Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Genel Kredi Sözleşmelerinde müteselsil kefilin sorumluluğu

Yanıt
Konu Notu: 3 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-07-2008, 13:10   #1
Av. Yasemen

 
Varsayılan Genel Kredi Sözleşmelerinde müteselsil kefilin sorumluluğu

Genel Kredi Sözleşmelerinde müteselsil kefilin sorumluluğu

Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan müvekkilem, işbu sözleşmeden kaynaklanan 120.000 YTL tutarındaki kredi borcunun tamamı ödenmeden asıl borçlunun yani banka müşterisinin yeniden kredi çekmesi neticesinde sorumlu olduğundan bahisle ilgili banka tarafından icra takibi ile korkutulmaktadır.

İlk GKS ile taahhüt edilen 120.000 YTL ödenmiş ve borç kapanmıştır. 24 ay vade ile alınan bu kredinin 19. taksidi ödenirken, asıl borçlu banka müşterisi bankadan tekrar 100.000 YTL tutarında kredi çekmiştir. İlgili banka müvekkilem kefili arayarak bu 100.000 YTL'den de sorumlu olduğunu, asıl borçluya ulaşamadıklarını bu nedenle de kredinin tamamından sorumlu olduğunu, ödemediği takdirde hakkında icra takibi başlatılacağını bildirmiştir. Bunun üzerine biz de 120.000 YTL lik borcun ödendiğini bu nedenle 100.000 YTL'lik borçtan sorumlu olmadığımız iddiası ile menfi tespit davası açtık. Yakında duruşması olacak. Ancak yaptıgım araştırmalarda durum pek iç açıcı görünmüyor. Yargıtay'ın bu konuda çelişkili kararları var.

Bu konuda elinde yargıtay kararı ya da doktrin görüşü olan arkadasımız var ise tarafıma gönderirse çok memnun olurum.

Şimdiden teşekkür edERİM. İyi Çalışmalar...

Av. Yasemen
Old 04-07-2008, 13:25   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2261
K. 2005/13044
T. 26.12.2005
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Kefil Olunan Borcun Nakdi Kredi ile Kapatılmış Olması ve Ayrıca Borca Karşılık Borçludan İpotek Alınmış Olması Nedeniyle Kefaletin Sona Erdiğinin Tespiti İstemi )
• KEFİLİN SORUMLULUĞU ( Kefil Olunan Kredi Sözleşmesi Sona Erdiğinden Sorumluluğun Ortadan Kalkması-Kefilin İmzasını Taşımayan Yeni Kredi Sözleşmesinden Sorumlu Tutulamaması )
• KEFİLLİĞİN SONA ERMESİ ( Kefil Olunan Kredi Sözleşmesi Sona Erdiğinden ve Yapılan Yeni Kredi Sözleşmelerinde Kefilin İmzası Bulunmadığından Sorumlu Tutulamaması )
• BANKA KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Bankadan Alınan Kredi ile Önceki Kredi Borcu Kapatıldığından Önceki Kredi Borcuna Kefil Olan Davacının Kefilliğinin Sona Ermesi )
• KEFİLLİK HAKLARINDAN FERAGAT ( Davacı Her Ne Kadar Haklarından Feragat Etmiş Olsada Kefil Olunan Borç Kapatıldığından Artık Sorumluluğuna Gidilememesi )
• KEFALET ( Kredi Sözleşmesinde Kefil Olarak Sorumluluğu İleri Sürülen Davacının Sözleşmede İmzası Bulunmadığından Bağlayıcılığının Bulunmaması )
818/m.493,494
2004/m.72
ÖZET : Davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesinde, kefile tanınan haklardan feragat etmesinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.05.01.2001 tarihli 1.750.000 Euro'luk sözleşme diğer sözleşmelerden bağımsız olduğundan ve davacının bu sözleşmede imzası bulunmadığından, anılan sözleşme ile ve bankanın kredi kapama yazısına istinaden eski sözleşmelerin sona erdiğinin tespiti ile dava konusu edilen 19.11.1999, 15.12.1999, 21.4.2000, 26.6.2000 ve 8.11.1999 tarihli kredi sözleşmelerinde davacının kefaletinin sona erdiğinin tesbitine karar verilmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Rüştü Kırmacıoğlu ile davalı vek. Av. Haldun O.Berkin'in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davalı bankanın Antalya Şubesi ile dava dışı kredi borçlusu MBT Turizm Pazarlama San ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan 19.11.1999, 15.12.1999, 21.4.2000, 26.6.2000 ve 8.11.1999 tarihli toplam 420.000.000.000.-TL.'lik ve 70.000. DEM'lik genel kredi sözleşmelerinin davacı Gimsa Gediz İplik Mensucat A.Ş. tarafından müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı, yine davalı bankanın Antalya Şubesi ile kredi borçlusu arasında 5.1.2001 tarihli 1.750.000 Euro'luk Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı davacının bu sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığı konularında ihtilaf bulunmamaktadır.

