Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yabancı Mahkeme ilamı/ tenfiz/ zamanaşımı/ icra

Yanıt
Old 29-05-2009, 12:36   #1
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Yabancı Mahkeme ilamı/ tenfiz/ zamanaşımı/ icra

Sayın Meslektaşlarım;

Bir örnek olayla ilgili görüşlerinizi almak, konuyu detaylandırmak istiyorum.

Soru: Yabancı Mahkemece boşanma ve nafakaya ilişkin olarak 1998 yılında verilen ve kesinleşen hükmün, günümüze kadar tenfizi yapılmamıştır.

Özellikle kararda bahsi geçen ve günümüze kadar tahsil edilmeyen birikmiş nafakaların, ilamın tenfizi sağlandıktan sonra; zamanaşımına uğrayıp uğramaması hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Zamanaşımı nereden itibaren başlamalıdır?
Alıntı:
Yazan MÖHUK.5718 sy.
Zamanaşımı
MADDE 8 – (1) Zamanaşımı, hukukî işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tâbidir.


Alıntı:
Yazan BK.
a) İkrar ve hüküm halinde
Madde 135 - Müruru zaman katedilmiş olunca katıdan itibaren yeni bir müddet cereyan etmeğe başlar.
Borç bir senette ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir.


Alıntı:
Yazan İİK.
Zamanaşımı :
Madde 39 - İlama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar.
Noter senedine müstenit takip, senedin mahiyetine göre borçlar veya ticaret kanunlarında muayyen olan zamanaşımlarına tabidir.

İlgili bazı yasal düzenlemeler,

Yorumlarınız ve katkılarınız için şimdiden teşekkürler..

Saygı ile,
Old 31-05-2009, 14:07   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1976/12-2825
Karar: 1977/515
Karar Tarihi: 01.06.1977

ÖZET: Borç ilama bağlandığından "10 senelik süre içerisinde" müteveffa borçlunun ölümü tarihine kadar tahakkuk eden nafaka alacağının zaman aşımına uğramadığı düşünülerek mahkeme Hukuk Genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.


(2004 S.K. m. 39) (818 S.K. m. 135)

Dava: Taraflar arasındaki itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (İstanbul 10 İcra Hakimliği)nce davanın reddine dair verilen 1.7.1974 gün ve 1974/404-974/520 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 8.12.1975 gün ve 8031-10605 sayılı ilamiyla,

(...Bozmaya uyulmuş olduğuna göre, alacaklı lehine meydana gelen kazanılmış hakkın ihlali ve direnmeyi kapsayan şekilde karar tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: İcra takibi 15.3.1962 tarihli kesinleşen nafaka ilamına göre yapılmıştır. Bu ilamda, ayda 200 lira nafakanın takip yapan (Ş) lehine ödenmesi öngörülmüştür. İlam borçlusu öldüğüne ve mirasçıları mirası reddetmediklerine göre, bu borçtan alacaklının mirastaki payı düşürüldükten sonra kalanla mirasçılar sorumludur. İİK.nun 39. maddesi ve Borçlar kanunun 135. maddesi hükümlerine göre, borç ilama bağlandığından 10 senelik süre içerisinde müteveffa borçlunun ölümü tarihine kadar tahkkuk eden nafaka alacağının zaman aşımına uğramadığı düşünülerek mahkeme Hukuk Genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.6.1977 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


****


Ben yukarıdaki HGK kararından, yalnızca; ilam tarihinden başlayarak 10 yıllık süre içinde kalan nafaka alacaklarının zamanaşımına uğramadığını düşünüyorum. Yani 1998 tarihli ilama konu nafaka alacaklarına dair ilamın, en geç 2008 yılına dek icraen infazı istenmiş olmalıdır. 2009 yılında takibe geçildiğinde, zamanaşımı nedenine dayalı (İfa, imhal,zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması: İİK.m.33)olarak, borçlunun mercie şikayeti halinde, icranın geri bırakılmasına karar verilmelidir. Diye düşünüyorum.

Saygılarımla...
Old 31-05-2009, 15:37   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 1976/12-2825
Karar: 1977/515
Karar Tarihi: 01.06.1977

ÖZET: Borç ilama bağlandığından "10 senelik süre içerisinde" müteveffa borçlunun ölümü tarihine kadar tahakkuk eden nafaka alacağının zaman aşımına uğramadığı düşünülerek mahkeme Hukuk Genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.


(2004 S.K. m. 39) (818 S.K. m. 135)

Dava: Taraflar arasındaki itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (İstanbul 10 İcra Hakimliği)nce davanın reddine dair verilen 1.7.1974 gün ve 1974/404-974/520 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 8.12.1975 gün ve 8031-10605 sayılı ilamiyla,

(...Bozmaya uyulmuş olduğuna göre, alacaklı lehine meydana gelen kazanılmış hakkın ihlali ve direnmeyi kapsayan şekilde karar tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: İcra takibi 15.3.1962 tarihli kesinleşen nafaka ilamına göre yapılmıştır. Bu ilamda, ayda 200 lira nafakanın takip yapan (Ş) lehine ödenmesi öngörülmüştür. İlam borçlusu öldüğüne ve mirasçıları mirası reddetmediklerine göre, bu borçtan alacaklının mirastaki payı düşürüldükten sonra kalanla mirasçılar sorumludur. İİK.nun 39. maddesi ve Borçlar kanunun 135. maddesi hükümlerine göre, borç ilama bağlandığından 10 senelik süre içerisinde müteveffa borçlunun ölümü tarihine kadar tahkkuk eden nafaka alacağının zaman aşımına uğramadığı düşünülerek mahkeme Hukuk Genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.6.1977 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


****


Ben yukarıdaki HGK kararından, yalnızca; ilam tarihinden başlayarak 10 yıllık süre içinde kalan nafaka alacaklarının zamanaşımına uğramadığını düşünüyorum. Yani 1998 tarihli ilama konu nafaka alacaklarına dair ilamın, en geç 2008 yılına dek icraen infazı istenmiş olmalıdır. 2009 yılında takibe geçildiğinde, zamanaşımı nedenine dayalı (İfa, imhal,zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması: İİK.m.33)olarak, borçlunun mercie şikayeti halinde, icranın geri bırakılmasına karar verilmelidir. Diye düşünüyorum.

Saygılarımla...

Sayın Demirel,

Sunduğunuz karar bu haliyle tatmin edici değildir. Belirsizlikler mevcuttur. Örneğin nafaka borçlusunun ölüm tarihi belli değildir.İcra takibi 15.3.1962 tarihli kesinleşen nafaka ilamına göre yapılmıştır. Diyelim ki nafaka borçlusu 1975 yılında ölmüş olsun. 15.03.1962 t-yılından itibaren, 13 yıl geçmiş olacaktır. O halde mirasçılar, neden zamanaşımı itirazında bulunamayacaktır? Karardan zamanaşımı itirazında bulunamayacakları şeklinde anlam çıkmaktadır. Bu yazdıklarıma, nafaka borçlusu 10 yıllık zamanaşımı içinde ölmüştür şeklinde görüş belirteceklere de şöyle bir örnek verelim. Nafaka borçlusu 1970 yılında ölmüş olsun. Karar tarihi 1962 ve 10 yıllık zamanaşımı süresini ekleyince 1972 yılına kadar nafaka istenebilecektir. Kararda, mirasçıların mirası red etmedikleri açıklandıktan sonra eklenen şu cümleye dikkat çekmek istiyorum.

