Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sahte Fatura Düzenlemek Hakkında

Yanıt
Old 31-10-2007, 01:51   #1
Av.Alperen

 
Varsayılan Sahte Fatura Düzenlemek Hakkında

Öncelikle herkese saygılar, benim sorum şöyle müvekkilin muhasebecisi müvekkil adına sahte faturalar düzenleyerek para karşılığı başka şahıslara satıyor, bu durum sahte faturayı alan bir şahsın müvekkili bulması üzerine tesadüfen ortaya çıkıyor, anında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunup açılan davaya müdahil olarak katılıyoruz, yargılama sırasında tanık beyanlarından sanığın birden fazla sahte fatura düzenlemiş olabileceği ve bu konuyla ilgili bilirkişi raporu ve vergi incelemesi istiyoruz ancak mahkeme bu konuyu dikkate almıyor, başka sahte fatura varsa müvekkilden istenmesi hususunda ara karar veriyor, diğer sahte faturaların sanıkta olduğunu ondan istenmesini talep etsekde sonuç alamıyoruz, sadece tek bir sahte fatura üzerinden yargılama yaparak sanığın mahkumiyetine karar veriyor. Dava dosyası iki tarafın temyizi üzerine Yargıtay’a gidiyor. Tabi diğer yandan açtığımız maddi ve manevi tazminat davasında; hukuk mahkemesi de ilgili ceza dosyasının akıbetini ön mesele yapıyor. Daha sonra dosya temyiz aşamasındayken vergi denetimi sonucu yine aynı şahıs tarafından düzenlenmiş olan 3 sahte fatura ortaya çıkıyor. Olayın özü böyle sormak istediğim husus, dosya temyiz aşamasındayken ortaya çıkan sahte olan bu 3 fatura için ne yapmam lazım tekrar C.Savcılığına suç duyurusunda bulunmalı mıyım? Her bir fatura ayrı bir suç konusu mu oluyor bir türlü anlayamadım, Başka önerileriniz var mı? İlginiz için şimdiden teşekkürler.
Old 31-10-2007, 02:14   #2
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Ceza Dairesi
Esas: 2003/14269
Karar: 2005/14079
Karar Tarihi: 20.12.2005
ÖZET : . Sanığın farklı takvim yıllarında sahte fatura düzenlediği iddia edilmiştir. Bir takvim yılı içinde değişik vergi dönemlerinde işlenen suçlar, müteselsil suç oluşturur. Farklı takvim yılında işlenen suçlar ise ayrı suç oluşturur. İki takvim yılı içinde sahte fatura düzenlenmesine rağmen eylemlerin tek suç kabul edilerek tek ceza tayin edilmesi isabetsizdir.
(213 S. K. m. 359) (765 S. K. m. 80) (5237 S. K. m. 43)
Dava: 213 sayılı Vergi Usul Yasası'na muhalefet suçundan sanık A'nın yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair ANKARA 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 18.07.2003 gün ve 2002/330 Esas, 2003/211 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi katılan vekili ve sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı'nın bozma isteyen 16.10.2003 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: 1- Sanık hakkında 1997 ve 1998 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan kamu davası açıldığı, dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 05.03.2002 gün ve 25/179 sayılı kararında açıklandığı üzere, bir takvim yılı içinde değişik vergi dönemlerinde işlenen suçların müteselsil suçu ve her takvim yılındaki eylemlerin ayrı suçları oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde her iki yıl içinde düzenlenen toplam 59 fatura hükme esas alındığı halde tek suç kabulü ile tek ceza tayini, yasaya aykırı,
2- Hükümden sonra, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7 ve 5349 Sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddeleri uyarınca; anılan kanunlar değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321 'nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 31-10-2007, 13:14   #4
Av.Gülden Demet Gürcan

 
Varsayılan

Sizin suç duyurusunda bulunmanıza gerek yok.Zaten vergi incelemesi yapan vergi denetmenleri bunu kendileri yapacak ve kamu davası açılacaktır.
Old 11-06-2009, 16:48   #5
Av. Naif ŞAŞMA

