Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

4857 Sayılı İş Kanunu ve 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanununa göre Alt İşverenin Sorumluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-02-2012, 09:05   #1
Evren Osman

 
Varsayılan 4857 Sayılı İş Kanunu ve 5510 Sayılı Sosyal Güvenlik Kanununa göre Alt İşverenin Sorumluluğu

Merhaba

İlgili firma bir fabrikanın cam silme işlerini almış olup, haftanın belli günleri gelerek hizmetlerini ifa etmektedirler.

İlgili firma Sosyal güvenlik kurumunda asıl işverenin numarası altında bir numara almamış olup, bütün sigortaları merkezden görevlidir.

Bu durumda prim yönünden asıl işverenin sorumluluğu varmıdır ?

4857 Sayılı iş kanunun açısından ilgili firma alt işveren olarak kabul edilebilir mi ? Bu durumda asıl işveren olarak sorumluluk söz konusu olur mu ? ( Ücret ve Sair haklar yönünden )
Bu nedenle teminat alınması gerekir mi ?

Teşekkür ederim
Saygılarımla
Old 17-02-2012, 09:47   #2
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

4857 SK m.2/6

Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

-------------------------
Sayın Evren OSMAN, anlattığınız kadarıyla cam silecek işçiler ilgili firma adına başka işlere de gitmektedir. Bu durum asıl işveren alt işveren ilişkisi oluşturmaz. Fabrika asıl işveren konumuna geçmez.
Old 17-02-2012, 09:52   #3
Evren Osman

 
Varsayılan

Anladım, Çok Teşekkür ederim

Dediğiniz gibi kişiler farklı farklı işlerede gidiyorlar bize geldiklerinde isimlerini ve çalışma saatlerini tutuyoruz.

O zaman İşin özelliği nedeni ile Allah korusun cam silinirken düşmüş olsalar burada bizim sorumluluğumuz var mıdır ?

Saygılarımla
Old 17-02-2012, 11:18   #4
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Gelen kişilerin Sigortalı oldukları ve iş güvenliği konusunda asgari tedbirlerin alınmış olduğunu kontrol etmeniz genel hükümlere göre sorumluluğunuz açısından yerinde olur. Ayrıca yapacağınız sözleşmeye bu konuda hüküm koymanız ve tarafınıza işçilerden yöneltilecek her türlü talep ve ödenmek zorunda kalınan bedelleri ilgili firmaya rücu hakkınız olduğu hükmü de konulabilir.
Old 17-02-2012, 12:58   #5
Evren Osman

 
Varsayılan

Üstadım Alt işveren ilişkisi yok ise işçiler bizden her hangi bir hak talep edebilirler mi ? veya iş kazası durumunda neye istinaden sorumlu oluruz ?
Vaktinizi ayırdığınız için Teşekkür ederim
Old 17-02-2012, 15:39   #6
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Alt işverenlik olmasa bile genel hükümlere göre sorumluluk doğabilir düşüncesiyle tedbir olsun diye söyledim.
Old 17-02-2012, 16:22   #7
Av.Yasemin AKYOL BAŞYAYLA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Evran KIRMIZI
Gelen kişilerin Sigortalı oldukları ve iş güvenliği konusunda asgari tedbirlerin alınmış olduğunu kontrol etmeniz genel hükümlere göre sorumluluğunuz açısından yerinde olur. Ayrıca yapacağınız sözleşmeye bu konuda hüküm koymanız ve tarafınıza işçilerden yöneltilecek her türlü talep ve ödenmek zorunda kalınan bedelleri ilgili firmaya rücu hakkınız olduğu hükmü de konulabilir.

