Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Boşanma davasında boşanmaya ilişkin kısmı temyiz etmeyip fer'i sonuçlara ilişkin kısımları temyiz etmek

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-10-2012, 10:52   #1
law89

 
Varsayılan Boşanma davasında boşanmaya ilişkin kısmı temyiz etmeyip fer'i sonuçlara ilişkin kısımları temyiz etmek

Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat talep edilmesi ihtimalinde taraflar, boşanmaya ilişkin değil de maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin kısmı temyiz ediyorlar ve daha sonra temyiz süresi doluyor.Bu durumda boşanma kararı kesinleşmiş olur mu?

Benim görüşüm, burada hem yenilik doğurucu bir dava hem de eda davası vardır ve yenilik doğurucu dava, süresinde temyiz edilmeksizin kesinleşmişken eda davası devam etmektedir. Dolayısıyla, boşanmaya ilişkin kısım kesinleşmiştir. Ayrıca, aksini kabul, aslın fer'e tabi olması sonucunu doğuracaktır.

Sizlerin bu uyuşmazlıktaki görüşü nelerdir?
Doktrinde ve uygulamadaki durum nasıldır?
Elinde mahkeme kararı var mı?
Sorduğum sorunun önemi şurada gizli: Bu arada eşlerden biri ölürse, MK madde 181/1 mi,yoksa MK madde 181/2 mi uygulanacağıdır.
Saygılarımla.
Old 20-10-2012, 11:21   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat talep edilmesi ihtimalinde taraflar, boşanmaya ilişkin değil de maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin kısmı temyiz ediyorlar ve daha sonra temyiz süresi doluyor.Bu durumda boşanma kararı kesinleşmiş olur mu?

Benim görüşüm, burada hem yenilik doğurucu bir dava hem de eda davası vardır ve yenilik doğurucu dava, süresinde temyiz edilmeksizin kesinleşmişken eda davası devam etmektedir. Dolayısıyla, boşanmaya ilişkin kısım kesinleşmiştir. Ayrıca, aksini kabul, aslın fer'e tabi olması sonucunu doğuracaktır.

Sizlerin bu uyuşmazlıktaki görüşü nelerdir?
Doktrinde ve uygulamadaki durum nasıldır?
Elinde mahkeme kararı var mı?
Sorduğum sorunun önemi şurada gizli: Bu arada eşlerden biri ölürse, MK madde 181/1 mi,yoksa MK madde 181/2 mi uygulanacağıdır.
Saygılarımla.
Sayın law89;

Boşanma kararı temyiz edilmediğinden kesinleşmiş olur ve dolayısıyla Medeni Kanun 181/I hükmü geçerlidir. Yalın bir aramayla konu hakkında çok sayıda karar ve içtihada ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla..
Old 20-10-2012, 12:36   #3
noonemins000

 
Varsayılan

Sayın Egnin ' e aynen katılıyorum boşanma bakımından temyiz söz konusu olmadığından boşanma hükmü kesinleşmiştir..
Old 20-10-2012, 15:43   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan law89
Herhangi bir karar bulamadım.

Sunduğum Hukuk Genel Kurulu kararında, boşanma hükmünün kesinleşmesi ve fakat temyiz edilen tazminat hükmünün kesinleşmemesinden bahsedilmektedir.
Alıntı:
Yazan YARGITAY HGK. 2008/12656 E. - 2008/638 K. - 22.10.2008 T.


DAVA : Taraflar arasındaki şikayet davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nce şikayetin kabulüne dair verilen 11.02.2008 gün ve 2008/59-57 sayılı kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 13.05.2008 gün ve 2008/7485-10219 sayılı ilamı ile;

( … Kural olarak boşanma ekinde verilen maddi-manevi tazminat HUMK’nun 443. maddesi gereğince kesinleşmeden takibe konulamaz. Ancak, boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesi halinde tazminata ilişkin hükmedilen alacağın tahsili için kesinleşme aranmaz. Keza tedbir niteliğinde verilen nafakanın da tahsili için kesinleşmesi gerekmez. Mahkemece açıklanan nedenlerle istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilamlı takibe girişilerek, boşanma bölümü kesinleşen ilama dayanılarak ilamda yer alan 10.000,00.- YTL maddi ve 5.000,00..YTL manevi tazminat taleplerini içerecek şekilde, ancak bu kalemler açıklanmadan 15.000,00.- YTL asıl alacak ve 112,50.- YTL işlemiş faizi, 900,00.- YTL ilam vekalet ücreti, 162,40.- YTL yargılama gideri ve 2,00.- YTL bakiye karar harcı ve 8,00.YTL posta pulundan oluşan masrafları ile birlikte toplam 16.184,90.-YTL alacağın icra gideri, icra ücreti vekaleti, takip tarihinden başlayacak yasal faizi ile ve Perihan için her ay işleyecek aylık 100,00.-YTL yoksulluk nafakası ve küçük Nida için her ay işleyecek 100,00.- YTL iştirak nafakası ile birlikte tahsili istenmiştir.

