Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Konumuz : Hukukçular Biz bizi konuşuruz! Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için.

avukat ile doktorun farkı

Yanıt
Old 26-01-2007, 12:43   #31
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Karakaş,

Söylediklerinize tümüyle katılıyorum. Bunun birkaç nedeni var. Ama ben bu sefer sadece bir tanesini ele almakla yetineceğim.

En önemli neden genel olarak sağlık personelinin içinde bulunduğu sosyal koşullardır. Sürekli olarak kaldırabileceklerinden fazla maddi ve manevi yük altında ezilmekteler. Bunun mimarları belli. Bütün çalışanlar gibi diyeceksiniz belki; fakat iş o kadar basit değil. Devlet dairelerinin hepsini gezin, göreceksiniz ki % 10 kadar ATM memuru, % 20 kadar bütün günü 3 satır yazıyı yazmakla geçiren memur, % 50 kadar da sorduğunuz hiçbir şeye doğru dürüst yanıt vermeyen memurla karşılaşırsınız. Sonuçta, onlar neden böyleyse, sağlık personeli de bir açıdan aynı nedenle böyledir. Ücretleri diğer memurlarla karşılaştırıldığında % 30 - 70 arasında daha fazladır, fakat iş yükleri belki 5-10 katı fazladır. Hani bu fazlalık mesai saati içinde kalsa neyse; ama insafsız biçimde gecelere, hafta sonları ve tatillere yayılmıştır. Kimse beyaz önlüklünün neyi ne zaman yaptığını bilmez, düşünmez. Öte yandan, her beyaz önlüklü de bu yükü ömür boyu kaldırmak istemez. Neden istesin? En kısa sürede paçayı kurtarmak için girişimde bulunmak zorunda hisseder kendini. Diğer çalışanların akşamları kendilerinindir, hafta sonları da. Ama benim bildiğim öyle hemşire arkadaşlar vardır ki, yıllar boyu sadece geceleri çalışmak zorunda kalmışlardır. Onların da bir sevgilisi, ailesi, çocuğu olmalıdır, olacaktır. Buna ne kadar tahammül etmeleri beklenir, ve ne karşılığında?

HÜ nde internlük ve asistanlık döneminde birçok dalda 2-3 yıl boyunca günaşırı nöbet tutulur(du). Cerrahi dallarda örneğin; Pts sabahı 06:00 da hastaneye geleceksiniz, o gün ve gece çalışacaksınız, ertesi gün çalışmaya devam edeceksiniz, akşam saat 18:00 e kadar; ve işlerinizi devretmeyi başarırsanız, raporlarınızı tamamlarsanız, Sal gecesi eve gideceksiniz. Artık ne zaman, nasıl varırsanız. Ve Çar günü sabah 06:00 da yine hastanede olacaksınız. Per akşamına kadar, aynı durum tekrarlanacak. Bu arada hafta sonu günlerinde de bir ayırım yok, bilesiniz. Yani, Cum sabahı 06:00 da geldikten sonra, Paz sabahına kadar yine oradasınız. Hastanede geçirdiğiniz gecelerde uyuma olanağınız olup olmayacağı belirsizdir. Olanağınız olsa da, 5 asistana 2 yatak olduğu için, ayakta uyumanız gerekecek. Çay isterseniz, ancak hemşireler sizi seviyorsa arada verecekler. İşe nasıl gidip geleceğinizi siz çözeceksiniz. Paranız araba almaya yetmiyorsa yandınız. Öğlenleri yemek saatiniz de yok. Ameliyathanede iseniz, iki ameliyat arası ne zamana denk gelirse, o arada kendi paranızla bir tost ve çay alabilirseniz, iyi. Poliklinikte iseniz, hastalara ve yöneticilere görünmeden kaçmanız gerek, yoksa ya yumruk yersiniz, ya da ihtar alırsınız. Nöbet geceleri akşam yemeğinizi verirler, ama acil ameliyat yoksa, vaktinde yetişebilirseniz. Yoksa yine başınızın çaresine bakarsınız veya hemşire arkadaşlarınız size hasta yemeklerinden artanları saklarlar, onları yersiniz. Sabah kahvaltısı da üç aşağı beş yukarı böyledir, çünkü sizin 06:30 daki vizite yetişmeniz için 06:00 da işiniz başlar, ama kahvaltı 07:30 da yemekhanede verilmektedir. Mecburen sabah vizitlerinin arası veya sonunda ayak üzeri ekmek arası peynir yersiniz. Tabii, yine hemşire kardeşlerinizin şefkati sayesinde.

Kıdemli olduğunuzda nöbetler günaşırıya çıkar. O tempoyla da dalına göre 1-2 yıl geçirdikten sonra, başasistan olursanız eğer, son yılınızda 3 güne bir nöbete geçersiniz. Tempoda bir değişiklik olmaz, çünkü her kademede, bir önceki kademedeki işlere ilaveler gelir. Alt kademelere her iş verilmediğinden, işlerinizi azaltmanız hemen hemen olanaksızdır. Üstelik bütün bu hengamede bir de ders çalışmak, hocaları tatmin etmek, bitirme tezi ve sınavına hazırlanmak gerekmektedir.

Uzman olduğunuzda yaşınız artık en az 28 filandır. Erkekseniz askerlik yapmanız gerekir; gittin, geldin, etti 30. Yönetenler sağlık hizmetlerindeki yetersizliği sizin isteksiz, tembel ve vatan düşmanı olmanıza bağlı olduğunu düşünmüşlerse, ilk akıllarına gelen, 1 veya 2 yıllık mecburi hizmet koymaktır. Gittin, geldin, etti 32. Tabii bu gitmek gelmek o kadar da basit değildir. Gittiğiniz yerde ne doğru dürüst yardımcı sağlık personeli vardır, ne alet, ne edevat. Halk fakir ve maalesef genellikle cahildir. Yaptıklarınızdan memnun olmak yerine, yapamadıklarınızdan dolayı sizi suçlamayı yeğlerler. Hatta, tehdit eder, döverler. Nöbetler, poliklinikteki bakılamaz sayıdaki hasta, orada da eksik olmaz. Düşünün, hangi ruh, hangi beden bu koşullarda ne kadar dayanır?

