Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Çocuk Fuhuşu İhbarı Artıyor

Yanıt
Old 20-12-2007, 14:16   #1
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan Çocuk Fuhuşu İhbarı Artıyor

16 Kasım 2006
xÇocuk fuhuşu ihbarı artıyor

A.A

Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği ile Sağlık Bakanlığının Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamında gerçekleştirilen 'Çocuğa Karşı Cinsel İstismarın Gün Yüzüne Çıkartılması Projesi' kapsamında oluşturulan çağrı merkezinin en fazla İstanbul'dan arandığı, merkeze gelen çağrıların yüzde 26'sını cinsel konularda bilgi almak isteyenlerin oluşturduğu bildirildi.


Çağrıların 30'nu ihbarlar oluştururken, çocukların cinsel istismara uğradığı yönünde yapılan şikayetler, ihbarların yüzde 28'ni kapsıyor.

Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği Başkanı ve Proje Danışmanı Prof. Dr. Oğuz Polat, çocuklarda yaşanan istismar konularının zamanla değiştiğini belirterek, “Organize suç örgütlerinin içine girdiği çocuk pornosu, çocuk fuhuşu ve çocuk seksi turizmi henüz konuşulan bir konu değil, ama 2 yıl sonra birinci sıraya oturacak ve konuşulacak bir konu olacak” dedi.

Elazığ'da, projenin yerel bilgilendirme toplantısında konuşan Polat, Türkiye'de istismar konusunda açılan hatlara son zamanlarda çok sayıda ihbarın geldiğini, “Alo 183” hattının yavaş da olsa işlevselliğini yakalamaya başladığını söyledi.
Polat, çocuk fuhuşunda, çocuk pornosunda ve çocuk seksi konusunda ihbarların sayısının çok artmaya başladığını ifade ederek, Türkiye'de bu konunun, zannedildiğinden çok daha yoğun şekilde yaşanmasına rağmen tartışılmayan bir konu olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Oğuz Polat, “Bu konu, çocuklara karşı yapılan diğer istismarlardan farklı. Orada saldırıda bulunan olarak aile bireyi veya kurumlardan birilerini görüyoruz. Bu konuda ise örgütleri, organize suç örgütlerini görüyoruz. Bu da bizim daha değişik bir çalışma yapmamızı gerektiriyor” dedi.

Çocuklarda yaşanan istismar konularının zamanla değiştiğini ifade eden Polat, “Mesela Elazığ'da da yaşanan akranlara şiddet konusu bundan 3 yıl önce tartışılan bir konu değildi. Ama bugün bunları tartışıyoruz. Bir an önce çok katmanlı, devletin tüm kuruluşları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının çalışması gereken bir konu” dedi.

MERKEZE GELEN ÇAĞRILAR

Proje kodinatörü Tanzer Gezer ise süresi 1 yıl olan projenin, 6 Aralık 2005 tarihinde başladığını anımsatarak, projenin amacının, çocuk ve ebeveynleri cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları ile cinsel istismar konularında bilinçlendirerek çocuğa yönelik cinsel istismar olgularının gün yüzüne çıkmasına, mağdurların biran önce sağlık hizmetlerinden yararlandırılmalarına zemin hazırlamak olduğunu söyledi.

Cinsel istismarın çocukların sokağa kaçma sebeplerinden biri ve ciddi bir halk sağlığı problemi olduğuna dikkat çeken Gezer, proje kapsamında 'Çocuklara Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Destek Hattı' oluşturduklarını, çağrı merkezi kurduklarını kaydetti.

Merkeze, 26 Eylül 2006 tarihi itibariyle 2 bin 274 çağrının geldiğini ifade eden Gezer, şunları söyledi:

“Merkezimize yapılan çağrılar arasında İstanbul yüzde 44.5, Ankara 6.9, Diyarbakır 3.3, Adana, Bursa ve Antalya ise 2.6 olarak dağılım gösterdi. Çağrı merkezinin İtanbul'da olmasının fazlalık konusunda etkisi olduğunu düşünüyoruz. Yapılan çağrıların yüzde 26'sı cinsel konularda bilgi almak, 30'u ise ihbar konusunu taşıyor. Bu ihbarlarda sokak çocuğu bildirimi yüzde 27, cinsel istismar 22, fiziksel istismar 20, ensest 6 olarak dağılım gösterdi. Burada cinsel istismar ile ensesti birleştirirsek ihbarların yüzde 28'nin cinsel istismar olarak gerçekleştiğini görüyoruz.”

İHBARI YAPANLAR ÇEKİNİYOR

Gezer, ihbarda bulunan kişilerin çekindiklerini tespit ettiklerini belirterek, bunun istismar hakkında bilgisizlik, hangi konuda nereye ve nasıl ihbarda bulunulacağının bilinmemesi, kurum ve kuruluşlara güvensizlik, çekinme, istismarcıdan ve çevreden korkma, yüz yüze konuşmaktan utanma, çekinme, neticenin ne olacağını bilmemekten korkma ve duyarsızlık olduğunu söyledi.

İhbarı yapan kişilere mağdurlara olan yakınlıkları, mağdurun yaş grubu ve cinsiyeti konusunda sorular yöneltiklerini anlatan Gezer, şu bilgileri verdi:

“İhbarda bulunan kişilerden yüzde 31'i yabancı, 28'i ise durumunu belirtmemiş. Aynı sistemde tanıdıklar 15, mağdurun kendisi yüzde 10 olmuş. Mağdurların yaş grupları olarak 0-5 yaş arası yüzde 11, 6-11 yüzde 15, 12-17 yüzde 13, 18'den büyük olanlar yüzde 2, yaşı belirtilmeyenlerin oranı ise yüzde 59. İhbarda bulunulan mağdurun cinsiyeti konusunda yüzde 41 bayan, 16 erkek. Burada da bilgi alınamayanların oranı yüzde 43.

