Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

3. Kişi tarafından verilen üst sınır ipoteğinin sona erdirilmesi sorunu.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-12-2018, 14:20   #1
gltn.av

 
Varsayılan 3. Kişi tarafından verilen üst sınır ipoteğinin sona erdirilmesi sorunu.

Merhaba, bir süredir araştırdığım ancak yanıt bulamadığım bir sorunu sizinle de paylaşmak istiyorum.
Banka ile müşterisi arasındaki çeşitli hukuki ilişkileri (genel kredi sözleşmesi, kredi kartı sözleşmeleri, kambiyo taahhütleri vs. şeklinde sayılan.) kapsayacak şekilde, gerçekleşmiş ya da gerçekleşecek hukuki ilişkiler sonucu doğacak banka alacakları için kendi taşınmazı üzerinde üst sınır ipoteği kurduran 3. kişi, bu ipoteğin terkinini nasıl sağlayabilir?

Sorun şurada ki, bankadan kredi kullanan şahıs daha kredinin biri bitmeden diğerini kullanıyor, başkaca hukuki işlemlerle de bankaya (ipotek sözleşmesi kapsamında) borçlanmaya devam ediyor. Dolayısıyla ipoteğin karşıladığı alacak sona ermediğinden terkin talep edilemiyor ve terkin için dava da açılamıyor. Bu şekilde devam etmesi halinde de taşınmaz sonsuza kadar ipotek altında kalabilir düşüncesi oluşuyor ister istemez.

Sonuç olarak üçüncü kişi tarafından verilen üst sınır ipoteğinin terkini nasıl saplanabilir?
Old 30-12-2018, 23:19   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1907
KARAR NO : 2011/2848 Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Didim(Yenihisar) Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/06/2009
NUMARASI : 2008/524-2009/422
DAVACI : Ç. K. Vek.Av. N. K.
DAVALI : S.S.D.Esnaf Ve Sanatkarlar Kredi v e Kefalet Kooperatifi Vek.Av. Z.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün temyiz isteminin reddine ilişkin olarak Dairemizin 25.07.2011 gün ve 2011/908 Esas 2011/195 Karar sayılı ilamın tashihi karar yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu taşınmaz üzerinde dava dışı E.Y.'ın kullanacağı kredinin teminatı olarak davalı kooperatif lehine 4.000,00 TL azami bedelle üst sınır ipoteği tesis edildiğini, kullandırılan kredi nedeniyle davalının müvekkiline muacceliyet ihtarında bulumadığını, asıl borçlu ile kefillerin yaptıkları ödemelerin davalıca dikkate alınmadığını, müvekkilinin davalıya borcu bulunmadığını, üçüncü kişi lehine taşınmazı üzerinde üst sınır ipoteği tesis ettirdiğini, tesis edilen üst sınır ipoteği nedeniyle müvekkilinin azami 4.000,00 TL' sından sorumlu olmasına rağmen borcun kaynağı beriltilmeksinin 18.571,19 TL alacağın tahsili için müvekkili ile asıl borçlu aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını, yapılan ödemeler nedeniyle asıl borçlunun da davalıya borcu bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya 18.571,00 TL borçlu olmadığının tespitine ve ipoteğin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının, müvekkilince borçlu E.Y.'a kullandırılan kredi için ipotek verildiğini, verilen kredinin süresinde ödenmemesi nedeniyle, bankaca müvekkilinin hesaplarından kredi borcunun alındığını, yapılan yapılandırmalara rağmen alacağın borçlu ve kefillerden tahsil edilmemesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacını, dava dışı E. Y. lehine 29.12.1998 tarihinde 4.,000,00 TL üst sınır ve %75 faizden sorumlu olmak üzere ipotek verdiği, davalının kefaletiyle Halk Bankasınca E. Y'a kullandırılan kredi borcunun vadesinde ödenmemesi nedeniyle bankaca, davalının banka nezdindeki hesaplarından tahsil edildiği, takipte istenen miktarın ipotek belgesindeki limitler dahilinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemizin 25.07.2011 tarih 2011/908 E. ve 2011/195 K. sayılı ilamıyla davacı vekilinin temyiz isteminin, süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Davacı ile davalı kooperatif arasında ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davacının ipotek veren üçüncü kişi durumunda bulunduğu, buna göre davanın Kooperatifler Kanunu' ndan kaynaklanmadığı gözetilmeden, aksi yöndeki gerekçe ile davacının temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin kararın doğru olmadığı anlaşıldığından karar düzeltme itirazının kabulü ile, anılan kararın kaldırılarak temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmesi gerekmiştir.