 
Varsayılan

güncelliğini yitirmiş bir konu ama şu hususta yardımcı olabilecek bir üstadım varsa sevinirim. düzenlenen sahte faturaları (kendisi düzenlemiyor), muhasebeci olduğu için kaydeden biri VUK 359-b deki (2008'de 5728 sayılı kanunla değişik) "...veya bu belgeleri kullananlar..." kısmına girer ve cezalandırılır mı. bu kullanmanın manası dar tutulmalı diye düşünüyorum ama farklı bir yorumu veya Yargıtay Kararı ekleyebileyecek olan var mı? Saygılar
Old 15-07-2009, 13:24   #6
kağanulaş

 
Varsayılan

Sayın Vardar, eklediğiniz kararda bir Ceza Genel Kurulu kararından bahsediliyor; o karar elinizde var mı?
Old 15-07-2009, 14:20   #7
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 2002/11-28
Karar: 2002/179
Karar Tarihi: 05.03.2002
ÖZET: Katma Değer Vergisi indiriminden yararlanmak için sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kutlanma suçunun her hesap dönemi - takvim yılı için teselsül eden bir suç olarak kabulü gerekir.
(213 S. K. m. 3/2, 9, 20, 22, 174, 359, 367) (3065 S. K. m. 39) (193 S. K. m. 40, 92)
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullanma suçundan sanık Seyit'in 213 sayılı Yasanın 359/b-1 ve TCY.nın 59/2. maddeleri uyarınca 15 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin (Bolu Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 29.06.2000 gün ve 17-102 sayılı hüküm katılan vekilleri ve sanık vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay On birinci Ceza Dairesince 21.11.2001 gün ve 10014/10773 sayı ile; "213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359. maddesinde düzenlenen sahte fatura kullanma suçu, faturanın vergi yasaları gereğince vergi dairesine beyan veya ibraz edilmesi île oluşmaktayken 4369 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle, sahte faturanın kullanılmasıyla suçun oluştuğu kabul edilmiştir. Bu hüküm uyarınca suç tarihi, sahte faturanın katma değer vergisi indiriminde kullanılması halinde Katma Değer Vergisi Kanununun 41 ve 45. maddelerine göre bildirimin yapılma tarihi olan bir sonraki ayın 26'sı, gelir vergisinde ise Gelir Vergisi Kanununun 92. maddesi uyarınca takip eden yılın Nisan ayının 1. günü, kurumlar vergisi yönünden ise Kurumlar Vergisi Kanununun 21, 28 ve 29. maddeleri gereğince bir sonraki yılın Mayıs ayının ilk günüdür. Diğer bir anlatımla vergi yasalarına göre beyanda bulunulması ile vergi tarh ve tahakkuk ettirilecek ve sahte belge kullanma suçu oluşacaktır. Tarh döneminin süresine bakılmaksızın ayrı dönemlerde işlenen suçlar müstakil ayrı suçları oluşturmaktadır. Zira eylem çokluğu halinde kural olarak çok sonuç ve çok suç mevcuttur. Her sonuç bağımsız bir suçu oluşturmakta, eylemin birden fazla olması halinde birden fazla ihlal, birden fazla hüküm ve birden fazla ceza ile her ihlalin ayrı suç olması nedeniyle birden çok suç bulunmaktadır. Ancak birçok neticenin meydana gelmesine rağmen yasa koyucu, TCY.nın 80. maddesinde faile tek ceza verilmesini ve bu cezanın maddede belirlenen oranda artırılmasını kabul etmiştir.
Maddenin uygulanabilmesi için fiillerin, aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekir. "Aynı suç işleme kararından" amaç, yasanın aynı hükmünün bir çok kez ihlal edilmesi hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyettir. Fail suçu işlemeden önce bir plan yapmalı veya niyet ettiği fiili bir defada yapmak yerine kısımlara bölerek değişik zamanlarda gerçekleştirmeyi uygun görmelidir. Öngörülen plan çerçevesinde hareket etmeli ve failin eylemleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmalı, aynı suç işleme kararının varlığı olaysal olarak saptanmalıdır.
Somut olayda sanık, 25.5.1998, 4/10/26.8.1998, 2.9.1998, 14.12.1998 ve 10/14.1.1999 tarihli sahte faturaları katma değer vergisi indiriminde kullanmıştır. Tarh dönemleri sonunda beyanname vermek suretiyle o döneme ait işlemleri kapatmış ve daha sonraki dönemlerde yeni eylemleri ile yeni sonuçlar doğurmak suretiyle birbirinden ayrı ve bağımsız yeni suçları işlemiştir. Beyanname verilmesi ile eylem inkitaya uğramıştır.
