Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce haksız feshi ile ilgili özel kanun ve yönetmelilkler nelerdir?

Yanıt
Old 14-05-2013, 16:07   #1
nilgünk

 
Varsayılan belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce haksız feshi ile ilgili özel kanun ve yönetmelilkler nelerdir?

arkadaşlar herkese merhabalar;
Meslek hayatımın ilk davasını almak üzereyim,bana yardımcı olursanız çok sevineceğim;
Müvekkilim özel bir okulda(kolej) çalışıyor,bir yıllık sözleşme yapılıyor,bu bir yıllık sözleşme 625 sayılı özel öğretim kanununa göre belirli süreli sözleşme mi sayılacaktır?
Ayrıca 2 yıllık süre dolmadan işveren tarafından haksız fesih söz konusu . Müvekkilimin 4 aylık ücreti ödenmeden işten çıkarılmış.kıdem ve ihbar tazminatı hakkımın olmadığını biliyorum,bunların dışında ne talep edebilirim??
İşe iade davası açmak için ise en az 30 işçi çalışması gerekiyor,ancak bu işyerinde sadece 29 öğretmen sigortalı çalışıyor,gerçekte kolejde çalışan 50 ye yakın öğretmen olmasına rağmen sadece 29 u sigortalı.kolejin öğretmenleri sigortalı çalıştırma yükümlülüğü de var yani kaçak öğretmen çalıştırıyor,bu durumda işe iade davası açamayacak mıyım?
Arkadaşlar meslek hayatımın ilk davası olacak lütfen bana yardımcı olunuz şimdiden tşk ediyorum,saygılar
Old 15-05-2013, 10:35   #2
Pandekt

 
Varsayılan

Müvekkilinizin sözleşmesi bir yıllık mı iki yıllık mı? İki yıllık süre dolmadan demişsiniz.

Feshin süresinden evvel "haksız" olduğunu ispatlayabilecekseniz bakiye süreye ilişkin ücret alacağınız için dava açabilirsiniz.

Bu halde borçlar yasasının 408 (eski 325.madde) maddesi gereğince bir takım indirimler yapılıyor. Yargıtay kararına göre talep edilmese dahi re'sen yapılması gereken bir indirim. Yasa indirilir diyor, indirilebilir demiyor.
Bu indirimi siz başlangıçta bilemeyeceğiniz için reddedilen kısım kadar karşı vekalet ücreti tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirsiniz, ancak bu halde karşı vekalet ücretine hükmedilemeyeceğine ilişkin yargıtayın kararları var aklınızda olsun.
Old 15-05-2013, 10:57   #3
nilgünk

 
Varsayılan

müvekkilimin sözleşmesi 1 yıllıktır,yukarıda yanlışlıkla 2 yazmışım özür dilerim.

özel kanun ve yönetmelikler var mıdır yani olur da bu kanunları bilmem gerekir hak kaybına uğrarım diye temkin amaçlı soruyorum?

4 aylık maaş alacağımız var,fesih sebebi şu:
öğretmenlerden belirli gün ve hsftaların listesi isteniyor,müvekkilim listeyi idareye teslim ediyor ancak idare listeyi kaybediyor,müvekkilim de o evrak sizin sorumluluğunuzda haksızlık yapıyorsunuz diyor,ancak yine de listeyi tekrar düzenleyebileceğini söylüyor ,idare ile aralarında ufak bir tartışma yaşanıyor ve daha sonra sözlü bildirimle iş akdi feshediliyor,fesih sebebininse daha evvel sözlü olarak birçok uyarı yapılmasına rağmen görevlerin yerine getirilmemesi gösteriliyor.

eski BK.m325'e göre indirim neye göre yapılacak,müvekkilim başka bir yer ile iş sözleşmesi yaparsa kazandığı para mahsup edilecek midir? bahsettiğiniz yargıtay kararını ya da ilgili kararları sunabilir misiniz??

