Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

17 Aylik Bebeğe Tecavüz

Yanıt
Old 03-11-2006, 16:47   #1
Av. Zeynep TÜFEKÇİ

 
Varsayılan 17 Aylik Bebeğe Tecavüz

Alıntı:

17 aylık bebeğe tecavüz

DHA

İzmir'de, annesi F.B. ve aynı evde kaldığı üç kişinin işkencesine uğradığı ileri sürülen ve kaldırıldığı hastanede tedaviye alınan 17 aylık N.N.B.'nin yapılan adli tıp muayenesinde, defalarca tecavüze uğradığı belirlendi. Alınan sperm örneklerinin kriminal incelemesi yapılırken, bu inceleme sonucu minik çocuğa kimlerin tecavüze kalkıştığı belirlenecek.

Olay, Menderes İlçesi'ne bağlı Yeniköy'de oturan 36 yaşındaki F.B.'nin, geçen cuma gecesi, çok ağlayan 17 aylık kızı N.N.B.'yi, önce ilçedeki Sağlık Ocağı'na ardından İzmir'deki Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürmesiyle ortaya çıktı. Acil Servis'te görevli doktorlar küçük kızın vücudunun her tarafında morluklar ve makatında çizik olduğunu görünce durumu polise bildirdi. Talihsiz kız yoğun bakımda tedavi altına alınırken, alkollü olduğu belirtilen anne F.B., ise “Kanepeye yatırdım. Birden ağlama sesini duyunca kalktım. Kanepeden düştü. Ben ona bir şey yapmadım” dedi.

Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatan jandarma, kızının yanında duran anne F.B. ile aynı evi paylaştığı belirlenen 40 yaşındaki M.D., 41 yaşındaki Y.V. ve bekçilik yapan 69 yaşındaki A.A.'yı gözaltına aldı. Para karşılığı erkeklerle birlikte olduğu ileri sürülen ve başka kişilerden olan üç çocuğunu da Çocuk Yetiştirme Yurdu'na verdiği ortaya çıkan anne F.B., sorgusunda, Y.V.'nin yanında çalıştığını, hasta olan annesine baktığını, birlikte yaşadığı kendi kızının da kanepeden düştüğünü, makatındaki çiziğin böcek ısırması sonucu olduğunu, işkence yapmadığını ileri sürdü. Minik N.N.B.'ye işkence yaptıkları suçlamasını kabul etmeyen F.B. ile üç kişi, işlemlerinin ardından sevkedildikleri Menderes Adliyesi'nde nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.

KORKUNÇ GERÇEK

N.N.B.'ye, hastanede yapılan adli tıp muayenesinde, korkunç bir gerçek ortaya çıktı. Babasına ulaşılamayan N.N.B.'nin, makatında oluşan çiziğin defalarca tecavüze uğramasından kaynaklandığı raporda yer aldı. Talihsiz bebekten alınan sperm örneklerinin kriminal incelemesinin sürdüğü, kim veya kimlerin tecavüzüne uğradığının saptanacağı belirtildi.

Belinde, başında, bacaklarında, hatta göz kapaklarında bile aşırı morluklara rastlanan N.N.B.'nin doktorları, çocuğun genel sağlık durumunun ilk hastaneye geldiği güne oranla daha iyi olduğunu, vücudunda oluşan morlukların düşmeyle tanımlayacağını, vücuda uygulanan şiddetin kesin olduğunu kaydetti. Çocuğun bedeninde eski ve yeni birçok morluğun bulunduğunu anlatan doktorlar, bunun da süre gelen bir çocuk istismarını gözler önüne serdiğini, cilt altındaki ödemlerin nasıl ve ne şekilde oluştuğunun henüz bilinmediğini vurguladı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevlilerinin de çocuğun taburcu edilmesinin ardından bir yurda yerleştirilmesi için çalışmalara başlayacağı belirtildi.


Aslında ağlama ifadesi aradım ama yoktu. Çünkü olay, suçluların kuvvetle muhtemel alacağı komik cezalar ve o cezanın uygulanma şekli için sadece kızgın değil aynı zamanda çok üzgünüm.

Tek yapabileceğim ise bu vahşetin hak ettiği cezayı bulmamasında hukukçu olarak benim de sorumlu olduğum bilincini kaybetmemek olacak.





Old 03-11-2006, 17:09   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

ASILSINLAR!
Old 03-11-2006, 17:14   #3
üye8180

 
Varsayılan

Bu haberle daha da iyi öğrendim ki kötülükte sınır yokmuş.
Old 03-11-2006, 17:58   #4
Av.Görkem TURGUT

 
Varsayılan

Geçtiğimiz günlerde bu sitede idam cezası ile ilgili bir anket vardı.Ben bu ankette idam cezasına karşı olduğuma dair oy kullanmıştım.Ama bu haberden sonra idam cezasına onay vermemek elde değil.Kesinlikle katılıyorum.ASILSINLAR!!!
Old 03-11-2006, 18:15   #5
Ayfer Gökçen