Hemşire, ebe kardeşlerimizi hiç anlatmayayım; eminim o meleklerin çilesini dinlemek bile insanın aklını yitirmesine neden olabilir. ****** muamelesi görmekten tutun; zorla evlendirmelere; dağ bayır tabanvayla köy köy gezmelere kadar; her türlü macerayı yaşarlar. Onların da çoğu parasız yatılı okudukları için mecburi hizmet kaderleridir. Parasız yatılı demek, aynı zamanda sahipsiz demektir. Çoğu, ailesi okutamadığı için mesleği kurtuluş olarak görmüşlerdir. Bu nedenle, herşeye rağmen hallerine şükrederler.

Ama, ne yazık ki topluma asla yaranamazsınız. Daima her beyaz gömleklinin para içinde yüzdüğünü, İstanbul' daki profesör efendiler gibi günde iki saat çalıştıklarını düşünürler. Ben mezun olduğumda TC nde 75.000 hekim vardı, şimdi herhalde 120.000 olmuştur. O gördükleriniz, topu topu 5-10.000 kişidir.

Önerim, çoğunluğu göz önünde tutarak değerlendirme yapmanızdır. Bugün bir tıbbi alet satıcısı bir hekimin kazandığının en az 2 katını kazanmaktadır. Çok affedersiniz, hasta altı bezi satıcısı bile hekimden çok kazanır.

Bu nedenle, her ne kadar ben para karşılığı sağlık hizmeti düşüncesine karşı olduğum için muayenehane veya özel hastane işlerine bulaşmamışsam da, bulaşanları haksız bulmam mümkün değildir. Bu ülkede herkes ne kadar ve neden para düşkünüyse, onlar da o kadar haklıdır. Kaldı ki, onları buna zorlayan o kadar çok da etken vardır ki, saymakla bitmez. Yukarıda sözünü ettiğim profesörlerin muayenehanesine gidip, 10-15 dakika için 400 YTL vermekte tereddüt etmeyen ve günlerce randevu bekleyip yanına desturla girenler, çilelerini özetlemeye çalıştığım bu fedakar insanları en ufak herhangi bir sorun çıktığında en iyi ihtimalle aşağılamakta, hor görmekte, itip kakmakta ve hatta küfretmekte, dövmekte, öldürmektedirler.

Sözün özü şudur: ne ekerseniz, onu biçersiniz. Maalesef, yöneticilerimiz, ülkemizin sağlık sistemini düzenlerken yol gösterici olarak İstanbul hocaları ve sermaye sahiplerini seçmiştir. Eh, sosyal devletin görevlerini unutup, başarının ölçütü olarak bilimi değil, parayı esas alırsanız, olacağı budur. Kılavuzu karga olanın .... deyip geçelim; olmaz mı?
Old 26-01-2007, 14:03   #32
şenay

 
Varsayılan

Tıp ile uzaktan yakından alakam yok Hukukçu da değilim ailemde bu meslek gruplarından kimse de yok.

Bu tarz mesleki ayrımların yapılması bana çok yanlış geliyor. Her mesleğin kendine göre zorlukların vardır. Ülkemizde her mesleğin rezillleri de vardır vezirleri de ama bunları mesleki sınıflandırma yaparak değerlendirmek kesinliklikle doğru değildir.

Benim kafam bir şeye takıldı. "Parayla dert satın alındığı" belirtilmiş. Öyle tahmin ediyorum ki başınıza satınalmanız yönünde silah dayatılmıyor, tercih hakkınız sözkonusu. Şimdi benim başıma bir iş geldiğinde avukatım benden daha mı çok dert ediyor konuyu ?
Old 26-01-2007, 14:44   #33
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Benim kafam bir şeye takıldı. "Parayla dert satın alındığı" belirtilmiş. Öyle tahmin ediyorum ki başınıza satınalmanız yönünde silah dayatılmıyor, tercih hakkınız sözkonusu. Şimdi benim başıma bir iş geldiğinde avukatım benden daha mı çok dert ediyor konuyu ?


Aslında bir bakıma söyledikleriniz doğru: Kimse silah dayamıyor.

Buna cevabım şu: Ehh artık bir o eksikti, bir de silah dayasınlar!

Avukata iş görüşmesi için gelen neredeyse tüm insanların "hukuki bir sorunu" olduğu kesindir. Bir kaç deliyi ayrık tutuyorum*

Hukuki sorunu olan insan avukatı bir kurtarıcı, bir kahraman olarak görür (ya da görüyor diyelim). Ancak hiç bir avukat kahraman olamaz. Dolayısıyla kahramanlık bekleyen müvekkil ile iş aldım diye sevinen biz avukatların arasında cerayan eden ilişkide en büyük sorun "İşin tanımında" çıkıyor. Kahraman her zaman kahramanlık yapmalıdır, beklenti budur. Bu nedenle gece gündüz, it, köpek fark etmez. Kahraman anında çözer meseleyi.

Oysa gerçek bu değildir. Biz kahraman değiliz. Avukatız. Sınırlarımız belli, yetkimiz, yasal görevimiz belli.

Müvekkile kahraman olmadığımızı anlatmamız da çok zordur. Çünkü anlamak istemez. Kahraman değilim dediğinizde: "Bu avukat yetersiz diye düşünür."