Davacı vekili, müvekkilinin kefili bulunduğu kredi sözleşmelerinden doğan borcun 5.1.2001 tarihli 1.750.000 Euro'luk nakdi kredi ile kapatıldığını, bankanın bu kredi ile ilgili olarak borçludan ayrıca ipotek aldığını ve ayrıca Mete Bülgün, Evrensel Erdoğan ve Gediz Gimsa Holding A.Ş.'nin kefaletlerini de aldığını, müvekkilinin kefaletinin ortadan kalktığını ve hiçbir sorumluluğu kalmadığını, bankaya gönderilen ihtarnamelerden sonuç alınamadığını belirterek bankaya verilen kefaletin hukuki sebebinin kalmadığının, kefaletin sona erdiği mali ve hukuki hiçbir sorumlulukları bulunmadığının tesbitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının imzaladığı Genel Kredi Sözleşmelerindeki kefaletin süresiz kefalet olduğunu davacının yeni krediler için kefaletinin bulunmadığını bildirir bir ihtar göndermediğini 5.1.2001 tarihli sözleşme ile kullandırılan krediden sonra 18.5.2001 tarihinde gönderdiği ihtarnamede BK.nun 493-494. maddeleri gereği kefaletten beri kalınmasını talep ettiğini oysa kredi sözleşmelerinin 15.2/b maddesinde davacının kendisine kefaletten kurtulma imkanı veren haklarından feragat ettiğini belirterek hukuki mesnedi bulunmayan davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davacının müteselsil kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmelerinin 15/2/b Maddesi ile BK.nun 493 ve 494. maddeleri ile tanınmış haklardan feragat etmesinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığını 5.1.2001 tarihli 1.750.000 Euro'luk sözleşmenin diğer sözleşmelerden bağımsız olduğunu ve davacının bu sözleşmede imzası bulunmadığı, anılan sözleşme ile ve bankanın kredi kapama yazısına istinaden eski sözleşmelerin sona erdiği bu nedenle davanın kabulüne dava konusu edilen 19.11.1999, 15.12.1999, 21.4.2000, 26.6.2000 ve 8.11.1999 tarihli kredi sözleşmelerinde davacının kefaletinin sona erdiğinin tesbitine karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacının davadan önce davalıya gönderdiği ihtarnamelere olumsuz cevap verildiğinden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmasına göre yerel mahkeme kararının oyçokluğuyla ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 450.00.-YTL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 26.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-07-2008, 22:04   #3
Av. Yasemen

 
Varsayılan

Öncelikle teşekkür ederim. Ancak unuttuğum bir ayrıntı var, o da ilk kredinin taksitleri ödenirken (24 ay boyunca ödenecekti) yani 19. taksit ödenmişken banka asıl borçluya yeni bir kredi sözleşmesi imzalatmadan, 5 ay içinde değişik zamanlarda değişik rakamlarda ama toplamda 100.000 YTl'lik kredi kullandırmış. Yni aslında ortada iki tane sözleşme yok, bir sözleşme var ve bu sözleşmeden doğan borç henüz bitmeden asıl borçlu 100.000 YTL daha alıyor bankadan. Tabi bizim kefilin hiçbirşeyden haberi olmuyor.

Okudugm ve sizin de gönderdiğiniz yargıtay kararlarını dogru yorumluyorsam eğer bu davayı sürdürmekte bizim bir hukuki yararımız kalmıyor. Çünkü devam eder ve kaybedersek 100.000 YTL, faizi, tazminatı, temerrür faizi ve masrafları derken bu tutar neredeyse iki katına çıkacak.

Siz bu konuda uzman olduğunuz için sizin fikriniz çok önemli benim için. Sizce bu davayı kazanma ihtimalimiz var mı??

Tekrar tekrar teşekkür ederim..
Old 05-07-2008, 15:49   #4
Av. Murat Safkalp

 
Varsayılan

kefilin sorumlu olduğu miktarın belirli olması kuralı çerçevesinde bir araştırma yapmanızı öneririm
Old 05-07-2008, 16:32   #5
Av. Yasemen

 
Varsayılan

Öncelikle teşekkür ederim. Söylediğiniz konu üzerinde yaptığım araştırmada, bu tip gks'lerin çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu, bu nedenle sözleşmede yazan kredi limiti kadar müşterinin (asıl borçlunun) yeniden sözleşme yapmaksızın kredi kullanabileceği yazılıyor. Doktrinde bu durumun belirlilik ilkesine aykırı olduğu, kefilin durumunu ağırlaştırdığı bu nedenle de sorumluluğunun olmadığı şeklinde, yorumlanması gerektiği söyleniyor. Lakin bir tek Yargıtay kararı yok bu yönde.

Açıkçası hala davaya devam mı etsek yoksa temerrüde düşmeden zaten yüklü olan miktara bir de faiz yükünü eklemeden bir şekilde ödesek mi diye de düşünüyoruz. Yargıtay kararı olmaksızın sadece doktrin görüşlerini göz önüne alırsak daha büyük zarara uğrayacak gibiyiz.

