Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sahiden orman mı burası? (Tapulama ve orman kadastrosu geçmiş)

Yanıt
Old 24-11-2006, 03:02   #1
ibreti

 
Varsayılan Sahiden orman mı burası? (Tapulama ve orman kadastrosu geçmiş)

Bölgeden 1960 yılında tapulama geçmiş. Senetli ya da senetsizden tapular verilmiş. Tapulama öncesinde orman tahdidi belirlenmiş. Şuralar ormandır, buralar kişilere aittir denmiş. İmar planı hazırlanıp, tarla-bahçe durumundaki yerler arsa haline gelmiş...
-
Bütün bu uygulamalara güvenen yurttaşlar mülkleri alıp/satmışlar. Üzerine villalar apartmanlar inşaa etmişler.
-
Tüm bunlardan sonra;
Orman İdaresi bir hava fotoğrafı bulmuş ve "bu yerler ormandır.. " deyip davalar açmış tapuların iptali için. Yapılan yargılama içinde raporlarda %4-5 eğim olduğu, arazi üzerinde yapılaşma olduğu, toprağın tipik tarım arazisi özelliği taşıdığı.. vs. tespit edilmiş..
-
Yargıtay 20.HD.'si diyorki "Buralar ormandır." ... Dolayısı ile tapuların iptali üst üste gelmiş.. Yüzlerce insanın, gerek kendi yaşamları boyunça elde ettikleri ve gerekse atalarından bu yana kullandıkları taşınmazları bir anda orman olmuş...
-
1) Sahiden de buralar orman olarak kabul edilebilir mi? Bir hava fotğrafı bunun için yeterli mi?
2) Orman olarak kabul edilse bile, tapulama. orman kadastrosu, imar işlemi vs.. Hepsi de birer idari işlem. Bu işlemler esnasında o hava fotoğrafını esas almayan idare bunca zarardan sorumlu değil mi?
3) Mağdur durumdaki yüzlerce insanın binlerce dönüm taşınmazları ve bu taşınmazlara yaptıkları harcamaları için ne yapılabilir?

Saygılarımla..
Old 24-11-2006, 03:27   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Dediğiniz gibi mağdur bu kadar çok ise devlet hapı yutar.
Alıntı:

**************
KADASTRO EKİBİNİN HATALI İŞLEMLERİ - SİCİLE GÜVEN İLKESİ UYARINCA DAVALILARIN ZARARA UĞRAMASI - TAZMİNAT DAVASI - KUSURSUZ SORUMLULUK - TAPU İPTALİ VE TESCİL - DEVLETİN TAZMİNAT ÖDEMESİ - KUSURSUZ SORUMLULUK
KAYIT NO : 64650
**************
Esas Yılı : 2002
Esas No : 3549
Karar Yılı : 2002
Karar No : 5807
Karar Tarihi : 07.05.2002
Daire No : 1
Daire : HD
**************
ÖZET : Dava konusu taşınmaz, sanki orman sınırları içerisinde değilmiş gibi, senetsizden kişi adına 1959 yılında tespit edilmiş, sonradan satım suretiyle el değiştirmiş; 1994 tarihinde davalı üzerine kaydedilmiştir.Bu arada hazine tespite ses çıkarmamıştır.1982 tarihinde taşınmaz 1744 sayılı yasa ile orman dışına çıkarılmış, yine hazine davalının satın almasından sonra şerh koydurmuş; eldeki davayı ise, çıkarmadan itibaren 20 yıla yakın bir süre geçtikten sonra açmıştır.Kadastro ekibinin hatalı işlemleri sonucu davalıların ( karşı davacılar ) bayii adına tespiti ve kesinleştirilmesi, buna bağlı olarak sicil oluşturulması, sicile yerin orman tahdidinde kaldığına ilişkin bir şerhin verilmemesi nedeniyle ve sicile güven ilkesi uyarınca davalıların zarara uğradıkları yadsınamaz ( inkar edilemez ) bir gerçektir. Davalıların, akdine müracaat etme olanağının bulunması, kusursuz sorumluluktan ötürü hazineye karşı dava açmasını engellemez.Bu durumda uğranılan zararın hazine tarafından karşılanması gereği belirtilen ilkelerin bir sonucudur.

