Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

bir şiir daha... :)

Yanıt
Old 01-01-2007, 20:14   #1
anti-leviathan

 
Yeni Fikir bir şiir daha... :)

KADAR
sen olmadın, ben kadar;
küçücük bir evin kedisi!
kedileyin öğrendim,
çektim perdelerimi!

ben boğulmadım, sen kadar;
çırpınası!..
çocukleyin öğrendim,
tutunup yaşamayı!

sen yaşamadın, ben kadar;
ölünesi!..
toprakleyin öğrendim,
açmadım gözlerimi!..

ben olmadım, sen kadar;
olunası!
yoklukleyin öğrendim,
var edemedim 'ben'i!..
Eftal KİHTİR
01.01.2007
ANTALYA
Old 04-01-2007, 10:13   #2
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın anti-levithan

Şair, okuyucusuna hesap vermek koşuluyla, her şeyi yazabilir.

"Toprakleyin, yoklukleyin" sözcüklerileyin neleyin anlamaleyin gelmekteleyin? Bu sözcükleri Türk Dil Kurumu sözlüğünde bulamadım.

Gerçi Salah Birsel gibi bazı usta şairler yeni sözcükler üretmekte bir hayli ileri gitmişlerdi. Ama onların ürettikleri sözcükler Türkçe kurallarına uygundu. Madem siz bu sözcükleri kullandınız, bu sözcüklerin hangi kurala göre ürettildiğini okuyucuya açıklamak durumundasınız.

- Ben istediğimi yazarım. Sen de ne istersen onu anla, diyen şairler de vardır. Lakin bu şairlerin okuyucusu yoktur.
***

Şiirinizdeki rüküş sözcükleri kendime göre tercüme edip okuyunca çok beğendim. Özellikle

"kedileyin öğrendim,
çektim perdelerimi! "

"çocukleyin öğrendim,
tutunup yaşamayı! "

dizeleri çok başarılı. Kutlarım. Nice güzel şiirlere.

Saygılarımla

(Not : Çalışma konusundaki eski beyanlarımı ayrıca tekrar ediyorum. )
Old 10-01-2007, 10:51   #3
avenginakbaba

 
Varsayılan

şair türk dil kurumu sözlüğünden beslenmez,türk dil kurumu sözlüğü şairden beslenir. akşamleyin sözcüğü de türkçe kurallara uymuyor ama türkçe'dir.

dili geliştiren kişidir şair. ve şairin ana dili kendi dilidir. kendi dilinden artırdığı sözcüklerle kendine ait olan dili beslemelidir. bir amacı da budur şairin. ben bu bakımdam o sözcükleri beğendim.

ben istediğimi yazarım, okuyucu ne anlarsa anlasın tezine bir yaklaşma:

şair nedir?

şair anadilinde konuşabilen mutlu bir insandır. daha doğrusu ana dilinde konuştuğu zaman mutlu olabilen ama hayatının çok az zaman diliminde bunu başarabilen, çoğu zaman ızdırap çeken (muzdarip) kişidir şair. şairliğin yazgısı, acıdır. şair hakikati aramak için yola düşmüş bir serüvenciden başka ne ola ki? hakikat tez beriye bulunacak bir şey de değildir elbette. aramak ve bulamamak, işte bunun ızdırabı ile yanar şair. hakikatin ışığını gören şair sadece anadilini konuşabildiği kısa zamanlarda mutlu olur. onun haricindeki zamanları tamamen sanrılarda geçiyordur. sanrılar, sayıklamalar, gerçek ile düş karışıklığında yontulan yaşamın sisler ülkesinde ki serüveni. bilebilecekleri uğruna tüm bildiklerinden vazgeçip hiçbir şey bilmediğini kabulleniştir. hiç bir şeyi, her şeye tercih ediştir. dünyasını, yaşantısını bir dizenin peşine takıp varını yoğunu kaybeden kişinin pespayeliği...! kazanmaya umudu yoktur. içinde umut beslemez. o sadece arar. bu arayışı ruhunun karanlıklarını besleyecek olan serüvenciliğini doyurmaktır. ruhunun karanlığı ile bilinmezliğin karanlığı yan yana yürür. ışık arar ve bilir ki ışık kendi içindedir. bu sebeple bütün yolculuğu içine olacaktır. her su nasıl kendine akar, nasıl her su kendini yıkarsa (temizlerse) şair de kendini yıkamak, kendini yıkmak peşindedir. bunu kendine akarak yapabilecektir elbette. dünya için dünyadan vazgeçmek, sevgili için sevgiliden vazgeçmektir. anadilinde konuşabilmek mutluluğuna erişebilmektir şairlik.