İşte böle bir şey.


* Deli notu: Başıma geldi anlatayım. Yeni avukatım, bürom Şişli'de. İlk yıl gelen yok giden yok. Sinek avlayacağız sinek de yok. Neyse bir yıl boyunca kapımızı çalan (arkadaş dost hariç) bir kaç kişi oldu.Bunları can havliyle dinledim. Adamlar o kadar üzel anlatıyorlar ki, hanlar hamamlar vs... iyi iş gibi. )) çay, kahve.. aman adamı kaçırmayalım derken aradan geçen iki üç saat sonunda söylediği bir kaç saçma (Kibarlık yaptığımı ifade etmeliyim aslında saçmadan da öte...) sözden sonra deli olduklarını anladığımda; ne Orhan gencebay'ın "Bir teselli ver'i ne de bir başkasının Vurun beni öldürün'ü" beni teskin edemedi.
Old 26-01-2007, 15:35   #34
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Ailemde doktor da var, avukat da hakim de.

Bu meslekler iyi yapılmaya çalışıldığında çok meşakkatli sürecleri de beraberinde getiriyor. Ama daha da önemlisi bu meslekler layıkıyla yapılmadığında ortaya çıkan sonuç gerçekten de çirkin oluyor.

Kimin ne kadar para kazandığına ilişkin bir karşılaştırma doktor - avukat arasında yapılamaz,bence. Tıpkı kimin "kahraman" kimin daha önemli olduğuna ilişkin bir tartışma gibi.

Doktorun da avukatın da hakimin de olmamışı can yakar. Hem de çok can yakar. Bu nedenle bu iki meslek hakkında çok fıkralar anlatılır ve bu meslek mensuplarına pek de sıcak bakılmaz. Siz hiç bir evlendirme memurunu kötüleyen bir fıkra duydunuz mu?

Avukat ve doktorun zorlu okul yaşamı ve bitmek bilmeyen bir okuma/öğrenme/değişiklikleri takip etme hali, insanla uğraşma, sonuç almak için mücadele etme gibi benzerlikleri vardır. Bunlar aralarındaki farklardan yola çıkıp "kim kimi döver"i araştırmaktan daha önemli.

Saygılar.
Old 26-01-2007, 15:42   #35
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Hekimbaşı'nun 31.no.lu mesajına katılıyorum. Bu ülkede hekim olmak, avukat olmaktan da zor.

Günü gecesi belli olmayan, nöbeti eksik olmayan doktorların, uzmanlıklarının tescil edilmiş olmasına rağmen aldıkları maaşa da inanmak çok güç.

Bunca kızgınlık nedenimize ve zaman zaman oldukça yorulmamıza, bıkkınlık taşımamıza karşın, bugün iki meslek arasında seçim yap deseler, yine tereddüt etmeksizin avukatlığı seçerdim.


Saygılarımla...
Old 26-01-2007, 16:08   #36
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Doktorun da avukatın da hakimin de olmamışı can yakar. Hem de çok can yakar. Bu nedenle bu iki meslek hakkında çok fıkralar anlatılır ve bu meslek mensuplarına pek de sıcak bakılmaz. Siz hiç bir evlendirme memurunu kötüleyen bir fıkra duydunuz mu?

1) Evlendirme memuruna para verilmediği için çok makbul insanlar olarak kabul edilirler.

2) Evlenirken "ah vahh!" diyenine ben rastlamadım ama avukata, hakime doktora başvuranda bu ahh vahhları çok işittim.

Ben hamlık, pişmişlikle olayın çok ilgili olduğunu sanmıyorum. Hukuki hamlık ayrı, insani hamlık ayrıdır. Öyle insanlar gördüm ki, hukuktan bihaber ama insan ilişkileri öylesine güçlü ki, müvekkili ayrı diğerlerini ayrı idare edip, çok makbul hukukçu muamelesi görmektedirler....

Sorun çok derin ve bir boyutu yok kanısındayım.

Haa bu arada elbette ki hamlığın her türlüsü başlı başına bir felakettir o ayrı konu.

Saygılar.
Old 26-01-2007, 16:35   #37
kılıçkesmez

 
Varsayılan

O işadamının ülkesini bulup, orada avukatlık yapmak lazım.Böyle müvekkiller her yer de bulunmaz.
Old 27-01-2007, 00:56   #38
wunderkınd erdem

 
Varsayılan

evet güzel hikaye ama burda bir öğrenci olarak geleceğim için avukatlık mesleği bitti...çünkü gercekten müvekkilin bütün cefasini avukat cekiyosa neden gidip de avukatlık yapayım
Old 27-01-2007, 20:24   #39
özlem tek

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Dr.CEM Hekimbaşı
Sn.Tek,


Başlığa itiraz etmişsiniz, fakat hangi başlık olduğunu ben algılayamadım. Dolayısıyla, bundan sonra söyleyeceklerim sizin kastettiğiniz konunun dışında kalırsa, kusuruma bakmayın.


sayın Hekimbaşı,
şu an içinde bulunduğumuz başlığa itiraz ettim.bunu da nasıl anlayamadınız ben de bunu anlayamadım.

saygılar,
Old 27-01-2007, 22:18   #40
Av.A.Ş.