**************
(2709 s. K. m. 40/3, 129/5) (4721 s. K. m. 1007) (818 s. K. m. 55)
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan tapu iptali, tescil, alacak davasının yapılan yargılamasında, mahkemece asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karar karşı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 7.5.2002 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs.vekili avukat Ahmet ile temyiz edilen Hazine vekili avukat Gülderen geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı,bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı hazine vekili, dava konusu taşınmazın öncesinin orman olduğunu hazine adına orman dışına çıkarılan yerde kaldığı halde tapu maliki adına tescil edildiğini, ormanların özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile hazine adına tescilini istemiştir.Davalı-karşı davacılar ise, tapu siciline güvenerek taşınmazın üzerinde şerh olmadan satın aldıklarını tapu iptal edildiği takdirde, zarara uğrayacaklarını ileri sürerek 15.374.000.000 TL. tazminat istemişlerdir.Toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, dava konusu taşınmazın 1938 yılında 3116 sayılı yasaya göre yapılan tahditte orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı, orman sınırları içinde iken 1959 tarihinde yapılan arazi kadastrosu sonucu tahdit dışında imiş gibi senetsizden davalı ve karşı davacıların bayii üzerine tescil edildiği, 16.2.1977 tarihinde başlayıp 14.9.1982 tarihinde kesinleşen 1744 sayılı yasaya göre yapılan orman sınırları dışına çıkarma işlemi ile dava konusu taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı, 11.7.1994 tarihinde davalıların tapu kaydına güvenerek pay satın aldığı daha sonra 9.11.1995 tarihinde tapu kaydına orman şerhi konulduğu sabittir.
Gerçekten, taşınmaz orman sınırları içerisinde iken kadastro tespiti ile kişiler üzerine yapılan tescilin yolsuz olduğu kuşkusuzdur.Ne var ki, davalılar yolsuz oluşan tapu kaydına güvenerek taşınmazın bedelini ödemek suretiyle tapudan pay alan 2.el konumundadırlar.Taşınmazın tapu kaydı üzerinde ormandan çıkarıldığına ilişkin hiçbir şerh bulunmamaktadır.Başka bir anlatımla temlikten önce hazine tarafından tapunun yolsuz olduğundan bahisle açılmış bir dava yoktur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 40 ncı maddesinin 3.fıkrasında "kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir." Hükmü öngörülmüş, 129 ncu maddenin 5 nci fıkrasında "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği" açıklanmıştır.M.K.nun 1007 nci maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de, eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmez.Zira devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur.Anılan ilke 27.3.1957 tarih ve 1/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile benimsenmiş, B.K. nun 55 nci maddesindeki sorumluluğun kusura dayanmadığı 22.6.1966 tarih 7/7 sayılı İnançları Birleştirme kararı ile de tekrarlanmıştır.Adam çalıştıran ( somut olayda devlet ) objektif özen eksikliğinin doğurduğu zarardan sorumludur.Çalışanın seçiminde, talimat vermede ve denetlenmesindeki eksiklik yada bozukluk nedeniyle çalışan çevre ve ilgililer için hakların kazanılması ve kullanılması açısından özel bir tehlike oluşturur.Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi yada yitirilmesi bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır.Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, aykırı kayıtlardan doğan zararları da ödemeyi taahhüt etmektedir.Dayanaksız yada hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmelidir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz, sanki orman sınırları içerisinde değilmiş gibi, senetsizden kişi adına 1959 yılında tespit edilmiş, sonradan satım suretiyle el değiştirmiş; 1994 tarihinde davalı üzerine kaydedilmiştir.Bu arada hazine tespite ses çıkarmamıştır.1982 tarihinde taşınmaz 1744 sayılı yasa ile orman dışına çıkarılmış, yine hazine davalının satın almasından sonra şerh koydurmuş; eldeki davayı ise, çıkarmadan itibaren 20 yıla yakın bir süre geçtikten sonra açmıştır.Kadastro ekibinin hatalı işlemleri sonucu davalıların ( karşı davacılar ) bayii adına tespiti ve kesinleştirilmesi, buna bağlı olarak sicil oluşturulması, sicile yerin orman tahdidinde kaldığına ilişkin bir şerhin verilmemesi nedeniyle ve sicile güven ilkesi uyarınca davalıların zarara uğradıkları yadsınamaz ( inkar edilemez ) bir gerçektir. Davalıların, akdine müracaat etme olanağının bulunması, kusursuz sorumluluktan ötürü hazineye karşı dava açmasını engellemez.Bu durumda uğranılan zararın hazine tarafından karşılanması gereği belirtilen ilkelerin bir sonucudur.
Hal böyle olunca, davalı ve karşı davacının gerçek zararının miktarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken karşı davanın reddine ilişkin hüküm kurulması doğru değildir.Davalı-karşı davacılar vekilinin temyiz itirazı yerindedir.Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2001 tarihinde yürürlüğe giren Av.ücret tarifesinin 14.maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 250.000.000. TL. duruşma Av.parasının temyiz edilenden alınmasına ve peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 7.5.2002 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Medeni Kanunun önceki 917; yeni 1007.maddesi ile, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan ötürü Devletin doğrudan doğruya sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir.Anılan maddeye dayanılarak açılan davalarda zarar sicil tutma kavramına giren bir işlemden veya böyle bir işlemin yerine getirilmemiş olmasından doğabilir.Bu zararı doğuran işlemin veya yerine getirilmemiş olmasının hukuka aykırılığı da gereklidir.
Hemen belirtilmelidir ki, sicil tutulmasıyla ilgisi olmayan yasa yolları gösterilmiş olan ve yasal yollara başvurularak düzeltilmesi olanakları bulunan kadastro çalışma faaliyetleri ile nitelik yitirmeden dolayı orman rejimi dışına çıkarma işlemleri sicil tutma kavramı içersine girmez.
Ancak, kadastro sonucu kesinleşen tutanağın sicile yanlış işlenmesi halinde M.K.nun 1007.maddesi uygulanma olanağı bulur.
Öte yandan, Devlet ( kamu ) malı içinde kalan yer hakkında oluşturulan kadastral kayıt, hukuken geçersiz bir kayıttır.Nitekim, hazinece açılan tapu iptal ve tescil davası kabul edilmiştir.Çekişmeli taşınmazın sonradan nitelik yitirmeden ötürü orman rejimi dışına çıkarılması, gerçek kişiler yararına ayni bir hak doğurmuş değildir.Hazinenin kadastral parsel kaydına satış suretiyle el değiştirmeden sonra şerh koydurması ve kadastro tespitinden uzunca sayılabilecek bir süreyi takiben iptal ve tescil davasını açması, onun ( hazinenin ) tazmini sorumluluğunu ortaya çıkaramaz.Somut olayın oluşumu ve özellikleri nedeniyle, Borçlar Kanunu'nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerinin uygulanabileceği de söylenemez.Taşınmazı satın alan kişi, yalnızca akdine ( bayiine ) karşı dava ve talep hakkını kullanabilir.
Açıkladığım nedenlerden dolayı hükmün Onanması gerektiği kanaatini taşıdığımdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.



