Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

şirkette çift imza yetkisi - tek imzalı işlem dolandırıcılık suçu oluşturur mu?

Yanıt
Old 31-03-2007, 13:52   #1
Brusk

 
Varsayılan şirkette çift imza yetkisi - tek imzalı işlem dolandırıcılık suçu oluşturur mu?

Değerli arkadaşlar bir ticaret şirketinde şirketi temsile yetkili 2 kişi olup bunların birlikte imza zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak şirketi temsille yetkili ortaklar kasıtlı olarak şirket borçlanmalarında tek imza atıp daha sonra bu borcu ödemeyince, icre takibine muhattap oldıklarında hemen takibe itiraz ederek, tek imza ile yapılan borçlanmanın şirketi bağlamayacağını ileri sürüp hemen takibin iptalini merciden talep etmektedirler ve bunu bahse konu şirket alışkanlık derecesine getirmiş durundadır. Böyle bir durum karşısında şirket alacaklıları ne yapabilir, bu hareket dolandırıcılık suçunu oluşturur mu, şirketi sorumlu kılmanın hukuki dayanağı ne olmalıdır......? bu ve benzeri sonuçlara göre sizlserin fikirlerini almak gereği hissettim. şimdiden teşekkür eder işlerinizde kolaylıklar dilerim
Old 01-04-2007, 15:45   #2
Av.Resul

 
Varsayılan

Eğer şirletin dolandırırcrlık kastı ıspatlanırsa Dolandırıcılık fiili oluşur.
Old 01-04-2007, 15:54   #3
Av.Resul

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1988/4733
K. 1989/1789
T. 20.3.1989
• ANONİM ŞİRKET ADINA KEFALET SÖZLEŞMESİ ( Şirketi Tek Başına Temsil Yetkisi Bulunmayan Kişinin Yaptığı )
• TEMSİL YETKİSİ BULUNMAYAN KİŞİNİN ŞİRKET ADINA KEFALET AKDİ YAPMASI ( Şirketin Sorumluluğu )
• ŞİRKETİN SORUMLULUĞU ( Şirketi Tek Başına Temsil Yetkisi Bulunmayan Kişinin Şirket Adına Kefalet Akdi Yapmasında )
6762/m.319,317
ÖZET : Dava konusu kefalet için sözleşmenin yapıldığı tarihlerde şirketi tek başına temsil yetkisi olmayan kişinin imzası şirket için bağlayıcı değildir.

DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: ( 1 )

KARAR : Davacı vekili, müvekkili bankanın, dava dışı ... Otomotiv Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketine senet avansı kredisi kullandırdığını, anılan şirketin borcunu ödememesi üzerine yapılan icra takibine müşterek ve müteselsilen kefil olan davalıların itiraz ettiklerini belirterek, haksız itirazın iptaline, takibin 17.5.1982 tarihi itibariyle % 36 faiz, % 10 iade fonu, % 10 gider vergisi ile birlikte takibine, % 15 inkar tazminatının alacakla birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... Oto A.Ş. vekili cevabında, müvekkili şirketin kayıtlarında böyle bir kefalet kaydının bulunmadığını, taahhütnamede iki imza bulunmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia ve savunmaya, bilirkişi raporuna göre N.T.`nun murahhas aza olarak davalı ... Oto Ticaret Anonim Şirketini tek başına temsile yetkili bulunmasına, bu yetkinin sonradan kaldırılmamış olmasına, taahhütnamelerin imzalandığı tarihlerde bu kişinin murahhas azalığının devam etmesine dayanılarak, itirazın iptaline dair verilen kararın, Dairemizin 18.11.1986 tarihli ilamıyla bu davalı yararına bozulması üzerine, mahkemece, bozmaya uyularak, şirketin bankayla sözleşme yaptığı tarihlerde sözleşmelere tek başına imza atan N.`nin şirketi tek başına temsil etme yetkisi bulunmaması nedeniyle, şirketin bu sözleşmeden doğan bir kefalet borcu bulunmadığı sonucuna varılarak, bu davalı hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki hüküm kesinleştiğinden bu hususta karar ittihazına yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve Dairemizce, bozulan evvelki hüküm sebebiyle davacı taraf karar düzeltilmesi yoluna başvurmuş, bu istemi Yargıtay`ca reddedilmiş ve böylece bozma kararı doğrultusunda davalı yararına müktesep hak meydana gelmiş, davacı taraf mahkemenin son kararına karşı yine aynı sebebe dayanarak temyiz başvurusunda bulunmuş olduğundan davacının temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 20.3.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 01-04-2007, 16:01   #4
Av.Resul