Tekrar teşekkür ederim öneriniz için.
Old 06-07-2008, 00:39   #6
av.arpay

 
Varsayılan

Söylediğiniz gibi GKS'ler çerçeve sözleşmedir.Bu sözleşmeye dayanılarak borçlu ile tekrar sözleşme yapmaya gerek olmaksızın birden çok kredi verilmektedir. Amaç pratikliğe yönelikmiş gibi gözükse de,mabu olarak hazırlanan bu sözleşmeler oldukça fazla sayfadan ibaret olup, okuması bile oldukça zordur. bankalar bildiğim kadarıyla daha çok ticari kredilerde bu yola başvurmaktadırlar. Borçluya bir cari hesap açmakta, kredileri aynı bu hesaptan kullandırmaktadırlar.GKS'leri , bu anlamda borçluyu ve kefilleri her anlamda ağır şartlara tabi tutmaktadırlar.Kefillikten feragat edilemeyeceği hususu bunlardan sadece birisidir.Kefil olan kişi, ilk kredi ödendiğinde kefilliğinin sona erdiğini düşünmektedir.Ama nasıl bir sorumluluğun altına girdiğinin farkında olmamaktadır. 'Kefil, kredi sözleşmesi kurulurken, anılan hükümlerle kendisine kefaletten kurtulma olanağını veren haklarından peşinen feragat edebilir; böyle bir feragat hukuken geçerlidir. Yine, eğer kredi sözleşmesi süresiz olarak düzenlenmiş ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisi varsa, kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olması, tek başına, kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olarak kabul edilemeyeceği için, bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi olarak kabul edilemez. Yeni bir borç ilişkisi kurulmuş olmayacağı için de, kefilin başlangıçtaki feragati, bu yeni kredi açısından da geçerliliğini korur. Eş söyleyişle, kefilin sorumluluğu, yeni kredi açısından da devam eder. Nihayet, kefil, geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra, tek taraflı olarak kefaletini geri alamaz. Kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte, cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması dahi, bu sonuca etkili değildir.' Yukarıda sayın meslektaşımızın eklemiş olduğu HGK kararında da bu durum ortaya konulmaktadır. Kanımca burada araştırmanız gereken husus, cari şekilde işleyen bir hesabın bulunup bulunmadığı ve sonraki kredilerin aynı cari hesaptanmı verildiğidir. Ayrıca ilk kredi ödendiğinden her ihtimale karşı kefilliğin sona erdiğine dair ihtarname göndermeniz iyi olur diye düşünüyorum.İlk sözleşmeyi incelemenizde de fayda var. oldukça zor bir durum... Saygılarımla
Old 07-07-2008, 01:24   #7
Av. Yasemen

 
Varsayılan

Sayın Arpay,

120.000 YTL tutarındaki krediden kaynaklanan borç bittiğinden ötürü kefilliğimizin sona erdiğine dair ilk önce bankadan yazı istedik, lakin banka asıl borçlunun 50.000 YTL'lik yeni bir sözleşme imzaladığını ve arada da cari hesaptan krediler kullandığını bu nedenle kefilliğimizin devam ettiğini ve yazılı bir belge veremeyeceğini beyan etmişti. Bunun üzerine noterden ihtarname gönderdik. İhtarnameye verdikleri cevapta yıllar evvel kefil olunan şirketlere dair kefaletin sona erdiğini ancak bu sözleşmeden ve asıl borçludan ötürü kefilliğimizin devam ettiğini tarihsiz bir yazıyla bildirmişlerdir.

Açmış olduğumuz menfi tespit davasına vermiş oldukları cevap dilekçesinde 50.000 YTl'lik sözleşmeden ötürü bir sorumluluğumuz bulunmadığını kabul etmişler ancak farklı bir cari hesaptan kullandırmış oldukları kredilerden (120.000 YTL'lik ilk sözleşmenin 100.000 YTL'si x no'lu hesaptan kullandırılmış, sonra y no'lu hesap ile 24 ay vadeli taksitli krediye dönüştürülmüş, 19. aya ait taksit ödenirken de aynı sözleşmeye istinaden ve bambaşka bir hesaptan, z no'lu hesaptan asıl borçlu kredi kullanmış) ötürü kefaletimizin devam ettiğini bu nedenle yazılı bir belge veremeyeceklerini beyan etmişlerdir.

Sizin cevabınızdan sonra cari hesap numaralarına bakmayı akıl ettim ve farklı olduklarını gördüm, şimdi bu durumun bizim lehimize sonuc dogurabileceği hususunda yargıtay kararı var mı ona bakacağım.

Çok çok teşekkür ederim, çok farklı bi açıdan bakmamızı sağladığınız için..
Old 08-09-2008, 14:48   #8
Canavar Avukat

 
Varsayılan

Merhaba,
Konuyla ilgili bir soru da ben sormak isterim eger bilen,eden varsa cevaplarsa cok sevinirim.
Kefil olarak imza atan bir kisi kefilligini geri cekebilir mi ? Kefalette yapilan sozlesme sureli ise sure bitmeden kendini kurtarabilir mi ? Aksi halde bu surenin bitmesini beklemek zorunda midir ?
Bu sorum genel kredi sozlesmeleri icin degil hersey icin olabilir, bir bonoya kefil olmak bir kredi sozlesmesine kefil olmak vs vs..

