Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tedbir Nafakasının Verildiği Boşanma İlamının Bozulmasından Sonra

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-09-2006, 13:33   #1
hırs

 
Önemli Tedbir Nafakasının Verildiği Boşanma İlamının Bozulmasından Sonra

BoŞanma İlami İle Davaci Kadin Lehİne Tedbİr Nafakasina HÜkmedİlmİŞ Ancak Bu BoŞanma İlami BoŞanmanin Reddİne Karar Verİlmesİ GerektİĞİnden Yargitayda BozulmuŞ.davaci Lehİne Taktİr Edİlen İŞbu Tedbİr Nafakasinin Tahsİlİ İÇİn BaŞlattiĞi İlamli İcra Takİbİnde BoŞanma İlaminin Bozulmasindan Sonrakİ (ancak Dava Devam Edİyor)devrede Davali BorÇlunun MaaŞ Haczİ İÇİn ÇaliŞtiĞi Şİrkete MÜzekkere GÖndermİŞ Ancak Davali Tedbİr Nafakasinin DayanaĞi Olan İlam BozulduĞundan MaaŞina Hacİz KonulamayacaĞi GerekÇesİ İle Dava AÇmiŞ.davali Bu Konuda Hakli Mi Sİzce?buna İlİŞkİn İÇtİhat AraŞtiriyorum Ama Hala Bulamadim
Bu Konuda Yardimci Olabİlecek MeslektaŞlarima Şİmdİden TeŞekkÜr Ederİm.
Old 04-09-2006, 16:28   #2
avfehmi

 
Varsayılan

Bir kişinin tedbir nafakası alması için,ayrı yaşamaya hakkı olması lazım.Boşanma davasının reddi gerekir kararı gereği tedbir nafakasını da almaması lazım.Boşanma nın reddi kararı sonucu ayrı yaşamaya hakkı olmadığı ortaya çıkmakta.Bu halde İİK 40vd maddeleri gereği, takip bozma sonucu durur.İcra Müdürlüğünden bozma ilamını sunup,tedbir nafakası isteminin durdurulması kararı vermesini istemeniz lazım.Eğer erd ederse İcra Hukuk Mahkemesine başvurun.Takip,yeni verilecek karar kesinleşinceye kadar durur.
Old 04-09-2006, 20:18   #3
ayyıldız

 
Varsayılan

boşanma davası açmakla eşlerin ayrı yaşama hakkı vardır. Tedbir nafakası boşanma davası devam ettiği sürece ayrı yaşama hakkına dayanarak mahkemece hüküm altına alınır, boşanma kararı, Yargıtay tarafından bozulsa bile açılan dava neticelenmemiş olduğundan tedbir nafakası aynen devam eder. Tedbir nafakası mahkeme kararı ile tedbir mahiyetinde verilir ve aksine bir karar verilinceye veya boşanma kararı bir şekilde kesinleşinceye kadar devam eder. Boşanma kararının bozulması durumunda dava devam edeceğinden tedbir nafakasının kesilmesi, iadesi veya ortadan kalkması hukuken mümkün değildir. Tedbir nafakası devam eden bir davada ancak mahkeme hakiminin vereceği yeni bir kararı ile arttırılır, eksiltilir veya kaldırılabilir. Bu yöned bir karar olmadığına göre, tedbir nafakası aynen devam eder.
Old 05-09-2006, 02:39   #4
ibreti

 
Varsayılan

HUMK.m.101/3-4 hükmünde ayrılık ve boşanma davası sonucu Medeni Kanunca gereken ve boşanmanın eki ( fer'i )niteliğinde bulunan önlemleri ihtiyati tedbir olarak nitelendirmiştir. Tedbir nafakasının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.

HUMK.m.112'de ise Esas hakkında mahkeme tarafından verilen kararın tefhim veya tebliğ olunmasını müteakip ihtiyaten icra kılınmış olan tedbir -mahkeme hükmün icrasını temin için tedbirin devamına karar vermedikçe- ortadan kalkar denilmektedir.

