Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kasım 2007-Hakimlik Sınavı Ceza Hukuku Soruları

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-11-2007, 20:03   #1
Seyda

 
Varsayılan Kasım 2007-Hakimlik Sınavı Ceza Hukuku Soruları

136. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, Kanun’un hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Sanık lehine olan normun geçmişţe uygulanması kuralı geçici kanunlar yönünden geçerli değildir.
B) Yargılamanın yapıldığı zaman yürürlüđe giren kanun tarafından suç olmaktan çıkarılan fiil yönünden
“Lehe kanun geçmişţe uygulanır.” İlkesi geçerlidir.
C) Zaman bakımından uygulama açısından cezalar ile güvenlik tedbirleri aynı rejime tabidir.
D) Sanık lehine olan kanunun belirlenmesinde tüm cezai sonuçlar dikkate alınarak değerlendirme yapılır.
E) İnfaz rejimine ilişkin tüm kurallarda da lehe kanunun geçmişţe uygulanırlığı ilkesi geçerlidir.

137. A, evindeki elektrik sayacının mandalını düşürerek kaçak elektrik kullanmakta iken TEDAŞ yetkililerinin inceleme yapmak üzere geldiklerini fark ederek mandalı düzeltir, ancak ertesi gün tekrar mandalı düşürerek kaçak elektrik kullanmaya devam eder.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Olayda 1 hırsızlık suçu vardır.
B) Olayda A, 2 ayrı hırsızlık suçundan dolayı cezalandırılır.
C) Olayda zincirleme suç vardır.
D) Olayda mütemadi suç nedeniyle A’ya tek ceza verilir.
E) Olayda itiyadi suç vardır.


138. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, iştirak kurumuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Özgü (mahsus) suça iştirak mümkün değildir.
B) Azmettirenin kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan failin cezasında indirim yapılabilir.
C) Türk Ceza Kanunu, ortakların cezalandırılması bakımından eşitlik sistemini kabul etmiştir.
D) Çok failli suçlara iştirak mümkün değildir.
E) Suçun iţlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi yardım eden olarak sorumlu tutulur.


139. Aralarındaki sorunu normal yollardan halletmek yerine silahla halletmeye kararlı olan A, B’yi tenha bir ormana gitmeye zorlar. Orada B’ye hakaret eder ve B’nin cevap vermesine fırsat vermeden B’yi öldürmek amacıyla tabancasını çeker. B atik davranır, A’ya yumruk atarak onu yere yıkar ve tabancayı A’nın elinden alarak A’ya ateş eder ve öldürür.
Buna göre aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) B, meşru savunmadan yararlanır.
B) B, haksız tahrikten yararlanır.
C) B yönünden mücbir sebep (zorlayıcı neden) vardır.
D) B’ye insan öldürme suçunun tam cezası verilir.
E) B, sadece takdiri hafifletici nedenlerden yararlanır.



140. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, gönüllü vazgeçmeyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Gönüllü vazgeçme icra hareketleri tamamlandıktan sonra da mümkündür.
B) İştirak halinde iţlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin davranışı sonucunda suç tamamlanmamış ise diğer ortaklara da ceza verilmez.
C) İştirak halinde iţlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin gayretine rağmen suç işlenmiş ise gönüllü vazgeçen sonuçtan sorumludur.
D) Gönüllü vazgeçene hiçbir ţekilde ceza verilmez.
E) Gönüllü vazgeçmeden söz edilebilmesi için vazgeçenin yaptığından pişman olması gerekir.


141. Hafta sonu tatilini plajda geçiren D’nin yüzerken elbiseleri çalınır. Mayo ile evine dönmesi imkânsız olan D, tanımadığı E’nin elbiselerini yokluğundan yararlanarak ve izni olmadan giyerek eve döner.
Buna göre D’nin cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) D, haksız tahrikten yararlanır.
B) D, yağma suçundan sorumlu olur.
C) D, mala zarar verme suçundan sorumlu olur.
D) D, meşru savunmadan yararlanır.
E) Ağır ve acil ihtiyacı karşılamak için işlendiğinden D hırsızlık suçuna özgü zorunluluk halinden yararlanır.

142. A, B, C ve D, E’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda E’ye tabancayla ateş etmiştir.
Mermilerden yalnız A’nın tabancasından çıkan mermi E’ye isabet etmiş ve E ölmüştür.
Buna göre A, B, C ve D’nin cezai sorumluluklarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, B, C ve D müşterek fail olarak kasıtlı insan öldürmeden sorumludur.
B) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
C) A, kasıtlı insan öldürmeden sorumludur, diğerlerinin sorumluluğu yoktur.
D) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise yardım eden olarak sorumludur.
E) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan sorumludur.


143. A, ormanda avlanırken az ilerideki çalıların kıpırdadığını görür ve tavşan zannederek ateş eder, ancak çalıların arasında saklanmış olan ve av hayvanı bekleyen bir başka avcıyı yaralar.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsan öldürmeye teşebbüs
B) Kasıtlı insan yaralama
C) Olası kastla insan yaralama
D) Bilinçli taksirli insan yaralama
E) Bilinçsiz taksirli insan yaralama

144. A, babası B’yi öldürmek için zehir vermiş ancak B, zehir henüz etkisini göstermeden komşusu C ile tartışmış ve C tabancayla ateş ederek B’yi öldürmüştür.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kasıtlı insan öldürme
B) Kasıtlı insan yaralama
C) İnsan öldürmeye teşebbüs
D) Taksirle insan yaralama
E) Sonucu nedeniyle ağırlaşan insan yaralama


145. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/1. maddesine göre; “Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiţ, varış, kalış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya mal varlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası verilir.”
Buna göre, maddede öngörülen suçla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Birden çok hareketli suçtur.
B) Seçimlik hareketli bir tehlike suçudur.
C) Mütemadi suçtur.
D) Sadece ihmali hareketlerle iţlenebilen bir suçtur.
E) Zarar suçudur.


146. A, zor kullanarak B’nin konutuna girer ve ölümle tehdit ederek B’nin parasını alır ve gider.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, ağırlaştırılmış yağma suçundan dolayı cezalandırılır.
B) A, basit yağma suçundan dolayı cezalandırılır.
C) A, yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından ayrı ayrı cezalandırılır.
D) A, tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı cezalandırılır.
E) A, ağırlaştırılmış konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı cezalandırılır.


147. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, dolandırıcılık suçuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Dolandırıcılık suçu sadece taşınır mal aleyhine işlenebilen bir suçtur.
B) Failin hileli davranışlarının kandırabilecek nitelikte olması aranmaz, mağduru aldatmış olması yeterlidir.
C) Dolandırıcılık suçunu öngören hükümlerin amacı sadece irade özgürlüğünü korumaktır.
D) Dolandırıcılık suçunda hileli davranışlarla elde edilen yararın haksız bir yarar olması gerekir.
E) Dolandırıcılık suçunun oluşması için sadece bir yararın elde edilmesi yeterli olup, ayrıca bu yararın aldatılanın veya başkasının zararına elde edilmiş olması gerekmez.


148. Bir banka şubesinde birinci derecede imza yetkisine sahip olan ve hesaplarla ilgili tüm işlemleri yapma konusunda yetkisi bulunan ţef konumundaki A, mudilerden birine ait hesaptan bir miktar para çekerek kendisine mal etmiştir.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, dolandırıcılık suçundan sorumludur.
B) A, nitelikli güveni kötüye kullanma suçundan sorumludur.
C) A, Bankacılık Kanunu’ndaki zimmet suçundan sorumludur.
D) A, hırsızlık suçundan sorumludur.
E) A’nın hareketi suç değildir.


149. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, belgede sahtecilik suçuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A) Resmî belgede maddi sahtecilik suçu sadece kamu görevlileri tarafından gerçekleţtirilebilir.
B) Resmî belgede fikrî sahtecilik suçunu sadece özel kişiler gerçekleştirebilir.
C) Kamu görevlileri özel belgede sahtecilik suçunun faili olamaz.
D) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, özel belge yönünden sadece maddi sahteciliği cezalandırmakta; fikrî sahteciliği cezalandırmamaktadır.
E) Resmî belgede sahtecilik suçu, sahte olarak düzenlenen belgenin kullanılması anında tamamlanır.


