Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ecrimisil Talebi Ve İyiniyetli İşgacinin Tazminat Talebi

Yanıt
Old 05-03-2008, 11:27   #1
avukat esra

 
Varsayılan Ecrimisil Talebi Ve İyiniyetli İşgacinin Tazminat Talebi

Müvekkillerin sitesine ait olan trafonun bulunduğu g.menkul belediyenin imar uygulamaları sonucunda ayrı bir parsel olarak hazine adına tescil ediliyor. Üzerinde müvekkil siteye elektrik sağlayan trafonun olduğu bu parsel 3. şahıs tarafından hazineden satın alınıyor. Bu satın alan 3. şahıs aynı zamanda müvekkil sitenin müteahhidi ve 1997 yılında bu trafoyu kendisi kurmuş. Ancak şu anda belediyenin imar uygulamaları sonucu içinde trafo olan bu gayrımenkulün sahibi oldu ve aleyhe ecri misil ve kal davası açtı. Müvekkiller bu trafonun kuruluş aşamasında tamamen iyiniyetliler çünkü malikleri oldukları g.menkul üzerine kurulmuş. Acaba bu davada bu trafonun taşınması için gerekli masraflara ilişkin bir tazminatı M.K.nun 723. maddesini de gerekçe göstererek davacıdan talep edebilir miyiz? Müvekkillerin iyiniyeti, yeni malikin satın alırken burada bir trafo olduğunu bilmesi bu tür davalarda bir şey değiştirir mi? Konuda bilgisi olan arkadaşlardan hukuki görüş ve yargıtay kararı rica ediyorum. Selamlar.
Old 05-03-2008, 13:10   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, kanımca bu olayda MK 723 uygulanabilir. Konu hakkında bir Yargıtay kararını ekliyorum.

