Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kamulaştırmasız el atma

Yanıt
Old 04-09-2007, 22:00   #1
Av.Tevfik TATAR

 
Varsayılan Kamulaştırmasız el atma

Öncelikle tüm meslektaşlarıma selam ve saygılar sunar yapacakları yorumlar için şimdiden teşekkür ederim.İçinde fıstık ağaçları bulunan tarla vasfındaki bir taşınmaza TEDAŞ tarafından hiç işlem yapılmadan el atılmış olup toplam 4 adet direk dikilmek suretiyle yüksek gerilim hattı geçirilmiştir. Burada açılması gereken dava hangi dava olmalı.Müdahalenin men-i ile beraber kal ve tazminat davası mı? yoksa kamulaştırmasız el atma ve bedel tahsili davası mı? Bu dava idari yargıda mı yoksa adli yargıda mı açılmalı? Burada TEDAŞ hukuki statüsü gereği özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğundan davanın adli yargıda açılması gerektiği kanaatinde olmakla beraber bundan emin de değilim.Söz konusu fıstık ağaçları için ayrıca bir talep gereklimidir.
Old 04-09-2007, 22:34   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

16.05.1956 T. 1/6 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uygulanır.
Tapu maliki, el koyan kurum aleyhine kal suretiyle müdahalenin önlenmesi davası açabileceği gibi, eylemli duruma razı olup, bedel talep edebilir. Davalar adli yargıda açılır.

Bedel istendiği takdirde, direk yerlerinin bedeli istenir. Ayrıca Havai hat için irtifak kamulaştırması esasına göre bedel istenir. ( Taşınmazın tamamının elektrik hattı geçmeden önceki değeri ile geçtikten sonraki değeri arasında oluşan fark irtifak bedelidir) Tahrip olan ağaç varsa onların bedeli istenrebilir.

Saygılarımla.
Old 05-09-2007, 01:19   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
5.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/1160
Karar: 2004/3826
Karar Tarihi: 29.03.2004
ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerinden enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir.
Taşınmaz üzerinde Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğü lehine daha önce kurulmuş irtifak hakları bulunmaktadır. Bu irtifak hakkının taşınmazın değerine etkisi konusunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp, irtifak hakkının neden olacağı değer düşüklüğünün belirlenen bedelden indirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile fazla bedele hükmedilmesi bozmayı gerektirir.

(2942 S. K. m. 11)
Dava: Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılarak üzerinde enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçelerle istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerinden enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir.
Taşınmazın arazi niteliğinde kabulü ile net geliri esas alınarak bilimsel yolla değerinin tespitinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine,
Davalı idarenin temyizine gelince;
Taşınmaz üzerinde Türkiye Elektrik Kurumu Genel Müdürlüğü lehine daha önce kurulmuş irtifak hakları bulunmaktadır. Bu irtifak hakkının taşınmazın değerine etkisi konusunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp, irtifak hakkının neden olacağı değer düşüklüğünün belirlenen bedelden indirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile fazla bedele hükmedilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Sonuç: Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde davalı idareye geri verilmesine ve aşağıda yazılı harçtan artan paranın istenildiğinde davacıya geri verilmesine 29.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 25-08-2008, 18:38   #4
avukatim

 
Varsayılan

Kamulaştırmasız el atma davalarında idare el atma tarihini ispatlayacak bir belge ve başka kanıt sunamadıgı zaman,sizce davacı davasını tanıkla ispatlayabilirmi (el atma tarihini tanıkla ispat yani)? yanıtlarınız için şimdiden teşekkürler
Old 31-10-2008, 00:00   #5
mustafayıldız

 
Varsayılan

aynı soruyu ben de sormak istiyorum arkadaşlardan bu konuda yardım bekliyorum iyi çalışmalar
Old 31-10-2008, 00:07   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

El atma tarihi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir.

T.C.

YARGITAY

5. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/17955

K. 2002/20473

T. 12.11.2002

• KAMULAŞTIRMADA FİİLİ EL ATMA ( Taşınmazın Tapu Kaydı Üzerine Kamulaştırma Şerhi Konulması - Fiili El Atma Olarak Kabul Edilemeyeceği )

• KAMULAŞTIRMA ŞERHİ ( Fiili El Atma Olarak Kabul Edilemeyeceği )

• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA ( Dayanan Bedel İstemi - 20 Yıllık Hak Düşürücü Sürenin Başlangıcı )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE BAŞLANGICI ( Kamulaştırmasız El Atmaya Dayanan Bedel İstemi )