 
Varsayılan

Her meslekte bilgi, emek, tecrübe yaratıcılık önemlidir. Ancak uygulamada halk arasında en çok ahkam kesilen avukatlık mesleğidir. Ne yazık ki hiç bilinmeyen de biz avukatların mesleğidir. Bir hukuki sorun karşısında önüne gelen ilgili-ilgisiz bir açıklama yapar, yol gösterir. ancak bunun sonucunun nereye varacağını düşünmez.
Bu açıdan bakıldığında bu fıkranın bizim ülke sınırları içerisinde geçmediğini söyleyebilirim. Çünkü avukata verilen parayı her zaman çok fazla gören ve avukatın ücretine karşı "taş attın da kolun mu yoruldu!" anlayışıyla gören bir zihniyette hukuk pek para etmez.
Old 27-01-2007, 22:36   #41
ferahnaz

 
Varsayılan obaykana itafen:)))fakat bir farkla

Doktor'un biri çok cimri ve zengin adama yakında öleceğini söylemiş .Bunun üzerine malları nasıl olur da öteki tarafa götürürüm diye düşünmüş ve tüm malvarlığını nakde çevirmiş.Bu parayı hiç olmazsa öldükten sonra mezarına koymaları için doktoruna muhasebecisine ve avukatına paylaştırır ve bu konuda söz alır.
Adam öldükten 1 gn sonra üçü mezar başında buluşmuş ve birbirlrine sormuşlar. Doktor ve muhasebeci istemerek de olsa paraları mezara gömdüklerini söylemiş ve Avukata sormuşlar. Avukat da ''rahmetlinin parasını vermezmiyim ona bir çek yazdım bozdurur bozdurur harcar ''
Old 27-01-2007, 23:21   #42
Av.Sefa Çıkan

 
Varsayılan

Birbirleriyle benzerliği olmayan iki farklı mesleği mukayese etmek çok doğru olmasa gerek. Mesleğinizi hakkıyla icra ediyorsanız kutsal bir amaca hizmet ediyorsunuzdur. Meslekleri extrem örneklerle yüceltmek veya karalamak doğru değil. Her meslek kutsaldır ve özeldir. Kapımızın önündeki çöp konteynerlerinin bir gün pas geçilmesi durumunda, aslında varlıklarından o güne kadar haberdar olmadığımız temizlikçi arkadaşların ne kadar önemli bir işe imza attıklarını anlarız. Her mesleğin kendine özgü güçlükleri vardır. Özellikle Türkiye'de mesleğinizi iyi yapıyorsanız ve sizin için para önemliyse büyük paralar kazanırsınız. Burada tek koşul oyunu kuralına göre oynamanız. Çok çalışmanız...
Old 27-01-2007, 23:54   #43
ferahnaz

 
Varsayılan

sayın denizkurdu;
burada biz meslek ayrılıklarını ya da ayırma ile alakalı herhengi yazı yazmıyoruz. Yeri geliyor kendi mesleğimizde eleştiri yapıyoruz yeri geliyor başka mesleklerde burada anlatmak istediğim avukatların meslekleri gereği uyanık oldukları , fıkra gülmek içindir . Bunun altında da alınacak birşeyler olmaması gerek . saygılarımla
Old 28-01-2007, 00:33   #44
avukat zuhal sever

 
Varsayılan

merhaba,
Av.karakaş söylediklerinize katılıyorum iyi bir tespit yapmışsınız..
Günümüzde insanlar bir sağlık sorunuyla karşılastığında varını yoğunu ortaya koyup doktora koşup çare arıyor.Bu çok normal can tatlı sonuçta ve para göze gelmiyor bundanda doktorlar tabiki memnun..fakat bir davası olan kişi bunun tam tersi acaba nekadar ucuza bu davayı kazanabilirim iyi ama masrafsız bir avukat tabiki makbuldür..neden doktora verilen para göze gelmiyor da avukata verilen para göze batıyor?...
Old 28-01-2007, 12:03   #45
romantik avukat

 
Varsayılan avukat

Ben avukatların para aldığına katılmıyorum danışmaya saatlerimizi verip bir lira almıyoruz senelercedavatakip edip azlediliyoruz paramız verilmsin diye .Bir avukat trilyon kazanıyorken 8 avukat 600 ytl ye o avukata amelelik ediyor .amelelik edecek işi bulanda seviniyor artık hiç bir güvencesi kalmadı avukatlığın.
Old 28-01-2007, 15:39   #46
cesur_yürek

 
Varsayılan

Mühendisle öğretmenin icra ettiği meslek birbirinden ne kadar farklıysa doktorla da avukat arasındaki fark okadar farktır Toplum tarafından Tıpla hukuk diğer mesleklere nazaran daha iyi meslekler olduğu düşünüldüğü için bu meslekler mukayese edilmektedir.Burdan yanlış anlaşılmasın her mesleğin kendine göre bir zorluğu vardır tabii.
Old 30-01-2007, 14:45   #47
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Yılmaz (34) ve Sn.Denizkurdu (42) nun yazıları her ne kadar zıtmış gibiyse de, tartışırken gözardı edilen bir konuyu gözümüze sokuyorlar: her ikisi de haklı. Hatta, daha da ileri giderek denebilir ki herkes haklı. Felsefi açıdan bu, herkesin haksız olmasıyla aynı şey.

Elbette bunun nedeni konuya sistematik yaklaşmıyor olmamız. Nasıl olmalı derseniz, bir başlangıç önerim olabilir, sonra isteyen konuyu derinleştirir, geliştirir. Her ne kadar bir yere varılamaz ise de, aydınlatıcı, yararlı bir zihin jimnastiği olur.

Bence, hukuk ve tıp mesleklerinin

Dayandıkları felsefi temeller ve bilimle ilişkileri
Eğitimlerinin özellikleri
Mezunlarının görev, yetki ve sorumlulukları
Uygulama kural ve koşulları (ücretler dahil)
Mensuplarının toplumdaki algılanma biçimi

açılarından benzerlik ve farklarını ele almak gerekir. Şu ana kadar yapılmış olan tartışmalar daha çok uygulama ve algılanma ile ilgili oldu. Biraz daha temele inmekte yarar görüyorum.