Mağdura olan yakınlık, yaş grubu ve cinsiyet unsurlarındaki bilgi alınamama ve belirtilmeme oranlarının yüksek olması; ihbar yapanların konu hakkında konuşmak istememeleri, soru sorulduğunda hemen telefonu kapatmalarından kaynaklanıyor.”
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çocuğa cinsel istismar
İzmir’de erkek çocukları para karşılığı cinsel ilişkiye zorlayan bir çetenin çökertilmesiyle, çocuklara yönelik cinsel istismar konusu tekrar gündeme geldi.





TÜLAY SAĞLAM
NTV-MSNBC
Güncelleme: 10:18 tsi 05 Nisan 2006 Çarşamba
İSTANBUL - İzmir’de aralarında sokakta yaşayanların da bulunduğu bir grup çocuk Cumhuriyet Başsavcılığı’na, kendilerini kandıran bir şebeke tarafından çıplak fotoğraf ve görüntülerinin çekildiğini belirterek başvuruda bulundu. İzmir polisinin operasyonuyla çocuk porno çetesi çökertildi. Çete üyeleri, yaşları 12 ile 17 arasında değişen erkek çocukların çıplak fotoğraflarını çekmek ve çocukları para karşılığı zengin erkeklerle cinsel ilişkiye zorlamakla suçlanıyor. En son İzmir’de yaşanan bu olay, dikkatleri bir kez daha çocuğa cinsel istismar konusuna çekti.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
RİSK ALTINDAKİ DÜNYA ÇOCUKLARI RAPORU

Çocuk pornosu YÜZYILIN UTANCIDIR


MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEĞİNİ BEKLEMİYORDU

Afrika'da çocuklara yönelik seks turizminde artış var. Seks turizmi açısından Senegal en önemli merkez. Onu Gambiya, Togo, Benin izliyor. Çocuk pornografisinde de artış gözleniyor. Diğer merkezlerin aksine Gambiya'ya gelenler Avrupalı kadınlar ve onlar da erkek çocuklarla ilişki kurmak için burayı tercih ediyorlar. Güney Afrika'da Angola, Mozambik, Kenya gibi ülkelerden getirilen 38 bin çocuk seks pazarında kullanılıyor.Afrika'da çocuğun kaçırılarak ticarî cinsel istismara maruz bırakılmasını önlemeye yönelik hukukî engellemeler ise yeterli değil. Belirtildiğine göre Asya-Pasifik ülkelerinden Nepal'den Hindistan'a her yıl 150 bin kadın ve kız çocuğu kaçırılıyor.
Kamboçya seks turizminin merkezlerinden biri. Sadece Çin'de çeyrek milyon kadın ve kız kaçırılıyor. Yeni Zelanda'da 11 yaşında seks pazarında kız çocuklarına rastlanıyor. Polis raporlarına göre yakalananların %44'ü 14 yaşının altında. Avustralya'da da çocuk pornografisi artış göstermiş. Çin ve Tayland'da bu işi meslek haline getirmiş mafyaların varlığından sözediliyor. Hindistan ve Pakistan insan kaçıranlar için hem bir merkez hem de Bangladeş, Sri Lanka, Nepal ve Afganistan gibi ülkelerden kaçırılanlar için kullanılan transit bir yol olarak ifade ediliyor. Taylandlı Rin daha 9 yaşındayken annesi tarafından seks pazarına alıştırılmış. Bu bölgeden kaçırılan çocukların bir kısmı seks pazarının bir parçası oluyorlar. Pek çok çocuk organ nakli için kaçırılırken bazı çocuklar ucuz işçi olarak da kullanılıyorlar. Zayıf sınır güvenliği ve hukukî düzenlemelerdeki eksikler bu sorunla mücadeleyi güçleştiriyor. Latin Amerika'da bazı çocuklar aileleri tarafından seks pazarına zorlanırken bazıları da daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak ümidiyle gittiği büyük şehirlerde ya aç kaldığı için ya da refah seviyesi yüksek bir yaşamı sürdürmek için fahişelik yapıyor.Guatemala'da çocuklardaki AIDS oranında artış var.
El Salvador Limanı, çeşitli ülkelerden buraya gelenlerin çocukların seks pazarına sürüldüğü bir merkez. Bu ülkede erkek çocukların da pazarlandığı söyleniyor. Nikaragua ve Honduras'tan kaçırılan çocuklar genellikle Guatemala'ya getiriliyorlar. Diğer ülkelerin aksine Meksika'da çocuklara yönelik cinsel sömürünün faillerinin devletin kendi vatandaşları olduğu söyleniyor. İddialar bu ülkede 16 bin çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı yönünde. Bu ülkede çocukların gece kulüplerinde de çalıştırıldığı belirtiliyor.Kosta Rika'da seks turizminin müşterilerinin genellikle Amerikalı, Kanadalı, Japon ve İtalyan olduğu iddia ediliyor. Yakalananların çoğu gelişmiş ülke vatandaşları.
Çocuk kurultayında sunulan bir rapor ülkemizde ‘fahişeliğin’ yaşının 15’e kadar düştüğünü gösterdi. Sadece İstanbul’da 500 çocuk ‘seks işçisi’ olduğu açıklandı ... Dünyada 3 milyonun üzerinde çocuk fahişe olduğu tahmin ediliyor. Bu alanda Asya ülkeleri başı çekerken onu Latin Amerika ve Afrika izliyor. Yine bir başka gerçek de her yıl Avrupa ülkelerine Uzak Asya’dan çocuk fahişelerin gönderildiği iddiaları... Raporda çocukların ‘seks işçisi’ olarak pazarlandığı yerler de sayılıyor. Barlar, masaj salonları, özel evler ve bazı otel, motel gibi konaklama yerleri başlıca cinsel sömürü mekanları. Rapora göre, çocuk fahişeliğin artmasında parçalanmış aileler büyük bir rol oynuyor