 
Varsayılan Asmak yetmez

Böyle olaylar karşısında idam cezasının kaldırıldığına çok üzülüyorum ama asılmak bile o aşağılık yaratıklar için ödül olur diye düşünüyorum.Aynı acı onlara da çektirilmeli.İşkence ile öldürülmeli diye düşünüyorum.Çocuklar söz konusu olunca mantıklı düşünemiyorum.Kaç gündür aklımın almadığı bu olay tüylerimi bir bir ediyor.Söyleyecek söz bulamıyorum.
Old 03-11-2006, 20:03   #6
imperium

 
Varsayılan

Ne yazık ki idam cezası tekrar çıksa bile mevcut ceza kanunu hükümleri uygulanacagından yanlarına kar kalacak böle haysiyetsiz varlıklar nefes alacaklar diger insanlar gibi...
Old 03-11-2006, 20:19   #7
betulyalim

 
Varsayılan

sadece adamlar değil, annesi(ki ona anne demeye dilim varmıyor) ayın cezaya çarptırılmalı.Ancak malesef mevcut yasalar yüzünden,bu akşam izlediğim haberlerde de söylendiği gibi kadın serbest bırakılmış,elini kolunu sallaya sallaya da kayıplara karışmış.İnsanlıktan nasibini almamış bu aşşağılık yaratıklara verilecek en güzel cezadır ölüm.
Old 03-11-2006, 20:25   #8
avien

 
Varsayılan

insanoğlunun medeniyet, kültür, adalet, onur adına ilk gününden bugüne kadar biriktirdiği tüm değerlerinin anlamını yitirdiği andır...

(sırada ne var?)
Old 03-11-2006, 20:31   #9
Admin

 
Varsayılan

Olayın vehameti karşısında duygusal tepkiler son derece anlaşılabilir ancak dilerseniz ölüm cezası ile görüşlerimizi ilgili konu içinde paylaşalım. Böylece hem değerli fikirleriniz o görüş arşivi zenginleşir ve farklı bakış açıları gelir, hem de bu konu -aksi görüştekilerin de katılımı ile- ölüm cezası tartışmasına dönmemiş olur.
Old 03-11-2006, 21:02   #10
Av. Galip DAĞTEKİN

 
Varsayılan

Bazen düşünüyorumda keşke idam cezası bazı suçlar için kaldırılmasaydı...Bu tip insan demek istemiyorum "yaratıkları" herkesin toplandığı bir merkezde idam etmek gerekir...Gerekçeside açık ve nettir bu tip yaratıklar toplumda dolaştıkça toplumun huzuru bozulacak yani toplum güvenliği sarsılacaktır...Ayrıca bu tip yaratıklar ceza alsalar dahi topluma herhangi bir kazandırımı söz konusu olmayacaktır...Ceza kanunumuzun bir amacıda suçluyu topluma kazandırmaktır fakat bu psikopatlarda o görülmeyecektir!!!!
Old 03-11-2006, 22:11   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Tecavüz iddiası herkesi ayağa kaldırdı.Medya bu ilgiden memnun .

Sanıklar yargılanmadan mahkum edildi.Mağdur bebek hakkında sadece gözlerinin bantla kapatıldığı fotoğraflar her gün,her gün basının satışlarını arttırmakta.

Soruşturmanın gizliliği ilkesi nasıl ihlal ediliyor,basının elinden geçerek mi evraklar toplanıyor.?
Adli tıp sonuçları aleni bilgilermidir?

Ayrıca dikkat çeken diğer bir nokta bebeğe yapılan fiziksel zarara ilişin kimse konuşmuyor.Eğer cinsel saldırı iddiası olmasaydı o bebeğin yaralanması sıradan,gündelik bir 3.sayfa haberi olarak mı görülecekti.

Çocuğun adli tıp incelemesini yapan hekim cinsel suçlar ile ilgili özel bir eğitim almışmıdır.?Cinsel suçların delillerinin toplanmasının özellikleri burada dikkate alınmışmıdır?

Sanıklardan sperm örneği alındığı ve incemele yapıldığı söyleniyor? Cinsel saldırının olası diğer delillerinin toplanıp toplanmadığı bilgimiz dışında.

Bebekten alınan materyalde sperm çıkmassa bu konuşmaların anlamı ne olacaktır.?

Sağlık personeli aile şiddet vakalarını tanıma konusunda eğitim almaktamıdır? Yoksa hastaneye gelen bir çok kadın kafalarını durmadan kapıya mı çarpmakta ve de çocuklar da karyoladan mı düşmektedir?


Kafamdan geçen sorular,sorular..

Keşke toplum olarak tüm şiddet biçimlerine de bu kadar duyarlı olabilsek,15 yaşında gebe kaldığını bile anlayamayan dünkü çocuk sokak ortasında öldürüldüğünde de aynı duyarlılık gösterilebilse.

Yüreğim bebekle birlikte.Bütün bebek ve bütün şiddet mağdurları ile.Bebeğin bir sarmaşık gibi hayata bir an önce sarılması dileğimle..