2942/m.7, 38

ÖZET : Taşınmazın tapu kaydı üzerine Kamulaştırma Kanununun 7. maddesine uygun olarak kamulaştırma şerhi konulması fiili el atma olarak kabul edilmez ve fiili el atmayı başlatmaz.
DAVA : Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 38. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Duruşma için belli edilen 02.07.2002 günlü belli saatte Temyiz eden davacılar vekili Avukat A. H.'a usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediğinden aleyhine temyiz olunan davalı idare vekilinin yüzüne karşı duruşmaya başlanarak Temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp davalı idare vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra Dairemizin geri çevirme kararı üzerine noksanlıkları tamamlanarak gelen dosyadaki kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atmaya dayanan bedel istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın Kamulaştırma Kanununun 38. maddesinde yazılı 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddedilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 38. maddesindeki hak düşürücü süre taşınmaza fiilen el atma tarihinden başlar.
1-Taşınmazın tapu kaydı üzerine Kamulaştımıa Kanununun 7. maddesine uygun olarak kamulaştırma şerhi konulması fiili el atma olarak kabul edilmez ve fiili el atmayı başlatmaz. Dava dilekçesinde dava konusu taşınmaza kamulaştırma şerhinin konulması tarihinde fiilen el atıldığına dair beyan da bağlayıcı olmadığı gibi el atma tarihi konusunda kanaat verici nitelikte değildir.
Dava konusu taşınmaza tali yol ve park yapılmak suretiyle el atıldığına göre taraflardan delilleri sorulmak, gösterdikleri takdirde tanıklar dinlenmek suretiyle fiili el atma tarihinin kesin olarak belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile 20 yıllık hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi,
2-Kabule göre;
Davanın hak düşürücü süre içinde açılması dava şartıdır. Dava şartının yokluğu sebebiyle davanın reddedilmesi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine 12.11.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

5. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1783

K. 2003/5796

T. 22.4.2003

DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının hak düşürücü süre yönünden reddine dair verilen yukarıda tarih ve numaraları yazılı hükmün Duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Duruşma için belli edilen 15.04.2003 günlü belli saatte Temyiz eden davacılar vekili avukat ile aleyhine temyiz olunan davalı Melikgazi Belediye Başkanlığı Vekili Av.Muhammet Üner'in yüzüne karşı usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediğinden aleyhine temyiz olunan davalı Kayseri B.Şehir Belediye Başkanlığı vekilinin yokluğunda duruşmaya başlanarak Temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp davacılar vekili ile aleyhine temyiz olunan davalı Melikgazi Belediye Başkanlığı vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki kağıtlar okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : K A R A R –
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın el atma tarihinden dava tarihine kadar Kamulaştırma Kanununun 38.maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaza hangi tarihte hangi idarece el atıldığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Bu nedenle taraflara bu konudaki delillerini ibraz için imkan tanınarak bildirilecek delillerin toplanıp tanıklarında dinlenerek el atan idare ve el atma tarihi kesin olarak belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu nedenle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve hükmün açıklanan nedenle H.U.M.K.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Temyiz eden davacılar vekili yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 275.000.000.-Lira vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene geri verilmesine 22.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 31-10-2008, 00:38   #7
Mehmet Taşcı

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş'ın belirttiği gibi,

Size tavsiyem davayı açmadan evvel TEDAŞ ile görüşmeniz ve taşınmaza dikilen direkler ve döşenen tesisat vesair işleri kimin yaptığını öğrenmekle işe başlamanızdır.

Bazen fabrikaların ve işletmelerin elektrik ihtiyacı için bu tip yüksek gerilim hatları çekilebiliyor. Bu gibi durumlarda işletme-fabrika sahibi kendisi yetkili bir elektrikçiye tesisatı çektirip , direkleri dirktiriyor ( TEDAŞ 'ın oluru ile). Şayet böyle bir durum varsa direkleri çeken ve tesisatı döşeyen Gerçek ve tüzel kişilere dava açmanız ve tedaşa dava açmamanız gerekiyor, buna dikkat ediniz.

Dava değeri : Keşifte gerçek dava değeri tespit etiriniz,
İyi çalışmalar.
Old 31-03-2011, 13:23   #8
av.filiz

 
Varsayılan

üniversite içinde yolda yapılan tretuvar çalışması nedeniyle davacı tespit yaptırmıştır. bedel belirlenmiş ve taraf olarakta hem üniversiteyi hemde ilçe belediyesini göstermiştir. üniversite içinde kalan alandaki el atma üniversiteden istenmezmi yani husumet olarak sadece belediye muhatap mi bu tespitten sonra ne yapılabilir?
Old 04-06-2012, 16:42   #9
by_mirhan

 
Varsayılan

Merhaba arkadaşlar,
Kamulaştırma yapmaksızın el atılan taşınmazda 10 küsür yıl önce İl Özel İdaresi köy yolu geçirmiş, daha sonra belediye sınırlarının genişlemesiyle söz konusu taşınmaz belediye sınırları dahilinde kalmış ve belediye söz konusu yola mucur asfalt çalışması yapmaktadır.Hal böyle olunca kamulaştırma yapmaksızın el atılmadan kaynaklı bedel davasında davalı kurum İl Özel idaresi mi, Belediye mi? Teşekkürler..
Old 07-02-2018, 15:27   #10
Aydntlcn

 
Varsayılan

iyi çalışmalar.
müvekkilime ait 96 dönümlük tarlanın 6110 m2 li kısmına 1981 yılında TEK genel müdürlüğü lehine daimi irtifak hakkı tesisi yapılmış lakin müvekkilim kendisinin olaydan yeni haberi olduğunu ve kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını söylüyor.
1- nasıl bir yol izleyebilirim
2- burada hak düşürücü süre gerçekleşmiş gibi görünüyor, herhangi bir talepte bulunabilir miyim
Şimdiden Teşekkürler
Old 07-02-2018, 18:29   #11
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Aydntlcn
Müvekkilime ait 96 dönümlük tarlanın 6110 m2 li kısmına 1981 yılında TEK genel müdürlüğü lehine daimi irtifak hakkı tesisi yapılmış lakin müvekkilim kendisinin olaydan yeni haberi olduğunu ve kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını söylüyor.1- nasıl bir yol izleyebilirim2- burada hak düşürücü süre gerçekleşmiş gibi görünüyor, herhangi bir talepte bulunabilir miyim
Kamulaştırma K.nun 05.05.2001 tarihindeki 4650 sayılı kanunla değişikliğinden önceki 25.madde hükmüne göre ; " kamulaştırma işlemi mal sahibi için 13 üncü madde uyarınca yapılan tebligatla başlar.Mülkiyetin idareye geçmesi ise ,kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesi (yani usulüne uygun tebligat yapılıp 30 günlük idari yargıya başvuru süresinin geçmesi veya idari yargıda dava açılmış ise ret kararının kesinleşmesi ) ile olur. " Yerleşen yargısal kararlara göre , tapuda ferağ verilmesi veya bedele yönelik dava açılması da tebligat yerine geçer.

