Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Kadın Sığınmaevleri

Yanıt
Old 27-11-2002, 17:03   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Soru Kadın Sığınmaevleri

Gündem: Şiddet


Beş yıldır farklı illerde toplanarak kadına yönelik şiddete dikkat çeken kadınlar, yine bu olguyu işleyen 'Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri 5. Kurultayı' için önceki gün ve dün İzmit'te bir araya gelerek şiddete 'dur' dedi. Şiddet temasının işlendiği kurultayda, kazanımlar kadar yapılması gerekenler de tartışıldı, AKP iktidarının programına değinildi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Hülya Gülbahar, AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli'nin "Kadın erkek eşitliği fitnedir" ve
"Feminizm sapıklık, flört fahişeliktir" sözleriyle belleklere kazınan ANAP döneminin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e dikkat çekti, "AKP programında kadınlarla ilgili ilk göze çarpan, kadın-erkek eşitliğinin tanınması, sağlanmasıyla ilgili tek cümleye rastlanmaması. Cinsiyet ayrımcılığı kavramı, sadece çalışma hayatı için kullanılmış" dedi.


Rakamlar anlatıyor
Avukat Canan Arın da 1980' lerden beri sürdürdükleri kadın mücadelesinde önemli kazanımlar elde ettiklerini belirterek, 4320 sayılı kanuna 'şiddet gören' ve 'şiddet uygulayan' kavramlarının yerleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Kadın kurultayında, rakamlarla kadınlara karşı uygulanan şiddet de gösterildi. Bu na göre yapılan araştırmalar, kadınların fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun araştırmasına göre, Türkiye'de her 100 aileden 34'ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 56'si, 'kadını' hiçbir gerekçe olmaksızın, her şart altında suçlu olarak değerlendirirken, yüzde 34'ü şiddet olaylarında suçlunun taciz eden taraf olduğuna inanıyor.
Araştırma, toplumda işsiz ve iş güvencesi olmayan kesimlerde şiddet potansiyelinin yüksek olduğunu saptarken, işportacılık ve gündelik işlerde çalışanların en yüksek şiddet eğilimine sahip erkekler olduğunu gösteriyor.


Hak ihlalleri izlenecek
Kadın Sığınakları Kurultayı'nda kadınlar, çalışma grupları oluşturarak, bundan sonra uygulanan şiddet nedeniyle hak ihlallerini belirlemek için 'izleme komitesi' oluşturulmasını da gündeme getirdi. Kadınlar, şiddetin durdurulması için, şiddete maruz kalan hemcinslerinin bunu mutlaka belgelemesini ve kanuni yollara başvurmasını istedi.



--------------------------------------------------------------------------------


Kurtarıcı telefonlar
Kadın danışma merkezleri ve sığınmaevleri telefonları:
İstanbul


Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınmaevi (0212) 624 31 15

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (0212) 292 52 31

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0212) 522 36 97

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı (0212) 635 11 79

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (0212) 292 77 39

İstanbul Barosu Kadın Hakları Hukuki Danışmanlık (0216 414 68 53)

SHÇEK ALO ÇOCUK (Sokakta kalan ve gidecek yeri olmayan çocuklar için)
(0212) 534 86 72

Cinsel Suçlar Birimi (0212) 522 08 80
Ankara

Kadın Dayanışma Vakfı (0312) 435 00 70-430 40 05/06

Ankara Barosu Kadın Dayanışma Merkezi (0312) 311 51 15

Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0312) 418 66 62
İzmİr

Karşıyaka Kent Meclisi Kadın Dayanışma Merkezi (0232) 330 58 18

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi (0232) 463 27 88

İzmir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0232) 445 71 83
Dİyarbakır

KAMER (Kadın Danışma Merkezi) (0412) 224 23 19

SELİS Kadın Danışmanlık Merkezi (0412) 224 77 28 224 68 99

Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (0412) 228 56 84
Antalya

Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi (0242) 248 07 66

Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0242) 243 44 75
DİĞer İller

Mersin Bağımsız Kadın Derneği (0324) 336 50 92

Adana Kadın Sığınmaevi ve Koruma Derneği (322) 351 51 12

Eskişehir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0222) 217 46 05-06

Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0224) 327 76 45

Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0362) 435 59 45
Denizli Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0258) 262 27 17

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği Kadın Danışma Merkezi (0286) 217 06 03

--------------------------------------------------------------------------------


Hak arama süreci


En yakın karakola şikâyet edin. Şikâyetinizin tutanağa geçirilmesinde ısrarcı olun, yazılanları okuduktan sonra imzalayın. Tutanaktan bir örnek de siz alın ya da tarih ve numarasını edinin.

Karakol sizi hekime gönderir. Hekimden şiddeti belgeleyen raporu alın.

Bu raporla koca aleyhine dava açılması, şikâyetinize bağlıdır. Şiddet nedeniyle kalıcı iz kalmış veya günlük işinizi yapamayacak durumdaysınız savcı kamu davası açar. (TCK 456)

Cinsel davranışlara şiddet kullanılarak zorlanmışsanız, boşanma davası açabilirsiniz. Şiddeti ispatlarsanız, manevi tazminat da isteyebilirsiniz.

Şiddete uğruyorsanız, kocanızı evden uzaklaştırmak için 'koruma emri' talep edebilirsiniz. Aynı evde yaşadığınız herhangi bir aile bireyinin şiddetine uğrarsanız karakol, jandarma, savcılık veya Sulh Hâkimliği'ne başvurarak koruma kararı aldırabilirsiniz. Bunu komşunuz, akrabalarınız da yapabilir.

Dava açmak için imkânlarınız yeterli değilse, muhtarlıktan alacağınız 'yoksulluk kâğıdı'yla barolardan ücretsiz avukat talep edebilirsiniz


25.11.2002 Radıkal Gazetesinden alınmıştır.
Old 15-08-2003, 22:37   #2
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Sığınma Evleri Açıldıktan Sonra Neye Dönüştü Biliyor Musunuz?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in katıldığı bir resepsiyonda, "Sığınma evleri açıldıktan sonra neye dönüştü biliyor musunuz? Bunun ne olduğunu burada açıklayamam, çünkü hanımlar var" sözlerine Konya Sığınma Evi'nde kalan kadınlar tepki gösterdi. Şevkat Derneği'ne bağlı sığınma evinde kalan 23 kadın, çocuklarıyla birlikte düzenledikleri basın toplantısında Gökçek'i mahkemeye vereceklerini söyledi.
Old 10-09-2003, 22:56   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Melih Gökçek istifa !

Melih Gökçek istifa !

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, geçtiğimiz günlerde kadınlara bir kez daha saldırdı: Sığınma evleri açıldıktan sonra neye dönüştü biliyor musunuz? Bunu burada açıklayamam, çünkü burada hanımlar var diyerek, kadına yönelik şiddeti önlemek için vazgeçilmez kurumlardan biri olan kadın sığınaklarında fuhuş yapıldığı iddiasında bulundu.
Gökçek sıradan biri değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinin belediye başkanı. Yani, ülkede kadına yönelik şiddetin son bulması için çalışması gereken başlıca makamlardan birinde oturuyor. Gerek dünya uygulamaları ve gerekse de Türkiye'nin tüm dünyaya verdiği taahhütler bu konuda kendisine kaçamayacağı görevler yüklüyor. Örneğin Birleşmiş Milletler'in 1993 tarihli Bildirgesi, yönetimlerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bütçelerinden gerekli payı ayırması görevini vurguluyor. Girmek için çırpındığımız Avrupa Birliği, her 7.500 kadın (ve kız çocuğu) için bir sığınak açılmasını öngörüyor. Görevi, sadece Ankara'da yüzün üzerinde sığınak açmak olan biri, hem görevini yapmıyor, hem de son derece sınırlı olanaklarla ayakta kalmaya çalışan sığınaklara saldırarak, kadınlara ve aslında tüm halka karşı açık bir suç işliyor.
Oysa o sığınaklar, yoksulun da yoksulu olan kadınların alyanslarını, bileziklerini satarak, uluslararası kadın hareketinin de desteğiyle açtıkları ilk sığınaklar sayesinde bir model olarak devletin önüne kondu. İstanbul'da Mor Çatı'nın ve Ankara'da Kadın Dayanışma Vakfı'nın sığınakları, açık oldukları dönem boyunca, kendilerine yönelik tüm saldırılara ve hatta provokasyonlara rağmen, hiçbir yasal soruşturmaya uğramadı.
Kadın hareketinin çabası ve baskısı ile yerel yönetimler ve devlet de sığınaklar açmak, en azından açmayı denemek zorunda kaldı. Ne gariptir ki, adına sığınak demekten özellikle kaçınıp, önce misafirhane , sonra konukevi , şimdi şimdi utangaç da olsa sığınmaevi dedikleri bu yapılarda, feminist işleyiş ilkelerini esas almadıkları için kendileri yalpaladılar. Ancak, kadın hareketinin ve bu yıl altıncısı düzenlenecek olan Kadın Sığınakları Kurultaylarının da etkisiyle kadınlara destek kalitesinde bir iyileşme başladı. Gökçek'in tam da bu sırada sığınaklara saldırması son derece anlamlı. SHÇEK'e bağlı topu topu 170 kadın ve çocuk kapasiteli 8 sığınmaevini eline geçecek ilk fırsatta kapatacağının açık bir ilanı...
Resmi rakamlar, 1990'dan beri bunlardan sadece 3bin 691 kadın, 372 çocuğun yararlanabildiğini, 728 kadının işe yerleştirildiğini gösteriyor (Haziran 2003). Bu rakamların ne kadar sembolik, ne kadar komik olduğunu herhalde vurgulamaya gerek yok : Yılda yaklaşık 283 kadın... Dayak, taciz ve tecavüzü hiç hesaba katmasak bile, sadece namus, töre ya da boşanmak istediği ve hatta evlenmek istemediği için öldürülen kadın sayısı herhalde bunun en az üç katıdır...
Ne yazık ki biz, kadınlar zaten sosyal devlet ilkesinin ANAYASAL, ama kağıt üstü! bir kavram olduğunu, ANAYASAL hakların bile, aslında boş laflar olduğunu epeydir biliyoruz. Bu ülkede vatandaşa verilen her hak, işe yarar her kurum nedense eşantiyon olarak var. Pek özendiğimiz Batıya Bakın, sizdekinden bizde de var demek için...
Bir de Melih Gökçek gibi, bu eşantiyonlara bile tahammül edemeyenler var. Onları da yok etmek istiyorlar ki, kadınların hiçbir umudu, tutacak hiçbir dalı kalmasın. Ömrünü, emeğini ve bedenini bu adamlara boğaz tokluğuna sunsun; hayır istemiyorum dediğinde ya da ikinci, üçüncü, dördüncü eşe itiraz ettiğinde dayağı yesin; bıktım artık boşanacağım ya da ben de sevdiğime giderim dediğinde boğazlansın...
Gökçek'in bir yandan sığınaklara saldırırken, bir yandan da seks işçiliğine itilen kadınları aşağılaması oldukça manidar. Bu tür adamların hepsi, kendi çevrelerindeki kadınları baskıları altında tutabilmek için seks işçisi kadınları bir tehdit olarak kullanıyorlar: Benim denetiminden çıkarsan "kötü yola" düşersin!
İşte bu yüzden, sığınaklar, şiddetten kaçmak isteyen kadınlar için en önemli umut, hele de gidecek başka yerleri yoksa ve seks işçiliği yapmak istemiyorlarsa tek çözüm. Aynı şekilde, kendileri için açılacak özel sığınaklar, seks işçisi kadınların şiddetten kaçmaları ya da seks işçiliğini terketmeleri için de tek çözüm.
Kadınların umut ve çözümlerini de ellerinden almak isteyen Gökçek'in derhal istifa etmesi gerek. Çünkü sorumlu siyasetçilik, böylesine deşifre olunulan durumlarda bunu gerektirir. Ama müstehcen bulduğu heykeli "Ben böyle sanatın içine tükürürüm" diyerek depoya kaldıran Gökçek'ten bunu beklemek boşuna. O zaman iş yine kadınların (ve hep kadınları anladıklarını iddia eden erkeklerin) oylarına kalıyor. Neyse ki, yerel seçimlere az kaldı.

Av.Hülya Gülbahar
Morçatı gönüllüsü

Kazete' den alıntıdır.
Old 06-03-2004, 10:45   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Her 100 Kadından 91 İ Sığınma Evi İstiyor

Her 100 kadından 91’i sığınma evi istiyor

KA-DER’in yaptığı araştırmaya göre, kadınların yarısı birçok ekonomik, toplumsal ve kültürel belediye hizmetlerinden yararlanamıyor.

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KA-DER) yaptığı bir araştırmaya göre, kadınların en az yarısı birçok ekonomik, toplumsal ve kültürel belediye hizmetlerinden yararlanamıyor.

Ankaralı her 100 kadından 45'i semtinde kadın doktorunun da olduğu bir sağlık ocağı ya da gezici sağlık ekibi istiyor. 100 kadından 23'ü belediyelerden çocuklarının okul sonrasında ders çalışıp, oynayabileceği düşük maliyetli bir etüt merkezi, 11'i maliyeti düşük kamu kreşi ya da çocuk yuvası yapmasını bekliyor.

Her 100 kadından 26'sı yürüme uzaklığında güvenli ve temiz bir park, 13'ü spor yapmak için gidebilecekleri ucuz bir spor merkezine, 6'sı ise koşu ve yürüyüş parkuruna ihtiyaç duyuyor.

Her 100 kadından 10'u faturalarını yatırabilecekleri yakın bir şube açılmasını, 7'si yakında büyükçe bir alışveriş merkezi, 6'sı da meyve-sebze pazarının kurulmasını talep ediyor. Kadınların büyük bir çoğunluğu ise başka kadınlarla bir araya gelebilecekleri bir kadın merkezi ya da toplum merkezinin hayalini kuruyor. Buna karşılık Ankara'daki belediyeler yalnızca 31 merkezde sağlık hizmeti sunuyor. 11 belediye, kreşlerinde toplam 640 çocuğa hizmet veriyor. Sportif, kültürel, sanatsal hizmetlerin yanı sıra çeşitli belediye hizmetleri mahallelere yeterince götürülmüyor.

Başkentte yaşayan her 100 kadından sadece 13'ü otomobil sahibi iken diğerleri şehir içinde ya yürüyerek ya da belediye otobüsü, metro gibi toplu taşım araçlarını kullanarak yolculuk yapıyor. Üstelik kadınların yarısı, bir yerden bir yere giderken sarkıntılığa uğruyor ve sarkıntılığa uğrama korkusu ile yaşıyor. Öte yandan Başkentli her 5 kadından biri hane içinde dayak, küfür,parasız bırakma gibi kötü muameleye maruz kalıyor.

Hane içinde şiddete uğrayan her 100 kadından 18'i, adresi gizli, güvenli, kendi yaşamlarını kurana kadar rahatça yaşayabilecekleri bir sığınma evi olsa yararlanacaklarını belirtiyor.

100 kadından 91'i ise kadın sığınma evi olması gerektiğini düşünüyor. Buna karşılık geçen yıl ocak ayında kurulmuş olan ve sadece 10 kadını barındırabilen bağımsız sığınma evi belediyeden destek alıyor. Bu tür girişimlere destek vermekte gönülsüz olan belediyeler, kadına yönelik şiddeti de görmezden geliyor. Ankara'da, belediye meclislerinde 259 erkek üyeye karşın sadece 18kadın üye bulunuyor.

Etimesgut Belediye Meclisi'nde 25 erkek, 6 kadın, Yenimahalle'de 33 erkek, 4 kadın, Çankaya ve Mamak'ta 35 erkek, 2 kadın, Altındağ'da 36 erkek ve 1 kadın, Keçiören'de 44 erkek, yalnızca 1 kadın üye bulunurken, Gölbaşı ve Sincan Belediye Meclisleri'nde hiç kadın üye yok. Nüfusunun yarısını kadınların oluşturduğu Ankara'nın Büyükşehir Belediye Meclisi'nde ise 61 erkek ve sadece 2 kadın üye bulunuyor.


www.ucansupurge.org sayfasından alınmıştır
Old 12-03-2004, 20:24   #5
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Kadın Sığınmaevleri

Sığınmaevinden Hikayeler


Dokuz yıldır faaliyet gösteren Küçükçekmece Kadın Sığınmaevinde, şu ana kadar 1050 kadın ve 822 çocuk barınmış. Koca şiddetinden, töre baskısından kaçan kadınlara psikolojik destek de veriliyor. Bugün, 23-49 yaşları arasındaki 18 kadın yaşıyor.



--------------------------------------------------------------------------------
Hürriyet Gazetesi
08/03/2004 Ersin KALKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Küçükçekmece Kadın Sığınmaevi, Türkiye'de kadınların yaşadığı tüm gerçeklerin küçük fakat çarpıcı bir göstergesi. Dokuz yıldır faaliyet gösteren evde şu ana kadar bin 50 kadın ve 822 çocuk barınmış. Çoğu buraya geldikten sonra psikolojik tedavi görmüş.

Sığınmaevinin kurucusu ve müdürü Menekşe Baş'ın olağanüstü gayretleriyle ayakta kalan kurumda, kadınlara yönelik psikolojik ve hukuki destek programları uygulanıyor. Burası geçici bir barınak değil. Koca şiddetinden, töre baskısından canlarını kurtararak buraya gelen kadınlara iş bulunuyor, meslek öğretiliyor, çocuklara ve kadınlara eğitimlerinde destek veriliyor, yol gösteriliyor.

Kurumda halen en yaşlısı 49, en genci 23 yaşında olan 18 kadın barınıyor. Burada doğan çocukların en küçüğü altı ay önce doğan Menekşe, en büyüğü ise üniversite eğitimi gören 19 yaşındaki T.K.

"Kurum açıldığında, tehdit ettiler"

Türkiye'nin ilk kadın sığınma evi olan kurum personelinin giderlerini Küçükçekmece Belediyesi karşılıyor. Belediye Başkanı Halidun Özbatur, dokuz yıl içinde birçok baskı, tehdit ve olanaksızlıklarla karşı karşıya kalmış ama sığınma evini bir gün bile kapatmamış.

Küçükçekmece Belediye Başkanı Halidun Özbatur, karşılaştığı tepkileri ve düşüncelerini şöyle anlatıyor:

''Sığınma Evi'nin kapılarını size açtım ki görsünler. Görsünler de biraz çaba ve kararlılıkla kaç Güldünya'nın kurtarılacağını bilsinler istedim. Burayı açtığımızda 'Sen aile kurumunun yıkılmasına yol açacaksın' dediler. 'Yuvaları yıkacaksın, aileleri dağıtacaksın' diye beni tehdit ettiler. Gidin dinleyin bakalım bu hanımları. Dinleyince, yaşadıkları yerin birer yuva değil cehennem olduğunu anlayacaksınız.''

