Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır.

Alacak Nedİr? Nasil İstenİr? Dava Talebİ Nasil Olacaktir?

 
Old 16-04-2006, 23:01   #1
Ramazan NARİN

 
Varsayılan Alacak Nedİr? Nasil İstenİr? Dava Talebİ Nasil Olacaktir?

Bu sitede, hukukçu olanların veya olmayanların arzu ettikleri bazı deneyimlerini sunmaları sayesinde SİTENİN ADINA YAKIŞIR bir büyümeyi sağlayacağını ve PÖRTFÖYÜNÜN veya BİLGİ BANKASININ yükseleceğini umarak;

HUKUK' u PAYLAŞMAK ADINA...

***
Bir LTD.ŞTİ' miz var. Bir fabrika A.Ş.' nin Genel Müdür Yardımcısı ve İdari Müdürü (Yani imzaya yetkili) TELEFON AÇARAK, şirketimizden bazı iş makinelerini kısa süreli ve bedeli karşılığı kullanmak için istedi. Bedeli miktarını telefonda yaptığımız pazarlık ile belirledik.

Müdür; Makinelerin götürülüp-getirilme masraflarının kendilerince karşılanacağını ayrıca beyan etti. Geçmişteki çalışmalarımızdan dolayı elbetteki makinelerimizi gönderdik. Bir hafta boyunca makinelerimiz kullanıldı. Götüren taşıyıcı vinç firması, faturasını keserek bedelini Fabrika A.Ş.’den tahsil etti.

Biz de, telefonda konuştuğumuz rakam üzerinden faturamızı gönderdik. Bedeli fazla! bulunarak faturamız iade edildi. Bu defa yine telefonla görüştüğümüzde bizim kabul edemeyeceğimiz bir fiyatı ödeyebileceklerini söylediler. Tabii ki biz de kabul etmedik. Yeniden noter kanalı ile, aynı miktarlı faturamızı gönderdik. Onlarda noter kanalı ile, böyle bir borçları bulunmadığını belirterek, faturamızı iade ettiler.

Faturamızda; "Şu şu tarihler arasında, falanca ...nin tahliyesinde kullanılan, filanca İŞ MAKİNELERİMİZİN Kira bedeli" DİYE YAZMIŞTIK. Yani sözlü anlaşmaya dayanan KİRA BEDELİ tabirlerini kullandık.Bu tabirler sanıyorum davyı kaybetmemize neden oldu.

Hukuk Devletiyiz ya; biz de iade edilen VE ÖDENMEYEN faturamız yüzünden, nakliyecinin faturasını, makinelerimizi kullanan ve götüren operatörümüzün şahitliğini belirterek, hukuk mahkemesinde, SÖZLÜ ANLAŞMAYA BİNAEN ALACAK DAVASI açtık. (Bu davada avukatımız vardı)

1- Davalı taraf, miktar itibariyle şahit dinlenemeyeceğini ileri sürdü. Fatura miktarının FAHİŞ olduğunu ileri sürerek!, (biz bu ifadenin <FAHİŞLİK> bir kabul olduğunu söyledik ama kaale alınmadı) böylesi miktarda borçları bulunmadığını, İLERİ SÜRÜLEN BORCU GÖSTEREN BİR YAZILI SÖZLEŞME BULUNMADIĞINI belirterek davanın reddini istediler. Hukuk ta, RED ETTİ.

2- Akabinde, yine bir başka avukatımız marifetiyle, zor kullanım, rızamız dışında kullanım yani ECRİMİSİL DAVASI şeklinde bir alacak davası açtık. Bu davada tahmin ettiğiniz gibi, baştan rıza olduğundan, zor kullanım kabul edilemeyeceğinden, şahitte dinlenemeyeceğinden (400.000.000 TL.’sını geçen miktarda olduğu için yine RED oldu.

3- Devamında vekaletsiz iş görme hükümlerine göre alacak davasını bu defa avukatımız olmadan açtık. Bunu da kaybettik. VE, davamız yine RED edildi.

4- Yılmadık. Bu defa, icra takibi yaptık.

İtiraz ettiler.

5- İtirazın iptali davası açtık. Bu davada da, aynı miktarlı fatura söz konusu için kesin hüküm varlığı yüzünden RED oldu.

Netice de mi?

