Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yargitay kararlari

Yanıt
Old 09-07-2009, 20:15   #1
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan yargitay kararlari

Mrb,
YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2004/8-201 K. 2005/30
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E. 1996/3840 K. 1996/5279
Kararlarina bakmam lazim.Foruma ekleyebilecek üyelere Tşkler
Old 09-07-2009, 21:00   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi

Esas: 1996/3840
Karar: 1996/5279
Karar Tarihi: 07.06.1996

ÖZET: Haberlerin gerçekliğinin mahkeme kararlarıyla saptanmadığı yolundaki yetersiz gerekçe ve eksik incelemeyle hüküm kurulması, Sanığın sorumlu müdürlüğünü yaptığı gazetenin, küçük düşürücü değer yargılarında bulunduğu ve suçu hukuka uygun kılan çerçevenin aşıldığı gözetilmeden, beraat hükmü kurulması, yasaya aykırıdır.


(765 S. K. m. 480/son, 482/4, 71, 72, 80)

Dava: Bankalar Yasasına uymama ve basın yolu ile hakaret suçlarından sanıklar Hasan, Doğan, Mustafa Emin, Süleyman, İbrahim ile Hasan Tahsin, hakkında TCY. nın 480/son, 80. maddeleri uyarınca sanık Hasan'ın 24 ay hapis, 19.800.000 lira, sanık Doğan'ın 26 ay hapis, 13.000.000 lira, sanık Mustafa Emin'in 48 ay hapis, 24.000.000 lira ağır para cezalarıyla hükümlülüklerine, sanık Hasan Tahsin'in TCY. nın 96. maddesi uyarınca sanık hakkındaki davanın ortadan kaldırılmasına, sanık Süleyman'ın tüm suçlardan İbrahim'in hakaret, sanıklar Hasan; Doğan ve Mustafa Emin'in diğer suçlardan beraatlerine ilişkin, İstanbul Asliye İkinci Ceza Mahkemesi'nden verilen 1993/1380 esas, 1995/420 karar sayılı ve 8.6.1995 tarihli hükmün temyiz yoluyla incelenmesi katılanlar vekili; sanıklar Mustafa Emin, Hasan, Doğan müdafii ile O yer C. Savcıları tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 7.5.1996 tarihli bozma isteyen tebliğnamesiyle 14.5.1996 tarihinde Daireye gönderilen dava dosyası, başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü:

Karar: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

A- Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılanlar T. .... Bankası, Kemal ve Cengiz vekillerinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE, sanıklar Doğan, Hasan, Mustafa Emin ve Süleyman'ın, Bankalar Yasasına uymama suçlarından; sanıklar İbrahim ve Süleyman'ın hakaret suçlarından verilen beraat, sanık Hasan Tahsin hakkındaki davanın düşürülmesiyle ilgili HÜKÜMLERİN ONANMASINA.

B- Sanıklar Hasan, Doğan ve Mustafa Emin'in hükümlülük ve sanık Hasan'ın 8.10.1993 tarihli hakaret suçundan verilen beraat kararlarına yönelik temyizlere gelince:

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Katılanlar hakkında <gümrüklere sahte belge vererek vergi kaçırma, ...... Elektriği ele geçirme, banka, bilançolarında sahtecilik yapma> gibi konularda haberlerin gerçeklik derecesinin yeterince araştırılarak açıklanması ve sonucuna göre;

a) Haberlerin gerçek olmadığı kabul edildiği takdirde, sanıkların belli olay yükleme biçimindeki küçültücü değer yargılarında bulunma eylemine T.C. Yasasının 480/4.;

b) Çıkan haberlerin büyük ölçüde doğrulandığı kabul edildiği takdirde ise, belli olay yükleme niteliğindeki hakaret suçunun oluşmayacağı ve fakat habere eklenen <tirke şantajcı, maske düşüyor, şantaj çetesi, U......'lar vergi sülüğü; sahtekar, çirkef, hokkabaz> gibi küçültücü yakıştırma ve değerlendirme eylemlerine T.C. Yasasının 482/4. maddelerinin uygulanması,

Gerekirken, <henüz haberlerin gerçekliğinin mahkeme kararlarıyla saptanmadığı> yolundaki yetersiz gerekçe ve eksik incelemeyle T.C. Yasasının 480/4. madde-fıkrasıyla hükümler kurulması,

2- Sanık Hasan'ın sorumlu müdürlüğünü yaptığı ....... Gazetesi'nin 8.10.1993 tarihli sayısının 25. sayfasında yer verdiği <kardeşim sen tefeci misin, .U.....'lar gaddar, (C.U.) bencil, ukala ve şımarık, U.....'lar çalışanların kafasına silah dayadı> sözleriyle küçük düşürücü değer yargılarında bulunduğu ve suçu hukuka uygun kılan çerçevenin aşıldığı gözetilmeden, beraat hükmü kurulması,

