Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

tanzim tarihi olmayan senedin tahsile verilmesi evrakta sahtecilik sayılır mı?

Yanıt
Old 08-10-2006, 14:11   #1
piedra

 
Varsayılan tanzim tarihi olmayan senedin tahsile verilmesi evrakta sahtecilik sayılır mı?

tanzim tarihi olmayan bi senedin tahsil edilmek üzere menfaat sahibi olmayan bir üçüncü şahısa verilmesi ve senet ödenmeyince senet sahibi adına protesto olması için bu üçüncü şahısın rastgele bir tanzim tarihi atması nasıl bir suç ve ceza teşkil etmektedir?senet alacaklısını zor duruma sokarmı?
Old 08-10-2006, 14:27   #2
Brusk

 
Varsayılan

Konuyu daha net açıklamanızı isteyeceğim kim kime senedi nasıl vermiş örneğin Ahmet mehmete ciromu etmiş yoksa ne şekilde senedin zilliyetliği el değişmiş ve icraya kim koymuş...gibi
Old 08-10-2006, 14:47   #3
piedra

 
Varsayılan

senet protesto edildikten sonra henüz alacaklısına teslim edilmediği için hukuki bir işleme başlanmadı.senet bir bankaya tahsil edilmek üzere verildi ve alırken tanzim tarihi olmadığına dikkat edilmemiş.vadesi geldiğinde ödenmeyincede senet sahibi adına protesto olması için banka personeli bi tanzim tarihi atıp protesto edilmesini sağlamış oldu.
Old 10-10-2006, 01:17   #4
Brusk

 
Varsayılan

Alternatif cevapları olabilecek bir soru ve konu, Şimdi bahsetiğiniz olayda keşide tarihi bulunmayan bir senede sonradan bu hususu ekleyerek yani sonradan senedin tanzim tarihini değiştirmiş olmak, asli unsur olan buhususun eklenmesi ile senedin niteliği bonoya dönüşmekte böyle bir hareket Resmi Evrakta SAhtekarlık sunuçu oluşturur ki çok ağır müeyyidelereni olan bir suç tipidir bu.
Bütün mesele alacaklı kişinin beyananda bitiyor. Alacaklı eğer evet gerçekten ben bu senedi bankaya verdiğimde tanzim tarihi yoktu bankadaki görevli benim yanımda ekledi gibi bir böyenda bulunursa banka görevlisi için sıkıntı yukarıdaki bahsettiğimiz suç tipi olarak karşımıza çıkar. Alacaklı bu konuda senet borçlusundan gelebielcek böyle bir itiraz karşısında bunu inkar ederse, Şöyle ki; hayır efendim biz sonradan bu hususu eklemedik senet tarafıma verildiğinde zaten böyleydi derse. BU durumda Borçlunun yani Keşidecinin bu durumu ispatı ve bundan lehine hukuki bir durum çıkarması mümkün değildir. Kanun bazen ağır sorumluluklar yüklemiştir mesela kimse kanunu bilmediğini iddia edemediği gibi böyle bir yükümlülüğün özel hukuktaki karşılığı ise, Açığa imza atan bunun külfetine katlanır. BÖyle bir durumda konunun aksini ise iddia eden yazılı belge ile ispata mükelleftirki bunlar çok teorik ve derin konular.
Sorunuza tekrar dönersek bütün mesele alacaklının vereceği beyanda çözülür. Hiçbir alacaklının da kendi aleyhine durum geliştirecek bir beyan vereceğini zannetmiyirom. BU mantığa aykırı düşer çünkü
Old 10-10-2006, 12:08   #5
Av_Ece Altunay Önal

 
Varsayılan

Sayın Brusk
Benim elimde de borçlunun sadece adı, adresi, imzası ve meblağı yazan bir senet var.Vade ve tanzim tarihleri yok.Şimdi ben bu senedi asıl alacaklısına doldurtup takibe koyamaz mıyım?.Benim bildiğim kadarıyla sadece imza olması bile yeterliydi, diğer alanlar sonradan doldurulabiliyordu. Borçlu taraf da anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını sadece yazılı delille öne sürebiliyordu.Bulgura giderken evdeki pirinçten olmayalım yani Bu arada senette eski pul olması ve meblağın TL cinsinden olması nedeniyle tanzim tarihini de 2005 olarak düşünmüştüm.
Old 10-10-2006, 19:48   #6
Brusk

