Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Barolardan Elektirik Su Parası İstenmesi

Yanıt
Old 25-06-2002, 11:39   #1
tuncaytur

 
Varsayılan Barolardan elektirik Su Parası İs tenmesi

bilindiği gibi avukatlık kanununda adliye teşkilatı bulunan yerlerde barolara yer ayrılması zorunludur. pek çok yerde C.Savcılıkları buna riayet etmemektedir. Şimdi Adalet Bakanlığının bir genelgesi ile Adliye içinde Barolara ayrılan yerlerden elektirik, su ve ısınma gideri altında para talep edilmektedir. Miktarlar hiç önemli değil ama önemli olan Adalet Bakanlığının Barolara ve avukatlara bakış açısıdır. Barolar suyu sadece tuvalette kullanmaktadırlar. Adliye içinde hakim ,savcı, vatandaşlardan tuvaleti kullanma sebebiyle para istenmezken avukatlardan istenmesi düşündürücüdür. ADALET bakanlığının ve bazı C.Savcılıklarkının bizi yarğının kurucu unsuru olarak görmek istemediklerine de güzel ve küçük bir misaldir.
Old 30-06-2002, 08:50   #2
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Sevgili Başkan;

Alıntı:
Adliye içinde hakim ,savcı, vatandaşlardan tuvaleti kullanma sebebiyle para istenmezken avukatlardan istenmesi düşündürücüdür. ADALET bakanlığının ve bazı C.Savcılıklarkının bizi yarğının kurucu unsuru olarak görmek istemediklerine de güzel ve küçük bir misaldir.


Bir süredir "Avukatların kamuoyu önünde küçük düşürülmesine, örselenmesine ve hatta başarılabilse mahkum edilmesine" ilişkin sistemli bir gayret sarf edilmektedir.

Cumhuriyet Tarihimizin en karanlık dönemlerinde bile rastlanmayan bu davranışların rastlantı olduğu söylenemez.

Bu süreç içerisinde sağduyu sahibi avukatlar, barolar vermeleri gereken özeleştirilerini vermişler, tutum ve davranışlarını gözden geçirmişlerdir.

Ancak özellikle avukatlara yapılan umarsızca saldırılar, yeterli yanıtı alamamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milletvekili Kamer Genç in avukatlık mesleğinin konumuna, icrasına ilişkin çok üzücü, bir milletvekiline yakışmayacak ifadeleri tepkisiz, yanıtsız kalmaktadır. Hatta bu sayın milletvekili bu saldırılarını artırarak devam ettirmektedir.

Yaklaşık 2 yıl önce bir büyük trajlı gazetede AVUKATLAR CEZAEVLERİNE SİLAH SOKUYOR başlığı ile haber geçilmiştir. Bu bir kısmı da baronuza mensup avukatlar tarafından gazete aleyhine davalar açılmıştır. Mahkemelerin SİLAH SOKMA NEDENİYLE MAHUM OLAN AVUKAT VAR MIDIR sorusuna Adalet Bakanlığının verdiği yanıt olumsuz olmuştur.

Adalet Bakanlığının mahkemelere verdiği yanıt ile Tüm Türkiye de silah sokmadan yargılanan ve mahkum olan tek bir avukat olmadığı cevabı gelmiştir.

Aynı yazı ekinde çeşitli gazetelerin avukatlık mesleği aleyhine çıkan haber ile köşe yazılarını içeren bir dosya gönderilmiştir.

Çok üzücüdür ki Adalet Bakanlığı taraf olmadığı bir davaya kendisi hasım olmuştur.

Belirtilen habere ilişkin başta TBB, Baroların benim bildiğim hiç biri kurumsal tavır almamış, Hukuk Zemininde yeterli tepkiyi göstermemiştir.

Biz savunmanlar yüzyıllardır görevimize devam ediyoruz ve edeceğiz. HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN GERÇEK SAVAŞÇILARI BİZ OLDUK ve OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ. Biz halkın gerçek vekiliyiz bugün avukatız, yarın belki milletvekiliyiz. Ama yaşamımız boyunca vekil olma savunma görevimiz devam edecektir.

YANİ DÜN HALKIN VEKİLİ (AVUKAT) BU GÜN MİLLETVEKİLİ OLAN MESLEKTAŞLARA (HATTA SAYIN ADALET BAKANINA) YARIN YİNE ARAMIZA DÖNECEKLERİNİ ISRARLA BELİRTMELİYİZ, HATIRLATMALIYIZ.

