Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İftira Suçu Oluşması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-09-2018, 13:50   #1
luna

 
Varsayılan İftira Suçu Oluşması

müvekkilim ile kız arkadaşı bir sorun yaşıyorlar sonrasında kız arkadaşı müvekkillimden şikayetçi oluyor. Karakolda verdiği ifade sonrası yağma suçundan savcılığa sevk edilip müvekkilim tutuklanıyor. Sonrasında kız arkadaşı ifadesini değiştiriyor.Müvekkilim tahliye oluyor.

Sormak istediğim , kız arkadaşı ifadesini değiştirdiği için kız hakkında savcılık iftira ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlamasından dosya açılmış.
iftira suçu oluşabilmesi için kast gerekiyor biliyorum ama bunun haricinde elinde ifadeyi değiştirmenin iftira suçu oluşturmayacağını içeren yargıtay kararı var mıdır ?

Teşekkürler.
Old 06-09-2018, 14:51   #2
Av. Alper

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

İftira suçu özel olarak 'iftiraya' yönelik kasıtla hareket edilmesi durumunda sübut buluyor. Bu da ancak; 'işlenmediği bilinen hukuka aykırı bir fiil isnadı' ve 'isnat edilen kişi hakkında soruşturma ya da kovuşturma başlatılmasını sağlama amacı' unsurları ile mümkün olabiliyor.

Detaylarını bilemiyorum ancak, değiştirilen ifade ile, açıkça ilk ifadedeki beyanların: Kanun'un öngördüğü şekilde "işlemediğini bildiği halde, hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi (hakkında soruşturma, kovuşturma başlatılmasını sağlama amacını saymıyorum zira doğrudan bir şikayet söz konusu)" durumunu oluşturduğu ortaya konuluyorsa ve söz konusu ikinci ifadenin gerçekliği de tartışmadan uzaksa; savcılığın uygulaması yasanın 267/4 düzenlemesi gereğidir.

Ancak sadece "ifadeyi değiştirmiş" olmak, tek başına iftira suçuna sebebiyet vermeyecektir. Zira bunun ardında yatan irade farklı olabilir (Örneğin, ilk şikayette gerçekten var olan bir durum dile getirilmiş ancak sonrasında kişi, sevdiği insanı bu durumdan kurtarabilmek amacı ile hareket etmiş olabilir vs). Durumun her somut olay bakımından farklı değerlendirilmesi gerekir ve bu değerlendirmede gözetilecek olan kıstas da, yukarıda izah etmeye çalıştığım unsurlar çerçevesinde belirlenecektir. Özellikle delil durumunun buna etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.

Bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun çok net bir kararı var, kararı aşağıda paylaşıyorum ancak Kurul'un özellikle belirttiği noktayı öncelikle sunuyorum.
(karar, kazancihukuk.com'dan alınmıştır.)

"Öte yandan, failin sonradan isnadından rücu etmesi, iftira suçunun oluştuğunun kabulü bakımından tek başına yeterli bir kıstas değildir. Zira, iftira suçunun faili, ihbarın asılsızlığının anlaşılması veya pişmanlık duyması gibi nedenlerle isnadından rücu edebileceği gibi, konu olayda savunulduğu örneğe uygun biçimde isnada maruz kalanın veya yakınlarının kişiyi mahkûmiyetten kurtarmayı hedefleyen baskı ve istekleri sonucu veya temin ya da vaat ettikleri çıkar karşılığında yahut çok başka nedenlerle de isnadından dönmüş olabilir. Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçu failinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir. O halde, iftira suçunun belirlenebilmesi bakımından, öncelikle bu husus saptanmalıdır. Bunun tespiti ise, ihbarın öncesi ve sonrasına ilişkin kanıtların sonuca varmaya elverişli olacak nitelik ve yeterlilikte toplanmasını zorunlu kılar."