Saygılar
Old 03-11-2006, 22:32   #12
betulyalim

 
Varsayılan

Çocuğun üzerinde spermler bulundu ve sanıklardan sperm örneği alınıp karşılaştırılacak.Ha diye sperm testi uygulamasına geçilmedi.Kaldı ki böyle bir iddiayı yalan haber olarak ileri sürmeye bence medyanın bile cesareti yoktur.Çünkü halkın vereceği tepki ortadadır.O yüzden açıkçası olayın gerçekliğinden benim bir şüphem yok.
Evet belki o bebek tecavüz değilde sadece şiddete uğrasaydı bu kadar haber olmayacaktı.Ama bu olaya da tepkisiz kalmak imkansız bence.Nihayetinde hepimiz sürekli karşılaşıyoruz çocuklara yönelik şiddetle ilgili haberlere,hatta belki şahit de oluyoruz(ki bu da çok insanlık dışı bişey).Ama hayatım boyunca ilk defa bu yaşta bi bebeğe tecavüz edildiğini duydum.Bence basının ve halkın tepkisi az bile.Ki bence bu şekilde haberin büyümesinin iyi tarafı da var.Belki bu sebeple çocuk istismarına verilen cezalar tekrar gözden geçirilebilir.Ki şu an gündeme düşen konulardan biri de bu oldu bu olay sebebiyle.
Old 03-11-2006, 22:57   #13
av.tuğbabal

 
Varsayılan

bende bir kız bebek annesi olarak iğrendim bu olaydan.bir hukukçu olsamda bu insanlara kendi elimle ceza vermek isterdim...
Old 03-11-2006, 23:10   #14
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Kendi adıma; ölüm cezası ile ilgili forumda herhangi bir yorumumun olmaması, bu konuda net bir fikrimin olmamasındandır.Suça karşılık ceza olarak kat'l uygulanmalı mıdır bilemiyorum gerçekten. Genel geçer bir düşüncem yok. Ancak bu olayda, şüphelilerin suçları sabit görülürse, cidden asılmalarını isterim ve "Ne olursa olsun birinin ölümünü istemek ve görmek beni üzer." çekincemi de seve seve bir kenara koyarım, hem de hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan.

Yani "asılmalılar" şeklindeki hezeyanım, ölüm cezası ile ilgili genel kanaatimden değil, bu olayla ilgili spesifik bir düşüncemden kaynaklıdır. Sanılanın aksine sadece duygusal da değildir.

Saygılarımla.
Old 03-11-2006, 23:22   #15
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Sayın Kayar'ın saptamalarına, çekincelerine katılıyorum. bilgiler yetersiz, Basın havada konuşuyor.

Bana göre ölüm cezası suçlu için kurtuluştur. Uzun süreli hapis cezası "güçsüz olmak ne demektir, güçsüze neler yapılırmış"ı öğrenmeleri açısından daha iyidir.

Tecavüz var veya yok. Şimdi bütün gücümüzü başka bebekler, çocuklar ve ensest mağdurlarının yasalarda gerçek anlamda yer almaları, suçlularının cezalandırılmaları için uğraş vermek gerekir diye düşünüyorum. Ve Sayın Kayar'ın ortaya koyduğu "kalifiye" eleman konusunun da gündemde tutulmasının gerektiğine de inanıyorum. Saygılar
Old 03-11-2006, 23:41   #16
Merhaba

 
Varsayılan

Ortak tolumsal öfke ve yoğun duygusal tepkilerimiz elbette çok net anlaşılabilir. Aynı öfke ve tepkilerle insanlık adına utanç duyulacak bir olay olduğunu hissediyorum.

Buna karşın aklı-selim olmayı tamamen bir kenara bırakmadan, bu olayın başlangıçta basın tarafından veriliş biçiminin de, en az bu olay kadar vahim olduğunun dikkatlerden kaçmaması gerekir.

Adli tıp kurumunun verdiği ön raporla ilgili haberi aşağıda aktarıyorum.

Merhaba.




Tecavüz yok, zorlama var

A.A/DHA
hurriyet.com.tr 3 kasım 2006

Yenişehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildiğinde doktorların ‘Tecavüz bulgusu’ ile polise rapor ettiği, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün de aynı şüphe ile Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğu 17 aylık N.N.B. bebekle ilgili Adli Tıp Kurumu Raporu da hazırlandı.


İzmir Adli Tıp Kurumu'nda yapılan DNA incelemesinde başka bir erkeğe ait DNA doku örneğine rastlanmadığı ortaya çıktı. Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilen raporla ilgili ayrıntılı bilgi verilmezken, raporda, talihsiz çocuğun makatındaki morarma ve kanamanın zorlama veya yabancı bir cisimle yapılmış olabileceğinin belirtildiği öğrenildi. Rapor özel jandarma kuryesi tarafından olayı soruşturan Menderes Savcısı'na gönderildi.