Biz BİR HAFTA KULLANILAN İŞ MAKİNELERİMİZİN KİRA BEDELİNİ TAHSİL EDEMEDİK.

Gerçek alacağımızın çok çok üzerinde vekalet ücretleri ve yargılama giderleri yapmak durumunda kaldık.


Niye mi bu kadar masraf ettik. ADALET için. Bir üstün güç imtiyazına sahip A.Ş.' nin bedelsiz iş yaptıramayacağını ispatlamak için. Fakat başarısız olduk. Karşı tarafın avukatı da, müvekilinin borcu olmadığını, borcu oluşturacak bir yazılı sözleşme olmadığını söyleye söyleye, böylece zengin oldu. Adalet değil ama, bir takım manüplasyonlarla HUKUK tecelli etti.

Karşı tarafın avukatı hakikatten bilgili. Diyor ki; KAYBEDİLECEK DAVA YOKTUR, KAYBEDİLEN DAVA VARDIR. Müvekkili adına hareket eden avukat arkadaşımızı asla kınamıyorum.Elbette görevini yapıyor ve hukuğun içinden cımbızla çekip aldığı savunmalarla, müvekkili firmayı borç ödeme yükümlülüğünden kurtarıyor.

Bizim yaşadığımız, çaresizliğimizin karşılığında duymak durumunda kaldığımız karşı taraf avukatının sözleri bunlar... Kendisini elbette tebrik ettim.


Fakat, bana göre kazanan sadece müvekkili firma ve avukatı değildi. HUKUK ta kazandı.

YAŞASIN HUKUK !



BEN,HUKUKTAN ÖZÜR DİLİYORUM.

Vermekten de bıktık...Hukukçu arkadaşlarımdan ricam,


Sahi böylesi bir alacak nasıl tahsil edilir.?



Hayatın olağan şartları içerisinde, böylesine güvene dayanan ticari ilişkiler çok var. Küçük bir misal:

Evinize temizlik için bir kişiyi çağırdınız veya bir aracı kısa bir süre diyerek yazılı sözleşme yapmadan kiraladınız. Sözlü anlaşmanızı da inkar ederek. Borcunuzu ödemediniz. Ne yapacak bu kişiler? Yazılı sözleşme yapmadıkları için, şahit ifadeleri de geçerli olmadığı için alacaklarından vaz mı geçecekler?

TCK’ da İHKAK-I HAK diye bir madde var. Böylesi kötü niyetle karşılaşan ve ALACAKLI sıfatını, analarının sütü gibi hak eden kişiler zor alıma mı yönelecek?
HAKLI ve ALACAKLIYI kim koruyacak?

Ekstrem bir BORÇ-ALACAK olayını aktardım. Amacım,asla avukatlık mesleğinde olanları kırmak üzmek değil veya yargıçları da eleştirmek değil. Ben daha çok bu sorunumla SİSTEME atıfda bulunuyorum.Saygılarımla…

*Avukatlı ve avukatsız açtığımız davaları belirtmemizin nedeni de, birincisi ekonomik durumumuzdur. Yoksa bir avukatlık sistemine güvenmemek değildir. Keşke ekonomik durumumuz iyi olsaydı da, iyi bir avukatla temsil edilebilseydik. Belki o zaman, böylesi masraflar ve manevi eziyetlerden bir nebze kurtulabilirdik.

Veya iyi bir avukat, böylesi bir işte ALACAK DOĞMAMIŞTIR. Yazılı belgesi olmayan bir fiil için alacak davası açılmaz derdi. Biz de, sadece danışmanlık ücreti ödemekle kurtulabilirdik.

* BÖYLESİ bir alacağın nasıl tahsil edilebileceğine dair görüş bildiren/bildirecek arkadaşlara şimdiden ayırdıkları zaman için, teşekkür ediyorum.
Old 17-04-2006, 14:10   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Narin,

Olayda kesin hüküm varsa bu nedenle artık hakkınızın talep edilemeyeceğini üzülerek belirteyim. Yine de bazı notlar düşmek isterim.Mk 6 gereğince kanunda aksine hüküm (karine vb) yoksa herkes hakkını dayandırmış olduğu yani kendisine hak/alacak bahşettiğini iddia ettiği maddi olayı ispatla mükelleftir.İspat kuralları genel olarak HMUK'ta düzenlenmiştir.