Bu açıklama çerçevesinde,

1.) Tapu malikine usulüne uygun tebligat yapılmış veya tebligat yerine geçen ferağ verilmesi yada dava açılması işlemi yapılarak 30 günlük dava süresi geçirilmiş yahut dava açılıp kaybedilmiş ise mülkiyet idareye geçmiş olacağından şimdi herhangi bir dava açılamaz.(Tapu malikinin adresinin meçhul kalması durumunda ilanen tebligat yapılması ihtimal dahilinde olduğundan tebligat hususunun idareden araştırılması yararlı olur.)

2.) Tapu malikine usulüne uygun tebligat yapılmamış veya tebligat yerine geçen tapuda ferağ yada dava açılması işlemleri yapılmamış ise ortada tamamlanan bir kamulaştırma bulunmadığından mal sahibi kamulaştırmasız el atma davası açabilir.

3.) 30 günlük hak düşürücü süreye yukarıda değinilmiştir. 20 yıllık hak düşürücü süreye gelince , kamulaştırmasız el atma davaları Kamulaştırma K.m.38' ile 20 yıllık hak düşürücü süreye tabi iken Anayasa mahkemesinin 04.11.2003 tarihinde yürürlüğe giren kararı ile madde iptal edilmiş böylece 04.11.1983 tarihinden sonraki el atmalar hak düşürücü sürenin kapsamı dışında kalmıştır. 04.11.1983 den önceki el atmalar yönünden Anayasa mahkemesi kararlarının geriye yürümezliği esasına göre kanun boşluğu doğmuştur.

4.) Bu kanun boşluğunu gidermek amacı ile kanuna eklenen geçici 6.madde ile 09.10.1956 ila 04.11.1983 arası kamulaştırmasız el atmalarda (ki soruda geçen 1981 yılındaki el atma bu guruba girmektedir) uzlaşma usulüne tabi tutularak taşınmaz malikine bedel davası açma hakkı tanınmıştır.

SONUÇ:Tapu malikine usulüne uygun kamulaştırma tebligatı yapılmamış veya tapuda ferağ verme ,bedel davası açma şeklinde tebligat yerine geçen işlemler yapılmamış böylece 30 günlük dava açma hakdüşürücü süresi geçirilmemiş ise , ortada tamamlanmayan kamulaştırma ve kamulaştırmasız el atma durumu bulunduğundan ;1981 yılındaki el atma için Kamulaştırma K.Geçici 6.maddesine göre önce uzlaşma yoluna gidilmesi şartı ile adli yargıda bedele yönelik dava açılabileceği kanısındayım.
Old 08-02-2018, 08:46   #12
avsafran

 
Varsayılan

adli yargıda açılmalı, kamulaştırmasız el atma ve değer tespiti.
Old 08-02-2018, 09:51   #13
Aydntlcn

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım. Cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Anayasa mahkemesinin KK. m38 hak düşürücü süre ile ilgili 2003 tarihli kararından sonra 2010 temmuz ayında yeni bir düzenleme yapıldığı ve buna göre 2003 yılından önce hak düşürücü süreyi geçirenlerin de dava açabileceği şeklinde bir meslektaşımızın cevabını forumda görmüştüm. Lakin bu yönde bir düzenlemeyi bulamadım. Bu konuda acaba bir düzenleme mevcut mu? Cevaplardan, böyle bir düzenleme olmasa dahi Tedaştan irtifak bedelini talep edebileceğimizi, ödemedikleri taktirde dava yoluna gidip bedeli alabileceğimizi düşündüm. Tekrardan teşekkürler!
Old 08-02-2018, 10:11   #14
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Anayasa mahkesinin iptal kararından sonra 2010 yılında yapılan düzenleme önceki cevabımın 4.bendinde yazılı olduğu gibi Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 6.maddedir.
Bu maddenin son şekli aşağıda yazılı olduğu gibidir.Anılan madde hükmüne göre 1981 yılındaki kamulaştırmasız el atma için uzlaşma yoluna başvuru şartı ile adli yargıda bedel davası açılması mümkündür.

Alıntı:
Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti(1)
Geçici Madde 6 – (Ek: 18/6/2010-5999/1 md.; Değişik: 24/5/2013-6487/ 21 md.)

Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile
4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis
yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası
olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün
uygulanması dava şartıdır.

İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak
hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına
göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu
Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci
maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden
itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin,
talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.

Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı
çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel
üzerinden yapılabilir.

Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay
içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir
tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil
teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede
bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir
sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin
edilir.