FELSEFİ TEMELLER
================
Örneğin, işin içine mühendisleri de katarak bu üç mesleğin felsefi temellerine bir göz atarsak, şunu görürüz:

Hukuk
-----
Hukuk, toplumsal yaşamın modern zamanlarda zorunlu hale getirdiği, insan yapımı bir düzeni hem kurar, hem inceler; ve tümüyle insanlar tarafından değiştirilebilir, geliştirilebilir. Herşey bellidir, belirsiz olan şeyler de kolaylıkla belirli kılınabilir.

Mühendislik
-----------
Öte yandan, mühendislik, doğada olup bitenin anlaşılmasının ardından yine doğada mevcut olan şeyleri, hedefe yönelik en uygun kullanmakla ilgilidir. Mevzuat kapsamına giren yönü hariç, hiçbir unsurunu insan
kurmamıştır. Yani, bütünüyle edilgen bir uygulama alanıdır. Bilinenin dışında birşey yapmadığınız sürece neredeyse asla bilinmezlikle karşılaşmazsınız.

Tıp
---
Halbuki tıp, ne biri, ne de ötekidir. Evet, mühendislikte olduğu üzere birçok şey doğadan öğrenilmektedir, fakat öğrenilenler asla mühendislikteki düzeyde ölçülebilir, tahmin edilebilir nitelikte olamamaktadır; çünkü etken olan fakat bilinmeyen şeyler çok fazladır. Üstelik, öğrenilen şeylerin henüz öğrenilmesi gerekenlere oranı
bile bilinmemektedir. Bu nedenle; oldukça deneyim, biraz sezgi, bazen de iyimser bir bakışla uygulama yönlenmektedir.

Hukuk Bilimi
------------
Bu felsefi temelin gereği olarak, bir hukukçunun birşey keşfetmesi asla söz konusu olamaz. Onu zaten ya bilmekte, ya da bilmemektedir. (Bana göre avukatlık stajı da bu nedenle zorunlu kılınmamalıdır) Eğer bilmiyorsa, öğrenmesi için bir kitabı bulup okumasından başka
bir ihtiyacı yoktur. Hatta, okuması gereken kitaplar aslında yasama tarafından hazırlanan yasalar, yönetmelikler ve yönergelerle yargıtay yorumlarından ibaret olduğundan, çok araması da gerekmez. Buna rağmen
okumamayı seçmesi tamamen kendi bileceği iştir.

Mühendislik Bilimi
------------------
Mühendisler için de benzer bir durum söz konusudur. Çünkü mühendis de birşey keşfetmemektedir. Bilinenleri bilinen biçimde kullanmakla yükümlüdür, o kadar. Tek sorun, hukukçularda olduğu üzere, yeni gelişmeleri izlemekten ibarettir; fakat okunması ve anlaşılması gereken şeylerin çok daha geniş ve belirsiz kaynaklardan gelmeleri bir yana, eğer ihtiyaç duyarsa, kendisi araştırmak, denemek durumunda da kalabilir. Ama bu daima çok ender olacaktır ve tamamen araştırma kuruluşlarında yürütülecektir.

Tıp Bilimi
----------
Hekimler içinse durum biraz farklıdır. Bilinmeyenlerin ne kadar olduğunu bile bilmemekten doğan belirsizlik yüzünden, hemen her girişim başlı başına bir araştırma, deneme niteliği taşır. Hekim, farklılıkları ayırdetme açısından uyanık olmalıdır. Zaten, bilginin gelişmesine, bilinmeyenlerin azalmasına yol açan özenli hekimlerin bu
özellikleri gözden kaçmaz. Hemen literatürde yerlerini alırlar. Ayrıca hekimliğin bir başka farklılığı da, her ne kadar öğrenilen şeyler bir doğa kuralı ise de, bilinmeyen değişkenlerin çokluğu nedeniyle herkese, her zaman ve koşulda uygulanmaları mümkün değildir. Bu nedenle de, her vakayla ayrı ayrı ilgilenerek, ona özgü bir yaklaşım geliştirmek zorunda kalınır. Yani, işi kalıplaştırma yoluna gitmek bir hata olabilir, bu hataya düşülmemelidir. Bu yaklaşımın sadece üniversitelerdeki hekimlere özgü olacağını düşünmek çok yanlış olur.
Nitekim, literatüre geçen Türk hekimlerinin çoğu üniversite dışı görevlerdeydiler. Dolayısıyla, daima okumak ve bilinenin sınırını izlemek hekimin asla vazgeçemeyeceği bir niteliği olmak zorundadır.

Genelleştirmedeki Fark
----------------------
İkinci temel fark, yarar sağlanan kitleyle ilgilidir. Evet, bir aşının geliştirilmesi bütün insanlığa ilişkin bir katkıdır; fakat hekimin temel işi bireyle, sağıltımla ilgilidir. O aşıyı herkese yapmaya kalkışırsanız, bir kısmını öldürebilirsiniz; ki elbette kabul edilemez. Bu nedenle, toplumsal düzeydeki ilgi dahi aslında bireylere yöneliktir. Öte yandan, bilgi hem hukuk, hem mühendislikte anında genelleştirilip tüm topluma teşmil edilebilmektedir.

EĞİTİM FARKLILIKLARI
====================

Hukuk
-----
Gayet doğal olarak, tümüyle insan yapımı olan; ve bilgisi, eğitimi yeterli herkesçe okunup öğrenilebilecek bir uygulama alanı olan hukuktaki eğitim tümüyle teoriktir. Uygulama, sadece kavramayı arttırmak açısından anlam taşır. Olursa iyi olur, fakat olsa da olur, olmasa da.