şairlik nedir?

sadece bir vazgeçiş midir? içinde taşıdığı evrenin ağırlığını yeteri kadar hissetmeden şair olunmaz. evreni içinden çıkarıp evrenin içine girmedir şairin telaşı. ve o : "zerreyim ummanda umman bendedir." bilinci ile zerreye yönelmiştir ummana değil. çünkü ummanı taşıyabilmek için önce zerre olmak gerekmektedir. ummanın şifresi zerrededir. zerre olmadan umman olabilmek mümkün değildir. ve şair bu hadsizliği yapamayacak denli edeplidir. şiir, şairin yanma, ölme biçimidir. aklın kıvrımlarının tene eğilmesi değil. çünkü ten bir olma biçimidir. ölürken çıkardığı mutluluk çığlıklarıdır. şair ölürken konuşabilir ana dilinde ve yeniden doğar her şiirden sonra. "aşk öznenin nesne de kendini görebilme arzusudur." der, şeyh bedreddin. şair ve şiir ilişkisinde de özne şair iken nesne şiirdir. şair şiirde kendini görme, kendini bulma, nesne ile bir olma çabasındadır. bir olmadan kasıt elbette bütünleşme ve bir birine geçme, ayırt edilemeyecek derecede bir birine karışma durumudur. şair şiire ayırt edemeyecek derecede karışmadıkça şiire tabi olamaz. bu durum şiir içinde geçerlidir. ortaya çıkan ürünün şiir mi şair mi olduğunu bilemeyiz biz. çünkü, ikisi bir birinden ayrılmayacak derece de karışmışlardır. bu bakımdan ürün hem şiirdir hem şairdir. şair şiirinde görünürken şiirde şairde görünür. bu şiirin yaktığı hakikat ateşinden nefeslenmek isteyen ve kendi yüreğinde yahut dimağındaki özü, ateşi tutuşturmak isteyenler biraz da şairi kendi dimağlarına yada ateşlerine bulaştırırlar ki şair, şiiri okuyan; anlayan ve şiirin içine girip şiiri kendi içine alan her kişi ile biraz daha yanmaktadır. şairin acısına, varoluşuna ve duyuşuna bu yola ulaşabilen hakikat arayıcısı, aynı zamanda şairi de kendi acısına ve duyuşuna ortak etmektedir. bu yönüyle bakıldığında şiir sadece şairine ait olmayan ortak bir bilinç yada herkesin bir kıvrımında yer aldığı çatal dilli bir ateştir. göğü yalayan.

şair anadilinde konuşabilen mutlu insandır dedik yazımızın en başında. evet. şair anadilinde konuşur bu devredilmeyecek ve vazgeçilmeyecek bir mutluluktur şair için. şairin ana dili ateştir. şair, kendi ateşi ile kendi yaralarını dağlamakta, dağladığı yaraları ile bir kül olarak tekrar yanmakta ve her şiirden (ölümden) sonra küllerini soğutmakta ve yeniden doğmakta (dirim)dır. ilk tohum dirimle toprağa düşerken ölümle hasada duracaktır. çünkü şiir, her zaman bir ölme biçimi olmuştur. ama bu ölümün can çekişme safhası elbette çoğu zaman uzun sürecektir. çünkü iyi bir ölüm için muhakkak iyi bir yaşam gereklidir.

şair olsam bunları yazıyor olmazdım. sadece yanıyor olurdum. yangınımı dağa taşıyacak rüzgârlarla cilveleşirdim. alevimi aşırıp ormana bulaştıracak rüzgar elbette şiirime ortaklık ederdi. şair olsam sadece yanıyor olurdum, yazıyor değil...!

