Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Boşanma Davası esnasında ölen Eş-TMK Madde 181, Fıkra 2, hk. Temyiz Kararı?

Yanıt
Old 18-01-2007, 11:38   #1
meslektas

 
Varsayılan Boşanma Davası esnasında ölen Eş-TMK Madde 181, Fıkra 2, hk. Temyiz Kararı?

Boşanma Davası esnasında ölen Eşin mirasçıları davaya devam edebiliyor.TMK'nun 181.ci Madde 2.ci Fıkra Hükmü.Bu hususta verilmiş Temyiz veya herhangi bir Mahkeme Kararı olup olmadığı, varsa bunun Tarih ve Numarasının bildirilmesi rica.
Old 18-01-2007, 11:56   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Karar 1

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/14672
K. 2005/17405
T. 12.12.2005
• BOŞANMA DAVASI ( Devam Ederken Ölen Davacının Mirasçılarından Birisinin Davaya Devamı Halinde Verilecek Kararın Kusurun Tespitine Yönelik Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
• DAVACININ BOŞANMA KARARI KESİNLEŞMEDEN ÖLMESİ ( Evlilik Birliğinin Ölümle Sona Ermiş Olacağı-Davacının Mirasçılarından Birisinin Davaya Devamı Halinde Verilecek Kararın Kusurun Tespitine Yönelik Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
• BOŞANMA DAVASINI MİRASÇININ TAKİP HAKKI ( Bu Halde Verilecek Kararın Kusurun Tespitine Yönelik Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi-Evlilik Birliğinin Ölümle Sona Erdiğinin Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
4721/m.181
ÖZET : - Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam edebileceğini kanunen kabul edlimekle birlikte, verilecek kararın yalnızca kusurun tesbitine yönelik olacağını hükme bağlanmıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesi; boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam edebileceğini, verilecek kararın yalnızca kusurun tesbitine yönelik olacağını hükme bağlamıştır. Mahkemece 11.11.2004'te boşanmaya karar verilmiş, verilen karar 7.3.2005'te onaylanmıştır. Kocanın onama kararından önce 5.3.2005'te öldüğü anlaşılmıştır.

Evlilik birliği ölümle sona ermiştir. 7.3.2005 günlü kararı, bozulup kaldırılmadan, mahkemece kendiliğinden yok sayılması isabetsiz ise de, yukarıda açıklanan madde çerçevesinde inceleme yapılıp karar verilmiş olması sonucu itibariyle doğrudur. Bu nedenle de temyiz edilen hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. ( HUMK. md. 438/son )

SONUÇ : Açıklanan sebeple sonucu itibarıyla doğru olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.12.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ :

Davacı koca, boşanma kararı verilmesinden "sonra" ancak onama kararı verilmesinden başka bir anlatımla temyiz davasının görülmesinden "önce" ölmekle evlilik birliği ölümle ve bir mahkeme kararına gerek dahi kalmadan "kendiliğinden" sona ermiştir. O halde Yargıtay incelemesinden önce evlilik birliği "sona erdiğinden" boşanma davası "konusuz" kalmıştır. ( Y 2.HD, 16.09.2003, 7241-11357, Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Kısaltma: GENÇCAN-TMK, Ankara 2004, s. 986 ) Bu açıklama karşısında gerek boşanma hükmü ( Y.2.HD, 27.12.2002, 13667-15100, GENÇCAN-TMK, s. 987 ) ve gerekse ölüler boşanamayacağından ölü kocanın "yokluğunda" yapıldığı anlaşılan Yargıtay incelemesi sonucu, "sona ermiş ve ortada bulunmayan bir evliliğe rağmen" verilen boşanma kararının "onanması kararı" bir sonuç doğurmaz. Kuşkusuz ki davacı koca ölmekle "temyiz davası" bile "konusuz" kalmıştır.

Boşanma davalarında davacı ölü ise temyiz yolu gibi karar düzeltme yolu da sağ eş ya da "mirasçılar huzuruyla" bile kullanılamayacağından "kararın bozulup kaldırılması" olanağı da yoktur. Davacı öldükten sonra sürdürülecek olan dava artık bir "boşanma davası" olmaktan çıkmış ( Ömer Uğur GENÇCAN, "Boşanma Davasının Mirasçılar Tarafından Sürdürülmesi", Manisa Barosu Dergisi, Yıl:21, 2002/1, Sayı:80. Sayfa:51-62. ) "tespite yönelik" TMK. m. 181 f. II hükmü yürürlüğe girmiştir.

Bu sebeplerle yerel mahkeme tarafından TMK. m. 181 f. II hükmüne göre yapılan inceleme sonucu kurulan karar isabetlidir. Hükmün "bu gerekçelerle" onanması görüşünde olduğumdan değerli çoğunluğun yazılı düşüncesine katılmıyorum.
Old 18-01-2007, 11:57   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Karar 2