 
Varsayılan

Borçlular böyle durumlarda mercie itiraz etmek yerine hemen soluğu savcılıklarda alırlar grekçeleride şudur, Ben bu senedi böyle vermemiştim açık vermiştim üstündeki meblağ yada keşide tarihi sonradan atılmış, yada ben bu senedi ödemiştim alacaklı senedimi geri iade etmeyerek beni tekrar icraya vermiştir şeklinde yakınlamlarda bulunurlar. BU yöndeki yakınmaların genel olarak bir çoğu takipsizlikle sonuçlanır ancak bazende daca açılır dava açılmasına da çok sık tanık olmuşumdur Eski Ceza yasamız TCK 509 Maddeden dava açılır ve işkence başlardı...
Alacaklı için bu bir işkencedir bu çünkü borçlunun bu yöndeki yakınmasının hukuki bir değiri yoktur ve % 40 inkar tazminatı ödeme riski vardır bu sebeple borçlu sadece 5 milyon TL vererek bir dilekçeciye yazdırdığı dilekçe ile adli mercileri harekete geçirerek yıllarca gereksiz yargılamalara sebep olmaktadır. Çünkü Ticaret Kanunu ve İcra ve İflas ve HUMK çok açık senede karşı tüm iddiaların ancak senetle ispatlanması gerektiği şeklinde kesin ve emredici bir düzenleme vardır. Hukuk mahkemeleri buna genel kurala özenle uyarken ceza mahkemeleri için aynı şeyi söylemek mümkün değildir birazda Özel hukuktan uzak kalmış Ceza mahkemeleri bazen bu ilkenin ve yasa maddesinin varlığına rağmen tanık dinlemekte ve hatta bazen yazılı olmayan delillerin varlığına itibar edilerek 765 Sayılı yasanın 347 maddeye göre cezalandırmaktadır. Oysaki bir konunun düzenlemesinin Özel Hukukta ayrı kamu hukukunda ayrı olmasını düşünmek imkansızdır.
Sayın Ecealtunay'ın sorusuna gelince; alacaklının kendisine bırakılmış senet üzerine sonradan keşide tarihi tanzim etmesi bana göre resmi evrakta sahteraklık suçudur. Ancak hiç bir alacaklı burada kendisini ihbar etmeyeceğine işte böyle bir durumda TTK'nun AÇIK BONO hükümleri gereğince borçlunun, senet üzerindeki tanzim tarihinin sonradan yazıldığı şeklindeki iddiasını ancak yazılı belge ile ispatlaması gerektiğinden(HUMK 290 Mad) borçlunu böyle bir iddiasını ispatlaması son derece güçtür. BEnim hukuk anlayışıma veya bilgime göre bir alacaklının kendisinde bulunan ve hamili olduğu senet üzerine sonradan keşide tarihi yazması ceza hukuku ilkelerien göre suçtur.
Old 10-10-2006, 23:08   #7
Av.Nebi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_ecealtunay
Sayın Brusk
Benim elimde de borçlunun sadece adı, adresi, imzası ve meblağı yazan bir senet var.Vade ve tanzim tarihleri yok.Şimdi ben bu senedi asıl alacaklısına doldurtup takibe koyamaz mıyım?.Benim bildiğim kadarıyla sadece imza olması bile yeterliydi, diğer alanlar sonradan doldurulabiliyordu. Borçlu taraf da anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını sadece yazılı delille öne sürebiliyordu.Bulgura giderken evdeki pirinçten olmayalım yani Bu arada senette eski pul olması ve meblağın TL cinsinden olması nedeniyle tanzim tarihini de 2005 olarak düşünmüştüm.