Uzlaşılan bedel, bütçe imkanlarıdâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli
ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz
ödenir.

İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç
ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına
tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya
terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.

Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti
davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.

Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde,
merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve
hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde,ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanlarıile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız
el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar
hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden
dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse
milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara,
idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin
uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin
yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip
istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile
bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde,
uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. (Mülga üçüncü cümle: 20/8/2016-6745/34
md.) Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen
davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez
Old 01-11-2018, 15:37   #15
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Merhabalar. Müvekkilin arsasına TEDAŞ tarafından yaklaşık 5 yıl evvel trafo yapılmış. Müvekkilin arsası 170 m2, Trafo yaklaşık 20 m2 alan üzerinde. Arsanın üzerinden ayrıca teller ve direklerde geçmekte.

Tedaş özelleştirildikten sonra GEDİZ elektrik A.Ş. tarafından elektirik dağıtım işi yürütülmekte. Yani şu an fiili olarak trafoyu kullanan Gediz A.Ş.

1- Öncelikle Men'i müdahale ve ecrimisil; bu olmazsa kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat olmak üzere terditli bir talepte bulunabilir miyiz?

2- Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminatta; taşınmazın tamamı mı yoksa bir el atılan kısım üzerinden mi karar veriliyor?

3- Davayı Hem TEDAŞ hemde GEDİZ A.Ş.'ye mi açmalıyım yoksa sadece TEDAŞ'a mı ? (Tedaş ile Gediz A.Ş. arasında yapılan sözleşmede; hukuki sorumluluğun TEDAŞ'a ait olduğu yazıyor ama bu 3. kişi konumundaki tarafımızı bağlamaz )
Old 01-11-2018, 21:06   #16
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1.) Yukarıda (2) numaradaki yazımızda belirttiğimiz gibi "16.05.1956 T. 1/6 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uygulanır.Tapu maliki, el koyan kurum aleyhine kal suretiyle müdahalenin önlenmesi davası açabileceği gibi, eylemli duruma razı olup, bedel talep edebilir. " Burada davacının terditli dava açma hakkı değil, tercih hakkı söz konusudur. Davacı isterse müd.önl.davası açabileceği gibi isterse eylemli duruma razı olarak bedel talep edebilir. Her iki talep asıl talep niteliğinde olup her ikisinin de dayandığı vakıalar ve hukuki sebepler aynıdır. Davacı zorunlu olarak taleplerden birisini tercih etmelidir.Taleplerden birisinin reddi halinde diğerinin de aynı sebeple ret edileceği açıktır.Esasen dava terditli açılsa dahi hakim hangisini tercih edeceğini sorarak davayı İçt.Brk.K.na uygun hele getirecektir.Bu nedenle dava terditli değil taleplerden birisi tercih edilerek açılmalıdır. Müdahalenin önlenmesi davasında kararın infazında güçlükler doğabileceğinden bence bedel davası tercih edilmelidir.

2.) Yine (2) numaradaki yazımızda ifade edildiği gibi "Taşınmazın tamamının elektrik hattı geçmeden önceki değeri ile geçtikten sonraki değeri arasında oluşan fark irtifak bedelidir" Dolayısı ile irtifak hesaplanmasında taşınmazın tamamındaki değer düşüklüğü dikkate alınır.Bu konuda etraflı açıklama aşağıdaki kararda yer almıştır.

3.) Husumet konusunda,sözleşmedeki hükmün dikkate alınacağı aşağıdaki kararda belirtilmiştir.

T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/11863
K. 2016/10127
T. 27.6.2016


1-Davacılar vekili tarafından, el atma tarihi olarak 1990-2001 yılları olarak beyan edildiğine göre ve TEDAŞ ile AEDAŞ arasında imzalanmış olan ve dosyada mevcut 24.07.2006 tarihli sözleşmenin 7.4. maddesindeki "Dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir." şeklindeki düzenleme nedeniyle, el atma ve işletme hakkı devir sözleşmesinin tarihine göre sorumluluğun TEDAŞ' a ait olduğu düşünülmeden ve TEDAŞ davaya dahil edilip, taraf teşkilinin sağlanmasından sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan kamulaştırmasız el atmadan davalı AEDAŞ'ın sorumlu tutulması,