HAYATI DEĞİŞECEKKEN TEKRAR ANNESİNE VERİLMİŞ

Daha önce 36 yaşındaki annesi F.B. ve aynı evde 3 kişiyle kalırken tecavüze uğradığı öne sürülen, 17 aylık yaşam öyküsü yürekleri dağlayan N.N.B., şansızlığının daha iki aylıkken başladığı ortaya çıktı. Prematüre dünyaya gelince kaldırıldığı hastanede annesinin günlerce arayıp sormadığı bebeğin tam sosyal hizmetler uzmanlarına teslim edilecekken, ortaya kağıt üstündeki babanın çıkması ve annesinin rıza göstermemesi yüzünden yuvaya verilemediği anlaşıldı. Yetkililer, “Kağıt üzerindeki babaya, gerçek babaya, anneye ulaşmaya çalışıyoruz” dedi, bebekle ilgili haberlerin gündemden düşürülmesi istendi. Bu arada hapisten çıkan annenin kızını arayıp sormadığı belirtildi.

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Karşıyaka Çocuk Yuvası'na yerleştirildiği gece nöbet geçirip tekrar tedavi gördüğü Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan N.N.B. bebekle ilgili bugün hastanede basın toplantısı düzenlendi. Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Nejat Aksu ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Zekeriya Ertaş ile birlikte toplantıya katılan İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Cengiz Balaban, gösterdikleri hassasiyet ve toplumda oluşturdukları duyarlılık nedeniyle basın mensuplarına teşekkür etti.

Dr. Balaban, “Ancak bu olayın her gün vaka bazında tekrar tekrar gündeme gelmesi daha travmatik nedenlere yol açabilecek. Bundan sonra rehabilitasyon sürecine geçmek istiyoruz. Olayın görsel olarak tekrar tekrar gündeme gelmesi çocuğun örselenme düzeyini artırmaktadır. Dolayısıyla bu açıklamalar doğrultusunda olağanüstü süreç yaşanmadığı süreçte size zamanında bilgi aktarımında bulunacağız. Basın mensuplarından isteğimiz bu olayı vaka bazında tekrar tekrar isim, simge, görüntü kullanarak gündeme taşımamalarıdır. Yeterince toplumsal duyarlılığa sahip olduğumuzu düşünüyoruz” dedi.

İl Sosyal Hizmetler Müdürü Zekeriya Ertaş da bebeğin bakımı, rehabilitasyonu için gereken her şeyin yapıldığını, yaşadığı travmayı atlatıp unutması için sağlık kuruluşlarıyla işbirliği yaptıklarını söyledi. Adli sürecin devam ettiğini belirten Ertaş, velayetin anneden alınması için çalışma başlattıklarını, bunun mahkeme kararıyla mümkün olabileceğini kaydetti. Annenin ortada olmadığına dikkat çeken Ertaş, iki kardeşi yuvada olan bebeğin neden koruma altına alınmadığına yönelik eleştiriyi de yanıtladı. Ertaş, “Annenin iki çocuğundan biri 2000, diğeri 2003'de koruma altına alındı. O zaman daha bu bebek dünyada yoktu” diye konuştu.

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Nejat Aksu, bebeğin hastaneye yattığı günden bu güne sağlık durumuyla ilgili bilgi verdi. Bebeğin 28 Mayıs 2005 doğumlu olduğunu, prematüre doğup, bu nedenle hastanelerinde iki ay kaldığını belirten Doç. Dr. Aksu, aşılarının yaşına uygun yapıldığını, henüz desteksiz yürüyemediğini söyledi.

Hastaneye getirildiğindeki bulgularının ‘çocuk istismarı’ olarak değerlendirildiği ve bu nedenle savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatan Doç. Dr. Aksu, bebeğin taburcu edildikten sonra nöbet geçirmesi üzerine tekrar hastanelerinde tedavi altına alındığını söyledi. Bebeğin dün sabah 30 saniye ateşsiz havale geçirdiğini, bunun her bebekte görülebileceğini belirten Doç. Dr. Aksu, “Şu anda genel durumu gayet iyi olan hasta halen müşahade altında” dedi.

MİNİK BEBEĞE İÇKİ Mİ İÇİRİLDİ

Bebeğin yaşadığı evde içki şişelerinin bulunduğunu, bebeğin karaciğer değerlerinin bozuk çıkmasının bununla bir ilgisinin olup olamayacağına ilişkin soruya Doç. Dr. Aksu, “Başlangıçta karaciğer enzimleri yüksekti. Ancak bunun alkole bağlı olup olmadığını söylemek şu aşamada mümkün değil. Genel vücut travması olan hastada karaciğer enzimleri yüksek saptanabilir. Ayrıca zaten şimdi karaciğer enzimleri normal değerlerde. Ancak olay adli makamlarca kriminal laboratuvarda değerlendirildiğinden bu konuda bizim bir şey söylememiz mümkün değil” diye yanıt verdi.
Doç. Dr. Aksu, bebeğe tecavüz iddialarıyla ilgili soruyu da “Bizim için de hala iddia. Kesin dememiz mümkün değil. Klinik olarak kuşkulandığımız için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Ve olay adli tabiplikçe de değerlendirildi. Gerekli adli muayenesi yapıldı, gerekli örnekler alındı, kriminal laboratuvarında değerlendiriliyor. Sonuç ilgili mercilerce yapılacak” diye yanıtladı.