"Beş kurşun salladım ama hiçbiri isabet etmedi"

Gençliğinde Bolu'nun bir kasabasında bir gence aşık olmuş T.Y. Delikanlının ailesi gelip istemiş, ama kız tarafı çok fakir olduklarını gerekçe gösterip bu evliliğe izin vermemiş. Kızının kaçacağını öğrenen baba, o gün T.Y'yi Ankara'ya götürmüş. Birkaç gün sonra kasabaya döndüklerinde, delikanlının o gece kasabanın dışında bir vadide boğularak öldürüldüğünü öğrenmiş.

Bu olaydan birkaç ay sonra T.Y, görücü usulüyle apar topar evlendirilmiş. Kocası hem onu, hem de doğurduğu üç çocuğu gücü yettiğince dövmüş. Bir akşam çocuklarından birine "Annenizi bu gece öldüreceğim" demiş. Bunu duyan T.Y, evdeki tüfeği almış ve eşinin dönmesini beklemiş. Tam beş kurşun sallamış ama birini bile isabet ettirememiş. Çocuklarını alarak babasının yanına gitmiş. Kapı dışarı edilmiş, o da kadınevine sığınmış. Şimdi bir işi bir evi var.

"Allahım, bu gece dayak yok"

49 yaşındaki A.D, otuz yıllık eşinin işkencelerinden kaçıp gelmiş. İki çocuk, bir torun sahibi. Emekliliğine bir yıl kalmış. En büyük korkusu Kadın Sığınma Evi'nden çıktıktan sonra kocasının takibine uğrayıp öldürülmek.

Tam 30 yıldır hiçbir iş yapmadan, karısının getirdiği parayla geçinen alkolik eşi, A.D'yi ölümle tehdit ediyormuş. Bir keresinde tam beş yerinden bıçaklamış. Dört aydır sığınmaevinde kalan A.D. ''İnsan çocukluğunu unutur mu? Geçirdiğim işkence dolu yıllar bana çocukluğumu unutturdu. Son dört aydır ilk kez kendimi huzurlu hissediyorum. Her sabah, Sığınma Evi'nin pencerelerinden dışarda uçuşan karı, camları çizen yağmuru seyredip 'Allahım bu gece dayak yemeyeceğim' diye şükrediyorum'' diyor.

Komutanların kurtardığı kız

Ailesinin ölüm fermanı imzaladığı ama Güldünya Tören'in akıbetinden komutanların kurtardığı Bingöllü kızı hatırlıyor sığınmaevinin müdürü Menekşe Baş:

"Bir gün Birinci Ordu Komutanlığı'ndan bir komutan aradı. 'Çaresiz bir kızımız var, size gönderiyoruz. Lütfen ona sahip çıkın' dedi. Askerler gencecik bir kızı getirdiler. Bingöllüymüş ve üç aylık hamile. Tecavüze uğramış. Korkudan tir tir titriyordu. Ailesi, 10 yıl önce tecavüze uğrayan teyzesinin kızını kollarını kesip diri diri toprağa gömmüş. Karnı büyümeye başlayınca annesi kışlaya giderek durumu komutana anlatmış. Üç dört gün sonra komutan aileyi ziyaret etmiş, 'Bir kura çektik. Kızınız kazandı İstanbul'a bilgisayar kursuna göndereceğiz' demiş. Baba hiç sesini çıkarmamış. Böylece bize geldi." (BB)

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu
Old 11-06-2004, 11:09   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan 8 Bin Sığınak Gerekli, 11 Merkez Faaliyette

"8 Bin Sığınak Gerekli, 11 Merkez Faaliyette"
Kaya, "Bir ayda 100 başvuru aldık"; Coşkun, "Kadını şiddet ortamına geri göndermek zorunda kalıyoruz" diyor. Güvenç, "Devlet sorumluluklarını yerine getirmeli" derken, Ayman, SHÇEK'e bağlı konukevlerinin uluslararası kriterlere uymadığını söylüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/06/2004 Burçin BELGE burcin@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Uluslararası sözleşmelere göre, devlet, kadınlara yönelik şiddeti önlemekle ve kadınları korumakla yükümlü. Avrupa Birliği (AB) kriterleri, her 7 bin 500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınak açılmasını öngörüyor. Buna göre, Türkiye'de 8 binin üzerinde sığınak açılması gerekiyor.

Ancak, Türkiye'de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı 8 kadın konuk evi, 2 de yerel yönetimlere bağlı merkez hizmet veriyor.

Adana Yerel Gündem 21 Kent Konseyi Kadın Danışma Merkezi'nden Fatma Kaya, Şahmaran Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi'nden Nuran Coşkun, Kadınlarla Dayanışma Vakfı'ndan (KADAV) Zelal Ayman ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Siper Güvenç, Türkiye'de kadın sığınakları sayısıyla birlikte destek hizmetlerinin niteliğinin de yükseltilmesini istiyor.

Kadınların bir başka talebi de, devletin, bağımsız kadın örgütlerinin açacağı kadın sığınaklarını desteklemesi.

Sığınakların geleceği belirsiz

Güvenç, Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasarısı'nda SHÇEK bünyesindeki kuruluşların yerel yönetimlere devrinin öngörüldüğünü; ancak kadın konukevlerine ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığını hatırlatıyor.

Belediyeleri kadın sığınakları açmakla yükümlü kılan düzenlemenin tasarıdan çıkartıldığına da dikkat çeken Güvenç, "Buna göre, SHÇEK bünyesindeki konukevleri yerel yönetimlere devredilebilir ve açık kalıp kalmaması sadece yerel yöneticinin inisiyatifine kalır" diyor.

"Şiddetten uzaklaşmak, uzun bir süreç gerektirir"

Şahmaran Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi'nden Coşkun ise, şiddet mağduru pek çok kadının eşlerinden ayrılırken ya da ayrıldıktan sonra öldürüldüğüne dikkat çekiyor.

Kadınların şiddet ortamını bir anda terk etmesinin güçlüğüne değinen Coşkun, karar sürecinde kesintisiz desteğin önemini vurguluyor:

"Şiddet ortamını terk eden kadınlar, kendilerini ve çocuklarını geçindirip geçindiremeyeceklerini, sokakta karşılaşacakları şiddetin evdeki şiddetten daha kötü olup olmayacağını düşünmek zorunda. Bu nedenle de kadınlar evlerini tek bir seferde terk edemiyorlar. Pek çok kadın birkaç kez danışma merkezine geldikten sonra nihai kararını verebiliyor."

"Devlet desteğinde, devletten bağımsız"

"Devlete bağlı sığınakların ve konukevlerinin temel sorunu uluslararası ilkelere uygun olmaması" diyor Ayman.

"Sığınaklar, kadınların güçlenip şiddetten kurtulmanın yolunu bulabilecekleri mekanlardır. Kadın sığınakta nefes almalı, plan yapmalı, iş bulmalı, geri dönmek istiyorsa buna ilişkin strateji geliştirmeli..." diyor ve ekliyor:

"Oysa, SHÇEK'in açtığı sekiz konukevinde kadınlara sağlıklı sunulabilen tek hizmet, barınma imkanı. Devletin çalıştırdığı kadın sığınaklarının, nüfus cüzdanı olmayan kadınları geri çevirdikleri, fahişeleri, sağlık sorunları olan ya da hamile kadınları kabul etmediği de söyleniyor..."

"Bir ayda 100 kadın başvurdu"

Kaya ise, 26 Nisan'da açtıkları Kadın Danışma Merkezi'ne bir ayda 100 kadının başvurduğunu belirtiyor; bu kadınları sığınaklara yönlendirememekten duydukları rahatsızlığı anlatıyor.

"Başvuran son kadın, ailesinin ağabeylerine kendisini öldürmeleri için baskı yaptığını anlattı. Bizden, kendisine bir yer bulmamızı istedi. Onu hiç olmazsa o ortamdan uzaklaştırabilmemiz gerekirdi. Elimizden gelense ancak, onu baroya yönlendirmek ve aileyle görüşmek oldu. Başvuran kadının Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermesini sağladık."

Kaya ayrıca, medyanın şiddet mağduru kadınlara yaklaşımından da şikayetçi:

"Medya, kadınların içinde bulunduğu güç koşulları çok çirkin kullanıyor. Bize başvuran kadınları yardım vaadiyle kandırıp televizyona çıkarıyor, sonra da ortada bırakıyorlar. Kadın televizyona çıktığında, "ailesini rezil ettiği" gerekçesiyle daha fazla şiddete maruz kalıyor. Biz, kadınların afişe olmasını istemiyoruz." (BB/YS)
Old 11-06-2004, 11:46   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

"Yasalar Sığınaklar Arttıkça Uygulanabilir"


Avukat Gülbahar, "Kadına yönelik şiddetle mücadelenin göstergesi, devlete, belediyelere ve kadın kuruluşlarına ait sığınakların sayısıdır" diyor; "TCK'da namus cinayetlerinin cezasını artırmak sorunu çözmez. Güldünya, sığınakta kalabilseydi" diye ekliyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/06/2004 Burçin BELGE burcin@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Mor Çatı gönüllüsü avukat Hülya Gülbahar, uluslararası hukuka ve Türkiye'nin imzaladığı anlaşmalara göre, devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele etmekle ve kadınları şiddetten korumakla yükümlü olduğuna dikkat çekiyor.

"Bir ülkenin kadına yönelik şiddetle mücadele edip etmediğinin göstergesi, devlete, belediyelere ve bağımsız kadın kuruluşlarına ait sığınakların sayısıdır" diyen Gülbahar, "yasaların ancak danışma merkezlerinin ve sığınakların artmasıyla hayata geçirilebileceğini" savunuyor ve ekliyor:

"Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) namus cinayetlerinin cezasını artırmak caydırıcıdır; ama sorunu çözmez. Güldünya Tören sığınakta kalmalıydı, kadınlar böyle bir tehdit hissettikleri anda sığınaklara gidebileceklerini bilebilmeliydi."

Gülbahar, Türkiye'de üç ayrı sığınak modelinin hayata geçirilmesini öneriyor: Devletin, belediyelerin ve bağımsız kadın kuruluşlarının bünyesindeki sığınaklar...

Bağımsız kadın sığınakları

Bağımsız kadın sığınaklarının, "uluslararası kriterlere uygun sığınak modelini ortaya koymakta" önemli olduğunu belirtiyor Gülbahar, "Aksi taktirde her iktidar kendi siyasi görüşü doğrultusunda icraatta bulunur. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin güvencesi, feminist, bağımsız kadın sığınaklarıdır" diyerek ekliyor:

"Türkiye'ye kadın sığınakları fikrini getiren, model oluşturan, işlemesini sağlayan bağımsız kadın kuruluşları ve feministlerdir. Sığınak konusunda bir kriter belirlenecekse, bunu bağımsız kadın kuruluşları saptar. Çünkü onlar, kadınlar için en doğru çözümü aramakla meşguller, işleri bu."

Devletin sivil toplum kuruluşlarının bağımsızlığına saygı göstermemesinden yakınan Gülbahar, Avrupa Konseyi kararlarına ve BM belgelerine göre devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın kuruluşlarını, "özerkliklerine dokunmadan" desteklemekle yükümlü olduğunu vurguluyor.

Uluslararası belgeler

"Devlet, kadının toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, kadına yönelik şiddetle ilgili çalışan bağımsız kadın kuruluşlarını aktif bir biçimde; ancak bağımsızlığına ve içişlerine karışmadan desteklemekle yükümlüdür, hükmü, Anayasaya konmalı" diyen Gülbahar, bu önerisini Türkiye'nin onayladığı uluslararası anlaşma ve sözleşmelerle gerekçelendiriyor:

* Avrupa Birliği kriterlerine göre, devlet, her 7 bin 500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınak açmakla yükümlü. Buna göre Türkiye'de 8 binin üzerinde sığınak açılması gerekli.

* 1993'te kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin dördüncü maddesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu, bu sorunun ortadan kaldırılması için devletin kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini, bunun için bütçeden yeterli payın ayrılması gerektiğini söylüyor. (BB/YS)
Old 25-06-2004, 23:09   #8
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Şiddet Mağduru Kadınlara Belediyeden Destek


Belediye bünyesinde, Aile ve Kadın Sorunları Danışma Merkezi kuruldu. Merkez, aile içi şiddete maruz kalan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık hizmeti verecek. Aliağa Belediyesi bir de kadın sığınmaevi kuracak.



--------------------------------------------------------------------------------
Demokrat Aliağa
10/06/2004
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Aliağa) - Aliağa Belediyesi bünyesinde oluşturulan Aile ve Kadın Sorunları Danışma Merkezi (ABKAM), kurumsal katılımlı ilk toplantısını gerçekleştirdi.

Toplantıya, Kaymakamlık, Halk Eğitim Merkezi, Baro, İlçe Emniyet Müdürlüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Sağlık Grup Başkanlığı ve İlçe Halk Kütüphanesi temsilcilerinin yanı sıra muhtarlar da katıldı.

Belediye Başkanı Tansu Kaya, kadınların taleplerini hayata geçirmek üzere yola çıktıklarını, aile ve kadın sorunlarına öncelik vereceklerini açıkladı.

ABKAM'da aile içi şiddete maruz kalan veya diğer nedenlerle destek talep eden kadınlara hukuksal ve psikolojik danışmanlık hizmeti verilecek.

Sığınmaevinin adresi belli

Aliağa Kaymakamlığı'na bağlı huzurevi, protokolle belediyeye devredildi. Vali Yusuf Ziya Göksu, 22 kişi kapasiteli huzurevinde kalan dört yaşlının İzmir'deki huzurevlerine gönderilmesi konusunda güvence verdi. Belediye, huzurevinden boşalan binayı Kadın Sığınmaevi olarak hizmete açacak.

Belediye Başkanı Kaya, merkezin hem kadınlar için bir "sığınma evi" hem de el becerilerini geliştirerek maddi gelir elde edebilecekleri bir merkez olacağını söyledi.

"Kadınların kadınlık bilincinin gelişmesi, ev içinde ve kentsel yaşamda konumlarının güçlenmesi, sorunlarının ve yasal haklarının farkında olmaları için eğitimler düzenleyeceğiz. Haftada bir gün psikolojik ve hukuki danışmanlık hizmeti vereceğiz." (BB)
Old 25-06-2004, 23:11   #9
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Mersin'de Sığınak Çalışmaları Sürüyor


Mersin'deki Bağımsız Kadın Derneği, kadınlara destek için kurduğu Kadın Danışma Merkezi'nden sonra, kadın sığınma evi açmak için de çalışmalarını sürdürüyor. Dernek başkanı Abide Necla Ölçer, sığınak için belediyelerden destek alacaklarını söylüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
ucansupurge.org
07/04/2003 Harbiye ATEŞ
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Mersin) - Kadın Danışma Merkezi hangi gereksinimden doğdu, ne amaçla kuruldu, kısaca anlatır mısınız?

Kadının, kendine güvenmeyi öğrenmesi, kendi ayakları üzerinde durmayı başarması, şiddete karşı mücadele edebilmesi; bunları amaçlıyoruz. Kadın dayanışması yaratmak istiyoruz.

Biliyorsunuz, Pekin Konferansı'nın ardından kadına yönelik şiddet üzerine çok konuşuldu, şiddete karşı kadın örgütlerinin ve devletin yapması gerekenler tartışıldı. Biz de bu tartışmalar doğrultusunda kadınlardan gelen talepleri değerlendirdik. Derneğimizin amaçlarından biri de sığınma evi açmaktı. Danışma merkezi açmayı da düşünüyorduk, çünkü, kadın sığınma evlerinin 'ön kapı'sı danışma merkezleridir. Buradan yola çıkarak 1 Mart 2002'de Kadın Danışma Merkezini açtık. Bir yıldır bu merkezde kadınlara danışmanlık hizmeti veriyoruz. Aslında daha önce de hukuk, sağlık, iş gibi alanlarla ilgili danışmanlık yapıyorduk, ama bu alanlarda uzman danışmanlarımız yoktu.

Kadın Danışma Merkezi'nde kaç kişi çalışıyor?

Şu an merkezimizde bir uzman psikolog ve iki hukukçu hizmet veriyor. Ayrıca, Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden beş, Sosyoloji Bölümü'nden de iki öğrenci çalışıyor merkezimizde.

Merkeze en çok hangi kesimden kadınlar başvuruyor?

Başvuranlar arasında her kesimden kadınlar var. Ancak şiddete yönelik çalışmalar yaptığımız alan, sosyo-ekonomik yönden düşük bir kesimi kapsıyor. Bağımsız Kadın Derneği olarak ilişki içinde olduğumuz kadınlar destek almak için geliyor çoğunlukla.

Her yaştan kadın

Destek almak için başvuran kadınların yaşları konusunda da bilgi verir misiniz?

Çocuk denecek yaştan başlıyor neredeyse. Bu zamana kadar, yaşları 14 ile 65 arasında değişen kadınlar destek talebiyle başvurdu bize. Bu kadınların 46'sı iş istedi, 17'si ivedilikle ev istedi; 2'si çocuğu için okul ve kreş olanağı, 4'ü tıbbi yardım, 11'i de ekonomik yardım isteğiyle geldi. Bu kadınların hepsi de ilk geldiklerinde sığınma evi istiyorlardı bizden; bu isteklerini karşılayamadığımız için başka isteklerde bulundular.

Kadınlara parasal yardım da yapıyor musunuz?

Hayır, yapmıyoruz. Bu merkezin bir yardım derneği olmadığını, kadınlar arasında dayanışmayı amaçladığını, ancak ve yalnızca danışmanlık hizmeti verebileceğimizi söylüyoruz kadınlara. Buna karşın yine de küçük yardımlar yaptığımız oluyor, yol paralarını karşılamak gibi.

Merkezin kadınlara verdiği hukuksal desteğe değinelim mi biraz.

Kadınlar danışma merkezimizde hukukçularla görüşüyorlar. Bu görüşmeler de çoğunlukla boşanma ve nafaka üzerine oluyor. Kadınlar istekleri doğrultusunda Mersin Barosu'na yönlendiriliyorlar. Baro'nun Kadın Komisyonu bize destek veriyor.

Kadınların sizden beklentilerine yanıt veremediğinizde, isteklerini yerine getiremediğinizde nasıl bir yol izliyorsunuz? Onlara neler öneriyorsunuz?

Psikolojik danışmanlık öneriyoruz, onlar da kabul ediyorlar ve bu sayede kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyorlar. Yaşamlarına yön verme konusunda özgüven duyuyorlar. Bizden ne gibi bir destek isteyeceklerine karar veriyorlar.