Öte yandan, sanığın önceden yaptığı plana göre hareket ettiği yada suçu bir defada işlemek yerine kısımlara bölerek zincirleme biçimde işlediği de suçun niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanları, farklı tarh dönemlerinde işlenmesi ve oluşumu ile ihlal edilen ve korunan değerler nazara alındığında kabul edilemez.
Bu nedenlerle her tarh dönemine ilişkin eylemlerin ayrı suçları oluşturduğu ve suç çokluğunun mevcut olduğu gözetilmeden tek suç kabulü ile tek ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 4.1.2002 gün ve 135878 sayı ile;
"Sahte faturayı bilerek kullanma suçu KDV açısından faturanın kullanıldığı ayı takip eden ayın yirmi altısında (KDV. Kanununun 41 ve 45. md. göre) Gelir Vergisi Kanununun 92. maddesine göre de takip eden yılın 1 Nisanında, Kurumlar Vergisi Kanununun 21, 28, 29. maddelerine göre de takip eden yılın Mayıs ayının 1. günü oluşmaktadır. Eylem tek olmasına rağmen sahte faturanın kullanılması halinde KDV açısından, Gelir Vergisi açısından ve Kurumlar Vergisi açısından suç tarihleri ayrı ayrıdır.
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi yönünden sanığın suçu değerlendirildi-inde tek suç işlendiği kabul edilecek ve tek ceza verilecek, ancak aynı eylemler KDV açısından değerlendirildiğinde 12 x 18 ay = 216 ay ceza tayin edilecektir. Bu durum ceza adaleti açısından kabul edilemez.
KDV yönünden her bir tarh dönemine ilişkin eylemlerin ayrı suç oluşturduğu ve suç çokluğu nedeniyle cezaların TCK.nun 71. maddesi gereğince içtimaından söz edilemez, çünkü TCK.nun 80. maddesi buna engeldir. TCK.nun 80. maddesinde "Bir suç işleme kararının icrası cümlesinden olarak Kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda olsa bile bir suç sayılır..." denilmektedir.
Dosyamızın incelenmesinde; 20.9.1999 tarihli 1999-91/17 sayılı vergi inceleme raporunda sanığın Eylül, Ekim, Kasım, Aralık ayları KDV açısından incelemeye tâbi tutulmuş, bu tarh dönemlerinde kullandığı faturaların sahteliği ileri sürülmüştür.
21.9.1999 tarih ve 1999-91/18 sayılı vergi inceleme raporu incelendiğinde de sanığın 1999 Ocak, Şubat, Mart, Temmuz ayları KDV açısından incelemeye tabi tutulmuş, bu tarih dönemlerinde kullandığı faturaların Ocak ayındakinin sahteliği ileri sürülmüştür.
Her bir tarih döneminin ayrı bir suç oluşturduğu kabul edilirse, sanığın 213 SK. 359/b-1 maddesine göre 5 kez cezalandırılması yönüne gidilecektir ki bu kanunun ruhuna ve lafsına uygun düşmeyeceği gibi TCK. nün 80. maddesini de gözardı etmek olacaktır. Sanığın suç işleme kararının icrası cümlesinden olarak 1998 yılı içinde verdiği 4 beyanname ile 213 SK. nun 359/b-1 maddesini 4 kez ihlal ettiği bunun suç işleme kararının birer parçası olduğu ve TCK.nun 80. maddesinin şartları oluştuğundan sanığın bu yıl için 4 kez değil, bir kez cezalandırılıp cezasının TCK.nun 80. md. göre artırılması gerektiği, yine 1999 yılı içinde verdiği Ocak ayındaki sahte fatura içinde aynı yolun izlenmesi gerekmektedir. Burada eylemin kesintiye uğraması verilen her beyanname dönemi değil, Kurumlar Vergisinde de olduğu gibi bir takvim yılı olarak kabul edilmelidir. Bu şekilde değerlendirme KDV, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi açısından da ceza adaletinde denklik sağlayacaktır." gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bu gerekçelerle bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
İtirazın kapsamına göre somut olayda çözümlenmesi gereken hukuki sorun katma değer vergisi indirimlerinde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullanma eylemlerinin her vergilendirme-tarh dönemi için ayrı bağımsız suçlar mı oluşturduğu, yoksa bir hesap dönemi - takvim yılı içerisinde teselsül eden bir suç şeklinde mi kabulü gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için 213 sayılı Vergi Usul Yasasının temel sistemi, konuya ilişkin yasal düzenlemeler, müteselsil suçun hukuki niteliği ele alınarak birlikte değerlendirilmelidir.