DURUMU İYİ GÜLÜCÜKLER SAÇIYOR

Olaydan sonra tutuklanıp daha sonra serbest kalan annenin çocuğunun durumuyla ilgili hiçbir hastane veya sosyal hizmet yetkilisini aramadığı da vurgulandı. Bebeğin durumunun şu anda iyi olduğu hemşirelerin kucağına geldiğinde çevreye gülücükler saçtığı açıklandı.

VELAYETİ ALINACAK

Devletin sahip çıktığı N.N.B.'nin Karşıyaka Çocuk Yuvası'na yerleştirildiğini belirten Sosyal Hizmetler İl Müdürü Zekeriya Ertaş, bebeğin velayetinin annesinden alınması için çalışma başlattıklarını söyledi. N.B.B:'nin yuvada şefkatle bakılacağını belirten Ertaş, şunları söyledi:“N.B.B.'nin iki kardeşi de devlet korumasında, 2002 doğumlu ağabeyi B. de aynı yuvada. 1997 doğumlu T. ise Hatay 80'inci Yıl Çocuk Yuvası'nda kalıyor. Anne ya da babası tarafından istismara uğramış çocukların anne babalarında olan velayetleri sonlandırılılabiliniyor, yani anne babalık haklarının ellerinden alınabiliyor. Bu 3 kardeşin de velayetlerinin anneden alınması için gerekli çalışmaları başlattık. Velayetin iptali ancak mahkeme kararıyla mümkün. Sosyal hizmetler olarak inceleme yapacağız, sosyal hizmetler uzmanın vereceği raporlar doğrultusunda eğer öyle bir şey gerekiyorsa mahkemeye annenin velayetinin iptali davası açacağız. O dava sonucunda mahkemenin takdiri neyse ona göre çalışmaları devam ettireceğiz.”
Old 03-11-2006, 23:56   #17
Kayabey

 
Varsayılan

Yaşadığımız çağda; ölüm cezasının insanı olmadığ düşünülüyor. Bu yaşanan vahşet karşısında ölüm cezasının gözden geçirilmesi gerekmez mi? Bu olay basına yansımasıyla yankı buldu. Adli vakalarda buna benzer olaylar sıkça rastlarız. Sıtaj yaptığım sırada 3 yaş civarında bir kız çocuğa benzer bir olay olmuştu. Çocuğun olayların farkında olması daha da vahim. Çünkü çocuğun ruhsal yapısı onarılmaz derecede zarar görüyor. O vakada çocuk sanığı görnce sadece ağlayabildi,damla damla göz yaşı döktü. Olayın etkisi ile çocuk kouşmayı unutmuştu. İnsan oğlu en yüsek mertebeden (meleklerden de üstün derecelerden) esfeli safilin hayvandan da aşağı,hayvanların dahi kabulenemeyeceği en adi yaratık olabilmektedir. Öncelikle çağın bütün bilim teknik ve maddi imkanları bu gibi adi yaratıkların yetişmemesi için seferber edilmeli. Sosyal devlet gerekli önlemleri almalı,zira bu gibi olaylar topluma (onu oluşturan fertlere) daha pahalıya mal olmaktadır. Ayrıca tereddütte yer bırakmayacak şekilde ispatlanan bu gibi olaylarda sanıklar hakkında idam cezası yeniden düşünülmesi gerektiği kanısındayım.
Old 04-11-2006, 00:17   #18
kum

 
Varsayılan Değerli Hukukçular,

Şimdi olmayacak(idam cezası) duaya keşke demeyelim.Mevcut mevzuata göre Her kim yaptı ve sebep oldu ise bu aşağılıklar ne ceza alacak?Hangi kanun maddelerinden kaçar yıl?Yoks zaman aşımı,cezai ehliyetsizlik gibi af müesseleri burdada mı devreyemi girecek?Ne olur açıklayın avukat arkadaşlar.Mevcut mevzuatla bir hakim bu suça en ağır cezayı nasıl ve ne şekilde vermeli?
Old 04-11-2006, 00:24   #19
Hoca

 
Varsayılan Bilimsel Bakış mı Duygusal Bakış mı?