Bahsettiğiniz üzere açık senetler çokca piyasada yagın kullanılan senetler. Bize gelen senetlerde de hep eksikler olmakta (tanzim tarihi, yetkili yer mahkemeleri hususu vs..) bu noktaları müvekkile doldurtmaktayız. Bununla ilgili olarak bir kaç yargıtay kararı okumuştum doldurulabileceğine dair. bulursam eklemeye çalışırım. Saygılar...
Old 11-10-2006, 08:45   #8
betulyalim

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2003/19-135

K. 2003/105

T. 26.2.2003

• İSTİRDAT DAVASI ( Bedelleri Ödenen Senetlerin Alınması İçin Dava Açılması )

• MENFİ TESPİT DAVASI ( Bedelleri Ödenen Senetlerden Dolayı Borçlu Olunmadığı Gerekçesiyle Bu Davanın Açılması )

• BONONUN ASLİ UNSURLARI ( Bunun İçerisinde Tanzim Tarihininde Bulunması )

• TANZİM TARİHİNİN SONRADAN DOLDURULMASI ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması )

• İYİNİYETLİ HAMİL ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması Ama İhdas tarihinin Sonradan Doldurulduğunun İyiniyetli Üçüncü Kişiye Karşı İleri Sürülememesi )

• AÇIK BONO DÜZENLENMESİ ( İhdas Tarihi Yazılmamak Üzere Açık Senet Düzenlenmesinin Mümkün Olması )

• KÖTÜ ÖDEME ( Kötü Ödeyen Bir Daha Ödemesi ve Kötü Ödemesine Dayalı Talepte Bulunamaması )

• TANZİM TARİHİNİN SENET TEDAVÜLE ÇIKARTILDIKTAN SONRA KONULMASI ( Bu Durumda Senedin Geçersiz Olması )

• AÇIĞA İMZA ( Açığa İmza Atılmak Suretiyle Düzenlenen Senetlerin Anlaşmaya Aykırı Olarak Doldurulduğu Kanıtlanmadıkça Geçerli Olması )

• TANIKLA İSPAT ( Senede Bağlı Olan Her Çeşit İddiaya Karşı Def'i Olarak İleri Sürülen ve Senedin Kuvvetini Ortadan Kaldıracak Nitelikte Bulunan Hukuki İşlemlerin Tanıkla İspat Olunamaması )