150. Hastaneye gelen hastalara ilgi göstermeyerek hastaları muayenehanesine gelmeye zorlayan Devlet hastanesi doktoru radyolog A, özel muayenehanesine gelip ücret yatıran hastaları hastanede devlete ait ve kendi yönetiminde olan ultrason cihazına öncelikle sokar.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rüşvet
B) İkna suretiyle irtikâp
C) İcbar suretiyle irtikâp
D) Görevi kötüye kullanma
E) Yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama


151. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, müdafi veya vekille ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan eder ve isterse bir müdafi görevlendirilir.
B) Üst sınırı en az 3 yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma veya kovuşturmada
müdafii olmayan şüpheli veya sanık için mutlaka bir müdafi görevlendirilir.
C) Müdafii olmayan sağır ve dilsizler için, istemi olmasa da mutlaka bir müdafi görevlendirilir.
D) Mağdurun vekili yoksa ve isterse kendisi için bir avukat görevlendirilir.
E) Katılanın vekili yoksa ve isterse, kendisi için bir avukat görevlendirilir.


152. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre,aşağıdakilerden hangisi duruşmada okunabilecekbelgelerden biri değildir?
A) İfadesinin önem derecesi itibariyle duruşmada hazır bulunmasına gerek duyulmayan tanığın beyanı
B) Ölmüş tanığın daha önceki beyanı
C) Sanığın akıl hastalığına tutulmuş suç ortağının beyanı
D) Tanıklıktan çekinme hakkını ilk defa kovuşturma evresinde kullanan tanığın soruţturma evresindeki beyanı
E) Sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunmasının hastalık nedeniyle olanaksız olması halinde bu kişinin beyanı


153. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, uzlaştırıcı avukat uzlaşma işini kural olarak en geç kaç gün içinde sonuçlandırmak zorundadır?
A) 7 B) 15 C) 30
D) 45 E) 60


154. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisi hâkimin reddi isteminde bulunamaz?
A) Savcı B) Şüpheli C) Malen sorumlu
D) Müdafi E) Katılan vekili


155. A ve B hakkında iştirak halinde insan öldürme suçundan ötürü Adana Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. A, hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak için Azerbaycan’a kaçmış, B de aynı amaçla akrabalarının bulunduğu Siirt’te saklanmıştır. Bütün çabalara rağmen A ve B’ye ulaşılamamaktadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yakalama emri ve tutuklamayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A hakkında gıyabi (yoklukta) tutuklama kararı verilebilir.
B) B hakkında gıyabi (yoklukta) tutuklama kararı ve yakalama emri verilebilir.
C) Sadece A hakkında yakalama emri düzenlenebilir.
D) Sadece B hakkında yakalama emri düzenlenebilir.
E) A hakkında yakalama emri düzenlenemez.


156. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, aşağıdaki kararlardan hangisi aleyhine itiraz kanun yoluna başvurulamaz?
A) Gözlem altına alınma kararı
B) Tutuklama kararı
C) Adli kontrole ilişkin karar
D) Davanın reddi kararı
E) Adli yargı içindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararı


157. B, av tüfeğini temizlerken dikkatsizlik ve özensizlik sonucu eşini öldürmekten 3 yıl hapis cezasına mahkûm olmuş, karar temyiz edilmiş, Yargıtay verilen hükmü hukuka uygun bularak onamış ve kesinleşen hükmün infazına başlanmıştır. Hükümlü B, infaz tamamlandıktan sonra müracaat ederek savcı huzurunda ifade verip, eţini dikkatsizlik ve özensizlik sonucu değil, kasten öldürdüğünü, vicdan azabı çektiğini, her gece ölen eţini rüyasında gördüğünü söylemiştir.
Bu olayda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yargılamanın yenilenmesi kanun yoluyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Olayda yeni delil söz konusu olduğu için yargılamanın aleyhe yenilenmesi mümkündür.
B) B, infaz tamamlandıktan sonra başvurduğu için yargılamanın yenilenmesi mümkün değildir.
C) Olayda B, hâkim önünde güvenilebilir ţekilde ikrarda bulunmadığından ve beraat etmemiş olduğundan yargılamanın yenilenmesi mümkün değildir.
D) Olayda B’nin ikrarı güvenilir olmadığından yargılamanın yenilenmesi mümkün değildir.
E) Yargılamanın yenilenmesi Kanun’da yalnızca hükümlü lehine kabul edilen bir yol olduğu için olayda bu yola gidilmesi mümkün değildir.


158. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, ilk derece mahkemesinde yer yönünden yetkisizlik iddiasına ilişkin karar en son ne zamana kadar verilebilir?
A) İddianamenin kabulüne kadar
B) İddianamenin okunmasından önce
C) Sanığın sorgusundan önce
D) Delillerin ortaya konulmasına kadar
E) Hüküm verilmeden önce


159. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, soruşturma evresinde aşağıdaki belgelerden hangisinin müdafi tarafından incelenmesi sulh ceza hâkimi tarafından yasaklanabilir?
A) Bilirkişi raporu
B) Tanıkların ifadesini içeren tutanak
C) Şüphelinin ifadesini içeren tutanak
D) Şüphelinin hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanak
E) Yakalanan kiţinin ifadesini içeren tutanak


160. Milletvekili M, seçim bölgesinde katıldığı bir düğünde ruhsatlı tabancasıyla havaya 5 el ateş etmiş ve kurşunlardan biri sekip kalabalık içinde bulunan 10 yaşındaki K’ye isabet ederek yaralanmasına sebep olmuştur.
Bu olayda TBMM kararı olmadan M ile ilgili aşağıdaki işlemlerden hangisi yapılabilir?
A) Gözaltına alma
B) Sorgulama
C) Tutuklama
D) Yargılama
E) Soruşturmanın başlatılması
Old 13-11-2007, 20:05   #2
Seyda

 
Varsayılan

Yanıtlar :

136. E
137. C
138. B
139. B
140. A
141. E
142. A
143. E
144. C
145. B
146. A
147. B
148. C
149. D
150. C
151. B
152. D
153. C
154. C
155. A
156. D
157. C
158. C
159. B
160. E
Old 13-11-2007, 20:08   #3
faruksa

 
Varsayılan

154 soru nasıl da düşürdüler beni şüpheli sanık olmadan hakimi nasıl reddetsin.Ortada hakim,kovuşturma yok ki
gel de kendi haline gülme
Old 13-11-2007, 20:10   #4
Seyda

 
Varsayılan

Ben de hala 142.sorunun cevabının neden A olduğunu anlayamadım. Kurşunun A'nın silahından çıktığı belli iken neden hepsi 'adam öldürmeden' cezalandırılsın ki? Cevap B şıkkı olmalıydı. Bu sorudan Themis'te kaç tane var, hepsindeki mantık B şıkkına götürüyor..
Old 13-11-2007, 20:19   #5
faruksa

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Seyda
Ben de hala 142.sorunun cevabının neden A olduğunu anlayamadım. Kurşunun A'nın silahından çıktığı belli iken neden hepsi 'adam öldürmeden' cezalandırılsın ki? Cevap B şıkkı olmalıydı. Bu sorudan Themis'te kaç tane var, hepsindeki mantık B şıkkına götürüyor..
Aslında themis derseniz yerden göğe kadar haklısınız çünkü bende çok iyi hatırlıyorum bu ve benzer sorularda aksi cevaplar vardı.
Bu soruyu ben ağır cezada bir dosyada soruda ki olaya benzer bir durumda karar aşamasında bulunmuştum.
Orada fiil üzerinde müşterek hakimiyet kuranların,
her ne kadar netice tek bir kişinin fiili neticesinde ortaya çıksada diğer faillerin de aynı cezayı alması gerekir denilerek diğer faillerde aynı ceza verilmişti.Gerekçesi de birbirlerine neticeyi gerçekleştirme konusunda güvence sağlamaları idi.
Yani themisin yanıltıcı ifadelerine karşın yeni ceza kanunun kabul ettiği sistem maalesef bu.
İlk başta benimde aklıma pek yatmadı,hala bu sonucu ve teoriyi kabul etmekte zorlanıyorum.Özetle bu soruyu bilerek isteyerek doğru yaptığımı soyleyeyem.
Sorunun soruluş amacında bile bu sistemi kabul ettirme ve bu sonuca alıştırma düşüncesi var.Bu konu tartışmalı soru da oyle..Saygılar.
Old 14-11-2007, 08:46   #6
Müddeiumumi

 
Varsayılan

Sizce ne kadar doğru gerekir arkadaşlar baraj için?Ben hiç bişey anlamadım.Fazla soru yapıyorum az puan alıyorum;az soru yapıyorum yüksek puan alıyorum,veya aynı puanı alıyorum Tuhaflık bende mi ,sınavda mı,sınav usulünde mi ,yoksa kaderim mi böyle anlamadım valla !Bilen varsa söylesin kardeşim!Stresten tonla sivilce döktüm!Medet dostlar!!
Old 14-11-2007, 11:46   #7
faruksa

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Müddeiumumi
Sizce ne kadar doğru gerekir arkadaşlar baraj için?Ben hiç bişey anlamadım.Fazla soru yapıyorum az puan alıyorum;az soru yapıyorum yüksek puan alıyorum,veya aynı puanı alıyorum Tuhaflık bende mi ,sınavda mı,sınav usulünde mi ,yoksa kaderim mi böyle anlamadım valla !Bilen varsa söylesin kardeşim!Stresten tonla sivilce döktüm!Medet dostlar!!
Sorun sizde olmadığından emin olabilirsiniz.
Sorun sınav sistemi ile ilgili,ya da şöyle diyelim sınava katılan sayısı, doğru yapılan soruların ,yanlış yapılan soruların getiri ve götürülerinin değişmesi.