Eldeki şikayet ile, kararın boşanma davası yönünden kesinleştiği, ancak maddi ve manevi tazminata ilişkin hükmün kesinleşmediği ve temyiz edildiği, dayanak mahkeme kararında maddi ve manevi tazminatın, kararın kesinleşmesinden sonra yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği yolunda hüküm bulunduğu, buna rağmen karar kesinleşmeden icraya konulduğu, bu bakımdan yapılan takibin iptaline karar verilmesi gerektiğinden takibin iptali talep edilmiştir.

Mahkemece “İlama aykırı takip yapıldığı yönündeki şikayetin kabulü ile, Manisa 2. İcra Müdürlüğü’nün 2008/879 esas sayılı dosyasında borçlu Recep hakkında yapılan ilamlı icra takibinin iptaline “karar verilmiştir.

Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyizi üzerine özel dairece karar, “Boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşmesi halinde tazminata ilişkin hükmedilen alacağın tahsili için kesinleşme aranmayacağı, keza tedbir niteliğinde verilen nafakanın da tahsili için kesinleşmesi gerekmediği, mahkemece açıklanan nedenlerle şikayetin reddi yerine kabulünün isabetsiz olduğu” gerekçesiyle, bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize karşı taraf/alacaklı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; takip dayanağı ilamın boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleşmiş olması karşısında, ilamda yer alan, ancak kesinleşmeyen maddi ve manevi tazminat ile tedbir nafakası vs kalemlerin kesinleşmeleri beklenmeden tahsilinin istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443. maddesinin ortaya konulmasında yarar vardır. Anılan maddede:

“Temyizi dava icrayı tehir etmez. Ancak müstedi indettemyiz haksız çıktığı takdirde mahkümunbihi eda ve teslim edeceğine dair kefaleti kaviye göstermek veyahut mahkumunbih olan nukut ve eşyayı bir mevkii resmiye depozito etmek veya hasmı tarafından emval ve emlaki haczedilmiş olmak şartiyle mahkeme temyiz talep üzerine müstacelen icranın tehirine karar verebilir ( ilgili madde İİK m. 36 ).

Müstedi Devlet ise veya müzahereti adliyeye ( m. 465-472 ) nail olup da davanın ve hükmün mahiyetine ve ahvali saireye nazaran icranın tehiri icap ediyorsa bila teminat icranın tehirine karar verilebilir.

Nafaka hükümleri müstesnadır.

Gayrimenkule ve buna müteallik ayni haklara ve aile ve şahsın hukukuna mütedair hükümler kat’iyet kesbetmedikçe icra olunamaz.

Hükmün kesinleştiği ilamın altına veya arkasına yazılıp, tarih ve mahkeme mührü konmak ve mahkeme başkanı veya hakimi tarafından imzalanmak suretiyle belirtilir” hükmü yer almaktadır.

Görülmektedir ki, kural olarak boşanma ilamı ile birlikte hükmedilen maddi ve manevi tazminatın boşanma kararının eklentisi olması nedeniyle boşanma ilamı kesinleşmeden takibe konu edilmesi, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443. maddesi karşısında mümkün değildir.

Boşanma kararının kesinleşmesi halinde ise bu ilamla birlikte hükmedilmiş olsa bile kesinleşmeyen maddi ve manevi tazminata ilişkin hükmün, takibe konu edilmesi olanaklıdır. Yine, tedbir niteliğinde hükmedilen nafakanın da takibe konu edilmesinde buna ilişkin hükmün kesinleşmesi aranmaz.

Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2001 gün ve 2001/12-206 Esas, 2001/217 Karar sayılı ilamında da vurgulanmıştır

Somut olayda; Manisa 1. Aile Mahkemesi’nin 2006/1001 Esas, 2007/567 Karar sayılı kararı boşanma yönünden kesinleşmiş; hükmün diğer kalemleri yönünden ise, temyiz edilerek 22.01.2008 tarihinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş olmakla karar takip tarihinde tazminatlar yönünden kesinleşmemiştir.