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

E:2005/7730
K:2005/8312
T:04.07.2005

Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden maliki oldukları 1886 parsel sayılı taşınmaza, davalının taşkın bina yapmak ve kısmen de yol olarak kullanılmak suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürerek,el atmanın önlenmesi ve yıkım isteminde bulunmuştur.
Davalı, savunma yoluyla temliken tescil istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Davalı, savunma yoluyla temliken tescil ve irtifak tesisi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, irtifak tesisine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; Başkasının taşınmazına,temelli ve kalıcı nitelikte yapı yapılması durumunda,Medeni Kanunun 684 ve 718 maddelerinin hükümleri gereğince yapı üzerinde veya altında bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüzü ) haline geleceğinden ana taşınmazın mülkiyetine tabi olur.Yasa koyucu bu konumdaki taşınmaz maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi genel hükümlere bırakmamış Medeni Kanunun 722,723,724 maddelerinin özel hükümleri ile düzenlemeyi uygun bulmuştur.
Bir kimse kendi malzemesi ile başkasının taşınmazına sürekli esaslı ve tamamlayıcı ( mütemmim cüz )nitelikte yapı yapmışsa ve ( Medeni Kanunun 724 maddesine göre ),"yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir. "Söz konusu madde hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere taşınmazın mülkiyetinin yapı malikine verilebilmesi için öncelikli koşul iyi inançtır. Öngörülen iyi inancın Medeni Kanunun 3.maddesinde hükme bağlanan subjektif iyi inanç olduğunda kuşku yoktur.Bu kural, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilecek durumda olmamasını;yada yapıyı yapmakta haklı bir sebebin bulunmasını ifade eder.Böyle bir davada iyi inançlı olduğunu iddia eden kişinin 14.2.1951 tarih 17/l sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi bu iddiasını ispat etmesi gerekir. İkinci koşul ise, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.Bu koşul, dava gününe ve objektif esaslara göre saptanmalı fazlalık ilk bakışta kolayca anlaşılmalıdır. Üçüncü koşul olarakta yapıyı yapan, taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemelidir.Uygun bedel genellikle yapı için lazım olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde meydana gelecek noksanlıklar,varsa taşınmaza bağlı öteki zararlar gözonünde bulundurularak bu bedelin aşılması hak ve nesafet kuralı gereğidir.Hemen belirtmek gerekirki, temliken tescil isteme hakkı ancak,yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki olan kişiye karşı acılacak davada ileri sürulebilecek bir kisisel hak olup,yenilık dogurucu bu dava sonunda,verilen kararın kesinleşmesinden sonra ayni hakka dönüşebilir.
Öte yandan,Medeni Kanunun 722. maddesi taşınmaz malikine rızası olmaksızın yapılmış ve yıkımı aşırı zarar doğurmayan yapının yıkımını isteme hakkı tanımış, yıkım masrafının yapı malikine ait olacağını hükme bağlamıştır.Ne varki,yasada aşırı zarar kavramı tanımlanmadığından yasa koyucunun bu yöndeki asıl amacının göz önünde tutulmasında yarar vardır.Değinilen maddenin düzenlemesine yol açan asıl neden, meydana getirilen yapının korunmasındaki mevcut olan genel iktisadi yarardır.Diğer bir söyleyişle yapının yıkımı halinde dava tarihine göre objektif ölçüler içerisinde tesbit edilecek zararın çok fazla olması aşırı zararın varlığını gösterir.Bununla birlikte gerektiğinde ozel ve teknik hususlarda uzman bilirkişilerin bilgisine başvurulmak suretiyle taşınmaz sahibinin o yapıdan yararlanma derecesi arsanın bütünlüğünun bozulup bozulmaması taşınmazın değerinde doğacak noksanlık gibi subjektif olgularda dikkate alınmalıdır.
Aşırı zarar doğması sebebiyle yapı yıkılamadığı takdirde taşınmaz malikinin mamelekinde sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, taşınmaz malikinin malzeme malikine ( muhik ) bir tazminat vermesi gerektiği, malzeme maliki iyi niyetli değilse tazminat miktarının, Levazımın en az kıymetini geçemiyecegi, aynı yasanın 723.maddesinde belirtilmiştir.
Bu durumda,4.3.1953 tarih 10/3 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararının gerekcesinde benimsenen ve uygulamada kararlılık kazanmış ılke uyarınca asırı zarar nedeniyle yapı yıkılamıyorsa,iyi veya kötü niyete göre, haklı ( muhik ) tazminat veya en az levazım bedelini ödeyip ödemiyeceği,arsa malikinden sorulmalı,kabul ettiği takdirde bu bedel karşılığı yapının taşınmaz malikine aidiyetine karar verilmeli,aksi halde yıkım isteği reddedilmelidir.Maddedeki ( muhik tazminat )sözcüğünden salt inşaat bedeli değil olayın özelliğine göre,Medeni Kanunun 4.maddesinden aldığı yetkiye dayanarak hakimin takdir edeceği en uygun bedel ( asgari levazım bedeli ) ise,taşınmaz maliki yönünden yapının subjektif ( öznel )olarak taşıdığı değer anlaşılmalıdır.
Yukarda ilkeleri açıklandığı üzere taşkın bölüme isabet eden yer üzerinde irtifak hakkı kurulabilmesinin de açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle mümkün olduğu düşünülmelidir. Diğer taraftan, yasada değinilen hal ve şartların uygunluğu kapsamında görülen ifraz kabiliyeti yönünden belirlemenin idarelerce yapılması gerekeceği de kuşkusuzdur. Bu bakımdan dosyada mevcut il idare kurulunun 4.1.2005 tarihli kararının 3194 Sayılı Yasanın 15. ve 16.maddeleri kapsamında kabul edilmesi zorunludur.
SONUÇ : Hal böyle olunca, ifrazı mümkün olmayan yer yönünden taşkın yapının yıkımı suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken hükümde yazılan gerekçelerle karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 4.7.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Old 05-03-2008, 16:00   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Eğer yapının bulunduğu taşınmaz imar uygulamsı sonucu TAŞKIN HALE GELMİŞSE; yapı sahibinin kendi arzusu dışında oluşmuş bir durum olduğu için kusurlu sayılmayacak ve yapı sahibi yeni arsa sahibine karşı korunacaktır.


