Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Korunmayan Menfaat Ve Avukatlık Ücreti

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-06-2013, 16:18   #1
Semender33

 
Varsayılan Korunmayan Menfaat Ve Avukatlık Ücreti

Aralarında Avukatlık Ücret Sözleşmesi bulunan taraflardan avukatın müvekkilinin menfaatine aykırı şekilde Sulh Sözleşmesi yapması ve Avukatlık Ücret Sözleşmesine dayanarak vekalet ücreti için takibe geçmesi durumunda;

1- Müvekkilinin menfaatine aykırı şekilde yapılan Sulh Sözleşmesi geçerli olur mu?
2- Korunmayan menfaat için avukatlık ücreti talep edilebilir mi?
Old 20-06-2013, 16:18   #2
blackripe

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım;

Avukatlık kanununun 165. maddesine göre, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumlu olup, burada kanundan doğan teselsül hallerinden biri söz konusudur. Müvekkil ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasmın müteselsilen sorumlu olacakları vekalet ücretinin, avukatla müvekkil arasında yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunması ve sözleşmede sulh halinde ödenecek olan ücretin ayrıca kararlaştırılmış olması halinde, kararlaştırılan bu miktar üzerinden, avukatla müvekkil arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmakla birlikte sulh halinde ödenecek olan ücretin ayrıca kararlaştırılmamış olduğu, ya da yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı, veya yazılı sözleşme mevcut olmakla birlikte geçersiz olduğu hallerde ise, sulh olunan miktara göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Ayrıca bu hususta yakın tarihte verilmiş bir yargıtay karar'ını da aşağıda paylaşıyorum.

T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2012/8005 K. 2012/10315 T. 16.4.2012
* AVUKATIN EMEĞİNİN KANUN İLE KORUNMASI (Avukatın Haberi Olmaksızın Tarafların Sulh Olduğu - Avukatın Hem Müvekkilinden Hem de Karşı Taraftan Vekalet Ücreti Talep Ettiği/Talebinin Kabulü Gerektiği)

* AVUKATIN HABERİ OLMAKSIZIN TARAFLARIN SULH OLMASI ( Davacı Vekilin Müvekkilinin Davadan Feragat Ettiği - Avukatın Hem Müvekkilinden Hem de Karşı Taraftan Talep Ettiği Vekalet Ücretine Hak Kazanacağı)

* VEKİLİN MÜVEKKİLİ VE MÜVEKKİLİNİN HASIMINDAN VEKALET ÜCRETİ TALEP ETMESİ ( Davacının Vekalet Görevini Yürüttüğü Davada Tarafların Sulh Olduğu/Davacı Vekilin Müvekkilinin Davadan Feragat Ettiği - Vekilin Müvekkili ve Onun Hasmından Ücret Talep Ettiği/Mahkemece Müteselsilen Tahsiline Karar Verileceği )

* TARAFLARIN SULH OLMASI DURUMUNDA VEKALET ÜCRETİNDEN SORUMLULUK ( Davacı Vekilin Müvekkilinin Davadan Feragat Ettiği - Vekilin Müvekkili ve Karşı Taraftan Ücretini Talep Ettiği/Davalı Tarafların Vekalet Ücretinden Müteselsilen Sorumlu Olacağı )

* MÜVEKKİLİN DAVADAN FERAGAT ETMESİ ( Davacının Vekalet Görevini Yürüttüğü Davada Tarafların Sulh Olduğu - Vekilin Müvekkili ve Onun Hasmından Ücret Talep Ettiği/Mahkemece Müteselsilen Tahsiline Karar Verileceği )

* AVUKATLIK ÜCRETİNDEN MÜTESELSİLEN SORUMLULUK ( Davacının Vekalet Görevini Yürüttüğü Davada Tarafların Sulh Olduğu - Vekilin Müvekkili ve Onun Hasmından Ücret Talep Ettiği/Davalı Tarafların Vekalet Ücretinden Müteselsilen Sorumlu Olacağı ) 1136/m.165