Görüldüğü üzere, kesinleşmeden icra olunamayacağı belirgin olan boşanma hükmü kesinleşmiş; bu hükme bağlı olarak hükmedilen ancak temyize konu edilmekle kesinleşmemiş olan diğer alacak kalemleri ise, boşanma hükmünün kesinleşmesi ile birlikte, kesinleşip kesinleşmediklerine bakılmaksızın takibe konulabilir hale gelmiştir.

Bu durum karşısında, mahkemece Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle şikayetin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.10.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Alıntı:
Yazan law89
MK madde 181/1'in uygulanması yönündeki gerekçeniz nedir?
Boşanmada davanız kesinleşmiş ise "boşanma davası devam ederken" şeklinde bir cümleyle başlayan 181/II'nin uygulanabileceğini düşünebilir misiniz? Bence düşünemezsiniz zira dava sona ermiştir.
Old 20-10-2012, 19:42   #5
law89

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas No:1992/2-121
Karar No:1992/197
Tarihi:25.03.1992

DAVA : Taraflar arasındaki "nafakanın arttırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Ankara Onüçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi )nce davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 19.11.1990 gün ve 559-655 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 16.5.1991 gün ve 5056-7968 sayılı ilamıyla; ( ..Önceki boşanma hükmünün yoksulluk nafakasına ilişkin bölümü temyiz edilmiş isede bu yöne ilişkin temyiz itirazları 18.6.1990 tarihinde reddedilmiş ve yoksulluk nafakası ile ilgili olarak karar düzeltme yoluna gidilmemek suretiyle boşanma hükmü ile birlikte aylık 100.000 TL. yoksulluk nafakasına dair karar 12.9.1990 tarihinde kesinleşmiştir. Öyle ise 28.9.1990 tarihinde açılan yoksulluk nafakasının arttırılmasına ilişkin bu davanın esasının incelenmesi gerekirken yazılı düşüncelerle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.