4 aylık alacağım var ayrıca manevi tazminat da talep edeceğim,talebmi neye göre ayarlamalıyım?
Old 15-05-2013, 11:10   #4
omrgnd

 
Varsayılan

Belirli süreli hizmet sözleşmesiyle çalışan işçinin işverenden kıdem tazminatı istemesi mümkündür. Buna göre, belirli süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından yenilenmemesi haklı nedene dayanmıyorsa işçi için kıdem tazminatı hakkı doğacaktır. Öte yandan, belirli süreli iş sözleşmesinde ihbar tazminatından söz edilemez. Zira, ihbar tazminatı sadece belirsiz iş sözleşmelerinde uygulanan bir yaptırımdır.(Yargıtay 9.hd ilke kararları) Bunun dışında işe iade davası açabilmeniz için belirsiz süreli iş sözleşmesi olması lazım. Olayınızda özel öğretmenlerle yapılan iş sözleşmesi var bildiğim kadarıyla bunlar üst üste yapılsa dahi belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşmüyor. İlk davanız hayırlı olsun şimdiden.
Old 15-05-2013, 13:36   #5
Pandekt

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/41289

K. 2009/10185

T. 9.4.2009

• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'nun 43, 44 ve 16l/Son Maddesinden Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Vekalet Ücretinin Takdir Edilemeyeceği )

• VEKALET ÜCRETİ ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'nun 43, 44 ve 16l/Son Maddesinden Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Takdir Edilemeyeceği )

• KISMİ KABUL ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'ndan Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Takdir Edilemeyeceği )

• HAKKANİYET İNDİRİMİ ( Kısmen Reddedilen Miktar Asıl Alacaktan Hakkaniyet ve Takdiri İndirimden Kaynaklanmakta İse Bu Durumda Davalı Yararına Vekalet Ücretine Karar Verilmesi Gerektiği )

818/m.43, 44, 161

1086/m.388, 389, 416, 417, 423

1136/m.164

ÖZET : Davacı, kıdem tazminatı, maaş, izin, fazla çalışma, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yasal, hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeni ile davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Kısmen reddedilen miktar Borçlar Kanunu'nun 43,44 ve 16l/son maddesinden kaynaklanan bir indirim ise, indirim miktarı yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir. Kısmen reddedilen miktar asıl alacaktan hakkaniyet ve takdiri indirimden kaynaklanmakta ise, bu durumda davalı yararına vekalet ücretine karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, maaş, izin, fazla çalışma, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Başbayraktar Taşkın tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir

2- Yargılama giderlerinden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423, Avukatlık Kanununun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin; haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 417. maddesi bu ilkeye dayanmaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. ve 389. maddeleri uyarınca hükmün, taraflara yönelik olarak kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki tarafta vekalet ücretinden sorumlu tutulacak, vekalet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır. ( HUMK. m.416, m.417 )

Vekâlet ücretinin, her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan Avukatlık Ücret Tarifesindeki hükümlere ve oranlara göre belirlenmesi gerekir.

4667 Sayılı Yasa'nın 77. maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinde de "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti ..." biçiminde anılan yasa hükme koşut bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekalet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası'ndaki, "vekalet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır.

Avukatlık ( vekalet ) ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423/6. maddesinde açıkça belirtildiği yargılama giderlerindendir. Vekalet ücreti de, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.

Yasal, hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeni ile davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Kısmen reddedilen miktar Borçlar Kanunu'nun 43,44 ve 16l/son maddesinden kaynaklanan bir indirim ise, indirim miktarı yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir. Kısmen reddedilen miktar asıl alacaktan hakkaniyet ve takdiri indirimden kaynaklanmakta ise, bu durumda davalı yararına vekalet ücretine karar verilmelidir. Dairemizin uygulaması bu yöndedir. ( 22.07.2008 gün ve 2007/10517 Esas, 2008/21746 Karar sayılı ilamımız ).
Mahkemece reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücretinin tahsiline hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HUMK’ nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararda hüküm fıkrasına yeni bir bent eklenerek "davalı lehine 450 YTL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine." yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 09.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2011/41714
KARAR NO : 2011/30113
KONU : Reddedilen kısım için karşı tarafa yükletilecek Avukatlık Ücreti (6100 S. HMK 323. Md.)

Davacı, kıdem ve ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F… tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı 21.07.2006 harç tarihli dilekçesi ile işçilik alacaklarının ödenmediği iddiası ile 33.419,32 TL.sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili bozmadan sonraki 09.06.2011 tarihli oturumda davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili davanın feragat doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın feragat nedeni ile reddine ve davalı lehine 1.100 TL.vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından “davadan deliller toplandıktan sonra feragat edildiğinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilerek temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davadan feragat halinde nisbi vekalet ücretine hükmedilip, edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323 üncü, Avukatlık Kanunu’nun 169 uncu ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1 inci maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır. Konuya ilişkin 6100 sayılı Yasanın 329 uncu maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır. Değinilen Yasanın 330 uncu maddesi uyarınca, vekâlet ücretine yönelik hüküm fıkrasının taraf lehine kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki taraflar ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanarak her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan Avukatlık Ücret Tarifesine göre belirlenmesi gerekir.

