Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Asliye ticaret mi tüketici mahkemesi mi

Yanıt
Old 28-03-2017, 18:46   #1
Av.PUDY

 
Acil Asliye ticaret mi tüketici mahkemesi mi

Marhaba arkadaşlar ; müvekkilin aldığı iki adet taşınmazın müteahhit tarafından zamanında teslim edilmemesi ve hala verdiği taahhütlerde eksiklerin olması aynı zamanda dairelerde yaşanan süreçle birlikte zararın doğması sebebiyle hem rayiç bedel üzerinden aylık kira talep ettik hem de zararın tazminini talep ettik ve davayı tüketici mahkemesinde açtık. Bugün ilk duruşmada hakim burda müvekkiliniz iki taşınmaz almış ve iki daireyide dava konusu yapmış biz görevli değiliz asliye ticaret mahkemesi görevli dedi ve görevsizlik kartı verdi ve ben hala tüketici mahkemesi diye ısrar ediyorum yanlış mı düşünüyorum
Old 28-03-2017, 19:06   #2
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Birini de oğlu/kızı için düşünmüş olamaz mı ?... TÜKETİCİ...
Old 29-03-2017, 07:55   #3
kantar

 
Varsayılan

Hâkim taşınmaz sayısını görev ile bağdaştırmayı nasıl başarmış? Velev ki taşınmazlardan birini alıp tekrar satacak olsun, bu ona tacir sıfatı kazandırmaz ki.
Old 29-03-2017, 08:34   #4
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Taşınmaz mal satışına ilişkin sözleşmeler, ilke olarak tüketici hukukunun kapsamı dışında bırakılmış; sadece konut veya tatil amaçlı taşınmazlara dair sözleşmeler istisna edilmiştir (6502 s.K. m.3/h, 50, 51).

Ayrıca mesleki ve ticari amaçla kurulan sözleşmeler de tüketici işlemi sayılmamıştır. Bir tüketicinin normal şartlarda bir daireye ihtiyacı düşünülebilir. Hakim, iki daire satın almış olmayı, tüketim ihtiyacı olarak değil ticari kar amacı şeklinde yorumlamış olabilir.

Tüketici hukuku, zayıf olduğu varsayılan tüketici tarafın temel tüketim ihtiyaçlarının karşılanmasında ayrıcalıklı bir koruma düzeni öngördüğünden, kar amacı gözeten varlıklı/güçlü kişileri bu imtiyazdan yararlandırmamak gerekir.

Sonra, daireleri satan kişi/ler de, orada oturmakta olan tüketiciler ise, yine bir tüketici işleminden söz edilemez ve uyuşmazlık genel yetkili mahkemelere intikal eder.
Old 29-03-2017, 09:49   #5
kantar

 
Varsayılan

Taşınmaz alıp satmayı meslek edinmediği sürece konunun tüketici mahkemesinde çözüleceği görüşündeyim.

Tüketici sıfatı için kişinin varlıklı olup olmadığına bakılmaz. Somut olayda 20 dairesi olan biri bu apartmandan tek daire satın alırsa tüketici kabul edilip başka mal varlığı olmayan biri bu apartmandan iki daire alınca tüketici kabul edilmeyecek mi?

Kaldı ki görevli mahkeme olarak ticaret mahkemelerinin gösterilmesi ise kesinlikle mümkün görülmüyor.
Old 29-03-2017, 11:36   #6
GÜLSÜM ÖNAL

 
Varsayılan

''..Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda davacı, davalıdan iki adet daire satın aldığını, ve bedelini ödediğini, ancak dairelerin dava dışı şahsa satıldığını ileri sürerek dairelerin bedelinin tahsilini istemiş, mahkemece davacının iki adet daire satın alması sebebiyle tüketici kabul edilemeyeceği gerekçesiyle dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeksizin ve duruşma açılmaksızın görevsizlik kararı verilmiş ise de; mahkemece sadece satın alınan dairenin sayısı dikkate alınarak davacının tüketici kabul edilmemesi yerinde değildir. Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 6502 Sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek duruşma açılması ve bundan sonra satın alınan dairelerin satın alma amacının araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. ..''.T.C.YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E.2015/36754 K. 2016/2002 T. 27.1.2016
Old 29-03-2017, 12:11   #7
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Alıntı:
"Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur"

İki daire alınması, bireysel tüketim ihtiyacının karşılanması amacının ötesinde, yatırım, kiraya verme, yeniden satma gibi amaçları daha çok çağrıştırır.