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/17867
K. 2006/5233
T. 11.4.2006
• BOŞANMA DAVASI ( Ölen Davacının Mirasçısı Davalının Kusurunun Tespiti Yönünden Davaya Devam Etmesi - Devam Eden Dava Boşanma Davası Değil Tespit Davası Olduğu )
• BOŞANMA DAVASI ESNASINDA DAVACININ ÖLMESİ ( Davacının Mirasçısı Davalının Kusurunun Tespiti Yönünden Davaya Devam Etmesi - Devam Eden Dava Boşanma Davası Değil Tespit Davası Olduğu )
• BOŞANMA DAVASINA MİRASÇININ DEVAM ETMESİ ( Davacının Ölümü Nedeniyle Kusurunun Tespiti Yönünden - Devam Eden Dava Boşanma Davası Değil Tespit Davası Olduğu )
• KUSURLULUĞUN TESPİTİ ( Ölen Davacının Mirasçısı Davalının Kusurunun Tespiti Yönünden Davaya Devam Etmesi - Devam Eden Dava Boşanma Davası Değil Tespit Davası Olduğu )
4721/m.181/2
ÖZET : Boşanma davasının açılmasının ardından davacı öldüğü için dava sona ermiştir. Ölen davacının mirasçısı, davalının kusurunun tespiti yönünden davaya devam etmiştir. Devam eden dava boşanma davası değil tespit davasıdır. Davalının kusuru kanıtlanamadığından mahkeme tespit istemini reddetmiştir. Bu nedenle verilen karar kusurun tespitinin reddine münhasırdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Boşanma davası 08.06.2004 tarihinde açılmış, davacı 11.08.2004'te ölmüştür. Bu durumda, evlilik davacının ölümüyle sona ermiştir. Davaya, ölen davacının mirasçısı ( ilk eşinden olma oğlu ) Şükrü, davalının kusurunun tespiti yönünden devam etmiştir. Devam edilen dava boşanma davası değil, boşanmada davalı eşin kusurlu olduğunun saptanmasına yönelik tespit davasıdır. ( TMK md. 181/2 ) Toplanan delillerden; davalının boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusurunun varlığı kanıtlanamamıştır. Mahkemece verilen, davanın reddine dair olan karar; yukarıda açıklanan sebeple kusurun tespiti davasının reddine münhasır olmakla davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( ONANMASINA ), işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-01-2007, 13:14   #4
meslektas

 
Varsayılan

Sayın AV. Suad Ergin, ilginize çok teşekkür ederim.Benim için burada asıl problem. yurd dışında boşanıp da bu Kararın Türkyede Tenfizini yaptıramadan ölen Eşin Mirasçılarının bu Davayı açıp açamıyacağıdır. Biz işbu 181 II'yi buna hukuki bir mesnet olarak göstermek istiyoruz. Bilhassa bu Konuda Temyiz veya Mahkeme Kararları varmı? Görüşünüz nedir? Tekrar çok teşekkürler.
Old 25-06-2012, 12:05   #5
Milano

 
Varsayılan

merhabalar. aynı durum benimde başıma geldi. yerel mahkeme boşanma ve manevi tazminata hükmetti. gerekçeli kararı tebliğe çıkardık. davalı tebligatı aldı ve 15 günlük yasal süre devam ederken müvekkili kaybettik.

şu an usule yönelik birkaç sorum olacaktı. daha önce bu konuda muamele yapmış arkadaşlardan yardımcı olan olursa çok sevinirim.

1-davacının üç tane mirasçısı var.birisi hükümlü,diğerini dosyada tanık olarak dinletmiştik.üçüncü mirasçının davaya dahil olması yeterli olur mu? ayrıca bu kişiden vekalet almam sıkıntı olur mu?

2-boşanma davası ile tarafıma vekalet ücreti çıkmıştı. onu da tahsil edemedik haliyle. bunun yanında manevi tazminata da hükmedilmişti. bu iki kalem için ne yapmam gerekir? mahkemeden bu yönde de karar vermesini mi istemeliyiz?
Old 25-06-2012, 13:29   #6
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Milano
merhabalar. aynı durum benimde başıma geldi. yerel mahkeme boşanma ve manevi tazminata hükmetti. gerekçeli kararı tebliğe çıkardık. davalı tebligatı aldı ve 15 günlük yasal süre devam ederken müvekkili kaybettik.

şu an usule yönelik birkaç sorum olacaktı. daha önce bu konuda muamele yapmış arkadaşlardan yardımcı olan olursa çok sevinirim.

1-davacının üç tane mirasçısı var.birisi hükümlü,diğerini dosyada tanık olarak dinletmiştik.üçüncü mirasçının davaya dahil olması yeterli olur mu? ayrıca bu kişiden vekalet almam sıkıntı olur mu?

2-boşanma davası ile tarafıma vekalet ücreti çıkmıştı. onu da tahsil edemedik haliyle. bunun yanında manevi tazminata da hükmedilmişti. bu iki kalem için ne yapmam gerekir? mahkemeden bu yönde de karar vermesini mi istemeliyiz?

Müvekkiliniz davacı, dava lehine sonuçlandı, kararı tebliğ ettiniz, 15 günlük yasal sürede, müvekkiliniz davacı vefat etti. Peki davalı kararı temyiz etti mi?
Old 25-06-2012, 16:51   #7
Milano

 
Varsayılan

selim bey, davalının şu ana dek kararı temyiz ettiğine ilişkin dosyaya yansımış bir dilekçe ya da beyanı bulunmamaktadır.
Old 25-06-2012, 17:05   #8
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Milano
selim bey, davalının şu ana dek kararı temyiz ettiğine ilişkin dosyaya yansımış bir dilekçe ya da beyanı bulunmamaktadır.