AVRUPA’DA EVLİLİK DIŞI ÇOCUK SAYISI DANİMARKA % 48,İNGİLTERE 5 30 , ALMANYA % 18 , FRANSA % 14’ tür… İSPANYA’DA İLKOKUL 4 VE 5. SINIF ÇAĞINDA 80 BİN KIZ ÇOCUĞU HAMİLE BIRAKILMIŞTIR BOŞANMA ORANI RUSYA’DA % 33, İNGİLTERE2DE % 32 ,FRANSA’DA % 19’DUR


Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız?
Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştük. Dinlediklerimize inanamadık: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş. Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş. 18'lik bir kızımız da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar." Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor: "Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum."
Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 16 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksüel uyarımın artması"... Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta...
Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( Yazar Can Dündar'a Bu Yazısı için Teşekkür Ederiz )
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
15 Aralık 2006



2 milyon çocuk seks kölesi


BM Çocuk Fonu UNICEF'in yayınladığı çocuk raporu, savunmasız milyonlarca çocuğun, insanlıktan çıkmış yetişkinler tarafından seks, uyuşturucu mafyası ve savaşlarda acımasızca kullanıldığını yüzümüze tokat gibi vuruyor.






BM Çocuk Fonu UNICEF’e göre dünya çapında 246 milyon çocuk emek sömürüsüne maruz kalıyor. Tam 30 ülkede 300 bin çocuk eline silah verilip savaştırılıyor. Acemi ve deneyimsiz oldukları için çocuk askerler arasında yetişkinlerden daha fazla kayıplar oluyor. Sık sık sakat kalıyor, psikolojik travma geçiriyor ve topluma yeniden katılmakta zorluk çekiyorlar. BM Çocuk Fonu UNICEF’in "Çocuk İstismarına Son" kampanyası çerçevesinde açıklanan verilere göre, dünya çapında 246 milyon çocuk "çocuk emeği sömürüsü"ne maruz kalıyor, yüzbinlerce çocuksa savaşlarda kullanılıyor.
UNICEF’in kampanyasında yer alan dünyada çocukların istismar edilmesiyle ilgili genel bilgiler şöyle:
Çocuklar, mal gibi satılıyor
BM rakamlarına göre, çocuk ticareti rakamı yılda 1,2 milyon civarında. Özellikle, az eğitimli ve yoksul ailelerin çocukları daha savunmasız durumda. Çocukların bazıları kaçırılırken, büyük çoğunluğu yabancı yerlerde iş ve eğitim vaadiyle kandırılıyor. Çocuk ticareti endüstrisinde örneğin Batı Afrika’da çocuk ticaretinin amacı kızlara ev işleri yaptırmakken Pakistan ve Hindistan’da Bangladeşli erkek çocuklar imalat sanayisinde çalıştırılıyorlar.
15 bin erkek çocuk sesk turizminde
Çoğu kız, ancak önemli bir kısmı da erkek olmak üzere yaklaşık 2 milyon çocuk, milyar dolarlık seks ticaretine dahiller. Yalnızca Güneydoğu Asya’da, 1 milyon çocuğun bu alanda çalıştığı tahmin ediliyor. Sri Lanka sahillerinde 10-15 bin erkek çocuk seks turizminde çalışıyor.
352 milyon çocuk işçi var
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2002 yılında dünya çapında "ekonomik olarak aktif" 352 milyon çocuğun bulunduğunu hesapladı. Bu çocukların 211 milyonu 5-14 yaş grubunda. ILO, yine bu çocukların 246 milyonunu "çocuk işçiler" olarak sınıflandırdı.
Sahraaltı Afrikası ülkelerinde 5-14 yaş grubunda 48 milyon çocuk çalışıyor. Asya ve Pasifik bölgesinde 127,3 milyon çocuk, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daysa yüzde 13,4 milyon çocuk çalışıyor. Çocukların yüzde 70’i tarımda çalışıyor. Yüzde 8’i imalat, yüzde 8’i toptan ya da perakende satışta, ayrıca restoranlar ve otellerde çalışıyorlar.
Savunmasız çocuklar savaşlarda sakatlanıyor
İnsan Hakları İzleme örgütü Human Rights Watch’a göre, 30’dan fazla ülkedeki çatışmalarda 8 ila 18 yaş arasındaki yaklaşık 300 bin çocuk kullanılıyor.Çocuklar, çatışmalarda savaşçı, ulak, hamal, aşçı olarak kullanılıyor ya da cinsel hizmet sağlıyorlar. El Salvador, Etiyopya ve Uganda’da çocuk askerlerin yaklaşık üçte birini kız çocuklar oluşturuyor. Acemi ve deneyimsiz oldukları için çocuk askerler arasında yetişkinlerden daha fazla kayıplar oluyor. Sık sık sakat kalıyor, psikolojik travma geçiriyor ve topluma yeniden katılmakta zorluk çekiyorlar.
Uyuşturcu müptelası aileler çocuklarını kurye olarak kullanıyor
Çeteler ve uyuşturucu müptelası aileler, polisin kuşkusunu çekmemek için çocukları uyuşturucu kuryesi olarak da kullanıyor. Sokak çocukları, uyuşturucu ticaretinin olduğu şehirlerde özellikle savunmasız durumdalar.
Old 21-12-2007, 15:07   #2
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

İhbarın artması nedenleriyle incelenmelidir, örneğin tek başına suçun arttığını göstermez. İnsanların suçu gizlememesi de buna neden olabilir. Çünkü aslında kayda geçen suçtan çok daha fazla suç işleniyor ve işlenen suçların çoğu açıklanmıyor.
Old 21-12-2007, 20:13   #3
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Çocukların cinsel istismarı artıyor
Lisedeki çocukların yüzde 11.8 yabancıların istismarına uğruyor.