Sayın Evran'a katılmıyorum alt işveren ve üst işveren arasında yapılan sözleşmeye (taşeronluk sözleşmesi diyoruz ya) iş kanunundan kaynaklanacak borçlardan sorumluluk başlığı ile Asıl işverenin sorumlu olmayacağı yönünde eklenen hükümler geçersizdir. İş davasında bu hükme dayanamazsınız anca herhangi bir davayla karşılaşmanız ve ödeme yapmak durumunda kalırsanız sözleşme hükmünden yola çıkarak rücu ederek tazminat talep edebilirsiniz Şöyle ki;

''''Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu kanundan veya hizmet akdinden doğan yükümlülüklerinden asıl işveren de birlikte sorumludur.'' Buradaki asıl işveren sorumluluğu, işçilere karşı olan bir sorumluluktur. Taşeron ile asıl işveren arasındaki bir düzenlemeyi içermeyen bu maddenin rucuan tazminat davalarında uygulama alanı yoktur. '' şeklindeki eski kanun döneminde verilmiş kararlar da bu yorumumu desteklemektedir.


Alt işveren olarak tanımlanır mı? sorusuna gelince


A.Başka bir işverenden iş alınmalıdır,

B.Bu iş asıl işverenin işyerinde yapılan işle ilgili olmalıdır,

C.Alınan bu iş de işi alanın kendi işçileri çalıştırılmalıdır,

Alt işveren kendi işçilerini çalıştırmalıdır.
İş Kanunu madde 1/5 den hareketle işverenden alınan iş de alt işverenin kendisine hizmet akdiyle bağlı kimselerin çalıştırılması gerektiği ve bunların bile sırf o işe özgülenmiş biçimde çalıştırılmaları gerektiği sonucuna varılabilirse de işin gereğine göre bir kısım ödünç işçinin de çalıştırılabileceği kabul edilmelidir.

D.Bu iş asıl işverenin sınırları içinde olmalıdır.

Kanımca tüm unsurlar gerçekleşmiştir ve alt işveren üst işveren ilişkisi kurulmuştur.
Old 18-02-2012, 00:46   #8
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Evren Osman,
Alıntı:
Yazan Evren Osman
...İlgili firma bir fabrikanın cam silme işlerini almış olup, haftanın belli günleri gelerek hizmetlerini ifa etmektedirler.

İlgili firma Sosyal güvenlik kurumunda asıl işverenin numarası altında bir numara almamış olup, bütün sigortaları merkezden görevlidir.

Bu durumda prim yönünden asıl işverenin sorumluluğu var mıdır ?

4857 Sayılı iş kanunun açısından ilgili firma alt işveren olarak kabul edilebilir mi ? Bu durumda asıl işveren olarak sorumluluk söz konusu olur mu ? ( Ücret ve Sair haklar yönünden )
Bu nedenle teminat alınması gerekir mi ?...

Mülga 1475 S.K. m.1/son: "Bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanun'dan veya hizmet aktinden doğan yükümlerinden asıl işveren de birlikte sorumludur" şeklinde idi ve 4857 S.K.'da buna karşılık gelen düzenleme genişletilmiştir ve m.2/6: "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur" düzenlemesini havidir.

Anlattığınız durumu Yargıtay, yardımcı işte çalışılması olarak değerlendirmektedir. Bu sebeple de ilgili fabrikanın sahibi olan tüzel kişiyi asıl işveren olarak kabul edecektir. Şahsi kanaatim özellikle somut anlatımınızda bu şekilde yorum yapmanın maddeyi fazlaca genişletmek olduğu yönünde olsa da "işçi lehine yorum" kisvesine büründürülen uygulama bu şekildedir.

Tabii ki temizlik şirketi ile yaptığınız akitte (iç ilişkiniz açısından) sorumluluğun temizlik şirketine ait olacağına dair düzenlemeye yer vermeniz ve mümkünse teminat almanız ilgili fabrikanın sahibi tüzel kişinin menfaatinedir.

Saygılar...
Old 18-02-2012, 14:43   #9
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2007/32136 E. 2007/37354 K. sayılı 10.12.2007 tarihinde verdiği kararında asıl ve alt işverenlik ilişkisi içerisinde asıl işveren olan tarafın alt işverene bağlı çalışan işçilerin işçilik alacaklarından sorumluluğu hususu değerlendirilmektedir. İnceleyeceğimiz karar özellikle asıl - alt işveren ilişkisinin gerçekleşmiş olması ve sonuçlarını doğurması için gerekli şartlardan olan ‘’Münhasıran asıl işverenin işyerinde çalışma’’ esasının anlaşılabilmesi açısından önem arz etmektedir.