3- T.C. Yasası, suçların edilgin özneleri (mağdurları) başka başka oldukları takdirde, kesintilik (müteselsil) suç hükmünün değil, gerçek (maddi) içtima hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir kural getirmemiş; birçok yabancı yasa gibi, yalnızca öznel (subjektif) bir ölçüt öngörmüştür. Bu ölçüte göre, insana ilişkin varlık, değer ya da yararların çiğnenmesinde ve dolayısıyla edilgin özne (mağdur) çokluğunda bile, <bir (aynı) suç işleme kararıyla> davranılmışsa, <kesintili suç> hükmü uygulanabilecektir. Bunun tersini önceden bir yargısal kural (içtihat) boyutunda algılamak, Yasanın öngörmediği bir öğeyi T.C. Yasasının 80. maddesine eklemek ve maddenin uygulama alanını darlaştırmak demektir. Bu nedenlerle eylem ve suç (ihlal) çokluğunun varlığını saptadıktan sonra, kasıt kavramına oranla daha genel, geniş ve kapsayıcı bir kavram olan <bir (aynı) suç işleme kararı> olgusunun her olayda var olup olmadığını, bu olgu kişinin iç dünyasını ilgilendiren bir fiili sorun olduğundan, doğrudanlık, yüzyüzelik ve sözlülük kurallarına göre duruşma yapan ilk mahkemenin kararında irdelemesi ve Yargıtay denetimini sağlayacak biçimde gerekçelendirilmesi zorunludur. <Bir suç işleme kararının> varlığını saptarken, mahkeme, her suç çokluğunda, kuşkusuz, eylemlerin işleniş biçimlerindeki benzerlik ya da tekdüzelik, benzer fırsatları değerlendirme, yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık, değer ya da yarar, cürmi davranışın yöneldiği maddi konu olan kişi ya da şeyin özellik ve başkalıkları, suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha bir çok dışa yansıyan verilerden yararlanabilir ve bunlara dayanabilir.

Sanıklardan Doğan'ın 30.9.1993-3.10.1993 ve 12.10.1993 tarihlerinde 5 kez; Hasan'ın 4-6.10.1993 ve 8.10.1993 tarihlerinde 4 kez; Mustafa Emin'in 4-6.10.1993 ve 12.10.1993 tarihlerinde 4 kez katılanlara sövdüğü, kesintili suç ve dolayısıyla T.C. Yasasının 80. maddesinin uygulanabilmesi için ayrı kasıtlar ve ayrı eylemle ayrı ayrı insan onuru olarak korunan değerlerin çiğnendikleri ve birden çok suçun oluştuğu kabul edildiği halde, bunların aynı suç kararıyla işlenip işlenmedikleri araştırılıp saptanmak ve haklarında T.C. Yasasının 80. ya da 71. maddelerinden hangisinin uygulanacağını bu açıdan yapılacak değerlendirme ile tartışmak gerekirken, çiğnenen onurların başka başka bulunduğu yolundaki ve kesintili suç kavram ve olgusunun vazgeçilmez nesnel koşullarına dayanılarak ve bu kavramın özüne ters düşen yetersiz gerekçeyle T.C. Yasasının 71-72. maddelerine göre gerçek içtima hükümlerinin uygulanması,

4- Kabule göre, sanık Hasan'ın cezaları toplanırken, yanılgıyla eksik ceza öngörülmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı ve C. Savcıları, katılanlar Kemal, Cem ve vekillerinin ve sanıklar Hasan, Doğan ve Mustafa E. müdafilerinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşüncede belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17.02.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

kolay gelsin,
Old 09-07-2009, 22:40   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Mehmet Ali
YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2004/8-201 K. 2005/30

