Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şufa hakkından feragat, şufa davasında fiili taksim konusu(acil)

Yanıt
Old 04-10-2007, 15:58   #1
Av.Eda.P

 
Varsayılan Şufa hakkından feragat, şufa davasında fiili taksim konusu(acil)

Değerli meslektaşlarım,
Konu özetle şöyle;
1000m2 lik bir arsaya iki kişi müştereken maliktir ve herbirinin 500m2 hissesi vardır.Müvekkil bu iki kişiden biri olup 1985 yılında kendi bölümü üzerine bir ev yapıyor,ondan 2 yıl sonra diğer hissedar da gelip o evin yanına bir ev daha yapıyor. Ve İmar 18.md uygulamasının ardından 1000m2 lik alana müştereken malik oluyorlar.heriki taraf da 1987 yılında noterde şufa hakkından feragat ediyor ancak bu durumu tapuya tescil ettirmiyor. Yıllar sonra taraflar arasında aralarındaki sınır(evler arasındaki) konusunda tartışmalar başlıyor. Müvekkil diğer hissedarın kendi evinin İmar kanuna göre belirlenen çekme paylarına riayet etmediğini belirtiyor. Müdahale nin meni davası açıyor. Belediyeye çeşitli başvurularda bulunuyor ve sonunda diğer hissedar önce izaleyi şuyu davası açıp ardından açtığı davayı düşürerek hissesini 3.bir kişiye satıyor.
Biz bu durumda şufa hakkımız kullanmak istiyoruz, ancak emin olamadığım bazı hususlar mevcut
-Şufa hakkından feragat sözleşmesi tapuda şerh verilmediği için geçersiz hale gelmiş midir?
-şufadan feragat sözleşmesi, üzerinden belli bir süre geçmekle zamanaşımına uğrayıp geçersiz hale gelir mi?
-taraflar arasında hisselerine konu bölümlerin fiili taksimi, görünürde ve belediye kayıtlarında yapılmış görünse de biz diğer hissedarın kullanmakta olduğu bahçenin bir bölümünün aslında bizim hissemiz dahilinde bulunduğunu ve bu nedenle çeşitli davalar,başvurular yapıldığını yani kısacası fiili taksimin tam olarak gerçekleşmediğini öne sürerek şufa davasının kabul edilmesini ve şufa hakkımızı kullanmayı sağlayabilir miyiz?
Bu olayda müvekkilim, eğer şufa hakkını kullanmazsa 20 yıldır maliki olduğu evini kaybetmek durumunda kalabilecek çünkü ortaklığın taksim suretiyle ayrılması mümkün değil ve ihale ile satılması halinde karşı tarafın evleri alma ihtimali çok yüksek, oysa şufa hakkı kullanılarak diğer hissedarın hissesini(belirli olan) fiyattan alabilme şansı var.
Şimdiden teşekkür ederim.
Old 04-10-2007, 18:17   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Önalım hakkından herkese karşı feragatın koşulları 16.05.1951 t. 19/6 sayılı içtihatı birleştirme kararında belirlenmiştir. Feragatın geçerli olabilmesi için resmi şekilde yapılıp tapuya şerh edilmesi gerekir. Yargıtay 6.HD.si 24.06.1996 T. 6036/6183 sayılı kararında noterlikce yapılmasına karşın tapuya tescil edilmeyen feragatı geçerli saymamıştır.

Feragatın geçerliliğinin herhangi bir süre koşulu mevcut değildir. Usulüne uygun yapılmışsa daimi geçerlidir. ( 5 yıllık süreya tabi olan şerh satış vaadi şerhidir)

Fiili taksim durumu tanık dahil her türlü kanıtla ispat edilebilir. Varsa parselasyon planı taksimin varlığı için önemli bir delildir. Belediye kayıtları, parsel içine iki ayrı ev yapılması ve kullanılması aleyhe olarak yorumlanabilir. Önemli olan paydaşların iradesi , eylemi ve iyiniyetidir. Taksimin varlığı için paydaşların hakkını belirli bir yer ile sınırlandırması , bağımsız kullanımın istikrarlı biçimde sürdürülmesi , eylemli durumun paydaşlarca uzun yıllar uygulanarak benimsenmesi , paydaşların hakkına razı olduğunu göstermeleri gerekir.