SİBEL GÜNEŞ
NTV
Güncelleme: 14:34 TSİ 25 Aralık 2006 PazartesiİSTANBUL - Çocuklara yönelik cinsel istismar toplum tarafından tabu olarak görüldüğü için açığa çıkarılmayan en önemli şiddet türlerinden biri. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, yılda 10 bin çocuk cinsel istismara uğrasa da uzmanlara göre bu sayı buzdağının ancak görünen bölümü bile değil.


Yeniden Sağlık Derneği’nin 2004 ile 2005 yıllarında İstanbul’da yaptığı bir araştırmaya göre, lisedeki çocukların yüzde 9.2’si aile içi cinsel istismara, yüzde 11.8’i ise yabancı bir kişinin cinsel istismarına uğruyor. Ancak korku, baskı, tehdit gibi nedenlerle yardım isteyemiyorlar.

Tunceli’deki gibi okulda ergenin ergene yönelik cinsel tacizinde ise “cinsellikle ilgili bilgisizlik, merak, geçmişte yaşanmış bir taciz öyküsü” etkili rol oynuyor.

Uzmanlar cinsel istismara uğrayan çocuklarda sebepsiz ağlama, içine kapanma, depresyon okul başarısında düşme gibi değişiklikler görüldüğünü belirterek aileleri ve okul yöneticilerini uyarıyor.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


AKŞAM GAZETESİ ARŞİV 19 OCAK 2004

Tecavüze uğrayan 13 yaşındaki Mardinli N.Ç.'nin yaşadıklarının üzerinden altı ay geçti. Bu süre içinde çocuklara yönelik cinsel şiddet olayları durmak bilmedi. Mütecavizler mi artmıştı yoksa tecavüze uğrayanların konuşma cesareti mi? Adli Tıp Uzmanı Prof. Fatih Yavuz'a göre minicik kızlar kadar minicik oğlan çocukları da tecavüze uğruyor. Ama yargı ve basına çoğunlukla mağdureler yansıyor.

Servis sürücüsünün tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki öğrenciden sevgilisi tarafından erkeklere satılan genç kız, uğradığı cinsel saldırı sonucunda hamile kalan veya yakın akrabası tarafından pazarlanan çocuklar... N.Ç. davasını takip eden günlerde Türkiye'nin pek çok ilinden çocuklara yönelik cinsel şiddet haberleri çıktı. Çocuklar sadece cinsel saldırıya değil, işkence ve dayağa da maruz kaldılar. Vücudunda sigara söndürülen ve pompalı tüfekle dövülen 11 yaşındaki kız, silah zoruyla tecavüze uğradı, uyuşturucuya alıştırıldı. Bunalım sonucu okulu bıraktı. Uyuşturucu karşılığı ilişkiye girmeye başladı. Dayısının zengin olma hayalleri yüzünden 20 milyon liraya erkeklere satılan kız isea 12 yaşındaydı. Sekiz aylık hamile olan Adanalı yaşıtı, cinsel saldırıya uğradığı 13 kişiyi teşhis etti. Ancak bu sayının 50'ye çıkabileceği söylendi. Zanlılar "Tarlada bizi çağırıp 250-500 bin lira karşılığında ilişkiye giriyordu" diye kendilerini savundular. 13 yaşındaki kızını soyup porno film izlettiren baba, 14 yaşında evlendirildiğini, eşinden ayrıldığını ve alkol aldığı bir gün eyleme kalkıştığını söyledi.

Yüzde 90'ı gizli

Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Betül Aydın'a göre medyada çıkan haberler ve bilinçlenme bu olayların dile getirilmesini sağlıyor. Ancak bu konuda basına yönelik eleştirileri de var. "Herkes gibi medyanın da sorumluluğu var. Haberi bu kadar detaya inerek vermek zorundalar mı? 10 yaşındaki bir çocuk bu haberi nasıl anlar? Gazeteciler bunları göz önünde bulundurmalılar." Adli Tıp uzmanı Prof. Dr. Fatih Yavuz, haberlerdeki artışın olayların sayısının artışından kaynaklanmadığını savunuyor. Türkiye'de cinsel şiddete maruz kalanların yüzde 70-85'ini çocuklar oluşturuyor. Bunların yüzde 5-10'u ortaya çıkıyor. Yavuz geriye kalan yüzde 90-95'lik kısmı toplum baskısına bağlıyor. Eylemlerin toplum içinde konuşulup bireylerin bilinçlendirilmesiyle saldırıların azalacağı konusunda Aydın'a katılıyor.

Kız-erkek eşit

Prof. Dr. Fatih Yavuz, Avrupa ve ABD'de cinsel istismara uğrayan kız çocuklarının sayısı erkek çocukların dört katı olduğunu söylüyor. Bu oran Türkiye'de eşit. Bu veriler ortaya çıkan vakalar için geçerli. Erkek çocuklar kızlara göre daha yoğun şekilde sosyal ortama girebiliyorlar. Yavuz'a göre bu noktada eşcinsellik de değerlendirilmesi gereken bir konu. Ortaya çıkmayan olaylarda kız çocuk oranının yüksek olduğu tahmin ediliyor. Burada devreye giren ensest vakalar adli makamlara yansımıyor. Cinsel şiddet vakaları Türkiye'nin her yerinde görülüyor. Ancak burada öne çıkan bölgeler değil, muhafazakar ve kapalı toplum yapısı. Yavuz, tabuların olduğu ölçüde eylemlerin de arttığını ve gizlendiğini söylüyor. "Cinsel eğitim alan çocuklar kendilerini koruma olanağına sahip oluyorlar. Sevgiyle mi yoksa şehvetle mi kendilerine yaklaşıldığını fark edebiliyorlar. Ancak sürekli olarak büyüklerinin sözünün dinlenmesi gerektiği söylenen muhafazakar toplumlarda erişkinlerden gelen kötü niyetli, cinsel içerikli eylemlere karşı savunma yeteneği azalıyor." Prof. Betül Aydın da muhafazakarlık ve bekaretin önemli olması nedeniyle kız çocuklarla ilişkiye girmenin bedelinin daha ağır olduğunu söylüyor. Kız çocukları daha çok korunurken erkek çocuklar daha kolay ulaşılabilir konumda. Ancak Yavuz'un aksine eşcinselliğin önemli bir faktör olmadığına inanıyor. "Bekareti bozulmasın diye kız çocuklarla ters ilişkiye giriliyor. Oysa bu, çocuk açısından daha az örseleyici bir durum değil. Aile kadar toplumda da 18 yaşın altında bir çocuğun koruması gerek." Cinsel şiddet kavramının içinde taciz ve tecavüz yer alıyor. Çocuklara yönelik cinsel istismarın kapsamı daha geniş. Irza geçme, sözlü taciz, fuhuş, teşhircilik, röntgencilik, pornografik yayın ve cinsel ilişki izletme, sarkıntılık... Cinsel şiddetin vücutlardaki izleri geçse de psikolojilerindeki izleri kalıyor.