Davalı kararı temyiz etmedi ise, temyiz süresinde davacı müvekkiliniz vefat etse dahi, karar kesinleşir...

İlk sorunuza karşılık; davaya kimseyi dahil etmenize gerek yok, icra aşaması için, mirasçılardan vekalet almanıza gerek vardır.
Old 25-06-2012, 17:12   #9
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

2.HUKUK DAİRESİ
E:2004/4255
K:2004/5175
T:22.04.2004
4721-(MK)/166
ÖZET:Boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmeden koca ölmüştür. Evlilik birliği Ölümle sona erdiğinden davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile evlilik Birliği ölümle sona erdiğinden bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün Bozulması gerekmiştir.
....
KARAR : Boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmeden koca 20.04.2003 tarihinde ölmüştür. Evlilik birliği ölümle sona erdiğinden davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile evlilik birliği ölümle sona erdiğinden bu konuda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Old 25-06-2012, 17:17   #10
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Yargıtay 2. HD daha yeni tarihli olan 13.01.2004, 2003/16642 E. 2004/198 K. Sayılı hükmünde “Boşanan eşler birbirlerinin mirasçısı olamazlar.Boşanmadan önce yapılmış ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları da kaybederler.Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde de yukarıda gösterilen kuralda tatbik edilir.(TMK.mad.181).Bu durumda mahkemece duruşma açılıp,kusurun belirlenmesi ile yetinilmesi ve evlilik ölümle sona erdiğinden boşanma konusunda karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi gerekir.Açıklanan husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” denilmektedir.

Yargıtay 2.HD 2004/691 Esas ve 2004/3993 Karar sayılı hükmünde mahkemece yapılacak iş açıkça belirtilmiştir “davada eşlerden hangisinin daha ziyade kusurlu olduğunun tesbit edilmesinden ibarettir.” O halde yüksek Yargıtay 2.Hukuk Dairesi boşanma davası sürerken ölen davacının mirasçıları ya da mirasçılarından birinin davaya devam etmesi halinde mahkemece yapılacak işin yalnızca davalının “kusurunun” , “daha fazla kusurlu olup olmadığının “, “davalının kusur nispetinin veya kusursuz olup olmadığının saptanması yönünden davaya devam edilerek sonucuna göre karar vermek…” olduğu yönündeki görüşü, giderek yerleşik hale gelen içtihatlarıyla kabul edilmiştir.

BU DURUMDA DAVACININ MİRASÇILARINDAN BİRİ DEVAM EDEBİLECEK,SAYIN MİLANO
Old 26-06-2012, 14:18   #11
Milano

 
Varsayılan

nazife hanım teşekkürler.

davacı mirasçılarından birinin davaya dahil olması yeterli olur ama biz bu kişiden vekalet alabilirmiyiz? vekaletin ölüm halinde sona ereceğini mi düşüneceğiz, yoksa yargıtay'ın bir kararında belirttiği gibi ''işin niteliğinin vekaletin devamını gerektirmesi durumunda vekalet ölümle sona ermez.'' içtihadını mı düşüneceğiz? birinci şık kabul edilecekse vekalet almamda sıkıntı yok. ikinci durumda sanırım alamam. ne yapayım bilemedim.

vekalet ücreti ile manevi tazminatın tahsili olayında ise sadece vekalet ücretini talep edebilirim diye düşünüyorum.
Old 16-07-2013, 15:17   #12
Milano

 
Varsayılan

zamanın ötesinden gelen edit. boşanma kararı aldığımız dosya kesinleşmeden müvekkil vefat etti. vefat eden eşin mirasçıları davaya katılarak davalının kusurluluğunun tespiti yönünde bir talepte bulundu. mahkeme bu talebimizi kabul etmedi ve dosyayı ''temyiz etmememize rağmen'' yargıtay'a gönderdi. yargıtay ise temyiz edilmeyen bir kararı niye gönderip dairemizi meşgul ediyosunuz mealinde bir kararla dosyayı iade etmiş. yasa bu kadar açıkken hala nelerle uğraşıyoruz, aklım almıyor. şimdi ne olacak? boşanma davası devam ederken eşlerden biri vefat etti, yasal mirasçılar davaya katılmak istedi, katılamadı. ne yapılabilir ki şimdi?
Old 16-07-2013, 16:14   #13
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

VII. Miras hakları
Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.

Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır. (Değişik madde 6217 sayılı 31.3.2011 tarihli kanun madde 19)BU BAĞLAMDA HAKLI OLARAK KUSURLULUĞUN TESPİTİ İÇİN DAVAYA DEVAM ETMELİLER,SAYIN MAHKEME KARARI TEMYİZ EDİLMELİYDİ...
Old 28-04-2015, 12:33   #14
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Tenfiz/Tanıma/ Ölen Eş

TMK.181/2 gereğince mirasçının hukuki yararı vardır.

VII. Miras hakları

Madde 181 - Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.

Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

Alıntı:
Yazan meslektas
Sayın AV. Suad Ergin, ilginize çok teşekkür ederim.Benim için burada asıl problem. yurd dışında boşanıp da bu Kararın Türkyede Tenfizini yaptıramadan ölen Eşin Mirasçılarının bu Davayı açıp açamıyacağıdır. Biz işbu 181 II'yi buna hukuki bir mesnet olarak göstermek istiyoruz. Bilhassa bu Konuda Temyiz veya Mahkeme Kararları varmı? Görüşünüz nedir? Tekrar çok teşekkürler.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/2-593
Karar: 2011/726
Karar Tarihi: 30.11.2011


Dava: Taraflar arasındaki <yabancı mahkeme kararının tanınması> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.03.2007 gün ve 2005/374-232 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.12.2009 gün ve 2009/8580-21495 sayılı ilamı ile;

(....Kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. (MÖHUK. md. 52/1)

Dosyaya sunulan veraset ilamına göre, davacının, davalı ile birlikte müteveffa K.......'nin mirasçısı olduğu, bu durumda davacının tenfiz talep etmekte hukuki yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı Yasa dikkate alınarak, delillerin toplanıp sonucu uyarınca karar vermek gerekirken, husumet yönünden davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır....)

gerekçesiyle ve oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Davacı, annesi ile üvey babasının Alman Mahkemesi önünde kesinleşmiş mahkeme kararı ile boşandıklarını, ancak tanıma ve tenfiz işlemleri yapılamadan annesinin öldüğünü iddia ederek Alman Mahkemesi kararının tanınması ve tenfizini istemiştir.

Mahkemece; davacının taraf ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile istem reddedilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle karar bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Alman Mahkemelerinden verilen boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ölen eşin, Türkiye'den alınan veraset ilamına göre, sağ kalan eşiyle birlikte mirasçısı olan davacının; yabancı ülkede kesinleşen boşanma kararının Türkiye'de tanınması ve tenfizini istemekte hukuki yararının bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında işin esasına girilmezden önce; bozma kararı aleyhine olan davalının duruşmaya katılmayıp, herhangi bir beyanda da bulunmaması; davacının da lehine olan bu ilama uyulmasını istemesi durumunda, mahkemece önceki kararda direnilmesine olanak bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak tartışılmıştır.

İlkin belirtmekte yarar vardır ki, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince hakim, Yargıtay özel dairesinin bozma kararı üzerine tarafları çağırıp dinledikten sonra bozmaya uyulup uyulmama konusunda karar verecektir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere hakim kural olarak, bozma kararına uyup uymama bakımından tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı değildir. Serbest davranmak ve bozma kararına karşı direnme kararı vermek hak ve yetkisine sahiptir.

Diğer taraftan, bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bu karara uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa, hakimin resen göz önünde bulundurması zorunlu kamu düzenine ilişkin bir neden de bulunmuyorsa, böyle bir durumda artık hakimin direnme hakkının varlığından söz edilemez, hakim bozmaya uymak zorundadır.

Bunun dışındaki hallerde ise, taraflardan birisinin hazır olup, uyma kararı istemesi; diğer tarafın ise hazır olmaması veya beyanda bulunmaması durumunda mahkemece direnme kararı verilmesi olanaklıdır (Aynı yönde Hukuk Genel Kurulu'nun 04.05.2005 gün ve 2005/19-263 E.- 2005/295 K. sayılı ilamı).

Temyize konu eldeki dosyada da; taraflardan bozma ilamı lehine olan ve duruşmada hazır bulunan taraf buna uyulmasını istemiş olmakla, bozma aleyhine olan diğer tarafın duruşmada hazır olup olmaması, beyanda bulunup bulunmamasına bakılmaksızın, mahkemece direnme kararı verilmesinin olanaklı olduğuna, oybirliği ile karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

İşin esasına gelince:

Davaya konu istem, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin bulunmakla öncelikle, buna ilişkin yasal düzenlemeler ile kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır:

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun(MÖHUK)'un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun 50 ila 57.maddeleri <tenfiz> e, 58 ile 59.maddeleri ise <tanıma>ya ilişkindir.

5718 sayılı Kanunun;

<Tenfiz Kararı> başlıklı 50.maddesinin 1.fıkrasında:

<Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.>

<Tenfiz İstemi> başlıklı 52.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde:

<Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir.."

<Tenfiz Şartları> başlıklı 54.maddesinde:

<(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dahilinde verir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.>

<Tebliğ ve İtiraz> başlıklı 55.maddesinde:

(1) Tenfiz istemine ilişkin dilekçe, duruşma günü ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilir. İhtilafsız kaza kararlarının tanınması ve tenfizi de aynı hükme tabidir. Hasımsız ihtilafsız kaza kararlarında tebliğ hükmü uygulanmaz. İstem, basit yargılama usulü hükümlerine göre incelenerek karara bağlanır.

(2) Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilamının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir.

<Karar> başlıklı 56.maddesinde:

<Mahkemece ilamın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Bu karar yabancı mahkeme ilamının altına yazılır ve hakim tarafından mühürlenip imzalanır.>

<Yerine Getirme ve Temyiz Yolu> başlıklı 57.maddesinde:

<(1) Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunur.

(2) Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tabidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.>

<Tanıma> başlıklı 58.maddesinde:

<(1) Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.

(2) İhtilafsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tabidir.

(3) Yabancı mahkeme ilamına dayanılarak Türkiye'de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.>

<Kesin Hüküm ve Kesin Delil Etkisi> başlıklı 59.maddesinde:

<Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.>

Hükümleri yer almaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, her mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararları-istisnalar dışında- icra kabiliyeti de taşırlar. Ne var ki, hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımayan mahkeme kararları da bulunmaktadır.