KARAR: Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 7.2.1945 gün ve 4/ 19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini ( başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini ) istediğini açıkca yazar ( HUMK. 179/3 ). Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması halinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı ( fer'i ) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması halinde, bu durum "objektif dava birleşmesi" olarak tanımlanır ve davacının her davaya ait talep sonucunu açıkca ve ayrı ayrı göstermesi gerekir. Davanın esasına ilişkin bu talepleri yanısıra davacı talep sonucu bölümünde mevcutsa fer'i ( yardımcı ) nitelikte taleplerde de bulunabilir.
Dava dilekçesinin, talep sonucu açısından özetlenen bu niteliklerine paralel olarak yapılan yargılama sonucu verilen kararda ( hüküm fıkrasında ) da, davacının talepleri asıl talep ( esasa ilişkin talep ) ve yardımcı ( fer'i ) talepler olmak üzere iki bölüm halinde değerlendirilir ve bu taleplerin tamamı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir ( HUMK. 388/3-4 ).
Hemen söylemek gerekir ki, boşanma hükmü çoğu kez asıl hükmün ( boşanma hükmünün ) yanısıra buna bağlı yan hükümcüklerden oluşan adeta bir kombine hüküm mahiyetini haiz bulunur. Gerçekten hükmün, bozucu inşai nitelikte olan ve evlilik birliğini sona erdiren ana bölümüne bağlı ve ondan bağımsız karakteri ve işlevi bulunmayan bu hükümcüklerle, boşanma sonrası bazı ilişkiler düzenlenir. Bu yan hükümlerden bir kısmı, yine sadece ve doğrudan doğruya inşaya yönelik olabileceği gibi bir tesbite ve edime de ilişkin bulunabilir. Örneğin, boşanma nedeniyle velayet hakkının taraflar arasında taksim ve tevdiine ( MK.148/1 ) ya da, evlenmenin yapıldığı sıralarda dul olan kadının tekrar kendi aile ismini taşımasına müsaade edilmesine ilişkin tali kararlar, yine birer inşai sonuca yönelik olmaları nedeniyle boşanma hükmü kompleksinde yer alan küçük ve bağımlı inşai hükümler ( fer'i inşai hüküm ) olarak değerlendirileceklerdir ( Doç. Dr. Ergun Önen İnşai Dava Ankara 1981 S. 66-67 ). Diğer taraftan örneğin, daha önceki bir zamanda verilen ayrılık kararıyla düzenlenen velayet ilişkisinin aynen devam ettirilmesine dair boşanma hükmü içinde verilecek bir karar tesbit edici; eşler arasındaki evlilik bağını çözen ve evlilik birliğini sona erdiren boşanma kararının asıl unsurunun yanı sıra ortaya çıkan ancak hakimin hükmü ile geçerlik kazanan yan sonuçların bir bölümünü oluşturan parasal ödemelerden maddi ( MK.143/1 ) ve manevi ( MK. 143/2 ) tazminat ile yoksulluk nafakası ( MK. 144 ) konusunda verilecek karar ise edim yükleyici bir görünüm ortaya koyacaktır. Bunlara davacının, talep sonucunda açıklamasa ( istek olmasa ) bile davanın açılmasıyla hükmedilmesi zorunlu eş ve çocuklar için tedbir ( MK. 137 ) ve boşanma sonucuna bağlı olarak iştirak ( MK.148/2 ) nafakalarını da eklemek uygun olacaktır.
İşte olayımızda çözümlenmesi gereken husus, genelde birden fazla talep sonucunu ihtiva eden hukuk davalarında ve özelde kombine hüküm mahiyetini taşıyan boşanma davalarında taraflarca uygun görülerek temyiz edilmeyen ya da temyiz isteği reddedilen ( bozmanın kapsamı dışında kalan ) hususların kesinleşmiş olup olmadığıdır. Özellikle olayımızda olduğu gibi diğer temyiz itirazları reddedilerek yalnızca manevi tazminata karar verilmesi yönünden bozulan davada manevi tazminat dışında kalan diğer talep kalemlerinin ( örneğin, yoksulluk nafakasına ilişkin hükmün ) kesinleşmiş sayılıp sayılmayacağının belirlenmesidir.
Bilindiği gibi dava tarafları, mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurabilme hakkına sahiptirler ( HUMK. 427/1 ). Süresi içinde temyiz edilmeyen ya da esasen temyiz edilmesi mümkün olmayan kararlar kesin olup, Yargıtay kendiliğinden ve istek olmadan temyiz incelemesi yapamaz ve hükmü bozamaz. Diğer taraftan dava tarafları, aleyhlerine olan hükmün tamamını temyiz edebilecekleri gibi hükmün yalnız bir kısmını temyiz edip, diğer kısmını temyiz etmeyebilirler. "Objektif dava birleşmesi" halinde verilen hüküm taleplerinden yalnızca biri örneğin, manevi tazminatın kabul ya da reddi temyiz edilip boşanmaya ilişkin hükmün esası ile maddi tazminat, yoksulluk nafakası, velayet, iştirak nafakası ve fer'i ( yardımcı ) diğer sonuçlar temyiz edilemeyebilir. Bu hal doktrinde "kısmi temyiz" olarak tanımlanır ve kısmi temyiz ( yani hükmün bir kısmının temyiz edilmemiş olması ) halinde, hükmün temyiz edilmeyen kısmı temyiz süresinin geçmesi ile kesinleşir. Başka bir ifade ile kesin hüküm oluşur. Hükmün süresinde temyiz edilmeyerek kesinleşen kısmı yalnız başına icra edilebilir ve icraya konabilir ( Prof. Dr. Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Cilt 2, İstanbul 1977, Üçüncü Bası, S. 87 ). Yargıtay, tarafların bildirdiği temyiz sebepleri ile bağlı değilse de ( HUMK. 439/II ) tarafların temyizi ile bağlıdır. Yani kısmi temyiz halinde Yargıtay hükmün temyiz edilmeyen ve bu nedenle kesinleşen bölümü hakkında temyiz incelemesi yapamaz ve hükmün temyiz edilmeyen bölümünü bozamaz. Kısmi temyiz halinde HUMK.nun 439/II. maddesi hükmü, hükmün yalnız temyiz edilen bölümü hakkında uygulanır. Yargıtay hükmün temyiz edilmeyen bölümünü bozamayacağı gibi, mahalli mahkemede ( temyiz edilen bölümün bozulması üzerine yapacağı tahkikat sonunda ) hükmün temyiz edilmeyen ( ve bu nedenle kesinleşmiş olan ) bölümü hakkında yeni bir karar veremez ( Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü-cilt 4 Dördüncü Baskı, 1984 S. 3354-3355 ).
Diğer taraftan kısmi temyiz sebebiyle hükmün bir bölümünün ( talep sonuçlarından bazılarının ) temyiz edilmemek suretiyle kesinleşmesi ile, temyiz edilip onanmak suretiyle kesinleşmesi ( bozmanın kapsamı dışında kalması ) arasında kesin hükmün bağlayıcılığı, müstakilen infaz kabiliyeti bulunması, mevcut uyuşmazlığı yeniden ele alınması mümkün olmayacak biçimde çözümlenmesi yönlerinden herhangi bir fark mevcut değildir. Nitekim, 9.5.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da, doktrinde bu şekilde yorumlanarak, mevcut uygulamanın Yargıtay'ın bozma dışında kalan kısımları da hukuksal denetime tabi tutarak bu kısımlara artık yeniden geri dönülmesini engellemek istediği ve bunu da bozmanın kapsamı dışında kalan yönlerin ( talep sonuçlarının ) kesinleştiğini kabul etmek suretiyle sağladığı biçimde değerlendirilmiştir ( Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Usulü - Cilt 2 İstanbul 1977 3. Baskı S. 90 ).
Bütün bu genel açıklamalardan sonra olayımıza gelecek olursak, mahkemenin boşanmaya ve boşanmanın feri sonuçlarına ilişkin kararının temyizi üzerine Yargıtay'ca yalnızca manevi tazminat açısından bozulmuş, başta yoksulluk nafakası olmak üzere diğer yönler ( talep sonuçları ) bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiştir. Öyle ise açılan bu dava, önceki davada kesinleşen yoksulluk nafakasının artırılmasına ( MK. 145/son ) ilişkin olup, işin esasının incelenmesi gerekirken bozmanın kapsamı dışında kalmasına rağmen önceki davanın derdest olduğundan bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
İşte bütün bu nedenlerle mevcut uygulama ile yasanın özüne ve sözüne uygun Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek istemin reddi yönüne gidilmesi doğru değildir. O halde usul ve kanuna uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan Özel Daire bozma ilamındaki nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.3.1992 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 20-10-2012, 20:24   #6
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan law89
T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas No:1992/2-121 Karar No:1992/197 Tarihi:25.03.1992
Alıntıladığınız karar, yapmış olduğumuz tespite aykırı bir sonuç ortaya koymamaktadır. Sanırım siz de bu düşünceden hareket ederek katkı sağlamayı amaç edindiniz.
Old 21-10-2012, 10:06   #7
law89