6762/m.592, 599, 601 620, 642, 688

1086/m.290


ÖZET : Bononun asli unsurları arasında tanzim tarihi de bulunmaktadır, bu tarih yazılmamak suretiyle de açık bono ihdası TTK.nun 592. maddesine göre mümkündür. Böyle olunca, ihdas tarihinin sonradan doldurulduğu iddiası iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez.
DAVA : Senetlerin tanzim tarihleri yazılı değilken davalıya verildiklerini ve davalının sonradan anlaşmaya aykırı şekilde bu tarihleri yazarak icra takiplerine koyduğunu ve ayrıca davalının bu bonoları rehin cirosu ile alırken, tanzim tarihlerinin olmadığını bildiği ve bile bile davacının zararına olarak kötüniyetle devraldığını davacı taraf yazılı delille kanıtlamalıdır.
Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoIuyla; Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesinden verilen 8.5.2002 gün ve E.2002/155,K.2002/264 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 13.11.2002 gün,2002/19-835 Esas,2002/910 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalı banka vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, düzeltilmesi istenilen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı D. İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilışkin bulunduğu 2000/91 esas sayılı birleşen davada, davacı şirketin satın aldığı makinelerin bedeline karşılık olarak B. A.Ş. ne 1997 yılında, 20 Ocak-20 Haziran arası vadeli toplam altı adet her biri 9.000 USD bedelli senet verdiğini, bunlardan dördünün tanzim tarihi taşımaması nedeniyle bono niteliğinde bulunmadığını, borcunu bir an önce ödemek isteyen davacının, senetlerin lehdarı B. A.Ş. nin, erken ödeme halinde 1.500 USD tenzilat yapacağını vaat etmesi üzerine, senetlerin toplam tutarı olan 54.000 USD' yi, 1.500 USD eksiği ile anılan şirkete 30.12.1997 tarihli banka havalesiyle ödediğini, lehdarın senetleri en kısa zamanda iade edeceği şeklindeki sözüne inandığını, ancak bedelleri bu şekilde ödenen senetlerin iade edilmediğini, sonradan, takibe konulduklarını, B. A.Ş. nin 1997 yılında hileli iflasla davacı gibi yüzlerce şirketi dolandırarak piyasadan kaybolduğunu; davalı bankanın, anılan şirkete verdiği kredileri geri alamayınca, bedellerinin lehdarına ödenmiş olduğunu bizzat lehdarın kendisine bildırmesinden dolayı bilmesine rağmen, sanki senetler Şubat veya Mart 1998 tarihinde tanzim edilmişcesine, bir yıl sonra tanzim tarihi atıp bonoya dönüştürmek suretiyle üç ayrı dosyayla icra takibine koyduğunu; davacı ile davalı bankanın 8.12.1998 tarihinde bir araya gelerek, ihtilafı sulhen hallettiklerini, bu çerçevede düzenlenen protokolde, her üç icra takibine konu bono bedellerinin bankaya altı eşit taksitte ödenmesinin, 1998/555 esas sayılı asıl davanın banka aleyhine sonuçlanması halinde ödenen paranın davacı şirkete iade edileceğinin kararlaştırıldığını; anılan asıl dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda, senet bedellerinin vadeden önce lehdara ödendiğinin, senetlere tanzim tarihinin davalı bankaca sonradan atıldığının, davacının bu nedenle senet bedellerini iki defa ödemek zorunda kaldığının saptandığını ileri sürerek, açtığı bu davanın daha önce açılan davalarla birleştirilmesini, senetlerden dolayı borçsuzluğun tespitine, davalı bankaya ödenen 36.000 USD'nin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı İ. Bankası A.Ş. vekili, davaya konu bonoların, lehdar B. A.Ş. tarafından davalı bankaya rehin cirosuyla ciro edildiklerini, vadeleri gelmesine ve protesto edilmelerine rağmen bedellerinin ödenmediğini, o nedenle icra takibine konulduklarını; T.T.K. nun 599 ve 601. maddeleri uyarınca, keşideci davacı şirketin, lehdar şirketle kendisi arasındaki bir ilişkiye dayanan defileri, iyiniyetli hamil durumundaki davalı bankaya karşı ileri süremeyeceğini, lehdara yaptığı ödeme nedeniyle son hamil durumundaki bankaya olan borcundan kurtulamayacağını; bono asıllarını rehin cirosuyla elinde bulunduran ve böylece yetkili hamil olan davalı bankanın, kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığına göre, bunları