2- Dava, davalı kooperatifin dava dışı ortağının davalı aracılığıyla kullandığı kredi nedeniyle ipotek olarak verdiği taşınmazın satışı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 887 nci maddesi; “İpotekli taşınmazın maliki borçtan şahsen sorumlu değilse, alacaklının ödeme isteminin ona karşı etkili olması, bu istemin hem borçluya, hem kendisine karşı yapılmış olmasına bağlıdır.” hükmünü içermektedir. Mahkemece, anılan hükmün kendiliğinden gözetilerek uygulanması gerekir. Diğer bir deyişle, asıl borçlu ile beraber borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz malikine ihbar yapılmadıkça ipotek borçluları bakımından borç muaccel hale gelmez. Somut olayda, davalının anılan kanun hükmü uyarınca muacceliyet ihbarı yapıp yapmadığı üzerinde durulmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Öte yandan, ipotek akit tablosunun aslının getirtilerek, ipoteğin mevcut borç ipoteği mi yoksa limit ipoteği mi olduğu hususu araştırılıp kredi borçlusunun davalıya ödemesi gereken miktarın belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Halk Bankasınca, davalı kooperatifin hesaplarından hangi tarihlerde ne miktar paranın çekildiği saptanmadığı gibi, davacı vekilinin delil listesinde ibraz ettiği ödeme belgeleri de değerlendirilmemiştir.Bu bakımdan, davadışı Bankanın, davalı kooperatifin hesabından ne kadar para çektiği kuşkuya yer vermeyecek şekilde araştırılıp daha sonra, davalı kooperatifin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte asıl borçludan istenebileceği toplam alacak miktarının belirlenmesi gerekir. Bundan sonra da, asıl borçlu ve kefillerce çeşitli tarihlerde kooperatife yapılan tüm ödemelerin değerlendirilerek, asıl borçlunun davalıya ödemesi gereken borç miktarı varsa, tesis edilen ipoteğin niteliği de göz önüne alınarak davacının istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, hüküm vermeye yeterli ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin temyiz isteminin reddine ilişkin 25.07.2011 tarih 2011/908-2011/195 E.K. sayılı kararının kaldırılmasına, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA , peşin yatırılan harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 26.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu kararın sonucuna ulaşabilirseniz .............................

Aşağıdaki karar soru ile birebir aynı değil ama fikir vermesi bakımından....


TC YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas No: 2017/13-606 Karar No:2017/352 İçtihat(Karar Tarihi : 22.03.2017)

Taşınmaz üzerinde tahsisi sırasında tarafları arasında doğmuş ve doğabilecek tüm borçlara teminaten konulduğu belirtilen ipoteğin, dayanağı olan kredi sözleşmesinin borçlu tarafça tamamen ifa edilmesine rağmen, başka bir borcun teminatı olarak kullanılıp kullanılamayacağı

Dava: Taraflar arasındaki "menfi tespit ve istirdat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.11.2012 gün ve 2011/503 E., 2012/485 K. sayılı kararın temyiz incelemesinin davalı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 08.07.2013 gün ve 2013/5400 E., 2013/19008 K. sayılı kararı ile;