Bir mahkeme kararının kesin hüküm ve icra kabiliyeti olmak üzere iki sonucu birlikte taşıyıp taşımadığı, kesin hüküm teşkil eden o mahkeme kararının hukuki niteliğine göre belirlenir. Aynı sonuç yabancı mahkeme kararları için de söz konusudur.

Kesin hüküm, bir uyuşmazlığı nihai olarak ortadan kaldıran ve o hususun mahkemelerde yeniden inceleme konusu yapılmasına engel olan kanuni hakikat vasfıdır ve kararın aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple yeniden kaza organı önünde muhakeme konusu yapılamamasıdır.

İstisnalar dışında icra kabiliyeti olan kararlar, hem maddi hem de şekli kesinlik taşıyan kararlardır.

Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: kararın kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafın kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir.

İşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, kararın kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır.

Tanıma; <Bir mahkeme kararının kesin hüküm kuvvetinin yabancı ülkede kabulü>; tenfiz ise; <Bir mahkeme kararının, sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinin sonucu olarak, maddi icra muamelelerini gerekli kılan kamu gücünü harekete geçiren vasfı>dır.

Her mahkeme kararı hem kesin hüküm, hem de icra kabiliyetini birlikte taşımamakta; bazı kararlar nitelikleri gereği yalnız kesin hüküm teşkil etmekte, fakat icra kabiliyetleri bulunmamaktadır.

İşte bu tür yabancı mahkeme kararları yalnız tanınabilir; tenfiz edilemezler. Çünkü icra kabiliyetleri yoktur.

Tespit kararları ile yenilik doğurucu kararların Türkiye'de yalnız tanınmaları mümkün olup; bunlara tanıma şartları uygulanacaktır. Eda kararlarının ise, hem tanınmaları hem de tenfizleri mümkündür.

Eldeki davada, talep konusunu boşanma kararı oluşturmakla, yeri gelmişken boşanma kararlarının hukuki nitelikleri üzerinde de durulmalıdır:

Boşanma kararları hukuksal nitelikçe yenilik doğurucu kararlardandır. Yenilik doğrucu kararlar ise, bir hukuki durumun kurulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması için hak sahibinin iradesinin kafi gelmemesi ve durumun ancak bir mahkeme kararı ile doğmasının gerekli olduğu hallerde açılan dava sonucu verilen karardır. Bu kararların hukuki alanda etkili olmaları için icraya ihtiyaçları yoktur. Bu kararlar taşıdıkları inşai tesir (yenilik doğrucu etki) ile arzu edilen sonuçları doğururlar. Hukukumuzda, yenilik doğurucu oldukları kabul edilen kararlar, babalık kararı, evlenmenin butlanı, ölüme bağlı tasarrufların iptali, nesebin reddi, evlat edinmeye izin ve boşanma kararları olarak sayılabilir. Bu kararların icra özelliği olmayıp; yabancı mahkeme kararı sadece bu kararlara yönelikse ve Türkiye'de nüfus kayıtlarında işlem yapılması amaçlanıyorsa, tanıma kararı bu amacı gerçekleştirmeye yeterli olacaktır.

Görülmektedir ki, boşanma kararları hukuki nitelikçe yenilik doğurucu kararlardan olmakla, tanınmaları olanaklıdır.

Ne var ki, bir boşanma kararı aynı zamanda icraya koymayı gerektiren, bir eda kararını (tazminat, nafaka, çocuk teslimi gibi) da taşıyorsa bu halde kararın eda bölümü için tenfiz şartlarının aranması gerekir.

Diğer taraftan, tanıma yabancı mahkemece verilen kesinleşmiş bir kararın kabul edilmesi işlemi olup; tanımada amaç, sadece kararın maddi anlamda kesinliğinden yararlanılmasıdır.

O halde, tanıma kararı verilebilmesinin ön koşulu bir yabancı mahkeme kararının varlığı ve bu kararın kesinleşmiş olmasıdır.

5718 sayılı Kanunun (MÖHUK), yukarıya metni aynen alınan 59.maddesinde; yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği düzenlenmiştir.

Bu hükümle, yabancı mahkemeye ait ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin yabancı mahkeme kararının tanınmasından itibaren değil, tanımaya konu yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren etkisini göstereceği kabul edilmiştir.

Bir başka deyişle, tanıma kararları nitelikleri gereği, verildikleri andan geriye etkili olarak yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibariyle hüküm ifade edecektir. Bunun sonucu olarak da; boşanma kararının tanınması halinde taraflar, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren boşanmış kabul edilecek; boşanmanın kesinleşmesine bağlı hukuki sonuçlar da, yine bu tarihten itibaren hüküm ifade edecektir.

Açıklanan bu yasal düzenlemeye paralel bir başka düzenleme de, 23.11.2006 gün 26355 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 58. maddesinde yer almaktadır. Sözü edilen düzenlemede; yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararları için Türk mahkemelerince tenfiz veya tanıma kararı verilip, tanıma ve tenfiz kararının kesinleşmesi halinde; boşanma tarihinin tanıma ve tenfiz kararının kesinleşme tarihi değil; yabancı mahkemece verilmiş olan kararın kesinleşme tarihi olacağı kabul edilmiştir.