213 sayılı Vergi Usul Yasasının, öngördüğü suçlar bakımından birçok halde ceza hukukunun genel ilkelerinden ayrılarak cezai sorumluluğa, takip şartlarına ve cezaların belirlenmesine ilişkin farklı düzenlemeleri içerdiği anlaşılmaktadır. Yine vergi kaçakçılığı suçları genellikle vergi mükellef veya sorumluları tarafından işlenebilen objektif sorumluluğa dayalı, bir anlamda mahsus suçlardandır. Yasanın 367. maddesi takip şartı olarak bu suçlardan dolayı dava açılabilmesini defterdarlığın mütalaasına bağlamakta, Ek 11. maddesi ise idareyle sorumlu arasında, dava açılmasını önleme sonucunu doğurabilecek şekilde tarhiyat öncesi anlaşma yapılabileceğini kabul etmektedir.
213 sayılı Yasanın vergiyi doğuran olay başlıklı 19. maddesi "Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumunun tekemmülü ile doğar,"
Tarh başlıklı 20. maddesi, "Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nisbetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir.", Tahakkuk başlıklı 22. maddesi, "Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken safhaya gelmesidir." hükümlerini taşımaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun vergilendirme dönemi başlıklı 39. maddesinde ise, 1- Katma Değer Vergisinde vergilendirme dönemi, faaliyet gösterilen takvim yılının üçer aylık dönemleridir. Ancak, Maliye ve Gümrük Bakanlığı mükelleflerin yıllık gayri safi hasılatlarına göre üç aylık vergilendirme dönemi yerine birer aylık vergilendirme dönemi tespit etmeye yetkilidir. 2- Aşağıdaki hallerde vergilendirme dönemi; a- Götürü usulde vergilendirilenler için takvim yılı, b- Vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar için bir ay, c- İthalat, transit ve Türkiye ile yabancı ülkeler arasındaki taşımacılık işlerinde gümrük bölgesine girildiği veya çıkıldığı andır."
Beyan esası başlıklı 40. maddesinde, "Katma Değer Vergisi bu kanunda aksine hüküm bulunmadıkça mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarholunur."
Beyanname verme zamanı başlıklı 41. maddesi ise, "Mükellefler ve vergi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanlar Katma Değer Vergisi beyannamelerini, vergilendirme dönemini takibeden ayın 25. günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlüdürler" hükümleri yer almaktadır.
Görüldüğü gibi 213 sayılı Vergi Usul Yasasında vergilendirme döneminin tanımı yapılmamış, ne anlama geldiği belirtilmemiş, ancak vergi türlerini düzenleyen özel kanunlarda vergilendirme dönemine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Yukarıda da değinildiği gibi 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 39. maddesinde bu dönem üç ay olarak belirlenmiş, sonradan bu süre yasanın verdiği yetkiye dayanılarak bir aya indirilmiş, Gelir Vergisi Kanununun 92. maddesinde takip eden yılın Nisan ayının 1. günü, Kurumlar Vergisi Kanununun 21, 28 ve 29. maddelerinde ise bir sonraki yılın Mayıs ayının ilk günü olarak gösterilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Yasasının 174. maddesinde vergi uygulaması bakımından mükelleflerin defter ve kayıt tutup kapatmalarına ilişkin olarak "hesap dönemine" yer verilmiş, madde de hesap dönemi bir takvim yılı olarak tanımlanmıştır. Kural olarak hesap dönemi 1 Ocak- 31 Aralık arası bir dönemi ifade etmektedir.
Konuya ilişkin yasal düzenlemeler bu şekilde belirtildikten sonra müteselsil suçun hukuki niteliği üzerinde de durulmalıdır. Ceza hukukunda ilke olarak her netice ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice tevlit etmişse, o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız cezalara maruz kalır. Ancak bazı hallerde bu çeşitli neticelerden dolayı faile tek ceza verilmesi ile yetinilir. Müteaddid neticelerin meydana gelmesine rağmen, faile tek ceza verilmesini gerektiren hallerden biri de "müteselsil suç" dur. Müteselsil suçun mevcudiyeti için ortada müteaddid suçların bulunması, bu suçların yasanın aynı hükmünü ihlal etmesi ve bu suçların aynı bir suç işleme kararına bağlanması gerekir. Suç işleme kararından maksat, yasanın aynı hükmünü çeşitli kereler ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyettir. Yasanın aynı hükmünü ihlal eden suçlar arasında uzun bir zaman fasılası girmesi çeşitli yargısal kararlar ile öğretide de belirtildiği gibi suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlenmediğinin kabulünü gerektirmez. Müteselsil suçlarda suç teselsülün sona erdiği anda işlenmiş sayılır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ile açıklamalardan anlaşıldığı gibi "vergi dönemi", vergilerin türlerine ve hatta ticari faaliyetin niteliği ile vergilendirme usulüne göre kendi içlerinde değişkenlik göstermekte ve yine yasanın verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığı tarafından aşağıya çekilebilmektedir.