ÖZET : Vekalet ücretinin tahsiline ilişkin uyuşmazlıkta davacı davalı vekili sıfatıyla diğer davalıya karşı yürüttüğü davada, davalıların aralarında Sulh olduğunu, davalının davasından feragat ettiğini ancak kendisinin vekalet ücretinin ödenmediğini belirtmiştir. Avukatlık Kanunu uyarınca sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludur. Davanın sulh ile sonuçlanması halinde, avukat müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarın tamamını isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebilir. Aynı sorumluluk, müvekkille sulh anlaşması yapan karşı taraf için de geçerlidir. Mahkemece gerek müvekkilleri olan davalıdan, gerekse hasım taraf olan davalıdan müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğuna göre, mahkemece her iki vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı S. D. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı H. G. vekili olarak Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/272 esas sayılı dosyasında diğer davalıya karşı 51.362 TL bedelli senedin iptali için menfi tespit davası açtığını, davalı H.'nin kendisinin izni olmadan diğer davalıyla sulh olarak davayı sonuçlandırdıklarını, vekalet ücretinin ödenmemesi sebebiyle her iki tarafın birlikte sorumlu olduğunu belirterek 5.869,89 TL vekalet ücreti ve 5.869,89 TL karşı vekalet ücreti olmak üzere 11.739,78 TL vekalet ücretinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalı S., davalı H.'nin kendilerine vekili olan davacının anlaşmadan haberdar olduğunu söylemesi ve davacı vekilin yarım saat geçmesine rağmen duruşmaya gelmemesi sebebiyle kendilerinin de taleplerinden vazgeçtiklerini bir kusurlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı H. G. cevap vermemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı S. tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-)Davacı eldeki dava ile, davalı H. G. vekili sıfatıyla diğer davalıya karşı yürüttüğü davada, davalıların aralarında Sulh olmak suretiyle, davalı H.'nin davasından feragat ettiğini ancak kendisinin vekalet ücretinin ödenmediğini, davalıların Avukatlık Kanunu 165. maddesi gereğince müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek vekalet ücretinin davalılardan tahsilini istemiştir. Davanın dayanağını teşkil eden Avukatlık Kanununun 165. maddesinde, "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf, avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumludurlar." Hükmü mevcut olup, davanın sulh sonuçlanması halinde, avukat müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarın tamamını isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebilir. (Bkz. HGK.'nun 16.2.1994 T. 1993/13-810 E. 1994/60 K. sayılı kararı) Aynı sorumluluk, müvekkille sulh anlaşması yapan karşı taraf için de geçerlidir. Davacı az yukarda değinilen her iki tür vekalet ücretinin, gerek müvekkilleri olan davalıdan, gerekse hasım taraf olan davalı S.'den müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğuna göre, mahkemece her iki vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken sadece ücret sözleşmesine göre hesaplanan vekalet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle;davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 261.47 TL kalan harcın davalı S. D.'den alınmasına, peşin alınan 21.15 TL. temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 16.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi
Old 21-06-2013, 22:27   #3
Semender33

 
Varsayılan

Avukatın kötü niyetli olması durumunda da ücrete hak kazanır mı? Zira avukat müvekkilden 1 daire gizliyor ve paylaşımlarda değeri düşük yerleri tercih ediyor durumdan haberdar olan müvekkil avukatı azlediyor, aile bireyleri ile ayrı bir sulh sözleşmesi imzalıyor. Hal böyle olunca verdiği ve vermesi gereken ücreti vermek istemiyor.
Old 22-06-2013, 10:44   #4
blackripe

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Sizin olayınızda , haklı azil'in şartları oluşmuş gibi görünmektedir.

Dolayısıyla bu hususu ispat ettiğiniz takdirde müvekkiliniz avukatlık ücret'i ödeme yükümlülüğünden kurtulur kanaatinde bulunmaktayım.

Sulh sözleşmesi yapması için avukat'a yazılı olarak verilmiş bir talimat var mıdır?Eğer var ise hangi şartlarla yapılacağına ilişkin detaylar belirlenmiş midir?

Saygılar.
Old 22-06-2013, 13:25   #5
Semender33

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan blackripe
Sayın meslektaşım,

Sulh sözleşmesi yapması için avukat'a yazılı olarak verilmiş bir talimat var mıdır?Eğer var ise hangi şartlarla yapılacağına ilişkin detaylar belirlenmiş midir?

Saygılar.

Avukat ile aralarında yapılan ücret sözleşmesinde mirasın taksimi için dava açma ve öncelikle sulh yolunu denenmesi şeklinde bir hüküm mevcut ancak avukat 3 yıl boyunca hiçbir işlem yapmıyor ve müvekkil sıkıştırınca diğer mirasçıların hazırlamış olduğu rızai taksim sözleşmesini imzalıyor, müvekkil rızai taksim sözleşmesinde 1 dairenin saklandığını ve kendisine metrekare olarak hem küçük hemde tek cephesi güneş gören dolayısıyla değeri düşük olan dairelerin verildiğini öğrenince avukatı azlediyor. Sonrada hak ve nefasete uygun aile bireyleri tekrardan bir rızai taksim sözleşmesi yapıyor. Müvekkilin kendisinde daire gizlenmesinin nedeni müvekkilin yurt dışında yaşaması ve Türkiye'de ki durumdan habersiz olması.
Old 22-06-2013, 14:26   #6
blackripe