İncelememize konu kararda, davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma ve izin ücreti ile bayram tatili gündeliğinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm davalı şirketçe temyiz edilmiş Yargıtay tarafından incelenmiştir.

Yargıtay, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı incelemiş ve kararı bozmuştur. 9.Hukuk Dairesi vermiş olduğu kararda davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin mevcudiyeti asıl işverenin alt işverenin işçilerinin hak kazanacakları alacaklardan sorumlu tutulabilmesi için yeterli olmayacağına hükmetmiştir. Yargıtay bu sorumluluk için, işçinin münhasıran asıl işverenin işyerinde çalışması gerektiğini, davacı işçinin dönem içerisinde farklı işyerlerinden adına sigorta prim bildirgesi verilmesi sebebi nedeni başta olmak üzere yerel mahkeme tarafından bu hususun araştırılmayarak, eksik inceleme ile davacının tüm çalışma süresinden doğan alacaklardan davalı asıl işvereni de alt işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmasının hatalı olduğunu vurgulamıştır.

Kararımızda da belirtildiği üzere, alt işverenlik ilişkisinin bulunduğu işyerlerinde, asıl işverenin alt işveren işçilerinin ücret başta olmak üzere sahip oldukları işçilik haklarından sorumlu tutulabilmesi, kanunda sayılan birçok şartın yanında ‘’Münhasıran o işyerinde çalışma’’ koşuluna bağlanmıştır. Bu durumdan kısaca anlaşılması gereken alt işverene ait işçinin yalnızca asıl işverenin sahip olduğu işyerinde faaliyet göstermesi gerekmektedir. Yani alt işverene ait işçi, kendi işvereni başka kişiler ile alt işverenlik sözleşmesi yapmış ve bu nedenle farklı işverenlere ait işyerlerinde faaliyet gösteriyor ve bu faaliyet herhangi bir düzende değilse o durumda ücret ve diğer işçilik alacakları açısından başvuracağı yer alt işveren olabilecektir. Çünkü bu durumda kanunda belirtilen ‘’Münhasıran asıl işverenin işyerinde çalışma’’ koşulu oluşmuş sayılmamaktadır. İncelememize konu kararda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi davacı işçinin belirttiği dönemde sadece davalı asıl işverenin işyerinde çalışmamış olduğunu tespit etmiştir. Davalı asıl işveren, davacı işçinin işçilik alacaklarından sorumlu olmaktan bu kararda görüleceği üzere sorumlu olmaktan kurtulmuştur.
---------------------------------
Saygıdeğer Arkadaşlarım, işçilerin çalışmasının sadece aynı işyerinde geçmediği durumlarda asıl işverenlik ilişkisi kurulmaz. Bu durum eski kanunda da "münhasıran" şeklinde ifade edilmekteydi. Dolayısıyla alt işveren asıl işveren ilişkisi kurulmuş olduğu fikrine halen katılmıyorum. Örneğin fabrikanın makinelerinin bakımı için bir firmayla anlaşsam ve her ay gelip düzenli bakım yapsalar ben bu işçilerin asıl işvereni mi olacağım?

Diğer yandan Sayın Akyol'un söylediği gibi, asıl işveren alt işveren ilişkisi varsa(?) bu taraflar arasındaki sözleşmede işçilere karşı sorumlu olunmayacağına ilişkin bir düzenlemenin işçiler açısından elbette geçerliliği yoktur.
Yani işçiler hem asıl işverenden hem de alt işverenden haklarını müteselsil ve müştereken talep edebilirler. Fakat alt işveren ve asıl işveren, işçiye ödemek zorunda kaldıkları bu bedeller için birbirlerine kendi aralarındaki sözleşmeye göre rücu edebilmektedir. Uygulamada asıl işverenler genel olarak bu konuda işçiye ödemek zorunda kaldıkları tüm bedelleri alt işverenden talep etmektedir. Bu davalar genel hükümlere göre Asliye Hukuk'ta görülmektedir. Yargıtay bu konudaki kararlarında asıl işverenleri de (kamu tüzel kişileri dahil) tacir gibi kabul edip işçiye ödenen tazminatlardan yarı yarıya sorumlu olduğunu kabul etmektedir.
Old 18-02-2012, 16:23   #10
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın KIRMIZI,