**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.
Old 24-11-2006, 03:32   #3
ibreti

 
Varsayılan

Gel sen bu durumu 20.HD'sine anlatabil üstad...
Yazdığım yer kuzey alanya imar planının yaklaşık %40'ını kapsayan bir alan... Hemen her 500-600 m2'sinde 500.000.-800.000.YTL ederinde villalar var. Bir çok kişi de buralardan benzer yapılaşmalar için taşınmaz satın almış; ancak yapılaşmaya gidemiyor.
Old 26-08-2009, 03:13   #4
or.müh. serdar

 
Varsayılan Orman Kadastrosu ve aplikasyon sorunu

Konunun ilk gündeme gelmesinden itibaren epeyce zaman geçmiş olmasına rağmen, önemine binaen tekrar gündeme gelmesinin yararlı olabileceğini düşündüm. Çünkü bu tür davalarda, dava kesinleşmiş olsa dahi halen yapılabilecek bir şeyler olabilir;

Olayda 1960’dan önceye ait orman kadastrosu olduğu belirtiliyor. Bu tarihten önceye ait orman kadastrosuna ait sınırlar çoktan arazide kaybolmuştur. Çok büyük ihtimalle, 1973’te yürürlüğe giren 1744 S.Y.dan sonra ve hatta 1984’te yürürlüğe giren 2896 sayılı yasalar gereğince buralarda, 2. Md. ve 2/B (6831 S. Orman K.) Md. uygulamaları ile orman dışına çıkarma işlemleri olmuştur. Bu uygulamaları yapabilmek için de, usul olarak, Or. Kadastro Komisyonları önce ilk orman tahdidinin aplikasyonunu yapmışlardır. Ve konunun en önemli noktası da bu aplikasyon uygulamasıdır.