Tehlike yakınımızda

Zehra Kayı, Fatih Yavuz ve Nadir Arıcan'ın 2000 yılında Adli Tıp Bülteni'nde yayımlanan "Kadın Üniversite Gençliği ve Mezunlarına Yönelik Cinsel Saldırı Mağdur Araştırması" kapsamında bir anket düzenlenmiş. Yaş ortalaması 21.8 olan katılımcıların yüzde 84.4'ü üniversite öğrencisi, yüzde 15.6'sı üniversite mezunu. Bin kişiye dağıtılan anketten 700'ü geri dönmüş. Katılımcıların yüzde 63'ü bekar, yüzde 6.4'ü evli. Fiziksel temas içeren eylemlere maruz kalma oranı yüzde 44.8. Çalışmada özellikle temas içeren cinsel şiddet içeren eylemlerin yabancılar tarafından değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Örneğin cinsel birleşmeye teşebbüs, zorla oral seks, ırza geçme, cinsel ilişkiyi izlettirme gibi eylemlerde sevgili en yüksek orana sahip. Öz babanın zorla oral seks olaylarında yüzde 13, ırza geçmede (anal) yüzde 23'lük payı var.

Prof. Dr. Betül Aydın

Suçluluk duygusu

Çocuklar cinsel istismardan sonra "Ben kötüyüm, hak ettim. Bu yüzden başıma geldi" diye düşünüyorlar. Sağlıklı cinsel ilişki kuramıyorlar. Ömür boyu yaşam sevincini yakalayamıyorlar. Hür iradesi gelişmemiş, şahitliği kabul edilmeyen birinin rızasından, tercihinden nasıl bahsedilebilir. Suç çocukların üzerine atılıyor. 13 yaşında ahlaksız oluveriyorlar. Bence belirli bir yaşa gelmeden çocuğu evlendirerek duygusal, fiziksel ve cinsel istismara uğramasına fırsat veriliyor. Kendi iradesi, bilinç yapısı gelişmediği iyiyle kötüyü ayırt edemiyor. Cinsel istismardan sonra içine kapanıyor, suçluluk duygusu geliştiriyor. Bilinçli aile bunun üzerinden gelinebileceğine inanıp çocuğu hayata bağlayıcı etkinliklere yönlendirmeli. Ama önce olayın kendi üzerindeki etkilerini atmalılar. Terapi, uzman yardımı lazım. Olumsuz ekonomik şartların da etkisi var. Çünkü üst gelir seviyesindekilerin koşulları yeniden düzenleme imkanı var. Çocuk hakları, sınıf öğretmenleri tarafından okullarda anlatılabilir.

Prof. Dr. M. Fatih Yavuz

Bir yılda bin vaka

0-18 yaş arası hiç kimsenin tamamlanmış cinsel ilişkiye rıza gösterme yeteneği yoktur. Gösterse bile yasal olarak kabul edilmez. Verilecek cezanın belirlenmesi açısından özellikle kritik yaşlara yakın dönemlerde "Ben onun çocuk olduğunu bilmiyordum" gibi savunmaların araştırılması için yaş tayini yapılıyor. En zorlanılan konulardan birisi maruz kalınan eylemin ispatlanması. Adli Tıp olarak olaydan sonraki ilk 72 saat bizim için önemli. Olay yeri, mağdurun giysileri, mağdurun ve şüphelinin vücut ve genital muayenesinde elde edilen bulguları topluyoruz. Vücutta oluşmuş yaralar bir hafta, on gün içerisinde iyileşiyor. Isırık ızı, kıl, sperm ve kan lekesine DNA analizleri yaparak kişiyi belirleyebiliyoruz. Yıllar sonra bile bu yolla şüpheliyi teşhis etmek mümkün. Ancak süre aşıldığında kişinin kim tarafından ve ne zaman, ne şekilde cinsel şiddete maruz kaldığı sorularına cevap veremiyoruz. Cinsel saldırı olayını araştıracak profesyonel merkezler olmadığı için mağdurlar her biri travmatik hasar oluşturan muayenelere tekrar tekrar maruz kalıyor. Bu eylemlerde tek şahit elde edilecek delillerdir. Adli Tıp uzmanlarının sayısı az. Yerel sağlık kuruluşlarının yaptığı muayeneler yetersiz. Bu nedenle Türkiye'deki hemen hemen bütün tecavüz vakaları görüş alınmak üzere Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'na gönderiliyor. Bir yılda gelen sadece anal tecavüz sayısı bin.