Bu itibarla sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullanma suçlarının oluşumu bakımından vergilendirme-tarh döneminin esas alınmasının vergilerin türleri ve hatta aynı vergi türü bakımından farklı uygulamalara, sonuçta eşitsizliğe, içtima kuralı da nazara alındığında adaletsizliğe yol açacağı anlaşılmaktadır.
Yine 213 sayılı Vergi Usul Yasasının, "Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat" başlıklı 3. maddesinin 2. fıkrası "vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yere ve diğer maddelerle olan bağlantısı gözönünde tutularak uygulanır." hükmünü taşımaktadır.
Anılan Yasanın 4369 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılan 358. maddesi ile halen yürürlükte bulunan usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümlerinde, suçların oluşumu bakımından hesap dönemi-takvim yılının esas alındığı görülmektedir. Bu nedenle Katma Değer Vergisi indiriminden yararlanmak için aynı hesap dönemi içerisinde ve farklı tarihlerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura kullananların eylemlerinin hesap dönemi-takvim yılı esas alınarak teselsül eden bir suçu oluşturduğunun kabul edilmesi Yasanın ruhuna aykırı bir yorum tarzı sayılamaz. Ancak burada, iddianameyle dava açılması gibi suçta hukuki kesinti husule gelmesi halinde ayrı bağımsız suçların oluşacağı ve yine bir yıllık bir süre içerisinde kanunun aynı hükmünün çeşitli kereler ihlal edilmesi halinde zararın ağırlığı, kastın yoğunluğu, failin amacı nazara alınarak TCY. sının 29. maddesi uyarınca cezanın arttırılarak tatbiki hususunun düşünülmesi gerektiği de belirtilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay ele alınarak değerlendirildiğinde, sahte olarak düzenlenmiş faturaları 1998 ve 1999 yılları içerisinde defter ve kayıtlarına intikal ettirerek KDV beyannamelerinde indirim konusu yaptığı anlaşılan sanığın teselsül eden iki ayrı sahte fatura kullanma suçundan dolayı cezalandırılması gerektiğinden Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
Kurulun iki üyesi ise Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçeler doğrultusunda itirazın reddi gerektiğine ilişkin karşı görüş ileri sürmüşlerdir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığının 135878 sayılı itirazının (KABULÜNE), Özel Dairenin 21.11.2001 gün ve 10014/10773 sayılı bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanığın teselsül eden iki sahte fatura kullanma suçundan dolayı cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle (BOZULMASINA), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 5.3.2002 günü oyçokluğuyla karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 15-07-2009, 19:50   #8
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın Şaşma,

Mesajınızı şimdi gördüm.

VUK'nun 359/b hükmü aynen
"b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir."

Söz konusu muhasebecinin hangi fiili işlediği yönünde nasıl bir rapor düzenlenmiş ise, ona göre farklı yaklaşım gerekir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
sahte imza ile bir memur hakkında şikayette bulunmak MASSAN Meslektaşların Soruları 1 29-10-2007 12:34
Yargıtay Kararı/ İzinsiz Tur Düzenlemek marquez Meslektaşların Soruları 0 03-09-2007 16:18
Sahte Avukattan Sonra Simdi de Sahte Savci ? Av.Yasar SALDIRAY Hukuk Haberleri 24 17-06-2007 06:16
Fatura kesilmediği için şikayet hakkında bir soru! av.egemen Meslektaşların Soruları 3 11-05-2007 13:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05357003 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.