Somut olayda tedbir nafakasına esas hakkında hükümle birlikte karar verilmiş olması ve kararın da bozma ile ortadan kalkması karşısında bu dava davalının lehine sonuçlanırmış gibi geliyor.

Öte yandan Sn.Ayyıldız'ın görüşlerini doğrulayan içtihatları buldum;
----
T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2079

K. 2004/2627

T. 23.3.2004

• NAFAKANIN ARTIRILMASI TALEBİ ( Tedbir Nafakasının Boşanma Kararının Kesinleştiği Tarihte Ortadan Kalkması - Yoksulluk Nafakası Talebinde Hak Düşürücü Süre )

• YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİ ( Hak Düşürücü Süre ve Sürenin Hesaplanması Usulü )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE VE HESAPLANMASI USULÜ ( Yoksulluk Nafakası Talebinde )

• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma Kararının Kesinleştiği Tarihte Ortadan Kalktığından Artırılmasının Talep Edilemeyeceği )

• SÜRE ( Yoksulluk Nafakası Talebinde )

743/m.161

4721/m.195

4722/m.20

ÖZET : Davada, boşanmakla yoksulluğa düşüldüğü ileri sürülerek bin lira nafakanın 75.000.000 liraya yükseltilmesi istenilmiş; mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Öncelikle artırılması istenen önceki nafaka Giresun Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.06.1981 gün 23 Esas, 294 sayılı kararına dayanmakta olup bu ilama göre hükmedilen nafaka, evlilik birliği içinda eşin evlilik birliği gereklerini yerine getirmemesi hukuki nedenine dayalı ( eski MK.nun 161. maddesi, yürürlükte bulunan TMK.nun ise 195. maddesi kapsamında ) tedbir nafakasıdır. Dolayısı ile evlilik birliği ortadan kalktığına göre tarafların boşanmasına dair kararın kesinleşme tarihinde tedbir nafakası da sona erecektir. Boşanma sonrasında eş için ancak yoksulluk nafakası ve bununun artırılması sözkonusu olabilir. Somut olayda boşanma kararı ile veya daha sonra yoksulluk nafakasına hükmedilmemiştir. Bu davada her nekadar boşanmakla yoksulluk nafakası istenildiği düşünülebilir ise de, işbu dava 16.01.2003 tarihinde açılmış olup, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 20. maddesine göre en geç 31.12.2002 tarihine kadar dava açılması gerektiği dikkate alındığında istemin süresinde olmadığı anlaşılmaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, boşanmakla yoksulluğa düşüldüğü ileri sürülerek bin lira nafakanın 75.000.000 lira yükseltilmesi istenilmiş; mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Öncelikle artırılması istenen önceki nafaka Girasun Sulh Hukuk Mahkemesinin 02.06.1981 gün 23 Esas, 294 sayılı kararına dayanmakta olup bu ilama göre hükmedilen nafaka, evlilik birliği içinda eşin evlilik birliği gereklerini yerine getirmemesi hukuki nedenine dayalı ( eski MK.nun 161. maddesi, yürürlükte bulunan TMK.nun ise 195. maddesi kapsamında ) tedbir nafakasıdır. Dolayısı ile evlilik birliği ortadan kalktığına göre tarafların boşanmasına dair kararın kesinleşme ( 26.04.1982 ) tarihinde tedbir nafakası da sona erecektir. Boşanma sonrasında eş için ancak yoksulluk nafakası ve bununun artırılması sözkonusu olabilir ( TMK. md. 175 ).
Somut olayda boşanma kararı ile veya daha sonra yoksulluk nafakasına hükmedilmemiştir. Bu davada her nekadar boşanmakla yoksulluk nafakası istenildiği düşünülebilir ise de iş bu dava 16.01.2003 tarihinde açılmış olup, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 20. maddesine göre en geç 31.12.2002 tarihine kadar dava açılması gerektiği dikkate alındığında istemin süresinde olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde artırılması gereken bir nafaka kararı bulunmadığı gibi yoksulluk nafakasının dava koşulları da gerçekleşmediği işbu dava 16.01.2003 tarihinde açılmış olup, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğü ve uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 20. maddesine göre en geç 31.12.2002 tarihine kadar dava açılması gerektiği dikkate alındığında istemin süresinde olmadığı anlaşılmaktadır.
O halde artırılması gereken bir nafaka kararı bulunmadığı gibi yoksulluk nafakasının dava koşulları da gerçekleşmediği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/16313