çünkü şiir bir yanma biçimidir, yazma biçimi değil!..

engin akbaba
düşlü/yorum edebiyat dergisi editörü
düşlü/yorum edebiyat dergisi 17. sayı

su ihanettir

şiir bir ölme biçimidir
ve ben öldüğüm için çoğalır
aynada sesim...

uyaklı dirimler geçer ana dilimden
aklımın kıvrımları eğilir tene
oysa ten bir olma biçimidir
rengini buza satmış sabah sesinde

şiir bir ölme biçimidir serbest vezinde
dağlara sokulur gecenin dudakları
sevişir kal-emle kan
erken kal-kan döllenir

uçur(tma)um alırız her akşam

şiir bir kalma biçimidir
öğrenmeyi bilenler için
ç/akıl taşlarından

su her zaman ihanettir

e. akbaba
Old 10-01-2007, 14:26   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın avenginakbaba

Madem siz bana cevap verdiniz Şair'e sorduğum soruyu siz yanıtlayınız :
Alıntı:
Şair, okuyucusuna hesap vermek koşuluyla, her şeyi yazabilir.
"Toprakleyin, yoklukleyin" sözcükleri ne anlama gelmekte? Bu sözcükleri Türk Dil Kurumu sözlüğünde bulamadım.

Bilindiği gibi türkçede -leyin dile biten sözcüklerin iki anlamı bulunmaktadır:
-I-
akşamleyin :akşam zamanı
Öğleyin :öğle zamanı
sabahleyin :sabah zamanı
geceleyin :gece zamanı anlamına gelmektedir.
-II-
bencileyin : benim gibi anlamına gelmektedir

Başka da -leyin diye biten sözcük bulunmamaktadır.

Şimdi şiiri anlamak için soruyorum:
YOKLUKLEYİN sözcüğünün anlamı YOKLUK ZAMANI mı ? YOKLUK GİBİ mi? Yoksa şairin gönlünden geçen başka bir şey mi ?

Türkçede ve sözlükte olmayan bir sözcüğün anlamını Şair'inden başka kime sorabilirim? "Ne anlarsan anla" diye de cevap verilebilir elbette. O zaman ben de şiiri anlamamış olurum.

İlk yazımda -leyin diye biten sözcüklerin anlamlarını ve nasıl türetildiklerini sordum. Şairin her şeyi yazabileceğini en baştan ifade etmiştim zaten.Bu nedenle, asıl soruma yanıt oluşturmayan, şair ve şiir hakkındaki uzun açıklamanızı neden bana yönelttiğinizi de anlayamadım.

Ayrıca, benim söylemediğim şeyleri sanki ben söylemişim gibi yanıtlamanız da bana yapılmış bir haksızlık oluyor: "Şairin TDK sözlüğünden beslendiğini" ve "akşamleyin sözcüğünün Türkçede olmadığını" söylememiştim.

Son olarak, yazınızın sonuna eklediğiniz "Su İhanettir" adlı şiirinizi çok beğendiğimi de ayrıca belirtmeliyim. Her dizesi çok başarılı olmakla birlikte uçurtma/uçurum, çakıl/akıl seçenekleri de çok zekice.

Saygılarımla
Old 22-01-2007, 00:13   #5
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Kedileyin öğrendim: Kedi olunca öğrendim.
Çocukleyin öğrendim: Çocuk olunca öğrendim.
Toprakleyin öğrendim: Toprak olunca öğrendim.
Yoklukleyin öğrendim: Yok olunca öğrendim.

İşte arkadaşlar bu kadar basit. Elbet eklerin belirtmek istediği anlama ters...Ama Şair mükemmel bir güzellik yakalamış. Benim için önemli olan orası. Uzun uzadıya anlatmaktansa kısa bir ekle işi halletmiş. Zaten kıtanın tamamından bu sonucu kolaylıkla çıkarırsınız. Ve evet, TÜRK DİL KURUMU, şairlerden beslenir.