(... Davacı, davalı bankadan önce iki kez kredi kullandığını ve bu kredi borçlarını kapattığını, daha sonra 14/11/2007 tarihinde 100.000,00 TL bedelli konut kredisi kullandığını, buna karşılık olarak da Selçuklu İlçesi, Dumlupınar Mah. civarında bir meskende davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiğini, son çektiği kredi borcunu ödeyemediğini, bankanın Konya 7.İcra Müdürlüğü'nün 2009/7947 esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, ancak kapatılan krediler için verilen ipotekler sebebiyle de ayrı bir takip yapıldığını, oysa takip tarihinde kapatılan kredilerin teminatı olan taşınmazların ipoteğinden dolayı, davalıya borcunun bulunmadığını, fekki yapılmayan bir ipotekten kötü niyetli yararlanılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek, Konya 7.İcra Müdürlüğü'nün 2009/7948 esas sayılı dosyasından dolayı davalıya 101.346,33 TL borcunun bulunmadığının tespiti ile taşınmazların satılmasıyla haksız olarak tahsil edilen 53.000,00 TL'nin 04/04/2011 tahsil tarihinden itibaren avans faiziyle davalıdan istirdatına ve davalının kötüniyeti sebebiyle % 40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, İİK'nun 72.maddesinde düzenlenen istirdat davasının ilk koşulunun "borçlunun gerçekte olmayan bir borcu ödemesi gerektiğini", ancak davacının bankaya olan kredi borcunu kabul edip borca itirazının bulunmadığını, dolayısıyla dava şartlarının oluşmadığını, tarla vasfındaki iki taşınmazın ipotek alınması sırasında düzenlenen 16/06/2006 tarih ve 1487 yevmiye numaralı resmi senedin, 1.maddesinde, ipotek tesisini, davaya konu iki taşınmazın, kullandığı kredilerin ve konut destek kredisi ile tüketici kredilerinin teminatı olacağını kabul ettiğini, fekki banka tarafından bildirilinceye kadar ipoteğin devam edeceğinin de kabul edilmiş olacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, davacının kullandığı iki adet kredinin teminatı olarak verilen taşınmazlara ait ipoteklerin, bu kredilerin kapatılmış olmasına karşın sonradan alınan kredi borcundan dolayı icra yoluyla satılması dolayısıyla borçlu olunmadığı ve istirdat talebine ilişkindir. Davalı, 16.6.2006 ve 13.11.2007 tarihli ipotek senetleri ve kredi sözleşmelerinde davacının, taşınmazları, alınan tüm kredilerin teminatı olarak gösterdiğini savunmuştur. Mahkemece, rapor tanzim eden bilirkişilerin her ne kadar eldeki dava ile sonuca gidilemeyeceğini, yanlış yol takip edildiğini, davanın reddinin gerektiğini beyan etmişlerse de, davayı yanlış değerlendirdikleri, somut olayda davacının, Konya 7.İcra Müdürlüğü'nün 2009/7948 esas sayılı dosyasıyla, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağını, takibe esas tarla vasfındaki taşınmazların ipoteğinin, kapanmış olan 19/06/2006 tarihli, 25.000,00 TL bedelli krediden kaynaklandığını, dolayısıyla bu ipotek ve dosyadan dolayı borçlu olmadığının tespitini isteyebileceğini, taşınmazların icra yoluyla satılmasında davacının bir dahlinin olmadığını ve istirdatının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hakimin doğrudan görevidir. (1086 Sayılı HUMK. 76. madde 6100 Sayılı HMK. 33. md.) Davacının, kullandığı tüm kredilerin teminatı olarak söz konusu ipoteklerin gösterdiği, sözleşmeler ile ipotek resmi senetlerinden açıkça anlaşılmaktadır. Esasen konusunda uzman olan bilirkişiler de raporun sonuç kısmında bu saptamayı belirtmişlerdir. Hal böyle olunca davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken, yazılı şeklide aksine düşüncelerle davanın kabulüne yönelik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir ...),

Gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte borçlu olunmadığının tespiti ve ödenmek durumunda kalınan bedelin istirdadı istemine ilişkindir.