Avukat Aşkın Yaşar Topuzoğlu (İstanbul Barosu Çocuk Hakları Uygulama Merkezi Sorumlusu)

Mağdur çocuk hattı

Türkiye, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzaladı. Burada çocuğun öncelikli yararı temel alınıyor. İhmal ve istismardan korunmaları için etkili şikayet mekanizması olması gerekiyor. Her seferinde çocuk rencide ediliyor. Yargı hızlı işlemeli. Maddi delillerin yanı sıra manevi bulgulara da esas alınmalı. Psikolog, pedagog gibi uzmanların görüşleri mahkemede değerlendirilmeli. Mağduriyetin başladığı andan itibaren çocuğa destek verilmeli. Toplumun bilinçlenmesi için çocuk hakları, ihmal ve istismar konularında bilgi vermek için medya kanalları kullanılabilir. Mevcut yasal düzenlemelere göre mağdura zorunlu hukuki yardım yok. İstanbul barosunun Çocuk Hakları Uygulama Merkezi'nde Mağdur Çocuklar Hukuki Yardım birimi ve hattı var. Burada çalışanlara meslek içi ve pratik eğitimler veriliyor. Aileler, çocuk polisleri, Çocuk Şube Müdürlükleri ve rehber öğretmenler başvurabiliyor. İstismarın önlenmesi için eğitim, hukuk, tıp gibi disiplinlerle meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler işbirliği içinde çalışabilir. Devlet kendi çocuk politikalarını üretmeli. Medyanın da çocuk hakları ve özel hayatın korunmasında dikkatli olması gerekiyor. Ortak bir dil kullanılmalı.

Başvuru adresleri

- Mağdur Çocuklar Hukuki Yardım Hattı, her gün saat:12.00-17.00 arası açık (0212 245 63 51).

- İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu, 24 saat hizmet veriyor (0212 251 63 25-26'dan 150 ve 163).

- 183 Alo Kadın Çocuk ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı, ihmal ve istismar olaylarında gerekli psikolojik, sosyal ve yasal işlemlerin
başlatılmasını sağlıyor ve Türkiye'nin farklı bölgelerindeki başvuruları cevaplıyor.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Toplumsal Akıl ve Ahlaki Gelişmişlik Düzeyi ve Çocukların Cinsel İstismarı Yazar Prof.Dr. Oğuz E. Berksun Pazar, 26 Kasım 2006 Çocuklara taciz, tecavüz veya genel olarak çocukların cinsel istismarı ile bence gündemlenmesi gereken şeyler toplumun hastalıklı cinsellik anlayışı, bununla birlikte toplumsal duygusal, akli (entellektüel, bilişsel) ve ahlaki az gelişmişlik düzeyimiz. Cinselliğin baskılandığı, bu baskılanma altında ve kulluk kültürü içinde otoriteye itaatkar, duygusal ve cinsel olarak az gelişmiş ancak çocuklarla idare edebilecek güçsüz ve yetersiz erkeklerin üretildiği bir toplumda bence görünen buzdağının üst kısmı..
Prof.Dr. Oğuz E. Berksun