Tesekkurler
Old 16-04-2009, 10:58   #9
av.cemile

 
Varsayılan

Yargıtay kararlarını tamamen "kredi sözleşmesinin süresiz olarak düzenlenmiş olması ve borçlu ile banka arasında cari hesap şeklinde yürüyen bir borç ilişkisinin var olması" üzerine bina etmiştir.
Bence burada borçlu cari hesap şeklinde işleyen kredinin tanımından hareket edilmelidir. Bankaların kredi türleri başka başkadır. Borçlu cari hesapta şu vardır: Kişiye süresiz sözleşme ile örneğin 1 yıllık ve belli oranda faizle 1000 TL kredi tahsis eder.Kişi 1 yıl içerisinde dönem dönem o krediyi kullanır, geri öder, limiti aşmamak kaydı ile dönem dönem faizlerini de ödeyerek mesela Bir iş için 100 TL kullanır, 50 öder, 950 kaldı, 800 kullanır, taksit taksit öder, ödediği oranda limiti kalır yine kullanır vs...buradaki her bir işlem ayrı bir kredi işlemidir aslında ama borçlu cari hesap şeklinde işleyen krediden kullandığı için bir bütün olarak addedilmeketdir. Kredi türü borçlu cari hesap şeklinde işleyen kredi değilse bence bu kararlardan hareket edilemez.
Bu durumda kefil şayet kefaletinden istifa ettiğini Bankaya bildirdi ise ve bildirim tarihinden sonra borçluya yeni bir kredi kullandırıldı ise ve bu kredi önceki kefil olduğu işleme ait borçlu cari hesap şeklinde işleyen kredinin devamı değil ise yeni krediden sorumlu olmamalıdır. Tabi ki istifa tarihinden önceki risklerinden risk bitene kadar sorumluluğu da devam etmektedir.
Old 12-06-2009, 13:06   #10
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Şirkete kredi çekilirken senetlerde imzası bulunan kefilin daha sonra şirket ortaklığından ayrılarak, bu durumun ticaret gazetesinde ilanı kefilliğini sona erdirir mi?
Saygılar...
Old 12-06-2009, 13:18   #11
AV. YUSUF DEVECİ

 
Varsayılan

kefilin sorumluluğu kefil olduğu sözleşme ile sınırlı bankanın bu sözleşme üzerinden başka kredi veya yapılandırma yoluna giderek kredi açması kefili bağlamaz kefil baştaki borçlunun durumunu garanti eder süresiz bir garanti kaynağı değildir. kefile sorulmadan yapılandırmanın bile 24 aylık kredi sözleşmesini sonradan 60 ay uzatmak gibi kefili bağlamaz konuyla ilgili yargıtay kararı araştırmadım ama basit bir kıyasla bu sonuca varabiliriz kredi kartına kefil şahsın daha sonra kredi kartını limitinin yükseltilmesinde sorumlu olmaması,ayrıca limiti belli olmadığından kifiliğin geçersiz olması gibi yargıtay kararları bulmak mümkün..
Old 12-06-2009, 16:07   #12
AV. YUSUF DEVECİ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/9320
K. 1987/5270
T. 14.4.1987
• KEFALET SÖZLEŞMESİ ( Sorumlu Olunacak Miktarın Gösterilmesi )
• KİRAYA KEFALET ( Devam Eden Kira Dönemleri )
• KEFİLİN SORUMLULUĞU ( Kira Parasından )
818/m.484
ÖZET : BK. M. 484 uyarınca kefaletin geçerliliği için yazılı olması ve ayrıca kefilin mesul olacağı belli bir miktarın gösterilmesine bağlı tutulmuştur.

DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu A. vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 14.7.1986 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Takip dayanağı kira sözleşmesi 1.10.1984-31.9.1985 dönemi için düzenlenmiştir. Sözleşmenin 3. maddesi hükmü, kefaletin süresini belirli bir tarihe bağlamamış, her kira döneminin uzatılmasında devam edeceği ve yeni kefil gösterilmesi halinde o kefilin kefaleti yürürlüğe girene kadar sorumluluğu devam edeceği belirtilmiştir.

BK.nun kefaletin şekline ait hükmü gösteren 484. maddesine göre kefaletin geçerliliği için yazılı olması ve ayrıca kefilin mesul olacağı belli bir miktarın iradesine bağlı tutmuştur.

Olayda, böyle bir miktar söz konusu değildir. Hal böyle olunca sorumluluk hududu bir yıllık kira parası tutarı ile sınırlı olmakla, sözleşmenin devam edeceği yeni dönem açısından kefilin sorumluluğundan bahse imkan kalmamıştır.

Merciin, 11-12/1985-1/1986 ayları kira parası bakımından dönem dışı kalmakla kefilin artık sorumlu olmayacağını nazara almadan sonuca gitmesi isabetsizdir.

Asıl borçlu tarafından borcun tamamı, takip tarihinden sonra ödenmiş olmakla sair temyiz itirazları yersizdir.