Somut olayda "Yıllar sonra taraflar arasında aralarındaki sınır(evler arasındaki) konusunda tartışmalar başlıyor. Müvekkil diğer hissedarın kendi evinin İmar kanuna göre belirlenen çekme paylarına riayet etmediğini belirtiyor. Müdahale nin meni davası açıyor. Belediyeye çeşitli başvurularda bulunuyor " denildiğine göre ve bunların kanıtlanması halinde ortada paydaşlarca benimsenen bir taksim şeklinin ve eylemli durumun bulunmadığı sonucuna varabiliriz.

Saygılarımla.
Old 08-10-2007, 10:46   #3
Av.Eda.P

 
Varsayılan

Sayın Kocabaş yanıtınız için çok teşekkür ederim,500 metrekarelik her iki parselde de iki ayrı ev var, ancak belirttiğim gibi karşı yanın, müvekkilin evine kanuni sınırlar dahilinde fazla girmiş olduğu yahut bahçe nin eşit paylaşımı konusunda taraflar arasında sürekli bir ihtilaf olduğu kesin. Ancak ben bu durumu daha somut yada belirli hale getiremiyorum kafamda, yani bu konuda herhangi bir karara yada benzer bir olaya rastlamış değilim. Bu nedenle hakimin, fiili taksimin oluşmadığını düşüneceği durumları tespitte zorlanıyorum. Yanlış bir hamle yaparak müvekkili zor durumda bırakmak da istemem. Eğer konuya ilişkin elinizde bir yargıtay kararı mevcut ise bana gönderebilir misiniz? tekrar teşekkürler
Old 08-10-2007, 13:53   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Filii taksimin geçerli sayılabilmesi için , uzun süre uygulanarak benimsenmesi ve ihtilafsız (çekişmesiz ) olarak ayrılan yerlerin kullanılması gerektiğine dair yargıtay kararlarına aşağıda yer veriyorum.
Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/10480

K. 2005/790

T. 8.2.2005

• ÖNALIM HAKKI ( Fiili Taksimden Söz Edilmesi İçin Her Bir Paydaşın Elinde Taşınmazın Belirli Bir Kısmının Bulunması ve Uzun Süreden Beri Paydaşların Çekişmesiz Olarak Bu Şekilde Yararlanmalarını Sürdürmelerinin Gerekmesi )

• FİİLİ TAKSİM ( Önalım davasında Fiili Taksimden Söz Edilmesi İçin Her Bir Paydaşın Elinde Taşınmazın Belirli Bir Kısmının Bulunması ve Uzun Süreden Beri Paydaşların Çekişmesiz Olarak Bu Şekilde Yararlanmalarını Sürdürmelerinin Gerekmesi )

• TAŞINMAZIN BİR BÖLÜMÜNÜN PAYDAŞIN BİRİ TARAFINDAN UZUN SÜREDİR KULLANILIYOR OLMASI ( Fiili Taksimin Varlığını Göstermemesi )

4721/m.
732, 733

ÖZET Dava konusu önalım hakkına ilişkin payların bulunduğu taşınmazın paydaşları tarafından fiilen paylaşıldığının kabul edilebilmesi için her bir paydaşın elinde taşınmazın belirli bir kesiminin bulunması ve uzun süreden beri paydaşların çekişmesiz olarak bu şekilde yararlanmalarını sürdürmeleri gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, önalım hakkı nedeniyle iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin hissedarı bulunduğu 132 ada 27 parsel sayılı taşınmazın 22.7.2002 tarihinde 1/5 payının, 29.1.2004 tarihinde de yine 1/5 payının davalı tarafından satın alındığını öne sürerek 26.2.2004 tarihinde açtıkları iş bu dava ile önalım haklarının tanınmasını, davalı adına kayıtlı payların iptali ile davacı adına tescilini istemiştir. Davalı vekili davacının bu satışlardan haberdar olduğunu, müvekkilinin iki yıl içerisinde parsel üzerine ev inşa ettiğini ve bu durumu davacının bildiğini, davanın kötü niyetli olarak açıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Dava konusu önalım hakkına ilişkin payların bulunduğu taşınmazın paydaşları tarafından fiilen paylaşıldığının kabul edilebilmesi için her bir paydaşın elinde taşınmazın belirli bir kesiminin bulunması ve uzun süreden beri paydaşların çekişmesiz olarak bu şekilde yararlanmalarını sürdürmeleri gerekir. Olayımızda davalının dışındaki paydaşların taşınmaz üzerinde kullandıkları bir kesimin bulunmadığı anlaşılmış, fiili paylaşma olgusu davalı tarafından kanıtlanamamıştır. Bu durumda her iki paya ilişkin önalım bedelinin depo edilmesi hususunda davacı tarafa önel verilerek, önalım bedelinin süresi içinde depo edilmesi halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 8.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/1310

