Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Islah Harcının Yatırılması-Davalının Harçtan Muaf Olması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-07-2009, 16:20   #1
Kemosabe

 
Varsayılan Islah Harcının Yatırılması-Davalının Harçtan Muaf Olması

İyi günler değerli meslektaşlarım;davalısının hazine olduğu bir davada davacı davasını ıslah dilekçesi vererek ıslah etti.Davacının usule göre ıslah harcını yatırması gerekiyor.Ancak davacı hazinenin harçtan muaf olması nedeni ile ıslah harcını yatırmayacağını,nasılsa kararda yatırılan harcın kendisine iade edileceğini,boşu boşuna ıslah harcını yatıramayacağını iddia etmektedir.Hatta Yargıtay tarafından sadece ıslah harcının yatırılmamasının bozma nedeni yapılmadığını da iddia etmektedir.Bu konuda yerleşik bir uygulama var mıdır?Cevap verecek olan meslektaşlarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.Saygılarımla.
Old 16-07-2009, 16:49   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 1

T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/2762
K. 2006/2599
T. 18.9.2006
• HAZİNENİN HARÇTAN MUAF OLMASI ( Davanın Tümü İle Kabul Edilmesi Nedeniyle Karar ve İlam Harcı Alınmaması Gereği )
• HÜKMÜN AÇIK OLMAMASI ( Hüküm Fıkrasında İstek Sonuçlarının Her Biri Hakkında Verilen Hükümle Taraflara Yüklenen Borç ve Tanınan Hakların Mümkünse Sıra Numarası Altında Birer Birer Açık Kuşku ve Tereddüt Uyandırmayacak Şekilde Gösterilmesi Gereği )
• MUHTESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ ( Muhtesatların Sayı Yaş Cins Gibi Bütün Ayırıcı Nitelikleri de Belirtilerek Ayrı Ayrı Her Bir Parsel Üzerinde Bulunan Ev Ahır ve Ağaçlar Hüküm Yerinde Açıkça Belirtilmesi Gereği )
• NİSPİ VEKALET ÜCRETİ ( Yargılamada Vekille Temsil Edilen Davacı Yararına Dava Dilekçesinde Gösterilen Değer Üzerinden ve Karar Tarihinde Yürürlükte Bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Hükümlerine Göre Hesaplanarak Hükmedilmesi Gereği )
1086/m.388,389
492/m.13/j
ÖZET : Kural olarak HUMK 388/son ve 389. maddeleri hükmüne göre, hüküm fıkrasında istek sonuçlarının her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmeli, infaza elverişli biçimde hüküm kurulmalıdır.

Taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatların aidiyetinin tespiti istemine ilişkin davada, muhtesatların sayı, yaş, cins gibi bütün ayırıcı nitelikleri de belirtilerek ayrı ayrı her bir parsel üzerinde bulunan ev, ahır ve ağaçlar hüküm yerinde açıkça belirtilmeli, infazda kuşku ve tereddüt yaratmayacak biçimde hüküm kurulmalıdır.

Ayrıca 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi hükmüne göre Hazine harçtan muaf olduğundan, davanın tümü ile kabul edilmesi nedeniyle karar ve ilam harcı alınmaması gerekir.

Öte yandan, davalı Hazine'nin dava dilekçesinde bildirilen dava değerine itiraz etmemesi nedeniyle yargılamada vekille temsil edilen davacı yararına dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.

DAVA : Muhtesatın aidiyetinin tespiti istemi ile açılan davada mahkemece verilen kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

KARAR : Dava niteliği ve içeriği itibariyle taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatların aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.

SONUÇ : 1- Tapuda kayıtlı taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasına konu olduğu belirlenen 772, 773, 774, 775, 776 parsel sayılı taşınmazların 1/2 payının davacı adına, 2/4 payının da Hatay'ın Türkiye'ye ilhakından önce Suriye'ye giderek Suriye vatandaşı olan Ali kızı Vasfiye adına kayıtlı olduğu, 1062 sayılı Yasa hükümlerine göre Ali kızı Vasfıye'nin paylarına Hazine'ce el konulduğu, taşınmazlar üzerinde bulunan davaya konu ev ve ahırların davacı tarafından meydana getirildiği ( yapıldığı ) yine ağaçların da davacı tarafından dikilip yetiştirildiği mahkemece yapılan keşif, uygulama, toplanıp değerlendirilen delillerle belirlenmiştir. Davanın Hazine aleyhine açılmasının nedeni Hazine'nin yasal hasım olmasından değil, elkoyma nedeniyle taşınmazlarda paydaş olmasından kaynaklandığından, verilen hükmün niteliği dikkate alınarak aleyhine avukatlık parasına hükmedilmesinde ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenler ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının ( REDDİNE ),

2- Davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece hüküm yerinde "Davanın kabulü ile, ... parseller üzerindeki ev, ahır ve ağaçların bilirkişi tarafından tespit edildiği şekilde davacı tarafından yapılıp ve dikildiğinden ve aidiyetinin tespitine" şeklinde hüküm oluşturulmuş ise de, bu nitelikteki bir hükmün infazda kuşku yaratacak nitelikte olduğu kuşkusuzdur. Kural olarak HUMK 388/son ve 389. maddeleri hükmüne göre, hüküm fıkrasında istek sonuçlarının her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, kuşku ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur. Hüküm yerinde evlerle ahırın nitelikleri ve hangi parseller üzerinde bulundukları, yine davacıya aidiyetine karar verilen ağaçların hangilerinin hangi parseller üzerinde dikilmiş olduğu, bunların sayıları, cinsi, yaşları yazılmadığı gibi, yollamada bulunulan bilirkişi raporlarının tarihleri ve kim tarafından düzenlendiği dahi açıklanmamıştır. Ortaklığın giderilmesi davasında her bir parsel ve parsel üzerindeki muhtesatlar için ayrı değer belirlenerek oranlama yapılması, davacı tarafından meydana getirilen muhtesatlara isabet edecek yüzde oranının ayrıca davacı payına eklenerek parsel maliklerinin satış bedelinden alacakları pay oranlarının belirleneceği de gözardı edilmiştir. Hal böyle olunca verilen hükmün bu hali ile infazda kuşku ve tereddüt yaratacak nitelikte olduğu, usule uygun bulunmadığı tartışmasızdır.

O halde, hüküm yerinde bilirkişi raporuna yollama yapılmaksızın, muhtesatların sayı, yaş, cins gibi bütün ayırıcı nitelikleri de belirtilerek ayrı ayrı her bir parsel üzerinde bulunan ev, ahır ve ağaçlar hüküm yerinde açıkça belirtilmeli, infazda kuşku ve tereddüt yaratmayacak biçimde hüküm kurulmalıdır. Açıklanan olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Ayrıca 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi hükmüne göre Hazine'nin harçtan muaf olduğu, davanın tümü ile kabul edilmesi nedeniyle karar ve ilam harcı alınmaması gerektiği gözardı edilerek davalı Hazine aleyhine karar ve ilam harcına hükmedilmesi de isabetsiz olduğu gibi, davalı Hazine'nin dava dilekçesinde bildirilen dava değerine itiraz etmemesi, davacı tarafça mahkemece keşfen saptanan dava ve temyize konu muhtesatların değeri, bir başka deyişle gerçek dava değerine noksan harcın yöntemine uygun şekilde mahkeme veznesine depo edilmemiş bulunması gözönüne alınarak yargılamada vekille temsil edilen davacı yararına dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre hesaplanacak nispi avukatlık parasının takdir ve tespiti gerekirken bu olgu gözardı edilerek keşfen saptanan dava değeri gözönüne alınarak fazla avukatlık parasına hükmedilmesi dahi isabetsiz,

SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), 18.09.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 16-07-2009, 16:54   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yol gösterecek karar 2

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/17312
K. 2006/600
T. 19.1.2006
• HARÇTAN MUAFİYET ( Yüksek Öğretim Kurumları - İşçilik Alacağı Davası/Kabul Edilen Miktar İçin Aleyhine Harca Hükmedilemeyeceği )
• YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARININ HARÇTAN MUAF OLDUĞU ( İşçilik Alacağı Davasında Kabul Edilen Miktar İçin Aleyhine Harca Hükmedilemeyeceği )
• İŞÇİLİK ALACAĞI DAVASI ( Kabul Edilen Miktar İçin Harca Hükmedilememesi - Yüksek Öğretim Kurumlarının Harçtan Muaf Olduğu )
2547/m. 56/b
492/m. 13/j
ÖZET : Davalı, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunun 56/b ve 492 sayılı Harçlar Kanunun 13/j maddesi gereğinde harçtan muaf olduğu halde, kabul edilen miktar için aleyhine harca hükmedilmesi hatalıdır.

DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davalı, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunun 56/b ve 492 sayılı Harçlar Kanunun 13/j maddesi gereğinde harçtan muaf olduğu halde, kabul edilen miktar için aleyhine harca hükmedilmesi hatalıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmekte ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün aşağıdaki şekilde HUMK.nun 438/VII maddesi gereğice düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

SONUÇ : Mahkeme kararının hüküm kısmının 2. bendinden sonra gelen "Hükmedilen miktar için 74.785.572 TL harç alınmasına, davacının peşin ödediği 19.430.00 TL harcın mahsubuna, bakiye 55.355.572 TL harcın davalıdan tahsiline" şeklinde yazılı bölümün hükümden silinmesine, yerine "Harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine" şeklinde yazılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu hali ile ONANMASINA, 19.1.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 16-07-2009, 17:03   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kemosabe
İyi günler değerli meslektaşlarım;davalısının hazine olduğu bir davada davacı davasını ıslah dilekçesi vererek ıslah etti.Davacının usule göre ıslah harcını yatırması gerekiyor.Ancak davacı hazinenin harçtan muaf olması nedeni ile ıslah harcını yatırmayacağını,nasılsa kararda yatırılan harcın kendisine iade edileceğini,boşu boşuna ıslah harcını yatıramayacağını iddia etmektedir.Hatta Yargıtay tarafından sadece ıslah harcının yatırılmamasının bozma nedeni yapılmadığını da iddia etmektedir.Bu konuda yerleşik bir uygulama var mıdır?Cevap verecek olan meslektaşlarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.Saygılarımla.

Davanın niteliğini bilememekle birlikte 2 adet karar sundum. Olaya tıpatıp uygun karar bulamadım. Davalısı hazine olan bir davanın kabulü halinde Hazineye karar harcı yüklenemeyeceğine ve harcın davacıya iade edilmesi gerektiğine dair onlarca karar var. Ancak bir tane karar var ki sanki istisna gibi...Onu da aşağıya aktaracağım.

Yukarıda sunduğum kararlardan birisi işçilik alacaklarına ilişkin bir dava için verilmiş. Malum bu tür davalar kısmi olarak açılıp, ıslahla tamamlanmaktadırlar. Karara dayanak olan davada da ıslah harcının yatırıldığını anlamaktayım. Diğer kararda ise, koyulaştırdığım bölüme bakılacak olursa Yargıtay " her ne kadar keşfen saptanan değer nedeniyle harç tamamlanmamışsa da, davalının hazine olduğu da gözetildiğinde esasen buna gerek de yoktur" dememiş, harcın davacı tarafından tamamlattırılması gerektiği yönünde görüş belirtmiştir.

Harçlar Kanunu'nda harcı tamamlanmayan işlemlere devam edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Davacının "nasıl olsa iade alacağım" şeklindeki mantığına da katılmıyorum. O halde davayı açarken de aynı mantık geçerli olacak ve nisbi harç yatırılmayacaktı. Bu düşüncelerle, harcın tamamlattırılması gerektiğini savunmaktayım.
Old 16-07-2009, 17:06   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan İlginç Bir Karar

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/9137
K. 2004/184
T. 22.1.2004
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davanın Başarıya Ulaşması Halinde Harcın Davacıdan Alınmasının Gerekmesi )
• TAPUSUZ TAŞINMAZIN TESCİLİ ( Harç ve Yargılama Giderlerinin Dava Kabul Edilse Bile Davacı Üzerinde Bırakılması )
• HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ ( Kamu Tüzel Kişileri Yasal Hasım Durumunda Olduklarından Harçlarla Yükümlü Tutulamamaları )
492/m.13/j
4721/m.713
ÖZET : Tapuya tescil davalarında davanın başarıya ulaşması halinde Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasım durumunda olup harç ve yargılama giderleri ile yükümlü tutulamazlar. Hazine harçtan muaf olsa da dava konusu yerin dava tarihindeki değeri üzerinden alınması gereken harç hesaplanıp davacıdan alınmalıdır.

DAVA : F.S. ile Hazine ve K. Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Ç:atak Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 15.10.2003 gün ve 73-67 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları belirtilen üç parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi keşif sırasında mahallinde hazır bulunmuş, açılan davanın doğru olduğunu ifade etmiştir.

Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava tapusuz taşınmazın TMK.nun 713/1. maddesi hükmü uyarınca tescili isteğine ilişkindir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece taktir edilerek karar verildiğine ve taktirde bir isabetsizlik bulunmadığına, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından dava tarihinden geriye doğru 20 yılı aşkın süredir davacının babası O.S. ve onun satışı ile de davacı tarafından bu taşınmazlarda tasarrufta bulunulduğunun belirtilmiş olmasına, teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 30.05.2003 günlü krokili raporun dosyaya sunulmuş bulunmasına, ziraatçi uzman bilirkişi M.Ş. tarafından düzenlenen 05.06.2003 günlü raporda her üç parça taşınmazın üzerinde kültürel anlamda tarımsal faaliyette bulunulduğunun açıklanmış olmasına, yasal ilanlar ve incelemelerin yapılmış olmasına göre aşağıda belirtilen husus dışında yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Mahkemece gerekçeli kararın hüküm kısmı 3. bendinde "davanın mahiyeti gereği 4.960.000 TL başvuru harcı ile 135.000.000 TL peşin harcın talebi halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine" karar verildiği belirtilmiştir. Tapuya tescil davalarında davanın başarıya ulaşması halinde Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasım durumunda olup harç ve yargılama giderleri ile yükümlü tutulamazlar. Hazine harçtan muaf olsa da dava konusu yerin dava tarihindeki değeri üzerinden alınması gereken harç hesaplanıp davacıdan alınmalıdır. Bu itibarla alınan harcın davacıya iadesine karar verilmesi yasaya aykırı bulunmaktadır.
SONUÇ : Hükmün bu bölümü açıklanan nedenlerle yasaya aykırı ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK.nun 438/7. maddesi ve fıkrası gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilerek hüküm kısmının üçüncü bendinde yazılı "davanın mahiyeti gereği 4.960.000 TL başvuru harcı ile 135.000.000 TL peşin harcın talebi halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine" ilişkin tümcenin hükümden çıkarılmasına, yerine "peşin alınan harcın mahsubuna, dava konusu yerin dava tarihindeki değerine göre hesaplama yapılarak bakiye alınması gerekli harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına" tümcesi eklenmek suretiyle davalı Hazine temsilcisinin diğer tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına 22.01.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 01-12-2013, 13:18   #6
MUNDİ1

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/9137
K. 2004/184
T. 22.1.2004
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davanın Başarıya Ulaşması Halinde Harcın Davacıdan Alınmasının Gerekmesi )
• TAPUSUZ TAŞINMAZIN TESCİLİ ( Harç ve Yargılama Giderlerinin Dava Kabul Edilse Bile Davacı Üzerinde Bırakılması )
• HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ ( Kamu Tüzel Kişileri Yasal Hasım Durumunda Olduklarından Harçlarla Yükümlü Tutulamamaları )
492/m.13/j
4721/m.713
ÖZET : Tapuya tescil davalarında davanın başarıya ulaşması halinde Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasım durumunda olup harç ve yargılama giderleri ile yükümlü tutulamazlar. Hazine harçtan muaf olsa da dava konusu yerin dava tarihindeki değeri üzerinden alınması gereken harç hesaplanıp davacıdan alınmalıdır.

DAVA : F.S. ile Hazine ve K. Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Ç:atak Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 15.10.2003 gün ve 73-67 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları belirtilen üç parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi keşif sırasında mahallinde hazır bulunmuş, açılan davanın doğru olduğunu ifade etmiştir.

Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava tapusuz taşınmazın TMK.nun 713/1. maddesi hükmü uyarınca tescili isteğine ilişkindir.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece taktir edilerek karar verildiğine ve taktirde bir isabetsizlik bulunmadığına, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından dava tarihinden geriye doğru 20 yılı aşkın süredir davacının babası O.S. ve onun satışı ile de davacı tarafından bu taşınmazlarda tasarrufta bulunulduğunun belirtilmiş olmasına, teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 30.05.2003 günlü krokili raporun dosyaya sunulmuş bulunmasına, ziraatçi uzman bilirkişi M.Ş. tarafından düzenlenen 05.06.2003 günlü raporda her üç parça taşınmazın üzerinde kültürel anlamda tarımsal faaliyette bulunulduğunun açıklanmış olmasına, yasal ilanlar ve incelemelerin yapılmış olmasına göre aşağıda belirtilen husus dışında yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Mahkemece gerekçeli kararın hüküm kısmı 3. bendinde "davanın mahiyeti gereği 4.960.000 TL başvuru harcı ile 135.000.000 TL peşin harcın talebi halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine" karar verildiği belirtilmiştir. Tapuya tescil davalarında davanın başarıya ulaşması halinde Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasım durumunda olup harç ve yargılama giderleri ile yükümlü tutulamazlar. Hazine harçtan muaf olsa da dava konusu yerin dava tarihindeki değeri üzerinden alınması gereken harç hesaplanıp davacıdan alınmalıdır. Bu itibarla alınan harcın davacıya iadesine karar verilmesi yasaya aykırı bulunmaktadır.
SONUÇ : Hükmün bu bölümü açıklanan nedenlerle yasaya aykırı ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK.nun 438/7. maddesi ve fıkrası gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilerek hüküm kısmının üçüncü bendinde yazılı "davanın mahiyeti gereği 4.960.000 TL başvuru harcı ile 135.000.000 TL peşin harcın talebi halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine" ilişkin tümcenin hükümden çıkarılmasına, yerine "peşin alınan harcın mahsubuna, dava konusu yerin dava tarihindeki değerine göre hesaplama yapılarak bakiye alınması gerekli harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına" tümcesi eklenmek suretiyle davalı Hazine temsilcisinin diğer tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına 22.01.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir. Anılan Kanunun “Karar ve İlam Harcı” başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir” hükmünü taşımaktadır (Yargıtay HGK’nın 24.03.2010 gün ve 2010/12-158 esas, 2010/178 sayılı ilamı) .
Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağıgibi dava açılırken 1/4 nispi harcın alınabilmesi için, ön koşul, dava sonunda alınması gereken nispi karar ve ilam harcının bulunmasıdır.
Davalısı harçtan muaf olan davalarda, davacının davada haklı bulunması halinde davalıdan harç tahsil edilemeyeceğinden davacının yatırdığı peşin harç kendisine iade edilecek; davayı kaybetmesi halinde ise alınacak harç en fazla maktu harç miktarı kadar olacaktır.
Hal böyle olunca dava niteliği gereği nispi harca tabi olsa dahi bu özel durum gereği kararın verilmesi ile doğacak ve alınabilecek olan harçmiktarı ancakmaktu harç miktarı kadar olabileceği için başta alınacak harç miktarı da maktu harç olmalıdır. Sonuçta, davalısı harçtan muaf olan davalarda hükmedilebilecek nispi karar ve ilam harcı bulunmadığından, peşin karar ve ilam harcının alınmasına da yasal olanak bulunmamaktadır.
Eldeki davada da kural olarak nispi harca tabi olmakla birlikte davalısı harçtan muaf olduğundan dava sonunda davanın reddi halinde dahi alınması gereken harç maktu olup; alınabilecek nispi karar ve ilam harcı bulunmamakta; bu nedenle peşin harcın da 1/4 nispi harç değil sonuçta hükmedilebilecek olan maktu harç olması gerekmektedir. Bu nedenle peşin alınabilecek olan en fazla harç, maktu harç miktarıdır.
Yeri gelmiş iken şu hususunda açıklanmasında yarar vardır: Bu tür davalarda nispi karar ve ilam harcı alınmayıp; sadece davanın tamamen reddi halinde alınması gereken maktu karar ve ilam harcının alınması davayı sırf bu nedenle maktu harca tabii bir dava haline getirmemektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki, burada davanın değil, davalının özelliği sonuca etkili olup, onun harçtan muafiyetinin yarattığı özel bir hal söz konusudur.
Zira, burada davanın sonunda- kararın niteliği ne olursa olsun- alınabilecek harç en fazla davanın reddinde alınacak maktu ret harcı olduğundan bu harç peşin alınmaktadır. Bu durum dava kabul veya reddedilse bile her halükârda maktu harca tabi davalardan farklıdır. Orada yasa gereği tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre maktu karar ve ilam harcı alınmaktadır. Burada ise sadece davanın kabul veya kısmen kabulünde davalının harçtan muafiyeti nedeniyle harç alınamayacağından, sadece olası bir ret kararı nedeniyle maktu peşin harç alınmaktadır. Bunun sonucu dava esas itibariyle maktu harca tabi bir dava olmayıp yukarıda açıklanan nedenle maktu harç alındığında davanın niteliği gereği hükmedilmesi gereken avukatlık ücretine de bir etkisi olmayacak nispi harca tabi davada hangi avukatlık ücretine hükmedilecek ise yine aynı avukatlık ücretine hükmedilecektir.
Old 01-12-2013, 13:21   #7
MUNDİ1