Danışma Merkezi'nden destek alan kadınlar Derneğin çalışmalarına da katkıda bulunuyor mu?

Çok az olsa da çalışmalarımıza katılanlar oluyor tabii.

Kadınlar memnun, erkekler öfkeli

Bağımsız Kadın Derneği Başkanı Abide Necla Ölçer'le Kadın Danışma Merkezi'nin etkinlik alanları ve kadınlar üzerine konuştuk:

Çalışmalarınıza nasıl tepkiler geliyor?

Kadınların çoğu bizim yaptığımız çalışmaları onaylıyor. Memnuniyetlerini ifade ediyorlar. Sokakta karşılaştığımız kadınlar bize teşekkür ediyor. Şiddete maruz kalan kadınlar, özgüven kazandıktan sonra kendileri için yeni kararlar alıyorlar; kendilerine şiddet uygulayan adamlarla aynı evde yaşamak istemiyorlar mesela, boşanmaya karar verenler oluyor. Erkeklerin -ki bazıları bizi arayarak tehdit ediyor!- tepkisi de "Siz, kadınları boşanmaya yönlendiriyorsunuz." oluyor. Oysa bizim yaptığımız bu değil. Burada kadınlar şiddete hayır demeyi öğreniyor. Kendilerini yalnız hissetmiyorlar.

Baro'dan polislere eğitim

Çalışma alanlarınızdan biri de şiddetle mücadele. Şiddet gören kadınlar, güvenlik güçlerine başvurduklarında yaşadıkları sorunları sizinle paylaşıyorlar mı?

Bize gelen kadınlar, güvenlik güçlerine başvurduklarında yaşadıkları sorunlara duyarsız kalındığından yakınıyorlar. Aile içi şiddete maruz kalanlar, güvenlik güçlerinin kendilerine "Kocandır, babandır, bunlar olağan şeylerdir, her ailede böyle şeyler olur" diye akıl verdiğini söylüyor. Biz bu konuyu Emniyet Müdürlüğü'yle görüştük; bu görüşmede Mersin Barosu da vardı.

Baro'dan bir grup hukukçu mayıs ayı içinde polislere eğitim verecek, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa'nın uygulanması için. Şiddet görenlerin şikayetlerinin ciddiye alınarak Savcılığa gönderilmesi istenecek. Bu konuda Mersin Barosu, Emniyet Müdürlüğü ve Derneğimiz işbirliği yapacak. Yönetim kurulumuzun iki üyesi hukukçu; biri aynı zamanda Baro'nun da sekreteri. Bu da ilişkilerimizi kolaylaştırıyor.

Kadınların tıbbi destek beklentilerinden söz ettiniz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Hastaneler, Tabip Odası gibi kurumlardan yardım alabiliyor musunuz?

Tabip Odası'yla görüştük; yalnızca muayene etme konusunda destek verebileceklerini, ancak ilaç ve tedavi konusunda yardımcı olamayacaklarını söylediler. Aile Planlaması Derneği ile işbirliği içindeyiz; korunma yöntemleri, kürtaj gibi konularda gereken yardımı yapıyorlar. Yönetim kurulu üyemiz Nesrin Temur, yerel bir televizyon kanalında haftada bir gün sağlık programı yapıyor. Programı sayesinde tanıştığı doktorlardan da destek alıyoruz.

Kadınlar arası dayanışma

Mersin'deki diğer kadın örgütleriyle ilişkileriniz nasıl? Bir 'örgütler dayanışmasından' söz edilebilir mi?

Diğer kadın örgütlerinden tek bir konuda destek görüyoruz, o da, gerektiğinde kadınları bize yönlendirmeleri. Buna, örgütlerin dayanışması değil, kadınlar arası dayanışma diyelim. Toplum merkezleriyle işbirliği yapıyoruz. Danışma Merkezimizde çalışan psikoloji bölümü öğrencileri haftada iki gün toplum merkezlerinde kadınlara danışmanlık yapıyorlar. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile ilişkilerimiz oldukça iyi. SHÇEK'le işbirliği yaparak üç kadını sığınma evine yerleştirdik. Asıl amacımız sığınma evi açmak.

Çalışmalarımızın odağında şiddete karşı mücadele var. Kadın Danışma Merkezi'ni açarak ilk adımı attık. Tüm hazırlıklarımızı yaptık. Yenişehir Belediyesi sığınma evi için arsa verecek, Mersin Büyükşehir Belediyesi de binayı yapacak. Dileğimiz, bu yıl binanın temelinin atılması. Yaklaşan seçimler, yerel yönetimden istediğimiz desteği alabilmemiz için iyi bir fırsat.

Derneğinizin ve Danışma Merkezinizin etkinlikleri yeterince duyuluyor mu sizce?

Evet. Yerel televizyon ve radyolar aracığıyla bildirilerimizi ulaştırıyoruz kadınlara. Ev ve mahalle toplantıları yaparak çalışmalarımızı duyuruyoruz. TRT Çukurova Radyosu'nda düzenli olarak programlara katılıyoruz. Paneller, konferanslar düzenliyoruz. Hedef kitlemize ulaştığımızı düşünüyoruz.

Peki, kadınlar size nasıl ulaşabilirler?

Derneğimize gelebilirler, telefonla ya da e-postayla da ulaşabilirler bize.
Adres: Bağımsız Kadın Derneği Kadın Danışma Merkezi, Hastane Caddesi, Merin İş Hanı, B Blok 4. Kat No:32, Tel-faks: 0 326. 336 50 92. 0 326. 332 20 21
Old 03-07-2004, 10:56   #10
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Belediyeler ‘kadın koruma evi’ açacak

Uçan Süpürge Haber Merkezi- CEDAW Şampiyonu milletvekillerinden Serpil Yıldız ve Faruk Ünsal’ın, kadın sığınma evleri açmayı belediyelerin görevi haline getiren önergesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edildi. Belediyeler Kanun Tasarısı’nın 14. maddesine önergeyle yapılan ekleme, nüfusu 50 bini geçen belediyelerle büyükşehir belediyelerinin kadın ve çocuklar için “koruma evi” açmasını emrediyor.

Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) Türkiye’de uygulanması doğrultusunda özel duyarlık ve çaba göstermek üzere
“CEDAW Şampiyonu” ilan edilen milletvekilleri arasında yer alan AKP İzmir Milletvekili Serpil Yıldız ve AKP Adıyaman Milletvekili Faruk Ünsal’ın, TBMM Başkanlığına verdikleri önergenin gerekçesinde şu ifadeler yer alıyordu:

“Ülkemiz açısından yeni bir hizmet dalı olan kadın koruma evlerinin yaygınlaştırılması, var olanların eliştirilmesi, hizmetin yararlanıcılarının özellikleri dikkate alınarak çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, koruma evleri, şiddete uğrayan ya da uğrama riski taşıyan ve desteğe gereksinimi olan kadınlara ve çocuklara psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık hizmetleri sunmak ve yararlanabilecekleri hizmet kuruluşları konusunda bilgilendirerek gereksinim duydukları hizmet türüne en kısa zamanda ulaşmalarını sağlamak belediyelerin asli görevi olmalıdır.

Kadın koruma evleri, kadının toplum içindeki statüsünün yükseltilmesi, üretken hale getirilmesi; sağlık, beslenme, çocuk gelişimi ve eğitimi, aile planlaması ve ev ekonomisi konularında bilgilendirilmesi, haklarının nasıl kullanılacağının öğretilmesi, çeşitli konularda rehberlik yapılması, sosyal ve kültürel açıdan çok boyutlu ilgil alanlarının geliştirilerek kentsel yaşam biçimine uygun tutum ve davranışlar geliştirilmesine katkı sağlayacaktır.”
Old 05-07-2004, 22:19   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

BİA Haber Merkezi
05/06/2004
----------------------------------------------------------------------
----------
BİA (İstanbul) - Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için 9 ildeki 19
kadın kuruluşu bugün Büyükşehir ve ilçe belediyelerine bir dilekçe
vererek, kadın sığınakları ve kadın danışma merkezleri açılmasını
istedi.

Kadın Sığınakları Kurultayı adıyla bir araya gelen Adana, İzmir,
İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Çanakkale, Diyarbakır ve
Kocaeli'ndeki kadın kuruluşları ve danışma merkezleri, dilekçelerinde uluslararası standartlara yer vererek, Türkiye'de 9040 sığınak yerine 9 sığınağın olduğu belirtti. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere vurgu yapıldı.

İzmir'de belediye sığınak açıyor

Öte yandan Ege Kadın Dayanışma Vakfı (EKDAV) Başkanı Gül Değirmenci, Narlıdere Belediyesi Başkanı Abdül Batur'un, seçim çalışmaları sırasında kadın sığınma evi açma sözünü kendisine hatırlattıklarını, bunun üzerine belediyenin sığınak açmak için vakfın hazırladığı projeyi göz önüne alarak çalışmalara başladığını söyledi.

Değirmenci "Vakfımızın kadın merkezine haftada onlarca başvuru
alıyoruz. Şiddet gören ve görme tehlikesinde bulanan kadınlar için
İzmir'de 20 yatak kapasitesi olan bir adet sığınak var. Kadın
sığınaklarının açılması çok acil bir talep. Ancak bu sığınakların
kadın danışma merkezleriyle birlikte açılması ve kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin buralarda denetimi sağlanmalı" diye konuştu.

Değirmenci, Meclis'te görüşülen Belediye Kanunu Tasarısı'nda nüfusu 50 binden az olan belediyelerin sığınak açma zorunluluğu olmamasına değinerek, Narlıdere Belediyesi'nin nüfusunun 50 binden az olmasına karşın, belediye başkanının inisiyatifi sayesinde talepleri kabul ettirdiklerini belirtti.

"Kadın kuruluşlarının talepleri dikkate alınsın"

Kadınların Türkiye çapında başlattıkları dilekçe eylemiyle ilgili
bianet'e bilgi veren Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı avukatlarından
Hülya Gülbahar, dilekçelerine 60 gün içinde yanıt verilmediği
takdirde bölge idare mahkemelerine dava açacaklarını söyledi.

Belediyelerin sığınma evleri açmasına ilişkin yasal değişikliklerin
uygulamaya geçtiği takdirde anlam kazanacağını belirtti. Gülbahar, yerel yönetimler yasa tasarısında, belediyelerin eğitim ve sağlık hizmetlerini özelleştirmesine ilişkin maddeleri ise, başta kadınların eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşmasının zorlaşması açısından eleştirdi.

Gülbahar, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmeler ve belediyeler
yasasında aksi yönde bir karar olmaması nedeniyle kadın sığınma evi açması gerektiğini vurguladı. Gülbahar, yerel yönetimler yasası içindeki sığınma evleriyle ilgili maddelerin ise kadın kuruluşlarının talepleri gözetilerek değiştirilmesi gerektiğini savundu.

* Meclis gündeminde olan yerel yönetimler ve belediyelerle ilgili
yasal mevzuata göre her belediyenin sığınak ve kadın danışma merkezi açması zorunludur ibaresinin konmasını istiyoruz. Şu anda süregiden tartışmalarda nüfusu 50 binden az olan belediyelerin sığınak açmasına gerek olmadığı iddia ediliyor. Oradaki kadınların sığınak desteğinden mahrum bırakılması söz konusudur.

* Sığınaklar kadınların hem can güvenlikleri hem de şiddetten
uzaklaşabilmeleri için tek umutlarıdır. Nüfus üzerinden bir
ayrımcılık yapmak yerine, nüfusu 50 binden az olan belediyelerin
ortak sığınma evi açması gibi yükümlülüklerde tüm kadınların hakları korunmalıdır.

Yasada sığınak terimi kullanılmıyor

* Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Serpil Yıldız'ın sığınma evleriyle
ilgili önergesini destekliyoruz, ancak yasa tasarısında sığınakların
kadın danışma merkezleriyle birlikte açılması maddesi mutlaka yer
almalıdır. Böylece sığınaklardaki kadınların hukuki ve psikolojik
destek alabilmesi mümkün olur.

* Yasa tasarısında "kadın ve çocuk koruma evleri" açılması
öngörülüyor. Tüm dünyada sığınak terimi kullanılırken, koruma evi,
şefkat evi gibi isimlerle kadınlar korunmaya muhtaç, mağdur
konumlarda tanımlanıyor. Kadınlar ancak çocuklarla birlikte
anıldıkları zaman desteğe ihtiyaç duyuyormuş gibi gösteriliyor.
Kadınların çocuklar olmadan düşünülemeyeceği fikri empoze ediliyor.

* Buna karşın cinsel istismar, şiddet mağduru çocuklar için de özel
sığınaklar açılmasını talep ediyoruz. Bu talebimiz tecavüzcüsüyle
evlendirilen, ensest mağduru çocuklar için de düzenlemelerin
yapılmasını içeriyor.

* Belediyelerin sığınak ve danışma merkezi açmak zorunda olmasına ilişkin maddede, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliğin giderilmesi için mücadele eden kadın kuruluşlarının hem sığınaklarda denetiminin olması, kendi açacakları sığınakların ve kadın danışma merkezlerine desteklenmesi yer almalıdır.

Kadın Sığınakları Kurultayı Katılımcıları

AKDAM -Yerel Gündem 21 Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Kadın Danışma Merkezi
(Adana),
Aliağa Belediyesi Aile ve Kadın Danışma- Dayanışma Merkezi (İzmir),
Amargi Kadın Akademisi
(İstanbul),
Antalya Kadın
Danışma ve Dayanışma Merkezi
(Antalya),
Bağımsız Kadın Derneği
(Mersin),
DİKASUM (Kadın Sorunları Araştırma Merkezi-(
Diyarbakır),
Gökkuşağı Kadın Derneği
(İstanbul),
KA-MER Genel Merkezi
(Diyarbakır),
EKDAV (Ege Kadın Dayanışma Vakfı-(
İzmir),
Kadın Dayanışma Vakfı (Ankara), Kadın Dayanışma Grubu
(İzmir),
Kadın Emeğini Değerlendirme Kadın Danışma Merkezi (Çanakkale),
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Vakfı
(İstanbul),
KADAV
(İstanbul),
Karşıyaka Belediyesi Kadın Danışma Merkezi
(İzmir),
Mor Çatı Kadın
Sığınağı Vakfı
(İstanbul),
Selis Kadın Danışmanlık Merkezi
(Diyarbakır),
Şahmaran Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi
(İstanbul),
KADAV Yeni Adım Kadın Kültür ve Eğitim Sitesi
(Kocaeli).
(ÖG/YS)
Old 13-07-2004, 21:42   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Türkiyeli Kadınlar Hâlâ Sığınaksız
Mor Çatı'dan Işık, "Türkiye'de hâlâ kadın gelinlikle girdiği evden kefenle çıkar
anlayışı hakim" diyor. Belediyeler Yasası'na göre, "korumaevleri"ne başvuruların
"aile içi şiddet"le sınırlanmamasının "kadına yönelik şiddeti
görünmezleştireceğini" söylüyor


---------------------------------
Birgün Gazetesi
12/07/2004 İrfan AKTAN irfanaktan@mynet.com
---------------------------------
BİA (İstanbul) - Sığınmaevlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, "kadın gettoları"
oluşabileceğini söyleyen dostların kafamızda oluşturduğu soruları,
sığınmaevlerinin yaygınlaşması için uzun yıllar mücadele veren ünlü feminist
Nazik Işık'a danıştık.

İsmiyle müsemma Nazik Işık, kadın sığınmaevlerinin tarihini, kadınların
ihtiyaçlarını, "ağır erkeklik halinin" gerilediği noktayı, Ankara'nın ağır
sıcağına karşın iki saat boyunca sorularımızı yanıtlayarak anlattı.

Türkiye'de şu an kaç sığınmaevine ihtiyaç var?

Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde her 8-10 bin yetişkin kadın nüfusa bir
sığınmaevi öngörülüyor. Sadece evli ev kadınlarını düşünsek, 12 milyon ev
kadınının olduğu bir ülkede yaşadığımıza göre, bizim en az bin 200 sığınmaevimiz
olmalı.

Halen devletin sekiz, belediyelerin dört sığınmaevi var. Kadın kuruluşlarınınsa
açık tek bir sığınmaevi yok. Zaten kadın hareketinin 15 yılı aşmış olan şiddetle
mücadele tarihinde ancak iki sığınak oldu. Birincisini, 1993'te Kadın Dayanışma
Vakfı Ankara'da, ikincisini Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1995'te İstanbul'da
açtı. Mor Çatı'nın sığınağı Eylül 1999'dan beri kapalı. Kadın Dayanışma'nınki de
son yerel seçimlerden sonraki belirsizlik nedeniyle tekrar kapandı.

Merkezi ya da yerel devlet sığınaklarının yatak kapasitesi ise sadece 250.
Devletin 1994 tarihli yaygınlık araştırması ise, evli her üç kadından en az
birinin kocasından fiziksel şiddete uğradığını söylüyor. Yine sadece evli ev
kadınları üzerinden hesaplarsak bu en az 4 milyon kadın dövülüyor demek.

Bu sayıları birarada düşününce durum gayet açık: Kadınların sığınağa ihtiyacı
var ama sığınak yok. Bu alanda devletin bir ihtiyaç araştırması ve hizmet
planlaması yok. Kadına yönelik aile içi şiddete dair devletin yaptırdığı ilk ve
son yaygınlık araştırması, 1993-94'te yapıldı, yani artık çok eski.

Çok sayıda sığınmaevi olursa, şiddet gören kadınlar bir ölçüde kamusal alandan
çekilecek, bunun sonucunda bir kadın gettosu yaratılmış olmayacak mı?

Sığınmaevi, evdir, bildiğimiz, yaşadığımız evlerden farksız, kadınların,
hayatlarını yeniden düzenlerken geçici bir süreyle barındıkları güvenli bir ev.
Örneğin, kadınlar, Kadın Dayanışma Vakfı'nın sığınağında ve devletin
konukevlerinde -zorunlu haller hariç- en çok üç ay kalırlar. Sığınak, kadının
dışına çıkamayacağı bir köy değil, kadının hayatını orada ve koruma altında
tamamlaması söz konusu değil.

Sığınmaevleri ilk kez ne zaman kuruldu?

İlk sığınmaevleri 1974'te ikinci dalga feminist hareket tarafından İngiltere,
Fransa ve Almanya'da açıldı. Kadın hareketi sığınmaevlerini kadına yönelik
şiddete karşı kampanyalar sırasında keşfetmiş. Tarih adeta tekerrür etti; biz de
danışma merkezi ve sığınmaevi gerektiğini 1980'lerde "dayağa hayır" kampanyası
sırasında keşfettik.