Aplikasyon, ilk tahdide ait, açı-mesafe değerleri, krokiler, haritalar ve tutanaklara göre, orman sınırının arazide yeniden, ilk tespit edildiği şekilde, arazide belirlenmesidir. Özellikle 1980 yıllarından önceye ait kadastro çalışmalarının belgeleri, uygulanması (aplikasyonu) oldukça zor çalışmalardır. Bu nedenle, gerek Or. Kadastro Komisyonlarının yaptıkları aplikasyonlar, gerekse bu aplikasyonları esas alan Bilirkişi raporlarının çok büyük bir bölümü hatalıdır. Ancak bunların hatalı olduğunu kimse bilmediği için, o şekilde kesinleşir, kalır. Ne var ki, maddi hataya dayalı olarak verilen kararlar (Yargıtay Kararı olsa dahi) geçerliliğini yitirir.

Bu nedenle, özellikle konunun uzmanı bir orman mühendisi tarafından yapılacak kontrol sonucu, geçerli orman sınırı olarak kabul edilen sınırın hatalı olduğu görülür ise, yeniden dava açma hakkı doğacaktır.

Sayın İbreti, bir hava fotoğrafı, bir yerin orman olduğunu kanıtlamaya yeterli delil oluşturur mu? Diye sormuş.
Evet Hava fotoğrafı yeterli delil sayılır. Ancak, hava fotoğrafına sıra gelmeden, asıl geçerli belgeler, ilk orman tahdidine (kadastrosuna) ait belgelerdir. Şayet, kadastro belgelerinin uygulanabilirliği yok ise, o taktirde hava fotoğrafına bakılır. Hava fotoğrafı incelemesi ise çok hassas bir konudur. Gerek kadastro dosyalarında, gerekse dava dosyalarında hava fotoğrafı ile ilgili hiçbir belge yoktur. Güya, çoğaltılması yasak olduğu için dosyalara konulmaz. Halbuki gerçek daha farklı. Hava fotoğrafı üzerinde dava konusu yeri, koordinata dayalı olarak, büyütülmüş şekilde, ortaya koyabilmek apayrı bir uzmanlık konusudur. O nedenle, Mahkemelerde Bilirkişilerin, fotoğraf incelemesi ile ilgili, sadece yazılı beyanlarına dayalı olarak verdikleri raporun, mahkemelerce de geçerli sayılması, gerçeğin o şekilde olduğunu göstermez.

Saygılarımla
Old 07-12-2009, 11:06   #5
alper taner

 
Varsayılan

Konuyla ilgili bir olay da müvekkilimin başına gelmiş.Müvekkilimin babası yaklaşık 40 sene önce Ayvalık'ta "daha o zamandan!" "DEVLETİN TAPUSU"NA GÜVENEREK tapulu-"İMARLI" 1500 metre arsa satın alıyor..Yıllar geçiyor..Arsanın etrafı evlerle doluyor..Konum itibariyle müvekkilin arsası ve diğer evler, ÜST TARAFI ORMAN OLAN asfalt yolun "ALT TARAFINDA" (arada yol var) kalmakta..Bu arsaya Orman İdaresi "orman tahsis sahası" nitelemesi yaparak ve bu gerekçeyle müvekkilim aleyhine dava açıyor ve davayı kazanıyor.(Daha sonra çevredeki diğer evlerin malikleri aleyhine de davalar açılıyor, kazanılıyor) İşin ilginci ise, hala bu yerin vergilerini müvekkilim ödemekte!! SOrum ise şu: Önceden kaybedilmiş davaya rağmen,en azından ödenen vergilerin iadesi sebebiyle bir dava açılabilir mi? Ya da, yine önceden kaybedilmiş davaya rağmen, kamulaştırma temelli bir talep ileri sürülebilir mi?
Old 08-12-2009, 12:27   #6
or.müh. serdar