Aynı Yönetmeliğin 157.maddesinde:

<(1)….Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, yabancı devlet mahkemelerinden verilen ve ilgili devletin kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların işleme konulabilmesi için, yetkili Türk mahkemesince tenfiz edilmesi veya tanınması zorunludur.

(2) Devletimizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin bu konudaki hükümleri saklıdır.>

düzenlemesi yer almaktadır.

Bu hükme göre de, yabancı mahkeme kararlarının Nüfus Müdürlüklerince işleme konulabilmesi için, yetkili Türk Mahkemesince tenfizi veya tanınması gerekmektedir.

Öte yandan, 5718 sayılı Kanunun (MÖHUK) 52. maddesinin ilk cümlesinde, kararın tenfiz edilmesinde <hukukî yararı> bulunan <herkes>in tenfiz isteminde bulunabileceği düzenlenmiştir.

Vurgulamakta yarar vardır ki, bu düzenleme, daha önceki Kanun metninde olmayıp, 5718 sayılı Kanunla getirilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında, bu cümlenin metne eklenme amacının kimi zaman uygulamada duyulan tereddütleri ortadan kaldırmaya ve tatbikata kolaylık sağlamaya yönelik olması, açıklayıcı nitelik taşıması da gözetilerek; anılan madde metninde yer alan <herkes> ve <hukuki yarar> kavramlarının içerik ve kapsamları ve birbirleriyle bağlantısı tartışılmış; herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın yabancı mahkeme kararının tanınmasında <hukuki yararı> bulunan kişilerin tanıma ve tenfiz isteminde bulunabileceği; giderek şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar dahil herhangi bir hakkın dahi bu kapsamdan istisna tutulamayacağı sonucuna varılmıştır.

Önemle belirtilmelidir ki, hukuki yararın varlığı koşulunun mevcut olup olmadığı, her davada o davaya konu olayın somut özellikleri çerçevesinde, hakim tarafından değerlendirilmelidir. Bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün bulunduğu hallerde, o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yarar bulunmazken; o hakkın ancak, mahkeme kararı ile elde edilebileceği hallerde, hukuki yararın varlığının kabulü gerekir. Kanun koyucu, bir hakkın dava dışı bir yolla elde edileceğini açıkça düzenlememiş ve hak sahibinin ayrıca bir ilam almasına gerek bulunmadığını özellikle vurgulamamışsa ve o hak ancak mahkemeden alınacak kararla sağlanabilecekse, o kararın verilmesini istemede hukuki yararın varlığı kabul edilmelidir.

Somut olayda da, murisinin boşanmasına ilişkin kararın mirasçılık haklarını etkilemesi ve bunu ancak mahkeme kararı ile elde edebilmesi söz konusu olan davacının, eldeki davayı açmakta hukuki yararının olduğunun ve <hukuki yararı bulunan herkes> kavramı içinde yer aldığının kabulü gerekir.

Diğer taraftan, 5718 sayılı Kanunun 52. maddesinin, <Tenfiz İstemi> başlığı altında düzenlenmiş olması karşısında, maddede yer alan unsurların <tanıma> için de uygulanıp uygulanmayacağı konusu da ayrı bir tartışma konusu yapılmış; aynı Kanunun 58. maddesinde bulunan, yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesinin yabancı ilamın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı olduğu, düzenlemesi karşısında 52. maddenin <tanıma> için de geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Tüm bunların yanında; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK) 'nun 181.maddesine göre, boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde, birbirlerinin yasal mirasçısı olamayacakları ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi bu tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedecekleri, düzenlenmiş iken; bundan da ileri tanıma ile Türkiye'de yabancı mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren hüküm ifade eden boşanma kararının mevcudiyeti karşısında, eşinin ölümünden önce boşanmış sağ kalan eşin, kesinleşmeden sonra da boşandığı eşine mirasçı olmasının, TMK'nun 181.maddesine de aykırılık oluşturacağı açıktır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davacının annesi Kamile ile üvey babası davalı Şadi, şiddetli geçimsizlik nedeniyle 18.06.2002 tarihli Wetzlar Mahkemesi kararı ile boşanmışlar ve bu karar 30.07.2002 tarihinde kesinleşmiştir.

Tanıma ve tenfiz konusunda herhangi bir başvuru yapılmamışken, 07.08.2003 tarihinde davacının annesi Kamile vefat etmiş; Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18.3.2005 tarihli veraset ilamında davalı Sadi'nin de davacı yanında mirasçı olarak yer alması üzerine, davacı 5.4.2005 tarihinde, annesi ile davalının boşanmalarına ilişkin yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi istemiyle, eldeki davayı açmıştır.

Yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alındığında, tanınması -ya da içeriğinde eda hükmü varsa tenfizi- ile birlikte boşanma kararının, yabancı mahkeme kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği; buna bağlı olarak da nesep, nafaka ve miras hukukuna ilişkin hukuki sonuçların da aynı tarihten itibaren doğacağı kuşkusuzdur.