cirantaya iade etmesinin söz konusu olamayacağını, bonoların, tanzim tarihleri de dahil tüm unsurları tamam olarak bankaya teslim edildiklerini, kaldı ki, TTK.nun 592. maddesi uyarınca, tamamen doldurulmadan bono tanziminin mümkün bulunduğunu, keşideci ile lehdar arasındaki anlaşmaya uygun olması koşuluyla tanzim tarihinin sonradan tamamlanabileceğini, anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının ancak yazılı delille ve lehdara karşı kanıtlanabileceğini, hamilin kötüniyeti kanıtlanmadıkça anlaşmaya aykırı doldurulması olgusunun hamile karşı ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştır.
Yerel mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın Özel Dairece bozulması üzerine kurulan direnme hükmü davalı vekilince temyiz edilmiş; Hukuk Genel Kurulu'nun yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararıyla, direnme hükmü oyçokluğuyla onanmış, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Üzerinde uyuşmazlık bulunmayan maddi olgu şöyledir:
Davacı şirket, birleştirilen 2000/91 esas sayılı davada taraf durumunda bulunmayan B. A.Ş. den satın aldığı makinelerin satış bedeli karşılığında, bu şirkete toplam bedelleri 54.000 USD olan her biri 9.000 USD bedelli altı adet bono vermiş, bonoların lehdarı durumundaki anılan şirket, mevcut kredi borcu nedeniyle bu bonolardan 20.5.1998 vadeli olanını 20.10.1997; 20.1.1998, 20.2.1998, 20.3.1998, 20.4.1998 ve 20.6.1998 vade tarihli diğer bonoları ise 4.7.1997 tarihinde davalı bankaya rehin cirosuyla teslim etmiş; davalı banka, davacıya gönderdiği 31.7.1997 ve 17.11.1997 tarihli ihbarnamelerle, senetlerin kendi elinde olduğunu bildirerek vadelerinde bedellerinin ödenmesini istemiş; bu ihbarlara rağmen, davacı senet borçlusu, senetlerin tümünün bedellerini vadelerinden önce 31.12.1997 tarihinde lehdar durumundaki B. A.Ş. ne ödemiş, daha sonra davalı banka, rehin cirosuyla elinde bulunan ve bedelleri vadesinde kendisine ödenmeyen bu bonolara dayalı olarak, davacı aleyhine icra takipleri yapmış, sonuçta bunların bedeli davacı şirket tarafından davalı bankaya ayrıca ödenmiştir. Uyuşmazlığa konu 2000/91 esas sayılı birleşen dava daki istirdat istemi, bu ödemeye ilişkindir.
Sözü edilen altı adet bonodan, istirdat istemiyle açılıp, birleştirilerek görülen ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın ilişkin bulunduğu davaya konu dört adedinde, tanzim tarihleri, bunların davalı bankaya bordro karşılığında teslim edildikleri tarihlerden sonrasına aittir. Başka bir ifadeyle, bu senetler, tanzim tarihlerinden daha önceki tarihlerde davalı bankanın eline rehin cirosuyla geçmiş bulunmaktadır.
Uyuşmazlığın tam olarak ortaya konulabilmesi için, bu noktada, yerel mahkemenin önceki kararı, bozma gerekçesi, direnme kararı ve bunun temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen kararın içeriği hakkında açıklama yapılması gerekmektedir:
Yerel mahkeme, tanzim tarihlerinin rehin cirosuyla devredildikleri tarihlerden daha sonra olduğu yukarıda açıklanan dört adet bono bedelinin, davalı bankaya yeniden ve haksız şekilde ödendiği iddiasıyla açılan 2000/91 esas sayılı ( birleşen ) davayı; söz konusu senetlerin tanzim tarihlerinden daha önce davalı bankaya teslim edilmiş olmaları karşısında, bunların tanzim tarihleri olmaksızın ve bu nedenle de kambiyo senedi niteliği taşımaksızın davalıya teslim edildiklerinin kabulü gerekeceği, kambiyo senedi niteliği taşımayan senetlerin ciro yoluyla devirlerine hukuken olanak bulunmadığı, sadece alacağın temliki hükümlerine göre devredilebilecekleri, davada böyle bir temlikin varlığının iddia ve ispat olunmadığı gerekçesiyle kabul ederek, davacının istirdat istemini hüküm altına almış; Özel Daire, anılan senetlerin kendi elinde bulunduğu hususunun davacıya ihbar edilmiş olması halinde davacının senet lehdarına değil, hamil durumundaki davalıya ödeme yapması gerektiğine işaret etmek suretiyle, bu bonolar yönünden davalı bankaca davacıya ihbarname gönderilip gönderilmediğinin araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi için hükmü bozmuş; yerel mahkeme önceki gerekçesini tekrar ederek direnme kararı vermiş; davalı vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu, bu direnme kararını, gerekçesini kuvvetlendirerek oyçokluğuyla onamıştır.