Özellikle son 10 yıldır yargıç ve savcılar tamamen kendi içlerine kapandılar. O kadar kendi içlerine kapandılar ki yan odadaki yargıç ve savcı meslektaşları ile görüşemez, iletişim kuramaz oldular.
Bazıları da sokaktaki vatandaşa gösterdiği ilgi ve alakayı avukata çok görür oldu.

Yargıç d’Agesseau Avukatlara yaptığı bir konuşmada;
"Liyakat ve şöhretin birbirinden ayrıldığı, kendi kendini yaratan insanın başka insanları aydınlattığı ve dehasının yüksekliğine boyun eğdirdiği bir meslek mensup olmakla bahtiyarsınız .&#8221 ; Demiştir.

Sayın Yargıcın dediği gibi biz "Liyakat ve şöhreti" birbirinden ayıran bir meslek mensubuyuz. Mutlaka yargıç, savcı, mülki amirlerle ilişkilerimiz devam etmelidir. Bu yanlışlıkları, haksızlıkları bin kere, on bin kere, yüzbin kere haykırmalıyız. Ve gerekirse hukuk kuralları içerisinde tepkimizi en doğru zamanda, en doğru yöntemle koymalıyız.

Saygılarımla
Av. Adil Giray Çelik
Old 02-07-2002, 00:50   #3
tuncaytur

 
Varsayılan

Sevgili Adil,
Bu lektirik ve su parası konusu bir süredir gündemde idi. Bu gün bizim baromuz böyle bir yazı aldı. Sanırım diger barolarada gelmiştir veya gelecektir. Bununla mücadele toplu olmalı ve bilhassa Barolar Birliği öncülük görevini üstlenmelidir. Genrelgeye karşı biz elbette dava açacağız ama öncelikle Barolar Birliğinin bu genelgeye karşı dava açmasını bekliyorduk. Bu da bizim hakkamızdı sanırım. Ben sana daha ileri bir davranışı söyleyeyim savcı bize bir elektirik teknisyeni gönderek parayı ödeyip ödemiceğimizi soruyor elbetti gereken cevapkendilerine verilecektir. Ne pahasına olursa olsun bu parayı da ödemiyeceğiz sayğılarımla
Old 06-07-2002, 20:51   #4
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Sevgili Başkan;

Bir hukukçu olarak öncelikle HUMK uyarınca Yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinden bir tesbit yaptırılarak, o baroya kayıtlı avukatların tuvaletlerde ne kadar su harcadıklarının tespiti gerekmektedir.

Denizli Adliyesinde WC avukat ve yurttaşlara paralı olduğu için harcanan su parasından avukatların ödedikleri kişi başı ücretinde düşülmesi gerekmektedir.

Tespiti yapacak Asliye Hukuk Hakiminin bu hususta ehl-i vukuf (bilirkişi) bulması da mutlaka bir sorundur...

Sayın başkan; sıcak bir cumartesi gecesi bu giriş sanırım kara mizah oldu. Affola.....

Bakanlık ve Cumhuriyetin başsavcıları avukatların WC lerde kullandıkları su ile uğraşırken, bakın son 6 ayda Denizli de neler oldu.

1.6 ay kadar önce meslekte 30 yılını geride bırakan meslektaşımıza bürosuna giderken müdahil vekili olarak görev aldığı bir davanın sanığı saldırdı. Hayati tehlike var...
Sırtından bıçaklandı. Sanık tutuklu...

2. Denizli Honaz ilçesinde Denizli Barosuna kayıtlı bir meslektaşımız 4-5 ay önce banka vekili olarak katılmak zorunda olduğu bir icra satışı öncesi saldırıya uğradı. Sanık yakalanamadı...
Hayati tehlike var...

3. 10 gün önce mesleğe yargıç olarak başlayan bir meslektaşımıza bürosunda silahlı saldırıda bulunuldu. Meslektaşımız sanığın üzerine atlayarak mutlak ölümden döndü. Kurşun halen kalçasında. Sanık yakalanamadı...

4. 4 Temmuz 2002 günü, Bursa Barosuna kayıtlı 2 meslektaşlarımıza haciz esnasında saldırıldı. Bir arkadaşımızın başında 7 dikiş var. Sanıklar yakalanamadı..