Görüşlerinize katılıyorum:
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...22&postcount=9
ve hukuki değerlendirmeniz için teşekkürler; lakin, işçi söz konusu olduğunda yargıtay konusunda fazla iyimser olduğunuzu düşünüyorum:

Örn: her ne kadar bozmaya sebep olmuşsa da "münhasıran" konusuna ait garip bir değerlendirme:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 08.10.2007 T., E: 2007/2593, K: 2007/29492: "Davacının alt işvereninin işçisi olduğu hususun ihtilaf mevzusu değildir. Asıl işveren G____ İnş.Müh.A.Ş.nin işçilik alacaklarından sorumlu tutulabilmesi için alt işveren işçisi olan davacının münhasıran G____ İnş.Müh.A.Ş.nin işyerinde çalışmış olması gerekir. Davacıya ait sigorta ve işyeri kayıtları incelendiğinde değişik işverenlere ait işyerlerinden prim bildirgesi verildiği anlaşılmaktadır. Davalı G____ İş İnş.Müh.A.Ş.nin sorumluluğu kesin olarak belirlenmeden eksik inceleme ile bazı işçilik alacaklarından G____ İş İnş.Müh.A.Ş.nin de sorumlu tutulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."
Tek işyerinden prim bildirgesi verilmişse...???

Biraz daha ılımlı bir açıklama yapılmış da olsa bir başka işçiyi kurtarma telaşı:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 07.11.2005 T., E: 2005/7189, K: 2005/35160: "Mahkemece davalılar arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisi olmadığı gerekçesiyle R____ Transmisyon San.ve Tic. AŞ. hakkındaki davanın reddine karar verilmişse de, dosya içeriğinden davalılar arasında güvenlik hizmetleriyle ilgili olarak asıl işveren – alt işveren ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Güvenlik hizmetleri veren M____ Ltd. Şti.nin davadışı başka işverenlere de güvenlik hizmeti vermesi, davalılar arasında kurulan asıl işveren- alt işveren ilişkisini geçersiz kılmaz. Asıl işveren işçi alacaklarından sorumluluktan ancak işçilerin münhasıran kendi işyerinde çalıştırılmaması halinde kurtulabilir. Somut olayda böyle bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Buna rağmen asıl işveren R____ AŞ. hakkındaki davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."

Bazen de (sırf) kontrol yükümünüz var diye (bile) sorumlu tutulabilirsiniz (karar -bence- ilginç olduğu için tamamını eklemek istiyorum):
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 02.02.2011 T., E: 2010/21-739, K: 2011/5: " Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat davasının kabulüne dair verilen 05.03.2008 gün ve 2003/109 E-2008/172 K sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 05.02.2009 gün ve 2008/8645 E-2009/1395 K. sayılı ilamı ile;

( ... 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacı ile davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'nin tüm temyiz itirazlarının reddine,

2-Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın temyizine gelince;
Dava, davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'nin diğer davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'ndan aldığı temizlik işinde çalışan davacının, 04.09.2002 tarihinde, cam silme işini yapmaya başlaması, ancak camın dışına çıkması, çıktığı yerin kaygan olması ve emniyet kemeri kullanmaması nedeniyle üçüncü kattan aşağı düşmesi sonucu meydana gelen iş kazasında, %37,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğraması sonucu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın asıl işveren sıfatıyla iş kazasından diğer davalıyla birlikte sorumlu olduğu gerekçeleriyle davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kabulü ile 12.000,00.-YTL manevi tazminatın 04.09.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiş ise de, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı hakkında kurulan hüküm doğru değildir.