Davacı vekili takip tarihi itibariyle kapatılmış olan kredilerin teminatı olarak verilen ipoteklerin davalı tarafça kaldırılmayıp başka bir borca istinaden takip konusu edilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, kötü niyetle başlatılan ve taşınmazın satışı sağlanan Konya 7. İcra Dairesinin 2009/7948 Sayılı takibi yönünden borçlu olmadığının tespiti ile satış suretiyle haksız şekilde tahsil edilen bedelin davalıdan istirdadına karar verilmesini istemiştir.

Davalı A.Ş. vekili takibe konu ipoteğin kurulmuş ve kurulacak kredi ilişkilerine de teminat teşkil edeceğinin ve fekki bankaca bildirilene kadar bu teminatın devam edeceğinin kararlaştırılmış olması hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece menfi tespit istemine konu 2009/7948 Sayılı takip dosyası dayanağı ipoteğin, taraflar arasında imzalanan 19.06.2006 tarihli, borcu ödenmekle kapanmış kredi sebebiyle tahsis edilmiş olduğu, bu halde konut kredisinden doğan borç sebebiyle öncelikle konut kredisinin teminatı olan gayrimenkulün satışının talebi, sonra bankanın alacağının kalması halinde rehin açığı belgesi ile asıl borçlunun diğer mal varlıklarına gitmesi gerektiği, davalının Konya 7. İcra Dairesinin 2009/7947 Sayılı dosyası ile ipoteğe konu Konya ili, Selçuklu ilçesi, Dumlupınar mahallesi, 29136 ada, 1 parsel, A Blok, 6.Kat, 50 numaralı bağımsız bölümün 93.000,00-TL' ye satıldığı, Konya 7. İcra Dairesinin 2009/7970 Sayılı takibi ile de kefil E____ P ____'ın maaşından toplam 11.060,00-TL kesinti yapıldığı, bu iki takibe rağmen 19.06.2006 tarihli, yıllık %20,40 faiz oranlı, 25.000,00-TL bedelli kapanmış kredi için verilen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla Konya 7. İcra Dairesinin 2009/7948 Sayılı dosyasıyla takip yapmasının ve satış sonrası 53.000,00-TL tahsilat sağlamasının usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne hükmedilmiştir.

Davalı A.Ş. vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taşınmaz üzerinde tahsisi sırasında tarafları arasında doğmuş ve doğabilecek tüm borçlara teminaten konulduğu belirtilen ipoteğin, dayanağı olan kredi sözleşmesinin borçlu tarafça tamamen ifa edilmesine rağmen, başka bir borcun teminatı olarak kullanılıp kullanılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne yol göstermek bakımından hukukumuzda ipotek kavramı üzerinde durmakta fayda vardır.

Alacakların güvence altına alınması özel hukukun temel amaçları arasında yer alır. Bu amaç doğrultusunda ortaya çıkan güvence araçları özel hukukta şahsi ve ayni güvence olmak üzere ikiye ayrılır. Ayni güvencede şahsi güvenceden farklı olarak güvencenin içeriğini kişiler değil malvarlığı oluşturmaktadır. Hukukumuzda alacağa bu tür bir güvenceyi sağlayan ayni güvence rehin hakkıdır. Rehin hakkı, taşınır ve taşınmaz rehni şeklinde gerçekleşebilir. Taşınmaz rehni kendi içerisinde ipotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üçe ayrılır. (Şener, Y.S., Türk Hukukunda İpotek ve Uygulaması, Ankara 2010, Genişletilmiş 3. Baskı, Önsöz)

Taşınmaz rehninin bir çeşidi olan ipotek, Medeni Kanunun 881-897. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanun'un 850-880. maddelerinde yer alan taşınmaz rehnine dair genel hükümler ipotek hakkında da uygulanır. (Burcuoğlu, H., Hukukçu Gözüyle Banka Uygulamasında İpotekle İlgili Önemli Sorunlar, İstanbul 1991, s.1.; atıf yapan Şener, Y.S., age.)