Tüketici işlemi sayılmayan ayıplı daire satışı işlemi savunmasız kalmaz, genel hükümlerle dava konusu edilebilir.
Old 29-03-2017, 13:44   #8
Av.PUDY

 
Acil

ben hala nedense tüketici mahkemesi kapsamında yargılamanın görülmesi düşüncesindeyim aksini düşünemiyorum kişinin aynı parsel de iki daire şeklinde taşınmaz satın alması onun tüketici sıfatının değiştirmemesi gerektiğini düşünüyorum kişi aldığı taşınmazları ister kiraya verir ister boş tutar. Ancak davalı yanla en başında yapılan sözleşme uyarınca taşınmazların bir teslim tarihi var ve bu teslim tarihinde eğer ki davalı taşınmazları teslim etmez ise aylık rayiç bedel üzerinden kira ödeyeceğini sözleşmede kabul etmiştir. Dolayısıyla sözleşmeden yola çıkarsak davalının kabul etiği cezai şart niteliğindeki maddeyi bu aşamada hakimin kar elde etme amacı olarak kabul etmesi ve davayı ben bakmam görevli değilim ticaret mahkemesi demesi buna gerekçe olarak ta daire sayısının iki olması çok kabul edilebilir gelmiyor bana Çıkamadım ne yapacağımı bilemedim şimdi ben ya ?!?!
Old 29-03-2017, 15:53   #9
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

1) Görev yönünden tüketici mahkemesinin alternatifi asliye ticaret mahkemesi değil, asliye hukuk mahkemesi olmalıdır.
2) İki hukukçunun olduğu yerde en az üç görüş bulunması sırrıyla, elbette bu konu da tartışmaya açıktır.
Old 30-03-2017, 12:29   #10
Av.PUDY

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kantar
Hâkim taşınmaz sayısını görev ile bağdaştırmayı nasıl başarmış? Velev ki taşınmazlardan birini alıp tekrar satacak olsun, bu ona tacir sıfatı kazandırmaz ki.

Konuya ilişkin net cevap alamadım arkadaşlarım ve Mahkemenin kararını aynen size yoluyorum daha net görüş bildiririz ve değerlendiririz diye düşündüm. Bu arada bu iki taşınmaz müvekkil tarafından aynı apartmanda aynı kattadır aynı tarihte alınmıştır;

"davacının birden fazla taşınmazsatın aldığı, kar amaçlı alış mahiyetinde oludğu, bu nedenle tüketici işlemi sayılamayacağı anlaşılmakla davanın görev yönünden reddine , mahkememizin karar kesinleşitiğinde bakırköy asliye ticaret mahkemisine gönderilmesine," şeklinde karar verdi.
Old 31-03-2017, 10:26   #12
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Hukukta "net cevap" pek azdır ! Ve herkesin kendi cevabı (aslında) yeterince nettir.
Old 31-03-2017, 16:03   #13
Av.PUDY

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Dr.Yahya DERYAL
Hukukta "net cevap" pek azdır ! Ve herkesin kendi cevabı (aslında) yeterince nettir.

