Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İsciye maddi tazminat davası

Yanıt
Old 17-10-2018, 16:24   #1
avselincalis

 
Varsayılan İsciye maddi tazminat davası

Merhaba,
Bir isveren vekili ve genc meslektaşınız olarak soruyorum. Müvekkil sirket nakliyat isi ile uğraşmakta olup bünyesinde çalışan tır şoförü sefer sırasında arkadan baska bir araca çarparak kaza yapmıştır. Olay neticesinde kasko sirketi fiyat artımı yaptı, arac uzun sure tamirde kaldı, cekici masrafı, tamir masrafı derken isveren 25.000-30.000 lik bir zarara uğradı. Olay sonrasinda hakli sebep ile tazminatsız olarak is akdini feshettik.
Aslında dava açmayı düşünmüyorduk ancak isci muvekkile tazminat ve isci alacaklari icin dava açtı. Bizde olusan deger kaybı ve masraflarımızı talep etmek istiyoruz.
Bir çok araştırma yaptim ancak genellikle iscinin dava açtığı örnekler var.
1-isveren olarak maddi tazminat davasını hangi mahkemede açmalıyım ve zamanaşımı süresi ne kadar ?(kazanın üzerinden 2 yıl gecti)
2- Kaza tespit tutanaklari haricinde kusur orani tespiti icin davami baska bir delile dayandirmali mıyım?
3-Elinde konu ile ilgili davasi olan yada ornek karar olan meslektaşlarım yarim edebilir mi?
4- Davayı kismi dava olarak acabilir miyim?
Old 22-10-2018, 23:46   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan davalı-karşı davacı işveren

Merhaba meslektaşım;

işçinin karıştığı kazada işçinin kusur oranı önemlidir.

Bundan başka işverenlik olarak
İş kanunu 25/ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

maddesine göre feshedildiyse, bu durumda kıdem ve ihbar tazminatının ödenmemesi iddiasında olacaksınız ancak işçinin fazla çalışma, ücret, ugbt, izin gibi alacaklarına ilişkin hakları ispat edebildiği ölçüde devam edecek.

İş akdine dayandığı için görevli mahkeme İş Mahkemesi olacaktır.(İş Mahkemeleri kanunu m.5)

Eğer dava size yakında tebliğ edildiyse, aynı mahkemede karşı dava olanağı mevcuttur.(HMK m. 132;133 vd)

Haksız filin etkileri devam ettikçe zamanaşımı durmaktadır. Cezai yön varsa uzamış zamanaşımı-TCK'daki ceza (uzamış) zamanaşımı geçerlidir.

Davanız kısmi davaya uygun görünüyor. Aşağıda paylaştığım kararlar size yol gösterecektir.
Old 22-10-2018, 23:48   #3
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ilgili karar-1

