14-07-2006, 18:04 | #1 |
|
Savaş Hukuku
Uluslararası hukukta insan haklarına ilişkin sözleşmelere imza atan ülkeler savaş hukukuna uyma konusunda bu sözleşmelerin hepsini ihlal ediyorlar.Kadın çocuk demeden siviller katlediliyor. Ayrıca sözleşmeler insan haklarına korumaya yönelik bağlayıcılığı olan ve devletlere kurulan mahkemelerle ceza verme yetkisi tanımaktadır, ancak sözkonusu ülkelere yaptırım da verilmiyor.Acaba biz kendimizi mi kandırıyoruz, ülkemiz AİHM mahkemesinden devamlı ceza alırken, niye bu ülkelere hukuki bir yaptırım verilmiyor?Ortada bir eşitsizlik yok mu?
|
17-07-2006, 14:20 | #2 |
|
Karar mekanızmasına doğrudan ve neredeyse tekel bir biçimde etki eden ülke(ülkeler) aynı zamanda sözleşmeyi sürekli ihlal eden ülke(ülkeler)olunca bunun sonucu olarak müeyyide uygulanması da söz konusu olmuyor.
|
17-07-2006, 15:30 | #3 |
|
altını olan
Bir ülke iki askeri esir alındı diye işgali haklı görüyor kendinde...
Başka bir ülke (örn.Türkiye) aynı çözüm yoluna gitse, ve olaya en ufak bir müdahalesi olsa, "ağır insan hakkı ihlalleri"nin yaşandığı yankılanır her yerde... altını olan (karar mekanizmasına etkili ülke!!) kuralı koyar.. |
18-07-2006, 09:30 | #4 |
|
Sayın Av.Sever Köz biliyorsunuz ki bizim Irak'taki askerlerimizin kafalarına çuval geçirildi ve gerek askerlerimizin gerekse Türk milletinin dünya konjöktüründeki değeri ve onuru derin yaralar aldı. Buna karşılık sayın! Blair'da mills güçleri kınıyorum demekle yetindi.Bizim basiretli devlet adamlarımız da bi kaç ay sonraki Londra Metrosundaki patlamayıda eshefle kınadığını ve yardım elini uzattığını söyledi yani sonuç olarak çok beğendiği İslam Hukukunda yeralan kısas ilkelerini maalesef uygulamaktan utandı ama kendi halkına dayatmaya hala utanmıyor
|
18-07-2006, 15:33 | #5 |
|
Sayın ahmetsacit'e katılmamak elde değil, ama Av.Sertann'a da..
90'lı yılların başında çevrilmiş bir film vardır, Yağmurdan Önce.. İki kurşunla anlatır Bosna-Hersek Savaşını.. Kanınız donar yaşanan vahşet karşısında.. Mevzubahis olan iki asker, 5 sivil değil, binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce masumun katledilişidir. Failleri de hala yakalanmamıştır.. Alın size işte insan hakkı ihlalleri... Failleri belirsiz mi? Failleri Kayıp mı? Faiileri Haklı mı? Altını olan, refah seviyesi yüksek, medeniyette ileri ülkeler ne yazık ki insan hakkı ihlallerinde de açık ara öndeler... Kimin karşısında ne kadar mücadele edilebilinir?... Önceleri Bulgaristandaki Türkler, Türkiyedeki Kürtlerdi... azınlık sorunu Türkiye için.. (Her yaşadığınız olayda fail de olabilirsiniz mağdur da) Kimin karşısında ne kadar mücadele edilebilinir?... Yönetim zor zenaat.. İnsan Yönetimi en zor zenaat.. Dünyada 5 milyar insan var... Yöneten yönetilen ayrımı, ezen ezilen ayırımı her zaman olacak.. Aradaki menfaat çatışması yüzünden... Bu ayırımı anayasa hukukçuları daha iyi bilirler... Mesele bu menfaat dengesinin mümkün mertebe iyi korunması meselesidir... Çaba bu dengeyi korumaya yönelik olmalıdır.. Ve tabi ki bu çaba hiçbir zaman ne eksik ne de fazla olmalıdır.. Tabi bunların yanında bir yönetici olarak iyi bir diplomat, iyi bir siyasi ve de iyi bir lider özelliklerine haiz olmalısınız.. Yönetici olma şansınız yok ise bu özellikleri olan adayları seçmelisiniz.. Altın Anahtar siz, biz hepimiziz.. Teker teker neler yapılabilinir? Bu ayrı bir tartışma konusu ve fakat bağlantılı.. Hiçbir şey yapılamazsa eğitime destek olunur, insanlar teşvik edilir vs.. (Ne var ki, okuma yazma oranının oldukça düşük olduğu bir ülkede -ve beraberinde dünyada- çok fazla şeyin değişmesi ve çok fazla yol alınması gerektiğinin bilincinde olarak..) Saygılarımla... |
18-07-2006, 15:37 | #6 |
|
Altın Anahtar
Sayın ahmetsacit'e katılmamak elde değil, ama Av.Sertann'a da..