Herkes gibi bende O Azlık kısmından yararlanmaya çalışıyorumdur belkide ne dersiniz? Burada hukuki paylaşım ve içinden çıkamadığımız durumlarda birbirmize yardımcı olduğumuzu düşünüyorum kimsenin fikrini satın almaya çalışmıyorum yada çalışmıyoruz. Eğer varsa elinde yargı kararı veyahut yaşanmışsa benzeri bir durum başından geçenin izlediği yol, tecrübesi olanın görüşü ve fikir paylaşımı bekliyorum, burada bulunan tüm meslektaşlarımızında bu şekilde düşündüğünü sanıyorum. Ve herkesin kendi cevabı (aslında) yeterince net olmuş olsa yada olsa da yardıma ve paylaşıma açık bir platformadayız birbirimize elimizdeki entrümanlarla yardımcı oluyoruz Sayın Meslektaşım yoksa burada ne işimiz var değil mi!
Old 03-04-2017, 14:02   #14
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/14-358
Karar: 2010/353
Karar Tarihi: 30.06.2010


TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI - DAVACI YANIN TAŞINMAZLARI TİCARİ AMAÇLA EDİNDİĞİ - EDİNMENİN TÜKETİCİ İŞLEMİ OLMADIĞI GİBİ DAVACININ DA TÜKETİCİ SIFATI TAŞIMADIĞI - DAVANIN TİCARET MAHKEMESİNDE GÖRÜLÜP KARARA BAĞLANMASI GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda davacı yanın taşınmazları ticari amaçla edindiği; böyle bir edinmenin tüketici işlemi olmadığı gibi davacının da tüketici sıfatı taşımadığı anlaşıldığından; konunun Tüketici Mahkemesinin görev alanına girmediği, davanın Ticaret Mahkemesinde görülüp karara bağlanmasında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

(4077 S. K. m. 1, 2, 3, 23) (6762 S. K. m. 3, 18) (YHGK. 05.10.2005 T. 2005/14-490 E. 2005/563 K.) (YHGK. 15.11.2006 T. 2006/13-644 E. 2006/707 K.) (YHGK. 31.01.2007 T. 2007/13-60 E. 2007/45 K.)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki <Tapu iptali ve tescil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A... 2.Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.12.2008 gün ve 2007/491 E.-2008/637 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 1.10.2009 gün ve 7056-10257 sayılı ilamıyla;

<... Dava davalı yükleniciden kazanılan kişisel hakka dayalı mülkiyet aktarımı istemine ilişkindir.

Davalı yüklenici Hasan Uluer temlik konusu bedelin ödenmediğini davanın reddini savunmuştur. Arsa sahibi mirasçısı davalılar kendilerine husumet düşmeyeceğini belirtmiştir.

Mahkemece, dava kabul edilmiştir.

Hükmü davalılar temyiz etmiştir.

4822 sayılı Kanununla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3.maddesi (c) bendi ile konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da Tüketicinin Korunması Kanunun kapsamına alınmıştır. Dava konusu taşınmaz konut niteliğindedir. Anılan yasanın (e) bendindeki tanıma göre tüketici: bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi, (f) bendindeki tanıma göre de satıcı: kamu tüzel kişileri dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetler kapsamındaki tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri ifade eder. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 23.maddesi hükmüne göre de, bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekir.

Somut olayda da; davacı tüketici, yüklenicinin temlikine dayalı olarak mesken niteliğindeki bağımsız bölümlerin tapu kaydı iptali ve tescil isteğinde bulunduğundan o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması yasadan kaynaklanan zorunluluktur. Mahkemece kamu düzeninden olan görev hususu re'sen gözetilerek yukarıda yazılı olduğu şekilde işlem yapılması yerine çekişmenin esasının incelenip hükme bağlanması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir...>

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacılar, davalılardan yüklenici H... U... A... ile aralarında 10.01.2007 günü adiyen düzenlenen <Daire satış vaadi> başlıklı sözleşme ile, diğer davalıya ait 12103 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki D Blok 3-4-7 nolu bağımsız bölümleri satın aldıklarını, davalının daireleri bitmiş vaziyette teslim etme edimini yerine getirmemesine rağmen tek taraflı olarak sözleşmeyi feshettiğini ve bunu bildirdiğini, gerçekte başka menfaatler elde etme çabasında olduğunu, bu haksız feshi kabul etmediklerini, sözleşmeye göre ödemeleri gereken 130.000 YTL'yi ödemeye hazır olduklarını ifadeyle, çekişmeli dairelerin tapusunun iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.

Davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde sözleşmenin geçersiz olup, davacıya hak bahşetmeyeceğini ifadeyle ve ayrıca husumete de itirazla davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı tarafın temyizi üzerine Özel Dairece hüküm yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine kararı Davalılar vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğine ve malın edinme amacına göre davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesine mi ait bulunduğu, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde ve genel ilkelerin ortaya konulmasında yarar vardır.

4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un <Amaç> başlıklı 1. maddesinde <Bu Kanunun amacı, (...) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.> şeklinde açıklandıktan sonra, 2.maddesinde <Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.> hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı Kanunun <Tanımlar> başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, <bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi>; (h) bendinde Tüketici işleminin, <mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi>, (f) bendinde satıcının, <kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri>; (c) bendinde ise malın, <Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları> ifade edeceği belirtilmiştir. 23. maddesinde de, bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, düzenlemesine yer verilmiştir.

Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.

Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuş; giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alarak üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.

Az yukarıda açıklandığı üzere 4077 sayılı Kanunun 3.maddesinin ilk şeklinde <mal> kavramı <ticaret konusu taşınır eşya> olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında <alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar> da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır.

Eş söyleyişle, 4822 sayılı Kanunla, tüketicinin korunacağı alanlar genişletilerek; konut ve tatil amaçlı taşınmazlar da bu Kanun uygulamasında mal olarak kabul edilmiştir. Kanunun uygulanabilmesi için bu taşınmazların satıcısının ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında bu malı sunuyor olması ve alıcının da bunları konut amacıyla satın alması gerekli ve yeterlidir. Kanunda konutun tamamlanmış olup olmadığı yönünden bir ayrıma gidilmemiş; konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuştur.

O halde, 4822 sayılı Kanunla konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3/c maddesinin kapsamına alındığına göre, kural olarak bunların tüketici hukuku hükümleri kapsamında ve onun koruması altında olduğu kabul edilmelidir. Kısacası, yasa koyucunun koruma iradesinin inşaatı tamamlanmadan veya kat mülkiyeti oluşturulmadan satışa sunulmuş olan konut ve yazlıkları satın alan tüketicileri de kapsadığı kuşkusuzdur. Böylesi bir satım sözleşmesinde tüketicinin, aynı zamanda imalatçı durumundaki satıcıya karşı güçsüz durumda olduğu, bilgi edinme ve ekonomik çıkarlarının korunması haklarını kullanamadığı duraksamadan uzaktır. Bu nedenle de tüketici, satışa konu konutta açık veya gizli ayıpların ortaya çıkması halinde 4077 sayılı Kanunun himayesine sığınabilecektir.

Nitekim; açıklanan ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 05.10.2005 gün ve 2005/14-490 E. 563 K., 14.12.2005 gün ve 2005/13-637 E. 731 K., 15.11.2006 gün ve 2006/13-644 E. 2006/707, 31.01.2007 gün ve 2007/13-60 E. 45 K. Sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Önemle vurgulanmalıdır ki, konut alım satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için açıklanan özellikler yanında tüketicinin malı satın alma amacı da çok büyük önem taşımaktadır. Zira, yukarıda açıklanan kurallar nihai tüketici tarafından kullanım amacıyla alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir.

Hemen burada tüketici kavramı ve unsurları üzerinde ayrıntısıyla durulmalıdır:

Kanunda tüketici, <bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişi> olarak tanımlandığına göre; bu tanımdan hareketle tüketici kavramının unsurları; tüketicinin bir mal veya hizmeti edinmesi, yararlanması veya kullanması; gerçek veya tüzel kişi olması; işlem yaparken amacının ticari veya mesleki olmaması ve son olarak konut ve tatil amaçlı taşınmaz alımlarında kullanım amacını taşıması olarak sayılabilir.