Sığınmaevlerine daha çok hangi kadınlar, nasıl başvuruyor?

Kadınlar, çoğunlukla telefonla arar. Karakoldan gelen de olur, hastaneden gidip
aldığımız kadınlar da oldu. Genellikle evli, ortalama iki çocuklu, ilkokul
mezunu, 20-35 yaş arasında ve hayatı boyunca ev dışında çalışmamış kadınlar
başvuruyor. Demek ki, ücretsiz destekler yoksul kadınlar için çok lazım.

Yasalara göre eşine şiddet uygulayan erkek, evden uzaklaştırılabilir...

Ama otomatik birşey değil bu. 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'a göre,
kadın şikayetçi olursa ya da kadının şiddete uğradığına tanık olan biri şikayet
ederse, mahkeme de karar verirse koca evden uzaklaştırılabilir.

Bu hakimin takdir yetkisinde bir şey. Mesela, hakim, özellikle içki içtiği zaman
şiddet uygulayan kocaya içki yasağı getirebilir, adamın silahını emanete
aldırabilir, karısına telefon etmesini, evin yakınına gelmesini bir süre için
yasaklayabilir.

O halde erkek, sığınmaevlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, kendisi evden çıkmak
yerine, eşini sığınmaevine gitmeye zorlamaz mı?

İlkin, sığınmaevinin yaygınlaşmasıyla erkekleri evden uzaklaştırma kararları
arasında bir ilişki yok. İkincisi, kırsal alanda, küçük yerleşimlerde bu
kararları almak mümkün değil, oralarda hakimlerin bu kanundan haberi olduğundan
bile emin değilim. Üçüncüsü, Türkiye'de karısı sığınağa gitmiş erkek olmak
erkeklik açısından iyi bir ün değil, kadının evi terk etmesi, kocanın kadını
evde tutamaması, güçsüzlük demek. Yani erkeğin kadını göndermesi zor. Kadın,
ancak kaçıp sığınıyor.

Bir de 4320 sayılı Kanun resmi nikahlı karı-koca arasındaki şiddetle sınırlı.
Oysa, Ceza Kanunu'yla ilgili olarak da söylediğimiz gibi, milyonlarca kadın imam
nikahıyla evli. Kumalık da birlikte yaşamak da gerçeklerimiz.

Aileiçi şiddet sadece kocanın karısına uyguladığı şiddetten ibaret değil; evli
ya da değil, babasından, ağabeyinden şiddet gören kadınlar, boşanmış olup eski
kocasından şiddet görenler var.

Bütün bu kadınlar bu kanundan yararlanamıyorlar. Ayrıca, hakimin kararına
uymamak da yaygın. Herkesin evinin önüne polis dikilemiyor. Hakim kocayı evden
uzaklaştırma kararı verse de, kadın can güvenliği için sığınmaevine sığınabilir.

Sığınmaevi her ne kadar bir alternatif olsa bile sonuçta, şiddet gören kadın
aynı zamanda kendi evinden uzaklaşıyor. Buna rağmen sığınmaevleriyle ilgili
düzenleme neden bir kazanım olarak görülüyor?

Çünkü sığınak, şiddet gören bir kadın için bir güvence. Türkiye'de pek çok kadın
kocasından şiddet görmesine rağmen kendi ailesinin yanına dönemez. O kapı kadına
kapalı. "Koca evine gelinlikle girilir, kefenle çıkılır" anlayışı hala çok
yaygın.

Abi kapısı kapalı; çünkü büyük olasılıkla o da karısını dövüyor ve karısı
tahammül ediyor, bu abi kardeşinin neden tahammül edemediğini bile anlamaz. Baba
da böyle. Anne, kendi deneyimlerine dayanarak, "kırkına kadar dayan, sonra
azalır" diyor, zaten elindeki imkanlar da sınırlı. Yani, kadının gidecek yeri
yok.

Sığınmaevi, gidecek yeri olmayan kadınlar için güvence, gidecek yer, önemli,
değerli olduğunu hatırlatan açık bir kapı. Sığınaklara başvuran kadınlar
genellikle yoksul. Yani, bir otele gitmeye cesareti yetse parası yetmez.
Kadınlar her toplumun yoksulları, mesela Türkiye'de mülkiyetin ancak yüzde 8'i
kadınların. Arkadaş-komşu evinde 2-3 çocukla ne kadar kalınabilir?

Evli her üç kadından biri kocasından dayak yiyorsa sığınmaevi ihtiyaçtır. Bir
de, sığınak sayısı artarsa, özellikle kocasından ya da ailesinden mesela namus
cinayetine kurban gitmemek için saklanan kadınların izini kaybettirmek de
kolaylaşacak.

Peki sığınmaevleri gerçekten de yeteri kadar hizmet verebiliyor mu?

Devletin belirlediği standartlar var. Aslolan sığınağın kadını şiddetten
uzaklaştırması, can güvenliği sağlaması. Sığınak, kadının şiddetten kurtulmasına
yeter mi? Her zaman değil. Örneğin, kadınların yüzde 60-70'i kadın ilk 10 gün
içinde şiddet gördüğü eve geri döner. Çünkü, şiddetten uzak bir yaşam kurmak
için gereken gücü henüz toplamamıştır. Ama, kadın eve dönse de sığınak deneyimi
çok yararlı. Zaten tekrar gelir, neredeyse mutlaka geri gelir.

Örneğin Almanya'da kadınların arabalarını park etmeleri için özel park alanları
olduğu söyleniyor. Bu belki kadını tacizden koruyor ama yine de bir ayrıştırmaya
ve belki de kadına yönelik şiddeti başka boyutlara taşımaya da neden olmuyor mu?

Bence sığınak gettolaşma yaratmaz. Çünkü kadınları kamusal hayattan koparmaz.
Sığınak, oturduğunuz apartmandaki herhangi bir daire olabilir. Kapısında
"sığınak" diye yazmaz, çünkü güvenlik için gizli olmak zorundadır. Ama orada
kalan kadınlar hapis değildir; dışarı çıkar, alışveriş yapar, tehlikeli
olmayacaksa işe gider, işi yoksa iş arar, ev arar...

Kadınların, sığınmaevlerinin yaygınlaşmasının önünü açan yerel yönetimler
yasasına bazı itirazları oldu. Nedir bu itirazlar?

Önerge, sadece büyükşehir belediyeleri ve nüfusu 50 binden fazla olan
belediyelerin sığınak açmasını öngörüyordu. Danışma merkezleri olmadan,
sığınmaevlerinin anlamlı olmaz. Sığınağın adresi gizli, siz ona ancak danışma
merkezinden ulaşabilirsiniz, oysa yasada kadın danışma merkezlerine dair bir
hüküm yok.

Sığınmaevlerinin belediye bünyesine alınması süreklilik açısından sorun yaratır
mı?

Belediyelerin bütçelerini buna göre düzenlemezseniz, evet. Belediye
yönetimlerinde süreklilik yok. Mesela Yenimahalle Belediyesi'nde başkan
Cumhuriyet Halk Partiliydi (CHP), Kadın Dayanışma Vakfı ile protokol yaptı,
Mart'ta Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) aday seçildi ve danışma merkezini
kapattı, sığınağa da pratikte destek vermiyor. Yani, politik süreklilik
olmayınca kurumsal süreklilik de olmuyor.

Her yönetim, önceki yönetime karşı olarak geliyor, ideolojik veya kurumsal
olarak öncekinin yaptığını sürdürmek istemiyor. İstanbul'da Bakırköy, Güngören,
Şişli, Ankara'da Altındağ ve Yenimahalle'de yaşadığımız sorun, hep belediyenin
sosyal demokrat bir partiden muhafazakar bir partiye geçmesiyle çıktı.
Muhafazakarların aileye ve kadına bakışı sığınakları doğru anlamalarını
engelliyor.

Ama sığınmaevlerinin yaygınlaşmasını sağlayacak değişiklik, muhafazakar bir
hükümet döneminde yapıldı?

Evet, ama adına "sığınak" değil "korumaevi" dediler. "Koruma" muhafazakarların
sevdiği, kadını zayıf, muhtaç olarak algılamaya elverişli bir sözcük. Bir de,
devletin sığınaklarında olduğu gibi bu evlere de sadece aileiçi şidet nedeniyle
gelen kadınlar değil, aynı zamanda, örneğin cezaevinden çıkmış gidecek yer
olmayan veya kocası ölmüş evsahibi de kadını evden çıkarmış kadınlar da
gelebilecekler.

Bu olumsuz birşey mi peki?

Evet, şiddeti görünmezleştiriyor, kadına geleneksel bakışı sürdürüyor. Kanuna
"sığınmaevi", "aile içi şiddete uğrayan kadınlar için" diye yazılsaydı AKP'nin
eski muhafazakar anlayıştan koptuğunu, "sığınmaevleri aileyi parçalar, dağıtır"
demediğini düşünebilirdim. Şimdi AKP'nin yeni muhafazakarlığının kadın açısından
bir yenilik içerdiğine dair kuşkum sürüyor. Yine de, belediye kanununa eklenen
bu görev önemli bir gelişme.

Sığınmaevleri gerçekten de ailenin parçalanmasını, kadının istediği zaman evden
ayrılmasını teşvik ediyor mu?

Sığınmaevlerinin varlığı kadınları güçlendirir. Kocasından, ailesinden şiddet
gören kadınlar güçlü olduklarında buna daha az tahammül ediyorlar. Ama, aile
parçalanmasın diye kadını aşağıda, geride, şiddete mahküm mu tutacağız?

Sığınmaevlerinin yaygınlaşmasını sağlayacak yasal düzenlemeye benzer bir adımı
İran 2000 yılında atmış. Türkiye bu konuda çok mu geride?

Dediğiniz gibiyse, evet. Ama halen yürürlükte olan 1580 sayılı Belediyeler
Kanunu da yapmak isteyen belediyeye, "olmaz, yapamazsın" demiyor. 1580, biz
1993'te ilk bağımsız sığınmaevini açarken, bizi de belediyeyi de engellememişti.
Ama yasada sığınak açmayı teşvik eden, hatırlatan açık bir görevlendirme olması
daha iyi.

Avrupa ülkelerinde sığınmaevlerine en fazla Türk kökenli kadınların başvurduğu
doğru mu?

İstatistiksel olarak bilmiyorum ama, örneğin Berlin'de çok Türkiyeli var, 70
kişi kapasiteli 1.Ev'de kalan kadınların % 10-15'i Türkçe konuşan kadınlardı. Bu
çoğunluk demek değil, ama en fazla mıdır, bilmiyorum. Küçümsenemez bir oran
olduğunu, göçmenlik sorunlarının aile içi şiddetin ortaya çıkmasını
kolaylaştırdığını biliyorum.

Belediye Kanunu'nda yapılan değişiklikte kadın hareketi ne kadar etkili oldu?

Önergeyi veren Serpil Yıldız ve A.Faruk Ünsal "CEDAW Şampiyonları"ndan ikisi.
CEDAW şampiyonlarını Uçan Süpürge'de biz seçtik, teklif ettik, kabul ettiler.
Şimdi hak etmek için çalışıyorlar.

Bence belediyelerde sığınak önergesi kadın hareketiyle doğrudan ilişkili bir
girişim, kaç yıllık emeğimizin sonucu. Biz, 15 yılı geçti, şiddete hayır
diyoruz. Bir de, dünyada kadınlar lehine bir rüzgar esiyor. Gelecek 5-10 yıl
Türkiye'de de güçlü bir kadın lehine rüzgar esecek. Bu rüzgar kadınları siyasete
de yerel ya da ulusal meclislere de daha güçlü şekilde taşıyacak.

AB uyum sürecinde olmasaydık, kadınlar bu kazanımları ne zaman elde
edebilecekti?

Sosyal alanda bu tür tahminlerde bulunmak çok güç ama, bence, AB sürecinde
olmayan bir Türkiye kadınlar için daha zor, daha yavaş ilerlerdi. AB ile işler
hayal ettiğimiz gibi gitmezse, ciddi başka politik sonuçlar olur; örneğin geri
çevrilmiş, püskürtülmüş olmanın acısı milliyetçiliği, islamcılığı kabartır. Bu
da kadının lehine olmaz.

Nazik Işık kimdir?

1957 İzmir doğumlu. 1978 Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat-Maliye Bölümü
mezunu. Ankara Üniversitesi'nde Ekonomi ve Londra Üniversitesi'nde Kalkınma
Çalışmaları Yüksek Lisansı yaptı. Ekonomist. Devlet Planlama Teşkilatı'nda
planlama uzmanı olarak çalıştı. Ka-Der'de danışmanlık, Kadın Dayanışma Vakfı'nda
koordinatörlük ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde Genel Müdür
Yardımcılığı yaptı. Kadın sığınma evleri için yıllardır mücadele veriyor. Kadın
sorunlarıyla ilgili çok sayıda makalesi yayınlandı. Halen Uçan Süpürge, AB ve
Dış İlişkiler Danışmanı. Evli ve iki çocuk annesi. (İA/BB)
Old 28-01-2005, 00:37   #13
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Cehennemden Kaçış Öyküleri

Cehennemden Kaçış Öyküleri

Kimi koca, kimi ağabeyinden kaçmış. Kaçarak evlenen bir kadın, ailenin 'Affettik' sözüne inanmış. Eşi gözü önünde öldürülmüş...



--------------------------------------------------------------------------------
Radikal
17/01/2005 Demet Bilge ERGÜN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Kentteki üç sığınmaevinden biri olan Küçükçekmece Kadın Sığınmaevi, bir yandan dramlara sahne olurken, öte yandan biraz destekle hayata yeniden tutunabilmenin en güzel örneklerini sergiliyor.

1996'da kurulan sığınmaevi, bugüne dek bin 400 kadına hizmet verdi. İçlerinden 800'ü aşkın kadın, yardımlarla bir iş bulup, yeni bir eve taşındı. Kadınların tek isteği, sığınmaevi sayısının artırılması.

İki katlı resmi bir bina. Giriş kapısı sürgülü ve kilitli. Güvenlik görevlisi, kulübesinin önünde bekliyor. İlk bakışta olağanüstü hareketlilik yok. Dışarıdan bakıldığında, oldukça soğuk ve resmi bir bina. Ama bakımsız ön bahçe aşılıp evin kapısı açıldığında, bambaşka bir dünya çıkıyor ortaya.

İçeride kadın ve çocuklar var. Sabah temizliği yapılmış, yemek kokuları geliyor. Kadınlardan biri, hastaneye gidecek olan küçük çocuğu hazırlıyor. Beresini takıyor, özenle atkısını sarıyor. Çocuk, küçük adımlarla başka bir kadına doğru "Anne" diye koşarken, diğeri el sallayıp, "İyileş de gel" diyor. Tam bu sırada yukarıdan genç bir kızın sesi duyuluyor, "Yemek hazır..."

Boy aynası ve dantel

Dubleks evin girişine asılmış büyük boy aynası, ne olursa olsun burada kadınların yaşadığının en büyük göstergesi. Alt katta, kadınların kendi zevkleriyle döşediği geniş bir salon var. Odanın bir kenarında duran içi danteller, çiçekli tabaklar ve süslü bardaklarla dolu vitrin ise onların renkli dünyasını yansıtıyor. Üst katta yemek masası, kanepe ve koltuğun olduğu geniş bir hol ile mutfak ve yatak odaları bulunuyor.

Yatak odalarında dörder ranza ve dolaplar var. Evde yaşayanlar yemeği ve temizliği sırayla yapıyorlar. Yüzlerinde hüzün olsa da, eve yine de neşeli bir hava hâkim. Çünkü burada en fazla ihtiyacını hissettikleri duyguyu yaşıyorlar; "güvende olmayı"...

Dışarıdan devlet dairesi gibi görünen, binlerce insanın her gün kapısının önünden gelip geçtiği bu binada, eşinden, ailesinden şiddet gören, öldürülme riskiyle yüz yüze kalan kadınlar ve çocukları yaşıyor...

'Çocukların yanında olmaz'

Üst kattaki yemek masasının etrafında toplanarak keyifli bir sohbetle, iki hafta önce aralarına katılan genç kadının yaptığı yöresel yemeği yiyorlar. Çocuklar da masada olduğu için, şiddetten hiç konu açılmıyor. Yemek yeni gelenin mutfak maharetine iltifatlarla bitiyor. Sonra aşağıdaki geniş oturma odasına geçilip, çaylar içiliyor.

Genç bir anne, köşedeki koltukta, burada doğurmak zorunda kaldığı çocuğunu emziriyor. Kadınlardan biri, havanın güzel olmasını fırsat bilerek, arka bahçede dolaşıyor. Kadınlar ön bahçenin tam aksine daha bakımlı olan arka bahçede sebze ve çiçek yetiştiriyor. Ancak arka bahçe de evin içi gibi 'gizli.'

Kadınların kendi zevklerine göre döşedikleri geniş salonda bir yandan çaylar yudumlanırken, bir yandan da defalarca birbirlerine anlattıkları hikâyeler yeniden dile getiriliyor. Yaşı sadece 35 olmasına karşın daha yaşlı gösterdiği için evin en büyüğü kabul edilen kadın, önce herkesi susturuyor. Odadaki çocukları çeşitli bahanelerle dışarı çıkarıyor. Koltuğuna otururken, kısık sesiyle, "Psikolojileri bozuluyor" diyor. İsimlerini ve nereli olduklarını söylemiyorlar. Fotoğraf ve kayıt cihazı görmek bile onları korkutuyor. Yaşadıkları yerde can güvenlikleri tehlikede olduğu için buraya getirilmişler.

'Sokağa atıldım'

Sözü ilk olarak bir yandan bebeğini emziren kadın alıyor. Doğuma birkaç hafta kala eşinin kendisini sokağa attığını anlatıyor:

"Sekiz yıllık evliydim. Önce dayağa dayanıyordum. Ama hamileydim. Doğuma birkaç hafta kala beni yine sokağa attı. Bir-iki gece parkta uyumak zorunda kaldım. Üçüncü gün evin kapısında bekledim. Oğlum okula gitmek için evden çıktığında, onu da alıp kaçtım. Yaşadığım yerdeki belediyeye gittim. Onlar beni buraya gönderdi. Bebeğim burada doğdu. O biraz daha büyüdüğünde, iş aramaya başlayacağım. Ev tutacağım. Boşanma davasını yeni açtık. Kurtulmama az kaldı..."

'Belki de gazeteci olurum'

Boşalan çay bardaklarını dolduran genç kız 22 yaşında. Aşiret çocuğu. Okumayı çok istediği halde liseye başlayamadan zorla okulu bırakmış. Sonra İzmir'de oturan ağabeyinin yanına göndermişler. Boş durmak yerine çalışmak istediğinde ise karşısına bu kez, "namus" sorunu çıkmış.