Özel Daire bozma ilamında değinilenin aksine, davalı bankanın söz konusu dört senedin kendi elinde bulunduğu ve bedellerinin kendisine ödenmesi gerektiği konusunda davacıya vade tarihlerinden önce ihbarnameler gönderip tebliğ ettirmiş olduğu, dosya kapsamıyla sabittir. Bu nedenle, bozma kararındaki, bu hususun araştırılması gereğine işaret eden gerekçede isabet görülme miştir.
Bu ihbarnamelerin tebliğine rağmen, davacı borçlu şirketin, senet lehdarı durumundaki B. A.Ş. ne, tebliğden daha sonra ödeme yaptığı hususu da çekişmesizdir. Eş söyleyişle, davacı şirket, borçlusu olduğu senetlerin davalı ban kaya ciro edildiklerini vade tarihlerinden önce kendisine tebliğ edilen ihbarnamelerle öğrenmesine rağmen, ciro yoluyla hamil sıfatını kazanan davalı yerine, bunları davalıya ciro eden lehdara ödeme yapmış, senet asıllarını da geri almamıştır.
Öte yandan, anılan dört adet senedin tanzim tarihi taşımaması nedeniyle bono vasfında olduğunu eldeki davada ileri süren davacının, lehdara yaptığı söz konusu ödeme sırasında, ona karşı böyle bir defi ileri sürmemiş olduğu da çekişmesizdir.
Bilindiği üzere, kötü ödeyen, bir daha öder ve kötü ödemesine dayalı talepte bulunamaz.
Somut olayda, davacının değinilen ödemesinin kötü ödeme olup olmadığı belirlenmelidir.
Bunun için de, gerek yerel mahkemenin ve gerekse onun onayan Hukuk Genel Kurulu kararındaki gerekçenin isabeti değerlendirilmelidir. Her iki karar, yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığa konu dört adet bononun vade tarihlerinin, davalıya teslim tarihlerinden daha önce olması karşısında, bankaya teslim edildikleri anda tanzim tarihi taşımadıklarının ve o nedenle de kambiyo senedi niteliğinde bulunmadıklarının kabulü gerekeceği düşüncesine dayalıdır.
Bilindiği gibi bono keşidecisi, o bononun asli borçlusu olarak sorumlu olup, vadede bizzat ödeme taahhüdü altına girer. ( TTK. 688/2 ) Bononun, vadesinde ve TTK. nun 620. maddesinde gösterilen süre içinde ibraz edilmesi ve ödenmemesi halinde ise, tanzim edene karşı protesto düzenlenmesi gerekir. Aksi takdirde hamil, cirantalara karşı başvurma hakkını kaybeder. Bu halde bile bonoyu tanzim eden asıl borçlu sıfatıyla borçlu kalmakta devam eder. ( TTK 642/1 ve 2 )
Somut olayda hamil banka bu yasal işlemleri yapmış, ihbarname göndermiş, protesto tanzim edilmiş, bu belgelere bono fotokopisi eklendiği halde bu aşamada senette tanzim tarihi olmadığı iddiası borçlu davacı tarafından ileri sürülmemiştir.
Gerçekten de, senede ( bonoya ) tanzim tarihinin tedavüle çıkarıldıktan sonra konduğu ispat edilirse senet ( bono ) geçersiz olur. Burada ispat külfeti borçluya düşer. ( Y.H.G.K 11.12.1968 gün E:1968/İİD 416 K:824, TD 18.5.1971 gün E:1971/1345 K:4009 Türk İçtihatları Külliyatı C.IV n.1345 s.142 ve 247,Bak. Kıymetli Evrak Hukuku Prof. Dr. Fırat Oztan 2. Basım s.508 dip not 47 )
Borçlunun, bonodaki tanzim tarihinin, onun tedavüle çıkarılmasından sonra konulduğunu ne şekilde ispat edeceği konusuna gelince:
Yargıtay'ın kararlılık kazanan uygulamasına ve öğretiye göre TTK. 592. maddesi uyarınca, açığa imza atılmak suretiyle tanzim olunan senet, anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu ispat edilmedikçe geçerli sayılır. Diğer taraftan HUMK. nun 290. maddesi hükmünce, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def 'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Nitekim uygulamada, bonoda tanzim tarihinin tedavüle çıkarılırken doldurulabileceği kabul edilmiş ve bu hususun iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği benimsenmiştir.