K. 2006/545

T. 30.1.2006

• TEDBİR NAFAKASI ( Her An Doğup İşleyen Alacak Niteliğinde Olduğu - Boşanma )

• BOŞANMA ( Davacı Yargılama Sırasında Tedbir Nafakası İstemediğini Beyan Ettikten Sonra Yeniden Tedbir Nafakası Talep Etmesi - Yeniden Tedbir Nafakası Talep Edilen Tarihten Boşanma Kararının Kesinleştiği Tarihe Kadar Devam Etmek Üzere Verileceği )

4721/m. 169, 174, 175

ÖZET : Boşanma davası yargılaması sırasında davacı, imzalı beyanı ile nafaka ve tazminat istemediğini belirtmiştir. Bu husus dikkate alınmadan yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminata karar verilmesi hatalıdır. Öte yandan tedbir nafakası her an doğup işleyen alacak niteliğindedir. Davacı yargılama sırasında tedbir nafakası istemediğini beyan ettikten sonra yeniden tedbir nafakası talep etmiştir. Bu durumda yeniden tedbir nafakası talep edilen tarihten boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar devam etmek üzere tedbir nafakasına karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı 28.09.2004 tarihli oturumdaki imzalı beyanı ile nafaka ve tazminat talebi olmadığını belirtmiştir. Bu yön nazara alınmadan davacı yararına yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmamıştır.
3- Tedbir nafakası her an doğup işleyen alacak niteliğindedir. Davacı 28.09.2004 günlü oturumda nafaka istemediğini beyan etmekle birlikte 09.06.2005 tarihli celsede yeniden tedbir nafakası istediğine göre kadın yararına 09.06.2005 tarihinden başlamak ve boşanma hükmünün kesinleştiği tarihe kadar devam etmek üzere tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren tedbir nafakası verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2. ve 3. bentlerde açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, hükmün diğer bölümlerinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.01.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4362

K. 2004/5542

T. 29.4.2004

• TEDBİR NAFAKASI ( Davanın Devamı Süresince İşi Ve Geliri Olmayan Çocuk Yararına Hükmedilmesi Gereği )

• MÜŞTEREK ÇOCUK ( İşi Ve Geliri Olmaması - Çocuk Yararına Dava Süresince Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gereği )

• BOŞANMA VEYA AYRILIK DAVASI ( Hakimin Dava Süresince Eşlerin Geçimine, Malların Yönetimine Ve Çocukların Bakım Ve Korunmasına İlişkin Önlemleri Kendiliğinden Almak Zorunda Olduğu )

• MALİ VE SOSYAL DURUM ( Nafaka Talebinde Araştırılması Gereği )

4721/m. 175, 185, 186, 223, 242, 244, 262, 267

ÖZET :Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır. O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan davacı ve müşterek çocuk Nermin yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle dava tarihinde Necla'nın ergin bulunmasına, Necla tarafından açılan bir davanın bulunmamasına, davacının yoksulluk nafakası talebinin bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yersizdir.
2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına ( TMK. md.186/1 ) geçimine, ( TMK md.185/3 ) malların yönetimine ( TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 ) ve çocukların bakım ve korunmasına ( TMK.md.185/2 ) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır. O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan davacı ve müşterek çocuk Nermin yararına Türk Medeni Kanununun 185/3, 186/3 maddelerine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3- Davalının mali sosyal durumunun araştırılmaması doğru değildir.
SONUÇ : Davacının diğer temyiz itirazlarının 1. bentte açıklanan nedenle REDDİNE, hükmün 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Old 05-09-2006, 19:09   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Farklı bir karar da benden

12. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/24134
K. 2004/1515
T. 27.1.2004
• TEDBİR NAFAKASI ( Takip - Boşanma Talebi Reddedilip Devamına İlişkin Karar Oluşturulmaması/Red Kararının Kesinleşmesi Tarihine Kadar Devam Edeceği )
• BOŞANMA ( Talebi Reddedilip Tedbir Nafakasının Devamına İlişkin Karar Oluşturulmaması - Red Kararının Kesinleşmesi Tarihine Kadar Devam Edeceği )
• TAKİP ( Tedbir Nafakası - Boşanma Talebi Reddedilip Devamına İlişkin Karar Oluşturulmaması/Red Kararının Kesinleşmesi Tarihine Kadar Devam Edeceği )
4721/m. 169
ÖZET : Takip dayanağı boşanma ilamında tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Boşanma talebi reddedildiğinden ve nafakanın devamına ilişkin karar oluşturulmadığından bu durumda tedbir nafakası boşanma davasının red kararının kesinleşmesi tarihine kadar devam eder ve kesinleşme tarihinde son bulur.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Takip dayanağı Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/529 esas 2003/210 karar sayılı 11.3.2003 karar tarihli boşanma ilamında tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Boşanma talebi reddedildiğinden ve nafakanın devamına ilişkin karar oluşturulmadığından bu durumda tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesi tarihine kadar devam eder ve kesinleşme tarihinde son bulur. Bu kural ışığında boşanma davasının red kararının kesinleşme tarihi araştırılıp sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde istemin reddi biçiminde karar tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 27.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Not:Kazancı'dan alınmıştır.
Old 05-09-2006, 21:17   #6
avfehmi

 
Varsayılan

Suat Bey,Yalnız olayımızda bozulan bir karar var.Ama, ibretinin belittiği gibi' Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır. O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan davacı ve müşterek çocuk Nermin yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.'

Bu yüzden de ilk düşüncemden dönüyorum.
Old 05-09-2006, 21:53   #7
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Ya benim biraz kafam karıştı verilen yargıtay kararları arasında öz itibari il ben fark göremedim, yani Sayın Ergin'nin verdiği karar Sayın İbretinin verdiği kararın çelişkisi değil ama neyse...

Ancak yargıtay kararlarında da açıkça ifade edildiği gibi tedbir nafakası hüküm kesinleşene kadar veriliyor ancak bu durum -"biraz"- bana yıllardır hukuka aykırı bir durum gibi geliyor misal verecek olursam diyelim eşlerden biri zina sebebiyle boşama davası açıyor, hakim dilerse davalı lehine tedbir nafakasına hükmedebiliyor ve zina sebebiyle boşanma davası kesinleşene kadar davacı davalıya tedbir nafakası ödüyor, peki ama niye?

Diyelim dava bugün açıldı, bir sene sonra hüküm verildi, bir sene yargıtayda kaldı, etti 2 yıl sonra usul eksikliğinden dolayı bozuldu, eksiklik giderildi, tekrar yargıtaya giderildi diyelim etti 3 yıl, şimdi zina yapan eşe neden 3 yıl tedbir nafakası verdik:

1- Hüküm kesinleşene kadar maddi vaka sabitlenmemiştir, doğru
2- Tedbir nafakası eşlerin barınması, ihtiyaçları için falan bu da doğru

peki ama ben zina fiilini bugün öğreniyorum ve öğrendiğim günden itibaren bu yetmezmiş gibi para ödüyorum sonra karar kesinleşiyor davacının davası kesin olrak haklı bulunuyor. Şimdi mesele şu en azından karar kesinleştikten sonra davalıya tedbir nafakası için rücu imkanı tanınmalıdır, tama benim iddiam sabit değildi, ben kesinleştirene kadar ödeyim ama kesin zina yapmış birinede ben zaten baştan itibaren geçim ve barınak masrafları vermeyeceğim için en azından verdiklerimi geri almalıyım diye düşünüyorum...