Ağabeyinden yediği dayakların nedenini hâlâ anlayabilmiş değil. "Sevmiyordu beni galiba" diyor. Yediği bir dayak sonunda merdivenlerden düşüp ağır yaralanması, bardağı taşıran son damla olmuş. Bir bahane uydurup çıktığı o eve bir daha hiç geri dönmemiş. O da belediyeye başvurarak sığınmaevine gönderilmiş.

Şimdi idealleri var: "Benimle beraber köyde okula gidenler doktor, psikolog olacak. Diplomamı alacağım. Beni bir daha gördüklerinde, elinde diplomam olacak. Belki gazeteci olurum. Yaşadıklarımı kimse yaşamasın diye çalışırım."

Evin en neşelisi...

Sohbet koyulaştıkça daha önce birbirlerine de anlatmadıkları ayrıntılar da birer birer ortaya çıkıyor. Sözü, evin en neşeli kadını alıyor ve "Böyle bir sığınmaevi olduğunu bilsem, daha ilk geceden gelirdim" diye espri yaparak başlıyor söze. Sonra birden yüzüne ciddi bir ifade takınıyor:

"Altı yıl dayak yedim. Hiçbir nedeni yoktu. Bir gün balkonda tartışırken itince yere düştüm. Jandarmalar geldiğinde son sözüm, 'Beni kurtarın' oldu. Tam hatırlamıyorum. İstanbul'a getirildim, sonra da buraya. Çocuklarım memlekette kaldı. Ama ilk önce okuma yazmayı öğrenmem gerekiyor. Beni bu halde görmelerini istemiyorum..."

1996 yılında kuruldu

Belediyeye bağlı sığınmaevinin sorumluları ise Tülay Karakullukçu ve İlmiye Gezer. Onların her günü koşuşturmayla geçiyor. İstanbul Barosu'nun Kadın Hakları Uygulama Merkezi ile ortak çalışıyorlar. Dava evrakı toplamak, sığınmaevine destek veren kuruluşlarla yazışmak, ihtiyaçları belirlemek, kimi zaman çocukları okula, kreşe bırakmakla geçiyor günleri.

Karakullukçu, sığınmaevinin 8 Mart 1996'da kurulduğunu belirterek, şu bilgileri veriyor:

"Kadının buraya alınması için sözlü beyanı yeterli. Yerimiz gizli tutuluyor. Hatta anneleriyle gelen çocukları gönderdiğimiz okul ve kreşler de gizli. Eğer eşlerden biri burayı bulursa ve kadın huzursuz olursa, hemen başka bir sığınmaevine naklediyoruz. Ama sığınmaevi sayısı yetersiz. Burası 14 yatak kapasiteli. Şu an 13 kadın ve dokuz çocuk yaşıyor. İstanbul'da burası ile birlikte sadece üç ev var. Türkiye genelinde ise 12. Ama oralar da dolu olabiliyor. Sığınmaevi konusunun acilen çözülmesi lazım."

36 bebek doğdu

Tülay Karakullukçu, sığınmaevinin kendisine ait bir bütçesi olmadığını anlatıyor:

"Dokuz yılda sığınmaevinde bin 400 kadına hizmet verdik. 828 kadına iş bulup, yeni bir ev kurduk. Dokuz yılda sığınmaevinde 36 bebek doğdu. Çocuklar okula ya da kreşe, lise mezunu kızlar dershaneye, okuma-yazma bilmeyen kadınlar ise kursa gönderiliyor. Çocukların kreşi ya da okulları farklı yerlerde oluyor, kesinlikle gizli tutuyoruz. Ve tüm bunları sadece 'gönüllü dostlar' ve sivil toplum örgütlerinin yardımıyla yaptık. Kermesle de nakit kaynak yaratıyoruz. Eşya topluyoruz. Büyük şirketlere başvurup, yardım istiyoruz. Ünlü isimler de yardım ediyor. Kendini hazır hissedip, ayrı eve çıkmak isteyenlere ev kiralıyoruz. İş buluyoruz. Evden taşınmaları çok eğlenceli oluyor. Sanki evden gelin çıkıyor... Bu örnekler çoğalınca kadınlar da en fazla bir yıl boyunca kalıyor burada.

Okuma-yazma öğreniyorlar. İş buluyorlar."

Tülay Karakullukçu, bugüne dek baronun ücretsiz avukat desteğiyle açtıkları boşanma, nafaka bağlama, evden uzaklaştırma, velayet davalarının hepsini kazandıklarını anlatıyor.

'Kıllarına bile zarar gelmez'

Sığınmaevinin diğer sorumlusu İlmiye Gezer ise burada töre mağduru çok sayıda kadın kaldığını ve kendi deyimiyle "bugüne dek hiçbirinin kılına zarar gelmediğini" vurguluyor. Gezer kendisini en çok etkileyen hikâyeyi anlatırken, kadının mücadelesinin herkese örnek olmasını istiyor:

"Genç bir kızdı. Lise mezunuydu. Bize geldiğinde yaralı haldeydi. Önce tedavisi yapıldı, sonra psikolojik destek gördü. Hikâyesini sonradan öğrendik. Ailesi izin vermediği için sevdiği adamla kaçıyor ve evleniyor. Evliliğinin birinci ayında ailesi onlara haber gönderiyor, 'Artık geri dön, biz sizi affettik, gelin elimizi öpün' diye. Tabii çok sevinerek geri dönüyorlar. 30 günlük eşini gözlerinin önünde kurşuna diziyor, ona da kurşun sıkıyorlar. Jandarma gelince, kız yaralı olarak 'Beni sakın eve göndermeyin' diyor. Sonra da can güvenliği nedeniyle buraya getirildi. Yaşama küsmüştü. Zamanla buradaki kadınlarla konuşarak yeniden kendine geldi. Destek gördü. Kendisine burs sağladık, dershaneye gitmeye ikna ettik. Ve bir üniversiteyi kazandı. Şimdi ikinci sınıfta. Tatillerde yine buraya geliyor. Yeni gelen kadınlar varsa, konuşarak onlara moral veriyor..."

'Hayatımda hiç böyle rahat uyumamıştım'

Sığınmaevindeki kadınlarla sohbetimiz sürerken, birden kapı çalıyor. Üç kadın içeri geliyor. Beraberlerinde getirdikleri küçük hediyeyi, kaşla göz arasında bebeğini emziren annenin yanına sıkıştırıyorlar.

Sıcak bir 'merhaba'dan sonra, kendilerini tanıtıyorlar. Onlar bir zamanlar bu sığınmaevinde kalan ama bir süre önce kendilerine iş bulup, yeni bir ev, yeni bir hayat kuran kadınlardan sadece birkaçı. "Ara sıra 'ana ocağına' çay içmeye geliyoruz" diyorlar. Yanında genç kızı bulunan kadın anlatıyor:

"Evimdeki son geceyi hatırlıyorum. Kızlarımdan biri 'Beyaz Masa'nın telefonunu almıştı. Kendimizi evden dışarı attık. Aslında bize sığınmaevinde hiç yer olmadığı söylenmişti. Ama çok zor durumdaydık, kabul ettiler.

Bizi uygun bir yerden alıp, buraya getirdiler. Geldiğimizde kadınlar uyanıp bize yer yatağı yaptı. O gece iki kızımla yan yana uyuduk. Hayatımda hiç o kadar rahat uyuduğumu hatırlamıyorum. Hep 'Allahım kurtulduk mu?' diyordum... Bir yıl boyunca kaldım burada. Şimdi bir işim ve güzel bir evim var. Hatta buradan ayrılan arkadaşlara da bizim işyerinde iş buldum..."

Erkeklerden nefret eden büyük kızı ise şimdi nişanlı. Damadının da sığınmaevinin en büyük destekçisi olduğunu söylüyor.

'Her şey mutlaka yoluna giriyor'

Yanında oturan kadın ise hikâyesi sorulduğunda, "Herkes aynı işte; dayak.." diye kestirip atıyor. Ama sığınmaevinde kalan kadınlara ve dışarıdaki kader ortaklarına bir mesaj gönderiyor:

"Evimden çıktığımda, benim için hayat bitti sandım. Gidecek yerim yoktu. Çocuklarım yanımdaydı. Yaralıydım. Tamamen bir tesadüf sonucunda buraya geldim. Yeniden başladım. Kadınlar haklarını öğrensin. Biraz cesaretli olsunlar. Her şey mutlaka yoluna giriyor..."

Küçükçekmece Kadın Sığınmaevi'ne başvurmak ya da yapılan çalışmalarla ilgili yardımda bulunmak isteyenler için telefon numaraları:

Beyaz Masa: (0212) 426 61 30 ya da Alo 153.
Old 04-10-2005, 07:48   #14
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

1- SHÇEK'e bağlı hizmetlerini sürdüren Kadın Konukevlerinin sayısı 14'e yükselmiştir.

2-Toplam kapesite 259'dur.

3-Kadın Konukevlerinin açılışlarında belirlenen kapasiteleri, artan
taleplerin karşılanmasında engel olarak görülmemekte, birçok kuruluşumuz
gerekirse yatak ilavesi yaparak kapasitelerinin üstünde hizmet
verebilmektedir.

Ayrıca, kadın konukevlerine kabul edilen kadınların kalma sürelerinin
değişkenliği nedeniyle doğan sirkülasyonla yıl içinde çocukları ile barınan
kadın sayısı toplam kapasitenin üzerinde olmakta ve bu sayı yıllara göre
giderek artaş göstermektedir.

Buna göre kadın konukevlerinin açılışlarından 2005 yılı Temmuz ayı sonuna
kadar yararlanan kadın sayısı4949, çocuk sayısı ise 3858 e ulaşmış
bulunmaktadır.

4- Kadın konukevlerinde istihdam edilecek personelin kadın olmasına özen
gösterilmektedir. İhtiyaca göre; sosyal hizmetler veya psikoloji alannında
yüksek öğrenim yapmış bir müdür, sosyal çalışmacı psikolog, çocuk
gelişimcisi, hemşire ve genel idare, yardımcı ve teknik hizmetler sınıfından
personel görevlendirilmesi uygun görülmektedir.5- 2005 yılı Ocak ayından
Temmuz ayı sonuna kadar kadın konukevlerine 331 kadın ve 205 çocuğun kabulü
yapılmıştır.

Gizlilik ilkesi nedeniyle, kadın konukevlerine girmek üzere yapılan
başvurular il sosyal hizmet müdürlüklerince kadının beyanı esas alınarak
değerlendirilmekte, illerinde kadın konukevi bulunması ve aynı ilde
kalmasında bir sakınca bulunmaması halinde hemen, aksi halde telofon
talimatları ve fax yoluyla ve gerekirse il emniyet müdürlükleri ile
işbirliği ile kadın konukevlerine güvenli bir biçimde gönderilmekte ve
gereksinim duyduğu hizmetlerden yaralanmalarına yönelik mesleki çalışmalar
yapılmaktadır.

Kadın konukevlerine kabulü yapılan kadınlara yönelik mesleki çalışmalar;
kadınları destek ve yardımın nesnesi değil, kalkınmanın temel ve eşit öznesi
olarak algılayan bir yaklaşımla, reşit bireyler oldukları ve kendi kaderini
tayin ilkesi gözardı edilmeden mesleki teknik ve yöntemler aracılığı ile
yerine getirilmektedir.

*SHCEK Genel Mudurlugu*

*Basin va Halkla Iliskiler Musavirligi*
Old 12-12-2005, 17:25   #15
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Çoğu Belediye Hala Kadın Sığınağı Açmadı
Yeni Belediyeler Yasası, belediyelere "kadın koruma evi" açma yükümlülüğü getiriyor. 2000 yılı nüfus sayısına göre Türkiye'de 197 il, ilçe ve beldede kadın sığınaklarının açılması gerekiyor. İstanbul'un 29 belediyesinin nüfusu 50 bini geçiyor.


BİA (Ankara) - 197 il, ilçe ve beldede kadın sığınaklarının açılması gerekiyor. Çünkü, yeni Belediyeler Yasasına göre nüfusu 50 bini geçen bütün yerleşimlerde yerel yönetimler kadın sığınağı açmak zorunda.

Oysa, tüm Türkiye'de Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun açıklamasına göre Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı sadece 14 "Kadın Konukevi" dedikleri sığınak bulunuyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ise SHÇEK'e yaptıkları başvurular çerçevesinde bu sayının açıklanandan düşük olduğunu öne sürüyor.

Bianet'in talebi üzerine DİE'nin verdiği 197 il, ilçe ve beldenin 24 aralıkta yürürlülüğe giren ve kendilerine sığınak zorunluluğu getiren Yeni Belediyeler Yasasından haberdar olmadıkları ya da aldırmadıkları ortaya çıkıyor.

Yasada açık kapı

Mor Çatı yetkilisi belediyelerin yasanın gereğini yerine getirmemesini yasadaki "olanaklar ölçüsünde" ibaresine bağlıyor.

"Bir sığınağın varolabilmesi için telefonunu bilmemiz gerekiyor. Bize gelen kadınları oralara nasıl yönlendireceğiz. "

SHÇEK'in sığınakların listesini vermemesi nedeniyle "14 sığınak var" denmesini inanılır bulmayan Mor Çatı, sığınaklarla ilgili ayrıntılı bir çalışmanın yürütüldüğünü ya da yapıldığını da düşünmüyor.

Bu arada, Mor Çatı, Beyoğlu Kaymakamlığı'nın açtığı Kadın Sığınma Evi'nin işletmesi üstlendi.

Mersin'de 10 yıllık mücadele

Mersin Bağımsız Kadın Derneği Başkanı Abide Necla Ölçer on yıldır her seçimde partilerin seçim vaatleri arasında sığınak bulunmasına karşın seçilenlerin vaatlerini unuttuklarını söylüyor.

"En son geçen yıl 8 Mart'ta dilekçe verdik ve bekliyoruz. Belediyeler sığınak açma konusunda duyarsızlar."

Sığınakları kadın örgütleri çalıştırsın

Belediyeler ya da SHÇEK'in sığınak açabileceğini ancak işletmenin kadın örgütlerince yapılması gerektiğini savunan Mor Çatı yetkilisi, çalışacak personelin kadın bilinci ve bakış açısına sahip olması gerektiğinde ısrarlı.

"Amaç şiddete uğrayan kadını orada tutmak değil, kadını ve varsa çocuğu rehabilite etmek."

Mor Çatı'ya göre, SHÇEK'e bağlı sığınaklar kötünün iyisi:

"Hiç olmamasındansa buna da razı oluyoruz. Yoksa gönüllerimizdeki modeller değil. Doğru model bellidir. Ayrıca SHÇEK'e ait sığınaklarda kadına ön yargıyla yaklaşılıyor. Başvuran kadınların sorgulanması söz konusu."

Mor Çatı yetkilisi, SHÇEK'in yönetmeliğindeki başvuran kadınların "Psikolojik sorunu olmaması gerekli" maddesine de eleştiri getiriyor:

"Başvuran kadınların psikolojik sorunu yok derseniz, saçmalamış olursunuz. Şiddetin olduğu yerde sorun olmaması mümkün mü? SHÇEK'e eleştiri gelince sığınaklar kapatma yoluna gidiliyor.

DİE: 197 il ilçe ve beldenin nüfusu 50 binin üstünde

DİE'nin verilerine göre, nüfusu 50 bini geçen 197 yerleşim birimi var. Bunların bazıları il konumunda, bazıları ilçe ya da ilçeye bağlı belde belediyeleri.

Nüfus oranlamasıyla İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık ili. İstanbul'un 29 ilçe ve beldesinin ise nüfusu 200 yılı nüfus sayımına göre 50 binin üzerinde.

Türkiye'nin 35 ilinin ise merkezlerinin nüfusu 50 bini geçiyor. DİE'nin verilerine göre 37 ilin ise, ilçe ve beldelerinin nüfusu 50 bini geçiyor.

İstanbul'un 29 ilçe ve belde belediyesinde kadın sığınağı zorunluluğu var

DİE verilerine göre nüfusu 50 binin üzerinde olan İstanbul'un ilçe ve beldelerinin isimleri şöyle:

İstanbul: Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Bayrampaşa, Beşiktaş, Beykoz, Beyoğlu, Eminönü, Esenler, Eyüp, Fatih, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kadıköy, Kağıthane, Kartal merkez ve Samandra, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Sarıyer, Şişli, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Zeytinburnu, Büyükçekmece'ye bağlı Esenler, Sultanbeyli.

İstanbul'da iki belediyenin sığınağı var

29 ilçe ve belde belediyesinin sığınak açması gereken İstanbul'da bu sayı bugün itibarıyla altı. İstanbul Valiliği'nin töre/namus komisyonuna verdiği raporda SHÇEK'e bağlı iki sığınma evinden söz ediliyor. Kartal İsmail Ekmekçioğlu Kadın Konuk Evi ve Bahçelievler Kadın Konuk Evi.

Mor Çatı, Kartal'daki sığınakla ilgili ellerinde hiçbir bilgi ve telefon olmadığını söylüyor ve kendilerine başvuran kadınları bu nedenle yönlendiremediklerine işaret ediyor.

İstanbul Valiliğinin raporuna göre Beyoğlu Kaymakamlığı, Sosyal Yardım Dayanışma Vakfı'nın (SYDV) Kadın Konukevi (Mor Çatı tarafından işletilecek) var. Belediyeye ait iki kadın sığınağı görülüyor: Kadıköy Belediyesi Kadın Konukevi ve Küçükçekmece Belediyesi Kadın Konukevleri.

Bunların dışında özel olarak Rotary Çocukevi bulunuyor. Buraya da anneleriyle çocuklar sığınabiliyor. İstanbul'da şiddete uğrayarak kadın sığınmaevlerine başvuran kadın sayısı iki bin 644, çocukların sayısı 849. Altı sığınağın toplam kapasitesi: 184.

Nüfusları merkezlerde 50 bini geçen iller

Amasya, Bingöl, Bolu, Burdur, Giresun, Isparta, Kütahya, Malatya, Muş, Nevşehir, Rize, Niğde, Siirt, Sivas, Trabzon, Uşak, Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Batman, Iğdır, Yalova, Karabük, Kilis, Düzce, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Edirne, Elazığ, Erzincan, Kars, Kastamonu, Kırşehir: Merkez.