T.C YARGITAY 7.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 422 Karar: 2014 / 4205 Karar Tarihi: 20.02.2014
İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVACININ İDDİA EDİLEN EYLEM VE İŞLEMLERİYLE DAVALI İŞVERENİ ZARARA UĞRATIP UĞRATMADIĞI - ZARAR VAR İSE DAVACININ KUSURUNUN OLUP OLMADIĞI - DAVALI İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN FESHİN HAKLI OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ GEREĞİ
ÖZET: Konusunda uzman, aralarında mali müşavir ve hukukçu bulunan 3 kişilik bilirkişi heyetinden dosyada bulunan delillerle ceza mahkemesi dosyası, ekleri ve sunulan diğer deliller birlikte değerlendirilerek davacının iddia edilen eylem ve işlemleriyle davalı işvereni zarara uğratıp uğratmadığı, oluşan zarar sebebiyle kusurunun olup olmadığı, varsa kusur oranı belirlenip değerlendirme yapılarak davalı işverentarafından yapılan feshin haklı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
________________________________________
(4857 S. K. m. 25, 26) (6098 S. K. m. 74)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı - karşı davalı vekili tarafından istenmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının "2003 yılı prim alacağına" yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı vekili, asıl dava ve birleşen davada, davacının davalı işyerinde 21.10.1991-17.11.2003 tarihleri arasında Muhasebe Müdürü olarak çalıştığını, iş akdinin 17.11.2003 tarihinde 4857 Sayılı Kanunun 25/II-e bendi uyarınca feshedildiğini, ancak fesih gerekçesi belirtilmediği gibi savunmasının da alınmadığını bu sebeple feshin haklı ve geçeri bir nedene dayanmadığını, 1.11.2002 - 1.11.2005 arasında geçerli belirli süreli sözleşme yapıldığını, ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatıyla bakiye süre ücret alacağı, bakiye süre ikramiye alacağı, 2003, 2004 ve 2005 yılı prim alacağı, sağlık sigortası bedeli, işsizlik sigortası alacağının tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davacının yetkilerini şirket lehine kullanamadığını, gerekli özeni göstermeyerek şirketi zarara uğrattığını, meydana çıkan olayın vahameti karşısında suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan işlemlerde yetki aşımı ve verilmeyen yetkileri kullandığını, tek başına şirketi temsile yetkisi olmadığı halde satın alma sözleşmeleri imzaladığını, faturasız banka ödeme talimatı verdiğini 24.7.2003 tarihli yazıyla Garanti Bankası şirket hesabından 51.608,80. Euro'nun İran'a yapılan ihracatla ilgili olarak faturasız olarak aracıya ödendiğini; yasal gereklilik ve zorunluluk olmadığı halde mali müşavirlik sözleşmesi imzaladıklarını, 2003 yılı KDV iade işlemlerinde Mali Müşavire ödenen bedellerin tümüyle muvazaalı bir şekilde aktarıldığını, fahiş miktarda ödeme yapıldığını, yeminli mali müşavirle yapılan sözleşmenin muvazaalı olduğunu yasal mali müşavirlik tarifesinin en üst haddini aşar şekilde her ay için fazladan 2.406.500.000.TL ödemeler yaparak şirketin toplam 26.471.500.000 TL zarara sokulduğunu, bu aylar için ödenen mali müşavirlik ücreti toplamının 89.650.000.000.TL. olduğunu; vergi dairelerine verilen teminat mektuplarının geri alınması için gerekli çabayı göstermediğini bu yüzden şirketin bankalara milyarlarca lira banka komisyonu; iş akdinin haklı olarak feshedildiğini davanın reddi gerektiğini savunmuş; karşı dava ile de uğranılan zarar sebebiyle fazlaya dair hakkını saklı tutarak 38.000,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece,"... Davacının hizmet akdinin önceden beri devam eden belirsiz süreli hizmet akdi olduğu, bu akit devam ederken belirli süreli hizmet akdi düzenlenemeyeceği; davacı hakkında açılan ceza davasının yapılan yargılaması sonunda hizmet sebebiyle inancı kötüye kullanmak suçundan beraatine karar verildiği bu dosyada alınan bilirkişi raporunda da davacının (sanığın) suç teşkil eden eyleminin bulunmadığının belirtilmiş olması sebebiyle feshin haklı nedene dayanmadığı ve davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı; 2003 yılı için önceden kararlaştırılan hedeflerin gerçekleştiği bu sebeple davacıya hedef anlaşmasındaki formüle göre hesaplanacak miktarda prim ödenmesi gerektiği ve bu primin ödenmediği anlaşıldığından 2003 yılına dair prim alacağı talebinin kabulü, 2004 ve 2005 yıllarında ise davacının çalışması olmadığından her hangi bir prime hak kazanmadığı, belirli süreli akitle çalışma kabul edilmediğinden fesih tarihinden sonraki döneme ait kalan süreye dair ücret ve prim alacağı taleplerinin yerinde olmadığı, gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatıyla 2003 yılı prim alacağı isteklerinin kabulüne, diğer isteklerin reddine davacının ceza davasında beraat etmiş olması göz önünde bulundurulduğunda davacıdan kaynaklı bir zararın bulunmadığı gerekçesi ile de karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Somut olayda, öncelikle taraflar arasında çözülmesi gereken uyuşmazlık iş sözleşmesinin, işçinin işverene zarar vermesi sebebiyle ve haklı olarak işverence feshedilip feshedilmediği noktasındadır.