Syn. Armağan Konyalı; önce felsefe. Ne dersiniz? (inanın iyiniyetle takılıyorum.)

Syn. avenginakbaba , yazınız mükemmel. İnanın saçlarım diken diken oldu okurken. Mest oldum mu denir, işte ondan. Umarım özellikle BÜTÜNLEŞMEK kavramını her insanımızın anlaması dileğimle. Barış nedirin cevabını arıyorlardı bir yerde sanırım bunu okumalıydı.

Saygılarımla
Old 22-01-2007, 12:49   #6
avenginakbaba

 
Varsayılan

sayın konyalı, şaire sorduğunuz soruya benim cevap vermemi sanki bir hadsizlik olarak nitelemişsiniz. ya da ben öyle anladım. her neyse bu babı geçip esas meseleye geçelim."Türkçede ve sözlükte olmayan bir sözcüğün anlamını Şair'inden başka kime sorabilirim?" diyorsunuz. şair okuyucusuna hesap vermek zorunda değildir. her şiir, şairin yazdığı biçimde anlaşılmak zorunda değildir. ve dahi bu mümkün de değildir. zira öyle anlaşılırşsa şiir olma özelliğini yitirir ve daha ilk okuyucusunun kucağına bırakır kendisinini ve yıllara yayılma, çağları etkileme özelliğini de ortadan kendi kendine kaldırmış olur. bu bir intihardır şiir için.
yok eğer ilk okuyucusuna teslim olan bir metin varsa zaten onun şiir olmadığı aşikardır. ve konumuzun dışında kalır. şiiri diğer bütün edebi ürünlerden ayıran en belirgin öge, şiirin gizler ülkesinden gelmesi ve içinde şifreleri barındırmasıdır.

içinde şifre barındırmadan şiir olmak, şifreleri ortaya koymadan da şair olmak kimsenin haddine değildir.

peygamberler tanrı sözü ile beslenirken söyledikleri sözlere "ayet" diyor isek, bir kişinin peygamber olmadan tanrı sözüne yaklaşabildiği en uç nokta şiirdir. "tanrıdan almadan tanrıyı taklit ederek konuşmaktır şiir"

roman, öykü ve masal sadece şiir için birer beslenme kaynağı yada direnaj duvarı veya temel olma özelliğini görür. her sözcük şiir ile mükemmelleşebilir ancak. olayı şöyle detaylandıralım.
kumlu bir arazide bir bina yapacaksınız. ilk önce onun temelini sağlama oturtmak için sağlam duvarlar örmelisiniz ki binanız yıkılmasın ( hemencecik okuyucuya teslim etmesin kendisini ilk toprak hareketinde toprağa karışmasın) işte burada ki sağlam duvar-temel bence öyküdür. öykü denemesi yapmadan kimse şiire el atmamalıdır. bu benim iddiamdır elbette. ama şiir, öyküden de, basit söz diziliminden de çok başka bişeydir. ve her şiir yazan sözyelmemiş bir şeyi hiç söylenmemiş bir uslupla getirip ortaya koyduğüu derecede şairdir.
ortada tek lokma ekmek var.... ve bu ekmekle bir milyar kişinin karnını doyuracaksak, ekmeğimizin bitmemesi gereklidir. işte şiirde her tadana göre farklı anlam kazanan bir olgudur.
her okur şiirden farklı (kendince) bir mana çıkarmalıdır ki şiir canlı bir organizma olma yolundaki iddiasını ispat edebilsin.

zira, şiir şairine sorulmaz. çünkü şiirde özel mülkiyet yoktur.daha doğrusu şiir şairin özel mülkü değildir. şiir, şair tarafından yazılıp da okura ulaştığı andan itibaren şairin olma özelliğini kaybeder. artık tarihe ve kamuya mal olmuştur. şair dahi her okuduğunda farklı anlamlar yükleyen veya şiire yüklenen anlamlardan sadece birinin sahibi olan bir okurdan başka bir şey değildir şiir için.