Nüfusları merkez ve merkez ilçe ve beldelerde 50 bini geçen iller

Adana: Seyhan, Yüreğir, Ceyhan, Kozan; Adıyaman: Merkez ve Kahta; Afyon: Bolvadin; Ağrı: Merkez, Patnos ve Doğubeyazıt; Ankara: Çankaya, Etimesgut, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle, Polatlı; Antalya: Merkeze bağlı Kepez ve Muratpaşa, Alanya, Manavgat; Aydın: Nazilli ve Söke; Balıkesir: Merkez, Bandırma; Bitlis: Tatvan; Bursa: Nilüfer, Osmangazi, Yıldırım, Gemlik, İnegöl; Diyarbakır: Merkez, Merkeze bağlı Bağlar ve Sur, Yenişehir, Bismil, Silvan; Erzurum: Merkez, merkeze bağlı Kazımkarabekir, Yakutiye, Yenişehir; Eskişehir: Merkez, merkeze bağlı Odunpazarı, Tepebaşı; Gaziantep: Şahinbey, Şehitkamil, Nizip; Hakkari: Merkez, Yüksekova; Hatay: Merkez, Dörtyol, İskenderun, Kırıkhan, Reyhanlı; Mersin(İçel): Merkez, merkeze bağlı Akdeniz, Toroslar,Yenişehir ile Silifke, Tarsus; İzmir: Balçova, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Karşıkaya, Konak, Narlıdere, Bergama, Ödemiş; Kayseri: Kocasinan, Melikgazi; Kırklareli: Merkez ve Lüleburgaz; Kocaeli: Merkez, merkeze bağlı Bekirpaşa ve Saraybahçe, Gebze ve Gebze'ye bağlı Darıca, Gölcük, Körfez, Derince; Konya: Karatay, Meram, Selçuklu, Akşehir, Ereğli; Manisa: Merkez, Akhisar, Salihli, Soma, Turgutlu; Kahramanmaraş: Merkez ve Elbistan; Mardin: Merkez, Kızıltepe, Midyat, Nusaybin; Muğla: Fethiye; Ordu: Merkez, Fatsa, Ünye; Sakarya: Merkez, merkez ilçe; Samsun: Merkez, Merkeze bağlı Canik, Gazi, İlkadım, Bafra; Tekirdağ: Merkez, Çorlu; Tokat: Merkez, Turhal, Zile; Şanlıurfa: Merkez ve Siverek; Van: Merkez ve Erciş; Yozgat: Merkez,Sorgun; Zonguldak: Merkez, Ereğli; Şırnak: Merkez ve Cizre, Silopi; Osmaniye: Merkez, Kadirli.(AD)
--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
09/12/2005 Ayşe DURUKAN ayse@bianet.org
--------------------------------------------------------------------------------
Old 26-12-2005, 16:10   #16
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Kadınlara eğitim, iş, ev
Cuma, 23 Aralık 2005
Küçükçekmece Belediyesi’nin Kadın Sığınma Evi, on yıldır mağdur kadınlara hizmet veriyor. Sığınma Evi’nin sorumlusu ve psikoloğu Çiğdem Morgil, kapasitenin yakında 45’e çıkarılacağını söylüyor. Selen Doğan’ın haberi.

Uçan Süpürge Haber Merkezi- İstanbul Küçükçekmece Belediyesi’nin Kadın Sığınma Evi, 1996 yılında kuruldu. Bugüne dek 1400 civarında kadına ve çocuğa ev sahipliği yaptı. 800 ev kuruldu, 39 bebek dünyaya geldi.

Kadın Sığınma Evi’ne akli dengesi yerinde, çalışabilecek durumdaki kadınlar kabul ediliyor. Erkek çocukların ise anneleriyle eve girebilmek için 10 yaşından küçük olmaları gerekiyor. Çiğdem Morgil, kabul için ‘çalışabilecek durumda olmak’ koşulunun aranmasının nedenini şöyle açıklıyor:

“Çünkü biz, kadınları belli bir süre misafir edip daha sonra kendilerine iş buluyor, sonunda da kendi ayaklarının üzerinde durarak kendi evlerine çıkmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Fakat zihinsel engelli veya çalışamayacak derecede bedensel engeli olan bir kadının çalışması ve kendi evini kurması çok çok zor oluyor. Biz de kadına ‘Hadi, süren doldu, git’ diyemiyoruz. Bu nedenle, çalışamayacak durumdaki kadınları kuruma kabul edemiyoruz.”

Çiğdem Morgil, devletin çalışamayacak durumdaki mağdur kadınlar için de bir yer temin etmesi gerektiğini de sözlerine ekliyor.

Sığınma Evi’ne gelen kadının ilk olarak ihtiyaçları temin ediliyor, hemen ardından psikoterapiye başlanıyor. Bireysel terapi ve grup terapisiyle kadının psikolojik durumu iyileştirilmeye çalışılıyor. Bu süreç 1 ay sürüyor. Sonrasını Morgil şöyle anlatıyor:

“Terapilerin ardından, kadını -eğer istiyorsa- belediyemizin konfeksiyon kursuna gönderiyoruz. Kurs 21 gün sürüyor ve ardından kadın bir işe yerleştiriliyor. Eğer okuma-yazma bilmiyorsa okuma yazma kursuna gönderiyoruz. İlköğretim, lise veya üniversiteye gitmek istiyorsa açık ilköğretim, açık lise veya üniversite kursuna göndererek sınava girmesini sağlıyoruz. Bunun için dershanelerden ücretsiz destek alıyoruz.”

Morgil, kadınların bu tür kurslara gönderilmesinin eğitime teşvik anlamına geldiğinin, kadınların eğitiminin büyük önem taşıdığının da altını çiziyor:

“Bir kadın, eğer eğitim aldıysa veya bir meslek edinmişse bir başkasına bağımlı olmaktan kurtuluyor, kendi ayakları üzerinde durabiliyor.”

Kadın Sığınma Evi bünyesinde İngilizce, bilgisayar, okuma-yazma kursları da veriliyor. Kadınlar aerobik gibi spor etkinliklerine de katılabiliyor. Kadınların sorunlarıyla ilgili olarak gereksinim duydukları hukuksal destek de yine Sığınma Evi uzmanlarının çabalarıyla, İstanbul Barosu’nun tayin ettiği avukatlar aracılığıyla ücretsiz olarak sağlanıyor.

Sığınma Evi’nde kalan kadınlar, gerekli eğitimleri alıp iş bulduktan sonra kendi evlerini kurmaya başlıyor. Maddi-manevi güçlenen ve kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar, gönüllü destekçilerin katkılarıyla edindikleri ikinci el eşyalarla kendi evlerini hazırlıyor. Kadınların bazısı 6 ayda, bazısı da 14 ayda bu süreci tamamlayıp kendi evine çıkıyor. Evini kuran kadın, Sığınma Evi ile ilişkisini sürdürüyor. “Sürekli ziyaretimize geliyorlar; kendilerine maddi ve manevi her konuda destek olmaya devam ediyoruz. Gönüllü dostlarımız, evden ayrılan çocukların eğitim giderlerinin karşılanmasında da yardım oluyor” diyor Çiğdem Morgil.

Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınma Evi’nde şu an 13 kadın ve 17 çocuk barınıyor. Kapasitenin talebi karşılamaya yetmediğini söyleyen Çiğdem Morgil, yakında yapılacak bir ek binayla kapasitenin 45’e çıkarılacağını belirtiyor. (SD)





Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınma Evi İrtibat Telefonu:
0 212. 411 07 77
Old 16-01-2006, 17:00   #17
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sığınmaevi kurulması talebini Urfa Valiliği, 'Kadınların can güvenliğini sağlayamıyoruz. Aşiretler ve aileler çok güçlü' diyerek geri çevirdi.

'KADINLARI KORUYAMIYORUZ'
Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği'nin sığınmaevi açılması için yaptığı başvuruya Urfa Valiliği şu yanıtı verdi: "Ne kadar gizli olursa olsun, korunan kadınların aileleri bir şekilde bilgilere ulaşıyor. Kadınların can güvenliğini sağlayamıyoruz. Aşiretler ve aileler çok güçlü. daha önce koruduğumuz kadınların aileleri gelip onları almış ve kadınlar korunamamıştır."

"SUSMAK ZORUNDA KALIYORLAR"
Dernek yöneticisi Dilek Doğan, taleplerinin geri çevrilmesi nedeniyle kadınların başka illerdeki sığınmaevlerine yerleşene kadar barınabilecekleri istasyonlar kurmaya çalıştıklarını ifade etti. Doğan, aşiret ve aile baskısının yanı sıra devletin de bir şey yapmaması nedeniyle bir çok kadının şiddet görmesine rağmen sesini çıkaramadığını söyledi.

16.01.2006 özgür gündem
Old 24-01-2006, 23:30   #18
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Şiddet Mağdurunu Sakladığı İçin Şiddet Gördü
Kadınlara hukuksal ve psikolojik destek konusunda ücretsiz danışmanlık yapan Mersin Bağımsız Kadın Danışma Merkezi, bugüne kadar dört bine yakın kadına hizmet götürdü. Ölçer, sığınak olmadığı için şiddet mağduru kadınları evinde korumaya aldığını söylüyor



--------------------------------------------------------------------------------
Kazete
23/01/2006
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Mersin) - Mersin'de çağdaş kadın sığınağı açılması için yoğun bir çalışma yürüten Mersin Bağımsız Kadın Danışma Merkezi, Aile içi şiddet mağduru kadınlar için sığınakların zorunluluğuna dikkat çekti.

Yeni yerel yönetimler yasası uyarınca nüfusu 50'inin üzerinde ki belediyelerin sığınmaevi açmak zorunda olduklarını hatırlatan Ölçer, bu bağlamda belediyeyi zorladıklarını söyledi:

"Belediye bize bir bina versin, psikologundan diğer hizmetlilerine kadar personel ücretlerini karşılasın, biz böyle bir binayı bağımsız sığınmaevi olarak işletmeye hazırız."

Ölçer: Sığınağı işletecek bilgi birikimimiz var

Ölçer, Bağımsız Kadın Derneği olarak bir sığınağı yönetip işletebilecek bilgi, birikim ve deneyime sahip olduklarını kaydederek "Sığınağa başvuracak şiddet mağduru kadına nasıl davranılacağı konusunda Kadın Danışma Merkezimizdeki arkadaşlarımız oldukça bilgi sahibidirler. Bu konuda eğitilmiş arkadaşlarımız var. Yeter ki bize belediye bir yer ver versin. Hiçbir şeye karışmadan biz burayı sığınak olarak çalıştırırız" dedi.

Belediyeden iki seçim dönemi öncesinde sığınmaevi konusunda söz aldıklarını, bu süreçte belediyeye, sığınmaevlerinin ne olduğunu, nasıl olması, nasıl çalıştırılması gerektiği, belediyelere düşen yükümlülükler konularında en 15 ayrı dosya verdikleri halde 10 yıldan beri bu dosyaların tozlu raflarda kaldığını söyledi.

Şiddet mağduru kadınları evimde sakladım

Ölçer, Mersin gibi gelişmiş bir kentte kadın sığınmaevi açılmasının gerekliliğini dile getirdi:

"Merkezimiz İstanbul'dan İzmir'den Malatya'dan gelen kadınlarla dolup taşıyor. Ben iki çocuğuma rağmen günlerce merkezde kalırken, şiddet yüzünden bize sığınan kadınları, sığınmaevi olmayışı yüzünden günlerce evimde barındırdım.

"Bugüne kadar şiddet mağduru 35 kadına evimi açmışım. Çok zor günler yaşadım. Telefonla ölüm tehditleri aldım, adamlar kapıma dayandı. Ağza alınmadık küfürlerin muhatabı oldum; kadın satıcısı bile dediler. Amacımız bir sığınak açmaktı."

Oğlu evi terk etti, kızı da terk etme tehdidinde bulundu

Ölçer, şiddet mağduru bir kadını evinden barındırmasını da şöyle anlatıyor:

"İki buçuk yıl önce merkeze başvuran bir kadını kocası ve erkek kardeşi çok feci işkence yapmışlar. Adamın üçüncü karısıymış. Geldiğinde vücudunun her tarafında kesik ve yanık izleri vardı. Cinsel organına çok zarar vermişlerdi.

"Sığınak olmadığından bu kadını tam 2,5 sene evimde sakladım. Emniyetle birlikte çalışarak kadını uzun süre koruyabildik. Mersin, şiddetin yoğun yaşandığı bir şehir, bu nedenle de kadın sığın sığınmaevi açılması şart."

Çocuklarıyla birlikte oturduğu evini şiddet gören kadınlara açtığı için oğlunun evi terk ettiğini söyleyen Ölçer, kızının da eve başkalarını alması halinde evi terk edeceğini söylediğini belirtiyor:

Ölçer, ailesinin dağılacağı korkusuyla evi kadın sığınağı olarak kullanmaktan vazgeçmek zorunda kaldığını açıklıyor ve "Artık duygularımın yerini mantık aldı. Profesyonelce düşünüp sadece şiddet gören kadınları merkezde kabul ediyoruz ve hala, belediyeden yasal sorumluluk haline gelen sığınmaevi açma sözünü tutmasını bekliyoruz" dedi.(AD/EÖ)
Old 26-05-2006, 18:19   #19
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

CHP'li Erbatur, hazırladığı değişiklik önerisini KAzete'ye açıkladı

Belediyelerin sığınmaevi açmaktan kaçışı önlenecek

Belli bir tarihe kadar sığınmaevi açmayan belediyelere yaptırım getiren yasa değişikliği önergesi CHP grubunda imzaya açılıyor

Röportaj: Yasemin KÜLTÜR/ANKARA

Türkİye'de de Avrupa ölçütlerinde kadın sığınma evleri açılması ve bağımsız olarak işletilmelerinin sağlanması yönünde kadın örgütlerinin ısrarlı talepleri karşısında geçen yıl eski AKP'li şimdiki ANAP'lı İzmir Milletvekili Serpil Yılmaz ve arkadaşlarının hazırladığı yasa önergesinin geçtiğimiz yıl Meclis'te kabul edilmesiyle yasalaşan Yeni Belediye Kanunu'nda yer alan bir madde ile şiddete uğrayan kadınlara hizmet vermek üzere nüfusu 50.000'i geçen yerleşim birimlerinde belediyelere 'kadınlar ve çocuklar için koruma evi açmak yükümlülüğü getirilmişti. Ancak yasa çıkalı bir yılı aşkın süre geçmesine karşın Yerel Yönetimler, gerçek anlamda sığınmaevi açmamakta adeta ayak diretiyorlar. Bazı birkaç belediyenin 'kerhen' açtığı sığınmaevleri, şiddet gören kadına psikolojik hizmet verecek, onu yeniden yaşama döndürecek, üretime katacak işleve sahip olması gerekirken, kadınlara zamanlarını boşa geçirebilecekleri mekanlar olmanın ötesine geçemiyor.
Belediyelerin yasanın öngördüğü biçimde sığınmaevleri açma konusunun hukuki boyutunu, CHP'nde kadın sorunlarına son derece duyarlı olan Adana Milletvekili ve Meclis Aile içi şiddet, töre, namus cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkan Yardımcısı Gaye Erbatur ile konuştuk:
Sayın Erbatur, sizin sığınmaevleri ile ilgili gelişmeleri yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Sizce Belediyelerin sığınma evleri açabilmesi için bu yasa yeterli mi' Nasıl olması gerekiyor' Kanun yasal bir zorunluluk getiriyor mu' Bu konu ile ilgili yapılması gereken düzenlemeler nelerdir?
Yeni Belediye Yasası TBMM'den çıkarken verilen bir önerge ile nüfusu 50 binin üstünde olan yerel yönetimlerin sığınma evi açabileceği eklendi.Yalnız buraya eklenen maddede; 'sığınma evi açar' şeklinde bir ibare var, ancak bu ibare bir zorunluluk göstermiyor. Zorunluluk göstermediği için yani onları zorunlu kılmadığı için de belediyeler sığınma evlerini açmıyorlar. Belli bir tarih yok, belli bir zaman dilimi yok. Bir yaptırım yok. Dolayısıyla açar ya da açmaz buna karar verecek olan belediye başkanları, yerel yöneticilerdir. Ben bu konuda ciddi bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Bu kanunda bir değişiklik yapılarak bunun zorunlu hale getirilmesi gerekir, bunun için bir hazırlığımız var. Böyle bir değişiklik önerisi kabul edilirse ancak o zaman zorun'u olabilir.
Şu an Türkiye'de kaç tane sığınmaevi var?
14 tanesi SHÇEK'e ait olmak üzere STK ve Yerel Yönetimlere bağlı toplam 27 tane sığınma evi var. Bazı yerel yöneticiler sığınma evi açmayı görev biliyor ve sığınma evi açıyorlar ama bu süreç çok yavaş ilerliyor. Sayı yeterli değil. AB standartlarına göre her 7 bin 500 kadına bir sığınma evi gerekiyor. Yapılan hesaplamalara göre, Avrupa Birliği normlarına ulaşmak için en az 3 bin sığınma evine ihtiyacımız olduğu söyleniyor. Bu anlamda tabi 27 sayısı çok az. Tabi bundan 3-4 yıl önce sayı 9-10 civarındaydı o günden bugüne bir artış var ama yine de sorunu çözmüş değiliz. Örneğin Şanlıurfa töre ve namus cinayetlerinin en çok işlendiği illerden bir tanesi. Orada bile bir sığınma evi yok. Halbuki olması gerekir diye düşünüyorum. O nedenle bu konuya biraz daha dikkat çekmek ve hassasiyetlerimizi kadınlar olarak dile getirmemiz gerekiyor. Çünkü ben 'kadına yönelik şiddeti önlemenin temel birimi kadın sığınma evleridir' diye düşünüyorum. Şiddete uğrayan kadının gidecek bir yeri yoksa ne yapacak' O şiddeti görmeye devam edecek. O yüzden kadınlar için sığınma evleri onların korunacağı, rehabilite olacağı, kendini koruma altına alacağı bir mekandır. Hele ortada bir de namus cinayeti meselesi söz konusu ise bu durum daha önemli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu konumdaki kadının bir süre saklanması gerekebilir. Bu nedenle sığınma evlerinin açılabilmesinin önemi ortadadır.
1998'den beri yürürlükte olan Aileyi Koruma Yasası da hala tam uygulanamıyor. Herhalde yasanın ruhunda boşluklar var. Ben bir hukukçu değilim ama, sanıyorum yasayı daha açık hala getirmek gerekiyor..
Haklısınız. Daha önce 4320 sayılı kanunda bir değişiklik önerisi vermiştim. Kanunda aile içi şiddetin sadece fiziksel şiddet olarak değil, şiddetin tüm çeşitleriyle tanınmasını istedim. Ayrıca aile bireylerinin yani eşlerin birbirlerine uyguladığı şiddet değil, aile bireylerinin uyguladığı şiddetin cezalandırılmasını istiyorum ve cezanın para cezasına çevrilememesini, yani hapis cezası olarak sürmesini istiyorum. Önümüzdeki günlerde bu kanunun doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bir girişimim olacak. Bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Tekrar sığınma evlerine dönecek olursak, sadece yasaya 'zorunluluk' hükmünün getirilmesi ya da açmayan belediyelere müeyyideler uygulanması gibi hükümler getirilirse bu sorun çözümlenmiş olur mu?
Sığınma evleriyle ilgili olarak bütün parlamenterlere görev düştüğünü düşünüyorum. Ben parlamenter olmadan önce Adana'da sığınma evi açılmasıyla ilgili başlattığımız bir çalışma vardı. Bu konuyla ilgili bir dernek kurmuştuk. Büyükşehir Belediyesi'yle görüşmelerimiz oldu. Konuyla ilgili projeler daha önceden çizilmişti. Milletvekili olur olmaz da belediye başkanı ile görüşerek bir sığınma evinin açılması gerekliliğini tekrar anlattık ve takibinde Adana'da Belediye Başkanlığı 15 yataklı bir sığınma evi açarak Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne devretti. Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisinin Mersin'deki Belediyeleri-Belediye Başkanları ile yaptığım görüşmeler sonrasında Akdeniz Belediye Başkanımız da bir sığınma evi açarak Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne devretti. Aynı görüşmeleri Bakırköy Belediyesi ile de yaptık. Onlar da böyle bir çalışma içerisindeler. Bakırköy'deki Yerel Gündem 21 çerçevesinde oluşan Kadın Meclisi Yönetim Kurulu üyeleri ile yaptığım çalışmada sığınma evi ve kadın danışma merkezlerinin belediyelerce açılmasının gerekliliğini anlattım. Onlarda buna çok yürekten inanıyorlar. Ve şimdi bunun fizibilite çalışmasını yapıyorlar.
Dolayısıyla her bir milletvekili kendi yöresindeki belediye başkanları ile görüşerek konunun önemini anlatırsa belediye başkanlarının konuyu gündeme alacaklarını düşünüyorum. Şimdi bu değişiklik teklifini içeren bir kanun teklifi hazırlıyoruz. Gurubumuzda görüşüldükten sonra meclise sunulacak.
Bu zaman alacak bir süreç ama böyle bir çalışmamız var.