4857 Sayılı İş Kanununun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (I) alt bendinde, işverenin malı olan veya eli altında bulunan makine, tesisat, eşya ya da maddelere otuz günlük ücreti tutarını aşacak şekilde zarar vermesi halinde, işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu belirtilmiştir.

İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması durumunda, işverenin haklı fesih imkanı olmadığı gibi işçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarının bu kusur nispetinde azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılmalıdır.

Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının hukuki sonuca etkisi bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren veya trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı sebeple sona erdirilebilir. İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir Zarar tutarıyla karşılaştırılacak olan işçinin otuz günlük ücretinin brüt ya da net olarak dikkate alınması gerektiği noktasında Yasada herhangi bir açıklık bulunmamakla birlikte, işçi lehine yorum ilkesi uyarınca brüt ücretin esas alınması gerekir. Otuz gün, bir aydan farklı bir kavramdır. Bu noktada işçiye aylık olarak ödenen ücret yerine, günlük yevmiyesinin otuz katı tutarı dikkate alınmalıdır.

Maddede sözü edilen ücret dar anlamda ücrettir. İkramiye, prim, fazla çalışma ücreti ve benzeri ödemeler bu maddede yer alan otuz günlük ücret içerisinde değerlendirilmemelidir. Ancak, ücretin garanti ücret üzerine yapılan işe göre ilave ücret veya satış pirimi olarak belirlendiği hallerde, gerçek ücretin bu ödemelerin toplamı olarak değerlendirilmesi yerinde olur. Örneğin uygulamada uluslararası yük taşıyan tır şoförleri asgari ücret ve sefer pirimi karşılığı çalışmaktadır. Sefer pirimi olarak adlandırılan kısım da dar anlamda ücrettir. Bu durumda maddenin uygulanması anlamında otuz günlük ücret, tır şoförleri yönünden her iki ödemenin toplamına göre belirlenmelidir Zararın otuz günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar. İşçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz.

İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş olması fesih hakkını ortadan kaldırmaz.

4857 Sayılı İş Kanununun 26. maddesi yönünden bir yıllık hak düşürücü süre, zarara neden olan olayın oluşumu tarihinden itibaren başlar. Ancak altı iş günlük 2. süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından, bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlayacaktır. Zarar miktarının belirlenmesi bazen uzun zaman alabilir ve fesih hakkının kullanılması bakımından zarar miktarının belirlenmesi ve işçinin ücretiyle kıyaslanması zorunluluğu vardır.

Davalı işveren davacının eylemleri sebebiyle zarara uğradığını iddia etmektedir. Bu konuda davacı hakkında Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/200 E. nolu dosyasında (Sanıklar C. A., N. E. ve M. G. hakkında) emniyeti suistimal sebebiyle açılan kamu davası sonunda suç unsurunun oluşmadığı, sanıkların görevlerini yaparken şirket zararı oluşmuş ise bunun tazminat davasını gerektirecek şekilde hukuki ihtilaf niteliğinde bulunduğu gerekçesi ile "Beraatlerine" karar verilmiş; Yargıtay aşamasında kamu davasının zamanaşımının dolması nedeni ile "Düşmesine" karar verilmiştir.