SONUÇ : Borçlu kefil vekilinin temyiz itirazları yukarda yazılı nedenle yerinde görülmekle merci kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 14.4.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.

yarx
Old 24-05-2010, 09:48   #13
korkmaz86

 
Varsayılan

Sayın Av. Yasemen hanım benimde elimde şu an sizin konuyla aynı bir icra takibi var itiraz ettik, karşı taraf da itirazın iptali davası açtı. Sizin açmış olduğunuz dava hangi aşamada sonuçlandı mı sonuçlandıysa bana yardımcı olabilir misiniz?
teşekkür ederim...
Old 22-06-2010, 16:41   #14
avugur

 
Varsayılan

Açıklayıcı bilgileriniz için çok teşekkürler arkadaşlar..Lakin bendeki durum daha da farklı..Müvekkilimin müteveffa babası 2005 yılında GKS şeklinde bir ticari sözleşmeye kefil oluyor ve kendisi 2007 yılında vefat ediyor..Banka bu GKS'ye istinaden 2009 yılında aynı kişiye yeniden kredi kullandırıyor ve GKS'de 1.kefilin imzasını da alarak 15.000.00 TL kredi veriyor.Ancak hesap tablosunda müvekkilimin babası ölü olduğu için imzası yok doğal olarak.Ancak borçlu şahıs borcunu ödeyemiyor ve mütemerrit oluyor..Ve müteveffa kefil yerine mirasçılarına ve bu arada müvekkile adi takip yapıyor.Böyle bir durumda itiraz etmeyi düşünüyoruz.Ancak bir taraftan da GKS var...Diğer tarafta da ölü bir kefil var..Ben konuyla ilgili bir Yargıtay kararı bulamadım..Yardımcı olacak arkadaşların cevap yazmalarını bekliyorum..
Old 22-06-2010, 20:01   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avugur
Açıklayıcı bilgileriniz için çok teşekkürler arkadaşlar..Lakin bendeki durum daha da farklı..Müvekkilimin müteveffa babası 2005 yılında GKS şeklinde bir ticari sözleşmeye kefil oluyor ve kendisi 2007 yılında vefat ediyor..Banka bu GKS'ye istinaden 2009 yılında aynı kişiye yeniden kredi kullandırıyor ve GKS'de 1.kefilin imzasını da alarak 15.000.00 TL kredi veriyor.Ancak hesap tablosunda müvekkilimin babası ölü olduğu için imzası yok doğal olarak.Ancak borçlu şahıs borcunu ödeyemiyor ve mütemerrit oluyor..Ve müteveffa kefil yerine mirasçılarına ve bu arada müvekkile adi takip yapıyor.Böyle bir durumda itiraz etmeyi düşünüyoruz.Ancak bir taraftan da GKS var...Diğer tarafta da ölü bir kefil var..Ben konuyla ilgili bir Yargıtay kararı bulamadım..Yardımcı olacak arkadaşların cevap yazmalarını bekliyorum..

Sayın meslektaşım,

Her türlü Genel Kredi sözleşmesinde değil ama Cari hesap şeklinde işleyen "Süresiz" Genel Kredi Sözleşmelerinde maalesef, belirli bir tutar için kredi açılır ve kredi kullanılıp, ödendikçe açılan kısım kadar yeni kredi kullanılabilir. Yeni kredilerden de bu tür kredi sözleşmeleri için kefilin sorumluluğu devam eder.

Ancak bu noktada size çok önemli olduğunu düşündüğüm bir Yargıtay kararını göstereceğim. Bu kararda Cari Hesap'ın niteliğine yönelik çok önemli bir tespit var. Karşılıklı alacak-borç ilişkisi yoksa, bir taraf sürekli alacaklı diğer taraf sürekli borçlu konumundaysa, ortada TTK 'da tanımlanan Cari hesap ilişkisinin olamayacağına değinen son derece doğru bir karar! Koyulaştırdığım bölüme dikkat edin lütfen.

Buradan zorlamaya çalışın. Kolay gelsin.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1989/286

K. 1989/493

T. 3.2.1989

• TESPİT DAVASI ( Bankanın Fazla Şekilde Faize Hükmetmesi )

• BANKA HESAPLARI ( Gerek Borçlu Cari Hesabı Gerek Adi Cari Hesap Şeklinde Açılması )

• BORÇLU CARİ HESABI VEYA ADİ CARİ HESAP ( Bu Şekillerde Açılan Banka Hesapları Cari Hesap Tanımına Uymaması )

• CARİ HESAP ( Gerek Borçlu Cari Hesabı Gerek Adi Cari Hesap Şeklinde Açılan Banka Hesapları )

• KREDİ SÖZLEŞMESİ LİMİTİN AŞAN KREDİ ( Sözleşmede Belirlenen Faizin Uygulanması )

6762/m.87

ÖZET : Gerek borçlu cari hesabı ve gerek adi cari hesap şeklinde açılan banka hesapları, ttk.'nundaki cari hesap tanımına uymaz. Kredi sözleşmesi limitini aşan krediye, sözleşmede belirlenen faiz uygulanır.