Uygulamaya yön veren içtihat aşağıdadır:

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/14-106
K. 2005/92
T. 23.2.2005
• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM TALEBİ ( Komşu Parsele Tecavüzlü Binanın İmar Uygulamasıyla Tecavüzlü Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gereği - İmar Uygulamasıyla Taşkın Yapıya Dönüşen Binanın Yıkılma Şartları )
• TAŞKIN BİNA NEDENİYLE MÜDAHALENİN MEN'İ VE KAL TALEBİ ( Mahkemece Binanın İmar Uygulamasıyla Taşkın Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Geeği - İmar Uygulamasıyla Taşkın Hale Gelen Binanın Yıkılmasının Şartları )
• İMAR UYGULAMASIYLA TAŞKIN HALE GELEN YAPININ YIKILMASININ ŞARTLARI ( Mahkemece Elatmanın Önlenmesi ve Kal Davasında Binanın İmar Uygulaması Sonucu Taşkın Hale Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gereği )
3194/m.18
6785/m.42/c
2981/m.10/c
ÖZET : Somut olayda, davalıya ait parseldeki binanın, toplam 27,03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) parseline tecavüzlü olduğu, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir. Ancak, tecavüz imar uygulaması sonucu meydana gelmiş ise, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesiyle, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece, bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanılması olanağı sağlanmıştır. Bu hüküm karşısında arsa sahibinin bina sahibine bina bedelini ödemesi halinde, mahkemece el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi mümkün olabilecektir. Açıklanan nedenle taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken üzerlerindeki yapıların yapılıp yapılmadığı, çekişmeli yerin imar uygulaması sonucu taşkın hale gelip gelmediği hususlarının araştırılmasına yönelik Özel Daire bozma kararı yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi kal" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.5.2003 gün ve 2002/570 E, 2003/322 K. sayılı kararın incelenmesi davalı karşı davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 6.4.2004 gün ve 2197 E, 3109 K. sayılı ilamı ile;

( ... Dava, çaplı taşınmaza yapılan taşkın inşaat nedeniyle elatmanın önlenmesi ve kal, karşılık dava ise Medeni Kanunun 725 maddesi gereğince uygun bedel karşılığı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne, karşılık davanın reddine karar verilmiş, hükmü davalı ( karşı davacı ) vekili temyiz etmiştir.

Taraflara ait taşınmazların, kadastro parsellerinin ifraz ve tevhidi sonucu oluşan imar parselleri olduğu bilirkişi raporunda yazılıdır.Her iki taşınmaz ifraz ve tevhid ile oluştuğundan kadastro beyannamelerinin bulunmadığı da Tapu Sicil Müdürlüğünce bildirilmiştir.Yerinde yapılan keşif ve uygulama sonucunda davalıya ( karşı davacıya ) ait 151 parsel sayılı taşınmazdaki binanın toplam 27.03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) 379 parsel sayılı taşınmazına tecavüzlü olduğu saptanmıştır.Ancak düzenlenen kroki ve raporlarda taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken bu yapıların yapılıp yapılmadığı, kadastro parselinde de aynı taşkınlığın sözkonusu olup olmadığı, nizalı kesimin imar uygulaması sonucunda davacı parseline taşkın hale gelip gelmediği hususlarının belirtilmediği anlaşılmıştır.Bu yönler gözetilerek bilirkişilerden kroki ve rapor alınmak suretiyle oluşacak duruma göre bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : A-Davacının isteminin özeti: Davacı vekili 379 parsel sayılı taşınmazın davacıya ait olduğunu, komşu 151 parsel sayılı taşınmaz maliki davalıya ait binaların davacı taşınmazına taştığını, davalının el atmasının önlenmesine, tecavüzlü binaların yıkılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

B-Davalının cevabının özeti: Davalı vekili, taşınmazı üzerindeki binaların yıllar önce yapıldığını, tecavüzden haberi olmadığını, binalar yapılırken davacının uyarıda bulunmadığını, davanın reddini savunmuş;

KARŞI DAVA yoluyla, Türk Medeni Kanunu’nun 725 maddesi ( eski 651 md ) uyarınca temliken tesçil isteğinde bulunmuştur.