Mahkemece, açılan ceza davasında yapılan yargılama sonunda hizmet sebebiyle inancı kötüye kullanmak suçundan beraatine karar verildiği bu dosyada alınan bilirkişi raporunda da davacının (sanığın) suç teşkil eden eyleminin bulunmadığının belirtilmiş olması sebebiyle feshin haklı nedene dayanmadığı ve davacının kıdem-ihbar tazminatına hak kazandığı, gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulüne karar verilmiş ise de, öncelikle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. maddesi "Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine dair kararı da, hukuk hakimini bağlamaz." hükmü uyarınca ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini bağlamayacağı açıktır.

Kaldı ki, ceza davasının Yargıtay aşamasında zamanaşımına uğradığı için düşmesine kararı verilmiştir. Öte yandan ceza yargılaması aşamasında alınan bilirkişi raporlarında davacının işlem ve eylemleri ceza kanunları bakımından suç teşkil edip etmediği yönüyle irdelenmiş olup, davalı işverene verdiği zarar ve kusuruyla hukuki sorumlulukları yönünden kanaat verici bir değerlendirme yapılmamıştır.

Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman, aralarında mali müşavir ve hukukçu bulunan 3 kişilik bilirkişi heyetinden dosyada bulunan delillerle ceza mahkemesi dosyası, ekleri ve sunulan diğer deliller birlikte değerlendirilerek davacının iddia edilen eylem ve işlemleriyle davalı işvereni zarara uğratıp uğratmadığı, oluşan zarar sebebiyle kusurunun olup olmadığı, varsa kusur oranı belirlenip, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulü hatalı olmuştur.

O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer, davacının tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde taraflara iadesine, 20.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 22-10-2018, 23:49   #4
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ilgili karar-2

T.C YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 32070 Karar: 2016 / 4297 Karar Tarihi: 29.02.2016
İŞÇİLİK ALACAKLARI DAVASI - KAZANÇ VE DEĞER KAYBININ HATALI HESAPLANARAK BU HATALI HESABA GÖRE HÜKÜM TESİS EDİLMESİNİN İSABETSİZLİĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: İşverenin maddi kaybının hesabına ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporunda kazanç kaybının …TL olmasına karşın …TL olarak, değer kaybının da … TL olmasına karşın … TL olarak hesaplanması ve bu hatalı hesaba göre hüküm tesisi isabetsizdir. Hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
(1475 S. K. m. 14) (4857 S. K. m. 17, 41, 46, 47, 57)

Dava ve Karar: Davacı-karşı davalı, asıl davada, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, manevi tazminat ile fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine; davalı-karşı davacı ise karşı davada ise maddi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, asıl dava ile karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde davalı -karşı davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

A) Davacı/Karşı Davalının İsteminin Özeti:

Davacı/karşı davalı işçi vekili, müvekkilinin en son 27.06.2009 tarihinde oto yedek parçaların yüklendiği kamyon ile saat 17:00'da ....'e hareket ettiğini, tüm gece araç sürülmesi sonucunda ....'e varıldığını, 4 ana bayiye yükünü boşalttıktan sonra saat 11:00 civarında dönüş yaptığını, .... civarına gelindiğinde 59 KM hız ile giderken havanın yağışlı olmasından dolayı önünde seyreden aynı firmaya ait ........... plakalı kamyonun önündeki bir başka tırın kural dışı ve tehlikeli hareketi sonucunda bariyerlere çarpması sırasında davacının da önündeki araca arkadan çarptığını, sefere çıkılırken yedek şoför verilmediğini, gidilen yerlerde dinlenme ya da uyuma olanağı sağlanmadığını, gidilen yerden hiç dinlenilmeden geri dönüldüğünü, yol gideri verilmediğini, davacının kazada yaralandığını ve tedavi gördüğünü, davacı istirahatteyken işverenlikçe ............Noterliğinden gönderilen 17.07.2009 tarihli ve............sayılı fesihname ile iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürerek, kıdem, ihbar ve manevi tazminat ile fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

B) Davalı/Karşı Davacının Cevabının ve İsteminin Özeti:

Davalı/karşı davacı işveren vekili, davacının bahsettiği trafik kazasında %100 kusurlu olduğu eylemi neticesinde davalı şirkete ait ......... plakalı aracın pert olduğunu, .......... plakalı aracın ise ağır hasar görüldüğünü, şirkete ait her iki araçtaki hasarın toplamda 52.520,00 TL olduğunu, ayrıca bu araçların çalışmamasından dolayı da zararın olduğunu, hasar nedeniyle ..........plakalı araçta 10.000,00 TL'lik değer kaybı oluştuğunu, bunun üzerine iş akdinin İş Kanununun 25/H-ı hükmü gereğince feshedildiğini savunarak davanın reddini istemiş, karşı davası ile de kaza nedeniyle maddi zararlarının tazminini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının davalı şirkete vermiş olduğu zararının 30 günlük ücretiyle karşılanamayacak zarar olduğundan davalı tarafın iş akdini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davacının kıdem, ihbar ve manevi tazminat istemlerinin reddine, hatada 1 gün izin yaptığı için hafta tatili ücreti isteminin de reddine karar verilmiş, fazla çalışma ücreti istemi ise %30 takdiri indirim ile kısmen hüküm altına alınmış; karşı davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı/karşı davacı temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı/karşı davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- İşverenin maddi kaybının hesabına ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporunda kazanç kaybının 300,00 TL olmasına karşın 150,00 TL olarak, değer kaybının da 1.650,00 TL olmasına karşın 1.605,00 TL olarak hesaplanması ve bu hatalı hesaba göre hüküm tesisi isabetsizdir.

3- Ayrıca, karşı dava yönünden kurulan hükmün (4.) bendinde yer alan, “Davalı tarafça…davacıdan alınarak davalıya verilmesine…davacıdan alınarak davalıya….” Bendindeki sırasıyla; ‘Davalı’ ibaresinin ‘Davalı/karşı davacı’, ‘davacıdan’ ibaresinin ‘davacı/karşı davalıdan’, ‘davalıya’ ibaresinin ‘davalı/karşı davacıya’ olması gerekirken hatalı ibareler kullanılması da usule aykırıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 29.02.2016 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)
Old 22-10-2018, 23:51   #5
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ilgili karar-3

Bu kararda özel dairenin gerekçesi yol göstericidir.

T.C YARGITAY . Hukuk Genel Kurulu Esas: 2016 / 2417 Karar: 2018 / 55 Karar Tarihi: 17.01.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 13. İş Mahkemesince davacı/karşı davalı işçinin davasının kısmen kabulüne, davalı/karşı davacı işveren davasının ise reddine dair verilen 04.09.2014 gün ve 2012/412 E., 2014/324 K. sayılı kararın davalı/karşı davacı işveren vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.03.2016 gün ve 2014/33880 E., 2016/6654 K. sayılı kararı ile;

(….A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı-karşı davalı vekili;müvekkilinin davalıya ait işyerinde 10/02/2005-28/07/2008 ile 26/04/2009-19/07/2012 tarihleri arasında iki dönem halinde çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiğini ileri sürerek,kıdem ihbar tazminatı, izin ücreti, ücret alacağı ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı-karşı davacı vekili; davacının müvekkili şirkette iki dönem halinde çalıştığını, 28/07/2008 tarihinde istifa ederek işten kendi isteğiyle ayrıldığını, 19/07/2012 tarihinde ise davacının hizmet akdinin, zimmetinde bulunan araca yabancı kişi alması ve sürücü hizmet sözleşmesinin 4. Maddesine aykırı davrandığının tespit edilmesi nedeniyle haklı olarak feshedildiğini,davacının asgari ücretle çalıştığını ve kendisine başkaca herhangi bir ücret ödenmediğini, herhangi bir alacağının da bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Karşı davada ise;davacının birinci dönem çalışmasının sonunda ihbar önellerine uymadan istifa ederek işten ayrıldığındai ihbar tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı-karşı davacı ... Uluslararası Nakliyat ve Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davanın kısmi eda, külli tespit talepli belirsiz alacak davası olup, ıslah olarak isimlendirilen dilekçenin talep artırım dilekçesi olmasına ve belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava açılmakla kesildiğinin anlaşılmasına, mahkemece talep artırımına karşı yapılan zamanaşımı itirazına değer verilmemesinin yasaya uygun olmasına, genel tatil ücretinin kayıtlara göre belirlenmesi karşısında taktiri indirim yapılmamasında bir isabetsizlik olmamasına göre davalı-karşı davacı Şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,