 
Karar 11. HUKUK DAİRESİ+şirketi temsile ilişkin kararı

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/8748
K. 1999/3729
T. 6.5.1999
• ANONİM ŞİRKET ADINA ÇEK KEŞİDE ETME YETKİSİ ( Eski Ortağın Keşide Ettiği Çekten Şirketin Sorumluluğu )
• YÖNETİM KURULUNUN YETKİSİ ( Anonim Şirket Adına Çek Keşide Etme Yetkisi )
• ÇEK KEŞİDE ETME YETKİSİ ( Anonim Şirkette Yönetim Kurulu Üyelerinden Birisi Tarafından Keşide Edilen Çekin Şirket İçin Bağlayıcılığı )
• VEKALETİN İSPATI ZORUNLULUĞU ( Anonim Şirket Adına Çek Keşide Etme Yetkisi Bulunduğunu İddia Eden Ortağın )
6762/m.317,319,321
ÖZET : Gerek ortaklara karşı ve gerekse dış ilişkide anonim şirketin yönetim ve temsil organı yönetim kurulu olup, şirket sözleşmesinde aksine bir hüküm de olmadığına göre, çekleri keşide eden kişinin tek başına şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı kabul edilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki Antalya Asliye 5.Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 4.8.1998 tarih ve 1995/1308-1998/738 sayılı kararın Yargıtay incelemesi duruşmalı olarak davalı ve muk davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için belirlenen 4.5.1999 günde davacı avukatı ğ ile davalı avukatı M gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi S tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalının keşide ettiği 3 adet çek bedeli olan toplam 3.000.000.000 liranın müvekkili çek hamiline ödenmediğini ileri sürerek bu meblağın 16.6.1995 tarihinden itibaren reeskont oranında faizi ile tahsiline ayrıca munzam zararın belirlenerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Birleştirilen E: 1997/506 sayılı dava dosyasında davalı N Döviz ve Altın Ticareti A.Ş. ( önceki ünvanı Derya Döviz Altın Tic. A.Ş. ) vekili, davalı İ tarafından 1995/2476 sayılı icra takip dosyasında takibe konulan 30.6.1995, 30.7.1995 ve 30.8.1995 keşide tarihli toplam üç milyar liralık çeklerle müvekkili şirketin borçlu olmadığını, şirketin defter ve kayıtlarında böyle bir borca rastlanmadığını, çeklerde imzası bulunan kişinin tek başına şirket adına çek imzalamaya, çek keşide etmeye yetkisinin bulunmadığını, şirketin anasözleşmesine göre şirketi temsil ve ilzama yönetim kurulu başkanı ve üyelerden birisinin birlikte imzaları ile yetkili olduğunu, kaldı ki, çek keşidecisi olarak görülen müvekkili şirketin ortaklarının ve yönetim kurulunun 12.4.1995 tarihindeki hisse devirleri nedeniyle keşide tarihlerinden önce değiştiğini, şirketteki hisselerini devreden ortakların ( eski yöneticilerin ) daha önce bankadan aldıkları çek karnelerini kullanarak kendi borçlarını şirkete ödettirmek için yetkisiz çek keşide ettiklerini, sözkonusu çekler nedeniyle müvekkilinin icra takibinde 7.631.381.257 liranın davalıya ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek bu meblağın ödeme tarihinden itibaren reeskont oranında faizi ile birlikte ve %40 kötüniyetin tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleştirilen davanın davalısı İ vekili özetle, dava konusu çekler nedeniyle girişilen icra takibinde, borca ve imzaya itiraz davasının ( Antalya 2. İcra Tetkik Mercii 1996/467 E. ) müvekkili lehine sonuçlandığını ve kesinleştiğini, çekleri imzalayan kişinin vekaletname ile yetkilendirildiğini, çeklerin, şirketin ( tüm payların ) devir tescilinin yapıldığı ve ilan edildiği tarihten önce ve fakat ilerki tarihlerle keşide edildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki kanıtlara göre; davalı şirketin aldığı borç para karşılığında dava konusu çekleri vadeli olarak düzenleyerek verdiği, şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle vadeli çek verme yoluna gittiği, şirketin yeni ortaklara 1.6.1995 tarihinde devredildiği, bu tarihten önce şirket adına çek keşide etme yetkisi verilen M. imzası ile keşide edilip davacı İ.'e verilen çekler nedeniyle şirketin borçlardan sorumlu olduğu, davacının iyiniyetli alacaklı olduğu, çeklerin icra takibinde tahsil edilmiş olması nedeniyle asıl davanın bu yönden konusuz kaldığı, davacı İ'in munzam zararla ilgili iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, 1995/1308 E. sayılı alacak davasının konusuz kaldığına, munzam zarara ilişkin istemin reddine, 1997/506 sayılı ( birleştirilen menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir.