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 850. maddesine göre taşınmaz rehni, ancak ipotek, ipotekli borç senedi veya irat senedi şeklinde kurulabilir.

Doktrinde ipotek kavramı; kişisel bir alacağı güvence alma amacını güden, kıymetli evrak ile bağlı olmayan ve bir taşınmazın değerinden alacaklının alacağını elde etmesi olanağını sağlayan sınırlı ayni hak olarak tanımlanmaktadır. (Akipek, G.J/ Akıntürk, T., Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s.786; Gürsoy, K.T./ Eren, F./Cansel, E., Türk Eşya Hukuku, Ankara 1984, s.1032)

Güvence miktarının belirleniş tarzına göre ipotek anapara ipoteği ve üst sınır ipoteği olmak üzere iki türlüdür. (Şener, Y.S.,age, s. 29) Başka bir anlatımla mevcut alacağı temin eden ipoteğe "mevcut alacaklar ipoteği, adi ipotek, ana para ipoteği", ileride vücut bulacak alacakları temin eden ipoteğe ise "üst sınır ipoteği, maksimal ipotek" denir. (Gürsoy, K.T./ Eren, F./Cansel, E., Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.1100) Bu husus 4721 Sayılı Kanun'un 851. maddesinde "Taşınmaz rehni, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir." şeklindeki düzenleme ile açıklığa kavuşturulmuştur.

Üst sınır ipoteğinin izahında taşınmaz rehin hukukunda hakim olan ilkelerden belirlilik ilkesine değinmek gerekir. Rehin hakkı kural olarak fer'i bir haktır. Bu nedenledir ki rehin hakkının muteber olarak kurulabilmesi için teminatını oluşturduğu alacak hakkının belirli, muayyen bir alacak olması gerekir. Bununla beraber rehinle temin edilen alacağın belirtilmesi için sebebinin rehin sözleşmesinde gösterilmesinin gerekli bulunup bulunmadığı, bu alacağın mevcut ya da müstakbel bir alacak olup olmamasına göre değişir. Mevcut alacaklar için yapılan rehin sözleşmesinde alacağın tutarının gösterilmesi bu alacağın belli edilmesi için yeterlidir. Buna karşılık müstakbel alacakların temini için yapılan rehin sözleşmelerinde alacağın hangi sebepten doğacağı da açık olarak gösterilmelidir. (Akipek, J.G., age.,s.189) Miktarı gelecekte belli olacak alacaklar yönünden kurulan rehin hakkında, yine belirlilik ilkesi gereği olarak, rehnedilen taşınmazın teminat teşkil edeceği alacağın azami tutarı tapu kütüğünde gösterilmek suretiyle tescil edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde, davacı ile davalı Bankanın Aziziye Şubesi arasında imzalanan 19.06.2006 tarihli, 25.000,00-TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi çerçevesinde, 16.06.2006 tarihli, 1487 yevmiye numaralı ipotek senedi ile mülkiyeti davacıya ait Konya İli, Cihanbeyli İlçesi, Kırkışla Mahallesi, Alhan Mevkiinde kain 132 ada, 12 ve 28 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazlar üzerine "Konya Aziziye Şubesi lehine kullanmış olduğu ve kullanacağı kredilere teminat olmak üzere, birinci derece ve sırada, fekki alacaklı bankadan bildirilinceye kadar müddetle, ..., 200.000,00- (ikiyüzbin)YTL bedelle" açıklamasını içeren ipotek konulmuş olduğu çekişmesizdir. Davalı Bankanın üst sınır ipoteği mahiyetindeki bu güvenceyi, davacı tarafça ödenmemekle tümüyle muaccel hale gelen 14.11.2007 tarihli, 100.000,00-TL bedelli Konut Destek Kredisi Sözleşmesinden doğan borcun teminatı olarak kullanmasında hukuka veya sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır. Mahkemece aksi yönde kabul ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi hatalı olup, direnme kararı bu sebeple bozulmalıdır.