Alıntı:
borç ilama bağlandığından 10 senelik süre içerisinde müteveffa borçlunun ölümü tarihine kadar tahkkuk eden nafaka alacağının zaman aşımına uğramadığı

Yani nafaka borçlusu 1970 yılında ölmüşse, kalan 2 yıllık nafaka istenemeyecektir. Çünkü karardaki kesin ifadeye göre, ancak "müteveffa borçlunun ölüm tarihine kadar tahakkuk eden nafaka alacakları zamanaşımına" uğramamaktadır.

Karar bu haliyle mevzuata aykırıdır. Ya da eksik yazılmış olup, dosyadaki diğer bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır. Akla ilk gelenler.

1- Takip tarihi ne zaman? Son işlem tarihi ne zaman?

2- Takibe konu olan mahkeme ilamına göre işleyecek nafaka ne zaman sona erecektir.

3- Nafaka borçlusunun ölüm tarihi ne zamandır.

TAKİP KONUSU YAPILMAYAN NAFAKA İLAMLARI:

Soruda bir ilamlı takip yapılmadığı belirtilmektedir. İİK 39 uncu madde "ilama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar" hükmünü taşımaktadır. Konuyla doğrudan ilgisi yoktur.

Sorudaki nafaka ilamı şu şekilde olsun. " 2 yaşındaki müşterek çocuğun velayetinin anneye bırakılmasına, aylık 300 TL sı iştirak nafakasının her ay davalıdan alınarak davacıya verilmesine..." şeklinde olsun. Bu demektir ki çocuk reşit oluncaya kadar nafaka borçlusu 16 yıl nafaka ödeyecektir.

İhtimaller:

1- HGK Kararına ve Size Göre: Karara göre (işlemiş ve işleyecek nafaka ayrımı yapılmadığı) için 1998 yılına 10 yıl eklenecek ve 2008 yılına kadar olan tüm nafaka borçları zamanaşımına uğrayacaktır. O zaman benim verdiğim örnekte yer alan 6 yıllık nafaka borcu ne olacaktır? Yeni bir takiple istenebileceğine göre, zamanaşıma uğrayan ilamın kendisi değil, ilamdaki alacak kalemidir.(Aksini iddia eden olur mu, bilemem)

2- Benim Görüşüme Göre: B.K.nun 128 inci maddesine göre zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamandan itibaren başlamaktadır. İştirak nafakası alacakları "işleyecek ve her ay muaccel olacak" alacaklardır. Nafaka alacaklısı, henüz işlememiş ve muaccel hale gelmemiş nafaka aylıklarını isteyemeyecektir. Benim örneğime dönersek, 2 yaşındaki çocuk için 1998 yılında hükmolunan nafakayı, şimdi ilamlı takibe konu edersek,

Alıntı:
Yazan 3 No.lu mesajım
10 yıldan önceki nafaka istenemez. Yani,29.05.1999 tarihinden önceki nafaka istenemez. Daha doğrusu talep etseniz bile, zamanaşımı itirazı olursa bu talebiniz iptal olur.

29.05.1999 tarihinden(bugün ise 30.05.1999) önceki nafakalar istenemeyecektir. Karar 1998 yılında verildiğine göre(kesinleşmeyi de öyle varsayalım)en fazla 1-1.5 yıllık nafaka kaybı olacaktır. Yani 01.06.1999 tarihinden itibaren işleyecek nafakalar istenebilecektir. Çünkü, Haziran-1999 yılına ait nafaka, ancak o tarihte "muaccel" olmuştur. Dolayısıyla B.K. 128 inci maddeye göre, o tarihten itibaren 10 yıl içinde talep olunmalıdır.

Bu konuda sizin sunduğunuz karardan başka bir karar bulamadım. Ancak elimdeki Nafaka Hukuku (A.ihsan Özuğur- Yargutay 2 HD Onursal Başkanı- 2007 bası- Sayfa:199) kitabına göre;

" Nafaka ilamları ile ilgili takiplerde; iştirak nafaka borcu her an yenilenebilir borçlardan olduğundan tahakkuk tarihinden geriye doğru on sene içinde işleyip birikmiş olan nafaka borçları zamanaşımına uğrar..."

Açıkladığım nedenlerle, ilk mesajımda verdiğim yanıtı tekrarlıyorum.
Old 01-06-2009, 00:30   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Ergin,

HGK da geçen vefat tarihinden anlaşılması gereken -bana göre şüphesiz- müteveffanın ilamdan itibaren 10 yıl geçmeden vefat ettiğidir. Vefatla nafaka borcu sona ereceğinden, HGK da belirtilen açıklamaya ihtiyaç duyulmuş olmalı... Nafaka borçlusunun ilamdan itibaren 10 yıl geçmeden vefat etmediği başka bir karar bulur isem, onu da eklerim

İİK.m.39 ilam takibe konu edildikten sonraki düzenleme elbette. Ancak doğrudan ilgili olduğumuz "BK.m.135" de bir numaralı mesajda yazılı. Bu konuyu evvelce de tartışmış, ilamların icrasıyla ilgili zamanaşımını BK.m.135 ve İİK.m.39 dan hareketle basitçe formüle ederek, 10 (BK)+10 (İİK) (ve son muamele üzerinden 10 yıl geçirilmedikçe ilanihaye) şeklinde de özetlemiştik.

Nafaka alacaklarıyla ilgili olarak zamanaşımına değinen 3 ayrı maddemiz var:

BK.m.126 (Talep etmek için 5 yıl; dava konusu edilmesi için)

BK.m.135 (İlamla sabit olduğu takdirde zamanaşımı katedilmiş olmakla, ilamdan itibaren 10 yıl, ilamın infaz talep zamanaşımı) ve

İİK.m.39 (İcraya konu edilen ilamın, infazında aranacak koşula değinen zamanaşımı)

Benim bu 3 maddeden anladığım:

BK.m.126 : Nafaka alacağı bir davaya konu edilecekse, dava tarihinden geriye yönelik talep edilecek bölüm olduğu takdirde, bu bölüm geriye doğru en çok 5 yılı kapsayabilir, öncesi zamanaşımına uğrar.

BK.m.135 : İlamla sabit olup, zamanaşımı katedilmiş bulunan ilamlı nafaka alacağımın talep edilebilirlik zamanaşımı, ilamdan itibaren 10 yıldır (Nafaka ilamlarının infazı için kesinleşme şartı aranmadığından, başlangıç tarihi de bana göre kesinleşme tarihi değil, karar tarihi olmalıdır, velev ki bozma ile yeni bir karar ihdas edilmiş olmasın). 10 yıl içinde ilama konu (Mevcut veya ileriye yönelik, bence farketmez) nafaka alacaklarımı istemez isem, 11.yıl "Dayandığın ilam zamanaşımı defiyle karşılaşmıştır, artık icrasını isteyemezsin, icranın geri bırakılmasına..." şeklinde bir merci kararı ile karşılaşırım. -Hiç bir hak sonsuza dek elde tutulamaz, değil mi?-(Burada bir pencere açmalı; ilam taşınmazın aynına ilişkinse zamanaşımına uğramayacağına dair de bir cümle okudum kararın birinde, ama şimdilik konumuz nafaka alacağı olduğu için, onun tartışmasını başka bir foruma bırakabiliriz)

İİK.m.39 : BK.m.135'e uygun biçimde icraya koyduğum ilamım, son icra takip işleminin üzerinden 10 yıl geçmedikçe zamanaşımına uğramaz. Tahsil edene dek ve iki muamele arasını maksimum 9 yıl, 11 ay, 28-29-30 (ilam tarihindeki ayın duruma göre ) günde tutmak kaydıyla, bir ömür tahsil amacıyla ilamlı nafaka alacağımı ayakta tutabilirim.