YARGITAY CEZA GENEL KURULU KARARI: (YCGK 22.03.2005 E.2005/4-17 - K.2005/33)
İftira suçundan sanık Ö.Ş.`nın TCY`nın 285. maddesinin 2 ve son fıkraları uyarınca 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Karşıyaka 1.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 14.03.2002 gün ve 916-125 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 17.11.2003 gün ve 27472-11464 sayı ile;

"... Yağma suçundan dolayı yakınan hakkında dava açılıp kanıt yetersizliğinden beraat kararı verilmesi karşısında, tutanaklarda; "... zanlıyı yakalayan şahıs..." olarak adı ve imzası bulunan M.E.`in tanık sıfatıyla dinlenmesi ve sanığın yakınanı yaralamadan önce anılana "... benden zorla para almak isteyen şahıs buydu ..." deyip demediği ve yağma suçunun faili olan yakınanın nasıl yakalandığı sorularak açıklattırılması ve sanığın yağma suçundan açılan davadaki ifadelerinin yakınanı cezadan kurtarmaya yönelik olup olmadığı üzerinde durularak kanıtlar birlikte değerlendirilip sonucuna göre, sanığın şikayet hakkını kullanıp kullanmadığı da tartışılarak hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme 22.04.2004 gün ve 83-286 sayı ile; "... sanık Ö.Ş.`nın yakaladığı ve kendisine yönelik yağmaya kalkışma suçu faili olarak kolluğa teslim ettiği S.Ç. hakkında hazırlık soruşturması sırasında verdiği tüm ifadelerde kesin ve net biçimde bu şahsı eylemin faili olarak suçlayıp son soruşturma aşamasında bu isnadından rücu etmiş olması karşısında olayın yeterince aydınlandığı, soruşturmanın genişletilmesine ve S.Ç.`ın yakalanmasına yardımcı olan tanık M.E.`in dinlenilmesine gerek bulunmadığı.." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 27.12.2004 gün ve 107459 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Sanık Ö.Ş.`nın iftira suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı ve gösterilen gerekçenin yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

İnceleme konusu olayda;

7 Nisan 2001 günü 22.30 sıralarında Manisa-Menemen Karayolu üzerinde devriye gezen jandarma ekibini durduran Ö.Ş., otostop yapan birini aracına aldığını, bu şahsın falçata çekerek kendisini Çamlık bölgesine götürmek istediğini belirtip şahsın eşkalini bildirerek ihbarda bulunmuş, bundan 40 dakika kadar sonra telefon ederek, şahsı 2.Çamlık bölgesinde yakaladıklarını söyleyip görevlileri çağırmış, 10 dakika kadar sonra olay yerine giden jandarma görevlileri, yolun on metre kadar dışında, kamyonetin önünde yatar durumda bulunan S.Ç. isimli kişiyi yakalayıp gözaltına almışlar, bu kişinin üzerinde ve çevrede yapılan aramada falçata bulunamamıştır.

S.Ç.`ın Manisa Devlet Hastanesince düzenlenen 07.04.2001 15142 sayılı geçici doktor raporunda; sol omuz sınırında geniş ebatlı sıyrık ve kızarıklık, sağ deltoid bölge lateralinde kızarıklık ve sıyrık, sol gözde kızarıklık ve şişlik, saçlı deride kesi, şişlik ve hematom bulunduğu, alkolsüz olduğu, halen hayati tehlikesinin mevcut bulunduğu, beyin cerrahi uzmanı tarafından incelenmesi gerektiği belirtilmiş, gözetimden çıkışında aldırılan raporunda da benzer bulgulara yer verilmiş, bu şahsı yakalayan Ö.Ş. ile tanık M.E.`de ise darp ve cebir izi bulunmadığı saptanmıştır.