Kararı birleştirilen davanın davacısı Nurkan ( Derya ) Döviz Tic. A.Ş. Vekili temyiz etmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı İ.'in hamili bulunduğu 3 adet çeki davalı anonim şirket adına keşide eden M.'in şirketi borç altına sokmakta temsil yetkisinin bulunup bulunmadığı, bu çekler nedeniyle davalı şirketin borçlu olup olmadığının tespiti noktalarında toplanmaktadır.

Türk Ticaret Kanunu'nun 317. maddesine göre "Anonim Şirket idare meclisi tarafından idare ve temsil olunur". Bu hüküm uyarınca gerek iç ilişkide ortaklara karşı ve gerekse dış ilişkide anonim şirketin yönetim ve temsil organı yönetim kuruludur. TTK. m.321.f.3'e göre de "Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olabilmesi için, aksine esas mukavelede hüküm bulunmadıkça temsil selahiyetli olanların ikisinin imzası kafidir".

Davalı şirketin anasözleşmesinde TTK.nun 321/3 maddesindeki hükmün aksine bir düzenleme bulunmadığı gibi, anonim şirketin yönetim kurulu üyesi olan M.'in şirket tek başına atacağı imza ile bağlayabileceğine ilişkin anasözleşme hükmü bulunmamaktadır. Öte yandan, M. 'in TTK. m.319 ve anasözleşmesinin 8. maddesine göre, murahhas üye olarak ve şirket temsil yetkisine haiz olduğuna ilişkin alınmış, tescil ve ilan edilmiş bir genel kurul veya yönetim kurulu kararı bulunmamaktadır. Yine bu kişinin ticari temsilci olarak atandığına dair bir yönetim kurulu kararı da yoktur.

Bu durumda, TTK.nun 317 ve 321/3. maddeleri gereği davalı anonim şirketin temsil yetkisi yönetim kurulunda olup, şirket adına düzenlenecek evraklarda en az iki yönetim kurulu üyesinin imzasının bulunması gerekir. Davalı şirketin anasözleşmesinin 8. maddesi hükmüne göre de; şirket tarafından verilecek bütün belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için şirket ünvanı altına konulmuş temsil ve ilzama yetkili kişi veya kişilerin imzasını taşıması gerekir. Burada yeniden değinmek gerekirse, şirket yönetim kurulunun TTK.nun 319. maddesi ve anasözleşmenin 8. maddesi uyarınca yetkinin aktarılması ve paylaştırılmasına ilişkin tescil ve ilan edilmiş bir karar yoktur.

O halde dava konusu çekleri keşide eden M.'in tek başına şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığı sonucuna varmak gerekir.

Ancak, temel ilişkide davacı İ.'in iddia edildiği gibi davalı şirkete borç para verdiği kanıtlanabilirse davacının çek bedeli kadar talepte bulunmaya hakkı olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemece davalı şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak verildiği iddia edilen borç ve çeklere ilişkin bir kayıt bulunup bulunmadığı araştırılmalı, davacının ( k.davalı ) buna ilişkin başkaca delilleri varsa değerlendirilmeli ve sonucu çerçevesinde bir karar verilmelidir.

Yukarıda açıklanan hususlar nazara alınmadan mahkemece M.'in vekil olduğuna dair 13.4.1993 tarihli vekaletname ( ki bu tarih vekaletname fotokopisinde el yazısı ile atılmış olup, aslı veya onaylı örneği getirtilerek tereddüt giderilmelidir ) ile şirketi tek başına temsil yetkisinin bulunduğunun kabul edilmesi ve dar yetkili icra tetkik merciinin kararına itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup davalı ( k. davacı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ( karşılık davacı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.000.000 lira avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı ( k. davacı ) şirkete ödenmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 6.5.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 01-04-2007, 16:05   #5
Av.Resul

