Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

sahte çek-cirantanın durumu- dolandırıcılık, evrakta sahtecilik????

Yanıt
Old 12-03-2007, 20:09   #1
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan sahte çek-cirantanın durumu- dolandırıcılık, evrakta sahtecilik????

Sevgili arkadaşlar;
Bir konu hakkında değerligörüşlerinize başvurmak durumundayım.

X tacirdir. Eline geçen çeklerden birini cirolayarak 3.şahsa verir. (x keşideci değildir) 3.şahıs çekin sahte olduğu iddiası ile şikayette bulunur. x çekin sahte olduğunu bilmemektedir veya bilecek durumda değildir. Çek gibi bir evrakın sahte olup olmadığı inceleme olmaksızın anlaşılamayacağına göre;

x ne ile suçlanabilir?
x ne şekilde savunma yapabilir?
bahsedilen çek sahte değil de çalıntı ise x ne şekilde savunma yapabilir???

Değerli yorumlarınız için şimdiden teşekkürler..

Saygılarımla....
Old 12-03-2007, 22:44   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

X her şey ile suçlanabilir. Suç isnadında hukuki ve fiziki bir engel yok.

Konu ile alakalı muhtemel şikayet sebepleri; karşılıksız çek, resmi evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık olarak gözükmektedir.

X'in keşideci olmaması nedeniyle, karşılıksız çek şikayeti, X aleyhine bir netice meydana getirmez. Resmi evrakta sahtecilik de keza aynı şekilde. Hırsızlık ve dolandırıcılık şikayetleri bakımından ise; X ciro silsilesine dayanmalıdır. Ciro silsilesi neticesi çeke yetkili ve meşru hamil olduğunu, çeki geçerli bir ciro silsilesi neticesinde edindiği savunmasında bulunmalı ve durumu ispat etmelidir. Hırsızlık ve dolandırıcılık şikayetleri bakımından; çeki edindiği bir önceki ciranta ile arasındaki ticari ilişkiyi ve bu ilişkinin varsa dayanaklarını (fatura, irsaliye, vs.) da ispat için kullanabilecektir.

Saygılarımla.
Old 12-03-2007, 22:53   #3
Turkmen

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-221
K. 2005/38
T. 19.4.2005

• RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK SUÇU ( Belgede Sahtecilik Suçlarında Mağdurun Rızası Hukuka Uygunluk Nedeni Sayılamazsa da Failin Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Etki Yapması-Belgede Sahtecilik Suçlarında Kast ise Zarar Vermek Bilinç ve İradesi Olması )
• SUÇUN UNSURLARI ( Sanıklara Yüklenen Belgede Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçlarının Manevi Öğesi Oluşmaması )
• ZARAR VERME İRADESİ ( Kendi İmzalarını Taşıyan Şirket Çeklerini Önceki Ticari İlişkiler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
• SAHTECİLİK ( Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Mağdurun Rızasının Etki Yapması- Bu Suçlarda Kastın Zarar Vermek Bilinç ve İradesinin Olması )
• YETKİSİZ KİŞİLERCE ÇEK İMZALANMASI ( Önceki Ticari İlişikler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
765/m.80,342,503,522

ÖZET :Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları HC'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.

DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçu sanıklarından S C'un TCY.nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis, TCY.nın 503/1, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 362.736.110 lira ağır para cezası, sanık B C'un zincirleme biçimde sahtecilik suçundan TCY.nın 342/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, zincirleme biçimde dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 80, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 19 gün hapis ve 1.128.472.221 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.7.2001 gün ve 381-308 sayılı hüküm sanıklar ve vekilleri ile C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.04.2003 gün ve 13489-1969 sayı ile;
"1- Şirket temsilcisi tanık H C'un sözlü talimatı uyarınca ve kendi imzalarıyla dava konusu çekleri düzenleyen sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gözetilmeyerek, yüklenen sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Sanık B C'un aynı borç için aynı anda yakınana birden fazla çek vermekten ibaret eyleminde tek dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeyerek, sanık hakkında TCY'nın 80. maddesinin uygulanması, " isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 16.10.2003 gün ve 307-395 sayı ile;
"C Demir Çelik İnş. Mlz. San ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi H C yerine sanıkların imzaladıkları çekleri alış veriş yaptıkları müştekiye verdikleri, çeklerin ödenmemesi üzerine, icra takibi yapıldığı, şirket adına sanıkların babası H C'un borca ve imzaya itiraz ederek dava açtığı, sanıkların keşide ettikleri çeklerdeki imzaların şirket yetkilisi H C'un eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine Pendik İcra Tetkik Merci Hakimliğince, dava takip edilmediği için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesine rağmen çeklerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edildiğinden, alacaklı şirketin takibinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Olayda, sanıklar ve şirketi temsile yetkili babaları H C'un iyi niyetli olmadıkları açıktır. Ayrıca, müştekinin bu çeklerin şirket yetkilisi tarafından değil de, çocukları tarafından keşide edildiğini bildiğine dair dosyada bir delil de yoktur. Eğer sanıklar ve sanıkların babası olan şirket yetkilisi H C iyi niyetli olsalardı, takip aşamasında durumu alacaklı tarafa bildirirler ve sanıkların babası borca ve imzaya itiraz etmezdi. Kişilerin resmi belge niteliğindeki çeklere güvenlerinin sağlanması kamu düzenini ilgilendiren bir husustur. Sanıkların bu eylemlerinin sahtecilik ve dolandırıcılık olarak kabul edilmemesi halinde, resmi belge niteliğindeki çeklere duyulan güven bozulacak, bu durum şirketlerle ilgili alım satımlarda kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilebilecektir. Somut olayda sanıkların sahte çek keşide edip, aldıkları malzeme karşılığında müşteki şirkete vererek sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 13.12.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.
İnceleme konusu olayda;
C Demir Çelik ve İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin kurucu ortaklarının kardeş olan sanıklar B ve S C olduğu, şirketin müdürlüğünü ise H C'un yaptığı, sanıkların şirketi ile şikayetçi H Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki bulunduğu, bu süreç içinde sanıkların şirketince satın alınan demir bedelinin kısmen peşin ödenip kalan kısımlar için de çekle ödeme yapıldığı, son olarak 1998 yılında alınan bir kısım demir bedeli olarak sanıkların gerçekte şirket adına çek keşide etme yetkisi şirket müdürü babaları H C'a ait bulunmasına karşın, şirkete ait çok sayıda çeki düzenleyip kendileri imzalamak suretiyle şikayetçi şirkete verdikleri, ancak şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle çek bedellerinin başlangıçta ödenemediği, karşılıksız çıkan çeklerden beş tanesi nedeniyle icra takibine girişildiği, bu kez şirket vekili tarafından borca ve imzaya itiraz edildiği, Pendik İcra Tetkik Merciinin 1999/53 Esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda çeklerdeki imzaların şirket müdürü H C'a ait olmadığının saptandığı, sanıkların sahibi oldukları şirket tarafından açılan bu davanın takipsiz bırakıldığı ve işlemden kaldırıldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Şikayetçi H Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin ortağı ve temsilcisi olan F U duruşmada; çeklerin bir kısmını icraya koyduğunu ifade etmiş, 1.5.2001 günlü oturumda ise; sanıklar ve babalarının paranın bir kısmını ödediklerini, kalan kısmı ödeyecekleri konusunda da söz verdiklerini belirtmiştir.
Sanıklar ise; sahibi oldukları şirketin şikayetçi şirket ile uzun yıllardır ticaret yaptığını, şikayetçi şirketten aldıkları malın bedelinin bir kısmını ödediklerini, kalan kısım için ise şirketin çeklerinden düzenleyip verdiklerini, şirket müdürü olan babalarının o tarihte hasta olması nedeniyle çekleri kendilerinin imzaladıklarını, suça konu beş çekten 6.11.1998 tarihli çekteki imzanın sanık S'a, diğer dördünün ise sanık B'e ait olduğunu, ancak babalarının yokluğunda imza atmaları yönünde muvafakatının bulunduğunu, esasen daha önce de aldıkları mal karşılığında şirket çeklerinden düzenleyip verdiklerini, alacaklı şirketin bu durumu bilmesine karşın çekleri imzalamalarına itiraz etmediklerini, son çekleri ise şirketlerinin mali durumunun bozulması nedeniyle zamanında ödeyemediklerini belirtmişlerdir.
Tanık H C da kolluk anlatımında; aldıkları mal karşılığında verilen çekleri kendisinin yerine çocuklarının imzaladığını, karşı tarafla görüşmelerinin sürdüğünü, onların belirleyeceği şartlarda ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtmiş, duruşmadaki anlatımında da; hastalığı nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, yokluğunda imza atmalarını şirketin ortağı olan çocuklarına sözlü olarak bildirdiğini, çocuklarının şikayetçi şirkete çek verdiklerini bilmediği için başlangıçta itirazda bulunduğunu ifade etmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H C'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
19.04.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik Muayenesi-Resmi Evrakta Sahtecilik Uluc13 Hukuk Soruları Arşivi 12 20-01-2007 17:39
resmi evrakta sahtecilik xxxx Hukuk Soruları Arşivi 4 02-01-2007 20:32
Değerli Evrakta Sahtecilik dilekguvenol Hukuk Soruları Arşivi 3 12-11-2006 14:40
Resmi evrakta sahtecilik taze mezun yalçın Meslektaşların Soruları 4 11-11-2006 15:13
Resmi Evrakta Sahtecilik Mi Yoksa Vergi Kaçakçılığı Mı? Desarac Meslektaşların Soruları 3 06-03-2005 16:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03663993 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.