"Sanıkların, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik etmek suçundan cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, suçun yasal unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Sanık; geçimsiz, huysuz, kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz, yaygaracı, en ahlaksızca davranışlarda bulunan anlamında şirret, acımasız, dini olmayan anlamındaki dinsiz, aşağılayıcı anlamında dönme ve anti-semitizme varan ifadeler kullanarak türban ve genel anlamda laiklik uygulamalarını ve laik düşüncedekilere karşı kışkırtıcı ve koruma sınırının ötesinde, kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde kin beslemeye, düşmanlığa açıkça tahrik etmektedir. Başörtüsünü İslam’ın sembolü olarak nitelendiren sanık, sistem ve hukuksal gerçeklik karşısında düşünce veya din ve inanç özgürlüğü kapsamında kalmadığı açık ve tartışılmaz olan başörtüsüne yönelik mahkeme kararlarıyla istikrar kazanmış uygulamaları İslam’a saldırı olarak göstermek suretiyle hitap ettiği kitleyi tahrik etmektedir. Halkının büyük çoğunluğun İslam dininden olduğu ülkemizde, başörtüsü yasağı uygulayıcılarını, savunucularını ve laik kesimi dinsiz, İslama saldıran kesim olarak kabul ederek kendi varsayımından hareketle, ağır eleştiri, şok edici, incitici ve rahatsız edici olmanın ötesinde hedef kitleye karşı kin ve düşmanca açıklama yapmaktadır. Hitap ettiği kitlenin de bu duygularla, hedeflenen kitleye karşı kin ve düşmanlık beslemesi için açıkça tahrikte bulunan sanık, TCK.nun 312/2. madde fıkrasındaki "umumun emniyeti", değişiklikten sonraki düzenlemeyle "kamu düzeni" için tehlikeli olabilecek şekilde hareket etmiştir. Bunun için de laik uygulamaları eleştirmekle kalmayıp bütün çoğulcu demokrasilerde sınırları ortaya konulan, ancak demokrasi dışında yani şeri sistemlerde sınırsızlığı kabul edilen din özgürlüğünün sınırsız olduğuna vurgu yaparak siyasal İslamı-şeriatı gerçekleştirmek amacıyla, potansiyel etkisi gerçekten ürkütücü ve din anlayışı temelinde halkın bir kesimine, diğer kesimin kin ve düşmanca duygularla yönelmesini istemektedir. Kamu düzenini bozan eylemler sözkonusu olduğunda, durum hedef kitlenin korumasına terkedilerek devletin olaya müdahalesi dışlanamaz.
O kadar ki "bir gazetede birtakım yazarlar halkın anasına, avradına, kızına sövüp saysalar, böyle yayınlar alçaklık, edepsizlik, rezillik, namussuzluk, şerefsizlik, vahşilik olmaz mı?... milletin dinine, imanına, mukadderatına, şeriatına saldırmak da bunun gibidir." dedikten sonra, halkın bir kesiminin yani laik kesimin, kendisine göre ise dinsiz kesimin yaptıklarını daha alçakça ve namussuzca göstererek hitap ettiği kitleye hedef yapmaktadır.
5237 sayılı TCK.nın 216 ncı maddesi dahi gözetildiğinde, somut olay yönünden aynı sonuca varılmakta, iç düzenlemeler ve Anayasa’nın 90. maddesi ışığında yargı organları için tek ölçüt olan "hukuksal bakış" açısıyla eylemin TCK.nın 312/2. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu ve yaptırım yönünden de orantılılığın ve ölçülülüğün gözetildiği açıktır.
Tüm bu hukuksal tesbit ve incelemeler karşısında sanığın seçtiği hedef kitle ve içerikle birlikte açıklamadaki özensizlik, aşağılayıcı üslup nazara alındığında yazının, halkın bir kesimini diğer kesime karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye açıkça tahrik ettiği ve bunu yaparken de şiddet içeren ifadeler kullandığı anlaşılmakla, genele yönelik ifadeler nedeniyle devletin müdahalesini bekleyen hedef kitlenin, düzene olan saygı ve bağlılığı nedeniyle karşı tepkisini göstermemesi veya gösterememesi hatta yasal yollara başvurmaması da yakın tarihimizdeki örnekler de hatırlandığında ortaya çıkan suçu kaldırmayacağından Yerel Mahkemenin mahkûmiyet kararı yerinde görülmekle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
Suça konu yazının yayımlandığı gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü olan diğer sanık S yönünden yapılan incelemede ise; Hükümden sonra yürürlüğe giren ve 5680 sayılı Basın Yasasını yürürlükten kaldırmış bulunan 09.06.2004 Tarih ve 5187 sayılı Basın Yasasının 11. maddesinde, sorumlu yazı işleri müdürlerinin ceza sorumluluğu belirli koşulların gerçekleşmesine bağlanmış, ayrıca önceki Yasada mevcut olan "gazete kapatılması" kurumuna bu Yasada yer verilmemiştir. O halde, TCY’nın 2/2. maddesinde ifade edilen "Lehe yasanın geçmişe yürürlü bulunması" kuralı gereğince, sorumlu yazı işleri müdürü sanık S yönünden, 5187 sayılı Basın Yasasının 11. maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yerel Mahkemece araştırılması, sonucuna göre hukuki durumu değerlendirilerek hakkında yeniden hüküm kurulması zorunludur. Bu itibarla, sanık S’nin mahkumiyetine ve gazetenin kapatılmasına ilişkin hükmün bozulmasına karar verilmelidir."

(Kararın özet kısmından alıntıdır)

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargitay Kararlari Ariyorum külekçi Meslektaşların Soruları 8 17-07-2009 11:17
Yargitay Kararlari Av.Mehmet_Ali Meslektaşların Soruları 2 08-07-2009 15:43
Yargitay Kararlari Ariyorum!!! akyürek Meslektaşların Soruları 4 24-06-2008 11:00
Yargitay Kararlari Ariyorum erdal7 Meslektaşların Soruları 4 10-06-2008 16:18
Yargitay Kararlari Ceyhun Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04704094 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.