Mühendislik
-----------
Mühendislikte ise uygulama öğretilenlerin uygulanması için bir örnek oluşturma amacıyla sınırlıdır. Hiçbir inşaat mühendisliği öğrencisinden gökdelen inşa etmesi istenmez; fakat eğitiminin en çok % 3-5 lik bir kısmında uygulama gereklidir. Sadece öğrendikleri havada kalmasın diye.

Tıp
---
Tıptaki eğitim ise usta çırak unsurlarını taşımak zorundadır, başka türlü bilinmeyenlerin etkisini öğrenciye algılatmak mümkün olamaz. Kan kaybı % 50 olan 10 hastadan 3 ü ölür, 4 ü kalıcı hasar görür, kalanı kurtulur. Bunu kitaplar yazabilir; fakat eğitim sırasında
bunların aralarındaki farklar, uygulamada yaşanan zorluklar, çevre koşulları, malzeme, yöntem farklılıklarını öğrencinin gözlemlemesi zorunludur. Bu nedenle, tıp eğitiminin yarısına yakını çıraklıkla geçirilir. Çıraklık yapmadan hekim olmak olanaksızdır. Uzman hekim olmak ise % 90 çıraklıktan ibarettir.

SONSÖZ
======
Diğer konularda konuşursam çok uzayacak. Bu kadarı yeterli bence. Fakat, siz hukukçulara şunu söylemek isterim: sınırlarını tümüyle insanların belirlediği bir ortamda çalışmak büyük bir kolaylıktır; en fazla kendiniz kadar yetkin birileri ile karşı karşıyasınız demektir, asla yaratılanların bilinmezliğiyle değil. Mesleğinizin
kıymetini bilin. 'Şu iğneyi yapsaydım, hasta ölmezdi' diyebilmeyi ne kadar çok isterdim, bilemezsiniz. Benzer biçimde, 'Şu iğneyi yapmasaydım, hasta ölürdü' diyebilmek de mümkün değil. Diyenler var elbette; ama onlar da bizim mesleğimizin şarlatanları.

Saygılarımla,
Old 30-01-2007, 16:35   #48
avk.özlem

 
Varsayılan

Ben de cok begendim gercekten yalnız bir fark daha var genelde onlar bizden daha fazla kazanıyor maalesef
Old 04-02-2007, 16:27   #49
avibrahim

 
Varsayılan doktorluk ile avukatlık arasındaki fark

merhaba zarşirin;

Bence sorun biz avukatlardan kaynaklanıyor;çünkü bizim mesleğimizde bir standart yok her avukat takip edeceği davada farklı vekalet ücreti talep ediyor(özellikle yaşlı avukatlar gençlerden daha az vekalet ücreti istiyor).Durum böyle olunca da insanların kafasında demek ki bu dava bu miktarda ki bir vekalet ücreti ile de takip edilebiliyor düşüncesi oluşuyor.Bu nedenle avukatlık mesleğini icra eden insanlara karşı bir güvensizlik oluşuyor ve insanlar acaba daha da indiremezmiyim düşüncesi ilebasit bir dava için bile 10 belki daha fazla avukatla görüşüyor ve farklı rakamlarla karşılaşıyor.Yine bu durumun oluşumunda danışmanlık ücretinin alınmaması da etkili oluyor.Doktorlukta ise bunun bir standatı var tedavi olacak hasta ne kadar ücret ödeyeceğini az çok biliyor.
Old 05-02-2007, 15:27   #50
Adli Tip

 
Varsayılan

1.Avukatlık bürosu reklam yapamaz,hastane yapar.
2.Her avukat her davaya bakabilir, her dr.her hastalığa akamaz.
3.insanın doğduğu andan öldüğü ana kadar dr'la işi olabilir; ana rahmine düşmesinden itibaren, ölümden sonrasına kadar avukatlık işi olabilir.
4.ikisinin de okulu 6 yıldır,hukuk daha erken de bitirilebilir.
5.birinin önlüğü beyaz diğerinin siyahtır.
6.insan vücudu yıllardır aynıdır, kanunlar hergün değişir, Dr. her yerde her zaman dr.dur, Avukat yenilikleri taklip ettiği müddetce, mevzuatına hakim olduğu yerde avukattır.
7.dr. önce soyar, teşhis koyar, avukat teşhisi koyar sonra soyar
8.genelde aynı kızlara talip olurlar (beni ne dr'lar ne avukatlar istedi de diyen bir jenarasyon vardır )
9.Dr. Hastayı iyileştirisin diye herkes dua eder, avukat müvekkili kurtarsın diye sadece müvekkili dua eder, dr.luk da karşı taraf yoktur
10.seri dava ile bulaşıcı hastalık aynı şey değildir
11. Avukat icra takibi için gelene boşanma davası açmaz, ama dr. kol ağrısı için gelene kalp amaliyatı yapabilir.
12. dr. ilacı yazar, eczacı verir, hasta içer. bu zincir bozlursa sonuç alınmaz. Av. vekaleti alır, herşeyi yapar.
13. avukat kazanılacak davanın ayağına gitmez, dr. iyi olacak hastanınkine gider
14. Avukat güneş giren yere de girmeyen yere de gider
15. dr.a yazılmış binlerce türkü vardır. avukata yazılmış hiç türkü yoktur.
16. mesleğinin icrasından (ya da mesleki hatasından) dolayı mahkemelere düşen dr'ların sayısı, görevinden dolayı hastanelik olan avukatlardan daha azdır.
17. Hasta Dr'un yazısını okuyamaz, müvekkil avukatın yazısını anlayamaz.
18. veeeee en öenmli fark
avukat sabo terlik giymez ...
Old 17-02-2007, 03:54   #51
Mert Evrenkaya