 
Karar şahsi sorumluluk

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 1998/956
K. 1998/1537
T. 17.2.1998
• ŞİRKETİ TEK BAŞINA TEMSİL VE İLZAMA YETKİLİ OLMAYAN ŞAHSIN ÇEK KEŞİDESİ ( Şahsi Sorumluluk )
• ŞAHSİ SORUMLULUK ( Şirketi Tek Başına Temsil ve İlzama Yetkili Olmayan Şahsın Çek Keşidesi )
• ÇEK KEŞİDE EDEN ŞAHSIN ŞAHSİ SORUMLULUĞU ( Şirketi Tek Başına Temsil ve İlzama Yetkili Değilse )
6762/m.590,690
ÖZET : Senet borçlusu, şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili değil ise, senetten dolayı şahsen sorumlu olacaktır.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddedi içinde temyizen tetkiki Alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 23.1.1998 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 20.8.1996 vade tarihli 15.000.000.- liralık ve 30.10.1996 vade tarihli 20.000.000.- liralık senetlerde ilk ciro lehdara ait bulunmamaktadır. Bu nedenle ciro silsilesinde kopukluk olup takip alacaklısı yetkili hamil değildir. İİK. 170/a-2. maddesi gereğince bu iki senet yönünden takibin iptali sonucu itibariyle doğrudur. Ancak, iptalin dayanağı olan İİK. 170/a-2. maddesinde tazminat öngörülmediğinden alacaklının tazminatla sorumlu tutulması isabetsizdir. 20.6.1996 vade tarihli 15.000.000.- liralık ve 30.9.1996 vade tarihli 15.000.000.- liralık senetlerde ise, borçlu R.A.'nın keşideci şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili olup olmadığı merciinden yöntemince araştırılmamıştır. TTK. 690. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 590. maddesi gereğince R.A. şirketi temsil ve ilzama yetkili değil ise, senetlerden dolayı şahsen sorumlu olacaktır. Gerekli araştırma yapılmaksızın bu senetler yönünden de itirazın kabulü yasaya uygun bulunmamıştır.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 17.2.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 01-04-2007, 16:10   #6
Av.Resul

 
Varsayılan

Yukarıda belirttiğim gibi Şirket yetkilileri gerçekten kötüniyetli olarak bu fiillri gerçekleştiriyorlarsa dolandırıcrlrık kastı var demektir.Dolandırıcılık suçu soyut bir suçtur.Şirket yetkililerinin daha önce yapmış oldukları benzer fiilleri bulup bir dilekçe ile birlikte savcılığa ihbarda bulunmanızı öneririm
Old 01-04-2007, 19:11   #8
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

ticaret sicili açık.dolandırıcılık olması için verilen bilginin denetlenmesi olanağının kaldırılması lazım.böyle bir olasılık olamayacağına göre dolandırıcılık suçu oluşmaz kanaatindeyim.
Old 02-04-2007, 09:14   #9
Brusk

 
Varsayılan

Bana göre dolondırıcılık suçunun unsurları oluşmuştur. Şirketi temsile yetkili kişi çift imza zorunluluğunu bile bile tek başına imzalayıp daha sonra icra takibine muhatap olunca da borca itiraz etmesi böylece karşı tarafı mağdur etmesi dolandırıcılık suçunun ta kendisidir.
Old 02-04-2007, 11:49   #10
av.murat kalkan

 
Varsayılan

TTK gereğince, borçlu şirket borcu kabul etmediği takdirde, tek başına imza eden şahsın sorumlu olacağı esastır. Ancak, bildiğim kadarı ile uygulamada, tek başına imza edilip de şirket tarafından kabul edilmiş çekler varsa bu durumda daha öncesinden muvafakat olduğundan hareketle mahkemeler çek bedelini ödettiriyor. Ayrıca, daha önce böyle bir durum bi arkadaşımın başına geldi ve fakat savcı ile çok kez tartışmasına rağmen dolandırıcılığa döndüremediler olayı. Savcı, burada dolandırıcılık kastı yoktur deyip çıktı işin içinden. O yüzden de, savcının takdirini etkilemek çok önemli bence
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
boş çeke atılan imza ve dolandırıcılık Av. Ahmet GÜÇ Meslektaşların Soruları 13 24-03-2007 16:24
Ölünün Emekli Maaşını çekme suçu - dolandırıcılık ANTEPLİ Meslektaşların Soruları 1 01-03-2007 21:16
El Hareketleri Hakaret Suçu Oluşturur mu? oguzhand0 Hukuk Soruları Arşivi 1 24-01-2007 17:56
Şirket temsilcisinin çift imza ile borçlanması hukukçu42 Meslektaşların Soruları 2 20-09-2006 14:21
Dolandırıcılık Sucu uzunoz Hukuk Soruları Arşivi 1 08-09-2005 21:37


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04240489 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.