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Veyis AYDIN
Avukat ile aralarında yapılan ücret sözleşmesinde mirasın taksimi için dava açma ve öncelikle sulh yolunu denenmesi şeklinde bir hüküm mevcut ancak avukat 3 yıl boyunca hiçbir işlem yapmıyor ve müvekkil sıkıştırınca diğer mirasçıların hazırlamış olduğu rızai taksim sözleşmesini imzalıyor, müvekkil rızai taksim sözleşmesinde 1 dairenin saklandığını ve kendisine metrekare olarak hem küçük hemde tek cephesi güneş gören dolayısıyla değeri düşük olan dairelerin verildiğini öğrenince avukatı azlediyor. Sonrada hak ve nefasete uygun aile bireyleri tekrardan bir rızai taksim sözleşmesi yapıyor. Müvekkilin kendisinde daire gizlenmesinin nedeni müvekkilin yurt dışında yaşaması ve Türkiye'de ki durumdan habersiz olması.

Sayın Meslektaşım;

Bilginiz dahilinde olduğu üzere;

Vekil müvekkiline karşı vekalet görevini sadakat ve özenle ifa etmekle yükümlü olduğu gibi, vekil eden vekilinden her zaman bilgi almak hakkına sahiptir. Vekil müvekkilinin talebi halinde yaptığı işin hesabını vermek zorundadır (BK'nun 390/2, 392. maddeleri).

Avukatın sahip olduğu hak ve ödevleri Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre avukatlar yüklendikleri görevleri, bu görevlerin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun bir biçimde davranmak ve meslek kurallarına uymak zorundadırlar.

Bu yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere temelde vekil-müvekkil ilişkisi karşılıklı güven ve saygıya dayanır. Bu ilişkiyi taraflardan birisi ihlal ederse, karşı taraf vekil-avukat ise iş bırakma, vekil eden ise vekilini azletme hakkına sahiptir.

Avukatın haklı olarak azledilmesi durumunda avukat takip ettiği işlerden dolayı kural olarak herhangi bir ücret isteyemez.

Sizin olayınızda;3 yıl boyunca işlem yapılmaması,3 yıl sonra yapılan sulh sözleşmesinin müvekkil aleyhine (güven ilişkisine) olduğundan ötürü ve sonrasında taraflar arasında daha hakkaniyetli yeni bir sulh sözleşmesi tesis edilmiş olmasından sebeple kanaatimce sizin olayınızda haklı azilin şartları oluşmuştur.
Old 23-06-2013, 08:44   #7
Semender33

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan blackripe
Sayın Meslektaşım;

Bilginiz dahilinde olduğu üzere;

Vekil müvekkiline karşı vekalet görevini sadakat ve özenle ifa etmekle yükümlü olduğu gibi, vekil eden vekilinden her zaman bilgi almak hakkına sahiptir. Vekil müvekkilinin talebi halinde yaptığı işin hesabını vermek zorundadır (BK'nun 390/2, 392. maddeleri).

Avukatın sahip olduğu hak ve ödevleri Avukatlık Kanunu'nun 34. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre avukatlar yüklendikleri görevleri, bu görevlerin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun bir biçimde davranmak ve meslek kurallarına uymak zorundadırlar.

Bu yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere temelde vekil-müvekkil ilişkisi karşılıklı güven ve saygıya dayanır. Bu ilişkiyi taraflardan birisi ihlal ederse, karşı taraf vekil-avukat ise iş bırakma, vekil eden ise vekilini azletme hakkına sahiptir.

Avukatın haklı olarak azledilmesi durumunda avukat takip ettiği işlerden dolayı kural olarak herhangi bir ücret isteyemez.

Sizin olayınızda;3 yıl boyunca işlem yapılmaması,3 yıl sonra yapılan sulh sözleşmesinin müvekkil aleyhine (güven ilişkisine) olduğundan ötürü ve sonrasında taraflar arasında daha hakkaniyetli yeni bir sulh sözleşmesi tesis edilmiş olmasından sebeple kanaatimce sizin olayınızda haklı azilin şartları oluşmuştur.
Çok teşekkürler, haklı azlin olduğunu ispatlayabilirsek sorunu çözeriz.
Old 24-06-2013, 08:57   #8
Semender33