http://www.kazete.com.tr/index.php?s...bolum=haberler
Old 28-07-2006, 11:50   #20
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Yalnız Bir Tek Belediyenin Sığınmaevi Var

Yalnız Bir Tek Belediyenin Sığınmaevi Var"

Bakan Çubukçu, CHP'li Erbatur'un soru önergesine verdiği yanıtta nüfusu 50 bini geçen 206 Belediye olduğunu açıkladı. Çubukçu "SHÇEK bağlı dokuz kadın sığınmaevi belediye, baro, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının işbirliğiyle açıldı" dedi.
--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
27/07/2006 Ayşe DURUKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - "İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgilere göre, Türkiye'de Büyükşehir Belediyeleri dahil, nüfusu 50 binin üzerinde 206 Belediye bulunmaktadır" diyor kadından sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu.

SHÇEK'e bağlı dokuz sığınmaevi

Adana Milletvekili Prof. Dr. N. Gaye Erbatur'un kendisine yönelttiği soru önergesine yanıt veren Çubukçu, SHÇEK bağlı dokuz kadın konukevi/sığınmaevi'nin belediyeler, barolar, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarıyla işbirliği içinde açıldığını açıklıyor.

"SHÇEK'den açılış izni alarak hizmete açılan Belediyeye ait bir kadın konukevi var. Belediyeler tarafından hizmete açıldığı bilinen ancak açılış izni alma konusunda başvurusu bulunmayan üç kadın konukevi bulunmakta."

Çubukçu: Sığınmaevi açılması için genelge gönderildi

Çubukçu, İçişleri Bakanlığının "Aç ve Açıkta Hiçbir Vatandaşımız Kalmayacak" sloganıyla başlattığı kampanyası hatırlatıyor. Çubukçu kampanyayla ilgili yayınlanan genelgeyle, tüm kamu kurum, kuruluş ve belediyelere "Sığınmaevi açması" için üzerine düşeni yapmalarının istendiğini açıklıyor.

22 Nisan 2005 tarihli genelge

Çubukçu'nun anımsattığı genelge 22 Nisan 2005 tarihinde yayınlandı. 765 sayılı "Kadın Konukevleri ve Gizliliğe Riayet Edilmesi Hakkında"ki genelge tüm Valiliklere,kamu kurum, kuruluş ve belediyelere gönderilerek kadına yönelik şiddete dikkat çekilmişti.

"Kısa süreli veya belli bir dönem için, kalacak yeri olmayan vatandaşların başvurabileceği sığınma evleri ya da merkezlerinin kurulması; 18-60 yaş arası ihtiyaç gruplarına yönelik hizmet vermek üzere bakımevlerinin açılması" istenmişti.

Erbatur: Belediyeler kanunu zorlayıcı olmalı

Erbatur soru önergesinin gerekçesinde 5215 sayılı Belediye Kanununun 14 maddesinde, "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar" ibaresini hatırlatarak şöyle diyordu:

"Belediyelere bir zorunluluk getirmemesi sebebiyle, bu ölçüdeki çoğu belediyenin sığınma evi açmadığı görülmektedir. Türkiye'nin sosyokültürel yapısı ve ekonomik koşulları nedeniyle sığınma evi açılması gibi konular her zaman ikinci plana itilmektedir. Bu nedenle kanunun bu konuda zorlayıcı olması gerekmektedir."(AD)
Old 13-11-2007, 10:41   #21
Caglayan K.

 
Varsayılan Şiddete uğrayan kadınlar nereye gidecekler?

Merhaba,

Varolan kadın sığınma evlerinin sürdürülebilirliklerinde zorluklar yaşandığı günümüzde, yenilerinin açılıp kendi hallerine bırakılmayacaklarının garantisi var mı?

Alıntı:
Belediyede kadının adı yok
Nüfusu 50 bini aşan yerlerde belediyelerin şiddete uğrayan kadınlar için Kadın Konukevi açmaları zorunlu olmasına karşın Türkiye'de şu anda sadece 20 konukevi faaliyet gösteriyor. Belediyeler konukevi açma konusunda ne kadar isteksiz davransalar da kapasiteleri sadece 405 olan bu konukevlerinde şimdiye kadar 7 bin 11 kadın ve 5 bin 201 çocuk barındırıldı. Belediyelerin konuk evi açma konusundaki bu isteksiz tavırları ise şiddete uğrayan kadınları çaresiz bırakıyor.
SHÇEK DEVREDE
Kadınları koruma konusunda belediyelerin inisiyatif almaması, Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nu (SHÇEK) harekete geçirdi. Kurum, 2008 yılı içinde 15 yeni Kadın Konukevi açmak için hazırlık yapmaya başladı. Söz konusu konuk evleri, nüfusu yoğun ve şiddete uğrayan kadın sayısı fazla olan illerde açılacak. SHÇEK, konuk evi açmayı düşündüğü yerlerin belediyeleri ile irtibata geçip işbirliği yolu arayacak. Şayet belediyeler bu işbirliğine yanaşmazsa SHÇEK, konukevlerini kendi imkanlarıyla devreye sokup kendisi işletecek. Yeni konukevi açılacak yerlerin belirlenmesinde Alo 183 Haiti'nin verilerinin de etkili olacağı öğrenildi. Bilindiği üzere bu hattı şiddete uğrayan kadınlar, şiddete uğrayan kadınların yakınları ve komşuları arayıp ihbarda bulunabiliyor.
Kadınlar, konukevlerinde 12 yaşından küçük çocuklarıyla birlikte kalabiliyor. Bu evlerde kalan kadınların yüzde 90'ının daha sonra eşlerinin yanına dönmediği, bir kısmının ailesinin yanına gittiği, bir bölümünün iş bulup çalışmaya başladığı ya da yaşadığı şehri değiştirip kendisine yeni bir yaşam kurduğu da bu konukevlerindeki istatistiklerden elde edilen bir bilgi.
ZEHRA ŞAHINDOKUYUCU ANKARA

12.11.2007 Birgün Gazetesi
http://www.birgun.net/bolum-56-haber...tml#haber_basi
Old 27-12-2007, 11:07   #22
yağmurdamlası

 
Varsayılan :)

Kadın sığınma evleri belki iyi bir olanak ama kadınlarımıza daha kalıcı imkanlar sağlanmalı.Günümüzde okuyanlarımız da iş bulamıyor ve iş bulma kurumunda inanılmaz sıra olduğunu da düşünüyorum.Kadınlarımıza iş imkanı sağlayacak yeni bir kuruma sahip olma vaktinin geldiğini düşünüyorum.Özellikle de ailede şiddet görmüş kadınlarımız sosyal çevre edinerek yaşadıklarını unutma imkanı bulabilir ve çalışma hayatına kendini adapte ederek yaşamın ne kadar önemli olduğunu hatırlayarak tekrar hayata dört elle sarıolma imkanı bulabilir.
Old 23-02-2008, 20:15   #23
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Büyükşehir Belediyesi Sığınak Kurmuyor, Alışveriş Kuponu Dağıtıyor

Mor Çatı'nın düzenlediği sığınma evleri konulu toplantıya yerel yönetimler ve kadın dernekleri katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hâlâ sığınma evi olmaması, aile içi şiddete yönelik özel bir çalışma yapmaması eleştirildi.

Emine ÖZCAN
Mor Çatı dün (19 Şubat) "Kadına Karşı Aile İçi Şiddeti Önleme ve Etkin Belediyecilik" başlıklı seminerde "Sığınaksız bir dünya" için alınacak önlemleri tartıştı.

Taksim Hill Otel'de düzenlenen toplantının kolaylaştırıcılığını Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Temsilciliği Danışmanı Nazik Işık yaptı.

Toplantıya sığınma evi olan belediyeler ile kadınlara danışmanlık veren kadın dernekleri temsilcileri de katıldı. SHÇEK ise davetli olduğu toplantıya katılmadı.

Toplantıda öne çıkan tartışmalardan birisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi'nin aile şiddet üzerine özel bir çalışması ve sığınma evi olmaması oldu. Diğer katılımcılar tarafından büyük bir eksiklik olarak değerlendirildi.

Kol kırılır yen içinde kalır diye düşünüyorlar

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi birim yardımcısı kendilerini arayan kadınların yoksulluk temelinde ihtiyaçlar nedeniyle başvuru yaptığını ve "kol kırılır yen içinde kalır" mantığının aile şiddet başvurularını engellediğini, yaptıkları maddi yardım ziyaretlerinde kadının şiddete uğradığını anladıkları zaman kadını ilgili kurumlara yönlendirdiklerini aktardı.

Merkez 1995'te doğal afetler nedeniyle gönüllü kurulan bir kurumken 2005'te resmileşti. Kurum temsilcisinin şiddet kaynaklı başvuru yapılmadığını söylemesine rağmen zaten şiddet odaklı özel bir çalışmaları yok. "Alışveriş kuponu" gibi maddi desteğe yönelik yardım çalışmaları var.

Polis kadının adresini vererek hayatını tehlikeye atıyor
Toplantıda tartışılan bir diğer konu ise Eyüp Belediyesi ve Küçükçekmece Belediyesi sığınma evleri temsilcilerinin verdiği bilgiye göre polisin kendilerine yönlendirdikleri kadınların adreslerini daha sonra eşlerine vermeleri oldu.

Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası Koordinatörü Neşe Hacısalihoğlu ise sorunları şöyle sıraladı:

Gece ve haftasonu yapılan şiddet kaynaklı başvurulara çözüm olmak büyük bir sorun. Çünkü kurumlar kapalı oluyor. Sadece bir kurum açık. Ancak sürekli dolu oluyor.

Şiddete uğrayan kadın için eğer sığınma evlerinde yer yok ise bulunduğu semtte bir otel ya da kurum misafirhanelerinde geçici olarak ve daha sonradan ücreti SHÇEK'den alınması kaydıyla barınma ihtiyacı sağlanabildiği halde karakollar bu bilgiden yoksun olduğu için uygulanmıyor.

SHÇEK daha önce hizmet gören kadını, üç çocuğu olan kadını, 50-60 yaşlarında olan kadını ya da 12 yaşından büyük erkek çocuğuyla birlikte başvuruda bulunan kadını kabul etmiyor.

Şahraman Kadın Merkezi ise daha çok zorunlu göç mağduru kadınlarla çalıştıklarını ve bu kadınların sığınma evlerine gerek dil gerekse adaptasyon süreci nedeniyle yönlendirilmelerinin sorun olduğunu aktardı.
İstanbul'da sadece 6 sığınak var
İstanbul’da SHÇEK’e bağlı 1 danışma merkezi ve 2 sığınak, belediyelere bağlı ise 4 danışma merkezi ve 4 sığınak bulunuyor. Ayrıca İstanbul Valiliğine bünyesinde yine danışma merkezi çalışmaları yürüten Kadın Statüsü Masası ile Beyoğlu Kaymakamlığı bünyesinde Mor Çatı tarafından yürütülen bir sığınak mevcut. Kadın örgütlenmeleri, Şahmaran, Gökkuşağı ve Mor Çatı’nın sağladığı sosyal, hukuksal, psikolojik destek dışında, Hürriyet Gazetesi Acil Yardım Hattı telefonla kadınlara aile içinde yaşadıkları şiddet konusunda danışmanlık sağlıyor. (EZÖ)
BİA Haber Merkezi

20 Şubat 2008, Çarşamba


http://www.bianet.org/kadin/kategori...ponu-dagitiyor
Old 06-03-2008, 17:29   #24
Av. Rahşan KÜPELİ

 
Varsayılan

merhabalar,
yaşadığım kent 85.000 nüfusa sahip. Yaklaşık bir yıldır belediye başkanı, 'yer hazır, alın açın sığınmaevini' diyor. Yer dediği de deprem prefabriği. Valilik bünyesinde oluşturulan kurulun her toplantısında da top belediyeye atılıyor. Yani hiç bir ilerleme yok.
Siz meslektaşlarımdan ricam, sığınma evleri konusundaki (nasıl açılır? organizasyon nasıl yapılır? Kurumsal yapıda kimler olmalı? Çalışma esasları nelerdir?...vb) deneyimlerinizi bizimle paylaşmanız. Bizim bu konudaki bilgilerimiz kısıtlı ve pratikten yoksun.
Biz somut öneri ve projeyle belediye başkanının ve valinin karşısına çıkmak istiyoruz. O zaman onlar da somut adım atmak zorunda kalırlar diye düşünüyoruz.
Eğer deneyimlerinizi ve bilgi-belgelerinizi bizimle paylaşmak isterseniz;
Bolu Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu, Adliye Binası BOLU adresine gönderebilirsiniz.
Teşekkürler, iyi çalışmalar
Old 05-06-2008, 20:08   #25
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

İspanya'da Sığınma Evleri: İstismara Uğrayan Kadını Desteklemek

2004'te "cinsiyetçi şiddete karşı yasa" onaylayan İspanya'da ev içi şiddet döngüsünü kırmaya karar veren kadınlar sığınma evlerine gidebiliyorlar. Evlerde şiddete uğrayan kadınlara sanatla terapi uygulanıyor, yeniden başlamaların sağlamak için.


Perrine Delangle

İspanya'da kadına yönelik evlilik içi şiddet kadın istismarının en çok rastlanan biçimi. İspanya'da bu durumu ifşa eden ve evi terkeden kadınlar 'Casa de acogida' denen sığınma evlerine başvuruyorlar, orada korunuyorlar ve kişisel, toplumsal, duygusal sorunlarını çözmekte destek görüyorlar. Onlara kendilerini yeniden kurmak için bir zemin sağlanıyor. Katalonya'da bu alanda alanda uzman kadınlarla bir söyleşi yaptık.

İspanya'da 2007'de 70 kadını partnerleri, sevgilileri ya da eşleri öldürdü. Katalonya'da 18 binden fazla kadına yönelik kötü muamele vakası bildirildi. Bu bir iç kapatıcı bir gerçeklik. Bu hakiki dert, kadın kuruluşlarını devletten önce hareket geçirdi ve önce kadınlar bu sorunu tanıdılar. 2004'te "cinsiyetçi şiddete karşı yasa" onaylandı. Bu Avrupa'da bu alanda en çok gelişen yasalardan biri oldu. "Cinsiyetçi şiddet" tanımı evlilik içi şiddet tartışmaları içinde yapıldı. Fransa ise "cinsiyetçi şiddet"i çiftlerin özel hayatı olarak görmeye eğilim gösterdi. İspanya bu şiddeti bir kültüre bağladı yani kamusal alana bağlı, toplumsal sorunlardan biri olarak gördü. "Cinsiyetçi şiddet" bütün şiddet tiplerini fiziksel, psikolojik, cinsel şiddeti, tehdidi, özgürlüğünü kısıtlamayı içerir

Sığınma evleri: The Casas de acogida

Katalonya'da ev içi şiddet döngüsünü kırmaya karar veren kadınlar casa de acogida'ya sığınabiliyorlar. Evlilik içi şiddete maruz kaldığı için evlerini terkeden, bir ekonomik dayanakları olmayan kadınların çocuklarıyla geçici olarak kaldıkları bu evler Katalonya yönetimine aitler ve çoğunlukla sivil toplum örtgütleri tarafından yönetiliyorlar. Kadınlar o evlere Kadın Yardım Hizmetleri ya da hastaneler tarafından gönderiliyorlar. Yönetim uygun yerlere kadınları yerleştiriyor.

Asıl amaç önce onları yaşadıkları yerden uzaklaştırmak. Sığınma evlerinin adresleri, ölüm tehditleri aldıklar için kadınları korumak için saklı tutuluyor. Bu koşullarda bu sektörde çalışan sosyal çalışıcılarla tanışmak kolay değil. Ama ben sonuç olarak Montse Onemat ve Rosa Martinez'le görüştüm. Sanat terapisti ve yönetici bu ikikadın beraber çalışıyorlar.

Barcelona'ya yakın casa de acogida'da çalışıyor. Böyle şiddetten kaçan kadınlarla yakın temas içinde, güven ve tevazu içinde sakince konuşuyorlar. Onlar işlerini hayatlarını yeniden kuracak kadınlarla işbirliği olarak görüyorlar.

İçsel çatışma ve karışık gerilimler: Aşılacak zorlukların boyutu

Stres veren ve çatışmalı ruh hallerinde aşk ve nefret arasındaki mücadelede gitme fikri çoğunlukta zordur kadınlar için. Ama bir kere karar alınınca sığınma evine gelirler ve çok kırılgan bir durumla yüzleşirler. Rosa Martinez "başlangıçta bu kadınlar şok halinde gelirler, gergin, sinirlidirler ve belirsiz bir durumla karşı karşıyadırlar. Herşeylerini, komşularını, arkadaşlarını evlerini, işlerini terketmiş haldediler, kimseyi tanımadıkları sığınma evine gelirler (...)