2-Mahkemece davacının kıdem ve ihbar tazminatı talepleri “ davacının kullandığı araca yabancı uyruklu bir kadın alması iş akdinin işverence haklı olarak feshedilmesini gerektirecek ağırlıkta bir eylem değildir” gerekçesiyle kabul edilmiştir.

Davacı ile davalı işveren arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde “ davacının araca başka kimse almayacağı” hükmü yer almaktadır.

Davacı uluslar arası tır şoförü olup, 23.04.2012 tarihinde Romanya'nın Livopa şehrinde sevk ve idaresinde bulunan Renault marka ... plakalı tır ile yaralamalı trafik kazasına karışmış Romanya polis teşkilatınca tutulan cezai takip başlatılmamasına dair kararda davacının idaresindeki araçta S.M.D. isimli yabancı uyruklu bir kadının yolcu olarak bulunduğu ve hafif şekilde yaralandığı tespiti yapılmıştır. Bu kararın tercüme edilmesi sonucunda durum davalı işverence öğrenilmiş ve iş akdi süresinde feshedilmiştir.

Söz konusu kazada S.M.D. isimli yabancı uyruklu bir kadın yolcu yaralanmıştır. Kazanın ölüme neden olabileceği ihtimali de mevcuttur.

Davacı sözleşmeye uymadığı gibi, işvereni hukuki sorumluluk altına sokabilecek bir davranışta bulunmuştur. Davacının bu davranışı doğruluk ve bağlılığa aykırı olup, güven zedeleyici niteliktedir. Bu nedenle işverenin feshi haklı olup, davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır.

3- Hükmedilen alacakların net mi, brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin HMK. nun 297/2. maddesine aykırı olup, infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir...)

gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.





HUKUK GENEL KURULU KARARI



Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı/karşı davalı işçi vekili müvekkilinin uluslararası tır şoförü olarak davalı işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, yıllık izin ve genel tatil alacaklarının tahsilini talep ve dava etmiş olup karşı davanın ise reddini savunmuştur.

Davalı/karşı davacı işveren vekili davacı işçinin ilk dönem çalışmasının istifa ile sona erdiğini, ikinci dönem çalışması yönünden ise müvekkili işveren tarafından haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini, karşı dava ile de ilk dönem çalışmasının istifa ile sonlanması nedeniyle ihbar tazminatının davacı/karşı davalı işçiden tahsilini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece davacı/karşı davalı işçinin açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin, ücret ve genel tatil alacaklarının kabulüne, davalı/karşı davacı işverenin açmış olduğu davanın ise reddine karar verilmiştir.