KARAR : Davalı A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 22.03.2017 gününde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
Old 31-12-2018, 08:33   #3
gltn.av

 
Varsayılan

Sayın Av. Suat,
Öncelikle dikkate alarak soruma cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.
Ancak benim yaşadığım sorunda, ipoteğin üst sınır ipoteği olduğu sabit, alacaklı bankanın alacağı da sabit. Burada esas sorun şu ki; bankaya borçlu olan kişi, bir yandan bankaya ödeme yaparak borçlarını kapatıyor ancak bir yandan da yeniden borçlanıyor ve ipotek sözleşmesi de bu borçlanmalara teminat sağlıyor. Ancak 3. kişi artık taşınmazında ipotek kaydı olmasını istemiyor.
Bankaya keşide edilecek bir ihtarname ile, ihtarnamenin tebliğinden itibaren doğacak alacakların ipotek teminatı dışında bırakılması mümkün müdür acaba ?
Old 31-12-2018, 16:53   #4
Av. Suat

 
Varsayılan

Asıl borçlu lehine verilen ipotek, çok büyük olasılıkla doğmuş ve doğacak tüm kredi ve borçlar için verilmiştir ve süresizdir.
Böyle bir ipotekten noter ihtarı veya tek taraflı bir beyan ile dönülebileceğini sanmıyorum.
Ancak ipoteğe konu borcun bittiği ve nedenle ipoteğin fekki talebi ile açacağınız – bir nev i menfi tespit dadasında- mahkemece, dava tarihi itibariyle asıl borçlunun tüm borç miktarları hesap ettirilerek bunun ipotek limiti dahilinde kalan kısmının davalı kuruma ödenmesi – depo edilmesi - için size süre verecektir. Ancak bu bedelin ipotek alacaklısında ödenmesi halinde ipoteğin fekkine karar verilebilir diye düşünüyorum.

Bunun için davanızı borçlunun bankaya en az borçlu olduğu bir döneme denk getirerek açmanızda fayda var ki dava tarihi itibariyle ödemeniz gereken ipotek bedeli de ona göre daha az olsun.
Old 04-09-2019, 22:16   #6
granma

 
Varsayılan

Benzer bir problem yaşıyorum. Müvekkil X şirketinin kullandığı/kullanacağı krediler için kendi adına ait gayrimenkul üzerine banka lehine ipotek tesis ettiriyor. X şirketinin kredileri düzenli olarak ödediğini tahmin ediyoruz. ancak bu şirket ile başka konular üzerinden ihtilaflar doğduğu için bu ipotekten kurtulmak istiyoruz. Asıl amacımız ipoteğin fekki için bakiye borcu ödemek daha sonra borçlu şirkete rücu etmek. Bankaya yazılı başvuruda bulunduk ancak kredi sözleşmesinde taraf olmadığımızı beyan ederek bilgi vermediler. Sanırım burada bir çözüm yolu bulunmuş yardımcı olabileceklere şimdiden teşekkürler
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Belirli Süreli Akdolunan Kira Kontratının Süre sonunda Kiralayan Tarafından Sona Erdirilmesi av.kamil yıldırım Meslektaşların Soruları 13 29-03-2015 23:45
üst sınır ipoteğinin artırılması av. zözcan Meslektaşların Soruları 1 07-02-2012 16:06
Yetkisiz kişi tarafından imzalanarak verilen çek Numerus Clausus Meslektaşların Soruları 10 11-08-2011 13:35
Kayyımlığın sona erdirilmesi. av.knel Meslektaşların Soruları 6 23-10-2010 19:44
istirahat devam ederken iş akdinin işçi tarafından sona erdirilmesi mümkünmüdür. Av.Y.Selim ÜSTÜN Meslektaşların Soruları 1 10-11-2009 21:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05325294 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.