Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Diplomatik Temsilcilerin Yargı Dokunulmazlığı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-06-2004, 17:15   #1
buketoz

 
Varsayılan Diplomatik Temsilcilerin Yargı Dokunulmazlığı

Müvekkilim Suudi Arabistan Büyükelçiliğinde çalışan bir diplomatik temsilciye evini kiralıyor. Ancak bu şahıs eve çok büyük hasarlar vererek kontrat bitim tarihinden önce evi tahliye ediyor.
Bu durum üzerine evde hasar tespiti yaptırdım ve ödenmeyen kiraları da ekleyerek alacak davası açtım.
Ancak başka bir meslektaşım da aynı konuyla ilgili icra takibi yaptığını ancak icra hakimliğinin bu konuda yargı muafiyeti olduğunu kabul ettiğini ben davayı kazansam dahi hacze gidemeyeceğimi iddia ediyor.
Özel hukuka ilişkin olarak diplomatik temsilcilere yargı muafiyeti tanınmamasına güvenerek davamı açtım ancak şimdi aynı sorunlarla karşı karşıya kalır mıyım diye düşünmeye başladım.
Diplomatik temsilcilere tanınan yargı muafiyeti sadece ülkelerini temsil etmeleri aşamalarında yani görevleri ile ilgili olarak kendilerine tanınır diye biliyorum. Yanılıyor muyum?
Bu konuda görüşlerinizi bildirirseniz ve bu konu ile ilgili elinizde Yargıtay kararı varsa buraya yazarsanız sevinirim.
Saygılarımla
Old 04-06-2004, 09:03   #2
ali

 
Varsayılan

Aşağıda bulduğum birkaç karar var. Umarım işinize yararlar.


T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/5620
K. 1993/10875
T. 14.10.1993
• HİZMET TESBİTİ TALEBİ ( Büyükelçilikteki Çalışmanın )
• YARGI BAĞIŞIKLIĞI ( Yabancı Devlete Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Uyuşmazlıklarda )
• ÖZEL HUKUK ALANINDA YARGI ( Büyükelçilikteki Hizmetin Tesbiti Talebi )
• BÜYÜKELÇİLİKTEKİ HİZMETİN TESBİTİ TALEBİ ( Özel Hukuk Alanında Yargı )
2675/m.33
Viyana Söz. ( 18.4.1961 Ta. ) m. 31
ÖZET : Türkiye'nin taraf olduğu Diplomatik ilişkiler Hakkındaki Sözleşmeler'de, yabancı diplomatik ajanlara; cezai, idari ve medeni yargıdan bağışıklık hakkı getirilse bile; "elçilikte, sigortalı işçi olarak çalıştığının tesbiti davasında" olduğu gibi yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınamaz.

DAVA : Davacı, 1.1.1944-30.9.1984 tarihleri arasında davalı elçilikte sigortalı işçi olarak çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakim tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

KARAR : Davacı, davalı Danimarka Kraliyeti Büyükelçiliği işyerinde 1.1.1944-30.9.1984 tarihleri arasında sigortasız geçen hizmetlerin tesbitini istemiş, ancak, mahkemece, Türkiye'nin de taraf olduğu Viyana Sözleşmesi'nin 31. maddesindeki dava bağışıklığından söz ederek, davanın reddine karar vermişse de, Türkiye ve Danimarka'nın taraf oldukları 18.4.1961 tarihli Diplomatik ilişkiler Hakkıdaki Viyana Sözleşmesi'ne Türkiye, 24 Aralık 1984 tarih ve 18615 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandığı şekliyle bu tarihte taraf olmuştur. Bu sözleşmenin 31. maddesinin 1. fıkrasında; diplomatik ajanın, kabul eden devletin cezai, medeni ve idari yargısından bağışık olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, bu hususta bir tartışma sözkonusu değildir. Ancak, sözleşmenin olayımızda uygulama yeri tartışmalıdır. Davalı Danimarka Kraliyeti Büyükelçiliği, Danimarka Kraliyeti'nin ( Devleti'nin ) Türkiye temsilcisidir. Diğer bir ifade ile Danimarka Kraliyeti'ni Türkiye de temsil etmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'deki sorumluluğu Danimarka Kraliyeti'nin sorumluluğu ile eşdeğerdedir. Davacı ise, sözleşmenin 31. maddesinin 1. fıkrasının aksine diplomatik ajanın şahsi işinde değil, Danimarka Kraliyeti'ni temsil eden elçilikte, daha açık bir ifade ile davacı, Danimarka Kraliyeti'nde ( Devlette ) çalışmıştır. Durum böyle olunca da, burada sözleşmenin 31. maddesinden söz etmek mümkün değildir Kaldı ki, diğer taraftan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 2675 sayılı Yasanın 33. maddesi ile; "yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir" hükmü getirilmiştir.