 
Varsayılan

Karar bulamadığıma ilişkin mesajı gönderdikten sonra bir karar bulduğumdan dolayı karar bulamadığıma ilişkin mesajımı silmiştim.Bulduğum kararı paylaştım, söz konusu kararda olay biraz daha ayrıntılı değerlendirilmiş.Benim gerekçeniz nedir diye sorarkenki kastım benim görüşümün davaların yığılması halinin varlığına dayanıyorken sizlerinkinin ne olduğuna ilişkin merakımdı.

Vaktinizi ayırıp cevap verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Saygılarımla.
Old 22-10-2012, 15:05   #8
Av.Derya Ateş

 
Varsayılan

boşanma kararı temyiz dilekçesinde açıkca temyiz edilmemişse boşanma kesinleşmiştir. hatta nüfusa bile gönderilir. maddi ve manevi tazminat yönünden temyiz ettiğim dosyada boşanma yönünden karar kesinleşti ve davalı temyiz aşamasında yeniden evlendi.
Old 12-12-2017, 16:55   #9
yyssffyyllddrrmm

 
Varsayılan

Sayın Av. Derya ATEŞ araştırma yaparken''boşanma kararı temyiz dilekçesinde açıkca temyiz edilmemişse boşanma kesinleşmiştir.''şeklinde ki açıklamanızı gördüm bu konuda bir problem yaşıyorum ve bu söyleminizden şunu anlıyorum; temyiz dilekçesinde, açıkça boşanma kararını temyiz etmiyorum ibaresi geçmelidir, ben de aynı fikir ve görüşe sahibim ancak bunu destekler bir karar bulamadım eğer varsa yardımınızı rica edeceğim şimdiden teşekkürler. Sayglar.
not: bu ilk sorum, bir yanlışım olduysa kusura bakmayınız lütfen
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kira alacağına ilişkin İtirazın iptali davasında temyiz. k_bilge Meslektaşların Soruları 9 10-07-2012 16:13
Hürriyeti Bağlayıcı cezalara ilişkin itiraz mı temyiz mi etmek lazım? Brusk Meslektaşların Soruları 8 27-08-2007 13:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04883289 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.