Yabancı mahkemece verilen ve kesinleşen bir boşanma kararının mevcudiyeti karşısında, bu kararın çeşitli saiklerle Türk mahkemelerince tanınmadığı gerekçe gösterilerek, Türk nüfus kütüğünde evli görünen ve fakat yabancı mahkeme kararının verildiği ülkede boşanmış olan sağ kalan eşin dahi bu kararın tanınmasını talep etme hakkı varken, diğer mirasçılara tanıma ve tenfiz isteme hakkının tanınmaması, böylece sağ kalan eşin kesinleşmiş boşanma kararından sonra ölen eşten miras hakkına sahip olması hakkaniyet ile bağdaşmayacaktır.

Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, tanımanın- kararda eda hükmü varsa tenfizin- hukuki niteliği ile yabancı mahkeme kararlarının tanınmakla -ya da tenfizle- Türk hukuku açısından, o kararın kesinleştiği tarih itibariyle hüküm ifade etmeye başlayacağı, bu tarihin de boşanan eşlerden birinin ölüm tarihinden önce olduğu gerçeği karşısında; yabancı ülkede kesinleşen boşanma kararının, Türk Hukukuna göre tanınması ya da tenfizi sağlanamadan eşlerden birinin ölmesi durumunda; bundan hukuku etkilenen, ölen eşin mirasçılarının, yabancı mahkeme kararının tanınmasını ya da tenfizini istemekte, hukuki yararının bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca, yabancı mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş boşanma kararının, salt Türk Mahkemelerince tanınmaması ya da tenfiz edilmemesi nedeniyle, ölen eşin veraset ilamında, davalı sağ kalan eş ile birlikte mirasçı durumunda olan, ölenin evladı davacının; bu boşanma kararının tanınmasını veya tenfizini talep etmekte hukuki yararının bulunduğuna işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da açıklanan nedenlerle benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyularak, işin esasının incelenmesi gerekirken, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 30.11.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 28-04-2015, 13:06   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan meslektas
Sayın AV. Suad Ergin, ilginize çok teşekkür ederim.Benim için burada asıl problem. yurd dışında boşanıp da bu Kararın Türkyede Tenfizini yaptıramadan ölen Eşin Mirasçılarının bu Davayı açıp açamıyacağıdır. Biz işbu 181 II'yi buna hukuki bir mesnet olarak göstermek istiyoruz. Bilhassa bu Konuda Temyiz veya Mahkeme Kararları varmı? Görüşünüz nedir? Tekrar çok teşekkürler.

Aradan yıllar geçmiş, siz belki sorununuzu çözmüşsünüzdür. Yakın bir zamanda tam da sorduğunuz şekilde bir davamız neticelendi ve Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşti. Yargıtay kararı gerekçesiz olduğu için, yerel mahkeme kararını da ekliyorum.

Alıntı:
T.C.
Y A R G I T AY
2.HUKUK DAIRESI

ESAS NO: KARAR NO:
2014/12172 2014/17979
Y A R G I T A Y I L A M I
INCELENEN KARARIN :

MAHKEMESI :Büyükçekmece 3. Aile Mahkemesi
TARIHI :19.02.2014
NUMARASI :Esas no:2013/931 Karar no:2014/139
DAVACI :Türkay S.
DAVALI :Ali S.
DAVA TÜRÜ :Yabancı Mahkeme (Bosanma) Ilamının Tanınması
TEMYIZ EDEN avalı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece
verilen,yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle,
evrak okunup geregi görüsülüp düsünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandıgı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle
delillerin takdirinde bir yanlıslık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteginin
reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, asagıda yazılı onama harcının
temyiz edene yükletilmesine, pesin alınan harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz basvuru
harcı pesin alındıgından baskaca harç alınmasına yer olmadıgına, isbu kararın tebliginden
itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirligiyle karar verildi.
22.09.2014 (Pzt.)
Baskan Üye Üye Üye Üye
Necdet Gürbüztürk Ö.Ugur Gençcan A.Inci Özden Inci Aytaç Ilyas Altan


/

TÜRK MILLETI ADINA

T.C.
BÜYÜKÇEKMECE
3. AILE MAHKEMESI
GEREKÇELI KARAR

ESAS NO: 2013/931 Esas
KARAR NO: 2014/139
HAKIM: SABRI LIDER SENGÜL 38175
KATIP: ERSEVEN YURDUSEV 134368
DAVACI : TÜRKAY S.
ISTANBUL
VEKILI: Av. SUAT ERGIN - Kocamansur Sok. No:153 K:1 D:9 Sisli/ ISTANBUL
DAVALI : ALI S.

DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
DAVA TARIHI: 12/07/2013
KARAR TARIHI: 19/02/2014
KARAR YAZMA TARIHI: 20/02/2014