Demek oluyorki, olayımızda davalı Elçiliğin savunmasına ve Sözleşmenin 31. maddesine itibar edilemez. Aksi düşünüldüğü takdirde yabancı devlet elçiliklerinde çalışan Türk uyrukluların hiçbir hak arama imkanı ve müracaat edecek bir merci ve makam kalmayacaktır. Bu da insan haklarına, hukuka ve mevzuata ters düşecektir. Bu görüş ve düşünce Yargıtay'ca da benimsenmiştir. Uygulama da bu biçimde şekillenmiştir.

Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın reddi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemece yapılacak iş, davanın esasına girip tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra varılacak sonuç uyarınca hüküm kurmaktan ibarettir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), 14.10.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 1989/3896
K. 1989/6648
T. 16.11.1989
• ALACAK DAVASI ( Yabancı Konsolosa Kiralanan Taşınmaza Yapılan Hor Kullanma )
• YABANCI KONSOLOS ALEYHİNE AÇILAN DAVA ( Yargı Muafiyetinin Söz Konusu Olmaması )
• YARGI MUAFİYETİNİN SÖZKONUSU OLMAMASI ( Yabancı Devletle Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Hukuki Uyuşmazlıklar )
• TEBLİGAT ( Yabancı Devletle Özel Hukuk İlişkilerinden Doğan Hukuki Uyuşmazlıklar da Yabancı Devletin Diplomatik Temsilcisine Karşı )
2675/m.23
ÖZET : Yabancı devletle özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda, yargı muafiyeti tanınmaz. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcisine tebligat yapılabilir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı; iki dairesini ABD. Konsolosluğu'na kiraladığını, ödenmeyen telefon faturaları ile hor kullanma karşılığı 3.029.280 liranın ödetilmesini istemiştir.

Davalı; milletlerarası hukuk ve Viyana Anlaşması'na göre, bir devletin başka bir devlet tarafından yargılanmayacağını öne sürerek davalıya husumet düşmeyeceğini savunmuştur.

Mahkemece; bir devletin, bir başka devlet tarafından yargılanmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

İddia ve savunmadan anlaşıldığı üzere kira sözleşmesi davacı ile ABD. Konsolosluğu arasında kurulmuştur. Konsolosluk, ABD.'ni temsil ettiğinden olayda kira ilişkisi davacı ile ABD. arasındadır. 23.11.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 23. maddesi gereğince, yabancı devletle özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz. Aynı maddenin 2. fıkrasında da, bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcisine tebligat yapılabileceği öngörülmüştür. Olayda dayanılan kira sözleşmesi hususi hukuk işlemidir. Davacı bu sözleşmeye aykırı davranıştan doğan hor kullanma tazminatı ve telefon kullanmadan doğan alacağını istemiştir. Olayın taraflar arasındaki niteliğine göre, davalı devletin olayda yargı muafiyeti bulunmamaktadır. O halde iddia ve savunma çerçevesinde işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır ve bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), istek olursa peşin harcın iadesine, 16.11.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1991/6-299
K. 1991/406
T. 18.9.1991
• YARGI MUAFİYETİ ( Yabancı devletin )
• YABANCI DEVLETİN YARGI MUAFİYETİ
• TAHLİYE ( Yabancı konsolosluğun )
2675/m.33
ÖZET : Yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafıyeti tanınmaz ve bu gibi uyuynazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir.

Yabancı devletler, hakimiyet - egemenlik- tasarrufları bakımından yerel yargıdan muaf tutulmuştur. Bu itibarla kabul edilmiş olan muafiyet, diplomatik temsilcilerle ilgili olup, temsil ettikleri devlet aleyhine açılan davalar için değildir.