Sınav sorularının zorluğunu da eklemek lazım.Açıkcası gecen sınavı ölçü olarak alıyorsanız yanlırsınız tıpkı benim gibi!

Geçen sınav bir erteleme sınavdı ve yeni başvuru alınmadığı gibi hazırlık süresi kendiliğinden uzadı ve kolay sordular.
Bu nedenle Türkiye ortalaması 61 oldu ama hatırlarsınız 2006 nisan sınavı da kolay bir sınavdı buna rağmen ortalama 56 idi ben o sınava girmedim ama girenlerden bunu duydum.2005 sınavında 51 ve 47 ortalamalarda oldu.o sınavlara 2000 ile 3000 arası kişi katılırken son sınava 4600 e yakın kişi başvurdu.
Yani her sınav kendi şartlarında yoğruluyor.belli bir standart yok,birde şunu belirtmek te fayda var.en son sınav ile birlikte bazı uygulamalar değişti.
Şöyleki
750 kişinin çağrılabilme ihtimali(barajı aşan olursa) mülakatı daha önemli hale getirdi .
Bilmiyorum dikkatiniz çekti mi sınava olan ilgi de arttı,Davalar bile bunun göstergesi.
Tabi hakim Ve savcı maaşlarının artması ve mezun sayısının artması da ekstrası..

Bu sınavlarda bütün soruları doğru cevaplaya biri (diğer değerler sabit) 92 puan alır.Ancak bu sınavla birlikte birincinin puanının 100 tamamlanması konuşuluyor.Henüz dayanağını ve doğruluğunu ispatlayacak kadar bilgi edinemedim

Sınav ile ilgili son olarak soyleyeceğim bu sınavda Türkiye ortsi düşer,70 40 üstü kazanma olasılığı %70 gibi.sınava giren sayısının fazlalığı ve sınavın zorluğu bunu doğruluyor.Bunlar benim kanaatim ve temennim.

Ben 68 40 yaptım umutluyum ama olmazsa olmaz demiyorum.Diğer sınava hakkımı saklı tutuyorum.Ne demişler direnmek var vazgeçmek yok
saygılarımla
Old 14-11-2007, 15:13   #8
Seyda

 
Varsayılan

Sorun şu ki; ne zaman 75'e 45 gibi doğru sayısına ulaşacağımızı görürsek, ancak o zaman sonuçları bir nebze olsun gönül rahatlığı içinde bekleyebiliriz.. Sınava ikinci kez girdim ve evde çözerken alan sorularım 80'in altına düşmediği halde sınava bunu bir türlü yansıtamıyorum. Aslında ilk düşündüklerimi işaretlesem şuanda kesin gözüyle bakarak sonuçları bekliyor olacaktım

Az önce Sayın faruksa'nın gönderdiği programı indirerek tahmini bir puan hesaplaması yaptım ve umudumun olmadığı tescillendi..

Bu arada kendimle ilgili başka bir problemi de belirtmek istiyorum, çünkü bu sorunu yaşayanlar olabilir Çok iyi hazırlanmaktan mıdır nedir bilmem, doğru cevabını bildiğim bazı kolay sorularda mantık ararken yanlış cevaba ulaşıyorum. Mesela 154.soruda hakimin reddi isteminde bulunabilecekler sorulmuş ve kanunda bunlar arasında malen sorumlu olan sayılmamış. Dolayısıyla doğru cevap bu. Aslında bunu birçoğumuz adımız soyadımız gibi ezberledik ve biliyoruz. Ama ben soruyla karşılaştığımda şöyle düşündüm : Hakimin reddini kimler isteyebilir ? Şüpheli,sanık,müdafi,katılan,vekili..diye maddeyi hatırladım.Tam malen sorumluyu işaretleyecektim ki; malen sorumlu olanın aynı zamanda katılan olabileceğini hatırladım (CMK m.237/1). Aklım karmakarış oldu!!Neden soruların içinde başka birşey aradığımı hala çözebilmiş değilim. Kanun maddesini biliyorsun,işaretlesene sen!!

Ayrıca 142.sorudaki cevap beni hala tatmin etmiş değil. Amaçları ortak diye bu 5 kişiyi 1 kişi gibi düşünmek çok mantıklı gelmiyor bana..Ya da hala Themis'i hazırlayanlara çok kızgınım!!

Saygılarımla..
Old 14-11-2007, 15:49   #9
Müddeiumumi

 
Varsayılan

Sn.faruksa sorunumu zahmet edip uzun uzun cevaplamışsınız çok teşekkür ederim.Benim doğru sayıları da sanırım sizinkiyle aynı .Bu durumda şimdiden oturup çalışmam gerek Hoş, hangi kitaptan ,hangi yazardan çalışacağımı da artık bilmiyorum ya Demek ki kazanmak için 80-50 şart.Eh ne yapalım,pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!Saygılar
Old 14-11-2007, 15:52   #10
Müddeiumumi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Seyda
Sorun şu ki; ne zaman 75'e 45 gibi doğru sayısına ulaşacağımızı görürsek, ancak o zaman sonuçları bir nebze olsun gönül rahatlığı içinde bekleyebiliriz.. Sınava ikinci kez girdim ve evde çözerken alan sorularım 80'in altına düşmediği halde sınava bunu bir türlü yansıtamıyorum. Aslında ilk düşündüklerimi işaretlesem şuanda kesin gözüyle bakarak sonuçları bekliyor olacaktım

Az önce Sayın faruksa'nın gönderdiği programı indirerek tahmini bir puan hesaplaması yaptım ve umudumun olmadığı tescillendi..

Bu arada kendimle ilgili başka bir problemi de belirtmek istiyorum, çünkü bu sorunu yaşayanlar olabilir Çok iyi hazırlanmaktan mıdır nedir bilmem, doğru cevabını bildiğim bazı kolay sorularda mantık ararken yanlış cevaba ulaşıyorum. Mesela 154.soruda hakimin reddi isteminde bulunabilecekler sorulmuş ve kanunda bunlar arasında malen sorumlu olan sayılmamış. Dolayısıyla doğru cevap bu. Aslında bunu birçoğumuz adımız soyadımız gibi ezberledik ve biliyoruz. Ama ben soruyla karşılaştığımda şöyle düşündüm : Hakimin reddini kimler isteyebilir ? Şüpheli,sanık,müdafi,katılan,vekili..diye maddeyi hatırladım.Tam malen sorumluyu işaretleyecektim ki; malen sorumlu olanın aynı zamanda katılan olabileceğini hatırladım (CMK m.237/1). Aklım karmakarış oldu!!Neden soruların içinde başka birşey aradığımı hala çözebilmiş değilim. Kanun maddesini biliyorsun,işaretlesene sen!!

Ayrıca 142.sorudaki cevap beni hala tatmin etmiş değil. Amaçları ortak diye bu 5 kişiyi 1 kişi gibi düşünmek çok mantıklı gelmiyor bana..Ya da hala Themis'i hazırlayanlara çok kızgınım!!

Saygılarımla..