Senedin tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmaması hali, TTK. nun 592 maddesinde kabul edilmiştir. Kanun koyucu, tanzimi sırasında senedin asli unsurlarından, bir kısmı yazılmayarak, bunların yapılan anlaşmaya göre sonradan doldurulmasının mümkün olacağını kabul etmiştir. Asli unsurlar arasında tanzim tarihi de bulunduğundan, bu tarih yazılmamak suretiyle de açık bono ihdası TTK.nun 592. maddesine göre mümkündür. Böyle olunca, ihdas tarihinin sonradan ( velev anlaşmaya aykırı olarak ) doldurulduğu iddiası iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 21.9.1971 gün E:71/3944 K:71/5577 sayılı kararı. )
"Açığa imza atılmak suretiyle düzenlenen senetler anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu kanıtlanmadıkça geçerlidir. Senedin hüküm ve gücünü ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler HUMK. nun 290. maddesi hükmünce şahitle kanıtlanamaz." ( Y.19. Hukuk Dairesi'nin 17.12.1993 gün E:92/11886 K:93/8720 sayılı kararı ).
Yukarıdaki ilkeler istikrarlı bir şekilde Yargıtay tarafından uygulanmaktadır. Hatta, ceza yargılamasında da, imzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanunu'nun 509. maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında, sanığa yüklenen bu eylemin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispat edilemeyeceğine karar verilmiştir ( Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulu'nun 24.3.1989 gün E: 1988/1 K: 1989/2 Içtihadı ).
Bu ilkeler, öğreti tarafından da aynen benimsenmiştir ( Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, cilt :2 s: 2199, 2410-2423; Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu Türk Ticaret Kanunu ve ilgili Mevzuat, 5. Basım S:351 ve orada yazılı Hukuk Genel Kurulu ve Daire İçtihatları ).
Somut olayda, davalı banka iyiniyetli olduğunu, bu bonoların rehin cirosu ile kendisine verilirken tanzim tarihinin yazılı bulunduğunu savunmuş; davacı ise, bunların kendisi tarafından tanzimi sırasında tanzim tarihi konulmadan B. A.Ş.'ne verildiğini, bu şirketin rehin cirosu ile bonoları davalı bankaya verirken tanzim tarihlerinin olmadığını, tedavüle çıkarılırken davalı banka tarafından tanzim tarihinin atıldığını iddia etmiştir.
Tekrar belirtilmelidir ki, bu bonoların davacıya ibrazında, protesto edildiğinde ve icra takibine konulduğunda TTK.nun 688. maddesinde yazılı tüm unsurları taşıdığı uyuşmazlık konusu değildir.
Maddi olgunun açıklanan bu içeriği, konuya ilişkin yasal düzenlemeler ve istikrarlı Yargıtay uygulaması karşısında; birleştirilen 2000/91 esas sayılı davaya konu dört adet bononun, salt tanzim tarihlerinin davalı Bankaya veriliş tarihlerinden daha sonrasına ait bulunmasından hareketle, bunların tanzim tarihleri yazılı olmaksızın ve bu nedenle de bono niteliği taşımaksızın davalıya verildiklerinin kabulüne hukuken olanak yoktur. Varsayım yoluyla, böyle bir sonuca ulaşılamaz.
Davalı Banka, kendisine teslim sırasında bu unsurun tamam olduğunu savunduğuna ve davacının iddiası da bunun tam tersi yönde olduğuna göre; anılan senetlerin tanzim tarihleri yazılı değilken davalıya verildiklerini ve davalının sonradan anlaşmaya aykırı şekilde bu tarihleri yazarak icra takiplerine koyduğunu, davacı taraf yazılı delille kanıtlamalıdır. Oysa, davacı bu iddiasını kanıtlayamamıştır.
Nihayet, davalı bankanın bu bonoları rehin cirosu ile alırken, tanzim tarihlerinin olmadığını bildiği ve bile bile davacının zararına olarak kötüniyetle devraldığı yolunda herhangi bir delil de bulunmamaktadır.
Bu durumda, yerel mahkemece, sonucu itibariyle aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararının bu gerekçeyle bozulması gerekirken, temyiz incelemesi sırasında yanılgı sonucunda onanmış olduğu yeniden yapılan inceleme sonucunda anlaşılmakla, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, onama kararının kaldırılmasına ve direnme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı banka vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.11.2002 gün ve 2002/19-835-910 sayılı onama kararının kaldırılmasına; yerel mahkeme direnme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle davalı banka yararına BOZULMASINA,istek halinde peşin harcın geri verilmesine 26.2.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi. yarx
Old 11-10-2006, 08:47   #9
betulyalim