Bir erişkin ile bir çocuk arasında geçen ve cinsel anlamı olan herhangi bir eylem çocuğun cinsel istismarı anlamını taşır. Bu eylemler özellikle cinsel bölgeler olmak üzere çocuğun bedeninin okşanması, erişkinin kendisini okşattırması, dokundurması; soyunmaya zorlama, banyodayken seyretme gibi eylemlerle çocuk bedeninin mahremiyetinin ihlali; pornografik malzeme olarak çocukların veya imajlarının kullanılması; çocukları pornografik malzemelere maruz bırakma; internet, telefon gibi dolaylı olabilecek elektronik ortamlarda dahil olmak üzere çocuğu cinsel bir ilişki ve iletişime davet, özendirme, zorlama; masturbasyon, cinsel organ, cinsel ilişki sergileme, çocuğa cinsel içerikli hikayeler anlatma gibi erişkin cinselliğine çocuğu maruz bırakma; çocukla doğrudan cinsel temas veya cinsel ilişki kurma (vajinal, oral, anal) olarak sıralanabilir. Çok daha yaygın olan birşey anne babaların kendi cinsel eylemlerine çocuklarını maruz bırakmamaya özen göstermemeleridir. Özellikle kırsal kesimlerde,kalabalık ailelerde anne-babanın ya da diğer aile bireylerinin çocukla aynı odayı paylaşması ve çiftler arasındaki cinsel eylemin çocuğun yayında olmasıyla bu durum daha sık ortaya çıkmaktadır. Bu da bir çeşit cinsel istismardır.
Çocuk bu eylemlerde sorumlu tutulamaz, suçlu olarak düşünülemez, hatalı addedilemez. Çocuğu sorumlu, suçlu veya hatalı görme eylemi de çocuk istismarı veya istismara ortak olma anlamı taşır. İlkel toplum ve topluluklarda bu eylem çocuk istismarına yaklaşımı kolaylaştıran en sık rastlanan istirmar biçimi olarak karşımıza çıkar.
Bir çocuğun istismar edilmesinde toplumun çocuklarına sahip çıkamaması, kadınların istismarında ve haklarının ihlallerinde olduğu gibi çocuk hakları ihlallerinde de çok önemli bir sorundur. Bir toplumun çocuklarına sahip çıkamaması topumu oluşturan bireylerin erişkinlik ve olgunluk düzeyleriyle çok ilgilidir. Tarihinde toplumsal geleceğine çok önem veren bir toplum olmasına karşın günümüzde Türk toplumu geleceğine önem veren bir toplum olmaktan çıkarılmıştır. Bu sebeple eğitimine olduğu gibi, genelde çocuklarına ne kadar önem veriyor tartışılır. Tarihte sayısız devlet kurmuş bir kavimin bugün bu gücü bulması mümkün olmaktan çıkarılmış hatta elindeki devletinin bekasından şüphe duyulur hale getirilmiştir. Türk toplumu geleceğini “devlet büyüklerine” ihale ettiği 50 yıl boyunca, Cumhuriyetin ilk döneminden sonra denebilir buna, giderek bilgisizleştirilmiş, eğitimsizleştirilmiş, banazlığın kucağına itilmiştir. 1980 sonrası dönem de bu olumsuz gelişmenin ayyuka çıktığı dönemdir. “Devlet büyüğü” diye kabul edinelerin de çoğunun doğruluğun, dürüstlüğün, vatanseverliğin, bilginin, ahlağın ve erdemin temsilcileri olamamaları veya bu konuda ortaya koydukları imaj olumsuz model alışların vasatını hazırlamıştır. Günümüzde toplum olarak artık doğru bir model bulmak kendimize ve çocuklarımıza gösterebilmek çok zordur. Son elli yıl içerisinde toplumumuzun akli, zihni, duygusal, davranışsal, ahlaki gelişme hızında hızlı bir gerileme olmuş hatta düzey geriye doğru gitmeye başlamıştır.
Bu sebeple Türk toplumu akli, zihni, duygusal, davranışsal, ahlaki gelişmişlik düzeyini gözden geçirmek durumundadır. Polisin olmadığı kavşak noktalarında hala trafik ışığı ihlalleri yapabilen bir toplum olarak bilimsel olarak tanımlanan ahlaki aşamaların ancak üçte birine varmış demektir. Kuralları içrelleştirememe önemli bir defodur. Yakın tarihimizde ceza yasalarımızda var olan 141, 142 ve 163. maddelerle de kendini sergileyen düşünceyi suç sayan, hala ahlaki sistemleri içerisindede düşünme ve eylem arasındaki farkın ayırdına varamayan yasalarına bile yansımış ilkel akıl düzeyimiz bizlerin düşünceyi ve eylemi ayırdedemeyen bir çocuktan farkımız olmadığını göstermektedir. Bu yüzden trafik polisinin olmadığı yerde kırmızı ışığı ihlal etmekte ve eylemin önemini algılamamaktayız. Bu yüzden aklımızdan başka şeyler geçirip farklı davranabilmekteyiz. Bu yüzden iki yüzlü ve çifte standardlı bir topluma dönüşmekteyiz. Türkiye bugün tüm zamanların ortaçağını yaşamaktadır diyebilirim. Bu noktada, bu anlattıklarımla birlikte cinselliğimizin de hangi gelişmişlik noktasında olduğu da sorgulanmalıdır. Erişkin bir akıl düzeyine varamayan ve bu düzeyde işlev görmeyen bir toplumun cinselliğinin hangi düzeyde olması beklenebilir ki. Hiçbirimiz bu anlattıklarımdan toplumsal sorumluluklar açısından muaf olamayız.
Bu az gelişmişlik düzeyinde bir toplumun yönetilmesi “güdülmesi” bir sürü olarak belli bir yöne yönlendirilmesi çok kolaydır ancak böyle bir topluluk da kendi içinde de bir sürü gibi, pek çok ilkelliği sergilemeye mahkumdur. Sapkın cinsellik bunlardan biridir. Bugün gündemlenen çocuk istismarı, kadın istismarıyla birlikte söz ettiğim az gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergedir. Ülkemiz insanının uluslararası internet arama motoru olan google da çocuk pornografisi arayanların arasında ilk sıraları alması da buna işaret etmektedir. Bu durum az gelişmiş bir insanın hepimizin yaşadığı bildiğimiz cinsel baskılar ile erişkin cinselliğinden koparıldığını da ifade etmektedir. Bu vahim bir durumdur. Gücünü, erkini, “potansını” yitirmiş “yatkın” bir insanın stres altında pedofilik davranışlar gösterdiği, gücünü ancak bir çocuk üzerinden kazanmaya yöneldiği bilinmektedir. Oligarşik bir yapıya dönüşen devlet veya işleyişi ve işlevselliği hala bu düzeyde kalan demokrasimizde insanların kimlik ve kişiliğini bulması ruhsal düzenekler açısından çok zordur. Bu noktada siyasal yapı ve cinsellik arasında doğrudan bir ilişki kurmak istememekle birlikte bu iki alanın birbirini etkileyen süreçler olduğunu hatırlatmak istiyorum. Çünkü devlet ve birey arasındaki ilişki baba çocuk ilişkisinin bir modelidir. O yüzden bizler devlete baba deriz. Devleti temsil edenlere de bazan baba lakabını uygun görürüz. Babanın tüm erki elinde bulundurması, çocuğunu (hadım etmesi yani halkını hadım etmesi) çocuğa kimlik kazanma noktasında pek şans bırakmamaktadır. Kimliğin en önemli bileşeni cinsel kimliktir. Bir insanın cinsel kimliği ve buna bağlı cinsel yaşamı bu yapı yönetim biçimi altında ancak bu kadar şekillenir. Toplumumuzda erkeklerin çoğunluğunda var olan erken boşalma, kadınların orgazmı tanımaması gerçek bir cinselliğin toplumumuzda yaşanmadığını göstermektedir. Gerçek cinselliği bilmeyen, bildirilmeyen, yaşatılmayan, yaşamayan insanların bu toplumsal yapı ve doku içinde tek sorununun da çocuk istismarı olmadığı açıktır.