TTK'nun 22. maddesi tacirlerin ticari işlerinin meccani değil ücretli olduğuna dair karine getirmektedir. Buna göre ticari işletme adına yapılan iş yapan/ hizmet veren / mal satan adına ücret alacağı doğar. Buna göre bu şekilde bir hizmetin sağlandığı HMUK' ve TTK'daki delillerle ispatlanabilirse alacak davasının kabul edilmesi gerekir.

HMUK'a göre belli bir sınırın altındaki hukuki işlemler, istisnalar baki kalmak şartıyla, kesin delillerle ispatlanmalıdır. Karşı taraf takdiri delilin ileri sürülmesine muvafakat ederse kesin delile ihtiyaç duyulmaz. Yalnız ticari hayatın olağan işleyişi gereği tacirler arasındaki sözleşmelerin bu nedenle yazılı olması esastır. TTK tacire yaptığı iş nedeniyle her ne kadar avantajlar sağlamışsa da ona basiretli bir tacir gibi davranmak, ücretten tenkis isteyememek gibi yükümler de yüklemiştir.

HMUK'a ek olarak ticari işlere özgü olmak kaydıyla TTK tarafların ticari defterlerine de delil niteliği vermiştir.Sizin tutmuş olduğunuz usulüne uygun olan kayıtlar lehinize ve/veya karşı tarafın aleyhine delil olarak değerlendirilebilir. Yalnız, deftere yazılmış kaydın yazılı müstenidatı olması gerekir yoksa defterin usulünce tutulmadığı farzedilir.Olayınızda yazılı bir sözleşme olmadığı gibi karşı taraf faturayı defterlerine kaydetmemiş ve süresi içinde itiraz etmiştir.Bu nedenle ilgili hükümden de yararlanamayacağızı düşünmek gerekir.

Dava dilekçenizde delillerinizi belirtirken yemin deliline de dayandığınız farzedildiğinde diğer delillerle alcağınızı ispat edememişseniz hakimin tarafınıza
yemin delilini anımsatması ve karşı tarafa yemin teklif edip etmeyeceğinizi sorması gerekirdi.Bu husus değerlendirilmeye alınmamışsa ve karar kesinleşmemişse bozma nedeni olabilir.

Hukuk usulünde şekli gerçek maddi gerçeğin önüne geçebilmektedir.Bu ise somut olaya mağdur tarafın gözünden bakıldığında haksız ve adaletsiz sonuçların doğmuş olduğu düşünülmektedir.Ne var ki, usul ve delil sistemi tüm hukuk sistemiyle bir bütün halinde yorumlanmalıdır. Özellikle alacak/borç doğuran hukuki işlemlerin kesin delil dışında genel kural olarak ispatlanmasına göz yumulmasına özel hukuk ve kamu hukuku yönlerinden izin verilmesi sistemin temelinden çökmesine neden olabilir. Örneğin, sizi tenzih ediyorum, kötüniyetli kişiler bir kaç yalancı şahit bularak gerçekte olmayan alacakların kendi lehine doğmasına neden olabilir ya da gerçekten varolan borçlarının hukuk alet edilerek silinmesine yol açabilir. Bu durumun yine, kötüniyetli şikayetçinin ceza usulunde karşı tarafın senette sahtecilik yaptığını şahitle ispatlayabilme hakkına sahip olduğunda olabilecekleri düşünün!

Netice itibariyle, genelde herkesin ve özelde kendisinden özellikle basiretli şekilde hareket etmesi beklenilen tacirin ticari işlerinde tüm olasılıkları düşünüp ona göre ticari faaliyetini sürdürmesi, bu anlamda hukukun işleyişini bilen yetkin kişilerden devamlı olarak danışmanlık hizmeti alması "sözün senet olmadığı" günümüzde bana göre elzemdir.

Saygılarımla
Old 17-04-2006, 18:06   #3
Ramazan NARİN

 
Varsayılan

Sn. AKPUNAR,
Açıklamalarınız ve benim için düşünmüş-yazmış olmanızdan dahi, size öncelikle teşekkür ediyorum.Sizin mantığınızdaki bir hukukçu ile,daha önceki aktif ticari yaşamımda birlikte olabilseydim, belki bunları yaşamazdım.