Gerçekten, bir iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin veya hak sahiplerinin tazminat davası, işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilir. Bundan başka, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasa'nın 1. maddesi gereğidir.

Somut olayda çözümlenmesi gerekli sorun, davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. ile davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı arasındaki hukuki ilişkinin işveren-aracı veya üst-alt işveren biçiminde olup olmadığıdır. Üst-alt işveren arasındaki ilişkinin bireysel iş hukukundaki sonuçları, 1475 sayılı eski İş Kanunu'nun 1. maddesinde, 4857 sayılı yeni İş Kanunu'nun 2. maddesinde; sigorta ilişkisi de 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 87. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/son ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 87/2. maddesindeki açıklamalar ışığında aracıdan ( taşerondan ) söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda artık üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olamaz.

506 sayılı Yasa'nın 87/2. maddesinin "aracı" olarak nitelediği üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında, alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır.

Ekonomide yaşanan yoğun rekabet ortamı ve teknolojide ulaşılan seviye, tüm alanlarda uzmanlaşmaya giderek hızlı, kaliteli ve daha uygun maliyetli mal ve hizmet üretimini zorunlu kılmaktadır. Bu gereksinime paralel olarak yeni üretim ve çalışma ilişkileri ortaya çıkmıştır.

Bunlardan, asıl işverenin yanında "taşeron" olarak adlandırılan başka işverenlerin de işyerinden iş almaları ve kendi sigortalılarını çalıştırmaları ile uygulama kazanmış olan "asıl işveren-alt işveren" ilişkisini Sosyal Sigortalar Kanunu açısından ele alan, 506 sayılı Yasa'nın 87. maddesi hükmü, tıpkı 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/son ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6. maddelerinde olduğu gibi aracının yanında asıl işvereni de sorumlu tutan bir içerik taşımaktadır. Amaç, sigortalının sosyal güvenlik hakkının yanında, halefi konumundaki Sosyal Sigortalar Kurumu'nun prim tahsilatının, alt işverenin yanında asıl işverenin de sorumluluğunu öngören düzenlemelerle güvence altına alınmasını sağlamaktır.

Üçüncü kişinin aracılığı başlıklı, 506 sayılı Yasa 87. maddesi "sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun iş verene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir." hükmünü içermektedir. Bu hüküm ile asıl işverenin sorumluluğunun kapsamı belirlenmeye çalışılmıştır.

506 sayılı Yasa'ya göre, aracıdan söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından ötürü sorumlu tutabilmek için, maddenin tanımından ortaya çıkan bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır. Aracı kavramı her şeyden önce, bir asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmeyi ve nihayet asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmayı gerektirir. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır.

Aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması, aracı kavramının belirleyici özelliğini oluşturmaktadır. Aracı her şeyden önce bir "asıl işveren"in varlığını zorunlu kılmaktadır. Maddede belirtilen koşullardan birisinin dahi yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez.
İşveren, 506 sayılı Yasa'nın 4/1. maddesinde, "... bu Kanunun 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek yada tüzel kişi...", 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/1. maddesinde "bir hizmet akdine dayanarak ... işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişi ...", 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde ise "bir iş sözleşmesine dayanarak ... işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, yahut tüzel kişiliği olmayan kurum veya kuruluşlar..." olarak tanımlanmakta olup, işveren niteliği işçi çalıştırmanın doğal sonucudur. Yasanın tanımından hareketle, "asıl işveren-alt işveren" ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır. Sigortalı çalıştırmayan "işveren" sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlar da aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.

İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, 506 sayılı Yasa anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ( ihale makamı ) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön, "devir" olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir. Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Ekonomik olarak birbirleriyle bağlantılı bulunsalar da, bu işyerleri bağımsız sonuç elde etmeye yöneliktirler. İşin devri söz konusu değilse, bu kişiler işveren vekili olarak kabul edilebilecek, bu durumda Yasanın öngördüğü ödevlerden, işi bölüp dağıtan iş sahibi, işveren niteliği ile sorumlu olacaktır.