DAVA : Bilsel Denizcilik Tic. Ltd. Şti. ile T.C. Ziraat Bankası T.A.Ş. Gn. Md. arasında çıkan davadan dolayı İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 3.3.1988 gün ve 118-136 sayılı hükmü onayan Dairenin 8.11.1988 gün ve 3309-6643 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı bankanın, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklanan hesaba, sözleşmeye aykırı olarak yüksek oranda faiz uygulandığını, üçer aylık devreler halinde hesaplanan faizin ana paraya eklenip yeniden faiz yürütüldüğünü, bu nedenle borcun fazla çıkarıldığını ileri sürerek 177.891.810 lira borçlu olmadığının tesbitini ve icra tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili savunmasında, yapılan işlemlerin usul, yasa ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak sözleşmede yasal faizin üzerinde faiz öngörülmüş olmasına göre, TTK.nun 1461. maddesi uyarınca, banka iskonto haddi üzerinden faiz istenebileceği, davalının da tespit ve ilan ettiği temerrüt faizini uyguladığı gerekçesiyle 31.12.1986 tarihi itibariyle davalının faiz ve gider vergisi olarak 344.339.216 lira alacaklı olduğu halde, 347.276.936 lira hesaplandığı anlaşıldığından davacının istenilen miktardan 2.937.720 lira borçlu olmadığının tesbitine, icra takibi yapılmadığından tazminat isteminin reddine dair verilen hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 8.11.1988 tarih ve 88/3309-6643 sayılı kararı ile onanmıştır. Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1 - 17.8.1987 tarihli ilk bilirkişi raporuna karşı davacı vekili tarafından itiraz konusu yapılan hususlar, alınan 30.12.1987 tarihli ek raporda, davalı bankanın, 1.7.1987 tarihinden itibaren uyguladığı % 66 oranında faiz ile banka muamele vergisine davacı bir ay içinde itiraz etmediğinden ve davalının faizli alacağı kesinlik kazandığı belirtilerek bilirkişi kurulunca incelenmemiştir.

Bankanın müşterisine tahsis ettiği kredi hesabı "borçlu cari hesabı" olarak adlandırılır. Müşteri bu hesabı verilen limit içinde krediler için kullanır. Ya hesaptan para çeker, havale ile temlik yapar ya da teminat mektubu, aval, kefalet gibi bankanın itibarına dayanan krediler talep eder. Müşteri hep borçlu durumundadır. Gerek "borçlu cari hesabı" ve gerek "adi cari hesap" ( küçük cari hesap ) şeklinde açılan banka hesaplarında, birincisinde kredi müşterisinin, ikincisinde bankanın alacaklı duruma geçmeleri mümkün olmadığı, bu nedenle TTK.nun 87/1. maddesinde yer alan karşılık unsuru bulunmadığı cihetle TTK.ndaki cari hesap tanımına uymaz. Bu itibarla dava konusu olayda TTK.nun 92. maddesi hükmü uygulanamayacağından, davacı vekilinin bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının incelenmesi gerekir.

2 - Kredi sözleşmesi limitini aşan krediye, sözleşmede belirlenen faiz uygulanır. Ek bilirkişi raporunun 3. bendinde, davalı bankanın alacağının bir bölümünün limit dışı olduğu ve yüksek faize tabi bulunduğu bildirilmişse de yüksek faizden maksadın ne olduğu açıklanmamış ve ilk raporda faizi hesaplama tarzı kontrole olanak verecek biçimde ( limiti aşan miktar veya kredi tutarı-süre-faiz nisbeti ) gösterilmemiştir.

3 - Davacının bir itirazı da 19.12.1984 tarihinden itibaren reeskont faizi yerine iskonto haddi üzerinden faizin hesaplandığına ilişkin bulunmaktadır. İlk bilirkişi raporunda faiz oranları gösterilmiş ise de, bu oranların iskonto haddi mi, yoksa reeskont oranı mı olduğu belirtilmemiştir. Sözleşmenin 30.maddesinde faizinin orta vadeli kredi faiz nisbetinin % 50 fazlası üzerinden hesaplanacağı, faiz oranları yükseldiği takdirde temerrüt faizinin bu oranlara % 50 ilave edilerek ödeneceği kabul edilmiştir. 3095 sayılı kanunun 2/3-4 maddesi hükmüne göre, temerrüt faizinin iskonto haddi üzerinden hesaplanması yanlış olup, reeskont faizi oranı, sözleşmedeki esaslara nazaran bulunacak temerrüt faizi nisbeti üzerinde ise, temerrüt faizinin reeskont faizi üzerinden hesaplanması gerekir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan konular hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususların gözden kaçtığı ve kararın onandığı anlaşılmakla hükmün bozulması icabetmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Daire'nin 8.11.1988 tarih ve 1988/3309-6643 sayılı onama kararının kaldırılırak hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz ilamı,temyiz peşin ve karar düzeltme harçlarının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 3.2.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 23-06-2010, 18:42   #16
avugur

 
Varsayılan

Çok teşekkürler sayın meslektaşım..işime yarayacak bir karar gerçekten...kolay gelsin.
Old 08-03-2011, 11:44   #17
Av.Fatma Karataşlı