Ben alacağımı alamamaktan değil,hukuka karşı, ALACAĞIM yok edildiğinden üzülüyorum.

Konuya geçmeden önce; son bölümde belirttiğiniz bir hukuk danışmanlığı ile ticareti sürdürmek fiilini kesinlikle kabul ediyorum. Ben, yıllarca memurluk yapmış bir kişi olarak belki de ticari mantaliteyi yakalayamadım. Bu eksikliğimi kabul ediyorum. Hatta bu hususta küçük oğlum (Ank.H.Tepe Nükleer Enj.Müh. de okuyor.) bana sık sık, çalıştırdığım muhasebecinin bir tecrübeli mali müşavir olmasını, çalıştığım avukatların yetkin ve profesyonel olması konusunda uyarılarda bulunmuştu. Fakat, olmadı...

Hukuki tespitlerinize katılıyorum.Karşı taraf eşyanın tabiatına uygun olarak TAKDİRİ DELİLE ve ŞAHİT DELİLLERİNE hep itiraz etti. Sadece yazılı delilin sunulabileceğini ileri sürdü.

Defter ve kayıtlar konusu, sizinde belirttiğiniz gibi, kabul edilmemiş ve defterlere kaydedilmemiş faturalar söz konusu olduğundan incelenemedi.

Yemin deliline gelince. Bu delili de kullandım. Fakat karşı tarafın veya vekilinin müdahalesi ile olduğunu sanıyorum, yemin borçlu şirketin bulunduğu ilçedeki talimat mahkemesinde yapıldı. Burada ilgi şirketin ve vekilinin üstün güç imtiyazları ve nüfuslarını cümle alem bilmektedir. Ben de artık öğrendiğimi kabul ediyorum...!

Biz, yeminde; söz konusu iş makinelerimizin kullanılıp-kullanılmadığının yemin altına alınmasını özellikle ve ısrarla defalarca yazılı olarak talep etmemize rağmen, talimat mahkemesinde gerçekleşen yeminde, (yemin metnini kim hazırlamış bilmiyorum) BORÇLU ŞİRKET YETKİLİSİ;

Defter ve kayıtlarında böylesine bir borcun bulunmadığına, hele böylesi miktarlı bir borçlarının olmadığına dair.... yemin etti.

Ben,mahkemede, bu sırada MAKİNELERİMİZİN KULLANILIP-KULLANILMADIĞINI, KULLANIM BEDELLERİNİN ÖDENİP ÖDENMEDİĞİNİN yemin altına alınmasını istediysem de, talimat mahkemesi, talimatla bağlı olduğunu ileri sürerek bu taleplerimizi red etti.

Bu, dava talebimizi karşılamayan YEMİN METNİ yüzünden, mahkeme dava talebimizi red etmek zorunda kaldı.

Vesselam...HUKUK ve üstün güçlerin manüplasyonları zafer kazandı ve HUKUK tecelli etti.

Benim merak ettiğim, atıfta bulunduğunuz HUMK'da bahsi geçen ispat yollarını başkaca nasıl bulabileceğimizdir. Basiretsiz olduğumuz, şuradan doğru. Yazılı SÖZLEŞME yapmadan, bu tür bir şekilde İŞ ve HİZMET üretmeyeceksiniz. İyi de, hayatın olağan koşullarına ne oldu? Herkesin, böylesi küçük işlerde bir A.Ş.' i ile yazılı sözleşme yapması mümkün müdür? A.Ş.' nin başka işi de yok ki, böylesi küçük hizmet alımlarında hep yazılı sözleşme mi yapacak? Ben bunu kabul etmiyorum.

Lütfen bir düşünün. Evinizin önünde bir çukuru kapatmak için YARIM saatliğine bir kepçe kirayacaksınız. KEPÇE sahibi, sizinle illa da yazılı sözleşme yapacak. Yok böyle bir şey...Yasaların bu anlayışı yüzünden insanlar birbirine olan güveni yitirdikleri gibi,herkes birbirine potansiyel ÜÇKAĞITÇI-DOLANDIRICI gözüyle mi bakacak? Bu mu dur, yasaların yüce TÜRK MİLLETİNİN fertlerine yüklediği misyon?