Mahkememizde görülmekte bulunan Tanıma Ve Tenfiz davasının yapılan açık
yargılamasının sonunda,
GEREGI DÜSÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunmus oldugu dava dilekçesinde özetle; davalı ile
davacının murisi Zeliha S. in Almanya'da bosandıklarını, davalının davacının babası
oldugunu, annesi Zeliha S.'den Almanya Pankow/Weibensee SulhHukuk Mahkemesi-
Aile Mahkemesi'nin 29 F 378/08 27/02/2009 günlü ilamıyla bosandıklarını, kararın
07/04/2009 tarihinde kesinlestigini, apostille serhi kararın fotokopisinin ekte oldugunu,
bosanma kararı kesinlestikten sonra muris Zeliha S.'in vefat ettigini, davacının mirasçı
oldugunu gösterir veraset ilamının ekte oldugunu, bosanma kararının henüz Türk
Mahkemeleri tarafından tanınmadıgından davalı da murisin mirasçısı olarak gözüktügünü,
veraset ilamına göre davalının da mirasçı konumunda olup, murise ait bir tasınmazı zapt
ettigini, bu nedenlerle yabancı mahkeme kararının tanınmasında davacının hukuki menfaati
bulundugunu, davalı Ali S. ile muris Zeliha S. hakkında verilen bosanma kararının
tanınmasına karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa
yükletilmesini talep ve dava etmistir.
Davalı mahkememize sunmus oldugu cevap dilekçesinde özetle; davacının annesi ile
1951 yılında evlendiklerini, 1978 yılında bir daire aldıgını ve bu daireyi esinin adına
yaptırdıgını, alınan dairede ne esinin ne de çocuklarının hiçbir katkısının bulunmadıgını, bu
durumu çocuklarının da bildigini, esiyle 2009 yılında bosandıgını, esi ile bosandıktan kısa bir
süre sonra esinin vefat ettigini, daha sonra tekrar evlendigi için çocuklarının kendisine
husumet besledigini, davayı bunun için açtıklarını, kendisinin 75 yasında oldugunu, kendisi
öldükten sonra bütün malların zaten çocuklarına kalacagını, kötü niyetli olarak davacı oglu
tarafından açılan davanın Reddine karar verilmesini talep etmistir.
Tüm dosya kapsamı birlikte degerlendirildiginde, davacı tarafından davalı aleyhine
açılan davanın; davacının vefat eden annesi ile davalı babasının daha önce yurtdısında
bosanmaları ve bu bosanmanın Türkiye'de tanınması ve tenfizi gerektigi, bosanma kararının
Türkiye'de görünmemesi nedeniyle miras olaylarında sıkıntıların çıktıgının beyan edildigi
tanıma tenfiz konulu dava oldugu; davacının davayı açmasında Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun benzer nitelikteki kararları kapsamında yararı bulundugu ve taraf ehliyeti
bulundugu anlasılmıs, durusmalar esnasında tarafların beyanları alınmıs, dosyaya sunulan ve
mahkememizce arastırılan evraklar kapsamında davacının annesi olan Zeliha S. ve
davalının03/07/1961 tarihinde evlendikleri, daha sonra Zeliha S. ile davalının Almanya
Pankow/ Weißensee Sulh Hukuk Mahkemesinin 27/02/2009 tarih ve 29F378/08 sayılı kararı
ile 07/04/2009 kesinlesme tarihli ilamdaki bosanma ilamı ile bosandıkları ve bosanma sonrası
davacının annesi olan Zeliha'nın30/08/2009 tarihinde vefat ettigi anlasılmıs, ancak davacının
annesi Zeliha ile babası olan davalının bosanmalarının Türkiye'de tanınmadıgı görülmüs,
davacı tarafça yabancı Mahkeme ilamının tenfizine iliskin Apostil serhi dahil olmak üzere
dosyaya gerekli evrakların sunuldugu ve yasal kosulların subut buldugu anlasılmakla
asagıdaki gibi davanın kabulünedair karar vermek gerekmistir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; Istanbul Ili Eyüp Ilçesi, Mimarsinan Mah, Cilt:
Hane:'da nufusa kayıtlı Birey Sıra No:10 olan Paso ve Havva'dan olma 01/07/1923 Selanik
dogumlu T.C kimlik nolu ölü Zeliha S. ile aynı hane nüfusuna kayıtlı
Ömer ve Hatice'den olma 25/05/1937 Kemerburgaz dogumlu T.C. Kimlik nolu
Ali S.'in 03/07/1961 tarihinde Silivri'de evlenmeleri ile ilgili olarak Almanya Pankow/
Weißensee Sulh Hukuk Mahkemesinin 27/02/2009 tarih ve 29F378/08 sayılı kararı ile
07/04/2009 kesinlesme tarihli ilamdaki bosanma ilamı ile bosandıklarının tespiti ile ilgili
hükmün aynen tanınarak TENFIZINE,
2-Davacı tarafından yapılan ve UYAP sisteminde ayrıntıları görünen 80,60 TL
yargılama ve harç giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harç pesin alındıgından yeniden harç alınmasına yer olmadıgına,
4-Dosyada bulunan baki gider avansının kararın kesinlesmesinden itibaren davacıya
iadesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden yürürlükte bulunan AAÜT ne göre
1500 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalının yüzlerine karsı, davacının yoklugunda kararın
tebliginden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi.20/02/2014

Katip 134368 Hakim 38175
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
MK 166/4'e göre Boşanma Davası arzaplı Aile Hukuku Çalışma Grubu 50 31-01-2015 01:07
5219 sayılı yasadaki temyiz sınırının derdest davalara etkisine ilişkin HGK kararı Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 3 01-03-2007 14:55
Avukatın Aleyhe Kararı Temyiz Etmediği Gerekçesi İle Açılan Disiplin Soruşturması Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 10 06-02-2007 14:40
Boşanma Davası haticek Hukuk Soruları Arşivi 17 17-03-2006 13:57
Boşanma Davası tkirpik Hukuk Soruları Arşivi 1 13-02-2002 18:41


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05904198 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.