DAVA ve KARAR: Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 4. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.4.1989 gün ve 1988/48-1989-367 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;

Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.7.1990 gün ve 8294-9896 sayılı ilâmı:

( ... Davacı, davalı Lübnan Büyükelçiliği aleyhine açtığı işbu dava ile davalının kirası altında bulunan bu taşınmazın tahliyesini istemiştir.

Davalı Lübnan Devletini temsilen Lübnan Büyükelçiliğine çıkan davetiyenin Adalet Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığınca, muhatap Büyükelçiliğe diplomatik yoldan duyuru şeklinde iletilrniş olduğu Dış İşleri Bakanlığı'nın davacı vekiline verdiği 28.2.1989 gün ve, 610-1080 sayılı cevabı yazıdan anlaşılmıştır. Mahkeme bunun üzerine davalı Büyükelçiliğinin Konsolosluk ikametgahı olarak kullandığı yerin yargı muatiyeti içinde kaldığını kabul ederek davayı reddetmiştir. Bu karar 26.12.1989 tarih 17701- 19727 sayılı kârarı ile onanmıştır.

Burada uyuşmazlık konusu T.C. Mahkemelerinin yargı hakkı yetkisi ile ilgilidir. Bilindiği üzere Türk Mahkemeleri T.C.nin Coğrafi sınırlan içerisinde prensip itibariyle yerli yabancı bütün gerçek ve tüzel kişileri Yargılama hakkına sahiptir. Ancak bu genel kuralın bazı istisnaları mevcuttur. Örne-ğin Türk Mahkemeleri başka bir devleti yargılayamaz ve yine diplomatik dokunulmazlığı olan kişilere karşı Türk Mahkemelerinde dava açılamaz. Genel Kural böyle olmakla beraber bu kuralı mutlak anlamda kabul etmek mümkün değildir. Bir devletin mahkemeleri önünde yargılanamama muafiyeti yargılanan devletin egemenlik hakları ile ilgili bulunduğundan bu hakkın dışında kalan özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklarda muafiyet kuralının uygulanmaması icap eder.

Nitekim Türk Mahkemelerinin Milletlerarası yetkisi ile beraber yabancı-lık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve işlerde uygulanacak hukukla yabancı kararların tanınması ve tenfizini düzenleyen ve 23.11.1982 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 2675 sayılı Yasa'nın Yabancı Devletin yargı muafiyetinden yararlanmayacağı halleri belirleyen 33. maddesinde yabancı devlete özel hukuk ilişkisinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı rnuafi-yetinin tanınrnayacağı ve bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplo-matik temsilcilerine tebligat yapılacağı açık ve seçik olarak hükme bağlanmıştır.

Gerçi sözü edilen Yasanın kapsamını tanımlayan 1. maddesinin son fıkrasında Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu sözleşme hükümleri saklı tutulmuşsa da davalı devletin 33. maddesinin kapsamı dışında bırakıldığı-na dair T.C.nın taraf olduğu Milletlerarası bir sözleşme de ileri sürülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunça incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ihtiyaç sebebiyie tahliye isteğine ilişkin olup, yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafın, yargı muafiyetinden ya-rarlanıp yararlanmıyacağı noktasında toplanmaktadır.

22 Kasım 1982 tarihinde yürürlüğe giren 2675 sayılı "Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun" ile 1330 tarihli "Memaliki Osmaniyede Bulunan Ecnebilerin Hukuk ve Vezaiti Hakkında Kanunu Muvakkat" yürürlükten kaldınlmış, yabancılık unsuru taşıyan Özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak yasa kuralları ve izlenecek yöntem açıkça belirlenmiştir.Söz konusu Yasanın "Yabancı Devletin Yargı Muafiyetinden Yararlanamıyacağı Haller" başlıklı 33. maddesinde de, yabancı devlete, özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda Yargı muafiyeti tanınmayacağı ve bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabileceği öngörülmüştür.

Burada, yabancı bir devletin özel bir şahıs gibi giriştiği özel hukuk ilişkilerinden dolayı aleyhine açılacak dava ile diplomatik temsilcilerin yargı muafiyetini birbirine karıştırrnamak gerekir.