Basına konu olan iğrenç olayı bu forumu izlerken öğrendim. Olay konusunda insanın yorum yapması bile çok zor. Tanrı herkesi böyle bir suçun mağduru, mağdur yakını ya da sanığı olmaktan korusun. Benim dikkat çekmek istediğim başka bir konu var. Özellikle biz hukukçulara sorulduğunda büyük bir çoğunluğumuz derhal "idam cezasına karşı" olduğumuzu övünçle söyleriz. Hatta bunun tersini savunmayı ayıp sayarız. Böyle bir düşüncemiz varsa, hatta bu konuda kafamız biraz karışık da olsa bunu gizleme gereği duyarız. Sanki tersini savunmak "ilkelliğin en net tanımıdır" bizce. Fakat malüm olay karşısında yorumları izlediğimde "insanın kendini bir an için mağdur yerine koyduğunda" olaya, dünyaya, hukuka vs. daha farklı baktığını görüyorum. Ben hukukçuların hukuki konularda yorum yaparken "moda fikirlere", "duygusal yorumlara", "olaylara sadece sanık yönünden bekma" ya da sadece "mağdur yönünden değerlendirme" gibi dar kalıplarla düşünmememiz gerektiğini belirtmek istiyorum. İdam cezası tarihsel ve hukuksal bir olgu'dur. Suçlar ve iğrenç suçlar da öyle...İdam mahkumunun dramatik sonu (veya ölüm bekleyişi olgusu) bir kimsenin hapsedilerek yıllarca özgürlüğünden alıkonulması şeklindeki cezadan çok da ağır değilse ve verilen cezanın ağırlığı işlenen suçun ağırlığı ile orantılı ise bu cezanın tekrar yasal düzenlemeye girmesini hukuk bilimi yönünden tartışmak çok mu yersiz, çok mu zamansız, çok mu yanlış olur...?
Old 04-11-2006, 00:31   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Konu ile ilgili olabilecek TCk düzenlemeleri aşağıdadır.

Saygılar


Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar

Kasten yaralama

MADDE 86. - (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama suçunun;

a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,

b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama

MADDE 87. - (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,


Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde beş yıldan, ikinci fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamaz.

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması hâlinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Daha az cezayı gerektiren hâller


MADDE 88. - (1) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.

Taksirle yaralama

MADDE 89. - (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,


Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,


Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(5) Bilinçli taksir hâli hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

Eziyet

MADDE 96. - (1) Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yukarıdaki fıkra kapsamına giren fiillerin;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı,

İşlenmesi hâlinde, kişi hakkında üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar

Cinsel saldırı

MADDE 102. - (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

(3) Suçun;

a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,

d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,

İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

(4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.

(5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Çocukların cinsel istismarı

MADDE 103. - (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;

a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,

Anlaşılır.

(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.

(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Old 04-11-2006, 00:36   #21
Admin

 
Varsayılan

Sayın Hoca,

Alıntı:
bu cezanın tekrar yasal düzenlemeye girmesini hukuk bilimi yönünden tartışmak çok mu yersiz, çok mu zamansız, çok mu yanlış olur...?
İdam cezasını tartışmak elbette yanlış, yersiz ya da zamansız değil ama rica etsem o tartışmayı BU HABER KONUSU içinde yapmasak?

Tüm katılımcılarımız, İdam cezası ile olumlu ya da olumsuz görüşlerini bu linke tıklayarak hemen şimdi ekleyebilirler:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6503
(Dilerseniz orada bu habere de atıf yapabilirsiniz)

Yukarıda verdiğim link idam cezasına ayrılmış özel bir konu başlığı ve bu konuya ilişkin tüm görüşleri orada arşivliyoruz. Bu hem konuya ilişkin tüm mesajların tek başlık altında olmasını sağlıyor, hem de ölüm cezasıyla ilgili aşırı sert polemikler çıkmasını engelliyor, çünkü geçmişte bunu yaşadık.

Bu nedenle bu üzücü haberle ilgili yorumların bu başlık altına, ölüm cezası ile ilgli yorumlar ise ilgili başlık altına eklenmesini rica ederim.

Anlayışınız için herkese teşekkürler!
Old 04-11-2006, 00:55   #22
Kavaz

 
Varsayılan

İşte bu nedenle kanunen uygulanabilme olasılığı en yuksek olan idam cezasına evet diyorum.Ancak gönül cezamı soracak olusanız diş minelerini açıp,diş sinirlerine iğnenin ucuyla dokunalım.
Old 04-11-2006, 02:49   #23
Av.Engin Özoğul

 
Varsayılan

Aşağıdaki yazıda yer alan görüşe katılmadığımı peşinen belirteyim.

Fatih ALTAYLI

Sabah Gazetesi 02.11.2006

"Hangi ceza bu eyleme karşılık gelir!"

Türkiye'de bir "kamuoyu yoklaması" yapılıp, "İdam cezasını geri getirelim mi" diye sorulsa, herhalde büyük "ekseriyetle" yanıt "Evet getirelim" olur. Giderek artan "şiddet" olayları, her gün azalan "güvenlik ortamı" ve "sapıklık ötesine taşan" eylemler, içimizdeki "adalet duygusunu" zedeler hale geldi.
Bunları hayatımda duyduğum, gördüğüm en büyük rezillik üzerine yazıyorum.
İzmir'de sapıktan daha sapık 3 kişi 18 aylık bir bebeğe tecavüz etmişler.
Hem de bebeğin annesi olacak "aşağılık yaratığın" bilgisi, görgüsü dahilinde.
Tecavüzcülerden biri 64 yaşında. Bu benim duyduğum en "aşağılık" olay.
Daha kötüsünü duymadım, duyan olduğunu da zannetmiyorum.
Böyle bir sapık milyarda bir çıkar diyelim. Üçünün birden, aynı yerde buluşmasına ne demeli.
Haberi okurken zorlandım emin olun. "Olmamıştır böyle bir şey" dedim kendi kendime.
Ama dün netleşen bulgular "olduğunu" gösteriyor.
Şimdi bu sapıklara ne ceza verilecek. Hangi kanun maddesi böyle bir "aşağılık, insanlık dışı" eylemi öngörüp de, ona bir müeyyide koymuş olabilir ki!
Hangi kanun yazıcı böyle bir pisliği öngörmüş olabilir ki!
İçimden geçen, bu "aşağılık" yaratıkların önce cinsel organlarını kesmek.
Sonra da böyle insanların dünyada varolmalarını engellemek.
Bu yaratıklar mahkûm olsa bile bir süre sonra yine çıkıp aramıza karışacak.
İçerde olsalar bile, onlarla aynı havayı soluyor olmak dahi eziyet verici.