2-Kamulaştırma Yasasının 11. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde kamulaştırma bedeli, bu kamulaştırma nedeniyle taşınmazın tamamında oluşacak değer düşüklüğüdür. Başka bir deyişle taşınmazın kamulaştırma öncesindeki değeri ile irtifakın geçmesinden sonraki değeri arasındaki fark kamulaştırma bedelidir. Bu bedel taşınmazın büyüklüğüne, kullanma biçimine, arsa ya da tarım arazisi oluşuna, irtifakın niteliği ile geçtiği yer ve kapladığı alana göre yüzde olarak belirlenir ve irtifakın taşınmazda doğurduğu bu değer düşüklüğü oranına göre kamulaştırma bedeli bulunur. Ayrıca Yargıtay uygulamalarında üzerinde irtifak hakkı kurulmuş olan taşınmazda bu irtifak nedeniyle oluşacak değer düşüklüğünün en fazla ( taşınmazın cins ve niteliğine göre uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum yoksa ) irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazide % 35'i, arsada ise % 50'si oranında olacağı kabul edilmektedir. Açıklanan bu esaslar gözönünde tutulduğunda irtifak kamulaştırmasından dolayı arsa olarak değerlendirilen dava konusu taşınmazda oluşacak değer düşüklüğü oranının en fazla %3,7 olması gerekirken %4,5 alınmak suretiyle değer belirleyen rapora göre hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Old 02-11-2018, 11:25   #17
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
1.) Yukarıda (2) numaradaki yazımızda belirttiğimiz gibi "16.05.1956 T. 1/6 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararı uygulanır.Tapu maliki, el koyan kurum aleyhine kal suretiyle müdahalenin önlenmesi davası açabileceği gibi, eylemli duruma razı olup, bedel talep edebilir. " Burada davacının terditli dava açma hakkı değil, tercih hakkı söz konusudur. Davacı isterse müd.önl.davası açabileceği gibi isterse eylemli duruma razı olarak bedel talep edebilir. Her iki talep asıl talep niteliğinde olup her ikisinin de dayandığı vakıalar ve hukuki sebepler aynıdır. Davacı zorunlu olarak taleplerden birisini tercih etmelidir.Taleplerden birisinin reddi halinde diğerinin de aynı sebeple ret edileceği açıktır.Esasen dava terditli açılsa dahi hakim hangisini tercih edeceğini sorarak davayı İçt.Brk.K.na uygun hele getirecektir.Bu nedenle dava terditli değil taleplerden birisi tercih edilerek açılmalıdır. Müdahalenin önlenmesi davasında kararın infazında güçlükler doğabileceğinden bence bedel davası tercih edilmelidir.

2.) Yine (2) numaradaki yazımızda ifade edildiği gibi "Taşınmazın tamamının elektrik hattı geçmeden önceki değeri ile geçtikten sonraki değeri arasında oluşan fark irtifak bedelidir" Dolayısı ile irtifak hesaplanmasında taşınmazın tamamındaki değer düşüklüğü dikkate alınır.Bu konuda etraflı açıklama aşağıdaki kararda yer almıştır.

3.) Husumet konusunda,sözleşmedeki hükmün dikkate alınacağı aşağıdaki kararda belirtilmiştir.

T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/11863
K. 2016/10127
T. 27.6.2016


1-Davacılar vekili tarafından, el atma tarihi olarak 1990-2001 yılları olarak beyan edildiğine göre ve TEDAŞ ile AEDAŞ arasında imzalanmış olan ve dosyada mevcut 24.07.2006 tarihli sözleşmenin 7.4. maddesindeki "Dağıtım faaliyetinin TEDAŞ tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu TEDAŞ'a aittir." şeklindeki düzenleme nedeniyle, el atma ve işletme hakkı devir sözleşmesinin tarihine göre sorumluluğun TEDAŞ' a ait olduğu düşünülmeden ve TEDAŞ davaya dahil edilip, taraf teşkilinin sağlanmasından sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan kamulaştırmasız el atmadan davalı AEDAŞ'ın sorumlu tutulması,

2-Kamulaştırma Yasasının 11. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde kamulaştırma bedeli, bu kamulaştırma nedeniyle taşınmazın tamamında oluşacak değer düşüklüğüdür. Başka bir deyişle taşınmazın kamulaştırma öncesindeki değeri ile irtifakın geçmesinden sonraki değeri arasındaki fark kamulaştırma bedelidir. Bu bedel taşınmazın büyüklüğüne, kullanma biçimine, arsa ya da tarım arazisi oluşuna, irtifakın niteliği ile geçtiği yer ve kapladığı alana göre yüzde olarak belirlenir ve irtifakın taşınmazda doğurduğu bu değer düşüklüğü oranına göre kamulaştırma bedeli bulunur. Ayrıca Yargıtay uygulamalarında üzerinde irtifak hakkı kurulmuş olan taşınmazda bu irtifak nedeniyle oluşacak değer düşüklüğünün en fazla ( taşınmazın cins ve niteliğine göre uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum yoksa ) irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazide % 35'i, arsada ise % 50'si oranında olacağı kabul edilmektedir. Açıklanan bu esaslar gözönünde tutulduğunda irtifak kamulaştırmasından dolayı arsa olarak değerlendirilen dava konusu taşınmazda oluşacak değer düşüklüğü oranının en fazla %3,7 olması gerekirken %4,5 alınmak suretiyle değer belirleyen rapora göre hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.


Üstad öncelikle doyurucu ve ayrıntılı açıklamanız için çok ama çok teşekkür ederim.


1- Ben sizin açıklamalarınızdan davanın sadece TEDAŞ'a yani idareye açılması gerektiği sonucunu çıkarıyorum. Doğru mudur?

2- Aşağıya eklediğim kararda ecrimisil ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının birlikte açılabileceğine karar verilmiş. Sizin görüşünüz nedir?

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

E. 2008/5-243

K. 2008/246

T. 12.3.2008

• KAMULAŞTIRMASIZ ELATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Mal Sahibinin El Koymaya Dayalı Tazminat Davası İle Birlikte Dava Tarihinden Geriye Doğru Ecrimisil Davası Açabileceği - Taşınmazın Yer Bedeli İle Birlikte İdareden Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği )

• ECRİMİSİL ( Mal Sahibinin El Koymaya Dayalı Tazminat Davası İle Birlikte Dava Tarihinden Geriye Doğru Ecrimisil Davası Açabileceği - Taşınmazın Yer Bedeli İle Birlikte İdareden Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği )

4721/m.908, 995

ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkindir. Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında, dava tarihine göre belirlenen taşınmaz bedelinin tahsiline ve bu tarih itibariyle faize hükmedildiğinden; mal sahibinin el koymaya dayalı tazminat davası ile birlikte, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil davası açabileceği taleple bağlı kalınarak ecrimisil belirlenip, taşınmazın yer bedeli ile birlikte idareden tahsiline karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davacının ecrimisil isteminin reddi ile kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat yönünden davanın kabulüne dair verilen 16.02.2006 gün ve 2005/99 E. 2006/29 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 08.06.2006 gün ve 2006/3968 E. 6997 K. sayılı ilamı ile;

( ... Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın bedel istemi yönünden kabulüne, ecrimisil istemi yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir.