4667 sayılı Yasanın 77 nci maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde, tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3 üncü maddesinde de “Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti …” biçiminde anılan yasal hükme paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, gerek Avukatlık Yasası gerekse Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeler, hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun hükümlerini bertaraf edici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekâlet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasasındaki “vekâlet ücreti avukata aittir” biçimindeki düzenleme, hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” biçimindeki kural ile de doğrulanmaktadır.

Avukatlık (vekâlet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1-ç maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesine göre, hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunludur.
Bu nedenle davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekâlet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması gereklidir.

Gerek yasal, gerekse hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekâlet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Dairemiz, önceki kararlarında fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, davanın açıldığı veya ıslah yoluyla dava konusunun artırıldığı aşamada, mahkemece ne oranda ve miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenememektedir. Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak, konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır.
Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi, her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekte, buna karşın Borçlar Kanununun 325/son, 161/son maddeleri ile 43 ve 44. maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine karar verilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden,
DAİREMİZCE ÖNCEKİ UYGULAMADAN VAZGEÇİLMİŞ VE FAZLA ÇALIŞMA, HAFTA TATİLİ İLE ULUSAL BAYRAM VE GENEL TATİL ÜCRETLERİNDEN İNDİRİM YAPILMASI DURUMUNDA, REDDİNE KARAR VERİLEN MİKTAR BAKIMINDAN KENDİSİNİ VEKİLLE TEMSİL ETTİRMİŞ OLAN DAVALI YARARINA AVUKATLIK ÜCRETİNE HÜKMEDİLEMEYECEĞİ KABUL EDİLMİŞTİR. BU İTİBARLA, BORÇLAR KANUNUNUN 43, 44, 161/SON VE 325/SON MADDELERİNİN UYGULANMASINDAN KAYNAKLANMIŞ OLSA DAHİ, KISMEN REDDEDİLEN MİKTAR İÇİN DAVALI YARARINA VEKÂLET ÜCRETİ TAKDİR EDİLEMEZ.

Davadan feragat halinde vekalet ücretinin nasıl hesaplanacağı karar tarihindeki AAÜT.sinin 6.maddesinde düzenlenmiştir.

Somut olayda dava 21.07.2006 tarihinde açılmış,tüm deliller toplanarak davanın kabulüne karar verilmiş,kabul kararı Dairemizce bozulmuş ve bozmadan sonra davadan feragat edilmiştir.
Karar tarihindeki AAÜT.sinin “Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret” 6.maddesinde “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” hükmü yer almaktadır.
Davadan feragat deliller toplandıktan sonradır. Bu nedenle vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanması gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup,bozma sebebi ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HUMK.nun 436/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ:
Hüküm fıkrasındaki vekalet ücretine ilişkin 4.paragraf tamamen çıkartılarak yerlerine;
“Davadan deliller toplandıktan sonra feragat edildiğinden karar tarihindeki AAÜT.sinin 6.maddesi dikkate alınarak hesaplanan 3.781,93 TL.nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine” paragrafının yazılması suretiyle hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi


T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/49479
K. 2012/9378
T. 21.3.2012

• FAZLA ÇALIŞMA ALACAĞINDAN YAPILAN İNDİRİM ( Nedeniyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği )

• PRİM İLE ÇALIŞMA ( İşçilik Alacakları - Prim Ödemesinin Öngörüldüğü Çalışma Biçiminde Fazla Çalışmalar Saat Ücretinin % 150 Zamlı Miktarına Göre Değil Sadece % 50 Zam Nispetine Göre Hesaplanması Gerektiği )

• AVUKATLIK ÜCRETİ ( Fazla Çalışma Alacağından Yapılan İndirim Nedeniyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Hükmedilemeyeceği )

• ZAMLI SAAT ÜCRETİ ( Prim Ödemesinin Öngörüldüğü Çalışma Biçiminde Fazla Çalışmalar Saat Ücretinin % 150 Zamlı Miktarına Göre Değil Sadece % 50 Zam Nispetine Göre Hesaplanması Gerektiği - İşçilik Alacaklarının Tahsili )

4857/m.41,51
818/m.43,44,161/son, 325/son

ÖZET : Fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyecektir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma alacağı saat ücretinin %150 zamlı miktarına göre hesaplanmıştır. Ancak dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacının prim ile çalıştığı sabittir. Bu durumda prim ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.

