol açmayacak şekilde oluşturulmasını gerektirir. Bu nedenle, bu türden suçların içinde gerçekleştirildiği toplumsal koşulların ‒bu suçlara kaynaklık edebilecek koşulların‒ araştırılarak belirlenmesi çok önemlidir.

Bir cinsel suçlar cenneti olan ülkemizde bu suçların bu kadar yaygın olmasının nedenlerinden biri, bu suçlarla ilgili cezaların caydırıcı olmaktan uzak olmasıdır. Hal böyleyken uygulamada da ciddi sıkıntılar yaşanmakta, faillere yasalarda ön görülen cezalar bile verilmemektedir.

Ancak cezaların yetersizliği ya da yeterince uygulanmıyor olması sadece nedenlerden biridir ve cezaya (bu tasarıda söz konusu olan testesteron hormonunu azaltmaya) odaklanmak, bu tür suçların kaynağını ve nedenini sadece failler olarak görmektir.

Oysa hepsi olmasa da suçların genel olarak büyük bir bölümünün nedeni, onları hazırlayan koşullardır. Bu koşullar sadece suç işleyen kişilerin böyle kişiler olmasına yol açan koşullar değil, aynı zamanda suçun mağdurlarını mağdur olmaya mahkum eden koşullardır.

Hükümet oluşturacağı politikalarla ‒ekonomik, güvenlik, eğitim, kültürel, sosyal politikalarla‒ suçları hazırlayan koşulları ortadan kaldırmak ve mağdurları koruyucu tedbirler almak yerine, işin kolayını seçerek suçu işleyen faile ve cezaya odaklanmaktadır.

Toplumumuzdaki genel kanı, bir kadın eğer cinsel saldırıya maruz kalmışsa temel suçun o kadında olduğu yolludur. Bu nedenle tecavüze uğrayan pek çok kadın bunu gizlemek gereği duymaktadır.

Evlenmemişse anne babasına açıklamaktan çekinir, çünkü tecavüze uğramış olması hem kendisinin hem de ailesinin namusunun kirlenmesi demektir. Evliyse ya da sevgilisi varsa onlara söyleyemez, çünkü onlar tarafından hırpalanma ve terk edilme korkusu yaşamaktadır. Polise gitmekten kaçınmaktadır, çünkü polis ifade almak yerine resmen kadını suçlayıcı pozisyonda onu sorgulamaktadır.

Saatin geç olması, kadınların normalde bulunmamaları gerektiği yerde neden bulunduğu, üzerinde saldırganı kışkırtıcı bir kıyafetin olup olmadığı gibi sorularla daha baştan kadını suçlu pozisyonuna sokmaktadır. Daha da beteri, zaten yollu olduğu düşüncesiyle polislerin de kendisine tacizde bulunabileceği korkusu taşıması da kadınların polise başvurmaktan kaçınmasının nedenleri arasındadır.

Cinsel saldırı suçu kişilerin doğrudan bedensel ve ruhsal bütünlüklerine bir saldırıdır. Ancak gerek çocukların gerekse de kadınların kendi bedenleri üzerinde biricik hak sahibi oldukları, bunun dokunulmaz olduğu esas olarak ne toplum ne de devlet tarafından kabul görmektedir.

Devlet cinsel suçlar karşısında koruma ve kişi güvenliğini sağlamak yerine, kadınlara kendi kendilerini bu tür saldırılardan sakınma yolları olarak belirli saatlerden sonra sokağa yalnız çıkmamak gibi önlemler önermekte; hatta bunu bazen doğrudan bir yaptırım olarak kendisi uygulamaktadır. Üniversite öğrenci yurtlarına kadınların giriş saatinin 21.00 olarak belirlenmesi bunun en basit örneğidir.

Dolayısıyla, belki de her şeyden önce, toplumda kadına, çocuğa, cinselliğe bakışın değişmesi gerekiyor. Çünkü bu bakış değişmedikten sonra, bu bakışın değişmesi için gerekli politikalar üretilmedikten sonra alınacak önlemler ya da cezaların artırılması kendi başına yeterli olmayacaktır.