Ancak;

1- Değerlendirme tarihi olan 2005 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenilip, emsal taşınmazın, dava konusu taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması,

2- Tazminat ve ecrimisil davasının birlikte açılması mümkündür. Ancak, dava konusu taşınmaza davalı idarenin ne şekilde el atmış olduğu ve fiili el atma tarihi kesin olarak tespit edilerek, taşınmaz arsa vasfında kabul edildiğine göre, ecrimisile hükmedilebilmesi için taşınmazın bulunduğu mevkiideki diğer arsaların, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içerisinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle tespit edilmesi, varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek yalnız bu yönden mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, tazminat yada ecrimisil istemi seçimlik olduğundan bahisle ecrimisil isteminin reddine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacılar vekili; müvekkillerinin tapuda kayden paydaşı oldukları 689 ada 77 parsel sayılı taşınmaza davalı idarenin kısmen yola kalbetmek suretiyle kamulaştırmasız el koyduğunu, arta kalan bölümün ise ekonomik olarak bir değer arz etmediği gibi kullanılamaz vaziyette bulunduğunu, bu itibarla toplam 193 m2 yüzölçümündeki taşınmaz için 19.300.000.000 TL kamulaştırmasız el koyma karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini; ayrıca, taşınmazın davalı idarece haksız olarak kullanılmasından kaynaklanan 2.000.000.000 TL ecrimisilin de davalıdan tahsili gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla, taşınmazın el atılan bölümünün dava tarihindeki değeri 19.300.000.000 TL'nin ve dava tarihinden geriye doğru beş yıl için 2.000.000.000 TL ecrimisilin en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; dava konusu taşınmazın fiilen yol olarak kullanılması nedeniyle asfaltlanmış olmasına rağmen müvekkili idarenin sahiplenme kastının bulunmadığını, talep edilen miktarın çok yüksek olduğunu, esasen kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat talebi ile birlikte ecrimisil talebinde bulunulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, kamulaştırmasız el koyma karşılığı tazminat miktarı yönünden arsa niteliğindeki taşınmaza emsal mukayesesi sonucu değer biçen bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve "tazminat yada ecrimisil istemlerinin seçimlik olduğu, taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenen bedeline hükmedilmesi durumunda artık ecrimisile ilişkin davanın dinlenemeyeceği" gerekçesiyle "davacıların kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat isteminin kabulü ile 19.300,00 YTL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, taşınmazın el atılan 118 m2'lik bölümünün yol olarak terkinine ve davacıların ecrimisil talebinin reddine" dair verdiği karar, Özel Dairece yukarı yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkeme, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline yönelik olarak verilen ilk kararın bozma dışında bırakılmış olması nedeniyle kesinleştiğini gerekçe göstererek, bu yönden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına; tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılması olanağının bulunduğuna işaret eden ve ecrimisil hesaplamasına ilişkin araştırmaya sevk eden bozma nedenine karşı ise direnme kararı vermiştir.

1- Bu noktada; öncelikle, metni yukarıda yer alan bozma kararının "Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; Değerlendirme tarihi olan 2005 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenilip, emsal taşınmazın, dava konusu taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulmasıcDoğru görülmemiştir." şeklindeki ( 1 ) nolu bendi karşısında, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz için belirlenen 19.300,00 YTL bedelin davalı idareden tahsiline dair verilen Yerel Mahkeme hükmünün bozma kapsamı dışında bırakılıp bırakılmadığı, dolayısıyla bu hükmün kesinleşmiş olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.

Açıktır ki; Yargıtay, temyiz edilen kararın bir kısmını onayıp, diğer kısmını bozabilir; böyle bir durumda, ortada bir "kısmi onama ve kısmi bozma" kararı bulunacaktır. Böyle bir durumda mahkeme kısmi bozmaya uysa bile, artık hükmün onanan bölümü üzerinde yeni bir inceleme yapamaz ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Baskı, 1984, Cilt: 4, sayfa: 3397-3398 ).

Ancak, öteden beri, Yargıtay Dairelerinin kısmi onama ve kısmi bozma kararı verilmesi gereken durumlarda, gerçekte onanmasına hükmettikleri hüküm bölümü yönünden, sadece ilgili tarafın temyiz itirazlarını reddetmekle yetinip, açık bir onama hükmü kurmadıkları bilinmektedir.

Öğretide, bir davadaki birden fazla talepten bir veya daha fazlası hakkında verilen kararın bozma kapsamı dışında kalması halinde, o karara yönelik açık bir onama hükmü olmasa dahi, ortada kısmi bir bozma ve kısmi bir onama kararının bulunacağı kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, açık bir onama hükmü bulunmasa dahi, salt taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki yerel mahkeme kararına ilişkin temyiz itirazları Yargıtay'ca reddedilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, reddedilen temyiz itirazlarının ilgili bulunduğu karar bölümü onanmış sayılır ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Baskı, 1984, Cilt: 4, sayfa: 3421 ve devamı ).