Fikrim bu belkide, bu gibi durumlarda rücu imkanı vardır da ben bilmiyorum, sizin fikriniz nedir?
Old 06-09-2006, 00:11   #8
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Selim Balku;
Alıntı:
zina fiilini bugün öğreniyorum ve öğrendiğim günden itibaren bu yetmezmiş gibi para ödüyorum sonra karar kesinleşiyor davacının davası kesin olrak haklı bulunuyor. Şimdi mesele şu en azından karar kesinleştikten sonra davalıya tedbir nafakası için rücu imkanı tanınmalıdır, tama benim iddiam sabit değildi, ben kesinleştirene kadar ödeyim ama kesin zina yapmış birinede ben zaten baştan itibaren geçim ve barınak masrafları vermeyeceğim için en azından verdiklerimi geri almalıyım
demiş. Sadece zina ile sınırlandırmak yetmez derim. Boşanmada kusurlu ya da daha fazla kusurlu olan aleyhine de aynı olanağı sağlamak gerek. Üstelik taraflardan birinin ölümü halinde boşanma davasının mirasçılar tarafından sürdürülmesinin talep edilebileceğini öngörmesi ile yeni yasanın ruhuna da uygun bir durum bu.
Old 07-09-2006, 16:26   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Av.Selim Balku ,

Alıntı:
Mesaj Sahibi:ibreti
Alıntı:
HUMK.m.101/3-4 hükmünde ayrılık ve boşanma davası sonucu Medeni Kanunca gereken ve boşanmanın eki ( fer'i )niteliğinde bulunan önlemleri ihtiyati tedbir olarak nitelendirmiştir. Tedbir nafakasının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.

HUMK.m.112'de ise Esas hakkında mahkeme tarafından verilen kararın tefhim veya tebliğ olunmasını müteakip ihtiyaten icra kılınmış olan tedbir -mahkeme hükmün icrasını temin için tedbirin devamına karar vermedikçe- ortadan kalkar denilmektedir.

Somut olayda tedbir nafakasına esas hakkında hükümle birlikte karar verilmiş olması ve kararın da bozma ile ortadan kalkması karşısında bu dava davalının lehine sonuçlanırmış gibi geliyor.

Öte yandan Sn.Ayyıldız'ın görüşlerini doğrulayan içtihatları buldum;
----

1- Sayın ibreti'nin sunduğu 1 inci Yargıtay kararı yoksulluk nafakasına ilişkindir.

2- Sunulan 2 inci kararda ise, davanın her aşamasında tedbir nafakası isteneceğine dairdir.

3- Son karar ise, hakimin koruma tedbirlerini re'sen alacağına dairdir.

Sayın ibreti tüm bu kararları, Sayın ayyıldız'ın görüşlerine atfen alıntıladığını belirtmiştir(Kendisi ise, tedbir mahiyetinde olacağı için HUMK 112 gereğince devamına ilişkin karar yoksa mürtefi olacağını iddia etmektedir). Anladığım kadarıyla; kararların ortak özelliği; tedbir nafakasının hükmün kesinleşinceye kadar devam edecek olmasıdır.

Benim sunduğum kararda ise bu kararlardan farklı olarak, boşanma davası red edilmiştir. Ama ona rağmen hüküm kesinleşinceye kadar nafaka devam edecektir. Somut olayda da Yargıtay yerel mahkeme kararını "red edilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozmuştur. Benim sunduğum karar somut olaya daha uygun ve diğer 3 karardan farklı bir karar olduğu için alıntıladım. Değilse, Sayın ibreti'nin kararlarının aksi yönde bir karar olduğunu belirtmek için sunmadım.