 
Varsayılan

Avukatlar bir davayı ''kazandığında'' dava konusu zaten şahsın hakkıdır.Yine avukat davayı ''kaybettiğinde'' beceriksizdir.Doktor hastayı iyileştirdiğinde yetenekli, kaybettiğindeyse mukadderattır.Bir de avukatlar genelde danışma ücreti almıyorlar fakat her doktora göründüğümüzde bir vize uygulamasına tabii olursunuz.
Old 20-02-2007, 12:10   #52
SNOW

 
Varsayılan

Tabiki her meslek diğerinden farklıdır. Farkları tesbit etmek mesleği yeni seçecek ve hangi mesleği seçeceğine karar verecekler açısından önemli olabilir. Bunun ötesinde herkes kendi mesleğinin sorunları varsa bunu düzeltmek için ne gerekiyorsa onu yapmalı. Öbür türlü ben şunu yapıyorum, ben çok çalışıyorum, sen çok para kazanıyorsun söylemleri anlamsız.
Old 20-02-2007, 13:36   #53
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Snow,

Haklısınız, ama THS ye meslek seçme konumundakiler üye olamıyor maalesef. Yoksa, hukukçularla diğer mesleklerden olanların, örneğin benim, kesişme alanlarındaki olaylara ne kadar farklı açılardan baktığımızı, dolayısıyla da eğitimlerimizin bizleri ne kadar farklı biçimlendirdiğini görme olanakları olurdu.

Şahsen ben bu kadar farklı olabileceğimizi hiç düşünmemiştim. Bugüne dek ne ailemde, ne orta öğretimdeki arkadaşlarım arasında hukukçu olduğunu bildiğim kimse yok; hukukçularla da Allah' a şükür hiç işim olmadı henüz. Farkı burada algılıyorum ve kışkırtıcı derecede ilginç geliyor.

Hukukçuları yeterince tanıdığıma inandıktan sonra, ileride bir gün, bu algıladıklarımı toparlamak niyetindeyim. Elbette sadece benim bakış açımdan ve yazışmalar yoluyla elde edilmiş deneyimlerden ortaya çıkan kadarıyla olacak; ama varsın olsun. Hiç olmamasından iyidir. Biliyorsunuzdur, biri şöyle demiş: uygarlık yazıyla başlar; çünkü yazılmamış hiçbir düşünce biriktirilemez, geliştirilemez, gelecek kuşaklara aktarılamaz, ve onlara yol gösteremez, biçim veremez.

Muhtemelen bu nedenledir ki Hitler' in 'Kavgam' ını bile okuyoruz.

Saygılarımla,
Old 12-03-2007, 06:30   #54
berkan_555

 
Varsayılan

Çok anlamlı bir yazı.Kıssadan hisse diye tam olarak buna diyorlardır heralde.
Saygılarımla!
Old 12-03-2007, 10:52   #55
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Farkı burada algılıyorum ve kışkırtıcı derecede ilginç geliyor.

Hukukçuları yeterince tanıdığıma inandıktan sonra, ileride bir gün, bu algıladıklarımı toparlamak niyetindeyim.


Sayın Hekimbaşı,

Hukukçuların bir prototipi olmaz. Doktorların da olmadığı gibi.

Tüm genellemeler hatalar barındırır (Bu da dahil).

Siz çok daha iyi bilirsiniz; tek bir insanı dahi tanıyıp, anlamak, hele çözümlemek neredeyse imkansızdır. Hal böyleyken, THS topraklarında edineceğiniz izlenimlerden toparlayacaklarınız ne derece doğruluk payı taşıyacaktır, tartışılır. (Ayrıca neden?) Ben cerrahların forumlarına üye olup, bir değil beş sene forumlarda aktif katılımcı olsam, doktorlar hakkında bir prototipe ulaşabileceğimi düşünmem. En fazla yaptıkları meslekle ilgili ucundan kıyısından bilgi edinebilirim, o kadar.

Saygılarımla.
Old 12-03-2007, 11:35   #56
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Bütün hukukçuların özgün bir kalıptan çıktıkları görüşünde değilim elbette. Ama her mesleğin insanlara benimsettiği bir düşünme yordamı, davranış biçimi, kurallar var. Bunu o mesleğin içindekiler sadece içeriden gözleyebilir; bunun anlatılabilirliği yok zaten. Dışarıdan biraz gözlemekleyle de tam anlaşılamıyor. Ancak THS gibi bir ortamda oldukça iyi kavranabilir. Ben birşeyler kavrıyorum örneğin. Sizin hatırınız için kavrayamıyorum diyemem; itiraf ediyorum.

Herhalde daha ne yazacağımı, nasıl yazacağımı ben bile bilmezken, bunun yazılamayacağını söylemiyorsunuz; değil mi? Bu önden sansürü bile aşar, literatüre geçersiniz, karışmam. Yoksa amacınız bu mu?

Saygılarımla,
Old 12-03-2007, 11:44   #57
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Bu önden sansürü bile aşar, literatüre geçersiniz, karışmam. Yoksa amacınız bu mu?

Algılama biçiminiz ilginç. Yazımdan bu sorulara nasıl vardığınızı anlamam zor. Ben de sizin şahsınız nezdinde doktorlar hakkında genel bir yargıya varacak, tüm doktorlar biraz şüpheci, biraz da önyargılıdır diyeceğim, ama yine külliyen yanlış olacak

Sosyolojik gözlemleriniz hem toprağın internet toprağı, hem de insanı kategorize edebilmenin güçlüğü (bana göre imkansızlığı) nedeniyle hatalar barındıracaktır diyorum. Yoksa iyi ya da kötü sonuçlara varacağınıza dair bir endişem yok.