 
Varsayılan

kusura bakmayın.eksik çıkmış.metinde boş olan yerlerde tanzim tarihi yazmakta.o şekilde okursanız sevinirim.
Old 11-10-2006, 10:47   #10
Brusk

 
Varsayılan

SAyın Betülyalim'e temin ettiği içtihat için teşekkür ederiz Gerçekten Konunun Özel hukuk uyuşmazlıklarında çözümü yargıtay içtihadında belirtildiği gibidir. Ancak Ceza yargılamasında ise durumun aynı şekilde işlediğini göremiyoruz bazen mahkemeler bu gibi içtihatların varlığına rağmen tanık dinlemekte ve hatta hayatım boyunca unutamayacağım bir dosyada savcılık makamı her duruşmada ayrı ayrı olmak üzere verdiği mütalasında sanığın cezalandırılmasını istemişti neyseki son celseye çıkan savcımız savunmamıza itibar edip dosyayı ve sunulan içtihatları dikkatice incelediğinde mütalayı deiştirmişti ancak geride gereksiz tam 2-3yıl kadar bir süre devam eden davaamız beraat ile sonuçlanmıştı.
Old 11-10-2006, 15:45   #12
*sinequanon*

 
Varsayılan açık bono-eksik bono

Bu durumda bono açık bono mu eksik bono mu sorgulamak lazım.Eğer aksine bir anlaşma yoksa bu şekilde zorunlu unsurları eksik olan bono açık bono sayılır.Eksik bonoda ise kişiler arasında bir anlaşma vardır ve bono bu anlaşmaya istinaden verilmiştir.Dolayısıyla eksik olan yönler sadece anlaşmaya uygun olarak doldurulabilir.Yani bonoda zorunlu unsurların sonradan ve aradaki anlaşmaya aykırı bir biçimde doldurulduğu ispatlanmalı.Bono bu konuda poliçe hükümlerine atıf yapar.Arada başkaca bir anlaşma olmadıkça bono açık bonodur ve sadece imzanın olması yeterlidir.Diğer unsurlar doldurulabilir ki uygulamada çokca yapıyoruz bu işlemi.

Saygılar...
Old 31-03-2010, 12:36   #13
Ahmet KURNAZ

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Yaptığınız yorumlar karşısında bir nebze bilgilendik Ama benim başımda değişik bir durum var.Bir takip sonrası alacaklı borçlu müvekkilin yaptığı bir tasarrufun iptali için dava açtı ve mahkeme temel borç ilişkisinin aydınlanması için alacaklının getirdiği tanıkları dinledi. Tanıklardan bir tanesi (alacaklı tanığı) "bonoyu kendisinin düzenlediğini ama tanzim tarihini boş bıraktığını ve tanzim tarihinin sonradan atıldığını mahkeme huzurunda betan etti. Bu durumda biz tanzim tarihinin sonradan atıldığı yönünde bir savunma yaparsak,bonoyu düzenleyen tanığın beyanı bizim iddiamıza delil olur mu. Biz bu durumu takibin kesinleşme sürecinde bilmiyorduk,bu duruma dayanarak takibin geçersizliğini iddia edebilirmiyiz...
Old 21-11-2010, 23:27   #14
ismailduygulu

 
Varsayılan

Bu durumda tanığın beyanına itiraz etmeyen alacaklı tarf, resmi merci huzurunda kendi aleyhine delil olustumus olur ve bu beyan TMK m.7, HUMK m.295/1 uyarınca aksi sabit oluncaya kadar kat'i delil haline gelir ve buna dayanarak, kambiyo vasfı tasimayan belgeye dayalı takibin iptali Davasi ikame olunabilir. Açacağınız dava alacaklı aleyhine sonuçlanırsa eğer, onun da Temel iliskiye dayalı genel hükümler dahilinde alacak Davasi açma Hakki ayrıca vardır. Ama bu hale göre alacak henüz hüküm altına alınmamış ve icra takibi de iptal olacağından, bu icra takibine dayalı alınmış aciz belgesi kendiliğinden hukumduz kalacağından davanın Temel şartları ve tasarrufun iptali Davasi şartları ortadan kalkmış olacaktır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik Muayenesi-Resmi Evrakta Sahtecilik Uluc13 Hukuk Soruları Arşivi 12 20-01-2007 17:39
Değerli Evrakta Sahtecilik dilekguvenol Hukuk Soruları Arşivi 3 12-11-2006 14:40
Resmi evrakta sahtecilik taze mezun yalçın Meslektaşların Soruları 4 11-11-2006 15:13
tanzim tarihi olmayan senet Desarac Meslektaşların Soruları 3 21-03-2006 16:15
Resmi Evrakta Sahtecilik Mi Yoksa Vergi Kaçakçılığı Mı? Desarac Meslektaşların Soruları 3 06-03-2005 16:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07865310 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.