Sonuç olarak, bu tasarının bu haliyle yasalaşması mevcut sorunları çözmek yerine, işi daha karmaşık hale getirerek ciddi sorunlara yol açacaktır. (NY/EÖ)

Nermin YAVLAL nermin.yavlal@gmail.com
İstanbul - BİA Haber Merkezi13 Şubat 2011, Pazar
Old 14-02-2011, 10:00   #24
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

Toplumu dönüştürmek, toplumun kadına bakış açısını değiştirmek ha deyince olacak bir iş değil. En az birkaç nesil gerekir.

Peki birkaç nesil sonra dahi bunu gerçekleştirme garantisi olmayan bir dönüşüm için, şimdiki nesilleri ve dönüşüme kadar geçecek nesilleri (kadınları) kaderine mi terk edeceğiz?

Kadını bir birey olmaktan çıkarıp (gerçi pek azımız birey olabildi) sadece anne ve sadece eş olarak ailenin içine haspetmek politikalarının uygulandığı günümüzde toplumda gerçekleştirmek istediğimiz bakış açısı dönüşümünü beklemek beyhude.

Muhafazakarlık artıyor, bir diğer kadını bakışlarıyla, mimikleriyle, fısıltılarıyla muhafazakarlaştıran yine kadınlar. Çoğunlukta olan azınlıkta olanı asimile ediyor. Birey olabilme telaşında olanlar ise "sivri" olarak nitelendirilip önce kadınların sonra medyanın "ayar çekmesine" maruz kalıyorlar.

Böyle bir toplumsal yapıdan benim şahsen nesiller sonrası için bile hiçbir beklentim yok. Fertleri tek tek "toplumsal cinsiyet" konusunda eğitebilecekse otorite amenna, ama bunu yapacak kaynak yok. 30.000 polisin eğitimi yapıldı güya, elde var kaç? Aile içi şiddet şikayete bağlı olmadığı halde polis hala "şikayetçi misin?" diye sorabiliyor. Savcı "ne yaptın da dövdü seni" diyebiliyor.
Eğitim görmüş insanların bakış açısı bile buyken kimden ne bekleyebiliriz ki?

İnsan hakları ihlali diye diğer insanların hak ihlallerine göz mü yummalıyız?

Şu bir gerçek ki testesteron hormonu sadece cinsel suçlarda değil, diğer suçlarda da oldukça etkili. Özellikle seri katillerde testesteron hormonu yüksekliği bilimsel olarak ispatlanmış. Pek az kadın seri katil vakası var, ki bu kadınlarda dahi erkekleşme görülmüş.

Belli suçlar için idama karşı değilim, kimyasal kısırlaştırmaya karşı hiç değilim.
Uzun vadede toplumu eğitme hayalleri kurarken şimdiyi korumak adına kısa vadede uygun bir çözüm olarak görünüyor bana. Bunu da bir tedavi olarak değil, ceza olarak görmek gerekir diye düşünüyorum. Zira tedavi olarak kabulü ceza hukuku açısından sorunlu bir alan. Cezasızlık sebebi bile olabilir hormonlar.
Old 16-02-2011, 21:36   #25
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. İlknur Sezgin Temel
Şu bir gerçek ki testesteron hormonu sadece cinsel suçlarda değil, diğer suçlarda da oldukça etkili. Özellikle seri katillerde testesteron hormonu yüksekliği bilimsel olarak ispatlanmış. Pek az kadın seri katil vakası var, ki bu kadınlarda dahi erkekleşme görülmüş.

Belli suçlar için idama karşı değilim, kimyasal kısırlaştırmaya karşı hiç değilim.
Uzun vadede toplumu eğitme hayalleri kurarken şimdiyi korumak adına kısa vadede uygun bir çözüm olarak görünüyor bana. Bunu da bir tedavi olarak değil, ceza olarak görmek gerekir diye düşünüyorum. Zira tedavi olarak kabulü ceza hukuku açısından sorunlu bir alan. Cezasızlık sebebi bile olabilir hormonlar.

Yazdıklarınızdan yukarıda alıntıladığım bölüm "ceza"yla ve salt "cezalandırma" amacıyla ilgilidir; ama ceza hukukuyla değil...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tecavüz suçuna kısırlaştırma İtalya Peregrinus Ceza Hukuku Çalışma Grubu 28 13-08-2009 12:25
Kısırlaştırma adı altında katliam Seyda Hukuk Haberleri 0 10-12-2006 11:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08070898 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.