Bu arada şunu da belirtmek isterim. Sayın ibreti'nin HUMK 112 inci maddesinin boşanma davalarında da uygulanacağına dair görüşüne katılmıyorum.

Sayın av.fehmi,

Yukarıdaki izahattan sonra bilmem soruyu anlamıştım dememe gerek var mı.

Saygılarımla

Not: Devam edeceğim
Old 07-09-2006, 16:46   #10
avfehmi

 
Varsayılan

Suat Bey,anlamadığınızı söylemedim.Yanlış anlaşıldıysa özür dilerim.
Ben ;
1- Sorulan soruda, boşanma davasının red edilmesi gerekçesi ile bozulduğunu ve bu bozma sonucu ne yapılması gerektiği ile ilgili olduğu için

2-Sizin sunduğunuz kararda böyle bir bozma ilamı olmadığını, boşanma davasının mahkeme tarafından red edildiğini

Yani olaya birebir uymadığını belirtmek istemiştim.
Old 08-09-2006, 16:42   #11
avfehmi

 
Varsayılan

Meslektaşlarım;
Hakimin resen tedbir nafakası vermesi mümkün.

Ama,ben hala olayda, tedbir nafakası kararının Yargıtay'ın bozma ilamından sonra devam edip etmediğinde kuşkuluyum.

Çünkü, tedbir nafakası talep halinde karar kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakasına dönüşür.Bunun nedeni de sanırım, tedbir kararının kararın kesinleşmesiyle kalkmasıdır.Aynı şey bozma ilamları içinde geçerlidir.

Bozma ilamı ile mahkemenin verdiği karar hükümsüz sayılır.Eğer mahkeme hüküm ile tedbir nafakası vermişse, nafaka kararınında HUMK gereği kendiliğinden kalkması gerekmez mi?
Old 08-09-2006, 17:43   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
HUMK'UN İLGİLİ MADDELERİ
MADDE 426/J.- (Ek: 5236 - 26.9.2004 / m.15 - Yürürlük m.22) İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.

Temyizin icraya etkisi

MADDE 433.- (Yeniden Düzenleme: 5236 - 26.9.2004 / m.16 - Yürürlük m.22) Temyiz, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez.

Kişiler ve aile hukukuna, taşınmaz mala ve bununla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.

Kararın kesinleştiği ilamın altına veya arkasına yazılıp, tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hakimi tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir. (*)

İİK' NUN İLGİLİ MADDELERİ

MADDE 36 - (Değişik madde ve başlığı: 5311 - 2.3.2005 / m.5 - Yürürlük m.30) İlama karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmi bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilat veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir.
Bu süre ancak zorunluluk halinde uzatılabilir.

Borçlu, Devlet veya adli yardımdan yararlanan bir kimse ise teminat gösterme zorunluluğu yoktur.

Ücreti ilgililer tarafından verilirse bölge adliye mahkemesi veya Yargıtayca icranın geri bırakılması hakkındaki karar icra dairesine en uygun vasıtalarla bildirilir.

Nafaka hükümlerinde böyle bir süre verilemez.

MADDE 40 - (Değişik 1. fıkra: 5311 - 2.3.2005 / m.7 - Yürürlük m.30) Bir ilamın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durdurur.

(Değişik 2. fıkra: 5311 - 2.3.2005 / m.7 - Yürürlük m.30) Bir ilam hükmü icra edildikten sonra bölge adliye mahkemesince kaldırılır veya yeniden esas hakkında karar verilir ya da Yargıtayca bozulup da aleyhine icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kesin bir ilamla tahakkuk ederse, ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen veya kısmen eski haline iade olunur.