5. 4 Temmuz 2002 günü, aynı gün, aynı saatlerde başka bir alacağa ilişkin takiple ilgili Burdur Barosuna kayıtlı meslsktaşımıza icra satışı sırasında Adliye de makasla saldırıldı. Sanıklar yakalandı
tutuklandılar.

Sevgili başkanım, Sayın Baro Başkanları; çok acele bölgesel veya TBB bünyesinde bu hususları görüşmeli, tartışmalısınız.

Bu sizin tarihsel sorumluluğunuzdur....

En derin Saygılarımla
Av. Adil Giray Çelik
Old 04-08-2002, 18:02   #5
ismailduygulu

 
Varsayılan Bir hayal ama, düsünmek bile güzel...

Postmodern hukuk bienali...

Adnan Ekinci’nin, 28.6.2002 Cuma günü, Radikal Gazetesi’nde yayınlanan yazısını, hukukçu bir insanın özlemini dile getirdiği için aynen alıyorum:

"Perdeyi aralayarak baktım; sırılsıklam bir baharın hiç kullanılmamış bir pazartesini, camdan bana gülümserken buldum. Evden kahvaltı yapmadan apar topar çıkarken bilgisayardaki mesajı fark ettim... 9. Asliye Hukuk memuru Berna hanım, gerekçeli kararın yazıldığını söylüyordu.

Adliyenin, İstanbul'un her tarafından ulaşılabilecek merkezi bir yerde olması ne güzel. Oysa, bir zamanlar İstanbul'un her ilçesinin ayrı adliyesi varmış, hatta bazılarında iki-üç tane bulunurmuş.

Zamanla bu popülist yaklaşımdan vazgeçilmiş, adliyelerin dispanser mantığıyla vatandaşın ayağına götürülerek değil, ancak yekpare olduğunda işlevsel olabileceği anlaşılmış.

Bugün bir avukat günde sekiz ayrı duruşmaya girebilir, aralarda da mahkeme kalemlerdeki işlerini tamamlar. Hiç yazıhanesine gitmeden, gününü adliyede geçirebilir.

Baro odasında Beethoven Gökdelen adliyenin en üst katındaki kafeterya oldukça kalabalıktı. Kahvaltı eden arkadaşlara
katıldım. Rejim yaptığım halde bayan bir meslektaşın yaptığı kurabiyelerinden bir tane almadan yapamadım.

Günün gazetelerine şöyle bir göz attıktan sonra, 20. kattaki Baro Odası'nın geniş salonuna uğradım. Dört tarafı cam olan salonun bir tarafına vuran yağmur damlaları, bir köşede satranç oynayan iki meslektaşa müthiş güzellikte bir fon oluşturuyordu. Düşük volümde çalan klasik müzik parçası, ortama gittikçe yayılan bir dinginlik yayıyordu. Duruşmalarım olmasa, pencerenin önünde oturup, akşama kadar yağmurun yağışını izleyebilirdim.

Avukatların mesleklerini rahatça sürdürebilmeleri için her türlü ayrıntıyı düşünen ve yargı sistemini işler kılarak vatandaşına reel hizmet sağlayan böyle bir Adalet Bakanlığımız olduğu için, ne kadar şanslı olduğumuzu düşündüm.

Geçenlerde bir dergide, yıllar önce avukatların duruşma sıralarını, kalabalık koridorlarda saatlerce ayakta beklerken çekilmiş bir fotoğraf gördüğümde, dayanamayıp kesmiştim.

Bir ara, salonun arka tarafından yüksek sesli konuşmalar geldiğini duydum. Bayan avukatlar, zemin kattaki kreşi görüntüleyen monitörün arızalı olması nedeniyle, beraberinde getirmek zorunda kaldıkları çocuklarını kontrol edemedikleri için homurdanıyorlardı.

Adliyenin yüzme havuzu Fitness Center listesine baktım. Saat 15.00'ten sonra tamamen doluydu. Masatenisi için, saat 17.00'ye ancak yedek olarak yazılabildim. Daha sonra belki, biraz da havuzda yüzerim diye düşündüm. Tabii ki, geçen sefer olduğu gibi, üzerimde cüppeyle soyunma odasına dalma gibi bir dalgınlığa düşmeden.