DAVA : Davacı karşı davalı, ihbar tazminatı alacağının ödetilmesini, davalı karşı davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ücret alacağı, prim alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, asıl davayı kabul etmiş, karşı davayı kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi C. Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A ) Davacı-karşı davalının İsteminin Özeti:

Davacı-karşı davalı işveren, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini haksız olarak sona erdirdiğini ileri sürerek, ihbar tazminatı alacağını istemiştir.

B ) Davalı-karşı davacının İstem ve Cevabının Özeti:

Davalı-karşı davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak sona erdirdiğini ileri sürerek davacı işverenin davasının reddini savunmuş, karşı davası yönünden de kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, izin, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarını istemiştir.

C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davacı-karşı davalı işverenin davasının kabulüne, yine davalı-karşı davacı işçinin fazla çalışma, genel tatil, ücret ve izin alacağı bulunduğundan davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D ) Temyiz:

Kararı taraflar temyiz etmiştir.

E ) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacı-karşı davalı işveren, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini haksız şekilde sona erdirdiğini belirterek ihbar tazminatı talep etmiştir.

Davalı işçi ise bu dosya ile birleşen davasında iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiştir.
Mahkemece iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız olarak sona erdirildiği kabul edilmiştir.
Dosyadaki tanık beyanlarına göre pazarlama işi yapan işçi tarafından Denizli de bir müşteriye yüklüce bir satış yapıldığı, müşteri tarafından bunun karşılığında çek keşide edildiği ancak bunun karşılıksız çıktığı, bunun üzerine şirket müdürü ile işçi arasında tartışma yaşandığı sabittir. Bu durum karşısında iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği ortadadır.
Davacı-karşı davalı işverenin ihbar tazminatı talebinin reddi ile davalı-karşı davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatının kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.

3-Fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 41. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır. İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, sadece kalan yüzde elli kısmı ödenir.

Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.
Fazla çalışma ücretinin son ücrete göre hesaplanması doğru olmayıp, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanması gerekir. Yargıtay kararları da bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 16.2.2006 gün 2006/20318 E, 2006/3820 K. ). Bu durumda fazla çalışma ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmaz. İstek konusu dönemler açısından da ücret miktarlarının tespit edilmesi gerekir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde, bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak buna göre tespiti gerekir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanılması gibi durumlarda, meslek kuruluşundan bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak bir karar verilmelidir.

İşçinin normal çalışma ücretinin sözleşmelerle haftalık kırbeş saatin altında belirlenmesi halinde, işçinin bu süreden fazla, ancak kırkbeş saate kadar olan çalışmaları "fazla sürelerle çalışma" olarak adlandırılır ( İş Kanunu, Md. 41/3 ). Bu şekilde fazla saatlerde çalışma halinde ücret, normal çalışma saat ücretinin yüzde yirmibeş fazlasıdır.

4857 sayılı Yasanın 41. maddesinin dördüncü fıkrası, işçiye isterse ücreti yerine serbest zaman kullanma hakkı tanımıştır. Bu süre, fazla çalışma için her saat karşılığı bir saat otuz dakika, fazla süreli çalışmada ise bir saat onbeş dakika olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin de sözleşmelerle attırılması mümkündür.
Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, fazla çalışma süresince işçinin ürettiği parça veya iş tutarının hesaplanmasında zorluk çekilmeyen hallerde, her bir fazla saat içinde yapılan parçayı veya iş tutarını karşılayan ücret esas alınarak fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma ücreti hesaplanır. Bu usulün uygulanmasında zorluk çekilen durumlarda, parça başına veya yapılan iş tutarına ait ödeme döneminde meydana getirilen parça veya iş tutarları, o dönem içinde çalışılmış olan normal ve fazla çalışma saatleri sayısına bölünerek bir saate düşen parça veya iş tutarı bulunur. Bu şekilde bulunan bir saatlik parça veya iş tutarına düşecek bir saatlik normal ücretin yüzde elli fazlası fazla çalışma ücreti, yüzde yirmibeş fazlası ise fazla sürelerle çalışma ücretidir. İşçinin parça başı ücreti içinde zamsız kısmı ödenmiş olmakla, fazla çalışma ücreti sadece yüzde elli zam miktarına göre belirlenmelidir.
Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi işyerlerinde müşterilerin hesap pusulalarına belirli bir yüzde olarak eklenen paraların, işverence toplanarak işçilerin katkılarına göre belli bir oranda dağıtımı şeklinde uygulanan ücret sistemine "yüzde usulü ücret" denilmektedir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde fazla çalışma ücreti, 4857 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen yönetmelik hükümlerine göre ödenir. İşveren, yüzde usulü toplanan paraları işyerinde çalışan işçiler arasında, Yüzdelerden Toplanan Paraların İşçilere Dağıtılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre eksiksiz olarak dağıtmak zorundadır.
Fazla çalışma yapan işçilerin fazla çalışma saatlerine ait puanları normal çalışma puanlarına eklenir ( Yönetmelik Md. 4/1. ). Yüzdelerden ödenen fazla saatlerde, çalışmanın zamsız karşılığı ile zamlı olarak ödenmesi gereken ücret arasındaki fark ödenir. Zira yüzde usulü ödenen ücret içinde fazla çalışmaların zamsız tutarı ödenmiş olmaktadır. Yapılan bu açıklamalara göre; yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır ( Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K. ). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.

Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K. ). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.

Somut olayda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma alacağı saat ücretinin %150 zamlı miktarına göre hesaplanmıştır. Ancak dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacının prim ile çalıştığı sabittir. Bu durumda prim ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-05-2013, 13:36   #6
Pandekt

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/41289

K. 2009/10185

T. 9.4.2009

• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'nun 43, 44 ve 16l/Son Maddesinden Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Vekalet Ücretinin Takdir Edilemeyeceği )

• VEKALET ÜCRETİ ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'nun 43, 44 ve 16l/Son Maddesinden Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Takdir Edilemeyeceği )

• KISMİ KABUL ( Kısmen Reddedilen Miktar Borçlar Kanunu'ndan Kaynaklanan Bir İndirim İse İndirim Miktarı Yasadan Kaynaklandığından Bu İndirim Nedeni İle Davalı Yararına Takdir Edilemeyeceği )

• HAKKANİYET İNDİRİMİ ( Kısmen Reddedilen Miktar Asıl Alacaktan Hakkaniyet ve Takdiri İndirimden Kaynaklanmakta İse Bu Durumda Davalı Yararına Vekalet Ücretine Karar Verilmesi Gerektiği )

818/m.43, 44, 161

1086/m.388, 389, 416, 417, 423

1136/m.164

ÖZET : Davacı, kıdem tazminatı, maaş, izin, fazla çalışma, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yasal, hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeni ile davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Kısmen reddedilen miktar Borçlar Kanunu'nun 43,44 ve 16l/son maddesinden kaynaklanan bir indirim ise, indirim miktarı yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir. Kısmen reddedilen miktar asıl alacaktan hakkaniyet ve takdiri indirimden kaynaklanmakta ise, bu durumda davalı yararına vekalet ücretine karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, maaş, izin, fazla çalışma, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Başbayraktar Taşkın tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir

2- Yargılama giderlerinden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423, Avukatlık Kanununun 169 ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin; haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması hukukun genel kurallarındandır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yükletilmesine ilişkin 417. maddesi bu ilkeye dayanmaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388. ve 389. maddeleri uyarınca hükmün, taraflara yönelik olarak kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekalet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki tarafta vekalet ücretinden sorumlu tutulacak, vekalet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır. ( HUMK. m.416, m.417 )

Vekâlet ücretinin, her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan ve Adalet Bakanlığı tarafından onaylanan Avukatlık Ücret Tarifesindeki hükümlere ve oranlara göre belirlenmesi gerekir.

4667 Sayılı Yasa'nın 77. maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinde dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3. maddesinde de "Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti ..." biçiminde anılan yasa hükme koşut bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekalet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası'ndaki, "vekalet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır.

Avukatlık ( vekalet ) ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423/6. maddesinde açıkça belirtildiği yargılama giderlerindendir. Vekalet ücreti de, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.

Yasal, hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeni ile davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Kısmen reddedilen miktar Borçlar Kanunu'nun 43,44 ve 16l/son maddesinden kaynaklanan bir indirim ise, indirim miktarı yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyecektir. Kısmen reddedilen miktar asıl alacaktan hakkaniyet ve takdiri indirimden kaynaklanmakta ise, bu durumda davalı yararına vekalet ücretine karar verilmelidir. Dairemizin uygulaması bu yöndedir. ( 22.07.2008 gün ve 2007/10517 Esas, 2008/21746 Karar sayılı ilamımız ).
Mahkemece reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücretinin tahsiline hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HUMK’ nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararda hüküm fıkrasına yeni bir bent eklenerek "davalı lehine 450 YTL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine." yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 09.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2011/41714
KARAR NO : 2011/30113
KONU : Reddedilen kısım için karşı tarafa yükletilecek Avukatlık Ücreti (6100 S. HMK 323. Md.)