 
Varsayılan

Sayın Taner, Devletin tapusuna güvenerek, 40 sene önce satın alınan bir arsanın, evveliyatının orman olduğu iddiasıyla açılan dava sonucunda, ellerinden alındığını söylemiş. Davanın detayı ile ilgili bilgi verilmediği için yorum yapmak mümkün değil. Ancak, dava konusu mahalde eskiye ait bir orman kadastrosu var ise, 26.08.2009 tarihli yukarıdaki yazımı tekrar okumasını tavsiye ediyorum.
Sorduğu sorulardan uzmanlık sahamıza giren, “Kamulaştırma temelli dava açılabilir mi?” sorusu ile ilgili olarak; Kanaatimizce böyle bir dava açılamaz. Zira, dava konusu yer mahkeme kararı ile “Devlet Ormanı” olarak tescil edilmişse, burası zaten kamu malı olmuş oluyor. Yasaya göre, hukuken devlet ormanı olan bir yerin, alınıp-satılması ya da özel mülke konu olması hiçbir şekilde mümkün değil. Ancak şöyle bir tavsiyede bulunulabilir. Dava konusu köy ya da kasabada, 2/B çalışması yapılması talep edilebilir.(Muhtarlık veya Belediye olarak, Orman Genel Müdürlüğünden) Bu taktirde, 1981 yılından önce orman vasfını yitirmiş olan yerler, Hazine adına, orman sınırları dışına çıkarılır. Bu çıkarma işlemi sırasında işgalcinin kimliği de kayıtlara geçmektedir. Bu haliyle Hazineye ait bir yeri (gerekirse ecri misil ödemek suretiyle) şagil kullanmaya devam eder. Bu tür 2/B sahalarının işgalcilerine satılması konusu zaten uzun zamandır hükümetin gündeminde. Yakın veya uzak bir zamanda kişi burasının sahibi olabilir. Ancak orman vasfı devam ederken işgalin sürdürülmesi halinde, suç işlenmiş olur.
Old 30-12-2009, 15:37   #7
Av.Günar

 
Varsayılan

Merhabalar,bu konuyla ilgili bir sorunda bana geldi bugün.Vatandaş biri hazineye ait olmak üzere ve diğeri 1985 de orman sınırları içine alınmış,ancak görünürde orman olmayan iki taşınmaz için yıllarca ecr-i misil ödemiş.Şimdi ne yapacam diyor?
Şimdi bu vatandaş ne yapabilir?Burasının orman sınırlarından çıkarılmasını mı talep edecek?Ya da ödediği paraları geri mi isteyecek?
Old 30-12-2009, 19:25   #8
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

20. Hukuk Dairesinin "Orman Sayılma uygulamasını" savunmak mümkün değil. Kaldı ki hukukun tüm yerleşmiş kurallarını yok sayarak, yerel mahkemelerin tüm tespitlerini/bulgularını, bilirkişi raporlarını ihmal ederek "burası orman sayılmalıdır" şeklinde hüküm verir şekilde bozma yapıyor. Orman Kadastrosu yapılmış ve orman alanı dışında kalan taşınmazlara ilişkin açtığımız davalardan 20. Hukuk Dairesini gidenler yukarıda anlattığım şekilde bozulduğu gibi "Orman Tahdidine itiraz davalırında da aynı uygulama yapılıyor.

Artık son nokta AİHM'ne kişisel başvuru yolunha gittim ve iki adet başvuru yaptım. Muhtemelen bu sayı onlarla ifade edilecek yakında.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hangi Orman Kanunu Geçerliymiş! Av.Suat Ergin Hukuk Haberleri 28 21-07-2009 13:28
orman kanununa muhalefet suçlarında ceza zamanaşımı avsel Meslektaşların Soruları 1 07-01-2007 12:16
Orman alanında vahidi fiyat ile kesim imal nakliye avmehmetdemir Meslektaşların Soruları 1 13-09-2006 13:19
Tapulama Dışı Bırakılan Alanlar kadir Meslektaşların Soruları 2 10-05-2005 18:53
Orman Kanunu... Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 2 11-05-2002 07:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05692196 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.