Sn.seyda size de teşekkür ederim.Cevabınız için.Saygılar
Old 14-11-2007, 16:00   #11
Müddeiumumi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan faruksa
154 soru nasıl da düşürdüler beni şüpheli sanık olmadan hakimi nasıl reddetsin.Ortada hakim,kovuşturma yok ki
gel de kendi haline gülme
Sn.faruksa şüpheli,tutuklama kararı verecek hakimi duruşmada reddemez mi?Red için kovuşturma aşaması şart değil ki.Soruşturma aşamasında tutuklama kararı veren hakim reddedilebilir.Ben bu soruyu bu mantıkla çözdüm.Siz ne dersiniz?
Old 14-11-2007, 19:02   #12
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

ben de seyda ya katılıyorum.142. sorunun cevabı B şıkkı olmalıydı.Cevabın A olduğunu öğrenince çok şaşırdım ve kabullenemiyorum.
Old 14-11-2007, 22:45   #13
üye8892

 
Varsayılan Müşterek Faillik

Değerli arkadaşlar ,142 .sorunun cevabının A seçeneği olması doğrudur.çünkü olayda A,B,C ve D ortak bir suç işleme kararına dayanarak fiili birlikte gerçekleştiriyorlar.A,B,C ve D Kasten insan öldürmeden sorumludurlar.Adalet Bakanlığının gerekçeli Türk Ceza Kanununun ilgili madde gerekçesinde de aynı örnek verilmiş.Dediğim gibi olayda ortak suç işleme kararı var ve müşterek faillik sözkonusu.
Old 15-11-2007, 00:15   #14
oguzhand0

 
Varsayılan

Hmm. 3. sınıfa daha yeni başladım. CMK'la ilgili soruları yapmadım. Yaptığım 15 TCK sorusundan da 5'i yanlış çıktı. Hakim olmak gibi bir niyetim kesinlikle yok ama bozuldum bu sonucuma doğrusu (:
Old 15-11-2007, 09:26   #15
faruksa

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan faruksa
154 soru nasıl da düşürdüler beni şüpheli sanık olmadan hakimi nasıl reddetsin.Ortada hakim,kovuşturma yok ki
gel de kendi haline gülme

Alıntı:
Sn.faruksa şüpheli,tutuklama kararı verecek hakimi duruşmada reddemez mi?Red için kovuşturma aşaması şart değil ki.Soruşturma aşamasında tutuklama kararı veren hakim reddedilebilir.Ben bu soruyu bu mantıkla çözdüm.Siz ne dersiniz?

Bu soruyu yanlış yaptığımı biliyordum da sınav sonrası nasıl olmuşsa cevap aklımda şüpheli diye kalmış,aslında bende malen sorumlu deyip sonra nasıl olduysa şüpheli yaptım ve kendime güzel bir bahane buldum Bazen aşırı dikkatte yanlışa götürüyor.Şimdi kafamın karışılıklığını daha iyi anlayabiliyorum ama tecrübeden fazlasını edinemedim belkide edinemeyeceğim. artık yanlış aptığım sorularada doğru yaptıklarım kadar önem vermem gerektiğini anladım.Yanlışları görmezden gelerek kaçarak doğruyu bulamayacığımı az da olsa bu örnekte anladım. Şimdi gerçekten gülünecek haldeyim,
ayrıca teşekkür ederim bu şaşkınla bir ömür sorunun cevabını şüpheli diye hatırlayacaktım.Saygılarımla
Old 15-11-2007, 10:59   #16
faruksa

 
Varsayılan

140. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, gönüllü vazgeçmeyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Gönüllü vazgeçme icra hareketleri tamamlandıktan sonra da mümkündür.
B) İştirak halinde iţlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin davranışı sonucunda suç tamamlanmamış ise diğer ortaklara da ceza verilmez.
C) İştirak halinde iţlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin gayretine rağmen suç işlenmiş ise gönüllü vazgeçen sonuçtan sorumludur.
D) Gönüllü vazgeçene hiçbir ţekilde ceza verilmez.
E) Gönüllü vazgeçmeden söz edilebilmesi için vazgeçenin yaptığından pişman olması gerekir.
Arkadaşlar bu soruda da themiste farklı yanıtlar var.Bu soru hakkında da düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.Saygılarımla
Old 15-11-2007, 13:45   #17
Seyda

 
Varsayılan

Bence A şıkkı doğru.Çünkü ;

TCK m.36'da şöyle denmiştir : 'Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.'

Maddedeki 'veya', gönüllü vazgeçmenin bu üç şekilden biri ile gerçekleşebileceğini gösterir. Koyu ile belirttiğim hale dikkat edilirse; neticenin gerçekleşmesinin önlenmesi için icra hareketlerinin tamamlanmış olması lazımdır. Soruda da 'Gönüllü vazgeçme icra hareketleri tamamlandıktan sonra da mümkündür' denilerek aslında sadece TCK m.39'daki üç halden biri ile de olabileceği belirtilmiştir. Yani bu ifade doğrudur.

B şıkkı; 'suçun tamamlanmaması halinde diğer ortaklara teşebbüs veya o ana kadarki hareketleri başka suç oluşturuyorsa o suçun cezası verilir' kuralının aksini ifade ettiği için;

C şıkkı; gönüllü vazgeçenin teşebbüsten bile sorumlu tutulmayacağını öngören m.39'daki kuralın aksini ifade ettiği için;

D şıkkı; gönüllü vazgeçene, o ana kadarki hareketleri tamamlanmış başka bir suçu oluşturuyorsa o suçun cezasının verileceğini öngören mç39'daki kuralın aksini ifade ettiği için;

E şıkkı; gönüllü vazgeçmeyi açıklayan maddede, failin pişman olması gerektiğine yer veren bir kural getirmediği için yanlıştır.

Tabii bunlar benim düşüncelerim. Yanlış değerlendiriyor da olabilirim elbette..
Old 15-11-2007, 15:16   #18
faruksa

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Seyda
Bence A şıkkı doğru.Çünkü ;

TCK m.36'da şöyle denmiştir : 'Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.'

Maddedeki 'veya', gönüllü vazgeçmenin bu üç şekilden biri ile gerçekleşebileceğini gösterir. Koyu ile belirttiğim hale dikkat edilirse; neticenin gerçekleşmesinin önlenmesi için icra hareketlerinin tamamlanmış olması lazımdır. Soruda da 'Gönüllü vazgeçme icra hareketleri tamamlandıktan sonra da mümkündür' denilerek aslında sadece TCK m.39'daki üç halden biri ile de olabileceği belirtilmiştir. Yani bu ifade doğrudur.

B şıkkı; 'suçun tamamlanmaması halinde diğer ortaklara teşebbüs veya o ana kadarki hareketleri başka suç oluşturuyorsa o suçun cezası verilir' kuralının aksini ifade ettiği için;

C şıkkı; gönüllü vazgeçenin teşebbüsten bile sorumlu tutulmayacağını öngören m.39'daki kuralın aksini ifade ettiği için;

D şıkkı; gönüllü vazgeçene, o ana kadarki hareketleri tamamlanmış başka bir suçu oluşturuyorsa o suçun cezasının verileceğini öngören mç39'daki kuralın aksini ifade ettiği için;

E şıkkı; gönüllü vazgeçmeyi açıklayan maddede, failin pişman olması gerektiğine yer veren bir kural getirmediği için yanlıştır.

Tabii bunlar benim düşüncelerim. Yanlış değerlendiriyor da olabilirim elbette..
Sayın cevabınız gayet açık ve ayrıntılı ve anlaşılır olmuş.Cevap için teşekkürler.
İsmail Ercanın ceza kitabında etkin pişmanlık ve gönüllü vazgeçme konusu biraz karışmış gibi.Buna themisteki birkaç soruda eklenince doğruyu bulmak zorlaşıyor.Sanırım ben etkin pişmanlık ve gönüllü vazgeçme ayrımında eski ceza kanunu uygulaması ve yeni ceza kanundaki uygulamayı birbirine karıştırdım.Eksik bilgi yanlışa götürür derler ya benimki de oyle işte.
Nevzat Toroslunun kitaplarının yetişmeyeceğini anlayınca Cezaya son iki gün çalıştım, 900 sayfa kitabı hızlıca okuyunca hatların karışması normal galiba
saygılarımla...
Old 24-11-2007, 23:24   #19
mitrha

 
Varsayılan

A, B, C ve D, E’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda E’ye tabancayla ateş etmiştir.
Mermilerden yalnız A’nın tabancasından çıkan mermi E’ye isabet etmiş ve E ölmüştür.