Davacı, kıdem ve ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, feragat nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F… tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı 21.07.2006 harç tarihli dilekçesi ile işçilik alacaklarının ödenmediği iddiası ile 33.419,32 TL.sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili bozmadan sonraki 09.06.2011 tarihli oturumda davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili davanın feragat doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davanın feragat nedeni ile reddine ve davalı lehine 1.100 TL.vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından “davadan deliller toplandıktan sonra feragat edildiğinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilerek temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davadan feragat halinde nisbi vekalet ücretine hükmedilip, edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323 üncü, Avukatlık Kanunu’nun 169 uncu ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1 inci maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davada haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Zira, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır. Konuya ilişkin 6100 sayılı Yasanın 329 uncu maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır. Değinilen Yasanın 330 uncu maddesi uyarınca, vekâlet ücretine yönelik hüküm fıkrasının taraf lehine kurulması gerekir. Kural olarak, davada haklı çıkan taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise, vekâlet ücreti diğer yargılama giderleri gibi haksız çıkan taraftan alınarak haklı çıkan tarafa verilir. Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki taraflar ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulacak, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınacaktır.
Vekâlet ücretinin, Adalet Bakanlığı tarafından onaylanarak her yıl Aralık ayında Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan Avukatlık Ücret Tarifesine göre belirlenmesi gerekir.

4667 sayılı Yasanın 77 nci maddesiyle değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesinde, tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olacağı belirtilmiş, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3 üncü maddesinde de “Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekâlet ücreti …” biçiminde anılan yasal hükme paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, gerek Avukatlık Yasası gerekse Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan düzenlemeler, hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun hükümlerini bertaraf edici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin ve yargılama giderlerine dahil bulunan vekâlet ücretinin davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasasındaki “vekâlet ücreti avukata aittir” biçimindeki düzenleme, hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” biçimindeki kural ile de doğrulanmaktadır.

Avukatlık (vekâlet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1-ç maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesine göre, hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunludur.
Bu nedenle davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekâlet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması gereklidir.

Gerek yasal, gerekse hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekâlet ücreti takdir edilip edilmeyeceği önem kazanmaktadır. Dairemiz, önceki kararlarında fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, davanın açıldığı veya ıslah yoluyla dava konusunun artırıldığı aşamada, mahkemece ne oranda ve miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenememektedir. Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak, konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır.
Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi, her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekte, buna karşın Borçlar Kanununun 325/son, 161/son maddeleri ile 43 ve 44. maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine karar verilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden,
DAİREMİZCE ÖNCEKİ UYGULAMADAN VAZGEÇİLMİŞ VE FAZLA ÇALIŞMA, HAFTA TATİLİ İLE ULUSAL BAYRAM VE GENEL TATİL ÜCRETLERİNDEN İNDİRİM YAPILMASI DURUMUNDA, REDDİNE KARAR VERİLEN MİKTAR BAKIMINDAN KENDİSİNİ VEKİLLE TEMSİL ETTİRMİŞ OLAN DAVALI YARARINA AVUKATLIK ÜCRETİNE HÜKMEDİLEMEYECEĞİ KABUL EDİLMİŞTİR. BU İTİBARLA, BORÇLAR KANUNUNUN 43, 44, 161/SON VE 325/SON MADDELERİNİN UYGULANMASINDAN KAYNAKLANMIŞ OLSA DAHİ, KISMEN REDDEDİLEN MİKTAR İÇİN DAVALI YARARINA VEKÂLET ÜCRETİ TAKDİR EDİLEMEZ.

Davadan feragat halinde vekalet ücretinin nasıl hesaplanacağı karar tarihindeki AAÜT.sinin 6.maddesinde düzenlenmiştir.