Bilgisayar odasındaki tüm PC'ler kullanımdaydı. Kimi dava dilekçesini hazırlıyor, kimi internet aracılığıyla başka bir şehirdeki duruşmasına interaktif olarak katılıyordu. Bir meslektaştan izin aldım ve büromdaki bilgisayara girdim. 2. Sulh Hukuk'taki bir dosya için yazdığım dilekçeyi ekrana taşıdıktan sonra print ettim.

Baro salonundan çıktım, 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kalemine uğrayarak, gerekçeli kararı aldım.

Akşama hâkim, savcı ve avukatlardan oluşan ve yargılamanın daha sağlıklı işlemesi için yapılan koordinasyon toplantısı olduğunu hatırladım. Bu toplantılarda, uygulamalarda yaşanan sorunlar birlikte tartışılıyordu.

Duruşma üç dakika geç başladı

Koridorda nefes nefese kalmış bir müvekkille karşılaştım. Beni büroda bulamayınca doğru adliyeye gelmiş. Avukatlık ücretinin son taksidini yatıramadığı için defalarca özür diliyordu. Bunun benimle ilgisi olmadığını, söyledim. Vekâlet ücreti ödemelerinin baro tarafından takip edildiğini, bu nedenle gecikme faizi ödemek zorunda kalacağını anlattım. Duruşma günü, ödeme makbuzunu dosyada görmeyen yargıcın davaya bakmaktan imtina edebileceğini hatırlattım. İki eliyle başını tutarak yanımdan ayrıldı.

Asansörün kapısında savcı Selçuk beyle karşılaştım. Hiç duymadığım fıkralar anlattı yine ve yukarı çıkana kadar hepimizi gülmekten kırdı, geçirdi.

Duruşmama ancak 14.03'de girebildiğim için, yargıç Bahri beyin yüzünde 3 dakikalık gecikmenin mahcubiyeti vardı. Üzerinde durmadım ama bu gecikmelerin son günlerde çok sık meydana geldiğini vurgulamaktan da kendimi alamadım. Bir kaşım kalkık halde, yargıcın yüzüne bakmadan, müvekkilimin cezaevindeki ısıtma sistemindeki arıza nedeniyle grip olduğunu, bir hafta yatak istirahati aldığı için duruşmaya katılmayacağını belirterek, tahliyesini istedim. Yargıç, mübaşir Hamit'e bilgisayardan Emniyet kayıtlarına girerek sabıka kayıtlarına bakmasını istedi. Sonra da, tahliye talebimi kabul etti.

Yukarı çıkarken asansörde genç ve güzel bir bayanla yalnızdık. Elini butona uzatırken, 'Hangi kata' diye sordu. Gülümseyerek 'Bilmiyorum!' dedim."

Dün aksam bir arkadasim ile Antalya Orduevi'ne gittim ve orada yemek yedim. Ögretmenler uzun zamandir verdikleri mücadele ile "Ögretmen evleri" projesinin hayata geçmesini sagladilar. Neden hukukçularin da böyle bir mekani olmasin, neden doktorlarin, avukatlarin, muhasebecilerin bu tarz sosyal tesisleri yok diye düsündüm ve bu yazinin yazari gibi hayalini kurdum.

Haydi hukukçular. Hakettigimiz gibi yasamayi isteyelim ve basaralim.
Old 04-08-2002, 21:11   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan Sn.Duygulu

Bitti diye üzüldüm.. Neden bitti? Beethoven'i daha tam dinleyememiştim..

Hayallere dalmak ve istemek güzel. Elbette bunlar kısa süre sonra hayata geçecektir. Öyle 20-25 sene sonra değil.. eminim 10 yıla kalmaz bunlar olur..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kambiyo Senetlerine Mahsus İcra Takibinde Aylık %10 Faiz İstenmesi av.selcukacar Meslektaşların Soruları 18 05-02-2007 13:55
Toki Ödemesinin Tekrar Yapılmasının İstenmesi seda390 Hukuk Soruları Arşivi 3 10-10-2006 12:00
Zorla İstifa İstenmesi sakkan Hukuk Soruları Arşivi 4 29-01-2006 23:03
Kiralan Geyrimenkul İçin Verilen Senet Üzerine Yazılan Elektirik Ve Su Borcu İbaresi fatma koyuncu Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 03:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06570005 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.