Bir toplumun, üyelerinin cinsel enerjisini doğru yönlere kanalize etme görevi vardır. Bunu bilimin gücünden yararlanarak yapmak zorundadır. Bilimin olmadığı dönemlerde iş gören eski geleneksel sistemlerin (ahlak, din, görenek, töre gibi) bugün artık bir görev üstlenmesi mümkün olmamakta ve görünmemektedir. Öyle olsaydı en dindar görünen kentimiz Konyada alkol tüketimi ve fuhuş bu düzeyde olmaması gerekirdi. Töre cinayetleri gündemimizi bu kadar işgal ediyor olmamalıydı. Toplum olarak eski gelenek ve göreneklerin terkedildiği yerine yeni düzenleyici sistemlerin konamadığı bir dönemi yaşıyoruz. Konduğunu zannettiğimiz yerlerde de yukarda söylediğim gibi durum ortadadır.
Ülkemizde yaşanan liberal/kapitalist sisteme geçiş süreci eski gelenek, görenek ve kuralların terkedildiği ve yerine yenilerinin konmadığı, bireyi ve toplumsal dokuyu koruyan kanun ve düzenlemelerin yapılmadığı yoz bir dönemi yaratmıştır. 1980 yılından sonra bu yozlaşma süreci giderek hızlanmıştır. Bu yozlaşmayı dinci kesim kullanmış. Halktan bu yozlaşmaya yönelen tepkileri dinsel fanatik bir zemine kaydırmıştır. Ancak bu dinci kesimin özellikle ekonomik uzantıları kendini ele vermeye başlamış, acımasız kapitalist sistemin para transferlerinden sorumlu yapıları olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün televizyon reklamlarında çocukların ve kadınların kullanımı, bu kullanımdaki ölçüsüzlük ve pervasızlık gözü dönmüşlüğün legal gibi görünen kısmıdır. Bunun arkasında bu pervasız zihniyetin illegal uzantıları vardır. Çocuk pornografisi, erişkin fuhuşu, pedofilik turizm vardır. Reklamlarda çocukları kullananların zihniyeti aynı zihniyettir diyemesek bile toplumsal sorumluluktan uzak bir zihniyettir.
Bu sorunn ekonomik boyutuna bakıldığında çocuk pornografisi,erişkin fuhuşu veya pedofilik turizmin organize suç örgütleri tarafından yeni bir sektör olarak algılandığını görmekteyiz.Geriye giden böyle bir toplumda ise bu anlayış akıl almaz bir gelir getirmektedir.Bu sektörde bundan dolayı kadınlara ve çocuklara tekrar tekrar satılabilecek,yararlanılabilecek ya da her an kullanılabilecek eşya gibi bakılmaktadır.

Yukarda söz ettiğim konular pedofilik düşünce, eylem ve zihniyetin toplumsal boyutuna ilişkindi. Toplumsal boyuta bu derece kapsamlı bir bakış açısından bakmamın ve önem vermemin nedeni insanların ahlaki sapkınlıklara yönelmelerinde en önemli düzenleyici, önleyici veya çanak tutucu faktörün toplum ve toplumsal süreçler olmasından kaynaklanmaktadır. Bireysel düzeyde bence sorun o kadar büyük değildir. Pedofiliye biyolojik ve genetik yatkınlığın boyutları, toplumsal ve bireysel ahlaki düzey, kanunlar, kurallar, cezalar, eğitim gibi faktörlerin yanında çok da önemsenebilir mi bilmiyorum. Bu tür konuların bireysel yönü değil toplumsal yönü çok önemlidir. Ancak eğitimin öneminden söz ettiğimize göre yine de bu konunun bireysel yönüne de eğilmek gerekmektedir.

Son Güncelleme ( Pazartesi, 27 Kasım 2006 )
Old 22-06-2008, 13:48   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Vicdansız sapıklar 9 Haziran 2008


Turaç TOP, DHA



İnternette tanıştıkları erkek çocukları kandırıp ’pazarlayan’ çete, 6 aylık takiple çökertildi. Zanlıların, 10 ilden erkek çocukları zorla cinsel ilişkiye zorladığı, çocuklardan ikisinin engelli ve zihinsel özürlü olduğu anlaşıldı.

İZMİR polisi, internette tanıştıkları erkek çocuklarını pazarlayan bir şebekenin peşine düştü. 6 aylık takip sonucu 2006 yılında, ’yaşı küçük çocukları istismar etmek’ suçundan yakalanıp 14 ay hapiste kalan Cevdet G.’nin tahliye edildikten sonra aynı suçu işlemeye devam ettiği belirlendi. Cevdet G.’nin, aynı suçtan sabıkalı 30 yaşındaki İbrahim Alptuğ Sayı ile birlikte İzmir, Balıkesir, Aydın, Kırklareli, Konya, Manisa, Batman, Kastamonu, Mardin ve Tekirdağ’daki erkek çocuklarla internette tanışıp samimi olduktan sonra cinsel ilişkiye zorladığı belirlendi.

Yürüyerek aramış

İki zanlının, e-postalar ve telefon görüşmeleri sonrası, yaşları 16 ile 18 arasında değişen erkek çocukları, yine internetten buldukları 18- 25 yaş arasındaki erkeklere pazarladıkları tespit edildi. Operasyon sonucunda elde edilen bilgiler, organizasyonun elebaşı, bekar Cevdet G.’nin, günde yaklaşık 5 kilometre yürüyerek çocuk aradığını ortaya çıkardı. Cevdet G.’nin cep telefonunda yapılan incelemede, tuzağa düşürdüğü erkek çocuklardan ikisinin, zihinsel ve fiziksel engelli olduğu, pornografik görüntü ve fotoğraflarının çekildiği belirlendi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Tck 103/2/ Çocukların Cinsel İstismarı avukatahmetusta Meslektaşların Soruları 5 27-01-2014 13:53
Çocuğun Cinsel İstismarı TCK103/3 - Tazminat Talebi av.a.pinar Meslektaşların Soruları 3 22-03-2009 23:57
TCK 86/3-b ve 53/1 maddeleri - Yaralama - Görev - Öz çocuk / üvey çocuk ayrımı Av.Tevfik TATAR Meslektaşların Soruları 5 30-05-2007 11:55
Çocuk İstismarı ve Reklamlar turbo Hukuk Sohbetleri 0 28-12-2006 09:39
Kadının Çocuk İstismarı esv Hukuk Soruları Arşivi 0 05-07-2003 15:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06507993 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.