 
Varsayılan İlginç bir genel kredi sözleşmesi örneği

Arkadaşlar,
Müvekkil, bir bankanın genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla imza atıyor. Genel kredi sözleşmesi ile ilgili tüm metinde 02.01.2010 tarihli ve 505 sayılı diye açıklamalar mevcut.
Müvekkilim, 02.01.2010 tarihli 505 sayılı genel kredi sözleşmesinin kefilin sorumluluğu bölümünde 400.000.-TL'den ,
yine 02.01.2010 tarih ve 505 sayılı genel kredi sözleşmesi diye geçen ikinci bir metinde ise 700.000.-TL'den sorumlu görünüyor.
Benim sorum;
1-Müvekkilim 400.000.-TL'den mi? (en düşük olan kefalet miktarı)
2-Müvekkilim 700.000.-TL'den mi? (en yüksek olan kefalet miktarı)
3-Yoksa 400.000.-TL+700.000.-TL=1.100.000.-TL 'den mi? sorumludur.
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Old 08-03-2011, 12:10   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Fatma Karataşlı
Arkadaşlar,
Müvekkil, bir bankanın genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla imza atıyor. Genel kredi sözleşmesi ile ilgili tüm metinde 02.01.2010 tarihli ve 505 sayılı diye açıklamalar mevcut.
Müvekkilim, 02.01.2010 tarihli 505 sayılı genel kredi sözleşmesinin kefilin sorumluluğu bölümünde 400.000.-TL'den ,
yine 02.01.2010 tarih ve 505 sayılı genel kredi sözleşmesi diye geçen ikinci bir metinde ise 700.000.-TL'den sorumlu görünüyor.
Benim sorum;
1-Müvekkilim 400.000.-TL'den mi? (en düşük olan kefalet miktarı)
2-Müvekkilim 700.000.-TL'den mi? (en yüksek olan kefalet miktarı)
3-Yoksa 400.000.-TL+700.000.-TL=1.100.000.-TL 'den mi? sorumludur.
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

İki ayrı bağımsız kredi sözleşmesi söz konusu ise, her bir sözleşme bakımından kefalet sorumluluğu ayrı ayrı düşünülmelidir.

Tek bir kredi sözleşmesinde birbiri ile çelişen iki ayrı kefalet tutarı yazılı ise, kefalet tutarının muayyen olması kefaletin geçerliliği bakımından zorunlu olduğundan, gayrı muayyen kefalet tutarı nedeniyle kanaatimce geçersizlik ileri sürülebilir. Çünkü bir sözleşmede birbiri ile çelişen iki ayrı kefalet tutarı yer alıyorsa tutarın muayyen olduğu ileri sürülemez.

Bu itibarla öncelikle her iki metnin üzerinde yer alan "02.01.2010 tarihli 505 sayılı genel kredi sözleşmesi" ni bulup, incelemeniz ve bu kredi sözleşmesi ile diğer iki metni karşılaştırıp, hepsinin tek bir kredi sözleşmesi için verilmiş kefalet olup olmadığını belirlemeniz doğru olur.(Düşüncesindeyim)
Old 08-03-2011, 14:54   #19
TRINITY

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Fatma Karataşlı
Arkadaşlar,
Müvekkil, bir bankanın genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla imza atıyor. Genel kredi sözleşmesi ile ilgili tüm metinde 02.01.2010 tarihli ve 505 sayılı diye açıklamalar mevcut.
Müvekkilim, 02.01.2010 tarihli 505 sayılı genel kredi sözleşmesinin kefilin sorumluluğu bölümünde 400.000.-TL'den ,
yine 02.01.2010 tarih ve 505 sayılı genel kredi sözleşmesi diye geçen ikinci bir metinde ise 700.000.-TL'den sorumlu görünüyor.
Benim sorum;
1-Müvekkilim 400.000.-TL'den mi? (en düşük olan kefalet miktarı)
2-Müvekkilim 700.000.-TL'den mi? (en yüksek olan kefalet miktarı)
3-Yoksa 400.000.-TL+700.000.-TL=1.100.000.-TL 'den mi? sorumludur.
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Sayın Karataşlı,
Genel Kredi Sözleşmelerinde her bir kredi sözleşmesi ilk sözleşmenin devamı niteliğinde olduğundan müvekkiliniz toplam kefalet miktarı yani 400 +700 bin den sorumlu olacaktır.
Saygılarımla...
Old 17-06-2011, 10:56   #20
Av. Ayşenur Gökçe

 
Varsayılan

sayın meslektaşlarım; gks'e kefil olan bir müvekkilim kefaletinden dolayı mağdur durumda. Yukarıda da bahsettiğiniz gibi gksleri cari hesap şeklinde olduğu için asıl borçlu farklı yıllarda 3 kez kredi kullanmış ama müvekkilimin imzaları ilk kredi söz. imzalanırken toplu alındığı için müvekkil sadece ilk söz.ye dayanarak o miktara kefil olduğunu düşünerek hareket etmiştir. Şimdi kendisi rahmetli oldu ve cari hesaptanda yeni krediler kullanıldığı için asıl borçluya ulaşılamadığından dolayı müvekkilin mirasçılarına takip yapılıyor. Daha önceki yıllarda başka avukat arkadaşların açmış oldukları menfi tespit davaları mevcut yalnız ben şuanda ne şekilde hareket etmeliyim. Ticari kredilerde yani gks'lerinde kefaletin süresiz olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım ama genede bir çıkar yol bulmaya çalışıyorum. Bana farklı bakış açıları sunacak meslektaşlarım inş olur????
av. yasemen hanım siz bu davanın sonucunu ne şekilde bitirdiniz merak ediyorum eğer bilgilendirirseniz sevinirim
Old 17-06-2011, 11:20   #21
Av. Yasemen