Diğer işyerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle "işveren" sıfatına sahip olan kimse de, işverenlik sıfatına ( devredilen iş dolayısıyla ) sahip olmadığı için, asıl işveren olarak sorumlu bulunmayacaktır.

Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına ya da ortakları ile işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.

Yasa, alt işverenlik için, bir işte, bir işin bölüm ya da eklentilerinde işverenden iş almayı aramaktadır. 87. madde anlamında aracıdan söz edebilmek için, aracının aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Bir diğer anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda "aracıdan" söz edilebilecektir. Bu anlamda bir bağlantının varlığı için, işyerinde üretilen mal ya da hizmetin niteliğine bakılması gerekir.

Asıl işverenden alınan iş onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak işi alanın adına tescil edilmiş ise, işi alan kimse kural olarak alt işveren değil işveren sayılır ( A. Can TUNCAY: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul, 2002, B.10, s. 207 ). Bu noktada belirleyici yön, yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, 506 sayılı Yasa uygulaması yönünden aracıdan söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. Aracının aldığı iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşıyorsa, işveren üçüncü kişinin aracılığı nedeniyle doğan ödevlerden sorumlu tutulamaz ( Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 14.10.1996 gün ve E:3281, K:5643 sayılı kararı ). Nitekim, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 13.09.2001 gün ve E:4151, K:5593 sayılı kararında da, sadece işyerinin temizlenmesi işini alan temizlik şirketinin aracı niteliği kazanmadığından, asıl işverenin temizlik şirketinin borcundan ötürü Kuruma karşı teselsül hükümleri uyarınca sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.

Somut olayda, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın temizlik hizmetlerinin davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılmakta olduğu ve davacının da davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'nin işçisi olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın faaliyet alanı ile hizmet binasının temizlenmesi işinin birbirinden bağımsız ve ayrı işler olması ve temizlik işinin bütünüyle diğer davalı A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'ne verilmesi nedeniyle davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı ile temizlik işini üstlenen A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasında alt üst işveren ilişkisinin bulunmadığı ortadadır. İşin tamamı devrolunduğunda devreden kişinin işverenlik sıfatı devam etmediğinden, 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/son maddesi gereğince sorumluluğu bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.04.2001 gün ve 2001/10-309-332 sayılı ilamı, 02.06.2004 gün ve 2004/21-326-328 sayılı ilamı, 05.05.2004 gün ve 2004/10-233-262 sayılı ilamı ile 20.12.2006 gün ve 2006/21-796-812 sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, iş kazası sonucu maluliyetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalılardan A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'nin diğer davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'ndan aldığı temizlik işinde çalışan davacı, 04.09.2002 tarihinde, cam silme işini yaparken camın dışına çıkması, çıktığı yerin kaygan olması ve emniyet kemeri kullanmaması nedeniyle üçüncü kattan aşağı düşmesi sonucu meydana gelen iş kazasında, %37,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğramış; eldeki tazminat davasını açmıştır.