Bu açıklamalar çerçevesinde somut durum değerlendirildiğinde:

Yerel mahkemenin kamulaştırmasız el koyma tazminatı yönünden ilk hükmü, davacıların dava dilekçesindeki talepleri doğrultusunda, 19.300,00 YTL taşınmaz bedelinin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine ilişkindir. Eş söyleyişle Mahkeme, yargılama sırasında alınan ve taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen bilirkişi raporunun tüm unsurları itibariyle hüküm kurmaya yeterli olduğu kanaatiyle, raporda tespit edilen bedeli hüküm altına almıştır. Bozma kararının ( 1 ) numaralı bendinde, sadece taşınmazın arsa niteliğinde kabulünün ve buna bağlı olarak emsal mukayesesi suretiyle tazminatın hesaplanmasında izlenen yöntemin doğru olduğu belirtilmiş; ardından, bu aşamada bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığı, bu cümleden olarak değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın ve mukayeseye tabi taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden getirtilip emsal ve dava konusu taşınmazların değer farklılık oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi gerektiğine işaretle, hüküm eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur.

Görüldüğü gibi; Yerel Mahkemenin kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline dair verdiği ilk karar onanmadığı gibi, davacıların bu karara yönelik temyiz itirazlarının da reddedilmediği; aksine, eksik incelemeye dayalı olarak açıkça bozulduğu anlaşıldığından, tazminata yönelik kararın bozma kapsamı dışında bırakıldığından ve bu yönün kesinleştiğinden söz edilmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla Mahkemenin, bozma kararı üzerine uyma yada direnme kararı vererek, davacıların tazminat talebi hakkında yeniden hüküm kurması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, bozma kararından sonra HUMK.nun 429. maddesine göre tarafların anılan bozma nedenine karşı beyanlarının alınmasından sonra bozmaya uyulup uyulmaması konusunda bir karar vermesi ve davacıların kamulaştırmasız el koyma tazminatına ilişkin talepleri hakkında yeniden hüküm kurması gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu kamulaştırmasız el koyma tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen ilk kararın bozma dışında bırakıldığından ve kesinleştiğinden bahisle bu konuda yeniden hüküm tesisine yer olmadığına dair verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerekir.

2- Direnme hükmüne gelince:

Bozma ilamının ( 2 ) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ilişkin olarak direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının özelliği ve hukuki niteliğinin üzerinde durulmasında yarar vardır.

Bilindiği ve 16.5.1956 gün 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, usulü dairesinde verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşınmazına el konulan kimse, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebilir.

Kamulaştırmasız el atma halinde kamu kurumu, Kamulaştırma Kanununa uygun hareket etmeden, ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Bu bakımdan dava, mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır ( 11.2.1959 gün E:1958/17, K:1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden ).

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabul edilebilmesi için, kamulaştırma ile el koyma yetkisi kendisine tanınmış olan gerçek veya özel ve kamu tüzelkişiliği olan kimsenin, kamu yararı gerektirdiği için el koymuş olması gerekir ( Ali Arcak-Edip Doğrusöz Kamulaştırmasız Elkoyma Ankara 1992.S:20 ).

Bu itibarla; değer karşılığının istendiği davalarda taşınmaza Devlet ve Kamu Tüzelkişileri tarafından kamu yararına lüzumlu işlere tahsis edilmek üzere el konulması söz konusudur.

Şu durumda; idarenin kamu yararı için taşınmaza el atması haksız fiil niteliğini haiz bulunmakla birlikte kamulaştırmasız el konulan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin bir davada, değer biçme esasları yönünden Kamulaştırma Kanununun ilgili maddelerinin resen uygulanması gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır ( YHGK.nun 01.03.2006 gün ve E:2006/5-54 K:2006/31 sayılı kararı ).

Burada önemle vurgulanmalıdır ki; 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki niteliği esas alınarak dava tarihindeki değeri olacaktır.

Eş söyleyişle, mal sahibinin, kamulaştırmasız el koyma karşılığının tahsili talebiyle açtığı bir davada, taşınmazın el koyma tarihi itibariyle değeri değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu dava tarihindeki değeri belirlenerek, bu bedelin idareden tahsiline karar verilecektir.

Öte yandan; Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda açıkça söz edilmeyen "ecrimisil" deyimi, Eski Hukuktan gelen bir alışkanlıkla uygulamada, haksız zilyedin ödemesi gereken kullanma ( veya işgal ) tazminatı anlamında kullanılmaktadır.

Ecrimisili konu alan 09.12.2931 gün ve 23/44 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda zamanaşımı yönünden sonuca ulaşılmış, ancak ecrimisilin anlamı, niteliği ve koşulları yönünden açıklama yapılmamıştır. 25.05.1938 gün ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda, ecrimisil davalarında Borçlar Kanununun 126. maddesi gereğince beş senelik zamanaşımının uygulanacağı belirtilmiştir.

Yine, 8.3.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda "Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığı" sonucuna varılmıştır.