Buna göre A, B, C ve D’nin cezai sorumluluklarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, B, C ve D müşterek fail olarak kasıtlı insan öldürmeden sorumludur.
B) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
C) A, kasıtlı insan öldürmeden sorumludur, diğerlerinin sorumluluğu yoktur.
D) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise yardım eden olarak sorumludur.
E) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan sorumludur.

bence de 142.sorunun cevabı A seçeneği olmalıdır.çünkü burada A,B,C ve D arasında müşterek faillik söz konusu.bence burada A,B,C,D kasten adam öldürmeden müşterek fail olarak sorumludurlar.
çünkü soruda açıkca diyor ki Eyi öldürmek hususunda aralarında anlaşmışlardır,yani aralarında iştirak iradeleri vardır,bu şerikler zaten şu amaçla bir araya gelerek Eyi öldürme hususunda anlaşıyorlar:birimiz yapamazsak diğeri mutlaka Eyi öldürür..E'yi öldürme hususunda aralarında iştirak iradesi varsa bu durumda sadeceAnın silahından çıkan kurşunla Enin ölmesi sonucu değiştirmez,tüm şerikler kasten adam öldürmeden sorumludur.eğer aralarında iştirak iradesi varsa,Anın silahından çıkan kurşun ya da B nin silahindan kurşunla Enin ölmesi faillerin sorumluluğunu değiştirmez.A kasten adam öldürmeden,diğer şerikler kasten adam öldürmeye teşebbüsten sorumludur diyemeyiz.aralarındaki iştirak iradesine bakmamız gerekir.

hocamız bize derste şüpheden sanık yararlanır kuralında da aynı örnekleri verilmişti..
eğer A,B,C ve D arasında iştirak iradesi varsa hangisinin silahından çıkan kurşunla mağdurun öldüğünün bir önemi yoktur,çünkü zaten bu şerikler birimiz yapamazsak diğerimiz başarır düşüncesiyle hareket etmektedir,yani E yi öldürme hususunda aralarında iştirak iradesi vardır ve müşterek fail olduklari için hepsi kasten adam öldürmeden sorumludur.
ama eğer A,B,Cve D tesadüfen ortak düşmanları olan Eye ateş etselerdi o zaman B seçeneği doğru olabilirdi(gerçi bana göre burada tüm şerikler şüpheden sanık yararların ilkesi gereğince beraat ettirilmelidir ama doktrinde genellikle kabul edilen görüş kasten öldürmeye teşebbüsten ceza alması gerektiği yönünde.)

yani 142.sorunun cevabı bana göre de A seçeneği olmalıdır.nacizane benim fikrim bu
Old 09-12-2007, 14:40   #20
melda g

 
Varsayılan 142.soruya cavap

142. soruyla ilgili olarak şunu söyleyebilirim
olayda hepsi birlikte suç işleme kararı var .ayıredici özellik bu.Aslında ilk bakışta adaletsiz gibi ama .Şunu düşünmek gerkir bence birbirlerinden haberi olmadığını düşünürseniz o zaman diğerleri teşebbüsten sorumlu olurdu.Ama burda birlikte suç işleme karaları var .Bu ikisi arasında bi fark olması gerek mi? Yani iştiraki birlikteliğim bir ayrıcalığı var .selamlar
Old 15-12-2007, 22:53   #21
Sav.SametBerktaş

 
Varsayılan

ben hukuk3 öğrencisi olarak soruların çok kolay olduğu kanaatindeyim
Old 17-12-2007, 01:28   #22
oguzhand0

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Sav.SametBerktaş
ben hukuk3 öğrencisi olarak soruların çok kolay olduğu kanaatindeyim
Zorluk yada kolaylık tabi ki kişiden kişiye değişebilir. Ben; soruların kolay olmadığını düüşnüyorum (:
Old 23-12-2007, 06:51   #23
EEE

 
Varsayılan

137.soruya açıklama:
Bir elektrik tesisine elektrik bağlanabilmesi için,ilgili yönetmelik gereğince. sayaç ve ölçü devrelerinin TEDAŞ tarafından mühürlenmesi gerekir. Bu soruya dikkat edildiğinde, abone tarafından sayaç mandalına müdahale edildiği iddia edilerek, bu eylemin şıklarda belirtilen hangi suç kapsamına girdiği sorul- muştur.
1- Sayaç mandalı mühürlü sayaç kapağı altındadır.
2- Abone tarafından sayaç mandalına müdahale edil- diği iddia edildiğine göre sayaç mühürü bozulmuştur.
3- TEDAŞ yetkililerinin geldiğini farkeden abone- nin mandalı düzelttiği, ancak ertesi gün tekrar mandalı düşürerek kaçak elektrik kullanmaya devam ettiği iddia edilmektedir. Bu ifadeden, aboneye gelinen ilk gün, abone sayacının mühürü bozuk olmasına rağmen , aboneye yapılma- sı gereken işlemlerin uygulanmadığı sabittir. Sayaç mühü- rünün bozuk olduğunu , aboneye geldikleri ilk gün farke - den TEDAŞ yetkilileri ,mühür bozukluğu nedeniyle daha ilk gün "Kaçak/Usulsüz Kullanım Tutanağı" düzenleyip, ilgili yönetmelikte belirtilen diğer usulleri uygulamaları gere- kirdi. Burada TEDAŞ yetkililerinin görevlerini ihmal etti- ği ve abonenin usulsüz elektrik kullanımına göz yumdukla-rı açıktır.
4- TEDAŞ yetkilileri tarafından abone kontrolları önceden planlanarak yapılmaktadır. Burada, abone sayaç mühürünün bozuk olduğunun tespit edildiğinin ertesinde tekrar kontrola gidildiği, ilk gün yapılması gereken işlemlerin, ikinci kez gidildiğinde yapıldığı anlaşılmak- tadır. Yapılan işlem olağan usule, yönetmeliğe ve hukuka aykırıdır.
5- TEDAŞ bünyesinde "Yetkili Sayaç Teknisyeni" yok denecek kadar azdır. Bazı forumlarda ve basında bir çok TEDAŞ yetkilisinin kaçak elektrik veya rüşvet çetesine bu-laştıklarına tanık oluyoruz. Bir çok abone sayacının da TEDAŞ elemanları tarafından mühürlerinin koparıldığını ve çoğu kez mühürsüz sayaçların abone aleyhine de kullanıl-dığını, bu vesileyle abonelere TEDAŞ tarafından ağır para cezaları da kesildiğini biliyoruz. Hatta bazı mühürlerin, sayaç okuma ihalelerini alan taşeron firma görevlileri tarafından bile koparıldığını biliyoruz.(Bunlar herhangi bir elektrik bilgisi ve yetki belgesi olmayan vasıfsız görevliler.)
6- TEDAŞ elemanları tarafından düzenlenen kaçak e-lektrik tutanakları, başka hiç bir kanıt olmasa da, çoğu kez savcılıklarca doğru kabul edilip, açılan davalar mah-kemelerce de kabul edilerek birçok abonenin haksız yere cezalar almasına yolaçmıştır. Bu sakıncayı ortadan kaldır-mak amacıyla EPDK tarafından düzenlenen "Kaçak/Usulsüz E-lektrik Kullanım Tutanağı" altına ek olarak "TANIK" imza-sı sütunu açılmıştır. Bir çok ilde altında "TANIK" imzası olmayan tutanaklar düzenlenmekte ve bu tutanaklarla yar-gılamalar devam etmektedir.( Tutanak düzenlenmesi sırasın-da "TANIK" olarak bulunacak olan kişinin"Uzman Bilirkişi"-olmasına dikkat edilmelidir.)
Sonuç: Bu soruya konu eylemde, tutanak düzenleyici-lerini destekleyen tanık veya abone beyanı yoksa, bu aboneye şıklarda belirtilen suçlardan herhangi biri yükle-nemez ve dava açılamaz. Bu eylem TEDAŞ'nin ihmalinden kay-naklanan bir usulsüz kullanımdır. Yetkili kurum kendi ihmalini telafi etmeli, şayet oluşan bir zarar varsa, za-rarını görev ihmali yapan elemanlarına rücu etmelidir. Yu-karıda açıklanan nedenlerle 137. soru, teknik ayrıntılar dikkate alınmadan ve mantık süzgecinden geçirilmeden dü-zenlenmiş bir sorudur.
Old 24-03-2008, 21:23   #24
ecurt

 
İnceleme

Alıntı:
Yazan Seyda
Ben de hala 142.sorunun cevabının neden A olduğunu anlayamadım. Kurşunun A'nın silahından çıktığı belli iken neden hepsi 'adam öldürmeden' cezalandırılsın ki? Cevap B şıkkı olmalıydı. Bu sorudan Themis'te kaç tane var, hepsindeki mantık B şıkkına götürüyor..