 
Varsayılan

Y13HD Esas : 2005/16998 Karar : 2006/6398 Tarih : 24.04.2006 VEKİLİN AZLİ ( Azil Haklı ise Avukatlık Ücretinin Ödenmemesi, Haksız ise Ücretin Tamamına Avukatın Hak Kazanması )
VEKALET ÜCRETİ ( Avukatın Azli Halinde ) BK.13, 389, 390
1136 Sa.Ka.163, 174

Davacı avukatın, vekil olarak borçları BK`nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekil BK`nun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekle yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. Şayet vekili görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık kanunu 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız ise ücretin tamamına avukat hak kazanır. DAVA VE KARAR:
A.... vekili ile Türkiye H....Bankası A.Ş. P.....Şubesi vekili aralarındaki dava hakkında (Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.02.2005 gün ve 2043-24 sayılı hükmün Dairemizin 14.10.2005 tarih ve 6451-15193 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde taraflar avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ KARARI: Davacı, davalı banka şubesi ile aralarında düzenlenen 26.05.1998 tarihli sözleşme ile avukatlık işlerini yürütmekteyken 04.09.2002 tarihinde azledildiğini, azlin haksız olduğunu, davacı vekili olarak 2001 ve 2002 yıllarında esas numaralarını bildirdiği 135 adet takip yaptığını, bir kısmının taksitlen-dirilmeye bağlandığını, bunlardan tahakkuk eden 21.285.000.000 TL. vekalet ücretinden 2.619.000.000 TL.nin ödenip, 18.666.000.000 TL.nin ödenmediğini, sözleşmeye göre karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin % 30`unun banka tarafından kesildiğini, ancak Yasanın değişik 164/son maddesine göre bunun tamamen avukata ait olduğundan, 164/son maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra bankaca haksız olarak kesilen 2.134.000.000 TL, ile , haksız azil nedeniyle henüz sonuçlandıramadığı dosyalardan fazlası saklı 15.000.000.000 TL. olmak üzere toplam 35.800.000.000 TL.nin ve 24.10.2003 tarihli ıslah dilekçesi ile de 52.932.290.308 TL.nin tahsilini istemiştir.

Davalı, esas numaralarını bildirdiği dosyalarda gerekli işlemleri yapmadığını, bankaya dosyaların aşamaları hakkında bilgi vermeyerek görevini ihmal ettiğinden haklı olarak azil edildiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, azlin haksız olduğu, davacı ücretinin tamamının ödenmesi gerektiği, hak ettiği 52.932.290.308 TL. vekalet ücretinin BK.nun 325. maddesine göre % 60`ı olan 31.759.374.185 TL.nin davalıdan faiziyle tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiş dairemizce bozulmuş, bu kez taraflar karar düzeltme talebinde bulunmuşlardır.

1-Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında usulün 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun, olmayan tarafların sair karar düzeltme istemlerinin reddi gerekir.

2-Davacının dayandığı 26.05.1998 tarihli taahhütname başlıklı belgenin, temyiz incelemesi yapılırken dosyada bulunan fotokopisinde sadece davacının tek taraflı imzası olup, davalı banka temsilcilerinin imzası olmadığından bu belge, dairemizce geçerli bir avukatlık sözleşmesi olarak kabul edilmemiştir. Ancak, davacı tarafın karar düzeltme dilekçesine ekli olarak sunduğu fotokopi nüshada, davacı imzasından ayrı olarak davalı bankanın P....Şubesi kaşesi ile şube yetkililerinin tstak imzalarının olduğu da görülmüştür.

Davalı tarafın bu belgeye bir itirazı da olmadığından, BK. 13. maddesi kapsamında bir sözleşme olduğunun kabulü gerekir. Öyle olunca taraflar arasındaki uyuşmazlık bu sözleşmenin Avukatlık Kanunu açısından irdelenerek çözümlenmelidir.

Taahhütname başlıklı belgenin 1. maddesi ile, davacı avukat, davalı bankanın P....Şubesi ile Genel Müdürlük ve diğer şubeler aleyhinde A.....İli Poliçesinde açılmış ve açılacak her türlü dava ve icra takiplerini, takip ederek sonuçlandırmayı üstlenmiştir. Sözleşmenin 3, 4, 5, 7 ve 8. maddeleri ile, davacıya banka tarafından ödenecek ücreti vekalet ile karşı tarafa yüklenen vkalet ücretinden ne kadarının ödeneceği, hangi hallerde bankadan başkacaücret istenmeyeceği, 9. madde ile tarafların bir ay önceden yazılı ihbarda bulunarak sözleşmeyi fesih edebileceği kararlaştırılmıştır. Bu haliyle yapıldı ğı tarihte davacının dayandığı sözleşme, Avukatlık Kanunu açısından da geçerli ve tarafları bağlayıcı, hizmet hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşmedir. Sözleşme ile belirlenen ücretin, Avukatlık Kanunu 164. maddesinin 4.fıkrasının 1. cümlesinde belirtilen anlamda asgari ücret tarifesi altında ücret olduğu kabul edilemez. Taraflar arasındaki ihtilafın, serbest iradeleri ilyaptıklan ve geçerli olan bu sözleşmenin hükümlerine göre çözülmesi gerekir.