Gerçekten, bu gün tüm hukuk sistemleri yabancı devletleri, hakimiyet-egemenlik-tasarrufları bakımından yerel yargıdan muaf tutmuştur. Bu itibarla, gerek Türkiye'nin taraf olduğu Viyana Sözleşmesinde ve gerekse bu hususta düzenlenmiş olan ikili ve çok taraflı anlaşmalarda kabul edılmiş olan muafiyet, diplomatik temsilcilerfe ilgili olup, temşil ettikleri devlet aleyhine açılan davalar için değildir.

Kaldı ki, bu yön anılan Yasanın 33. maddesinin gerekçesinde açıkça vurgulanarak, düzenlemenin Viyana sözleşmesıne aykırılığının düşünülemiyeceği belirtilmiş olduğu gibi, doktrinde de öteden beri muafiyet konusundaki uygulamanın açıklandığı biçimde olması gereğine değinilmektedir.

0 halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulrnalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildı.
Old 04-06-2004, 10:58   #3
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın buketoz,

18 NİSAN 1961 tarihli Diplomatik ilişkiler hakkında VİYANA SÖZLEŞMESİ 'nde diplomatik muafiyetler sayılmıştır. Özellikle 30.madde ve devamında aradığınız sorunun üzücü yanıtını bulabilirsiniz. Umarım borçlunuz "diplomatik ajan" olmasın. Diplomatik ajanın tanımı da ilk maddelerde yazılı. Kolay gelsin.

Saygılarımla

Bir Dost


sözleşmeyi okuyabileceğiniz adres :

http://www.geocities.com/strateji_ta...ipsozl-a40.htm
Old 04-06-2004, 11:15   #4
buketoz

 
Varsayılan

Cevaplarınız için teşekkür ederim ancak buradan şöyle bir sonuç çıkartılabilir mi: Diplomatik temsilciye tebligat yapılabilir ancak icra yapılamaz?
Kanun neden sadece tebligat yapılabilir demiş sizce?
Şimdi ben davayı kazansam o temsilcinin maaşına haciz koyduramayacak mıyım veya evine hacze gidemeyecek miyim?
Saygılarımla
Old 04-06-2004, 12:08   #5
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
...gerek Türkiye'nin taraf olduğu Viyana Sözleşmesinde ve gerekse bu hususta düzenlenmiş olan ikili ve çok taraflı anlaşmalarda kabul edilmiş olan muafiyet, diplomatik temsilcilerle ilgili olup, temsil ettikleri devlet aleyhine açılan davalar için değildir.


Alıntı:
VİYANA SÖZLEŞMESİ:
Md 31: Diplomatik ajan, aşağıdaki hususlar dışında, kabul eden Devletin medeni ve idari yargısından da
bağışıktır:
a) Kabul eden Devletin topraklarında bulunan özel bir taşınmazla ilgili bir aynî hak davası, yeter ki bu taşınmaz, gönderen Devlet adına ve misyon amaçları için kullanılmak üzere
diplomatik ajanın tasarrufunda bulunmamış olsun.
b) Diplomatik ajanın gönderen Devlet adına değil de bir özel kişi olarak vasiyeti tenfiz memuru, mirasın idarecisi, mirasçı veya vasiyet olunan kişi sıfatiyle ilgili bulunduğu mirasa ilişkin bir dava;
c) Diplomatik ajanın kabul eden Devlet dahilinde resmi görevleri dışında icra ettiği herhangi bir meslekî veya ticarî faaliyet ile ilgili bir dava.


3. Bu maddenin 1. fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde öngörülen haller dışında bir diplomatik ajan hakkında hiçbir icra önlemi alınamaz. Sözkonusu durumlarda dahi ajanın şahsının veya konutunun dokunulmazlığı ihlâl edilemez.