Ortak suç işleme kararı olduğu için müşterek faillik sözkonusudur.
Şayet birbirlerinden habersiz ateş etmiş olsalardı cevap B seçeneği olurdu.

Benim de ayrıca elimde bir olay sorusu var ve bir türlü cevabını bulamıyorum.Yeni bir kanun olduğu için(TCK m.245 Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır) Yargıtay kararlarında da bir benzerini bulamadım. Ne fikri içtima ne de zincirleme suça girmiyor. Mağdurun tespitinde bir sorun var.
Olay şu şekilde kolaylık olması nedeniyle seçenekler oluşturdum ve sanırım cevap da C seçeneği olmalı.Ancak karar veremedim.Umarım bir sonuç çıkarabiliriz.


OLAY :


(A), X Bankasında 01.01.2005 – 01.01.2006 tarihleri arasında emeklilik poliçesi satışı için görevli olmuştur. 10.03.2005 tarihinde banka üst gelirli müşterileri adına onlardan habersiz olarak kredi kartı basmıştır. Kredi kartları bankanın ilgili şubesine geldiği zaman müşteriler kartların teslimi için aranmışlardır, ancak müşteriler kartları kullanmak istemediklerini belirterek kabul etmemişlerdir. Kartlar bankanın genel müdürlüğüne iade edilmek üzere muhafaza edilmekte iken 11.05.2005 tarihinde (A), kartların içinden 9 tanesini şube personelinden habersiz olarak almış ve kartların her birine şube görevlilerinden birisinin bilgisayar ekranından şifre belirleyerek, kartlardan 6 sını 13.05.2005 tarihinde, diğer 3 ünü de 14.05.2005 tarihinde farklı ATM lerde kullanmıştır ve her birinden 1.000 er YTL nakit avans çekmiştir. Bu durum ilgili yerlerin cumhuriyet savcılığına yansımıştır ve (A) hakkında iki ayrı mahkemede TCK m.245 e dayanılarak Başkasına ait kredi kartını kullanmaktan dolayı toplamda 27 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştır.


Buna göre aşağıdakilerden hangisi doğrudur?


A. (A), farklı dokuz kişiye karşı dokuz eylemle suç işlediği için hakkında
istenen mahkumiyet hükmü uygulanmalıdır.
B. (A), tek bir eylemle dokuz ayrı kişiye karşı aynı suçu işlediği için hakkında
zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.
C. Söz konusu kartlar müşterilerin istekleri dışında basılmış olduğu ve
müşteriler kartları kabul etmedikleri için (A), yalnızca bankaya karşı suç
işlemiştir ve tek suçtan cezalandırılmalıdır.
D. (A), tek suç işleme kastıyla tek fille yasanın farklı hükümlerini ihlal ettiği
için hakkında fikri içtima hükümleri uygulanmalıdır.
E. (A), hakkında soruşturma açılmadan önce paranın tamamını ödeseydi etkin
pişmanlık hükümleri gereğince ceza almazdı.
Benim bu olaydaki düşüncem şöyle ki cevaptyan da anlaşılıyor aslında : Kredi kartlarının mülkiyeti kartı çıkartan bankaya aittir. Kart başvurusunda bulunan kişiler başvuru esnasında ilgili sözleşmeyi imzalayarak tüm koşulları kabul ettiklerini beyan ederler ve kartları çıkarılıp kendilerine ulaştığı zaman ayrıca bir imza daha atarak kartları teslim alırlar. Bu olayda ilk öncelikle kartlar müşterilerden habersiz olarak (sanırım jest kart söz konusu) onlar adına basılmıştır. Kartlar şubeye geldiğinde müşteriler aranmıştır ve kendilerine kartların geldiği bilgisi verildiğinde yine ilgili müşteriler kartları kabul etmemişlerdir. Dolayısı ile fail bulunamamış olsa dahi müşterilerin kartlarla yapılacak hiçbir harcamadan sorumlulukları olmayacaktır, yani tüm zarar bankaya ait olacaktır. Somut verilere baktığımız takdirde bu olayda yanlızca bankaya karşı bir suç işlenmiştir, yani bankaya ait olan 9 kredi kartı kullanılmıştır.

SAYGILAR
Old 31-03-2008, 16:09   #25
aslıhankart

 
Varsayılan

142.soru karmaşasına ben de bir katkıda bulunmak istedim:
5237 sayılı TCK'nin müşterek faillikle ilgili hükmü olan m.37/1'in hükümet gerekçesine bakıldığında, sorudaki olayın çok benzerinin, hatta aynısının, örnek olarak verildiği görülmektedir.Buna göre; "(...)Suçun icra hareketlerini gerçekleştirecek suç ortağının artırılması suretiyle, suç planının başarıya ulaşması ihtimalinin mümkün olduğunca artırılması, sağlama alınması amaçlanmaktadır.Mesela bir kasten öldürme suçunu işlemek için aralarında anlaşmış olan beş kişi, amacın gerçekleşme ihtimalini daha da yükseltmek için, aynı anda mağdurun üzerine ateş ederler.Ateşlenen mermilerden bir kısmı mağdura isabet eder, bir kısmı ise etmez.Bu örnek olayda bütün suç ortakları ortak bir suç işleme kararına dayanarak birlikte hareket etmektedirler.Bu beş suç ortağının ateşlediği mermilerden sadece bir tanesinin mağdura isabet edip ölümüne neden olması halinde dahi, tamamlanmış kasten adam öldürme suçundan dolayı bu kişilerden her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaklardır." Yani olayda her ne kadar yalnızca A'nın silahından çıkan kurşunla E ölmüş ise de, bu örnekten de yola çıkarak cevaptaki B,C ve D'nin de kasten insan öldürme suçunun tamamlanmış halinden cezalandırılmaları doğrudur.Ancak doktrinde belli bir grubun buna muhalif olduğunu da söylemeden geçmemek lazım(Gölcüklü, Centei-Zafer-Çakmut,...).
Doğrusu ben de soruyu okuduğumda çoğunluk gibi B şıkkı, yani A kasten insan öldürmeden, B,C ve D ise insan öldürmeye teşebbüsten sorumlu olmalı demiştim.Anlaşılan o ki, soru ve cevabı hükümet gerekçesinden alınmış.
Old 31-03-2008, 22:22   #26
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Ceza hukuku soruları ne çok kolay ne de çok zormuş. Çalışan birisi, dikkatini kaybetmedikten sonra (ki ben bildiğim halde sorulardan birkaçını dikkatsizlik nedeniyle yanlış yaptım burda çözerken) 25 ceza hukuku sorusunun en az 22-23 tanesini doğru yapabilir.

142. soru ile ilgili ayrıntılı bir değerlendirme yapamayacağım, ancak unutulmamalı ki, teşebbüsten söz edebilmek için; fail elinde olmayan nedenlerle ya icra hareketlerini tamamlayamamalı, ya da yine failin elinde olmayan nedenlerle netice gerçekleşmemeli. Olayda netice gerçekleştiğine göre teşebbüsten söz edilemez. Buna göre B şıkkı yanlış oluyor. Geriye en uygun cevap A şıkkı kalıyor.

Alıntı:
158. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, ilk derece mahkemesinde yer yönünden yetkisizlik iddiasına ilişkin karar en son ne zamana kadar verilebilir?
A) İddianamenin kabulüne kadar

B) İddianamenin okunmasından önce
C) Sanığın sorgusundan önce
D) Delillerin ortaya konulmasına kadar
E) Hüküm verilmeden önce


İlk dönem sınav sorumuzdu

Saygılarımla..
Old 03-04-2008, 19:05   #27
Av. Ali Özcan

 
Varsayılan

146. A, zor kullanarak B’nin konutuna girer ve ölümle tehdit ederek B’nin parasını alır ve gider.
Buna göre A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

A) A, ağırlaştırılmış yağma suçundan dolayı cezalandırılır.
B) A, basit yağma suçundan dolayı cezalandırılır.
C) A, yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından ayrı ayrı cezalandırılır.
D) A, tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı cezalandırılır.
E) A, ağırlaştırılmış konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı cezalandırılır.