*HGK kararını yeterince beğenmemişsiniz ama; şikayetçi borçlu sıfatıyla mahkemeye ibraz edildiği takdirde bence Mahkemeler tatminkar bulacaktır

Saygılarımla...
Old 01-06-2009, 00:45   #5
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Soruda geçen ve asıl üzerine fikir jimnastiği gerektiren kısma gelince:

Bence, yabancı mahkeme ilamında geçen ve bizim hukukumuza göre, bizim mahkemelerimizce verilmiş olsa idi zamanaşımına uğramış olan nafaka alacağı, tenfiz edilebildiği takdirde, tenfize dair karar, BK.m.135 in aradığı ve tanıdığı anlamda zamanaşımını kateden bir ilam olacaktır.

Çünkü NAFAKAYA (Velayet vs.) dair hükümlerle ilgili olarak yerel Mahkeme tenfiz aşamasında bağlı değildir. Anılan konulardaki tanımaları, milli hukukumuza göre ve milli hukukumuza uygun düştüğü ölçüde tanır, uygun bulmadığını ilamına geçmez, tanımaz. Burada artık -Bence- zamanaşımını kateden yeni bir ilam elde olacağı için, ilamın içerdiği nafakaların tarihleri 10 yıldan eski bile olsa, tenfiz ilamı yeni olduğu için, icraen infazlarında sıkıntı yaşanmayacaktır, diye düşünüyorum. (Burada da tenfiz talebi için düzenlenmiş bir zamanaşımı var mı ona bakmak gerek, benim bildiğim yok, ama olabilir de.)

Saygılarımla...
Old 03-06-2009, 12:53   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
TAKİP KONUSU YAPILMAYAN NAFAKA İLAMLARI:

Soruda bir ilamlı takip yapılmadığı belirtilmektedir. İİK 39 uncu madde "ilama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar" hükmünü taşımaktadır. Konuyla doğrudan ilgisi yoktur.

Sorudaki nafaka ilamı şu şekilde olsun. " 2 yaşındaki müşterek çocuğun velayetinin anneye bırakılmasına, aylık 300 TL sı iştirak nafakasının her ay davalıdan alınarak davacıya verilmesine..." şeklinde olsun. Bu demektir ki çocuk reşit oluncaya kadar nafaka borçlusu 16 yıl nafaka ödeyecektir.

İhtimaller:

1- HGK Kararına ve Size Göre: Karara göre (işlemiş ve işleyecek nafaka ayrımı yapılmadığı) için 1998 yılına 10 yıl eklenecek ve 2008 yılına kadar olan tüm nafaka borçları zamanaşımına uğrayacaktır. O zaman benim verdiğim örnekte yer alan 6 yıllık nafaka borcu ne olacaktır? Yeni bir takiple istenebileceğine göre, zamanaşıma uğrayan ilamın kendisi değil, ilamdaki alacak kalemidir.(Aksini iddia eden olur mu, bilemem)

2- Benim Görüşüme Göre: B.K.nun 128 inci maddesine göre zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamandan itibaren başlamaktadır. İştirak nafakası alacakları "işleyecek ve her ay muaccel olacak" alacaklardır. Nafaka alacaklısı, henüz işlememiş ve muaccel hale gelmemiş nafaka aylıklarını isteyemeyecektir. Benim örneğime dönersek, 2 yaşındaki çocuk için 1998 yılında hükmolunan nafakayı, şimdi ilamlı takibe konu edersek,

Alıntı:
Yazan 3 No.lu mesajım

10 yıldan önceki nafaka istenemez. Yani,29.05.1999 tarihinden önceki nafaka istenemez. Daha doğrusu talep etseniz bile, zamanaşımı itirazı olursa bu talebiniz iptal olur.


29.05.1999 tarihinden(bugün ise 30.05.1999) önceki nafakalar istenemeyecektir. Karar 1998 yılında verildiğine göre(kesinleşmeyi de öyle varsayalım)en fazla 1-1.5 yıllık nafaka kaybı olacaktır. Yani 01.06.1999 tarihinden itibaren işleyecek nafakalar istenebilecektir. Çünkü, Haziran-1999 yılına ait nafaka, ancak o tarihte "muaccel" olmuştur. Dolayısıyla B.K. 128 inci maddeye göre, o tarihten itibaren 10 yıl içinde talep olunmalıdır.

Bu konuda sizin sunduğunuz karardan başka bir karar bulamadım. Ancak elimdeki Nafaka Hukuku (A.ihsan Özuğur- Yargutay 2 HD Onursal Başkanı- 2007 bası- Sayfa:199) kitabına göre;

" Nafaka ilamları ile ilgili takiplerde; iştirak nafaka borcu her an yenilenebilir borçlardan olduğundan tahakkuk tarihinden geriye doğru on sene içinde işleyip birikmiş olan nafaka borçları zamanaşımına uğrar..."

Sayın Suat Ergin Bey,

BK.133/II ila BK.135/I ve 136/I ve II hükümlerini lütfen çok iyi inceleyiniz. Zaman aşımı her "takibe müteallik" usulü işlemde yeniden kesilir ve aynı süre ile uzar. BU itibarla nafaka alacağının 18 yaşına kadar talep edilmesine engel bir durum yoktur. Yanlış yorumladığınızı düşünüyorum.

Ayrıca diğer (varsayıma dayalı) yazdıklarınızın konuyla doğrudan ilgisi yoktur.

Saygılarımla.
Old 03-06-2009, 12:58   #7
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Mutlu Konu ile ilgili bazı yasal düzenlemeler..

1 - Katı sebepleri

Madde 133 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur;

1 - Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde.

2 - Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.


b) Alacaklının fiili halinde

Madde 136 - Bir dava veya defi ile katedilmiş olan müruru zaman, dava devam ettiği müddetçe iki tarafın muhakemeye müteallik her muamelesinden ve hakimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden cereyana başlar.

Katı, icrai takibattan neşet etmiş ise müruru zaman takibe müteallik her muameleden itibaren yeniden cereyana başlar.

Katı, bir iflasa müdahaleden neşet etmiş ise müruru zaman, iflasa müteallik hükümlere göre alacağı yeniden talep etmek mümkün olduğu zamandan itibaren yeniden cereyana başlar.
Old 03-06-2009, 13:21   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Sayın Meslektaşlarım;

Bir örnek olayla ilgili görüşlerinizi almak, konuyu detaylandırmak istiyorum.

Soru: Yabancı Mahkemece boşanma ve nafakaya ilişkin olarak 1998 yılında verilen ve kesinleşen hükmün, günümüze kadar tenfizi yapılmamıştır.

Özellikle kararda bahsi geçen ve günümüze kadar tahsil edilmeyen birikmiş nafakaların, ilamın tenfizi sağlandıktan sonra; zamanaşımına uğrayıp uğramaması hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Zamanaşımı nereden itibaren başlamalıdır?







İlgili bazı yasal düzenlemeler,

Yorumlarınız ve katkılarınız için şimdiden teşekkürler..

Saygı ile,

Sayın Av-Ufuk,

Bahsettiğiniz olay yabancılık unsuru taşıyan bir karara dayanıyor. BU itibarla MÖ-HUK. madde 8 ve Mö-HUK. 19. madde hükümleri dairesinde zamanaşımına bakmak gerekir kanaatindeyim.

Buna göre; MÖ-HUK 8: "Zamanaşımı, hukuki işlem veya ilişkinin esasına uygulanan hukuka tabidir."

der. Ve yine 19. madde; "Nafaka talepleri, nafaka alacaklısının mutad meskeni hukukuna tabidir", şeklindedir.

Bu itibarla, nafaka alacaklısının mutad meskeni olan yabancı ülkenin hukukuna bakmak ve o ülkenin mevzuatına göre ilama bağlanan nafaka alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığını belirlemek gerekir diye düşünüyorum.

Saygılarımla.
Old 03-06-2009, 13:42   #9
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Yabancı bir mahkeme kararının tenfizi istemi ve yargıtayın zamanaşımı değerlendirmesi

Alıntı:
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1998/383
Karar: 1998/3945
Karar Tarihi: 28.05.1998

ÖZET: Yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk Hukukundan farklı düzenlenmiş olması kamu düzenine aykırılık teşkil etmemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Alman yasalarından kaynaklanmakta olup, buna ilişkin hükümlerin uygulanması gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.


(2675 S. K. m. 7) (2004 S. K. m. 39) (818 S. K. m. 135)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye Yedinci Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16.10.1997 tarih ve 204-539 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili bankadan kredi kullanan davalının borcunu ödememesi üzerine Almanya - Münih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtıkları alacak davasının uzlaşma ile sonuçlandığını ve verilen kararın 8.8.1978 tarihinde kesinleştiğini, davalının Almanya'daki adresinde bulunması nedeniyle kararın infaz edilemediğini, daha sonra davalının Türkiye'de yerleştiğinin belirlendiğini ileri sürerek yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, ilamın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldan fazla süre geçmekle istemin zamanaşımına uğradığını kaldı ki ilamda adı bulunan kişinin müvekkili olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddiaya, savunmaya, toplanan delillere göre, davacının tenfiz istemi 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun uyarınca incelenerek, usule yönelik bir itiraz tenfiz mahalli olan Türk Hukuk kurallarına göre değerlendirilmesi gerektiğinden, İİK. nun 39/I ve BK.nun 135/2 maddeleri uyarınca alacağa yönelik kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldan fazla süre geçtiğinden böylece ilanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava; Alman Hukuk Mahkemesince verilen kararın tenfizine ilişkindir.

2675 sayılı MÖHUK. nun 7. maddesi zamanaşımı konusunu düzenlemiştir. Anılan maddeye göre <zamanaşımı hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanan hukuka tabidir>. Zamanaşımının kendisi kamu düzenini ilgilendiren bir konu değildir.

Dairemizin 15.9.1989 tarih ve 1989/5912-4324 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yabancı hukukta zamanaşımı süresinin Türk Hukukundan farklı düzenlenmiş olmasının kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği belirtilmiştir (Bakınız Aysel Çelikel Milletlerarası Özel Hukuk 4. bası sayfa 276 ve Gülören Tekinalp'ın Milletlerarası Özel Hukuk 5. bası sayfa 100). Taraflar arasındaki uyuşmazlık Alman yasalarından kaynaklanmakta olup, buna ilişkin hükümlerin uygulanması gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 30.000.000.TL. ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.05.1998 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Buradan , boşanma ve nafakaya ilişkin kararın Türk hukukundan kaynaklandığnı ya da Türk hukukunun uygulandığını varsayarsak, boşanma hükmü zamanaşımına uğramayacaktır. Nafaka hükmü ise, Türk kanunları uygulandığı için zamanaşımı kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır deyip zamanaşımına uğramıştır diyebilir miyiz?

Öncelikle, nafakaların zamanaşımı nedir bunu bilmek gerekiyor.

Yukarıdaki karar zamanaşımını tenfizden sonra başlatmıyor en azından bunu biliyoruz.

Diye düşünüyorum..

Saygı ile,
Old 03-06-2009, 13:55   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Soruda bir ilamlı takip yapılmadığı belirtilmektedir. İİK 39 uncu madde "ilama müstenit takip, son muamele üzerinden on sene geçmekle zamanaşımına uğrar" hükmünü taşımaktadır. Konuyla doğrudan ilgisi yoktur.

İlamlı takip yapılıp yapılmayacağını nerden biliyorsunuz? Zira soruda "İlamsız" takip yapıldığı da söylenmemiş?


Alıntı:
(İlama bağlı alacak: Ekleyen/Saim) Yeni bir takiple istenebileceğine göre, zamanaşıma uğrayan ilamın kendisi değil, ilamdaki alacak kalemidir.(Aksini iddia eden olur mu, bilemem)

Misal:

Bankacılık Kanunu 141'e göre, bu kanundan dolayı Fon alacakları bakımından zamanaşımı süresi 20 yıldır.

Süresi içinde dava açıldı diyelim. Bildiğiniz gibi zamanaşımı süresi kesilir. Yeni bir süre başlar. Mahkemenin zamanaşımını kesen her işleminde kat ve kat'ın neticeleri uygulanır. Ve yeni baştan aynı süre işlemeye başlar.

Mahkeme davayı kabul eder ve ilam kesinleşirse; size göre zaman aşımı süresi İİK.39 dairesinde ilam nedeniyle 10 yıl mıdır, yoksa alacağın tabi olduğu süre olan 20 yıl mıdır?

Saygılarımla.
Old 03-06-2009, 14:02   #11
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Nafakaya ilişkin zamanaşımı süreleri ile ilgili düzenlemelerden biri..

2 - Beş senelik müruru zaman

Madde 126 - Aşağıdaki alacak veya davalar hakkında beş senelik müruru zaman cari olur;

1 - Alelümum kiralar ile resülmal faizleri ve muayyen zamanlarda tediyesi meşrut aidat hakkındaki davalar.

2 - Erzak bedeli ve nafaka ve otel ve lokanta masraflarına müteallik davalar.

3 - (DEĞİŞİK BENT RGT: 09.07.1956 RG NO: 9353 KANUN NO: 6763/41) Sanatkarların veya esnafın emeklerinin karşılığı, perakendecilerin sattıkları malların parası, noterlerin mesleki hizmetleri karşılığı, başkalarının maiyetinde çalışan veya müstahdemi olan kimselerin, hizmetçilerin, yevmiyecilerin ve işçilerin ücretleri hakkındaki davalar;

4 - (EKLENMİŞ BENT RGT: 09.07.1956 RG NO: 9353 KANUN NO: 6763/41) Ticari olsun olmasın bir şirket akdine dayanan ve ortaklar arasında veya şirketle ortaklar arasında açılmış bulunan bütün davalar ile bir şirketin müdürleri, temsilcileri, murakıplariyle şirket veya ortaklar arasındaki davalar, vekalet akdinden, komüsyon aktinden, acentalık mukavelesinden, ticari tellallık ücreti davası hariç, tellallık akdinden doğan bütün davalar, mütaahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar.
Old 03-06-2009, 21:43   #12
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sayın Suat Ergin Bey,

BK.133/II ila BK.135/I ve 136/I ve II hükümlerini lütfen çok iyi inceleyiniz. Zaman aşımı her "takibe müteallik" usulü işlemde yeniden kesilir ve aynı süre ile uzar. BU itibarla nafaka alacağının 18 yaşına kadar talep edilmesine engel bir durum yoktur. Yanlış yorumladığınızı düşünüyorum.

Ayrıca diğer (varsayıma dayalı) yazdıklarınızın konuyla doğrudan ilgisi yoktur.

Saygılarımla.

Saim Bey,

Alıntı:
Zaman aşımı her "takibe müteallik" usulü işlemde yeniden kesilir ve aynı süre ile uzar.

şeklindeki açıklamanızı neden yazdığınızı anlamadım. Bunun aksine (bu forumda veya binlerce mesaj yazdığım diğer forumlarda) tek cümlemi gösteremezsiniz.

Yukarıda alıntısını yaptığım mesajınızın hemen devamında ise,

Alıntı:
BU itibarla nafaka alacağının 18 yaşına kadar talep edilmesine engel bir durum yoktur. Yanlış yorumladığınızı düşünüyorum.

diyorsunuz. İki cümleniz arasında hukuki bir alaka bulunmamaktadır. Soruda ve benim verdiğim örnekte bir icra takibinden söz edilmemektedir. Dolayısıyla "takibe mütealik" bir şey yapılması da sözkonusu olamayacaktır. HGK kararına vurgu yapacaksanız, tam da konuya uygun bir örnek olmadığını yazdığımı anımsatacaktım.

Verdiğiniz maddeleri zaten incelemiştim. Aynı tavsiyeyi ben de size yapayım. Ayrıca, o maddelere göz atmadan önce, cevap yazdığınız mesajı da iyi okumanızı tavsiye ediyorum. Lütfen...
Old 03-06-2009, 22:13   #13
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Sayın Ergin,

HGK da geçen vefat tarihinden anlaşılması gereken -bana göre şüphesiz- müteveffanın ilamdan itibaren 10 yıl geçmeden vefat ettiğidir. Vefatla nafaka borcu sona ereceğinden, HGK da belirtilen açıklamaya ihtiyaç duyulmuş olmalı... Nafaka borçlusunun ilamdan itibaren 10 yıl geçmeden vefat etmediği başka bir karar bulur isem, onu da eklerim

İİK.m.39 ilam takibe konu edildikten sonraki düzenleme elbette. Ancak doğrudan ilgili olduğumuz "BK.m.135" de bir numaralı mesajda yazılı. Bu konuyu evvelce de tartışmış, ilamların icrasıyla ilgili zamanaşımını BK.m.135 ve İİK.m.39 dan hareketle basitçe formüle ederek, 10 (BK)+10 (İİK) (ve son muamele üzerinden 10 yıl geçirilmedikçe ilanihaye) şeklinde de özetlemiştik.

Nafaka alacaklarıyla ilgili olarak zamanaşımına değinen 3 ayrı maddemiz var:

BK.m.126 (Talep etmek için 5 yıl; dava konusu edilmesi için)

BK.m.135 (İlamla sabit olduğu takdirde zamanaşımı katedilmiş olmakla, ilamdan itibaren 10 yıl, ilamın infaz talep zamanaşımı) ve

İİK.m.39 (İcraya konu edilen ilamın, infazında aranacak koşula değinen zamanaşımı)

Benim bu 3 maddeden anladığım:

BK.m.126 : Nafaka alacağı bir davaya konu edilecekse, dava tarihinden geriye yönelik talep edilecek bölüm olduğu takdirde, bu bölüm geriye doğru en çok 5 yılı kapsayabilir, öncesi zamanaşımına uğrar.

BK.m.135 : İlamla sabit olup, zamanaşımı katedilmiş bulunan ilamlı nafaka alacağımın talep edilebilirlik zamanaşımı, ilamdan itibaren 10 yıldır (Nafaka ilamlarının infazı için kesinleşme şartı aranmadığından, başlangıç tarihi de bana göre kesinleşme tarihi değil, karar tarihi olmalıdır, velev ki bozma ile yeni bir karar ihdas edilmiş olmasın). 10 yıl içinde ilama konu (Mevcut veya ileriye yönelik, bence farketmez) nafaka alacaklarımı istemez isem, 11.yıl "Dayandığın ilam zamanaşımı defiyle karşılaşmıştır, artık icrasını isteyemezsin, icranın geri bırakılmasına..." şeklinde bir merci kararı ile karşılaşırım. -Hiç bir hak sonsuza dek elde tutulamaz, değil mi?-(Burada bir pencere açmalı; ilam taşınmazın aynına ilişkinse zamanaşımına uğramayacağına dair de bir cümle okudum kararın birinde, ama şimdilik konumuz nafaka alacağı olduğu için, onun tartışmasını başka bir foruma bırakabiliriz)

İİK.m.39 : BK.m.135'e uygun biçimde icraya koyduğum ilamım, son icra takip işleminin üzerinden 10 yıl geçmedikçe zamanaşımına uğramaz. Tahsil edene dek ve iki muamele arasını maksimum 9 yıl, 11 ay, 28-29-30 (ilam tarihindeki ayın duruma göre ) günde tutmak kaydıyla, bir ömür tahsil amacıyla ilamlı nafaka alacağımı ayakta tutabilirim.

*HGK kararını yeterince beğenmemişsiniz ama; şikayetçi borçlu sıfatıyla mahkemeye ibraz edildiği takdirde bence Mahkemeler tatminkar bulacaktır

Saygılarımla...

Sayın Demirel,

Geç yanıt verdiğim için özür diliyorum. Mesajınızdaki çelişkili noktaları ayıklamak istiyorum.

Alıntı:
Benim bu 3 maddeden anladığım:

BK.m.126 : Nafaka alacağı bir davaya konu edilecekse, dava tarihinden geriye yönelik talep edilecek bölüm olduğu takdirde, bu bölüm geriye doğru en çok 5 yılı kapsayabilir, öncesi zamanaşımına uğrar.


Emin misiniz. Eminseniz bir örnekle açıklar mısınız?


Alıntı:
BK.m.135 : İlamla sabit olup, zamanaşımı katedilmiş bulunan ilamlı nafaka alacağımın talep edilebilirlik zamanaşımı, ilamdan itibaren 10 yıldır (Nafaka ilamlarının infazı için kesinleşme şartı aranmadığından, başlangıç tarihi de bana göre kesinleşme tarihi değil, karar tarihi olmalıdır,

İştirak nafakasının başlangıç tarihi, kesinleşme tarihidir. Öncekiler tedbir nafakasıdır. Dolayısıyla yazdığınıza katılmıyorum.


Bu arada benim mesajımda yer alan, nafakanın borçlu öldükten sonra da devam edebileceği şeklinde anlaşılacak bölümünü düzelttiğiniz için teşekkür ederim. Ama sizin de atladığınız bir husus bulunmaktadır. Soruda birikmiş nafaka alacağı sorulmaktadır. HGK kararında da ödenmeyen nafaka alacaklarından söz edildiğine göre, yine birikmiş nafaka alacağı bulunmaktadır. Ben örneği somutlamıştım. Yine somut olarak örnek veriyorum:

HGK kararına konu olan takip 15.3.1962 tarihli kesinleşen ilam dayanak yapılarak yapılmıştır. İcra takibinin ne zaman yapıldığı belli değilse de,

Alıntı:
1974/404-974/520 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

1974 yılında dava açıldığı anlaşılmaktadır. Yani aradan 12yıl geçmiştir. Bu yüzden nafaka borçlusunun ölüm tarihi önemlidir. 1964 yılına kadar ölmüşse cevap başka, 1964 yılından sonra ölmüşse başka olacaktır. Benim verdiğim örnekteki gibi, 1970 yılında ölmüşse, 1970 yılına kadar işleyen nafakalar ne olacaktır?

Bana bunun cevabını verebilir misiniz? 1970 yılında henüz muaccel olmuş nafaka borcu, 1974 yılında zamanaşımına uğrar mı? Bu soruma ve önceki mesajdaki soruma cevap verebilirseniz, anlaşabileceğiz.
Old 03-06-2009, 22:18   #14
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Soruda ve benim verdiğim örnekte bir icra takibinden söz edilmemektedir.

Yabancı mahkeme kararı 1998 yılında verildi, günümüze kadar tenfizi yapılmadı, şu dakikadan sonra tenfizi yaptık ki nafakaları icraya koyabilelim diye..

Örnek olarak, Alman Mahkemesi kararı yine 1998 yılında kesinleşmiştir.Ancak tenfizini günümüzde yapacağız ve birikmiş nafakayı icraya koyacağız.

Birikmiş nafakalar zamanaşımına uğramış mıdır?

Soru başlığındaki /icra/ nın amacı buydu.
Old 03-06-2009, 22:23   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Soruda ve benim verdiğim örnekte bir icra takibinden söz edilmemektedir. Dolayısıyla "takibe mütealik" bir şey yapılması da sözkonusu olamayacaktır. HGK kararına vurgu yapacaksanız, tam da konuya uygun bir örnek olmadığını yazdığımı anımsatacaktım.

Sayın Ergin,

Ana soruda "derdest" bir icra takibinden bahsedilmiyor olsa bile, açılması düşünülen bir icra takibi söz konusudur. Soru da zaten bu amaçla sorulmaktadır. Soru sahibinn fantezi olsun diye sorduğunu sanmıyorum.

Keza yazdıklarınızın ana soru ile doğrudan bir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Tamamen kendi varsayımlarınızla yarattığınız ve açıkçası tam olarak da anlaşılamayan bir takım hayali olaylara yer verip, kendiniz cevaplamaya çalışmaktasınız.

Bu itibarla isterseniz ana soruyu ele alıp, yeni baştan cevaplamaya çalışalım.

Soru şuydu:


Alıntı:
Yazan Av-Ufuk
Soru: Yabancı Mahkemece boşanma ve nafakaya ilişkin olarak 1998 yılında verilen ve kesinleşen hükmün, günümüze kadar tenfizi yapılmamıştır.

Özellikle kararda bahsi geçen ve günümüze kadar tahsil edilmeyen birikmiş nafakaların, ilamın tenfizi sağlandıktan sonra; zamanaşımına uğrayıp uğramaması hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Old 03-06-2009, 22:25   #16
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Yabancı mahkeme kararı 1998 yılında verildi, günümüze kadar tenfizi yapılmadı, şu dakikadan sonra tenfizi yaptık ki nafakaları icraya koyabilelim diye..

Birikmiş nafakalar zamanaşımına uğramış mıdır?

Soru başlığındaki /icra/ nın amacı buydu.

Ben tenfiz hususuna hiç girmedim zaten. KAHDEM alanında başlayan konuya, zamanaşımı husuundan dahil oldum. Yazdığım mesajların bu şekilde algılanmasını talep ederim. Bu açıklamayı yapma fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ederim.

Bu mesajınıza yanıt vermem gerekirse, önceki mesajımda da belirttiğim gibi karar 1998 yılında verildiği için, bu tarih esas alınacaktır. Ama benim anlatamadığım şey, bu karar 2 yaşındaki çocuk için verildi ise, 2008 de işleyecek olan nafaka icra yoluyla istenebilir..
Old 03-06-2009, 22:33   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Ben tenfiz hususuna hiç girmedim zaten. KAHDEM alanında başlayan konuya, zamanaşımı husuundan dahil oldum. Yazdığım mesajların bu şekilde algılanmasını talep ederim. Bu açıklamayı yapma fırsatı verdiğiniz için de teşekkür ederim.

Bu mesajınıza yanıt vermem gerekirse, önceki mesajımda da belirttiğim gibi karar 1998 yılında verildiği için, bu tarih esas alınacaktır. Ama benim anlatamadığım şey, bu karar 2 yaşındaki çocuk için verildi ise, 2008 de işleyecek olan nafaka icra yoluyla istenebilir..

Sayın Ergin soru tenfize bağlı bir soru. Tenfiz'e girmeden soruyu nasıl çözeceksiniz?
Old 03-06-2009, 22:42   #18
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sayın Ergin soru tenfize bağlı bir soru. Tenfiz'e girmeden soruyu nasıl çözeceksiniz?

1-

Yabancı mahkeme kararı 1998 yılında verildi, günümüze kadar tenfizi yapılmadı, şu dakikadan sonra tenfizi yaptık ki nafakaları icraya koyabilelim diye..

Örnek olarak, Alman Mahkemesi kararı yine 1998 yılında kesinleşmiştir.Ancak tenfizini günümüzde yapacağız ve birikmiş nafakayı icraya koyacağız.

Birikmiş nafakalar zamanaşımına uğramış mıdır?

Soru başlığındaki /icra/ nın amacı buydu.

2-

Buradan , boşanma ve nafakaya ilişkin kararın Türk hukukundan kaynaklandığnı ya da Türk hukukunun uygulandığını varsayarsak, boşanma hükmü zamanaşımına uğramayacaktır. Nafaka hükmü ise, Türk kanunları uygulandığı için zamanaşımı kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır deyip zamanaşımına uğramıştır diyebilir miyiz?

Öncelikle, nafakaların zamanaşımı nedir bunu bilmek gerekiyor.

tamamsa devam edelim
Old 03-06-2009, 22:45   #19
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Buradan , boşanma ve nafakaya ilişkin kararın Türk hukukundan kaynaklandığnı ya da Türk hukukunun uygulandığını varsayarsak, boşanma hükmü zamanaşımına uğramayacaktır. Nafaka hükmü ise, Türk kanunları uygulandığı için zamanaşımı kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır deyip zamanaşımına uğramıştır diyebilir miyiz?

Benim çekincemi de gözönüne alırsanız, yazdıklarınıza katılıyorum.

Çekincem:

Alıntı:
1998 yılında verildiği için, bu tarih esas alınacaktır. Ama benim anlatamadığım şey, bu karar 2 yaşındaki çocuk için verildi ise, 2008 de işleyecek olan nafaka icra yoluyla istenebilir..
Old 03-06-2009, 22:47   #20
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Sayın Ergin soru tenfize bağlı bir soru. Tenfiz'e girmeden soruyu nasıl çözeceksiniz?

Saim Bey, bu forum başka bir alandan taşındı. Özellikle de belirttim. Mesajlarımmın o forum konusu okunarak değerlendirilmesi gerekir, diye...

Kaldı ki hemen bu mesajınızın üstünde yer alan mesajımda tenfiz ile ilgili de cevap verdim. Bu mesajı da mı şaka olsun diye yazdınız.
Old 03-06-2009, 22:51   #21
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin

Kaldı ki hemen bu mesajınızın üstünde yer alan mesajımda tenfiz ile ilgili de cevap verdim.

Bu mesajınızı bu akşam saat 23. 30 sularında yazdınız. oysa zamanaşımı ile ilgili yazdığınız varsayımlara dayalı anlaşılmayan mesajlarınızı dün yazdınız...

Dolayısıyla sizin KAHDEM'den sarkıp geldiğinizi anlamamız bu geceye kadar mümkün değildi! Kaldı ki KAHDEM'den de gelseniz, verdiğiniz cevaplar tam olarak anlaşılmıyor. Lütfen ana soruya net ve kısa bir cevap yazınız. Ama gerekçeli olsun lütfen!


Not: Şaka yapmıyorum.
Old 03-06-2009, 23:04   #22
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Bu mesajınızı bu akşam saat 23. 30 sularında yazdınız. oysa zamanaşımı ile ilgili yazdığınız varsayımlara dayalı anlaşılmayan mesajlarınızı dün yazdınız...

Dolayısıyla sizin KAHDEM'den sarkıp geldiğinizi anlamamız bu geceye kadar mümkün değildi! Kaldı ki KAHDEM'den de gelseniz, verdiğiniz cevaplar tam olarak anlaşılmıyor. Lütfen ana soruya net ve kısa bir cevap yazınız. Ama gerekçeli olsun lütfen!


Not: Şaka yapmıyorum.

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Sayın katılımcı ve okuyucular,

2 ve 3 no.lu mesajlar aşağıdaki linkten bu alana taşınmıştır. Mesajlar okunurken, bu husus gözetilirse seviniriz.
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...933#post261933

Mesajın yazıldığı tarih ve saat: 31.05.2009 Saat: 18.12

Yorumsuz sunuyorum.
Old 03-06-2009, 23:11   #23
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Mesajın yazıldığı tarih ve saat: 31.05.2009 Saat: 18.12

Yorumsuz sunuyorum.

Ben o linke bakmamıştım. Çünkü, "2 ve 3 nolu mesajlar bu linkten aktarılmıştır." cümleninizi sadece bir bilgilendirme notu olarak algılamış ve açıkçası hiç de bakmamıştım. Aynı şekilde bir çoğumuzun da bakmamış olduğunu düşünüyorum. Ta ki bu akşam açıkça KAHDEM' den buraya aktardığım için, tenfize girmedim demeniz ile olay anlaşıldı. Oysa linke atıf yapacağınıza, Tenfize girmeden şu konularda cevap yazıyorum demeniz mümkün ve doğru olurdu diye düşünüyorum.
Old 03-06-2009, 23:16   #24
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Ben o linke bakmamıştım. Çünkü, "2 ve 3 nolu mesajlar bu linkten aktarılmıştır." cümleninizi sadece bir bilgilendirme notu olarak algılamış ve açıkçası hiç de bakmamıştım. Aynı şekilde bir çoğumuzun da bakmamış olduğunu düşünüyorum. Ta ki bu akşam açıkça KAHDEM' den buraya aktardığım için, tenfize girmedim demeniz ile olay anlaşıldı. Oysa linke atıf yapacağınıza, Tenfize girmeden şu konularda cevap yazıyorum demeniz mümkün ve doğru olurdu diye düşünüyorum.

Özür dilerim Sayın Saim,

Bundan sonra sizin için özel olarak açıklama yapmaya çalışacağım.
Old 03-06-2009, 23:31   #25
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Rica ederim, geç yanıtlamak ne demek...

BK.m.126 nın uygulama alanından emin değilim, 126/2 ile ilgili uygulama da bulamadım hatta, -emsali yok-, ancak maddede açıkça "nafaka" kelimesi geçiyor, bir olasılık olarak şu örnek belki denenebilir. Nafaka yükümlüsü olabilecek aile bireyine ihtarname gönderir ve bana ihtardan itibaren ayda şu kadar TL nafaka ödemesini ister,aksi halde dava açacağım ihtarını yaparım. Sonra ihtara rağmen hemen dava açmaz, 7.yıl dava açarım. Sözgelimi ihtarım 2002, davam 2009 tarihli olsun: Mahkeme BK.m.126 ya işaret ederek, 2002-2003 yıllarını isteyemezsin, ancak 2004-2009 arasını (Ve talep etmişsem davadan itibaren işleyecekleri) hüküm altına alırım, diyebilir, diye düşünüyorum...

Kaldı ki bu maddenin üzerinde uzlaşamadığımız konuyla fiilen ilgisi de yok. Bu kısa fikir jimnastiğinden sonra 126 yı geçelim.

*


Alıntı:
İştirak nafakasının başlangıç tarihi, kesinleşme tarihidir. Öncekiler tedbir nafakasıdır. Dolayısıyla yazdığınıza katılmıyorum.

Katılmama nedeninizi açıklar mısınız? Katılmamanız, ilama konu nafakanın kararın kesinleşmesinden itibaren mi icraya konu edilebileceği tezine dayanıyor??? Kesinleşme tarihinden sonra İSİM DEĞİŞTİRSE DE, ikisi de nafakadır. Tedbir ya da iştirak, farketmez. Yoksa siz ad değiştirinceye kadar ilama konu nafaka alacaklarını İLAMLI İCRAYA KONU ETMİYOR, kesinleşmeyi mi bekliyorsunuz?

Öz konu şu: İlama konu nafaka alacakları, kesinleşme şartı aranmaksızın icraya konu edilebiliyorsa, karar tarihi, yok kesinleşme bekleniyorsa, kesinleşme tarihi zamanaşımının başlangıcını oluşturur. Ve biliyorsunuz ki, NAFAKA ALACAKLARININ İCRAYA KONMASI İÇİN KESİNLEŞMELERİ ŞARTI ARANMAZ, ÖYLE Kİ, KARAR TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ DE TALEP EDİLEBİLİR. Öyleyse zamanaşımı için konu nafaka ise, karar tarihi esas alınmalıdır. (Karar temyizde bozulur ve dava yeniden esasa kaydedilirse, elbette bu durumda da verilen son karar tarihi -ama son kararın kesinleşmesi değil!- tartıştığımız zamanaşımı hesabının, başlangıç tarihi olmalıdır.


*

Esas-Karar yıllarından yola çıkarak davanın 1974 yılında açıldığı vargısına ulaşmanız, anlamlı değil. Henüz geçen gün karara çıkan, 11.02.2005 dava tarihli ama 2009 esas ve 2009 karar numaralı bir ilamım var


*
Alıntı:

Bana bunun cevabını verebilir misiniz? 1970 yılında henüz muaccel olmuş nafaka borcu, 1974 yılında zamanaşımına uğrar mı? Bu soruma ve önceki mesajdaki soruma cevap verebilirseniz, anlaşabileceğiz

Ben bu soruya çok net yanıt veriyorum -Hatta HGK kararı sunuyorum, siz beğenmiyorsunuz ama bakalım HGK sizin karar üzerine olan yorumunuzu beğeniyor mu? -

Öncelikle nafakanın muacceliyeti kavramının konumuzla hiç ilgisi yok. Nafaka borçlusu davalı ister 1964, ister 1970 yılında ölsün (1970 de ölmüşse, 1970 in nafaka borcunun o tarihte doğanlarının üzerinden 10 yıl geçmemiş olmaları nedeniyle zamanaşımı savunmasına maruz kalmazlar demek istiyorsunuz anladığım kadarıyla?- İşte zaten anlaşamadığımız konu da bu.

Ben basit ve öz biçimde diyorum ki:

-İlam tarihinin üzerinden 10 yıl geçmeden açılan ilamlı nafaka alacakları, hüküm içeriğindeki nafakalar isterse 30 yıl öncesine ait olsun, zamanaşımı savunmasıyla karşılaşmaz, karşılaşsa da ciddiye alınmaz. Çünkü önemli olan, ilama bağlanan, ilamla hüküm altına alınan "nafakaların tarih aidiyeti" değil; İLAMIN TARİHİDİR. Zamanaşımı hesabı; İLAM TARİHİNE GÖRE HESAPLANIR.

-İlam tarihinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra açılan ilamlı nafaka takipleri ise, İSTERSE İLAMA KONU NAFAKA ALACAĞI GELECEKTEKİ -ATIYORUM 20 YIL SONRASINA AİT- BİR NAFAKAYI hüküm altına almış olsa bile -Olmaz ya-, zamanaşımı savunması halinde rafa kaldırılır. Çünkü ilamın üzerinden on yıl geçmiştir.(Burada mazrufa değil, zarfa bakıyoruz yani )

ÖNEMLİ OLAN HÜKÜMDE GEÇEN NAFAKALARIN AİT OLDUĞU YILLAR DEĞİL; İLAMIN TARİHİDİR, diyorum.

Saygılarımla...
Old 03-06-2009, 23:48   #26
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
BK.m.126 : Nafaka alacağı bir davaya konu edilecekse, dava tarihinden geriye yönelik talep edilecek bölüm olduğu takdirde, bu bölüm geriye doğru en çok 5 yılı kapsayabilir, öncesi zamanaşımına uğrar.BK.m.135 : İlamla sabit olup, zamanaşımı katedilmiş bulunan ilamlı nafaka alacağımın talep edilebilirlik zamanaşımı, ilamdan itibaren 10 yıldır


Alıntı:

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkik Alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 6.5.1994 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Alacaklı tarafından borçlu hakkında Kartal 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 15.7.1982 tarih 1982/237-613 sayılı ilamına dayanılarak, 15.7.1992 tarihine kadar işlemiş 5.164.400.TL. nafaka alacağının tahsili için takip yapılmış, 53 örnek icra emri 29.3.1993 tarihinde tebliğ edilen borçlu mercie verdiği 31.3.1993 tarihli dilekçesinde, karar tarihinden beri eşi alacaklı ile birlikte oturduklarını, karar tarihinden takip tarihine kadar on yıldan fazla bir zaman geçip zamanaşımının gerçekleştiğini ileri sürerek icranın geri bırakılmasına karar verilmesini istemiş, mercice, takip dayanağı ilamın zamanaşımına uğradığından itirazın kabulüne, ancak dava açıldıktan sonra borcun ödenerek icra dosyasının infazen işlemden kaldırıldığından bahisle takibin iptali konusunda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
1- BK.nun 135/2. maddesi hükmüne göre, alacak bir hüküm ile sabit olmuş ise zamanaşımı süresi on yıldır. Nafaka ilamı, bir borcun veya hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir. Nafaka alacaklarında BK.nun 129. maddesinin uygulanması olanaksızdır. Nafaka alacağının tümünün zamanaşımına uğradığı yolundaki merciin görüşü isabetsizdir.
2- Borçlu; karar tarihinden beri alacaklı eşi ile birlikte oturduklarını ileri sürmüştür. Alacaklı infak ve iaşesi borçlu tarafından karşılandığı dönem içinde tahakkuk eden nafaka alacağını isteyemez. Bu nedenler, tarafların bu konuda gösterecekleri delillerin toplanıp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Borcun itirazdan sonra ödenmiş bulunması, itirazdan açıkça feragat edilmedikçe, itirazın incelenmesine engel değildir. Mercice bu yönler gözetilmeden karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA) 6.6.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(12 HD, 1994/6513 E-7408 K 6.6.1994 T)


Yargıtay bu karar ile nafaka alacağını tespit eden ilamın bir borcun varlığını değil , zaman içinde doğacak olan borçları gösterdiğini belirtmektedir.Diğer deyişle, nafaka ilamının zamanaşıma uğramasından kasıt, geriye doğru 10 yıldan önceki borcun zamanaşına uğradığı, nafaka borcunun - bir başka ilamla ıskat edilmedikçe- peyderpey muaccel olduğudur.

Ayrıca, nafaka borçlusu ölmüş olsa dahi, reddi miras yapmayan mirasçıların bu borçtan sorumluluğu da devam edecektir.Bu nedenle borçlunun ölümüyle bu borcun sona ereceği şeklindeki görüşlere katılmıyorum. (Birikmiş nafaka açısından)
Old 03-06-2009, 23:58   #27
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir. Nafaka alacaklarında BK.nun 129. maddesinin uygulanması olanaksızdır. Nafaka alacağının tümünün zamanaşımına uğradığı yolundaki merciin görüşü isabetsizdir.

Çok teşekkürler Sevgili Bülent. Maça valesini sen çıkarttın.
Old 03-06-2009, 23:59   #28
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Nafaka borçlusunun ölümü ile nafaka borcu elbette sona erer. Mirası reddetmeyen borçluların sorumluluğu ise, murislerinin ölüm tarihine kadar işlemiş ve ödenmemiş nafaka borçları olur ancak.

*

Asıl tartıştığımız konuya dair Suat Bey karar bulamadı ama siz bulmuşsunuz. Eklediğiniz kararda şu cümle doğrudan doğruya tartışma konumuzu oluşturuyor:

Alıntı:
BK.nun 135/2. maddesi hükmüne göre, alacak bir hüküm ile sabit olmuş ise zamanaşımı süresi on yıldır. Nafaka ilamı, bir borcun veya hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir

Ancak şimdi yanımda olan bir de İTM kararımız var ki (Bardağın dolu tarafı ), umarım yerel Mahkeme yargıcı böylesi bir bozma sonrasında kararında ısrar etmiştir...

Saygılarımla...
Old 04-06-2009, 00:01   #29
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Nafaka borçlusunun ölümü ile nafaka borcu elbette sona erer. Mirası reddetmeyen borçluların sorumluluğu ise, murislerinin ölüm tarihine kadar işlemiş ve ödenmemiş nafaka borçları olur ancak.

*

Asıl tartıştığımız konuya dair Suat Bey karar bulamadı ama siz bulmuşsunuz. Eklediğiniz kararda şu cümle doğrudan doğruya tartışma konumuzu oluşturuyor:



Ancak şimdi yanımda olan bir de İTM kararımız var ki (Bardağın dolu tarafı ), umarım yerel Mahkeme yargıcı böylesi bir bozma sonrasında kararında ısrar etmiştir...

Saygılarımla...

Ben bir de Saim Bey'in görüşünü merak ediyorum..
Old 04-06-2009, 00:27   #30
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

"...Bu ayrık durum dışında, diğer “ilam niteliğindeki belgelere” dayanan takipler -genel kural gereğince- on yılda zamanaşımına uğrar. Nitekim, Yargıtay;
-“İcra dairesindeki kefaletlerin on yıllık zamanaşımına bağlı olduğunu”10
-“Takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zama-naşımına uğrayacağını, nafaka alacaklarında BK.nun 129. maddesinin uygulanmayacağı-nı”11
-“‘Satış yoluyla ortaklığın giderilmesine’ ilişkin ilamın, on yıl geçince zamanaşımına uğrayacağını”12
-“Ecrimisil alacağının yer aldığı ilamın on yıllık zamanaşımı süresine bağlı olduğu-nu”13
-“‘… adet söğüt ağacına davalıların elatmalarının önlenmesine…’ dair ilamın -söğüt ağaçlarının dikili bulunduğu taşınmazın aynında (mülkiyetinde) taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı için- ‘taşınmazın aynına ilişkin bir ilam’ sayılmayacağını (ve bu nedenle de, on yılda zamanaşımına uğrayacağını)”14
-“İlama bağlanmış nafaka borcunun on yılda zamanaşımına uğrayacağını”15
-“Alacağın on yıllık zamanaşımına bağlı olduğu hallerde, dosyadaki son işlem tarihi ile yenileme arasında on yıllık sürenin geçmesiyle, alacağın zamanaşımına uğrayacağı-nı”16
-“İİK. 138 uyarınca icra müdürlüğünce Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen avukatlık ücretinin on yıllık zamanaşımına bağlı olduğunu”17
b e l i r t m i ş t i r …"


ALINTI: TALİH UYAR



*


Sayın Talih Uyar da zamanaşımı konusundaki yazısında, nafaka ile ilgili olarak Yargıtay'a başvurmuş

Yazısında geçen 11 dipnot şerhli karar özeti sizin eklediğiniz karara ait, 15 dipnot şerhli karar özeti ise benim anlatımıma uygun düşüyor.


İş şimdi 15 no.lu kararı bulmakta


Bir başka zaman kısmetse...

Herkese iyi geceler...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Amerikan Mahkeme Kararları (Özelde Newyork eyaleti) Türkiye'de tenfiz kabiliyeti adıge Meslektaşların Soruları 5 09-04-2013 23:43
icra mahkemesi ilamı advocat63 Meslektaşların Soruları 1 19-05-2008 15:56
Yurtdışında boşanma, tanıma, tenfiz ve zamanaşımı. avegunduz Meslektaşların Soruları 2 04-04-2008 18:35
Soybağının Reddine İlişkin Yabancı Mahkeme İlamının Tanınması - Görevli Mahkeme seyitsonmez Meslektaşların Soruları 3 05-01-2007 10:22
Yabancı Mahkeme İlamının Tanınması glossator Meslektaşların Soruları 1 28-04-2002 00:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09310293 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.