 
Varsayılan

Ayşenur Hanım, biz davayı sulh yoluyla hallettik devam etmedik davaya. Farklı şekilde açılmış cari hesaplar olduğu takdirde bankalar karşısında çok fazla şansımız olmadığını görmüştüm o zamanki araştırmalarımda. Yargıtay'ın kararları da yeterince tatmin edici değildi davaya devam etmemiz için. Yine o dönem yaptığım araştırmalardan aklımda kaldığı kadarıyla doğmuş ve doğacak tüm borçlar için kefilin sorumlu olduğuna dair matbu ifadelerin belirlilik ilkesine aykırı olacağı nedeniyle kefilin sorumlu olmaması gerektiği yönünde Reisoğlu ve Necip Kocayusufpaşaoğlu'nun görüşleri vardı. Bir de Burak Özen'in kefalet sözleşmesi isimli kitabından yararlanmıştım. Ama dediğim gibi bu savunmalarımızla davayı kazanır mıydık bilemiyorum.
Old 17-06-2011, 13:36   #22
Av. Ayşenur Gökçe

 
Varsayılan

Çok teşekkür ederim yasemen hanım bende araştırmalarıma devam ediyorum ve bankaların kredi genel sözl.lerini matbu şekilde çerçeve söz.me olarak hazırladıklarını ve banka lehine md.lerle dolu bir sözleşme olduğunu gördüm. Müvekkil kefalet şerhine imzasını attığı için şuan durumumuz zor görünsede. Hiç bir sözleşme belirsiz şekilde kurulamaz, buna dair bir çok görüş var yalnızca doktrinsel görüşlerle davayı kazanma şansımız ne derece olası bilemiyorum. Yargıtay kararlarını daha çok araştırmam lazım sanırım.. en azından ödenecek miktarda indirim alabilirim diye düşünüyorum. Ticari kredilerdeki kefilin durumu garantör gibi olduğu için açıkcası insan haklarına gitmeyi düşünmüyo değilim ... tekrar teşekkür ederim iyi çalışmalar....
Old 25-06-2011, 12:07   #23
Av. Ayşenur Gökçe

 
Varsayılan

Ben hala aynı konu üzerinde(yukarıda değindiğim) çalışmaya devam ediyorum fakat lehime olacak bir yargıtay kararına henüz ulaşabilmiş değilim. Sadece iyiniyet kurallarına ve belirlilik ilkesine ters düşüyor somut olay onun dışında destekleyici bir içtihat henüz bulamadım. Lütfen yargıtay kararı elinde olan meslektaşlarım burda bizlerle paylaşabilirller mi ???
Old 18-07-2011, 16:58   #24
adalet için

 
Varsayılan

İşinize yaraması dileğiyle...
YARGITAY HGK. 2002/19-426E. 2002/513K. İçtihat
Davalı kefilin, kredi borçlusunun ödeme gücüne olan güven duygusunu kaybettiği, o nedenle, 19.6.1992 günlü ihtarnameyi göndererek, o tarih itibariyle mevcut borç bakiyesinin kendisine bildirilmesini istediği, ayrıca, tebliğ tarihinden sonra borçluya kullandırılacak kredilerden dolayı sorumluluk kabul etmeyeceğini bildirdiği; davacı bankanın, kendisine 23.6.1992 günü tebliğ edilen bu ihtarnamedeki, kefaletten vazgeçmeye ilişkin söz konusu irade beyanına yönelik herhangi bir cevap vermediği, borç bakiyesini de bildirmediği; böylece, davalı kefilde, ihtarnamesi sayesinde kendisinin kefaletten kurtulduğu yolunda haklı bir kanaat oluşmasına neden olduğu; buna rağmen, borçluya daha sonra yeni bir kredi kullandırdığı görülmektedir.
Somut olayın bu özellikleri gözetildiğinde, davacı bankanın, borçluya açıklanan şekilde yeni bir kredi kullandırmasının iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığının, dolayısıyla, davalı kefilin, sonradan kullandırılan bu nakdi krediden dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığının kabulü zorunludur.
Old 22-11-2017, 16:06   #25
Av.Demir71

 
Varsayılan

Üstat bahsettiğiniz karar malesef karar düzeltme istemi sonucunda HGK 2002/19-866 Esas, 2002/845 Karar, 23/10/2002 Tarihli Kararı ile bozuldu.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kefilin sorumluluğu nur26 Meslektaşların Soruları 3 06-05-2008 14:07
ilamlı icra-borçluların müteselsil sorumluluğu Burak Demirci Meslektaşların Soruları 1 02-08-2007 11:52
kredi kartı borcunda kefilin mirasçılarının sorumluluğu parçalı bulutlu Meslektaşların Soruları 4 28-03-2007 17:23
Tüketici Sözleşmelerinde Genel İşlem Şartlarının İçerik Denetimi Av.Ceylan Pala Karadağ Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 0 25-07-2006 13:37
Mehir Senedinde Kefilin Sorumluluğu hukukçu42 Aile Hukuku Çalışma Grubu 5 21-07-2006 14:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07682204 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.