Davacı avukatın 1998 yılından beri davalı bankanın vekili olarak icra takiplerini yürüttüğü, davalarda temsil ettiği ve 04.09.2002 tarihinde vekillikten azil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, azlin haksız olduğunu, dava dilekçesinde belirtildiği 2001 ve 2002 yılında yaptığı icra takip dosyaları ile ilgili olarak kendisine ödenmesi gereken ücretlerinin ve karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin tamamını haksız azil nedeniyle hakettiğini, ancak ödenmediğinden bahisle bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacının görevini gerektiği şekilde özen göstererek yapmadığını, cevap layihasında esas numaralarını bildirdiği dosyalarda ihmali olduğunu, dosyaların sürümcemede bırakılıp, alacağın tahsilinde gecikmeye sebebiyet verdiğinden haklı olarak azledildi-ğini savunmuştur. Gerçektende davacı avukatın, vekil olarak borçları BK.nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekil BK.nun 390 maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Şayet vekili görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız azil halinde İse ücretin tamamına avukat hak kazanır. Davalının azlin haklı olduğuna dair savunması üzerinde gerektiği şekilde durulup araştırılmamıştır. Her şeyden önce numaraları bildirilen dosyalarda davacının görevini yerine getirip getirmediği, bir ihmal ve kusurunun olup olmadığı hususu hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilmemiş, mahkemece de bu yönden bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Öyle olunca davacının gerekli şekilde özen ve dikkati göstererek dosyaları takip ettiği, azlin haksız olduğu yönündeki mahkemenin görüşünün, doğru olup olmadığı denetlenememektedir. Zira kararda dosyalara göre değerlendirme ve belirleme olmadığından, davacının bir dosya ile ilgili müessir fiile maruz kaldığına dair ceza mahkemesi kararı da diğer dosyalarla ilgili olmadığından, davalının bildirdiği dosyalarda görevini layıkı ile yerine getirdiğini göstermez. Mahkemece davacının bildirdiği dos-yafarda, davacının bir ihmal ve kusurunun bulunup bulunmadığı, alacağın tahsilini geciktirip geciktirmediği, gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile araştırılarak, azilin haksız olup olmadığı belirlenmeli, şayet azil haksız ise taraflar arasında geçerli olan sözleşme hükümlerine göre davacının hak ettiği ve talep edebileceği ücret belirlenmeli, davacının talebi ile kararı temyiz etmemekle davalı yararına oluşan kazanılmış hakta nazara alınarak karar verilmeli, azil haklı ise davacı ücrete hak kazanmayacağından dava red edilmelidir. Mahkeme kararının açıklanan bu gerekçe ile bozulması gerekirken yanılgı sonucu değişik gerekçe ile bozulduğu bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından, tarafların karar düzeltme istemlerinin kabulüne ve dairemizin bozma ila-mıridaki 2 nolu bentteki bozma sebebinin yukarıda açıklanan şekilde değiştirilerek kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ:
1. bent gereği tarafların diğer karar düzeltme istemlerinin ( REDDİNE ), 2. bentte açıklanan nedenlerle dairemizin 6451-15193 sayılı 24.10.2005 tarihli bozma ilamının 2. bendindeki bozma sebeplerinin yukarıda açıklanan şekilde değiştirilerek kararın ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi Y13HD 24.04.2006 - K.2006/6398
____________ oOo ____________
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Avukatlık Ücret Sözleşmesinde Avukatlık Ücreti Sorunu tiryakim Meslektaşların Soruları 5 03-08-2012 10:43
Avukatlık Kanunu m.166 / Avukatlık ücreti Av.Özlem PEKSÜSLÜ Meslektaşların Soruları 1 14-10-2011 20:39
Avukatlık ücreti akrd61 Meslektaşların Soruları 0 10-10-2010 15:25
avukatlık ücreti aes Meslektaşların Soruları 3 08-04-2007 15:56
Avukatlık Mesleğinde Menfaat Yasağı Av. Adil Giray ÇELİK Meslektaşların Soruları 3 15-03-2003 19:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09000492 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.