Neyse, kolay gelsin.
Old 12-03-2007, 12:04   #58
Hekimbaşı

 
Varsayılan

Sn.Demirel,

Msg.53 paragraf 3 de zaten veriler ve kapsamın yetersizliğine karşın, sadece yazılmış olmasının bile neden anlamlı olacağını belirtmiştim. Buna karşın Msg.55 i yazmanız halinde benim de Msg.56 paragraf 2 deki biçimde düşünmemden doğal ne olabilir? Ama bu ortadayken siz yine de Msg.57 paragraf 1 dekini söyleyebiliyorsunuz; ki söylediğiniz şey aslında Msg.53 ün 1 ve 2 inci paragraflarında söylediğimin çift taraflı yorumlanabilir hali.

Sözünü ettiğim farkı kanıtlamış olmadık mı sizce? Nedenlerini irdelemek ve yazmaya değmez mi?

Saygılarımla,
Old 15-03-2007, 12:44   #59
tiyerianri

 
Varsayılan

doktorla avukatın elbetteki birçok farkı var ama ben ortak bir noktalarını söylemek istiyorum.İkisi de bazen adamı hasta eder.
Saygılarımla
Old 29-09-2007, 12:19   #60
apple pie

 
Varsayılan

Sözkonusu işadamı Henry Ford'dur. Ve kesinlikle kendisine hak veriyorum. Hasta iyileşemediğinde yada öldüğünde bu tecellidir, dava kaybedildiğinde avukat ya müvekkilini satmış, karşı tarafla anlaşmış, ya işi savsaklamış yada beceriksizdir. Muayenehaneden içeri girdiğinde herkes oraya girmenin bir bedeli olduğunu bilir, avukatlık bürosunda olduğu gibi kısaca bişey danışacaktım diyerek oturduktan sonra çıktığında aklınıza gelen bu adamın kısa anlayışı buysa uzunu sonsuza kadar gider demezsiniz ve çıkarken de vizite ( danışma) ücreti ödemez,hadi size iyi günler diyip çıkar gider. Başı ağrıyan bir hasta gittikten sonra doktorun kafası eğer kendi fiziki durumundan kaynaklanan bir rahatsızlığı yoksa ağrımaz, ama müvekkil yada borçlu yada sırf tabelanızı görüp içeri girmiş ve başlangıçta gerçekten hukuki sorunlarını olduğunu düşündüğünüz biri gittiğinde avukat olarak başınız çok ama çok ağrır.
Belki de bu durum avukatlıkta yapılan işlemlerin insanların gözünde soyut olmasından, ellerinde herhangi bir alet olmaması, yaptıkları işi bir şekil olarak gösterememelerinden kaynaklanıyordur. Bir defasında bir borçlu bana asgari karşı vekalet ücreti için şunu söylemişti;
"Ne yaptın ki; Gürün'den ( kendisinin geldiği ilçe) buraya araba mı sürdün?"
Ben de ona; -ben avukatım şoför değilim ki- dedim, ama sanırım bunu zaten anlamak istemiyordu.
Doktor sadece doktordur ve işini yapar.Evet ama avukat dediğin zaten sadece avukat olmamalıdır. Avukat, alacaklının kendisinin bile yerini bilmediği, hatta senette sadece ismi yazan borçluyu bir dedektif gibi araştırma yaparak bulmalıdır. Savunma sanatlarında usta olmalıdır. Siyah kuşak sahibi olmak tercih sebebidir. Çünkü müvekkil bazen bunu da beklemektedir. Hacizlerde nakliye vasıtalarını, işçileri temin etmek te onun görevidir. Keşiflerde, kimi zaman dizine kadar çamurun içine girmelidir, dikenli tarlaların içinde dolaşabilmelidir, duruşmalarda hakimin karşısında sus pus olmamalıdır, gerektiğinde hakimi azarlamalıdır.(bu kelime ne kadar yanlış olsa da konuşmaları birebir aktarmak adına yazıyorum.Çünkü bunu yapan yada yaptığını söyleyen avukatları metheden çok kişi görmüşümdür.)
Doktor sizi bir kez tedavi yada ameliyat ettiğinde bu referansla, tek sefer verdiğiniz para ile tüm hastalıklarınızı tedavi etmesini, size bilgi vermesini isteyemezsiniz. Ama bir avukatınız varsa ve tek bir davanıza dahi bakıyor olsa; tüm hukuki sorunlarınız, diğer yazılacak dilekçeleriniz için ,bilimum eş, dost ve akraba-i taallukatınızın sorunlarında,resmi kurumlarda karşılaştığınız, aslında hukuku yada avukatı ilgilendirmeyen problemlerde bile gece gündüz, tatil demeden avukat emrinize amade olmalıdır.
Genellikle kimse doktor akrabasına beni ücretsiz ameliyat et demez ama avukata işimi yap der.....vs. vs.
Neticede biz de "sosyalin tıbbını"(eskiden öyle derlerdi şimdi TM oldu ama) bitirdik ama durumumuz farklı)
Ford yaşasaydı da avukatı olma şansına kavuşsaydık.))
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
vade farkı alacağı kckr Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 4 07-11-2006 11:19
Avukat ile doktorun farkı serin Site Lokali 1 05-09-2006 15:33
BK 55 ile BK 100 farkı... burhannew Hukuk Soruları Arşivi 12 16-07-2006 21:50
Vade Farkı - Kur Farkı - İcra Takibi - İtirazın İptali Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 10 03-06-2002 12:08
Av.Vek.Ücretinde Vade Farkı Mı?, Tem.Faizi Mi? terazi Meslektaşların Soruları 3 02-06-2002 01:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08877206 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.