Yağmaya kalkışma suçunun mağduru Ö.Ş.; yakaladığı S.Ç.`ı jandarmalara teslim ederken, "bu şahsı yolcu diye yanıma aldım, ancak yolda falçata çekti, beni kuytu yere götürüp gasp etmek istedi, kaçtım, daha sonra arkadaşlarla aradık, Manisa Karayolunda gördüm, yakalamak için araba ile çarptım" şeklinde ithamda bulunmuş, jandarma görevlilerince yaptırılan teşhis işlemi sırasında, yine kollukta ve sulh hakimliğinde şikayetçi olarak ifade verirken benzer beyanlarla suçlamayı sürdürerek yağma failini arkadaşı M.E. ile birlikte yakalayıp teslim ettiklerini ifade etmiş, S.Ç.`ın yağmaya kalkışma suçundan tutuklanıp hakkında kamu davası açılmasından sonra bu davanın görüldüğü Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 11.05.2001 günlü dilekçede ve 15.06.2001 günlü oturumdaki ifadesinde ise önceki beyanlarıyla çelişki oluşturacak biçimde; yağma olayı failinin S.Ç. olmadığını söylemiş, suçlamayı tüm aşamalarda reddeden ve tutuklu olarak yargılanmakta olan S.Ç.`ın ilk oturum sonunda tahliyesine ve beraatine karar verilmiş, hükümle birlikte mahkemenin suç duyurusunda bulunması üzerine bu kez Ö.Ş. hakkında iftira suçundan kamu davası açılmıştır.

Sanık Ö.Ş. iftira suçundan mahkemece sorguya çekildiğinde; S.Ç.`ı gasp suçunun sanığı olarak teşhis ettiğini, daha sonra dilekçe vererek bundan vazgeçtiğini belirterek ayrıntılı açıklamada bulunmamış ise de, iftira suçundan mahkumiyetine ilişkin ilk hükme yönelik 28.03.2002 günlü temyiz dilekçesinde; yağma suçunun sanığı S.Ç.`ın kendisi, ailesi, yakınları ve avukatının yoğun istek ve baskısı karşısında onun hakkındaki suçlamadan vazgeçtiğini, feragat biçiminin tecrübesizliğinden kaynaklandığını, ayrıca Seracettin vekilinin, şikayetten vazgeçmenin müvekkilini kurtarmaya yetmeyeceğini bilmesi nedeniyle, kendisini mevcut olayı tamamen inkara yönelttiğini, böylelikle aslında mevcut olan olayın yokluğunu dile getirmesi sağlanarak müfteri durumuna düşürüldüğünü, esasen iftira suçunu işlemediğini belirtmiş, direnme hükmüne yönelik 04.05.2004 günlü temyiz dilekçesinde de; S.Ç. hakkındaki suçlamadan vazgeçme nedenini benzer biçimde dile getirmiştir.

Anayasa`mızın 74. maddesine göre, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye`de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikayet hakları bulunmaktadır. Bu kurumun bireylere tanıdığı hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek "çıkarlarını koruması" gerek "özgürlüklerini kısıntısız" kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikayet hakkının kullanılmasıdır.

TCY.nın 285. maddesinde düzenlenen iftira suçu ise, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Bu suçun oluşması için, şikayet veya ihbarın adliyeye yahut keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur bir makama veya yasal takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie yapılmış olması gerekir.

İhbar veya şikayet, failin suçsuz olduğunu bildiği, başka deyişle suçsuzluğunda kuşku bulunmayan kimse aleyhinde yapılmış olmalıdır. Bu bakımdan, gerçekte işlenmiş bir suç mevcut bulunur, ancak üzerinde kuşku ve iddianın yoğunlaşmış olması nedeniyle ihbar veya şikayet edilen kişinin suçluluğu kanıtlanamazsa, suçlanan beraat etmiş olsa dahi iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar ve şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır.

Öte yandan, failin sonradan isnadından rücu etmesi, iftira suçunun oluştuğunun kabulü bakımından tek başına yeterli bir kıstas değildir. Zira, iftira suçunun faili, ihbarın asılsızlığının anlaşılması veya pişmanlık duyması gibi nedenlerle isnadından rücu edebileceği gibi, konu olayda savunulduğu örneğe uygun biçimde isnada maruz kalanın veya yakınlarının kişiyi mahkûmiyetten kurtarmayı hedefleyen baskı ve istekleri sonucu veya temin ya da vaat ettikleri çıkar karşılığında yahut çok başka nedenlerle de isnadından dönmüş olabilir. Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçu failinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir. O halde, iftira suçunun belirlenebilmesi bakımından, öncelikle bu husus saptanmalıdır. Bunun tespiti ise, ihbarın öncesi ve sonrasına ilişkin kanıtların sonuca varmaya elverişli olacak nitelik ve yeterlilikte toplanmasını zorunlu kılar.