Ancak üçüncü şahısların hüsnüniyetle kazandıkları haklara halel gelmez


Selamlar,

1- Davada boşanmaya ve tedbir nafakasına karar verilmiş.

2- Yargıtay, "davanın red edilmesi gerekirken..." gerekçesiyle kararı bozmuştur.

3- Dava derdesttir.

4- İcra takibine konu olan nafaka alacakları için en son olarak, davalının maaşına haciz konulmak üzere müzekkere yazılmış ve davalı-borçlu; dayanak hükmün bozulması gerekçesiyle dava açmıştır.

Soruya yanıt verebilmek için, tedbir nafakasının mahiyetine bakmak gerekir.Henüz mahkeme nihai kararını vermeden icraya konulmak istenen tedbir nafakasının ilamlı takip yoluyla mı; yoksa adi takip yoluyla mı tahsil edileceğine göre, yanıt değişecektir.

Bu hususta bildiğim kadarıyla Yargıtay'ın iki türlü uygulaması vardır. Birinci uygulamasına göre,ara kararla birlikte verilen tedbir nafakası ilam değildir, dolayısıyla ilamlı takibe konu edilemez. İkinci uygulamaya göre, tedbir nafakası(diğer tedbir kararlarından farklı olarak) ilamlı takibe konu edilebilir.(Ancak bu husustaki kararı bulamadım. O yüzden yanıtım gecikti zaten. Ben yanlış anımsıyorum belki de.)

Somut olayda bir ilamlı takip bulunmaktadır. Mahkeme ilamından sonra icra takibi yapılmıştır.

Hüküm bozulmuştur ama dava derdesttir. Dolayısıyla hakim hala koruma tedbirlerini almak zorundadır. Yani davanın başında ara kararla verilen tedbir nafakası ile mevcut durum arasında hukuken bir fark yoktur. Tedbir nafakası davanın "kesinleşmesine" kadar geçen süre içinde geçerlidir. Somut dava kesinleşmemiştir. O halde hakim yeni bir karar verene kadar tedbir nafakası devam edecektir.

İşte yukarıda iki görüşünden bahsettiğim Yargıtay'ın ikinci görüşü olan; "ara kararla verilen tedbir nafakası ilamlı takip yapılabilir" görüşünü benimsersek, bence davalı-borçlunun şikayeti red olunacaktır. Aksi takdirde ise yeniden bir icra takibi (adi takip) yapmak zorunda kalacaksınız.Burada takibin durması fikrine katılmıyorum. Bozulan karara rağmen tedbir nafakası işlemeye devam edeceğine göre ya takip durmayacaktır ya da iptal edilip yeni bir (adi takip)takip yapılacaktır.

Yukarıda hem HUMK , hem de İİK’nun ilgili maddelerini aktardım. Maddelere bakınca, nafakaya özel bir önem verildiği anlaşılmaktadır. Ancak 40 ıncı maddede nafakayla ilgili ayrıksı bir durum sözkonusu değildir. Kanunkoyucunun 36 ıncı maddeye özel bir fıkra koyup, 40 ıncı maddeye koymaması konunun unutulduğuna değil, belki de uygulamada sıkça karşılaşılmadığına işarettir. Yani mevzuata göre takibin durması gerekecektir.

Benim şahsi fikrim ise, usul ekonomisi gerekçesiyle takibin iptal edilmemesi; devam etmesi doğrultusundadır. Çünkü madem nafaka karar kesinleşinceye kadar devam edecektir, o halde dava devam ettiğine göre (ve mahkeme henüz nafaka ile ilgili yeni bir karar vermemiştir) belki de kararında direnecek ve karar ilk haliyle onanacaktır. Tüm bu sürede nafaka alacaklısının mağduriyeti sözkonusu olacaktır. Zina vs hususundaki tartışmalar ayrıca yapılabilir…