 
Varsayılan Davalı harçtan muaf ise maktu harç alınır HGK kararı var

Alıntı:
Yazan Kemosabe
İyi günler değerli meslektaşlarım;davalısının hazine olduğu bir davada davacı davasını ıslah dilekçesi vererek ıslah etti.Davacının usule göre ıslah harcını yatırması gerekiyor.Ancak davacı hazinenin harçtan muaf olması nedeni ile ıslah harcını yatırmayacağını,nasılsa kararda yatırılan harcın kendisine iade edileceğini,boşu boşuna ıslah harcını yatıramayacağını iddia etmektedir.Hatta Yargıtay tarafından sadece ıslah harcının yatırılmamasının bozma nedeni yapılmadığını da iddia etmektedir.Bu konuda yerleşik bir uygulama var mıdır?Cevap verecek olan meslektaşlarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.Saygılarımla.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.11.2010 tarih, Esas: 2010/10-550, Karar: 2010/561 sayılı karar Gerekçesinden:

"...maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam harcının ödeme zamanı düzenlenmiştir. Anılan Kanunun “Karar ve İlam Harcı” başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir” hükmünü taşımaktadır (Yargıtay HGK’nın 24.03.2010 gün ve 2010/12-158 esas, 2010/178 sayılı ilamı) .
Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağıgibi dava açılırken 1/4 nispi harcın alınabilmesi için, ön koşul, dava sonunda alınması gereken nispi karar ve ilam harcının bulunmasıdır.
Davalısı harçtan muaf olan davalarda, davacının davada haklı bulunması halinde davalıdan harç tahsil edilemeyeceğinden davacının yatırdığı peşin harç kendisine iade edilecek; davayı kaybetmesi halinde ise alınacak harç en fazla maktu harç miktarı kadar olacaktır.
Hal böyle olunca dava niteliği gereği nispi harca tabi olsa dahi bu özel durum gereği kararın verilmesi ile doğacak ve alınabilecek olan harçmiktarı ancakmaktu harç miktarı kadar olabileceği için başta alınacak harç miktarı da maktu harç olmalıdır. Sonuçta, davalısı harçtan muaf olan davalarda hükmedilebilecek nispi karar ve ilam harcı bulunmadığından, peşin karar ve ilam harcının alınmasına da yasal olanak bulunmamaktadır.
Eldeki davada da kural olarak nispi harca tabi olmakla birlikte davalısı harçtan muaf olduğundan dava sonunda davanın reddi halinde dahi alınması gereken harç maktu olup; alınabilecek nispi karar ve ilam harcı bulunmamakta; bu nedenle peşin harcın da 1/4 nispi harç değil sonuçta hükmedilebilecek olan maktu harç olması gerekmektedir. Bu nedenle peşin alınabilecek olan en fazla harç, maktu harç miktarıdır.
Yeri gelmiş iken şu hususunda açıklanmasında yarar vardır: Bu tür davalarda nispi karar ve ilam harcı alınmayıp; sadece davanın tamamen reddi halinde alınması gereken maktu karar ve ilam harcının alınması davayı sırf bu nedenle maktu harca tabii bir dava haline getirmemektedir. Önemle vurgulanmalıdır ki, burada davanın değil, davalının özelliği sonuca etkili olup, onun harçtan muafiyetinin yarattığı özel bir hal söz konusudur.
Zira, burada davanın sonunda- kararın niteliği ne olursa olsun- alınabilecek harç en fazla davanın reddinde alınacak maktu ret harcı olduğundan bu harç peşin alınmaktadır. Bu durum dava kabul veya reddedilse bile her halükârda maktu harca tabi davalardan farklıdır. Orada yasa gereği tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre maktu karar ve ilam harcı alınmaktadır. Burada ise sadece davanın kabul veya kısmen kabulünde davalının harçtan muafiyeti nedeniyle harç alınamayacağından, sadece olası bir ret kararı nedeniyle maktu peşin harç alınmaktadır. Bunun sonucu dava esas itibariyle maktu harca tabi bir dava olmayıp yukarıda açıklanan nedenle maktu harç alındığında davanın niteliği gereği hükmedilmesi gereken avukatlık ücretine de bir etkisi olmayacak nispi harca tabi davada hangi avukatlık ücretine hükmedilecek ise yine aynı avukatlık ücretine hükmedilecektir..."
Old 16-09-2015, 15:58   #8
uzer5613