Alıntı:
T.TÜZÜGÜ: Türkiye'de yabancılara tebligat:

Madde 45 - Türkiye'de kendisine tebligat yapılamıyacak olan bir yabancıya tebligat çıkarılan ahvalde muhatap, tebliğ memuruna kendisine tebligat yapılamı-yacağını beyan eder veya tebliğ memuru bu hususu bizzat öğrenirse, keyfiyet tebliğ mazbatasına şerh edilerek evrak iade olunur.
Muhatap kendisine tebliğ yapılabilecek bir kimse olduğu halde, adresi, "memleket dışı" muamelesi gören bir yer ise ve tebliğ memuru tebligatı yapamazsa birinci fıkra mucibince muamele olunur.
Birinci ve ikinci fıkralardaki ahvalde, tebellüğdan imtina gibi bu Tüzükm hükümlerine göre diğer birmuameleyapılmaz.
Yukarıki hallerde tebligatı çıkaran merci, tebliğ evrakını, mensup olduğu vekalet kanalından Hariciye Vekaletine gönderir.
Türkiye'de kendilerine tebligat yapılamıyacak olan elçi, elçilik katibi gibikimseler 37 nci madde mucibince neşir ve ilan edilecek olan cetvelde gösterilir.



Alıntı:
HD.4
E. 1985 / 9446K., 1986 / 2437,T. 31.01.1986
KARAR : 1 - Davacılar, 1979 doğumlu küçük kızları (F.)'ya, davalının tam kusurlu olarak çarpıp yaralanmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, maddi ve manevi tazminatınödetilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece 4/8 kusurlu olduğu belirlenen davalının, maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir.
Maddi olayda, sorun davalının sıfatından doğmaktadır. Davalı, (T.) Büyükelçiliğinde ateşe olup, diplomatik bağışlılık ve ayrıcaklardan yararlanmaktadır. Bu niteliği itibariyle, Türkiye'de kendisine tebligat yapılabilecek ve ayrıca Türk Medeni yargısına tabi tutulabilecek midir?
Dava edilen, diplomatik ajanın "şahsı olup", "Yabancı Devlet" değildir. Bu nedenle 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Yasa'nın 33. maddesinin davalı hakkında uygulama kabiliyeti bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Viyana sözleşmesi'ni 31. maddesini
1. fıkrasının a, b ve c bentleri uyarınca; diplomatik ajan, özel bir taşınmaz ile ilgili aynı bir hak davası, özel kişi olarak vasiyeti tenfiz memuru, miras idarecisi, mirasçı veya vasiyet olunan kişi sıfatıyla mirasa ilişkin bir dava, resmi görevi dışında icra ettiği bir mesleki veya ticari faaliyet ile ilgili dava dışında kabul eden Devletin medeni ve idari yargısından bağışıktır. Aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca yukarıda sayılan a, b ve c bentlerinde öngörülen
istisnalar dışında, bir diplomatik ajan hakkında hiç bir icra önlemi alınamaz.
Söz konusu, a, b ve c bentlerinde belirtilen durumlarda dahi ajanın şahsının veya konutunun dokunulmazlığı ihlal edilemez.
Bundan ayrı olarak, sıfatı ve maddi olayın niteliği itibariye, davalı
Tebligat Tüzüğünün 45. maddesi hükmünce Türkiye'de kendisine tebligat yapılamıyacak kişidir. Özel Hukuk ilişkilerinden doğan ve yargı muafiyeti tanımıyan uyuşmazlıklarda dahi, yabancı devletin diplomatik temsilcilerine yapılacak tebliğlerde, Tebligat Tüzüğü'nün 45 maddesinde belirtilen usullere
uyulması, tebliğle ilgili evrakın ve bu konudaki yazıların doğrudan Dışişleri bakanlığına iletilmek üzere Adelet Bakanlığına gönderilmesi gerekmektedir.
Bu durumda davalının Türkiye'de yargılanabilmesi içinkoşul,Viyana sözleşmesinin 32. maddesi gereğine, yargı bağışıklığının gönderen Devlet tarafından açıkça kaldırılmasıdır. Davalının diplomatik bağışıklık ve ayrıcalıklardan yararlandığı Dışişleri Bakanlığı karşılık yazısında belirtilmiştir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı biçimde hüküm oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır.



SONUÇ : Olayda devlet değil diplomatik ajan davalı olduğundan öncelikle Möhuk uygulanmaz, özel hukuktan bağışıklık sözkonusudur.Viyana sözleşmesine göre diplomatik ajanın bu muafiyetinin ayrıksı durumları sayılmıştır.Olay ise bu sayılanlar içinde değildir.Bu durumda bu kişiye karşı özel hukuktan doğan bir dava açılabilmesi ve icrai işlem yapılabilmesi için S.Arabistan devletinin bu muafiyeti kaldırmış olması gerekir.