Saygılarımla
Old 08-09-2006, 18:41   #13
avfehmi

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas 2003 Karar
18569 21654
Y A R G I T A Y İ L A M I
Mahkemesi : POSOF İCRA TETKİK MERCİ

Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
İcra takibinin dayanağı olan ilamda tarafların boşanmalarını ve Medeni Kanunun 137. madde hükmü gereği borçlu eş yararına dava tarihinden itibaren tedbir nafakasını hükmedilmiştir. Medeni Kanunun 137. 4721 Sayılı Medeni Kanunun 169. maddesi gereği hükmedilen tedbir nafakası eşlerin boşanma davası sebebiyle ayrı yaşama hakkını kazanmasının sonucu ve aile birliğini korumaya yönelik tedbir olup bu niteliği itibarıyle hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. Hüküm kesinleşince başkaca bir hükme gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer. Somut olayda bu nitelikte bir tedbir nafakası ilamlı icra takibine konu yapılmış olup, ilamda ayrıca yoksulluk nafakası da hükmedilmediğine göre ilamın kesinleşmesi ile birlikte tedbir nafakası da istenemez. Hükmün kesinleşmesinden sonraki dönem için de takibe devam edildiğine yönelik şikayetin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 04.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-07-2009, 15:22   #14
Av.BAYZAN

 
Varsayılan

sayın meslektaşlarım,
Benim olayım biraz farklı, maddi,manevi tazminat, tedbir nafakası, yoksullık nafakası istemli karşı boşanma davası sürecinde mahkeme tedbir nafakasına hükmetti. dosya önce usul yönüyle daha sonra tazminat miktarları bakımından üç kez yargıtaya gitti. tam kusurlu karşı tarafın açtığı boşanma davasının reddi bizim açtığımız boşanma davasının kabulü şekliyle yargıtay bozmasına uyuldu ve tedbir nafakasının devamına karar verildi. ancak dosyamızın şu anda geldiği noktada bizim açtığımız ve birleşen karşı davamız sebebiyle boşanmanın 1.3.2008'te kesinleşmiş olduğu şeklinde. Dava halen maddi tazminat bakımından derdest. Bu durum Mayıs 2009'da belirginlik kazandı. henüz mahkeme uyma veya direnme gibi bir karar vermedi. Ancak karşı taraf yani koca, fazladan ödediği ancak hep beraber yeni öğrendiğimiz durum sebebiyle ödediği ve oldukça yüklü, yaklaşık 2 yıllık tedbir nafakası alacağını ilamsız takibe konu etti.Tabii itiraz ettik. öncelikle nafaka borcu ahlaki görev olması sonra, Borçlar Yasası uyarınca sebepsiz zenginleşen kendinin olduğunu zannederek kullandığı parayı iadeden muaf kılınabilir düşüncesindeyim. Bu yönde bir savunma yapıp menfi tespit davası açabilirmiyim? Deneyimlerinize ve bilginize gereksinim duymaktayım. saygılar
Old 11-12-2013, 10:35   #15
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Sayın Bayzan,
Bu konuya ilişkin bir sonuç alabildiniz mi acaba?
Benzer bir durumla karşı karşıyayız da.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Boşanma Davasının İlk Duruşmasında Tedbir Talep Edilebilir mi? Kavaz Meslektaşların Soruları 7 28-11-2020 13:21
Boşanma Kararindan Sonra Koca Kendisine Ait Evden Eski Eşini Zorla Atabilir Mi? av.suleyman Meslektaşların Soruları 10 28-01-2009 15:34
Boşanma Davasında Tedbir ismail kaynar Meslektaşların Soruları 9 17-09-2006 23:24
Boşanma-ihtiyat-i Tedbir AV.SERTANn Meslektaşların Soruları 2 16-11-2005 22:54
Aile Mahkemelerinden Sonra Boşanma ozkan Hukuk Soruları Arşivi 3 25-09-2003 16:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07502198 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.