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/2505
KARAR NO : 2015/3658
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ : 11/02/2014
NUMARASI :
DAVACILAR :
DAVALI : Hazine
Taraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda
kurulan 11.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili ve davacılar
vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.04.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı
.............Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekili ........geldi, başka gelen olmadı, açık
duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra,
gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya
içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 14.01.2013 havale tarihli dilekçe ile, Çiftlikköy İlçesi, Kılıçköy Köyü 1389 ve 1411 parsel sayılı
taşınmazların vekil edenleri ve murisleri adına kayıtlı iken, Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2004/1208 E. -
2006/33 K. sayılı karar ile 1389 parselden ifrazen oluşan 1644, 1645, 1646,1648 ve 1649 sayılı parseller ve
1411 parselden ifraz edilerek oluşan 1601 parselin orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği ve
hükmün kesinleştiği, mülkiyet haklarının tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın TMK 1007.
maddesi uyarınca tazmini istemiyle dava açmış, 04.02.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını
arttırmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından ve temyiz dilekçesine cevap
süresi içinde de bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin
tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunduğu gibi,
5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Turgut ve Diğerleri-Türkiye davası kararında, Devlet tarafından
tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada
tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel
haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, Köktepe-Türkiye davasında ise,
başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve
ormanların korunması amacının 1 no.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında kamu yararı kapsamına
girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen
dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin
belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün
değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil
edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve
2010/4 - 349 E. - 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tesbit
işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğününün oluşumu
aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan
TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz
sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının
tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve
kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık
tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel
(objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden
başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu
işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle,
kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu
kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK'nın 1007. maddesi kapsamındadır.
Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin
(ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan
yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış
kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtlar
düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle
zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin
oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali
nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem
gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği
miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.;
29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı
kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak
değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana
geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği
arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan
emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2004/1208 E. - 2006/33 K. sayılı
kararı ile 1601, 1644, 1645, 1646,1648 ve 1649 sayılı parsellere ait tapu kayıtlarının orman olduğundan iptal
edildikleri, Devlet ormanları özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında
taşınmazlar hakkında kadastro tesbiti düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha
sonra satış ve intikaller ile davacılara kadar el değiştirdikleri, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak
tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve
davacıların gerçek zararlarının tazmininin gerektiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, tapusu iptal edilen
taşınmazların arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, gerçek
zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken,
mahkemece 2012 yılı resmî rakamları esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru
değildir.
Bu nedenle, mahkemece arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, sulu olup
olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki
konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar
başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek
suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen
verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, iptal kararının
kesinleştiği 15.11.2007 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve
sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme
tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki
mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek
zararları saptanmalıdır.
Ayrıca, eldeki dava fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılmıştır. Çünkü bir davanın
kısmî dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya
ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgilidir. Davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmî
dava” açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir “tam
dava”dır. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, geriye kalan haktan zımnen feragat edilmiş sayılır
(HGK 23.12.2009 gün 2009/2-476 – 2009/589 sayılı kararı). Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı
tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmî) dava
içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkün bulunduğundan, kısmi ıslah dilekçesi verilerek ve
harca tâbi dava niteliğinde bulunduğundan, harcı yatırılmak suretiyle talep edilen zarar miktarı
arttırabilecektir. Ancak davacılar vekili tarafından ibraz olunan 04.02.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi
harçlandırılmamıştır. Bu nedenle ıslah harcı yatırılmadan, arttırılan kısım yönünden de tazminata
hükmedilmesi doğru değildir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm
kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, bir kısım davacı gerçek kişiler vekili ve davalı Hazine vekilinin
temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle
1.100.-TL vekâlet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacılar 'e verilmesine, yine 1.100.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Hazineye
verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m.297/ç) ve
HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde
karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 05/05/2015 tarihinde oy
birliği ile karar verildi.
Old 14-09-2018, 10:12   #9
av__emrah

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 9262
Karar: 2018 / 4458
Karar Tarihi: 24.04.2018


Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin ... İli, ... ... Köyü, ... 8, ... 4, ... 32'de kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan konutunun ... Sigorta A.Ş’nin 103965253 poliçe numarası ile 11/11/2013 tarihinde DASK poliçesi ile sigortalandığını, 30/11/2013 tarihinde ... - ... - ... hattında meydana gelen deprem sonucu müvekkiline ait evin zarar gördüğünü, konutun kullanılamayacak hale geldiğini, sigorta poliçesi kapsamında müvekkiline 67.473,00 TL ödenmesi gerekirken davalı kurum tarafından 40.670,00 TL ödendiğini, müvekkilinin zararının tam olarak tazmin edilmediğini ileri sürerek 26.803,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, düzenlenen ekspertiz raporu doğrultusunda davacının zararının poliçe şartları uyarınca karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 26.796,22 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-)6305 Sayılı Afet Sigortaları Kanunu'nun Doğal Afet Sigortaları Kurumu başlıklı 3. maddesinin 2. fıkrası hükmü: "Kurum gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır." şeklinde olup mahkemece davalı Doğal Afet Sigortaları Kurumu karar ve ilam harcından sorumlu tutulmaması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedeni ise de; bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3/2. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Doğal Afet Sigortaları Kurumu vekilinin sair temyiz itirazının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Doğal Afet Sigortaları Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 3. bendindeki “Kabul edilen değer üzerinden hesaplanan 1.830,45. TL harçtan peşin alınan 457,75. TL harcın mahsubu ile bakiye 1.372,70. TL harcın davalıdan tahsiline,” ibaresinin hükümden çıkarılmasına; yerine “Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına davacı tarafından başlangıçta yatırılan 457,75 TL harcın talep halinde iadesine,"ibaresinin yazılmasına; hüküm fıkrasının 4. bendindeki “masraf ile davacı tarafından peşin yatırılan 457,75 TL harç ile birlikte toplam 835,65 TL” ibaresinin hükümden çıkarılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 14-09-2018, 10:14   #10
av__emrah

 
Varsayılan

T.C YARGITAY
22.Hukuk Dairesi
Esas: 2018/ 2892
Karar: 2018 / 9044
Karar Tarihi: 19.04.2018


Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi asıl ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde radyoloji uzmanı olarak kendisine ait ultrason cihazı ile çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin 11.03.2010 tarihinde feshedildiğini, müvekkiline üç yıl boyunca işi bırakması yönünden baskılar yapıldığını ve mobbing uygulandığını, müvekkiline ayrımcılık yapılarak düşük ücret verildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, genel tatil, ücret ve kötüniyet tazminatının tahsili ile ultrason cihazının iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleşen dava ile de davacı vekili, eksik ödenen ücret alacağı, şua izni ücreti alacağı, normal izin ücreti alacağı, kemik yoğunluğu tetkik primi alacağı ve ultrason primi alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı asıl ve birleşen dosyada davalı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre asıl ve birleşen dosya davalısının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davalı ... harçtan muaf olmasına karşın, davalıya harç yükletilmesi hatalı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi uyarınca halen uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan kararda:

1-Hüküm fıkrasının (A) bölümünün 3. bendinin;

Dördüncü paragrafında yer alan “Alınması gereken 2.801,55 TL harçtan peşin alınan 17,15 TL harç sonradan yatırılan 4.345,75 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 4.362,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.561,35 TL fazla harcın dosya kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine” kısmının,

Yedinci paragrafında yer alan “Davacı tarafından peşin ödenen 17,15 TL peşin harç, 17,15 TL başvuru harcı, 2,75 TL vekalet harcı ile 4.345,75 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 4.382,80 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine” kısmının,

Hükümden çıkarılarak yerlerine dördüncü paragraf olarak “Davacı tarafından peşin yatırılan 17,15 TL harç ile sonradan yatırılan 4.345,75 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 4.362,90 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, davalı harçtan muaf olduğundan harç tayinine yer olmadığına” rakam ve sözcüklerinin eklenmesine,

2-Hüküm fıkrasının (B) bölümünün 2. bendinin beşinci paragrafında yer alan “Davacı tarafından peşin ödenen 24,30 TL peşin harç, 24,30 TL başvuru harcı, 3,75 TL vekalet harcı ile 917,80 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 970,15 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine” kısmının hükümden çıkarılarak yerine “Davacı tarafından peşin ödenen 24,30 TL peşin harç, 24,30 TL başvuru harcı, 3,75 TL vekalet harcı ile 917,80 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 970,15 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, davalı harçtan muaf olduğundan harç tayinine yer olmadığına” rakam ve sözcüklerinin eklenmesine,

Hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
adli yardım,harçtan muafiyet av.aybeg Meslektaşların Soruları 3 22-01-2011 15:27
Harçtan Muafiyet-Davanın Kabulü Kemosabe Meslektaşların Soruları 0 22-04-2009 18:15
Harçtan muaf tarafın kararı tebliği ve infazı Av. Ali Özcan Meslektaşların Soruları 0 18-04-2009 12:58


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07343602 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.