90'lı yılların başında çevrilmiş bir film vardır, Yağmurdan Önce.. İki kurşunla anlatır Bosna-Hersek Savaşını.. Kanınız donar yaşanan vahşet karşısında.. Mevzubahis olan iki asker, 5 sivil değil, binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce masumun katledilişidir. Failleri de hala yakalanmamıştır.. Alın size işte insan hakkı ihlalleri... Failleri belirsiz mi? Failleri Kayıp mı? Faiileri Haklı mı? Altını olan, refah seviyesi yüksek, medeniyette ileri ülkeler ne yazık ki insan hakkı ihlallerinde de açık ara öndeler... Kimin karşısında ne kadar mücadele edilebilinir?... Önceleri Bulgaristandaki Türkler, Türkiyedeki Kürtlerdi... azınlık sorunu Türkiye için.. (Her yaşadığınız olayda fail de olabilirsiniz mağdur da) Kimin karşısında ne kadar mücadele edilebilinir?... Yönetim zor zenaat.. İnsan Yönetimi en zor zenaat.. Dünyada 5 milyar insan var... Yöneten yönetilen ayrımı, ezen ezilen ayırımı her zaman olacak.. Aradaki menfaat çatışması yüzünden... Bu ayırımı anayasa hukukçuları daha iyi bilirler... Mesele bu menfaat dengesinin mümkün mertebe iyi korunması meselesidir... Çaba bu dengeyi korumaya yönelik olmalıdır.. Ve tabi ki bu çaba hiçbir zaman ne eksik ne de fazla olmalıdır.. Tabi bunların yanında bir yönetici olarak iyi bir diplomat, iyi bir siyasi ve de iyi bir lider özelliklerine haiz olmalısınız.. Yönetici olma şansınız yok ise bu özellikleri olan adayları seçmelisiniz.. Altın Anahtar siz, biz hepimiziz.. Teker teker neler yapılabilinir? Bu ayrı bir tartışma konusu ve fakat bağlantılı.. Hiçbir şey yapılamazsa eğitime destek olunur, insanlar teşvik edilir vs.. (Ne var ki, okuma yazma oranının oldukça düşük olduğu bir ülkede -ve beraberinde dünyada- çok fazla şeyin değişmesi ve çok fazla yol alınması gerektiğinin bilincinde olarak..) Saygılarımla... |
18-07-2006, 16:55 | #7 |
|
Bu arada
Bu arada Dünya'da;
Barış hep bir istisna (dır) olmuştur .... Hükmünü sürdürense Savaş.... |
19-07-2006, 16:19 | #8 |
|
Savaş elbette ki istenilen bir şey değildir. Keşke her yerde barış, hoşgörü olsa. Ama insanın olduğu yerde savaşlar da kaçınılmazdır.
Ancak savaşın da bir hukuku vardır. Kafanıza estiği zaman bağımsız bir ülke sınırlarını ihlal edip sivilleri öldüremezsiniz. Çocukları, bebekleri katledemezsiniz, kadınlara kızlara tecavüz edemezsiniz, ülkenin alt yapısını tahrip edip halkı susuz bırakamazsınız. Ama bugün Filistin'de, Lübnan'da, Çeçenistan'da, dün Bosna'da savaş adı altında masum insanlara yapılmayan kalmamıştır. "Delikli demir icat edildi mertlik bozuldu" |
20-07-2006, 08:22 | #9 |
|
Hukukçu42 arkadaşımıza katılıyorum, elbette ki savaşın bir hukuku olacak ama niye bunu delik demirle tasnifledi onu anlayabilmiş değilim biraz daha açık olursa sevinirim.