Nihayet 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile de ecrimisil, tazminat olarak nitelendirilmiştir. Bu kararın gerekçesinin V inci bendinde "işgal tazminatı davalarının hususi bir şekli olan ecrimisil davalarının beş yılda zamanaşımına uğrayacağı esasını benimsemiş bulunan içtihadı birleştirme kararının henüz baki" olduğu açıklanmış ve ecrimisil davalarının Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine ( TMK m.995 ) dayanan bir tazminat davası olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda anılan 8.3.1950 gün ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından önce ecrimisil konusunda verilmiş bulunan 09.12.1931 günlü ve 23/44 sayılı ve yine 25.05.1938 gün ve 29/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında, ecrimisil sözünün tazminat anlamında kullanılmış olduğu bu kararların yazılışlarından anlaşıldığı gibi, 4.6.1958 günlü ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinin V inci bendinde de ecrimisil davalarının Medeni Kanunun 908. maddesine dayanan bir tazminat davası olduğu hiçbir şüpheye yer bırakılmayacak şekilde vurgulanmıştır.

O halde bir malın haksız yere kullanılması sebebiyle istenilen alacağın Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine ( TMK m.995 ) dayanan bir tazminat alacağı olduğu ve taraflar arasında akit bulunmaması nedeniyle bu tazminatın haksız fiilden doğan bir tazminat niteliğinde bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Tüm bu anlatılanların ortaya koyduğu sonuç şudur:

Kamulaştırma kararı almadan veya kamulaştırma işlemlerini tamamlamadan taşınmaza el koymuş bulunan idare, haksız işgalci konumundadır. Taşınmaz mal maliki idarenin bu fiili durumuna razı olup, bedeli mukabilinde taşınmazın mülkiyetini idareye devretme iradesini ortaya koyduğu, eş söyleyişle kamulaştırmasız el koyma karşılığının tahsili talebiyle dava açtığı tarihe kadar taşınmaza el atması haksız fiil niteliğindedir. Öyleyse idare, ecrimisil ödemelidir.

Kısaca; kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında, dava tarihine göre belirlenen taşınmaz bedelinin tahsiline ve bu tarih itibariyle faize hükmedildiğinden; mal sahibinin el koymaya dayalı tazminat davası ile birlikte, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil davası açabileceği taleple bağlı kalınarak ecrimisil belirlenip, taşınmazın yer bedeli ile birlikte idareden tahsiline karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılabileceği göz önünde tutularak, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamının ( 2 ) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulması ve dava konusu taşınmaza davalı idarenin ne şekilde el atmış olduğu ve fiili el atma tarihi kesin olarak tespit edildikten sonra, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiideki diğer arsaların dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içerisinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle belirlenmesi ve varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek yalnız bu yönden mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle ecrimisil isteminin reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,

1- Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte yazılı nedenlerle, Yargıtay Özel Dairesince Yerel Mahkemenin kamulaştırmasız el koyma tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen ilk karar bozma dışında bırakılmadığından ve kesinleşmediğinden, bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen hükmün BOZULMASINA,

2- Yukarıda ( 2 ) numaralı bentte ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle, ecrimisile ilişkin direnme kararının BOZULMASINA, 12.03.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 02-11-2018, 19:39   #18
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Musa TAÇYILDIZ
Üstad 1- Ben sizin açıklamalarınızdan davanın sadece TEDAŞ'a yani idareye açılması gerektiği sonucunu çıkarıyorum. Doğru mudur?
2- Aşağıya eklediğim kararda ecrimisil ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının birlikte açılabileceğine karar verilmiş. Sizin görüşünüz nedir?

1.) Doğrudur.Sözleşmedeki hükme göre davanın Tedaş aleyhine açılması gerekir.Bununla beraber temkinli davranılacak olursa husumet hem Tedaş ve hem de Gediz Elkt. aleyhine yöneltilerek müşterek ve müteselsil talepte bulunabilir. Eğer mahkeme bunlardan birisini hasım olarak kabul etmez ise onun hakkında husumetten ret kararı verecektir. Ödenecek vekalet ücreti tarifeye göre maktu ücreti geçmeyecektir.

2.)Kural olarak ,kamulaştırmasız el atmada bedel (tazminat) ile birlikte ecrimisil de talep edilebilir.Bunun için taşınmazın kira geliri getirebilen yerlerden olması ve davacının kullanımına engel olunması gerekir. Trafo yeri plon yeri gibi kısımlarda "kullanıma engel olunma" unsuru mevcut olup , açılacak bedel davasında bu kısım için dava tarihinden geriye doğru , el atma tarihine kadar (zamanaşımına göre 5 yıllık) ecrimisil de talep edilebilir. Fakat tellerin geçtiği irtifak alanında kullanıma engel olama unsuru mevcut değildir. Dolayısı ile irtifak alanı için ayrıca ecrimisil talep edilemez,sadece bedel istenebilir diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kamulaştırmasız el atmada kesinleşme akgnc Meslektaşların Soruları 14 05-10-2016 16:45
kamulaştırmasız el atma ve ecrimisil Av. İsa kargın Meslektaşların Soruları 2 24-07-2007 17:24
Kamulaştırmasız el atma Av.Tevfik TATAR Meslektaşların Soruları 2 15-06-2007 13:15
kamulaştırmasız el atma Burak Demirci Meslektaşların Soruları 2 31-05-2007 19:04
Acil---Kamulaştırmasız El Atma Av.Gülsüm Sezen Meslektaşların Soruları 4 29-03-2007 11:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06401610 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.