C-Yerel mahkemenin kararının özeti: Yerel mahkemece, çaplı yere el atma iddiasının yerinde olduğu, davalı yararına temliken tesçil koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne; davalı tarafından karşılık dava yoluyla ileri sürülen temliken tesçil isteğinin reddine karar verilmiştir.

D-Temyiz evresi, bozma ve direnme: Davalı ve k.davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece bozmaya karşı, tarafların taşınmazlarının imar parselleri olduğu, bu nedenle ifraz ve kısmî tescillerinin mümkün olmadığı, fennî bilirkişinin raporunda ifrazın mümkün olmayacağını belirttiği; öte yandan kadastro görmüş yerlerde iyiniyete dayanarak mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

E-Gerekçe: Türk Medeni Kanunu’nun 684.maddesinde, bir şeye malik olan kimsenin, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Kanunun 1605 sayılı Kanun ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddelerinde özel hükümler getirilmiş ve bütünleyici parça ( mütemmim cüz ) olan yapı ve arz arasındaki hukukî ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylelikle, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanılması olanağı sağlanmıştır.

2981 sayılı Kanun’un 3290 sayılı Kanun ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.

Gerçekten bir kimse kendisine veya kanunun himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait taşınmaz üzerine bütünleyici parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idarî kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. Bu nedenle yukarda açıklandığı gibi yasa koyucu, imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duymuştur.

Somut olayda, davalıya ait 151 parseldeki binanın, toplam 27,03 metrekarelik kısmının davacının ( karşı davalının ) 379 parseline tecavüzlü olduğu yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir; ancak, tecavüz imar uygulaması sonucu meydana gelmiş ise yukarda belirtilen yasal düzenleme karşısında arsa sahibinin bina sahibine bina bedelini ödemesi halinde, mahkemece el atmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi mümkün olabilecektir.

Açıklanan nedenle taşınmazların imar uygulaması öncesinde kadastro parseli iken üzerlerindeki yapıların yapılıp yapılmadığı, çekişmeli yerin imar uygulaması sonucu taşkın hale gelip gelmediği hususlarının araştırılmasına yönelik Özel Daire bozma kararı yerindedir. Usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı ( k.davacı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek halinde temyiz peşin harcın geri verilmesine, 23.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 07-03-2008, 11:58   #5
avukat esra

 
Varsayılan

Teşekkür ediyorum.sanırım tam olarak aradığım buydu.
Old 30-11-2009, 11:42   #6
enderkc

 
Varsayılan

peki bu durumdaki iyiniyetli yapı sahibine karşı bir ihtarnamemi çekmeli, 'yapınızın değerini tarafımıza bildirin, ödeyelim, yapınızı yıkın.' şeklinde? (sanırım bu zaruretimizden faydalanmak isteyen iyiniyetli yapı sahibi bizden arsa fiyatına yakın bir bedel isteyecektir) Yoksa kal davasında yapının değeri bilirkişi ve keşif marifetiyle tespit edilip, bedel depo edildikten sonra mı? mahkeme yıkım karar verir?
Old 07-12-2009, 15:31   #7
avukat esra

 
Varsayılan

Dava açılmış ise, keşif yapılarak değer tespit edilebilir. Bize karşı açılan davada biz bu yolu talep ettik. Yok açılmadı ise ayrıca tespit yaptırıp bedeli belirleyebilirsiniz diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Müşterek Mülkiyette Ecrimisil saadet Meslektaşların Soruları 9 13-01-2012 17:18
Kamulaştırmasız El atma ve Ecri Misil Av.F.Gökhan KÖKSAL Meslektaşların Soruları 6 27-05-2008 11:33
eşler arası men'i müdahale ve ecri misil av.şeyda müjdeci Meslektaşların Soruları 2 04-02-2008 14:56
eşler arası ecri misil talebi avnecati Meslektaşların Soruları 2 07-06-2007 12:47
El Atmanın Önlenmesi-Tazminat-Ecri Misil av.egemen Meslektaşların Soruları 3 02-02-2007 19:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04788303 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.