|
20-07-2006, 10:59 | #10 |
|
Sn. Lawyerpiskin;
tüfek icad oldu mertlik bozuldu, gayrı kılıç kında paslanmalıdır." şeklinde olan laf Köroğlu'na aitir. Bolu beyi'nde geçer. Çok eski yıllarda Bolu Beyi diye ün salan kişi çok zalim imiş..Astığı astık, kestiği kestik.. Vergilerde çok ağırmış, karşı gelen kırbaçlanır, hapse atılırmış. Ancak Ruşen Ali diye bir yiğit varmış. Sonradan adına Köroğlu denmiş. İşte bu yiğit kişi, yani Köroğlu, Bolu beyinin yaptığı zulume dur demek için isyan etmiş dağa çıkmış. Bolu Beyi’ne de haber salmış: “Benden selam olsun Bolu beyine, Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır” diye nam salmış. Köroğlu, zulüm görenlerin koruyucusu olmuş, onlara kol kanat germiş. Ancak bu durum Bolu beyinin hoşuna gitmemiş. Sonra Boyu beyi adamlarını gönderip Köroğlu’nu vurdurmuş. Ancak daha önce masum halka yaptığı gibi Bolu Beyinin adamları da Köroğlu’nun kılıcına karşı kalleşçe silah çekip o zamanki tabiriyle delikli demir ile Köroğlu’nu vurmuşlar. İşte bunun üzerine Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” diye haykırdığı ve tepkisini böyle dışa vurduğu söylenir. Sözün, günümüz savaşlarına çok uygun olduğunu düşündüğüm için ifade etmek istedim. |
20-07-2006, 11:58 | #11 |
|
Evet sevgili Hukukçu42 anlıyorum ama siz bence bu savaş hukuku meselesine politik yaklaşıyorsunuz- tıpkı benim gibi- ama bizim amacımız burada hukuki olarak savaşı konuşmak olmalı, lütfen beni de tahrik ediyorsunuz(!)
|
20-07-2006, 16:45 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Konuya politik olarak yaklaşma gayretim olmadı ama savaşların nedenleri hep politik çıkarlara dayandığı için biraz da politik davranmış olabilirim.
Ama bu konuda daha hukuki bir inceleme görmek isterseniz:
Makalenin tam metnini okumak isteyen arkadaşlar için : http://www.usak.org.uk/junction.asp?docID=348&ln=TR |
20-07-2006, 23:02 | #13 | |||||||||||||||||||
|
Türkiyenin bazı konularda AİHM tarafından haksız bulunup tazminat ödemek zorunda bırakılmasının 'savaş hukuku' ile olan bağlantısını bir türlü çıkaramadım. Birisi çıkıp açıklarsa memnun olurum. Saygılarımla |
21-07-2006, 01:35 | #14 |
|
Sn Gemici,
Savaşları başlatan ülkelerin AİHS'ne üye olup olmamalarına bakılarak,ihlallerin müeyyidelerinin uygulanmasında eşitsizlik yapılıp yapılmadığının (ki savaş hukukunun içeriği kuşkusuz insan haklarını korumaktadır ve her savaş bin ihlal..) görülebilecek olması,ülkemizin ihlallerine verilen cezalarla savaş hukuku arasındaki görebildiğim en basit bağ.Ama "savaş hukuku" ifadesinin kullanılması konusunda buna rağmen sizle hemfikirim. Ancak örneğin ABD AİHS'ne taraf değil bildiğim kadarıyla..Bu durumda sanırım politik bağları tartışıyoruz(m) .Konuyla ilgili ve bilgili olanlar hukuki süreçlere değinirler umarım.. Mesela BM'in konuyla ilgili ihlallerde ne yaptığı(bir şey yapmadığı ortada da) ne yapması gerektiği ve tüm bu gerçeklikte ne yapmamız gerektiği.... saygılar.. |
21-07-2006, 08:15 | #15 |
|
Öncelikle Hukukçu42 size çok teşekkür ederim gerçekten de savaşlar genel de politik sebeplerden meydana geliyor lakin bu savaşlar sırasında oluşacak ihlaller ile ilgili konuşmak bana göre daha elverişli. Örneğin savaş suçluları diye bir kavram var, bu kavram hakkında beni bilgilendirirseniz çok sevinirim( gerçi ben Prof Dr. Hüseyin Pazarcı hocamızın Uluslararası Hukuk kitabından biraz baktım ama pratikte prosüdürler nedir bir fikrim yok desem yeridir). Savaş hukuku öğrendiğim kadarıyla çok çeşitli bir kavram ne yazı ki Türkiye'deki hukukçularda bu konuda yoğunlaşmış değiller sanırım.