Her şeyden önce her alıcı tüketici değildir. Yasanın lafzından da anlaşıldığı üzere tüketici olarak kabul edilmenin ilk koşulu, ticari veya mesleki olmayan bir amaçla hareket edilmiş olmasıdır. Böyle olunca, bir malı olduğu gibi ya da işleyerek bir başkasına satanlar, çıkar karşılığı devretmek üzere satın alanlar, yine bir mal veya hizmeti mesleki veya ticari amaçlarla satın alanlar tüketici sayılamayacaklardır. Burada mal herhangi bir şekilde ticari hayata geri dönmemektedir.

Öyle ise sonuçta; bir mal veya hizmeti, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.

Diğer taraftan, tacir niteliğindeki tüzel kişileri ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir (TTK. m.3). Eğer, bir muamele, fiil veya iş ticari iş ise, bunlara özel ticari kurallar uygulanır. Bu tüzel kişilerin bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanmaları veya tüketmeleri söz konusu değildir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18. maddesinde, ticaret şirketlerinin tacir sayılacağı hükme bağlanmıştır. O halde bir tacirin, dolayısıyla ticaret şirketlerinin borçlarının ticari olması asıldır. Tüzel kişi tacirin barınma, ısınma, gıda, giyinme ve aile gibi özel insani ihtiyaçları olmadığı için bunların, gerçek kişiler gibi adi borç ilişkileri alanı olmadığı kabul edilmelidir.

Özel kişiler yönünden ise satın alma nihai kullanım amaçlı olabileceği gibi mesleki veya ticari amaçlı da olabilir. Alan yönünden ticari amaç taşıyan satım sözleşmeleri tüketici hukuku kapsamına girmediği gibi satın alan tüketici, işlemi de tüketici işlemi olarak kabul edilemez.

Hal böyle olunca; konut ve tatil amaçlı taşınmaz malların ticari gayeyle ve kar etme amacıyla satın alınması, özel amaçla (kullanım) alınmaması durumunda, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözüm mercii; Tüketici Mahkemeleri değil, Ticaret Mahkemeleridir.

Tüm bu açıklama ve kurallar ışığında somut olay irdelendiğinde:

Davalılardan yüklenici H... A... ile diğer davalı arsa sahibi S... Ç... arasında 24.5.2006 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği; davacı ile davalı yüklenici arasında düzenlenen Daire Satış Sözleşmesi ile de, davalı yükleniciye isabet edecek dairelerden D Blok 3, 4, 7, 8, 11 ve 12 numaralı altı adet bağımsız bölüm ile blok altında bulunan ve garaj şeklinde düzenlenmiş bodrumun tamamının davacılara satımı konusunda anlaştıkları; 8,11 ve 12 nolu bölümlerin davacılara devredildiği; 3,4 ve 7 nolu bölümlerin ise devredilmediği dosya kapsamı ile bellidir.

Yine, yüklenici davalının davacı yana gönderdiği 19.12.2006 tarihli ihtarnamedeki beyanından gerçekte 12 adet daire satışının söz konusu olduğu,10.1.2007 tarihli sözleşme ile sayının 6 adede düşürüldüğü anlaşılmaktadır.

Ayrıca, davacı vekili bozma sonrası 11.2.2010 günlü celsede aynen; <…müvekkillerimin davalı taraftan satın aldıkları bağımsız bölümlerin birini, ikisini kendi ihtiyaçları olarak alsa bile diğerlerini yatırım maksatlı kira geliri elde etmek maksadıyla almıştır…> şeklinde beyanda bulunmuştur.

Tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde: davacı yanın anılan taşınmazları ticari amaçla edindiği; böyle bir edinmenin tüketici işlemi olmadığı gibi davacının da tüketici sıfatı taşımadığı anlaşıldığından; konunun Tüketici Mahkemesinin görev alanına girmediği, davanın Ticaret Mahkemesinde görülüp karara bağlanmasında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu nedenlerle; Yerel Mahkemenin görevle ilgili direnme gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

Ne var ki, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazları dairece incelenmediğinden, bu inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemenin görevli olduğuna ilişkin direnme kararı uygun olup; işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 30.06.2010 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 03-04-2017, 15:50   #15
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Benzer bir konu için şu yazı incelenebilir:
“Müteahhitler Birliği Başkanı Yapı Kooperatifine Üye Olabilir mi?”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Y.2, S.5, Ocak 2007, s.141-148.
Old 03-04-2017, 16:17   #16
Av.PUDY

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Dr.Yahya DERYAL
Benzer bir konu için şu yazı incelenebilir:
“Müteahhitler Birliği Başkanı Yapı Kooperatifine Üye Olabilir mi?”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Y.2, S.5, Ocak 2007, s.141-148.


Sayın Yahya Bey gönderdiğiniz linkin benim konumla bir alakası var mı acaba? Hayır ben linki açınca direk sizin reklamınızı görüyorum da ondan sorayım dedim ayrıca makalenin içeriği de çıkmıyor sadece sizin reklam alanınız çıkıyor; makalenin benim konum ve sorunumla alakası var ise makalenin ilgili kısmını bizimle paylaşır mısınız acaba ?
Old 03-04-2017, 17:37   #17
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan

Ben "link" göndermedim/göremedim. Size hangi link açılıyor bilmiyorum. Ben sadece benzer olduğunu düşündüğüm bir yazı bilgisi gönderdim. Yazıya Terazi Dergisi arşivinden ulaşılabilir zannederim.
Old 05-09-2020, 09:11   #18
av.erayozkara

 
Varsayılan iki ayrı karar

Merhabalar, konu üzerinden zaman geçmiş ama ben yaptığım araştırma sonucu konu ile ilgili Sayın Deligöz'ün sunduğu hukuk genel kurulu kararından farklı bir karara ulaştım kararı paylaşıyorum genel kurul kararında ticaret mahkemesi görevlidir diyor paylaşacağım 13.Hukuk Dairesi kararında asliye hukuk görevlidir diyor sizce hangisi yetkili değerli görüşlerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.

T.C. Yargıtay

13.Hukuk Dairesi
Esas: 2017/4272
Karar: 2017/9716
Karar Tarihi: 19.10.2017



TAZMİNAT DAVASI - GAYRİMENKUL SATIŞ SÖZLEŞMESİ - SATIN ALINAN YERİN YATIRIM AMAÇLI OLARAK SATIN ALINDIĞI VE İŞYERİNİN TİCARİ VE MESLEKİ AMAÇLARLA KULLANILACAĞI - İLİŞKİNİN 4077 SAYILI YASA KAPSAMINDA KALMADIĞI - GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacının gayrimenkul satış sözleşmesi ile satın aldığı yerin keşifte alınan bilirkişi raporunda ve tapu satış senedinde ofis niteliğinde olduğu ve davacı tarafça da yatırım amaçlı olarak satın alındığının bildirildiği bu haliyle işyerinin ticari ve mesleki amaçlarla kullanılacağı gözetildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle görevsizlik kararının da Yargıtay aşamasından geçmeden kesinleştiği de gözetilerek davaya bakmaya asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

(4077 S. K. m. 1, 2, 3)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... ile davalı ... inş. ve Tic. Ltd. Şti. vekili avukat ... ... gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, davalıların inşaa ettiği flora residence sitesinden 0510/B4 nolu bağımsız bölümü 20.3.2006 tarihinde satın aldığını, sözleşmede kararlaştırılan sürede teslim edilmediğini, kira kaybı zararının doğduğunu ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL.nin dava tarihinden itibaren faizi ile ödetilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davalı ... şirketi aleyhindeki davanın reddine, diğer davalı aleyhindeki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacının gayrimenkul satış sözleşmesi ile satın aldığı yerin keşifte alınan bilirkişi raporunda ve tapu satış senedinde ofis niteliğinde olduğu ve davacı tarafça da yatırım amaçlı olarak satın alındığının bildirildiği bu haliyle işyerinin ticari ve mesleki amaçlarla kullanılacağı gözetildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle görevsizlik kararının da Yargıtay aşamasından geçmeden kesinleştiği de gözetilerek davaya bakmaya asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Taraflarca temyiz olunan kararın (1) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, (2) nolu bentte gösterilen nedenle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren ... gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 06-09-2020, 14:35   #19
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.erayozkara
Sayın Deligöz'ün sunduğu hukuk genel kurulu kararından farklı bir karara ulaştım kararı paylaşıyorum genel kurul kararında ticaret mahkemesi görevlidir diyor paylaşacağım 13.Hukuk Dairesi kararında asliye hukuk görevlidir diyor sizce hangisi yetkili değerli görüşlerinizi paylaşmanızı rica ediyorum.