Hükmün davalı/karşı davacı işveren vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece bozma kararının iki no’lu bendi yönünden bozma kararına uyulmasına ancak üç no’lu bozma nedeni yönünden ısrar edilerek yeniden yapılan yargılama sonucunda; iş mahkemelerinden verilen kararlarda hükmedilen alacağın, diğer mahkemelerde olduğu gibi net mi brüt mü olduğunun belirtilmesine gerek olmayıp, alacağın net olduğunun anlaşılması gerektiğinden bozma kararının buna dair kısmına uyulmayıp önceki kararda ısrar edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı/karşı davalı işçi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, işçilik alacakları hüküm altına alınırken net mi brüt mü olduğunun hükümde açıkça belirtilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme kararının temyizinde davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı ile direnmeye esas kısa karar ile direnme kararı arasında çelişki oluşup oluşmadığı hususları ön sorun olarak tartışılmış olup somut olayda ilk kararı temyiz etmeyen davacının, bozma kararı sonrası bozmaya karşı direnilmesini talep ettiği, mahkemece bozma kararının iki ve üç nolu bentlerine uyulmasına ancak dört nolu bendi olan “hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüt oluşturacağı” yönündeki bozma nedenine karşı direnilmesine karar verildiği, direnme kararının davacı vekilince temyiz edildiği, temyiz dilekçesi incelendiğinde temyiz nedenlerinin uyulmak suretiyle hüküm altına alınan alacaklara yönelik bulunduğu, direnmeye konu uyuşmazlıkla ilgili temyiz dilekçesinde ileri sürülen bir itiraz da bulunmadığı görülmekle davacı vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılmış, hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun hüküm fıkrasında gösterilmemesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297’inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olması ve infazda tereddüt oluşturması karşısında davacı vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunduğuna oy birliğiyle karar verilmesinden sonra ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında, “hükmün tefhimi her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK'nın 297’nci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.

Nitekim Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yönde olup, Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2014 gün ve 2013/9-595 E.-2014/82 K.: 09.03.2014 gün ve 2013/9-594 E.- 2014/378 K. ile 01.11.2017 gün ve 2017/9-2848 E.-2017/1262 K. sayılı kararlarında da bu görüş benimsenmiştir.

Diğer taraftan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141’inci maddesinin üçüncü fıkrası ile bu yönde düzenleme içeren 6100 sayılı HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.

Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup, hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.

Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde olmalıdır.

Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 gün ve 2008/15-278 E.-2008/254 K.; 21.10.2009 gün ve 2009/9-397 E.-2009/453 K.; 07.05.2014 gün ve 2013/4-1121 E.-2014/626 Karar sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, ücret alacağı yönünden direnmeye esas kısa kararda dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesine, buna karşılık direnme kararının hüküm fıkrasında ücret alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verildiği görülmüştür.

Bu itibarla, direnmeye esas kısa karar ile direnme kararının hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğundan yerel mahkemece usule uygun direnme hükmü kurulması için, işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.

S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı/karşı davalı işçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının usulden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.01.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
Old 23-10-2018, 11:20   #6
avselincalis

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım cevaplarınız icin çok teşekkür ederim. İscinin kusuruna yönelik olarak ; olay yerinde polisin düzenlediği kaza tespit tutanağında arkadan çarptığı ve kusurun iscide oldugu yazmaktadır. Kusur açısından bu tespit yeterli midir?
Old 24-10-2018, 07:25   #8
avselincalis

 
Varsayılan

Cevaplarınız icin tekrar teşekkür ederim. Vaktinizi alıyorum ancak son sorum da hasar tespiti hususundadır.
İs mahkemesinde karşı dava acma süresi gecti bu nedenle ayri bir dava açacağım.
Öncesinde bir hasar tespit davasi açmalı mıyım? Aracın pert olduğuna dair firma yazışmaları mevcut elimizde ve pert satışı yapılmış.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik kazası sonucu adli yargıda maddi manevi tazminat davası ve idari yargıda bakanlığa karşı nakdi tazminat davası hakkında. Av.Rüzgar Meslektaşların Soruları 1 04-04-2016 07:50
Maddi tazminat ve tesbit davası genç osman Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 10 31-05-2012 11:44
maddi- manevi tazminat davası miss_lawyer Meslektaşların Soruları 4 13-08-2009 14:21
Alacak davası mı- Sebepsiz Zenginleşme Davası mı- Maddi Tazminat mı açılmalı sarissa Meslektaşların Soruları 5 19-03-2009 14:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03885889 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.