|
21-07-2006, 14:01 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn. Lawyerpiskin;
Savaş suçlarının neler olduğu konusunda oldukça faydalı bir makale var. Ben okudum sizin dediğiniz gibi Savaş suçları kavramını, nelerin savaş suçu sayılacağını hukuki zeminde değerlendirilmesi yapılmış. Umarım sizin sorunuz için de güzel bir cevap olur.
|
21-07-2006, 14:03 | #17 |
|
Alıntı yaptığım adresi belirtmeyi unutmuşum. Emeğe saygı duymak gereği adına:
http://www.amnesty-turkiye.org/v0905200203.si Saygılarımla; |
29-07-2006, 20:28 | #18 |
|
„Silent enim leges inter arma“
‚Silahların altında yasalar susar’ Cicero Silahlar konuşmaya başladığında yasaların susması günümüze ait bir olgu değil; bu kural insanlığın tarihi ile yaşıt belki de. Kendisini güçlü hisseden, silahlarına güvenen zayıf olarak gördüğünün üzerine çullanmıştır, insanlık tarihi boyunca. Bazı zamanlar bunun tersi de olmuştur elbette; diğerinin kendisine saldıracağını hisseden veya kendisini bir saldırı tehlikesiyle karşı karşıya gören, tehlikeyi savuşturmak için silaha sarılmıştır. Saldıran veya kendisini savunan kim olursa olsun genelde silahlar sustuktan sonra yeni bir düzen kurulmuştur. Bu düzenin kuruluşu çoğunlukla bir barış anlaşması sonucunda olur; Barışla kurulan yeni düzen çoğu zaman savaşı kazanan tarafın dikte ettiği bir düzendir; bazı durumlarda aracılık yapan ve menfaatleri soz konusu olan diğer devletler durumu biraz yumuşatsalar bile. Milletlerarası barışın sağlanması için 1899 ve 1907 senelerinde Lahey’de yapılan Barış Konferansları milletlerarası anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmeye yönelik olduğundan o zamana kadar yapılan diğer konferanslardan farklıdır. Bu konferanslara 1899 da 26 ve 1907 de 44 devlet katılmıştır. Konferansların itici gücü 19.cu yüzyıldakı savaş karşıtı görüşlerdir. Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler bu Konferansların ve bunlardan sonrakı barış konferanslarının bir neticesidir. Tüm etkinliklerine ve ufak çaplı savaşlarda ‚barış gücü’ vasıtasıyla barışın sağlanmasına yaptığı katkıya rağmen Birleşmiş Milletler Teşkilatı barışı sağlıyabilecek bir yapıda değildir ve savaşan taraflara karşı güçsüz durumdadır. Bu güçsüzlüğün en büyük sebebi Birleşmiş Milletlerin kendisine ait bir yaptırım gücünün olmayışı ve karar alma mekanizmasındadır. Birleşmiş Milletler’in kararlarının alınmasında veto hakkı olan devletlerin menfaatleri çatıştığında objektif bir karar alınması olanaksızdır. Son örnek İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışma ve İsrailin Ürdünü bombalaması konusunu görüşmek için Roma’da yapılan toplantı. Devletler Hukuku’nun konusu olan savaş durumlarını ve Birleşmiş Milletler Teşkilatını, üyelik esasına dayalı AB ve AİHM ile karıştırmamak gerekir. Birinci durumda birbirinden tamamen bağımsız devletler söz konusu, ikinci durumda’da birbirinden bağımsız devletler söz konusu ama AB’ye bağlı devletler belirli konularda bağımsızlıklarının kapsamına giren bazı eylemleri/hakları AB-Organlarına devrediyor. Bir derneğe veya bir külübe üye olmak gibi birşey. Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dekolteye savaş açan Trabzonlu avukat beraat etti | Serhat Arasan | Hukuk Haberleri | 4 | 21-07-2007 08:44 |
ihtiyar delikanlı, şanslı-slevin,gerçek savaş....ve niceleri.Krirtik yapalım | hidayet55 | Sinema ve Televizyon | 1 | 22-10-2006 22:28 |
İngiliz Hukuku -Türk Hukuku-Dul Aylığı | Av. Bülent Sabri Akpunar | Meslektaşların Soruları | 7 | 23-07-2004 12:22 |
Savaş Ve Hukuk+ | m.oztop | Meslektaşların Soruları | 3 | 13-03-2003 15:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |