Tapu İptal-islah-ek Dava

Değerli arkadaşlar;
Müvekkilim, müteahhit ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalamış,aynı müteahhit yandaki parsel sahipleri ile de kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalayarak arsaları tevhit etmiştir.Bu arada, bu iki arsanın bitişiğindeki Belediyeye ait küçük bir parselide arsa sahiplerinin adına tescil ettirerek (3 parseli birleştirerek) inşaata başlamıştır.İnşaat devam ederken, müvekkil inşaatın projeye aykırı olduğunu farkederek Mahkemeden bu aykırılıkları tespit ettirmiştir.Müteahhit inşaatı % 80 oranında tamamlamasına ve sözleşmede yazmasına rağmen (ipotek karşılığında) ferağ talep etmemiştir. Bu arada, diğer arsa sahipleri Mahkemede dava açarak; tamamlanan inşaattan kendi hisselerine düşen dairelerin teslimini ve projeye aykırılıkların giderilmesini istemişlerdir.Açılan bu davaya karşı müteahhit karşı dava açmış,edimlerini yerine getirdiğini söyleyerek, sözleşmeye göre kendisine verilmesi gereken arsa payının kendi adına tescilini talep etmiştir.Mahkeme, arsa sahiplerinin açtığı davayı reddetmiş,müteaahhitin açtığı davayı kabul ederek müteahite hisseyi vermiştir.Bu karar, (müteahhitin; arsa sahiplerini dairelerini teslim edeceğim, kararı temyiz edip uzatmayalım,uzlaşalım teklifi üzerine)temyizden feragat ile kesinleştirilmiştir.Kararın kesinleşmesi üzerine, kat irtifakı kurulması işlemlerine başlanılmasına karar verilmiştir.Ancak; müteahhit kat irtifakı kurulmadan önce arsa sahiplerine:inşaata başlamadan önce Belediyeden yer satın alındığını, parayı kendisinin ödediğini ancak tescilin arsa sahipleri adına yapıldığı gerekçesiyle kendisine ekstradan arsadan hisse devri yapılmasını talep etmiştir.Arsa sahipleride belediyeden yer satın alındığını bildikleri ve kat irtifakı kurulumu için bu işlemin zorunlu olduğu inancı ile müteahhit lehine (mahkeme kararının ve sözleşmenin dışında ekstradan) arsadan bir miktar hisse devri yapmışlardır.Bu devir işlemi (müvekkil yönünden) tapuda çok düşük bir bedelle yapılmıştır. Bu devrin sonrasında (yaklaşık 25 gün sonra) müteahhit,kat irtifakı kurulumu için tüm arsa sahiplerini tapuya davet etmiştir.Ancak, kat irtifakı kurulumu resmi senedinde müteaahhit müvekkilimize ait olması gereken 3 adet dairede 1/2 hisse sahibi yapılmıştır.Bunun nedenini soran müvekkilimize verilen cevapta ise; "kat irtifakı kurulumu ve arsa paylarının belirlenmesi işlemlerinin Ankara genel müdürlükten yapıldığı" imzalara atıldıktan sonra bunların düzeltileceği, herkesin müstakip tapularının düzeltilmiş olarak verileceği söylenmiş müteahhitin bu sözlerine inanan arsa sahipleri imzaları atmıştır.
Müvekkil , müstakil tapusunu alacağını beklerken, izaleyi şüyu davası dilekçesi tebliğ edilmiştir.O andan itibaren yanıltıldığını ve dolandırıldığını anlayan müvekkilimiz bize başvurmuştur.Bizde vekil olarak, hata ve hileye dayalı tapu iptal-tescil davası ikame ederek, sözleşmeye göre müvekkile ait olması gereken dairelerdeki müteahhit hissesinin iptalini ve müvekkil adına tescilini talep ettik.Mahkeme,tensiple birlikte halihazırda müteahhit adına kayıtlı daire hisseleri üzerine tedbir koydu.Aynı zamanda savcılığa suç duyurusunda bulunduk.Bu kısa-))) açıklamadan sonra;
1-Açıtığım tapu iptal davasında; müteahhitin kat irtifakı kurulumundan önce (arsa sahiplerini belediyeden yer alındığı gerekçesiyle devre ikna ettiği) tapuda yapılan arsadan hisse devrinin de benzer gerekçelerle iptali istenmelimiy di?Yada terditli talep şeklinde, ...bunun mümkün olmaması halinde bedelinin faiziyle birlikte tahsili talep edilmelimiydi? Bunun sonuca bir etkisi olurmuydu?
2-Eğer istenmesi gerekir idiyse; bugünkü durumda, terditli veya iptal içeren talebin, kısmı ıslah yoluyla mı yoksa ek dava açarak mı yapmak gerekir.
3-Eğer ek dava veya ıslah yapmak gerekirse; hata ve hileye dayalı iptallerdeki 1 yıllık zamanaşımı süresi içinde yapılmasımı gerekir?
Konuyla ilgili fikirlerini paylaşmak isteyen meslektaşlarımın cevaplarını bekliyorum

Hile, bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanmaktadır.

Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. BK'nın 28/1 maddesine göre, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile, aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Aldatılan taraf hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.

Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hileye düşürüldüğü “kesin ve inandırıcı” delilerle kanıtlanmalıdır.

Yargıtay:
“Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Yasal açıdan bir akdin korunması için asıl olan akdin yapılması sırasında iradeyi ifsat eden bir nedenin bulunmamasıdır. Yok eğer akdin inikadı sırasında akit hata, hile, ikrah, gabin gibi iradeyi bozucu bir sebeple gerçekleştirilmiş ise, yapılan temliki tasarrufun geçersiz olacağında kuşku yoktur. Akit sırasında olmayıp ta sonradan zuhur eden olayların akdin geçerliliğine etkisi olamaz. Bir başka ifade ile akdi geçersiz kılmaz.
Davacının serbest iradesiyle yapmış olduğu temlikten sonra gerçekleşen iradeyi bozan olayların akdin sıhhatini etkilemeyeceği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekir. “(1. HD.E. 2009/7522,K. 2009/9289,T. 17.9.2009)

“Kesin ve inandırıcı” delilerle ispatlanması koşuluyla, davanın doğru ve yeterli olduğu görüşündeyim.