Somut olayı bu açıklamalar ışığında değerlendirdiğimizde;

Yağma olayının görgü tanığı bulunmamaktadır. Ancak, Ö.Ş.`nın çalıştığı fabrikanın gece bekçisi olan tanık M.E.`e, arabasına aldığı kişinin kendisine bıçak çekip yağmaya kalkıştığını anlattığı, hemen ardından bu olayın faili olarak S.Ç.`ı birlikte yakalayıp jandarmaya teslim ettiklerine göre, gerek olayın tanık Müjdat`a aktarılış biçimi gerekse Seracettin`in yağma suçu faili olarak yakalanış tarz ve yöntemi ve bu sırada Ö.Ş.`nın kendisine karşı yağmaya kalkışan kişinin Seracettin olduğu ya da olmadığı yönünde görevlilere açıklama yapıp yapmadığı önem taşımaktadır. O halde, soruşturmanın genişletilerek tanık M.E.`in Yerel Mahkemece dinlenilip olayın bu boyutlarına açıklık getirilmesi, sanık Özgür`ün mağduru olduğu yağma suçuna ilişkin hazırlık soruşturmasındaki isnat ve ifadelerinin şikayet hakkını kullanmaya, son soruşturma aşamasında verdiği ifadenin ise yağma suçunun faili olarak yargılanan Seracettin`i suçtan kurtarmaya yönelik olup olmadığının kararda tartışılarak değerlendirilmesi ve sanığın hukuki durumunun buna göre tayini gerekir.

Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle;

1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA),

2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına(TEVDİİNE),oybirliği ile karar verildi.
(karar, kazancihukuk.com'dan alınmıştır.)

Faydalı olabilmesini temenni ediyorum.

Saygılarımla.

*Düzeltme: Ceza Genel Kurulu karar numaralarını ekledim.
Old 06-09-2018, 15:11   #3
luna

 
Varsayılan

Cevabınız için teşekkür ederim.

Kız arkadaşı müvekkilimi koruma amaçlı olarak ifadesini değiştirdi ama şu şekilde , müvekkilin hediye ettiği bileziği kolumdan çekip almadı "yanlış söylemişim" ben yere attım o yerden aldı . şeklinde değiştirmiş yani ikinci ifadesinde de tamamen inkar söz konusu değil olay vuku bulmadı demedi sadece söz konusu olayı daha hafif bir şekilde anlatmış .(yağma değil hırsızlık hırsızlıktan da şikayetçi değilim gibi )
İşin açıkçası savcılığın doğrudan iftiradan işleme koymasını ben şaşırdım çünkü hepimiz biliyoruz ki müştekiler de olay hezeyanı içerisinde abartarak anlatabiliyor . Üstelik iki ifade arasında sadece 3-4 gün var.
Old 06-09-2018, 15:21   #4
Av. Alper

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Olayın anlattığınız şekilde olması durumunda yukarıda paylaştığım Ceza Genel Kurulu kararının işinize yarayacağını düşünüyorum.

Zira burada iftiranın aranan katı sınırlar dahilinde gerçekleştiğine delalet edecek bir unsur göremiyorum. (Şahsi düşüncemdir (: )

Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İftira Suçu Sorunsalı ? Avukatik Meslektaşların Soruları 0 21-01-2015 00:48
İftira suçu ,şikayet süresi av.yarensu Meslektaşların Soruları 7 28-10-2011 07:28
İftira Suçu hakkında BOZDOGAN Meslektaşların Soruları 2 27-05-2011 00:28
İftira suçu oluşur mu? Av. Muzaffer ERDOĞAN Meslektaşların Soruları 9 07-11-2007 17:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05026102 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.