Gösterilen her iki örnekte Yargıtayın hangi nedene dayalı olarak görevli mahkemeyi tayin ettiğine dair bir açıklama yer almadığından , bu kararların görev yönünden karşılaştırılmasının yapılması sağlıklı olmaz kanısındayım. Kaldı ki, 13 HD.si kararı eski TTK döneminde verilmiş olup eski TTK’da mutlak ticari davalar dışındaki davalarda Asliye Hukuk ile Ticaret Mahkemesi arasında görev sorunu olmayıp işbölümü ilişkisi bulunmakta idi. İş bölümü itirazının da ilk itiraz olarak taraflarca ileriye sürülmesi gerekiyordu. Taraflarca ileriye sürülmeyen bu itiraz yerel mahkemece veya Yargıtayca dikkate alınamıyordu. Bu yönden de 13 HD.si kararının güncel uygulamalarda emsal teşkil etmeyeceğini düşünüyorum.

Güncel uygulamaya gelince; Asliye Hukuk- Ticaret Mahkemesi arasındaki işbölümü ilişkisi yeni TTK 5.m.ile ile görev sorunu haline getirilmiş ve resen gözetilir hale gelmiştir. TKHK. Tüketiciyi "bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder" şeklinde tanımlamış isede, sadece bu tanımdan giderek ticari amaçla konut edinen her gerçek veya tüzel kişinin davasına ticaret mahkemesi bakacak anlamını çıkaramayız

Ticaret Mahkemesinin görevli olması koşulları TTK.m.4'de yazılıdır. Bunun için ya davanın tacirler arasında ticari işletmeleri ile ilgili olması yada tacir olup olmadığına bakılmaksızın davanın TTK.da yazılı konular veya atıf yapılan kanunlardaki konularla ilişkisinin bulunması gerekir.Konut alım satımı ile ilgili hükümler TTK'da yer alan konular veya 4.m.de atıf yapılan kanun hükümlerinde yer almamıştır. Yani taraflar arasındaki " mutlak ticari dava" ilişkisi vardır denilemez.

Sonuç olarak;Geriye TTK 4.m.deki hükmün diğer kısmı kalır. Tüketici Mahkemesinin görev alanına girmeyen "ticari veya mesleki" amaçlı konut alımlarında, alım ;"tarafların tacir olması ve alımın alıcının ticari işletmesi ile ilgili bulunması halinde" Ticaret Mahkemesi, aksi halde Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olacaktır. Diyebiliriz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Eser Sözleşmesi / Asliye-Ticaret-Tüketici mahkemesi ? Tandoğan Meslektaşların Soruları 9 24-01-2015 21:50
Görevli mahkeme tüketici mahkemesi mi yoksa asliye ticaret mi düzceli81 Meslektaşların Soruları 8 06-03-2012 10:36
Denizcilik İhtias Mahkemesi mi Asliye Ticaret Mahkemesi mi? Av. İlker SARAÇ Meslektaşların Soruları 0 19-10-2011 12:47
Asliye hukuk mahkemesi mi ticaret mahkemesi mi? Av.Ayşe Acar Meslektaşların Soruları 9 01-10-2011 22:54
Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla Yargılama Yapan Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Cevap Süresi mapixx Meslektaşların Soruları 3 26-08-2009 20:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04593396 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.