Mahkemece, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın asıl işveren sıfatıyla iş kazasından diğer davalıyla birlikte sorumlu olduğu gerekçeleriyle davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kabulü ile 12.000,00.-YTL manevi tazminatın 04.09.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Özel Dairece; davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın faaliyet alanı ile hizmet binasının temizlenmesi işinin birbirinden bağımsız ve ayrı işler olması; temizlik işinin bütünüyle diğer davalı A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'ne verilmesi nedeniyle davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı ile temizlik işini üstlenen A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasında alt üst işveren ilişkisinin bulunmadığı; işin tamamı devrolunduğunda devreden kişinin işverenlik sıfatı devam etmediğinden, 1475 sayılı İş Kanunu'nun 1/son maddesi gereğince sorumluluğu bulunmadığı gerekçeleri ile davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı yönünden kurulan hüküm bozulmuş; davacı ile diğer davalının temyiz itirazları ise reddedilmiştir.
Mahkeme, önceki kararında direnmiş; hükmü davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın sorumluluğunun tespitine yönelik olarak davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, iş kazasının meydana geldiği 04.09.2002 tarihinde yürürlükte bulunan halen mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun "Tarifler" başlıklı 1/son maddesinde bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanundan ve iş akdinden doğan yükümlülüklerinden asıl işverenin de sorumlu olacağı, düzenlemesi yer almaktadır. 1475 sayılı Kanunda alt işverene verilen işin mutlaka işyerindeki üretim veya faaliyet süreci içerisinde bir iş olacağına ilişkin bir açıklık da bulunmamaktadır.

10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu'nun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinin 6.fıkrasında ise asıl işveren-alt işveren ilişkisi; "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur." Şeklinde tanımlanmış; aynı maddenin 7 fıkrasında: "Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez." Hükmüne yer verilmiştir. Böylece, salt işyerinde üretilen mal ve hizmet üretimine ilişkin bir işin verilmesi halinde asıl işveren alt işveren ilişkisinin ortaya çıkacağı kabul edilmiş; ayrıca asıl işi tamamlayıcı nitelikteki yardımcı işler de işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretiminin bir parçası sayılmıştır.

Diğer taraftan, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Üçüncü Kişinin Aracılığı" başlıklı 87.maddesi "Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir." Hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, kanunda verilecek işin yapılan asıl işle ilgili olacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır.

Davanın dayanağı olayın meydana geldiği 04.09.2002 tarihinde de yukarıda açıklanan 1475 ve 506 sayılı Kanun hükümleri yürürlüktedir.

İş ve Sosyal Sigortalar Kanunlarının temel amacı işçiyi korumaktır. Kanunda boşluk olan durumlarda yorumla kural getirilirken işçi menfaati gözetilmelidir. Zaman içinde gelişen durumlar da nazara alınarak maddi içerikleri tartışılmalıdır. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğabilmesi için, işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin bulunması, bu işverenin işyerine ait bir işin yine ona ait işyerinde görülüyor olması gerekir.

Burada önemli olan asıl işverene ait "iş" kavramının hangi iş olduğudur. Asıl işverene ait olan ve alt işverenin yapacağı iş, asıl işverenin ürettiği mal ve hizmet süreci içinde veya tamamlayıcı olmalıdır ( Fevzi Şahlanan, Türk Hukukunda Alt İşveren, MESS Yayını, Temmuz 1995, s. 45 ). Örnek olarak; dokuma iş kolunda faaliyet gören bir işverenin ek bir bina yapımını bir başkasına vermesi o kişiyi alt işveren konumuna getirmez. Ancak, yine dokuma ile ilgili bir bölüm boyama vs. işinin verilmesi halinde asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulmuş olur. Keza dokuma işinin temizlik, yemek taşıma ilişkisine asıl işin tamamlayıcısı özelliği nedeniyle anılan ilişki kapsamında değerlendirilmelidir ( Fevzi Şahlanan, age., s.45-46; Mustafa Kılıçoğlu, İş Kanunu Şerhi, Ankara 1999, s.185-186 ).

Günümüzde pek çok iş yerinde, teknolojik ve işin gereği uzmanlık gerektirici bir çok iş alt işverene verilmektedir. Bu bağlamda akıllı binalarda, gökdelenlerde, iş yapan firmalar elbette ki temizlik işi gibi özen ve bilgi isteyen bir işi bir başka işverene yaptırması ( alt işverene ) madde kapsamında görülmelidir. Uygulamada, bilindiği gibi, çoğu zaman temizlik işlerini sözleşme ile alan firmalar değiştiği halde, temizlik işinde çalışan işçiler değişmemektedir.