bu soruda aklıma takılan, kişi bir eve hırsızlık amacıyla girip suçu işledikten sonra hem bina içinde hırsızlıktan dolayı hem de konut dokunulmazlığının ihlalinden dolayı ceza alıyor. nitelikli yağmayı düzenleyen kanun maddesinde de konutta yapılan yağmanın daha fazla cezayı gerektirdiği açık. ama bence mağduru tanıyan sanığın misafir olarak girdiği ve daha sonradan tehditle parasını aldığı bir yağma suçu düşünülecek olursa suç konutta işlendiğinden dolayı sanık kanun maddesine göre nitelikli yağmadan cezalandırılacaktır. aynı şekilde mağduru tanımayan ve soruda geçtiği gibi eve zorla girip yağma yapan da sorunun cevabına göre bu suçtan dolayı nitelikli yağma maddesi gereği cezalandırılacaktır. yani eve zorla girmenin ya da ev sahibinin daveti üzerine girmenin hiç bir ayırıcı yönü yok. ben kanundan ve bu sorudan bu anlamı çıkardım. beni aydınlatacak arkadaş olursa sevinirim.
saygılarımla...
Old 03-04-2008, 23:44   #28
Sinem Kazar

 
Varsayılan

Bence de 142.sorunun cevabı A olmalıdır.Çünkü yeni tck'ya göre eğer failler arasında iştirak iradesi varsa ve hepsi ortaklaşa fail olarak hareket etmişse hangisinin eylemi ile ölüm sonucunun gerçekleştiği araştırılmayacaktır.Hepsi gerçekleşen sonuçtan sorumlu tutalacaktır.
SAYIN AV..ALİ ÖZCAN'IN takıldığı noktaya gelince;yağma suçunun bina içinde ya da işyerinde işlenmesinin ağırlaştırıcı neden sayılmasının nedeni;kişinin özel kullanımına ait olan bir yerde, huzurun ve güvenliğin bozulmasıdır.Dolayısıyla bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi için konuta rızayla yada rıza dışında girmenin önemi yoktur.
Old 04-04-2008, 08:55   #29
Av. Ali Özcan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Sinem Kazar
SAYIN AV..ALİ ÖZCAN'IN takıldığı noktaya gelince;yağma suçunun bina içinde ya da işyerinde işlenmesinin ağırlaştırıcı neden sayılmasının nedeni;kişinin özel kullanımına ait olan bir yerde, huzurun ve güvenliğin bozulmasıdır.Dolayısıyla bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi için konuta rızayla yada rıza dışında girmenin önemi yoktur.

öncelikle cevabınız için teşekkür ediyorum sayın Kazar. ancak takıldığım nokta konuttaki yağmanın neden ağırlaştırıcı neden kabul edildiği değil. tartışmak istediğim konu hırsızlık suçunun bina içinde yapılması durumu da aynen yağma da olduğu gibi ağrlaştırıcı neden. ancak sahibinin rızası olmadan konuta girip de hırsızlık yapılmışsa nitelikli hırsızlığın yanında konut dokunulmazlığının ihlalinden dolayı da ceza verilir. ayrıca kapıyı zorla açarak içeri giren kişinin yaptığı yağmayla kişinin rızasıyla içeri girdikten sonra yapılan yağmanın cezasının aynı olmaması gerektiğine inanıyorum... sonuç olarak ben sorunun doğru cevabını nitelikli yağmanın yanında ayrıca konut dokunulmazlığının ihlalinden dolayı da ceza verilmesi gerekir olarak işaretlerdim...
Old 05-06-2008, 09:56   #30
Kemal Yıldırım

 
Varsayılan

Alıntı:
A, B, C ve D, E’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda E’ye tabancayla ateş etmiştir.
Mermilerden yalnız A’nın tabancasından çıkan mermi E’ye isabet etmiş ve E ölmüştür.
Buna göre A, B, C ve D’nin cezai sorumluluklarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, B, C ve D müşterek fail olarak kasıtlı insan öldürmeden sorumludur.
B) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
C) A, kasıtlı insan öldürmeden sorumludur, diğerlerinin sorumluluğu yoktur.
D) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise yardım eden olarak sorumludur.
E) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan sorumludur.

Aşağıdaki Yargıtay kararında farklı durum kastın olmaması; ancak, taksirle ölüme sebebiyet vermekten faillerin kusurları derecesinde cezalandırılması yönünde:

T.C.
Y A R G I T A Y
İkinci Ceza Dairesi

E. 1995/5270
K. 1995/7832
T. 23.6.1995


ÖZET : Olay tarihinde sanık Erdinç'in kardeşi olan sanık Halil ile yazlık
evinde birlikte otururlarken, diğer sanıklar Nuri ve Remzi'nin ziyarete
geldikleri, silahtan konuşmaya başlamaları üzerine sanık Nuri'nin bulundurma
ruhsatlı tabancasını çıkarıp diğerlerine gösterdiği, bahçe kenarındaki direk
üzerine yerden 130 cm. yüksekliğe koydukları kola kutusuna birer el atış
yaptıkları, mermilerden birinin komşu evin bahçesindeki Aydın'a isabet etmesi
sonucu öldüğü, sanıklardan hangisinin yaptığı atış sonucu Aydın'ın öldüğünün
anlaşılamadığı şeklinde oluşan olayda; sebeplerin birleşmesinden sonucun
meydana geldiği kabul edilerek, faillerin konum ve yükümlülüklerine göre
kusur derecelerini saptamalı, taksirli hareketleri oranında sonuçtan sorumlu
tutulmalıdır. Eylemlerin ağırlığı itibarıyla en az kusur derecesi 1/8
olabileceği göz önüne alınıp, kusur dağılımı gerçekleştirilmeli, bilirkişi
raporunun da gerekçesi ve sonucu itibariyle suçun öğelerine, sanıkların
olaydaki yerleri ve taksirli hareketlerine uygun olması aranmalıdır.

(765 s. TCK. m. 455)

6136 sayılı Kanuna muhalefet, tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi ölüme
sebebiyet vermekten sanık Nuri, tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi ölüme
sebebiyet vermekten sanık Erdinç, Halil ve Remzi haklarında yapılan duruşma
sonunda; mahkumiyetlerine, sanıklar hakkında 647 sayılı Kanunun 4 ve 6.
maddelerinin tatbikine yer olmadığına dair, (Gemlik Asliye Ceza
Mahkemesi)' nden verilen 28.10.1994 tarihli hükmün Yargıtay'ca incelenmesi
müdahiller ve sanıklar tarafından süresinde dilekçeyle istenmek ve dava
evrakı C. Başsavcılığı'nın 27.4.1995 tarihli tebliğnamesiyle Daireye
gönderilmekle okunup iş anlaşıldıktan sonra, gereği düşünüldü:

Sanık Nuri vekilinin 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükme
yönelik temyiz itirazları ile müdahiller ve sanıklar vekillerinin taksirle
ölüme sebebiyet suçundan kurulan hükme ilişkin sair temyiz itirazları yerinde
görülmemiştir.

13.6.1993 günü sanık Erdinç'in yazlık evinde, kardeşi olan sanık Halil ile
birlikte oturdukları sırada, sanıklar Nuri ve Remzi'nin eşleriyle birlikte
ziyarete geldikleri, sanıkların bahçedeki sohbetleri esnasında konu silahtan
açıldığında, sanık Nuri'nin beraberinde getirdiği bulundurma ruhsatlı
tabancasını çıkararak diğerlerine gösterdiği ve atış yapmayı önerdiği, bunun
üzerine her dört sanığın bahçe kenarındaki bir direk üzerine koydukları kola
kutusuna birer el ateş ettikleri, bir süre sonra komşu bahçede bulunan
Aydın'ın tabanca kurşunu isabeti ile yaralanıp öldüğünün öğrenildiği, ölümün
isabet eden ve vücutta kalan tek mermiden kaynaklandığı, incelenen mermi
çekirdeğinin sanıklar tarafından kullanılan tabancadan atıldığı, sanık
Erdinç'in bahçeli olan evinin etrafında aynı şekilde evler bulunduğu ve bu
evlerde yaşanlar olduğu, sanıkların atış yaptıkları kola kutusunun yerden 130
cm. yüksekliğe konulduğu, ölenin bahçesinin aynı doğrultuda olup aradaki
çalılıkların görüşü engellediği, ölenin, sanıklardan 94 metre mesafede yerde
yatar şekilde görüldüğü ve tabancanın 100 metre etkili atış mesafesinin
olduğu, anlatımlar, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi düşüncesi, çizilen
krokiler, ekspertiz raporu gibi delillerle tespit olunduğu, sanıklarla ölen
arasında olumsuz bir ilişki, sanıkların öleni görerek veya orada olduğu halde
ateş ettikleri hususunda somut bir bulgu tespit edilmediği, mahallin meskun
olması, ateş yapılan kutunun yerden yüksekliğinin insan boyu içinde
bulunması, bu suretle gerçekleşen yatay atışların isabetinin
öngörülebilirliği sebebiyle eylemin TCK.’nın 455/1. maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği cihetle;
Mahkemenin olayı bu şekilde kabul ederek incelemesinde, sanıkların birer el
ateş ettikleri, olayda bir tabanca kullanıldığı, ölümün bu tabancadan çıkan
ve isabet eden kurşundan kaynaklandığı, ancak, isabet eden atışı yapanın
hangi sanık olduğunun tespit edilemediğine ilişkin kanaat ve takdirinde, ölüm
sonucunu doğuran hareketin hangi sanık tarafından yapıldığının belli olmaması
ve olayın TCK.’nın 455/1. maddesi çerçevesinde irdelenmesi gerekmesi
karşısında, suçun kasıt öğesini içermemesi sebebiyle TCK.’nın 61 ve 62.
maddelerinin, maddede sayılan suçlara ilişkin olmaması nedeniyle 463.
maddenin, keza belirli bir suça yönelik irade birleşmesinden
söz edilemeyeceği, iştirak iradesinin neticeyi de kapsaması, taksirli suçta
ise neticenin istenmemiş olması gözetilerek iştirake ilişkin hükümlerin
uygulanamayacağı, çözümün taksir unsurlarının sanıkların eylemlerinde
araştırılması suretiyle çözüme ulaşılabileceği yolunda tecelli ettiği
anlaşılan görüşünde aykırılık bulunmamıştır.