http://www.sabah.com.tr/2006/11/02/yaz1437-40-136.html#
Old 04-11-2006, 11:43   #24
minee.mine

 
Mutsuz

bu yaratıkların idam edilmeleri bile onlar için ödül olacağından onların bir şekilde yaşattıklarından daha büyük acılar yaşamalarını istiyorum.Umarımki içerde geçirecekleri zaman içerisindede bunu yaşarlar.En büyük korkumsa onların dışarı çıkıp yaşamın bir yerinde karşımıza bilemediğimiz bir...X.........amca olarak çıkmaları. Onların artık topluma karışmayacaklarını kim garanti edebilirki. Bir aftan yararlanıp çıkma ihtimalleri hep var.
Bunların verdikleri zarar hiç bir şekilde telafi edilemiyecek hem bebeğe karşı işledikleri suç hemde içimizde insanlara karşı bir paranoya yaratıp güven duygumuzu sarstıkları nefret duygusu uyandırdıkları için topluma verdikleri suçtan hiçbir şekilde af kapsamına girmeyecek şekilde yargılansınlar
Old 04-11-2006, 11:58   #25
avegunduz

 
Varsayılan İdam ödüldür, katılıyorum......

Arkadaşlar bazı kimseler için idam ödüldür. Bu yüzden TCK ya yeni bir ceza türü sokulmalı. İŞKENCE CEZASI... Ve bu cezayı infaz edebilmek için infaz memurları yetiştiren okullar açılmalı. Bu olkullarda tek ders olmalı; ''Tarihte işkence yöntemleri''. Kanaatimce bu ceza insan haklarını ihlal eder nitelikte olmaz. Çünkü bazı suçları işlemek için insan olmamak gerekir.
Old 04-11-2006, 12:07   #26
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

İçimi daralttınız arkadaşlar. Sizler böyle yazarsanız, sıradan vatandaşın linç senaryolarını kabullenmek gerek.
Old 04-11-2006, 12:10   #27
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

sayın Kayar, yasalarla ilgili metni kendi grubumda yayımlayabilir miyim?
Old 04-11-2006, 12:44   #28
hukukcuadayı

 
Varsayılan

Burada Sİz Bİlgİlİ Abİlerİmİn Ablalarimin Arasinda Bana KonuŞmak DÜŞer Mİ Bİlmİyorum Ama Yİne De BİŞeyler SÖylemek İstİyorum..eĞer SÖyledİĞİm YanliŞ Ya Da Eksİk Şeyler Olursa LÜtfen EleŞtİrİde Bulunun..
Öncelİkle Bu Olayda O İĞrenc VahŞet Sayilabİlecek Duruma Yol AÇan İnsanlari Kiniyorum..burada İnsanlarimizin KÖtÜlÜkte Ve İĞrenclİkte Ne Kadar İlerİ GİdebİlceĞİnİn Bİr ÖrenĞİnİ GÖrmekteyİm..ama Benİm Dİkkatİmİ Çeken Konu Şu Oldu(belkİ Benİm Basini Tam Olarak Takİp Etmememden Kaynaklaniyordur Ama);basin Bu Olayda Adi Gecen Şahislari LayiĞinca ManŞetlerİnde Ya Da Haber BÜltenlerİnde Yer VermemİŞtİr..olay Sankİ Normal Bİr SucmuŞ Gİbİ Lanse EdİlmİŞ Ve Bu Da Bu VahŞetİn Boyutunun İnsanlarimiz Tarafindan Tam Olarak AnlaŞilmamasina Yol AÇmiŞtir..burada ArkadaŞlarimizin Basinla İlgİlİ Yorumlarina Katilmamak Elde DeĞİl..
Old 04-11-2006, 12:51   #29
Seyda

 
Varsayılan Adlı Tıp Başkanı kafa karıştırdı

Adli Tıp Kurumu Grup Başkanı "Bebekten alınan örneklerde gerek sanıklara gerekse başkasına ait DNA doku örneği bulunamadı" dedi.

İzmir Adli Tıp Kurumu Grup Başkanı Cezmi Yavuz bu açıklamayı yaparken, bebeği muayene ve tedavi eden uzmanların bulgularına göre tecavüzün kesin olduğu belirtildi. Bebeğin olaydan sonra yıkanmış ve hastaneye de geç getirilerek kanıtların ortadan kaldırılmış olabileceği vurgulandı.