Mahkeme kararları Asla adil olmadığı gibi, hayatın olağan koşullarını hiçe sayarak, bizi meccane iş yapan ve borçlunun ileride inkar edebileceğini göremeyen, basiretsiz durumuna düşürmüştür. GÜVEN, suç olmuştur?

Ben herşeyden önce bir insanım. Makinelerimizi götürüp getiren ve orada kullanan da benim elemanımdır. Bu makinelerle ne iş yapılıp yapılmadığını mahkemeye araştırtıramadım. Mahkeme eğer, benim sunduğum iş yapılan geminin ne ile, kiminle tahliye edildiğine dair borçlu tarafın kayıtlarına girebilseydi veya isteseydi, ALACAĞIMIZ BAL GİBİ ortaya çıkacaktı. Hep sordum. Eğer makinelerimiz kullanılmamışsa, borçlu bu gemiiyi neyle ve kiminle boşattığını ispat etsin diye. Ama bu defa karşıma HUKUK dikildi. Sen, istediğin için, sen ispatlayacaksın. Onun, borcu olmadığına dair ispat etmesine gerek yoktur!

Neyse, sn.AKPULAT, Bu dünyanın bir de öbür tarafı var.Vicdanlar rahatsa, benim gibi idealist davrananların dahi yapabileceği bir şey yok. İhkak-ı hak ya bu dünyada, ya da öbür dünyada mutlaka tecelli edecektir.

Eğer bundan sonra işlerimi yeniden toparlayabilirsem; şimdi herkese önerdiğim gibi...

Ticaret için sadece sermaye, sadece çevre yeterli değil,

İYİ BİR AVUKAT,
İYİ BİR MALİ MÜŞAVİR gerekli,
ve,
Bunlar olmadan asla ticari hayata girmeyeceğim.

Belki olsa da artık girmeyeceğim gibi görünüyor...Saygılarımla.
Old 17-04-2006, 21:08   #4
Ramazan NARİN

 
Varsayılan

Sn.AKPUNAR,
Bir ek beyanım daha var. İzin verirseniz.

Beni tenzih ederek, YASALAR, belirttiğiniz kötü niyetli birisinin iki şahitle alacak iddiasında bulunanlara karşı, borçlu addedilenleri koruyor. İyi güzel.

Peki, kötü niyetli ve inkarcı-üçkağıtçı-dolandırıcı borçlulara karşı, gerçek alacaklıları koruyan bir düzenleme var mı? Yoksa niye yok. Yasalar düzenlenirken, niye sadece alacak iddiasında bulunanların kötü niyetli olduğu kabul ediliyor da, borçlananların kötü niyetli olabilecekleri niye hesaba katılmıyor? Bu adaletsizlik, eşitsizlik değil mi?

Yasalar ne hakla, benim gibi alacağını isteyenlere önyargılı oluyor da, borçlulara karşı önyargılı olunmuyor?

Ben, yasaların iki tarafada karşı önyargılı yaklaşımını istemem doğrusu...

Bir de benim konum iki tacirin konusu. Ben basiretsiz çıkarak, bir yazılı sözleşme yapmadım. Peki karşı tacir basiretliydi de mi, sözleşme olmadığından nasılsa böyle bir borcu ödemek zorunda kalmayacağını biliyordu? Böyle basirete can kurban doğrusu.

Demek ki, yasal boşlukları görmek bir basirettir. Öyleyse bu düzende basiretlilerin düzeni.

Ha, bir başka davada bu BASİRETSİZLİK yaftası, konuştuğumuz firmaya yakıştırılmıştı. Ve yargıtayda bu firmanın bu konuda basiretsiz olduğunu kabul etmişti.

Bugün ben, alacağını almasını bilmeyen ben, BASİRETSİZİM....

Saygılar sunuyorum....
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kotu haber nasil verilir? :)) Cest la vie Site Lokali 5 28-11-2009 19:47
Nafakayi Nasil Yükseltebiliriz Halil Hukuk Soruları Arşivi 1 25-10-2004 09:51
Nafakayi Nasil Yükseltebiliriz Halil Hukuk Soruları Arşivi 0 28-06-2004 18:22
Tebellug Nasil Meydana Gelir Melahat Hukuk Soruları Arşivi 4 01-03-2002 21:53
Universiteye Nasil Dava Acilir? Dila Hukuk Soruları Arşivi 2 12-02-2002 00:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06363797 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.