Keza, failin icrai ve ihmali hareketinin zararlı neticesini mümkün olduğu
halde öngörmemesi şeklinde tanımlanabilen taksirde; istenmeyen netice, icrai
ve ihmali nitelikte iradi bir hareketten kaynaklanmaktadır. Hareket tek
olabildiği gibi birden fazla, keza hareketler tek fail tarafından olabileceği
gibi birden fazla fail tarafından da gerçekleştirilebilmektedir. Failin ve
hareketin birden fazla olması halinde; taksirli hareketlerin, bir araya
gelmesinden içtimaından söz edilebileceği gibi taksirli suça ilişkin iradi
hareketlerin her bir failin konumu ve yükümlülükleri ve bundan kaynaklanan
sorumlulukları oranında birlikte işlenmesinden söz etmek de mümkündür.

Bu çerçevede olaya bakıldığında, sanık Erdinç'in etrafı kendisininki gibi
bahçeli yazlık evlerle çevrili ve meskun olan yerde, karşısında bahçeli bir
evin mevcudiyetine ve çalılıklar dolayısıyla görüşün kısıtlılığına, gelip
geçen veya bahçesinde olabileceklere rağmen 130 cm ve insan boyu içinde bir
yüksekliğe kutu konulup tabanca ile ateş edilmesine yer ve imkan hazırlaması,
sanık Nuri'nin bu ortamda uygun ruhsatı olmadığı halde olay yerine getirdiği
tabancayı çıkarıp atış yapmayı önermesi, yapması ve yaptırması, sanıklar
Halil ve Remzi'nin belirgin tehlikeli ortama rağmen uyarıda bulunmadıkları
gibi oluşmasına katkı sağlamaları, her birinin birer el atış yapmaları, ölüm
sonucunu doğuran atışı yapan saptanamasa bile, ölüm sonucunun
gerçekleştirilen bu hareketler zinciri yüzünden meydana geldiğini
göstermektedir.

Yukarıda belirtilen çevre ve atış koşulları nazara alındığında, sonucun
sanıklarca öngörülebilirliği belirgin olup, failin saptanan hareketini
yapmaması halinde sonucun meydana gelmemesinin mümkün olması veya ihtimal
dahilinde bulunması belirlenebildiğinde, illiyet bağının da mevcut olacağı
gözetildiğinde; sanık Erdinç ile sanık Nuri'nin yukarıda belirtilen
hareketleri yapmamaları durumunda, ölüm sonucunun doğmayacağı
anlaşılabilmekte, her ne kadar sanıklar Halil ile Remzi'nin oluşan tehlike
ortamı karşısında uyarıda bulunmamaları hukuki bir yükümlülük olarak
düşünülmese bile, atış koşullarının oluşması ile ilgili ve taksirli olan
hareketlerin yapılmasında işbirliği sergilemeleri ve kendilerinin de birer el
atış yapmış olmaları, sonucu yaratan hareketler zinciri içinde yer
aldıklarının ve bu hareketleri ile sonuç arasında sebebiyet bağı bulunduğunun
kabulünü gerekli kılmaktadır.

Diğer taraftan, isabet eden mermi atışı son icrai hareketi teşkil etmekte ve
bu hareketin faili belirlenememekte ise de, bu atışı yapan dışındaki
sanıkların taksirli hareketlerini yapmamaları veya gerekli özen ve önlemlerle
yapmaları durumunda netice meydana gelmeyeceği cihetle, sanıkların taksirli
hareketleri ile netice arasındaki illiyet bağının kesildiğinden de
söz edilemez.

Bu itibarla, sanıkların olayda kusurlu olduklarının kabulünde, bir isabetsizlik bulunmamış ve tebliğnamedeki isabet eden atışı yapan belli olmadığından beraatleri gerektiğine dair görüşe iştirak edilmemiştir.
Ancak; TCK.’ nın 455/son maddesinin, cezaların kusurun derecesine göre 1/8’ e kadar indirilebileceğini öngörmesi, taksirli suçta failin kusurlu olduğunun saptanması yanında bunun derecesinin de belirlenmesi de gerektirmektedir. Failin birden fazla olduğu hallerde, aynı sorumluluk derecesi; aynı konumda ve yükümlülükte olanlar için sorumluluktaki tam ortaklık dolayısıyla düşünülebilir, taksirli hareketler; faillerin ayrı konum ve yükümlülüklerinden doğuyorsa, sebeplerin birleşmesi sonucun meydana geldiğini kabul etmek ve her birini taksirli hareketleri oranında neticeden sorumlu tutmak gereklidir.
Olayda, sanıklardan Erdinç’ in ev sahibi, Nuri’ nin silah sahibi olarak belirtilen taksirli hareketleri, ayrı sebeplerden kaynaklanmakta, sanıklar Halil ve Remzi belirtilen ve aynı olan hareketleri dolayısıyla aynı konumda ve yükümlülükte görülmektedir. Bu durumda, neticeye sebep olan ve sanıklar tarafından gerçekleştirildiği belirlenmiş ve ayrı sebeplerden kaynaklanan hareketlerin birleşmesi sonucu ölüm neticesinin meydana geldiği kabul edilerek sanıkların belirlenmiş kendi taksirleri oranında sorumlu tutulmaları, eylemlerinin ağırlığı itibariyle en az kusur derecesinin 1/8 olabileceği nazara alınıp kusur dağılımı gerçekleştirilmeli ve bilirkişi raporunun da, gerekçesi ve sonucu itibariyle taksirli suçun öğelerine ve sanıkların, olaydaki yerleri ve taksirli hareketlerine uygun olması aranmalıdır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun gösterdiği sonuç itibariyle yukarıda açıklanan ve taksirli suçu gerçekleştiren taksirli hareketlerin sebeplerine ve sanıkların kendi taksirli hareketlerinden sorumlu olmaları gereğine uygun düşmediği ve keza oluşa aykırı olarak sanık Nuri’ yi tam, diğerlerini 7/8 oranında kusurlu sayan bir sonuç içerdiği gözetilip sanıkların kusur derecelerinin belirtilen hususlara göre tesbiti ve hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, noksan inceleme ile yazılı gerekçelerle hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiş, müdahiller ve sanıklar vekillerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA 23.06.1995 gününde oybirliği ile kara verildi.

Saygılarımla..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik -1 Kasım 2007 Doç. Dr. Özge Yücel Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu 7 28-10-2008 17:02
adli yargı hakimlik sınavı 03 Kasım 2007'de.... Av.Demet Hukuk Haberleri 3 22-07-2007 09:39
2007 Yılı Hakimlik Savcılık Sınavı Ceza Hukuku Soruları sword_can Ceza Hukuku Çalışma Grubu 9 09-04-2007 15:30
Adli Hakimlik Sınavı/İdari Hakimlik Mülakatı Ertelendi!! Av. Bülent Sabri Akpunar Hukuk Haberleri 12 03-03-2007 12:47
ceza hukuku Sınav Soruları uğur ayrancı Hukuk Soruları Arşivi 12 04-02-2007 21:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,15258694 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.