Adli Tıp'ın raporu kafaları karıştırdı

Adli Tıp Kurumu'ndan yapılan açıklamaya göre, bebekten alınan örneklerde sperme rastlanmadı. Bebeği muayene eden uzmanlar ise 'Tecavüz kesin' diyor.

Türkiye'yi ayağa kaldıran 17 aylık N. N. B ile ilgili Adli Tıp kurumu incelemesi tamamlandı. Adli Tıp Kurumu Başkanı Cezmi Yavuz, "Bebekten alınan örneklerde gerek sanıklara gerekse başkasına ait DNA doku örneği bulunamadı" dedi. Yapılan incelemede ise makatında morluklar ve çizikler bulunan ayrıca makat kasları gevşediği anlaşılan N. N.B'ye tecavüz edildiği anlaşıldı. Ancak talihsiz bebeğin üzerinden alınan örneklerde sperme rastlanmadı. 28 Ekim'de ilk kez götürüldüğü Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde N.N.B.'yi muayene eden nöbetçi olan doktorlardan biri de bulgulara göre bebeğin kesinlikle tecavüze uğradığını söyledi. Uzmanlar da sperm bulunmamasının N.N.B.'nin tecavüze uğramadığı anlamına gelmeyeceğini belirterek, zanlıların prezervatif kullanmış olabileceğini ya da tecavüzden sonra çocuğu yıkamış ve olaydan birkaç gün sonra hastaneye getirmiş olabileceklerini belirttiler.

http://ads.sabah.com.tr/adserver/vie...ZjQ0Mw%3D %3D
'KAFASINDA ÖDEM VARDI'

İl Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürü Zekeriya Ertaş'la birlikte bir basın toplantısı düzenleyen Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Nejat Aksu da bebeğin kendilerine getirildiği ilk gün kafa derisinde ödem olduğunu, kafasında, gövdesinde, popo kaslarında, kol ve bacaklarında değişik derecelerde eski ve yeni ekimozlarının (darp sonucu kan oturması-morluk) bulunduğunun saptandığını söyledi. Aksu bu bulguların genel vücut travması ve çocuk istismarı olarak değerlendirildiğini ifade etti.

HER ŞEYE RAĞMEN GÜLÜMSÜYOR
AKP İstanbul Milletvekili Gülseren Topuz'un bulgulara göre çocuğa uyuşturucu verilmiş olabileceği iddiasını da değerlendiren Aksu, bunun tespitinin zor olduğunu söyleyerek, "Karaciğer enzimleri bir çok nedenle yüksek çıkabilir. Biz enzim değerlerinin yaşadığı travma nedeniyle yüksek çıktığını düşünüyoruz. Şu an bebeğin enzim değerleri normale döndü" dedi. Bebeğin sağlık durumunun iyi olduğunu ve durumunun normale döndüğünü söyleyen Aksu, "Fiziksel açıdan bir sorunu yok. Etrafındakilerle gülümsüyor ve ilişki kurabiliyor. Annesi ise serbest bırakıldıktan sonra hastaneyi aramadı" dedi. http://www.sabah.com.tr/gnd121.html
Old 04-11-2006, 13:22   #30
Av.Zafer Erman

 
Varsayılan

Hukukçu arkadaşların cezası kesinleşmemiş bir şüpheli hakkındaki görüşleri insanın olay kadar içini ürpertiyor. İdam ve işkence yıllardır hiçbir suçu ortadan kaldırmamıştır bunu hepimiz biliyoruz.
Olay gerçek bile olsa kişi/lere bunu iten etkenlerin uzmanlarca iyice araştırılması gerektiğini düşünüyorum.
Bebeğin yaşının bence bir önemi yok.17 aylık 1,2,3 yaşlarında veya daha büyük bile olsa küçüklere yapılan cinsel istismar veya cinsel saldırı suçu. Yaşanın küçük olması ceza miktarını artıracak ve hakimin de takdir hakkını artıracaktır.
Cinsel olarak istismar edilen veya saldırıya uğrayan kişi 13/14 ve yakın yaşlarda olsaydı bu tepkiyi hukukçu arkadaşlar yine göstereceklermiydi. ?

Forum yöneticisi sayın Av.Habibe Yılmaz Kayar'ın yazdıklarına katılıyorum.
Kişinin/kişilerin suçu sabit ise en ağır ceza ile cezalandırılmalıdır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Evlilik İçi Tecavüz !!! Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 140 27-01-2009 04:04
Tüp bebeğe 39 yaş sınırı Seyda Hukuk Haberleri 1 09-01-2009 19:06
Tecavüz mü, İlişki mi? Ayşegül Kanat Kadın Hakları Çalışma Grubu 8 02-01-2007 22:49
Bebeğe Tecavüz Üzerine Bir Tartışma Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 2 15-11-2006 16:07
Meraya Tecavüz glossator Meslektaşların Soruları 0 22-09-2002 16:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09877992 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.