şiiri takdir hakkı şiirden aldıklarıyla beraber, okurundur. şiiri özümsediği kendi süzgecinden geçirip de kendi evrenindeki serüvende kendine klavuzluk yapması için yedeğine aldığı andan itibaren mülkiyete konu olan şiir, yeniden okurun özel mülkiyetine ve okura has bir biçimde dahil olur.

şiir, hakikata yaklaşma çabası içinde olanın hakikatı ararken gördüklerini diğer hakikat yolcularına aktarma çabasıdır. bu noktadan hareketle, herkes kendi hakikatına tek başına ve kendi duyumsadıkları ile beraber gidecektir.

türk dil kurumu sözlüğü şairlerden-yazarlardan beslenecektir. dili çoğaltan ve geliştiren elbette şairler-yazarlardır. onun için sayın konyalı, merak etmeyin bir kaç on yıl sonra bu sözcükler belkide dil kurumunun sözlüğüne girer.
daha evel de ahmet inam'ın önerdiği "edeştiri" sözcüğünden bahsetmiştim. bu sözcük eleştiri ile edebiyatın birleşmesi, edebileştiren eleştiri manasında kullanılmasını ahmet inam tavsiye etmiş ve altın portakal şiir ödülü kitapçığında bu kavramı (2005 yılı güven turan-cendere) tartışmaya açmıştı.
saygılarımla.

şair olsam yazıyor değil yanıyor olurdum.
www.dusokulu.com aylık kültür ve edebiyat dergisi editörü
engin akbaba
Old 22-01-2007, 20:20   #7
calikusu_kamuran

 
Varsayılan

Burda şunu da söylemek isterim: Şair, şiirini yazar ve aradan 1 hafta geçince kendisi bile şaşıracaktır. TANRIM BUNU BEN Mİ YAZMIŞIM!!!!! NE GÜZEL.

ŞİİR=ŞUUR aynı köktendir bu arada.

SAYGILARIMLA
Old 11-05-2007, 21:54   #8
v.o.

 
Varsayılan

şelaleden güneşin koynunda düşüp kayalara vuran bir damla gibi; eftal eftal diye...
Old 11-05-2007, 22:15   #9
v.o.

 
Varsayılan

seni sev-mek-le-yim!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Old 11-05-2007, 22:20   #10
v.o.

 
Varsayılan

ke-di-le-yinnnn
öğrendim;
sana sokulmayı..
ço-cuk-le-yinnn
öğrendim;
seni sevmeyi...
oldu mu(?)
ya da..." (T)ürk (D)il (K)urumu(')nda"... yeri var mıdır(?)
Yoksa.... Ya; benim yüreğimde bir yeri varsa?...
Old 12-05-2007, 01:57   #12
anti-leviathan

 
Varsayılan mavileyin

hiç deniz kızı tanıdınız mı?
tanımadıysanız bilmezsiniz yaşamını..
tarif edemezsiniz..
oysa ben tuzlu suyundan tattım,
deniz kızını seven bir balıkçı tanıştırdı beni..
deniz kızı da balıkçı da
'mavileyin' yaşıyordu..
denizin içindeki diğer tüm renkler önce mavi tonu ile boyanıp sonra renkleniyordu, hepsinin içinde mavi vardı..
deniz kızının gözleri de yüreği de pulları da mavi olur..
başka söze gerek yok,
o 'mavileyin' yaşar..
diğer renkler sadece maviye ton olur yaşamında..
Old 14-05-2007, 06:34   #13
v.o.

 
Varsayılan

şapkam alnıma düşmüş; karataşın üstünde oturmuş gözlerim Güneş ışığını gözler;uykulu uykulu; deniz kızı , deniz kızı diye diye...masaldaki gibi...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şiir Nedir Ne Değildir... akdevrim Site Lokali 632 17-08-2021 12:51
Şiir Keyfi:)) Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 884 07-02-2017 14:30
Olmayan Şiir Av. Bülent Sabri Akpunar Site Lokali 6 10-08-2008 23:41
İst. barosu; Şiir İçin Av. Adil Giray ÇELİK Adliye Duvarı 0 20-06-2003 07:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05967593 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.