Önemle vurgulanmalıdır ki; asıl işverenin asıl işi veya yardımcı işi veya teknolojik nedenle veya işin gereği uzmanlık gerektiren işle hiç ilgisi olmayan, görülen işe tamamen yabancı bir eser, yapı inşası, çatı tamiri, iş yerinin badana boyası gibi geçici işler yönünden elbette ki, alt işveren-üst işveren ilişkisinden bahsedilemez. Asıl işveren işi anahtar teslimi üstlenen işverenin kusurundan sorumlu tutulamaz. Yine bu bağlamda hizmet akdi ile çalışması kabul edilmeyen gündeliğe gelen temizlikçinin durumu da bundan farklıdır. Zira gündelikçi ile ev sahibi arasındaki işçi işveren ilişkisi yoktur ve bu hallerde genel hükümler uygulanır ( 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 3/D.maddesi ).

Somut olaya gelince;
Davalılar arasındaki 05.12.2001 tarihli "Temizlik Hizmeti Sözleşmesi" ile Ankara Ticaret Odası Başkanlığınca Söğütözü Mevkii Ankara adresinde bulunan ( ATO ) binasının ( içinde bulunduğu tüm boş alanlar, bahçe, otopark ve benzeri işyerlerinin bu sözleşme esaslarına göre ) genel temizliğinin yaptırılması işi diğer davalı A____ Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.'ne verilmiştir. Anılan sözleşmenin "Kapsam" başlıklı 3. maddesinin e bendinde; "İş bu sözleşme şartlarına ve esaslarına göre yapılacak her türlü temizlik, personel durumları ve benzeri işlerin takibi ve kontrolü ( ATO ) İdari İşler Müdürlüğünce yürütülecektir." ibaresi bulunmaktadır.

Sözleşmenin açıklanan niteliğine göre, davalı Ankara Ticaret Odasının diğer davalı temizlik firmasına işin tamamını devretmediği, yapılacak her türlü temizlik, personel durumları ve benzeri işlerin takip ve kontrolünün ATO İdari İşler Müdürlüğünce yerine getirileceği ve dolayısı ile ATO'nun üst işverenlik sıfatının devam ettiği anlaşılmakla; Yerel Mahkemece, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın asıl işveren olduğunun kabulü ile davacı sigortalı işçinin manevi zararından alt işveren şirket ile birlikte davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı'nın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olması yerinde olup, karar usul ve yasaya uygun olmakla onanması gerekir.

SONUÇ : Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 650,8 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 02.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi."

Neticeten Sayın Evren Osman'ın bahsettiği tüzel kişiliğin vekili olsam (işçi söz konusu olduğunda yargıtayın yorumlama sınırına asla güvenmediğim için) sözleşmeye madde de eklerim; teminatın alımını da sağlarım. İleride "bu tüzel kişiliğe gelen işçiler başka işte çalıştırılmıyor, sadece bu işte çalıştırılıyor" iddiası işçiden gelirse; işçinin bu iddiasını kanıtlamasının ne kadar kolay ve rahat olacağına dair bahse bile girebilirim

Saygılar...
Old 19-02-2012, 11:16   #11
Evren Osman

 
Varsayılan

Oncellikle sorarken bu kadar karisik oldugunu dusunmedigim bu soruya siz degerli ustadlarimin ayrintili yazdigi cevaplar İcin tesekkur ederim.
Isveren olarak Sayin Nevra hanimin dedigi gibi sozlesmeye teminat koyup, ornek olarak da yargitay kararlarini gostermeyi dusunuyorum.
Tesekkur ederim
Saygilarimla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
4857 sayılı iş kanunu ile ilgili proje Canavar Avukat Meslektaşların Soruları 1 31-05-2011 15:29
4857 Sayılı İş Kanunu Gerekçesi Selen Sevinç Meslektaşların Soruları 1 20-01-2009 12:58
5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu Mare Nostrum Hukuk Soruları 2 20-08-2007 17:11
5510 sayılı SOSYAL SİGORTALAR KANUNU burak2000 Meslektaşların Soruları 0 27-11-2006 14:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07184601 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.