Tebligat: Ayrıksı durumlarda dahi doğrudan d.ajana tebligat yapılamayacağı, bunun adalet bakanlığı vasıtasıyla dışişleri kanalıyla mümkün olduğu görülmektedir.Yani tebligat evrağı gitse bile , eğer karşı devletin muafiyetten feragat istemi yoksa, Dışişlerinden davalının muafiyet kapsamı içinde olduğu ve tebligatın yapılamayacağına dair bir yazıyla karşılaşmanız olasıdır.
Old 04-06-2004, 15:16   #6
Gemici

 
Varsayılan

Yazılanlardan ve Viyana Sözleşmesinin metninden çıkan sonuca göre, Türk Yargı Organları üzerinden kendi açınızdan positif herhangi bir sonuca ulaşma imkanınız yok.

Davalının Türkiyede, Viyana Sözleşmesinin kapsamına girmiyen bir gayrimenkulünün bulunabileceğini de zannetmiyorum.

Geriye tek yol kalıyor Suudi Arabistan Yargı Organları vasıtası ile takipte bulunmak.

Ne ölçüde faydalı olur bilmiyorum, ama eğer bir sonuca varmak istiyorsanız başvuerbileceğiniz tek yol.

Neler yapılması gerektiğini Suudi Arabistan Elçiliği üzerinden veya Suudi Arabistandaki Türk Elçiliğinden öğrenebilirsiniz.

Belli olmaz, bakarsınız Suudi Arabistanda Takibe uğrıyacağını öğrenen borçlu, böyle bir takibi göze almaz ve takipten kurtulmak için kendiliğinden borcu öder. Suudi Arabistanın bu konudaki mevzuuatını bilmediğim için, kendiliğinden ödemede bulunacağı iyimser bir tahmin sadece.

Saygılarımla
Old 05-06-2004, 18:51   #7
sbudak

 
Varsayılan

Sayın Jus sizin alıntıda belirtiğiniz kararın tarihine baktım, karar 1986 tarihli. Yani epey eski tarihli bir karar. Sayın ali'nin aktardığı kararlar ise nispeten yeni tarihli. Öyle sanıyorum ki Yargıtay (yanlış bulduğum) önceki içtihatlarından vazgeçerek görüş değiştirmiş.
Old 05-06-2004, 21:21   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Davayi, çalistigi Büyükelçilik, dolayisiyle Suudi Arabistan Devleti ile birlikte kiraci olan çalisana yöneltseniz devleti muhatap almis olmaz misiniz?

(Büyükelcilik) calisaninin eylemlerinden dolayi bagli oldugu Devlet istihdam edn sifatiyle mesul tutulamaz mi? Çünkü diplomatik temsilci yada çalisan, diplomatik görevi yani isi nedniyle muafiyete tabi..

Ben olsam denerim. Yani hem Suudi arabistan devletini hem de o sahsi dava ederim. Bu yolla en kötü ihtimal olaya büyükelcilik müdahale eder ve öder.. ya da kiraci korkup öder!!
Old 05-06-2004, 21:24   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın sbudak,

Sayın Jus 'un dayanağı olan Viyana Sözleşmesi değişmedi.

Sayın Ali'nin gönderdiği Yargıtay kararları ''devletin taraf olduğu'' durumlar ile ilgili. Halbuki bizim konumuz ''diplomatik temsilci '' ile ilgili.

Devletlerin yargı muafiyeti yok. Diplomatik temsilcilerin var.

Saygılarımla

Bir Dost
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yargı bağımsızlığı bahriye Anayasa ve İdare Hukuku Çalışma Grubu 7 27-04-2009 08:28
Milletvekili Dokunulmazlığı! anket! sbudak Hukuk Sohbetleri 22 05-02-2007 11:44
Adli Yargı Mı, İdari Yargı Mı? mehmet sirn Meslektaşların Soruları 4 04-10-2006 12:21
Yargı Rötüşleri Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 21-04-2004 19:55
Avukatlık Dokunulmazlığı medet çınar Hukuk Soruları Arşivi 2 21-02-2002 22:01


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03419805 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.