Somut olayda dava 21.07.2006 tarihinde açılmış,tüm deliller toplanarak davanın kabulüne karar verilmiş,kabul kararı Dairemizce bozulmuş ve bozmadan sonra davadan feragat edilmiştir.
Karar tarihindeki AAÜT.sinin “Davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücret” 6.maddesinde “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” hükmü yer almaktadır.
Davadan feragat deliller toplandıktan sonradır. Bu nedenle vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanması gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup,bozma sebebi ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HUMK.nun 436/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ:
Hüküm fıkrasındaki vekalet ücretine ilişkin 4.paragraf tamamen çıkartılarak yerlerine;
“Davadan deliller toplandıktan sonra feragat edildiğinden karar tarihindeki AAÜT.sinin 6.maddesi dikkate alınarak hesaplanan 3.781,93 TL.nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine” paragrafının yazılması suretiyle hükmün bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi


T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/49479
K. 2012/9378
T. 21.3.2012

• FAZLA ÇALIŞMA ALACAĞINDAN YAPILAN İNDİRİM ( Nedeniyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği )

• PRİM İLE ÇALIŞMA ( İşçilik Alacakları - Prim Ödemesinin Öngörüldüğü Çalışma Biçiminde Fazla Çalışmalar Saat Ücretinin % 150 Zamlı Miktarına Göre Değil Sadece % 50 Zam Nispetine Göre Hesaplanması Gerektiği )

• AVUKATLIK ÜCRETİ ( Fazla Çalışma Alacağından Yapılan İndirim Nedeniyle Reddine Karar Verilen Miktar Bakımından Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Yararına Hükmedilemeyeceği )

• ZAMLI SAAT ÜCRETİ ( Prim Ödemesinin Öngörüldüğü Çalışma Biçiminde Fazla Çalışmalar Saat Ücretinin % 150 Zamlı Miktarına Göre Değil Sadece % 50 Zam Nispetine Göre Hesaplanması Gerektiği - İşçilik Alacaklarının Tahsili )

4857/m.41,51
818/m.43,44,161/son, 325/son

ÖZET : Fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyecektir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma alacağı saat ücretinin %150 zamlı miktarına göre hesaplanmıştır. Ancak dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacının prim ile çalıştığı sabittir. Bu durumda prim ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.

DAVA : Davacı karşı davalı, ihbar tazminatı alacağının ödetilmesini, davalı karşı davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma, izin, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ücret alacağı, prim alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, asıl davayı kabul etmiş, karşı davayı kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi C. Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A ) Davacı-karşı davalının İsteminin Özeti:

Davacı-karşı davalı işveren, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini haksız olarak sona erdirdiğini ileri sürerek, ihbar tazminatı alacağını istemiştir.

B ) Davalı-karşı davacının İstem ve Cevabının Özeti:

Davalı-karşı davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak sona erdirdiğini ileri sürerek davacı işverenin davasının reddini savunmuş, karşı davası yönünden de kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, izin, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarını istemiştir.

C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu gerekçesiyle davacı-karşı davalı işverenin davasının kabulüne, yine davalı-karşı davacı işçinin fazla çalışma, genel tatil, ücret ve izin alacağı bulunduğundan davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D ) Temyiz:

Kararı taraflar temyiz etmiştir.

E ) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davacı-karşı davalı işveren, davalı-karşı davacı işçinin iş sözleşmesini haksız şekilde sona erdirdiğini belirterek ihbar tazminatı talep etmiştir.

Davalı işçi ise bu dosya ile birleşen davasında iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak sona erdirildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı talep etmiştir.
Mahkemece iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız olarak sona erdirildiği kabul edilmiştir.
Dosyadaki tanık beyanlarına göre pazarlama işi yapan işçi tarafından Denizli de bir müşteriye yüklüce bir satış yapıldığı, müşteri tarafından bunun karşılığında çek keşide edildiği ancak bunun karşılıksız çıktığı, bunun üzerine şirket müdürü ile işçi arasında tartışma yaşandığı sabittir. Bu durum karşısında iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği ortadadır.
Davacı-karşı davalı işverenin ihbar tazminatı talebinin reddi ile davalı-karşı davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatının kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.

3-Fazla çalışma ücretlerinin hesabı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 41. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır. İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, sadece kalan yüzde elli kısmı ödenir.

Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.
Fazla çalışma ücretinin son ücrete göre hesaplanması doğru olmayıp, ait olduğu dönem ücretiyle hesaplanması gerekir. Yargıtay kararları da bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 16.2.2006 gün 2006/20318 E, 2006/3820 K. ). Bu durumda fazla çalışma ücretlerinin hesabı için işçinin son ücretinin bilinmesi yeterli olmaz. İstek konusu dönemler açısından da ücret miktarlarının tespit edilmesi gerekir. İşçinin geçmiş dönemlere ait ücretinin belirlenememesi halinde, bilinen ücretin asgari ücrete oranı yapılarak buna göre tespiti gerekir. Ancak işçinin işyerinde çalıştığı süre içinde terfi ederek çeşitli unvanlar alması veya son dönemlerde toplu iş sözleşmesinden yararlanılması gibi durumlarda, meslek kuruluşundan bilinmeyen dönemler için ücret araştırması yapılmalı ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirmeye tabi tutularak bir karar verilmelidir.

İşçinin normal çalışma ücretinin sözleşmelerle haftalık kırbeş saatin altında belirlenmesi halinde, işçinin bu süreden fazla, ancak kırkbeş saate kadar olan çalışmaları "fazla sürelerle çalışma" olarak adlandırılır ( İş Kanunu, Md. 41/3 ). Bu şekilde fazla saatlerde çalışma halinde ücret, normal çalışma saat ücretinin yüzde yirmibeş fazlasıdır.

4857 sayılı Yasanın 41. maddesinin dördüncü fıkrası, işçiye isterse ücreti yerine serbest zaman kullanma hakkı tanımıştır. Bu süre, fazla çalışma için her saat karşılığı bir saat otuz dakika, fazla süreli çalışmada ise bir saat onbeş dakika olarak belirlenmiştir. Bu sürelerin de sözleşmelerle attırılması mümkündür.
Parça başına veya yapılan iş tutarına göre ücret ödenen işlerde, fazla çalışma süresince işçinin ürettiği parça veya iş tutarının hesaplanmasında zorluk çekilmeyen hallerde, her bir fazla saat içinde yapılan parçayı veya iş tutarını karşılayan ücret esas alınarak fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma ücreti hesaplanır. Bu usulün uygulanmasında zorluk çekilen durumlarda, parça başına veya yapılan iş tutarına ait ödeme döneminde meydana getirilen parça veya iş tutarları, o dönem içinde çalışılmış olan normal ve fazla çalışma saatleri sayısına bölünerek bir saate düşen parça veya iş tutarı bulunur. Bu şekilde bulunan bir saatlik parça veya iş tutarına düşecek bir saatlik normal ücretin yüzde elli fazlası fazla çalışma ücreti, yüzde yirmibeş fazlası ise fazla sürelerle çalışma ücretidir. İşçinin parça başı ücreti içinde zamsız kısmı ödenmiş olmakla, fazla çalışma ücreti sadece yüzde elli zam miktarına göre belirlenmelidir.
Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi işyerlerinde müşterilerin hesap pusulalarına belirli bir yüzde olarak eklenen paraların, işverence toplanarak işçilerin katkılarına göre belli bir oranda dağıtımı şeklinde uygulanan ücret sistemine "yüzde usulü ücret" denilmektedir. Yüzde usulünün uygulandığı işyerlerinde fazla çalışma ücreti, 4857 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen yönetmelik hükümlerine göre ödenir. İşveren, yüzde usulü toplanan paraları işyerinde çalışan işçiler arasında, Yüzdelerden Toplanan Paraların İşçilere Dağıtılması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre eksiksiz olarak dağıtmak zorundadır.
Fazla çalışma yapan işçilerin fazla çalışma saatlerine ait puanları normal çalışma puanlarına eklenir ( Yönetmelik Md. 4/1. ). Yüzdelerden ödenen fazla saatlerde, çalışmanın zamsız karşılığı ile zamlı olarak ödenmesi gereken ücret arasındaki fark ödenir. Zira yüzde usulü ödenen ücret içinde fazla çalışmaların zamsız tutarı ödenmiş olmaktadır. Yapılan bu açıklamalara göre; yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır ( Yargıtay 9.HD. 11.2.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K; Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/25857 E, 2008/20636 K. ). Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.

Dairemizin önceki kararlarında; fazla çalışma ücretlerinden yapılan indirim, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davalı tarafın kendisini avukatla temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi ( Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K. ). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusunu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere fazla çalışma alacağından yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve fazla çalışma alacağından yapılan indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.

Somut olayda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının fazla çalışma alacağı saat ücretinin %150 zamlı miktarına göre hesaplanmıştır. Ancak dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacının prim ile çalıştığı sabittir. Bu durumda prim ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmalar, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Belirli Süreli İş Sözleşmelerinin süresinden önce işverence haksız feshi ve sonuçları karabekir Meslektaşların Soruları 13 14-07-2011 14:11
belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce işverence feshi Av. Özlem Özmen Meslektaşların Soruları 5 06-05-2010 10:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04857612 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.