K. 1997/3628

T. 18.3.1997

• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM ( Paylı Mülkiyette Taşınmazdan Yararlanamayan Paydaşın Engel Olan Öteki Paydaş veya Paydaşlardan Payına Vaki Elatmanın Önlenilmesini Her Zaman İsteyebilmesi )

• PAYLI MÜLKİYET ( Paylı Mülkiyette Taşınmazdan Yararlanamayan Paydaşın Engel Olan Öteki Paydaş veya Paydaşlardan Payına Vaki Elatmanın Önlenilmesini Her Zaman İsteyebilmesi )

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET ( Paydaşlardan Biri Öteki Paydaşların Olurlarını Almadan Tek Başına Ortak Taşınmazdan Yararlanmasına Engel Olan Paydaş Aleyhine El Atmanın Önlenmesi Davasını Açması )

• PAYINDAN AZ YER KULLANAN PAYDAŞ ( Paydaşın Sorununu Elatmanın Önlenilmesi Davası ile Değil Kesin Sonuç Getiren Taksim veya Şuyuun Satış Yoluyla Giderilmesi Davasıyla Çözümlemesinin Gerekmesi )

• TAPULU TAŞINMAZ ( Harici veya Fiili Taksim ile Payların Mülkiyetinin Ana Taşınmazdan Ayrılamaması )

• EYLEMLİ KULLANMA ( Taşınmazın Kullanma Biçimi Tüm Paydaşlar Arasında Belirlenen Bir Anlaşma ile Belirlenmişse Eylemli Kullanmadan Söz Edilmesi )

743/m.634,2

818/m.213

2644/m.26

ÖZET : Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini herzaman isteyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen ) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, akte vefa kuralının yanında iyi niyet kuralının da bir gereğidir.
DAVA : Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım davasında Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 14.4.1995 tarih ve 3171-5657 esas karar sayılı bozma ilamına uyulduktan sonra mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle duruşma günü olarak saptanan 18.3.1997 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Av. Sema D... ile temyiz edilen vekili Av.Mustafa V... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini herzaman isteyebilir. Hatta iştirak halinde mülkiyette dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan paydaş aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur.
Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim olanları oluştuğu bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 634, B.K.nun 213, T.K.nun 26.maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen ) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; davacı yan, paydaşı olduğu imar-islah ile oluşan 37002 ada 9 parsel sayılı taşınmaza, davalıların 26 ve 28 kapı numaralı gecekonduları yaparak tecavüz ettiklerini ileri sürerek yıkım yoluyla elatmalarının önlenmesini istemiştir. Davalı taraf, dava devam ederken paydaş olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamından sonra davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, davalılardan Melihat ve Fikriye, dava devam ederken pay satın alarak paydaş durumuna gelmişler, bunun üzerine, davacı bu kişiler aleyhine şufa davası açmıştır. Açılan şufa davası eylemli kullanma biçimi oluştuğundan bahisle red edilmiş ve Yargıtay 6.Hukuk Dairesincede onanarak kesinleşmiştir. Esasen, değinilen olgular yanların ve mahkemenin de kabulündedir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde yeniden uygulama yapılacak özellikle, önceden oluştuğu anlaşılan fiili kullanım biçimine göre, çekişmeli binaların ( gecekonduların ) hangi paydaşın payına karşılık olarak bırakılan bölüme isabet ettiğinin açıklığa kavuşturulması başka bir anlatımla, nizalı yerin davacının mı yoksa davalıların bayiine mi bırakılan yer mi olduğunun kesin olarak saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peyin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine ve 16.5.1995 tarihinde yürürlüğe giren Av.ücret tarifesinin 14.maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 6.000.000 lira duruşma Av.parasının temyiz edilenden alınmasına 18.3.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
şufa davasında muvazaanın ispatı Fatma KAPUÇAM Meslektaşların Soruları 11 09-05-2013 22:54
fiili taksim ve şufa Av.Ufuk Meslektaşların Soruları 13 11-04-2007 09:29
önalım hakkından feragat hülya korkmaz Hukuk Soruları Arşivi 5 16-02-2007 11:18
Şufa Davasında Tedbir Nasıl Kalkar nefise Meslektaşların Soruları 1 01-12-2006 18:34
şufa davasında şahit şubat Hukuk Soruları Arşivi 1 08-05-2006 18:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05062604 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.