Bu duygusal olarak çok zor. Bazen uzun zaman şiddete maruz kalmışlardır, bununla yüzleşmeye ihtiyaç duyarlar.
İçsel bir çatışma yaşarlar ve işlerin yoluna girmesini sağlamaya çalışırlar.

Yeni bir hayata, yeni yüzlere uyum sağlamaya çalışırlar, kaybettiklerini kabul etmek zorundadırlar, aynı zamanda herşeye yeniden başlarlar, bütün sorunlarla aynı anda yüzleşirler.

"Öncelikle uyum aşaması var, o aşamada kendilerini yenide keşfeder ve kurmak isterler. Onlara yeniden başlamak için zaman ve yer tahsis etmiş oluruz. Kendilerini daha iyi hissetmeye başlayınca nasıl bir iş yapmak istediklerini sorarız. Bundan sonrası kadına bağlıdır bazıları diğerlerinden daha hızlı tepki verir."

"Geçmiş zararlar, şimdinin yalnızlığı ve gelecek korkusu günlük yaşamı dertlerine ekleniyor."

Montse Omenat "Sığınma evi gruplarının çocuklarıyla birlikte sekiz-dokuz kişi olduğunun" altını çiziyor, "Bu sekiz-dokuz kadının değişik davranış biçimleri olduğunu, farklı sosyal geçmişlerden geldiklerini, çocukların farklı yaşlarda, başlarına gelenlerin, hikayelerinin farklı, kültürlerinin farklı olduğunu" söyledi."

"Basit problemler gerginlikler birlikte yaşamadan kaynaklanıyor. Bu durumda fark bunu gerçekten seçmemiş oluyorsun, kendi sosyal ilişkilerindeki şiddeti unutmak zorundalar, mağdur oldukları halde şiddeti öğreniyorlar, toplumsal rekasiyonun bir biçimi olşarak içselleştiriyorlar."

Rosa'nın işi onlara müzakereyi etmeyi, ortak fikirlerde buluşmayı, karşılıklı anlaşmayı karşıdakine saygı duymayı öğretmek. "Çünkü onlara ipuçlarını veriyoruz ve onları izliyoruz. Çünkü çocuklarıyla ilişkilerinde de aile üyelerinden öğrenilen istismar görülebiliyor."

"Bunlara ek olarak anne çocuk iişkisi derinden değişiyor" diyor Rosa: "Kadınlar çocuklarının önünde sürekli aşağılandıkları için için bütün otoriterlerini kaybetmiş oluyorlar ve bir anne olarak önerilerini kabul ettirmek zor oluyor."

Tümden telafi için bir yer

Sığınma evleri kadınlara yaşamın tüm alanlarında, yasal, psikolojik, duygusal, ekonomik olarak, iş hayatında, eğitimde destek sunuyor.

Rosa Martinez "Bu kadınları bütün halleriyle kabul ediyoruz, bütün ihtiyaçlarından başlıyoruz" diyor.

"Ev onlara eşlik ediyor onlara alacakları yok hakkında bilgi ve öneri veriyor, başlayacakları yeni hayatın her yanında sorunlarla karşılaşacaklar. Ev onlara yasal prosedürü açıklayacak anlatacak bir avukat tedarik ediyor. Bir sosyal asistan, iki psikolog, altı-yedi eğitimci, iş danışmanı, bir sanat terapisti çalışıyor.

Yönetici Rosa Martinez, bütün bunları birbirine bağlayan kişi. "Burada kadınlara çocuk gibi davranılmıyor ancak "ehil kurbanlar" olarak görüyoruz Takım kapastieleri üzerine yoğunlaşıyoruz, şiddeten uzaklaşmakla başlıyorlar ve daha da fazla yol alabiliyorlar.

Sanat terapisi ve sözcüklere bir alternatif

Montse Omenat desteğini sanat terapisi üzerinden veriyor. "Az bilinen sanat terapisi "şiddete maruz kaldığında sözcükler kolay çıkmadığından bir araç olarak kullanılıyor. Sanat terapisi alternatif bir dil bu bağlamda çok değerli bir dil."

"Sanat üzerinden iletişime geçmek karmaşık karışık ve çelişkili duygularını ifade etmelerini sağlıyor. Öfke, mutluluk, korku ve suçluluk gibi duyguları materyaller üzerinden ifade olmanın bir yolu oluyor mutlaka."

Montse "Bu kadınların çok uzun zaman duygularını bastırmak zorunda kaldıklarını" anımsatıyor.

Sanat dili sözcüklerin çok can yaktığı ya da bulunamadığı yerlerde ortaya çıkıyor. İspanyolca ya da Katalanca bilmeyen mülteci kadınlar için sanat bir ifade aracı oluyor.

"Yarattıkları bir karakter üzerinden çok acı verici şeyleri anlatabiliyorlar" diyor Montse. Bu kadınların kendilerine hiç güvenleri yok, kendilerine saygı duymuyorlar. Onlara şiddet uygulayan erkekler onları değersiz yararsız olduklarına, hiçbirşeyi doğru yapamayacaklarına inandırmışlar. Yaratarak birşeyler yapabildiklerini de görüyorlar."

Bugün kadınlar öncekilerden çok acı çekiyor

Biz biliyoruz ki şiddet azalacağına artıyor. Bu kendini bilmemenin artışından mı yoksa şliddet olaylarında genel bir artış mı var? Herkes bunları kendine göre yorumluyor. Biz uzmanlara sorduğumuzda bugün karşılaştıkları durumların önceki yıllara göre daha sert olduğunu söylüyolar.

Bugün gelen kadınlar daha hırpalanmış olarak geliyorlar, birçok zorlukla karşılaşıyorlar, ve maruz kaldıkları şiddetin izleri daha derin.

Rosa'ya göre istismara uğrayan kadınların başka şekillerde de destek almasıyla ilgili. Şiddetten kaçmak için daha çok yol var ve sığınma evlerine gitmeden de şiddetten kaçabiliyorlar.

"Casa'ya gelen kadınların daha z kişisel kaynakları var, alternatif araçlardan haberleri yok ve karar alırken daha çok zorlanıyorlar. Sonuçların tekrar etmesi değişmiyor ancak gelen kadınlar değişiyor."

"Şimdi çok uç durumlarla karşılaşıyoruz, kadınlar daha çok her düzeyde her çeşit sorunlarla hırpalanıyorlar."

Montse tamamen Rosa'nın fikrini paylaşıyor, "Bu kadınlar daha az entegre olmuş, daha hassas, daha köklerinden koparılmışlar öncekilere göre".

"Kişisel kaynakların toplumsal bağlamda çok işe yaradıklarını düşünüyoruz ancak uğradıkları psikolojik şiddetin etkisi olduğunu düşünüyoruz."

"Mevcut bilgi ve çalışmalar ortaya çıkardı ki kötü muameleye uğrayan tek bir kadın tipi yok. Bunlar her yaşta, her eğitim düzeyinde, her meslekten olabiliyorlar."

Rosa "Daha önce hiç çalışmamış ya da eğitimli, 65 ve 18-19 yaşlarında kadınlar da geldi" diyor. Ona göre iki durum da omluşlu . Genç kadınlar şiddeti tespit ediyor ve daha yaşlılar da 20 yıl sonra bile gidecek cesareti kendilerinde buluyorlar" diyor.

"En kırılgan olanları mülteciler, az dil biliyorlar, topluluklarının baskısı var üzerlerinde, sınır dışı edilmekten korkuyorlar, suçluluk hissediyorlar, sınır dışı edilmekten korkuyorlar."

Cinsiyete ve kültürel mirasımıza bağlı sorun
Montse "Hala şiddetin kaynağı yerine sonuçlarına odaklanıldığını" düşünüyor. "Biz itfaiyeciyiz, ateşi söndürüyoruz ancak bişey değişmiyor temelde."

Rosa bu görüşü paylaşıyor ilk hayal kırıklığını şöyle anlatıyor:

"Kadınları bekleyen tehlike şiddetten kurtulsalar da iş bulsalar, ev bulsalar, aile yaşamlarını sürdürebilseler de, genel olarak bu sorunun ilerliyor olması, bunu kabul etmek kolay değil."

Rosa"Eğer onlardan bazıları süreci bozarsa kocasına dönse bile kendimize onlarla iletişim kurabildiğimizi hatırlatıyor ve bunun tamamen bi başarısızlık olmadığını düşünüyoruz" diyor.

Bu iki kadına göre cinsiyet istismarı inkar edilemez bir biçimde bir cinsiyet sorunu, sosyal, ekonomik ve kültürel doğanın farklılıkları, eşitsizlikleri içerdiği bir kategorisi.

Erkek şovenizminin ve patriarkal toplumun yapısal şemalarını bertaraf etmekte çok yol aldık ama yapacak daha çok iş var. (NZ)

* Bu metni İngilizce'den Nilüfer Zengin çevirdi.
BİA Haber Merkezi

04 Haziran 2008, Çarşamba

http://bianet.org/kadin/kategori/bia...ni-desteklemek
Old 19-04-2009, 09:39   #26
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Türkiye'nin sığınmaevi ayıbı

ANKARA - 70 milyonluk Türkiye’de sığınmaevi kapasitesi 1297.

CHP’li Gaye Erbatur’un iki ayrı önergesini yanıtlayan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, SHÇEK, belediyeler, valilikler ve özel kuruluşlara ait 1297 kapasiteli 52 kadın sığınmaevi bulunduğunu açıkladı.

Geçen yıl SHÇEK’e bağlı kadın konukevlerinde çoğu il-kokul mezunu 1874 kadının yüzde 10’u işe yerleştirilerek ayrıldı. Sığınma evinde üç aydan fazla kalanların oranı ise yüzde 10 oldu. (Radikal)

http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=97
Old 27-05-2009, 10:45   #27
filorinalı 1

 
Varsayılan Sorumlu Bakan Farklı Düşünüyordu.

Eski Devlet Bakanı şimdi ise Milli Eğitim Bakanı olan sayın ÇUBUKÇU kadın sığınma evleri ile ilgili Ereğli/Konya'da(sayın bakanın kendi memleketi) yaptığı açıklama da özellikle İçanadolu gibi aile bağlarının kuvvetli olduğu yerlerde kadın sığınma evlerine ihtiyaç olmadığı görüşünü dile getirmişti. Özellikle boşanan kadının, kendi ailesi yanına dönme olanağının olduğunu ifade etmişti. Bu beyanını verdiği zaman ilgili bakanlığın başında olan, aynı zamanda hukukçu ve kadın olan sayın Çubukçu'nun bakış açısıyla özellikle Anadolu'da kadın sığınma evleri gereksiz.
Tabii ki Anadolu'da boşanan ve ekonomik özgürlüğü olmayan ve baba evine dönmek zorunda kalan kadının yaşadıklarını ve yaşayacaklarını görmezden gelirseniz, sorumlu bakanlar haklı. Umarım şimdi milli eğitim bakanı olan sayın Çubukçu aynı bakış açısıyla Anadolu'da okullarda gereksiz demez.
Old 20-06-2009, 11:09   #28
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Devlet korumadı

Aile içi şiddetten kaçıp devlete sığınan kadınlar, İstanbul’un orta yerindeki sığınma evinden atıldılar


İstanbul’un işlek caddelerinden birinde bir kadın, iki yanında ellerinden çekiştirdiği iki çocuk telaşla bir yerlere ulaşmaya çalışıyor. Bu kadın, binlerce hemcinsi gibi erkek şiddetinden kaçıp sığınacağı bir yer arıyor. Onu haber konusu yapansa, sabahleyin çıktığı yerin de bir sığınak olması.

İddialara göre, İstanbul’da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na (SHÇEK) bağlı bir sığınak, aşiret baskısıyla karşılaşınca, yetkililer, oraya sığınmış olan tüm kadınlara yeni bir yer bulmaları gerektiğini söyledi. İki çocuklu kadın da, çantasında İstanbul’daki sığınakların listesi, dilinde “Yeni bir yer bulmak için beş günüm kaldı” cümlesi sokak sokak başını sokacak bir sığınma evi aramaya başladı.

Bu kadını yollara düşüren olayın başlangıcı bir ay öncesine dayanıyor. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın Taraf’a yaptığı açıklamaya göre, İstanbul’un orta yerindeki sığınma evine Z.K. adlı bir kadın geldi. Z. K’yı arayan akrabaları da mayıs ayında burayı basıp, görevlilere hakaret ve tehditler savurdu. Daha sonra müdür yardımcısını akşam vakti sokak ortasında dövüp, arabayla kaçırmaya çalıştı.

SHÇEK’in üst düzey yetkililerinin verdiği bilgilere göre, aynı dönemde başka kadınların akrabaları da sığınağı bastı: “Geçtiğimiz bir ay içinde tutanaklara geçen böyle 10-15 olay oldu.”

Akrabaları tarafından arananlar arasında, aşiret baskısından kaçan kadınlar da vardı.

Ellerine sığınak listesi verildi
Sığınma evinde kalmış olan kadınların anlattıklarına göre, bu olaylar üzerine SHÇEK yetkilileri kadınlara “söz konusu sığınma evinin artık güvenli olmadığını, yerinin bilinir hale geldiğini ve yeni bir sığınma evi bulmaları gerektiğini” söyledi. Kadınlara ellerine İstanbul’daki sığınakların isimlerinin yazılı olduğu bir de liste verildi.

Toplam dokuz sığınağın bulunduğu İstanbul’daki başka bir sığınak yetkilisi, “Önce sığınak yedi-sekiz kez basıldı diye haber geldi, sonra da buraya bir akın başladı, iki günde en az 10 kadın geldi” dedi. Kendi sığınaklarında yer olmadığı için bu kadınları alamadıklarını belirten yetkili, kadınların Pendik’ten Küçükçekmece’ye kadar sığınak sığınak dolaştığını söyledi. Yetkilinin verdiği bilgiye göre, kadınlara sığınak ararken kullan-maları için yol parası verilmezken, kadınlar etraftaki sivil toplum kuruluşlarına giderek telefon görüşmelerini burada yaptılar.

“Sığınma evi değil, çocuk evi”
Problem yaşanan sığınağa yakın bir SHÇEK yetkilisi ise şunları söyledi: “Burası aslında bir çocuk evi, çocukların rehabilitasyonu için kurulmuş bir merkez. Burada bir kadın sığınağı için yeterli güvenlik, personel, donanım yok. Teftiş kurulunun da bu yönde raporu var. Durum değişecek diyorlar ama değiştirmek için yeterli kapasiteleri var mı emin değilim.”
SHÇEK yetkilisi, kurumun sığınak olarak tasarlanmadığı için kadınların ailelerinden gelen baskılara karşı konamadığını, bu nedenle sığınağın boşaltılmaya, yeni gelenlerin de hemen gönderilmeye çalışıldığını belirtti. Yetkili, kadınların ellerinde liste kendilerine sığınak bulmaya çalıştıkları bilgisini de doğruladı.

Öte yandan bakanlıktan yapılan açıklamada kadınlara “kendinize sığınak bulun” diye söylendiği yönündeki iddialara karşılık, “Böyle bir şey olması mümkün değil” dendi. İstanbul İl Sosyal Hizmet Müdürü Önal İnaltekin ise, “Buna inanmıyorum ama gerekli araştırma yapılacak” diye konuştu.

BÜROKRASİ BAKANI ŞOKE ETTİ
Şiddet gören kadınların “mesai saatleri içinde gelmeleri” ve “nüfus kağıtlarının da yanında olması” koşullarıyla sığınma evlerinden faydalanabildiğini yeni öğrenen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, şoke oldu.
AB Genel Sekreterliği’nce düzenlenen “Sivil Toplumla Diyalog Toplantıları II: Kadın ve AB Süreci” başlıklı toplantıda konuşan Bağış, AİHM’nin aile içi şiddete karşı yeterli koruma yapmadığı gerekçesi ile Türkiye’ye verdiği cezayı eleştirdi. Bağış, kadın örgütü temsilcilerine, “Bu Türkiye’nin hak etmediği bir cezadır. Aile içi şiddette bizim standartlarımız, Avrupa’nınkinden daha kötü değildir” diye seslendi.

KADER Bursa Şube Başkanı Nilgün Berk’in değindiği, sığınma evleriyle ilgili düzenleme ise Bağış’ın moralini bozdu. Berk, “Şiddet gören bir kadının SHÇEK’e bağlı bir sığınma evine kabul edilmesi için mümkünse mesai saatleri içinde şiddet görmesi ve nüfus kağıdını yanında olması gerekiyor” dedi. Berk’in verdiği bilgiler üzerine şaşıran Bağış ise, “İlk defa duydum. Bu uygulama çok saçma ama duyduğum iyi oldu” dedi ve düzeltilmesini talep edeceğini ima etti.

Taraf/TUĞBA TEKEREK-EZGİ AKIN/ANKARA - Istanbul - 19.06.2009
http://www.taraf.com.tr/haber/35964.htm
Old 21-09-2009, 22:39   #29
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Her 30 kadına 1 yatak

DP Genel Başkan Yardımcısı Selma Acuner, Türkiye'de şiddete uğrayan kadınların sayısının 18 milyona yaklaştığını belirterek, mağdur kadınlara hizmet verecek mevcut kadın sığınma evlerindeki toplam yatak kapasitesinin ise sadece bin 200 olduğunu söyledi. Buna göre, Türkiye'de her 30 bin kadına sadece bir yatak düşüyor.

ANKA

Ankara- DP Genel Başkan Yardımcısı Selma Acuner, Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf'ın "Dayak yiyen kadını eve göndermek yok" sözleri üzerine yazılı bir açıklama yaptı.

Türkiye genelinde her 10 kadından 4'ünün şiddete uğradığını, oysa kadın sığınma evlerinde sadece bin 200 yatak kapasitesi bulunduğunu vurgulayan Acuner, "36 milyonu bulan kadın nüfusunun neredeyse yarısı şiddete uğradığına göre, Sayın Kavaf, eve göndermeyeceğini ifade ettiği bu kadınları nerede barındıracak?" diye sordu.

Acuner, 52 sığınma evinin bulunduğu Türkiye'de her 30 bin kadına sadece bir yatak düştüğünü belirterek şöyle devam etti:
"Ülkemizde kadına karşı şiddet sorunu kırmızı alarm seviyesine yükselmiştir. Mağdur kadınlara barınak hizmeti verecek sığınmaevleri sayısının son derece yetersiz olduğu çok açık iken, Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Kavaf'ın yaptığı açıklamada, 'Dayak yiyen kadını eve göndermek yok, formlar hazırlayarak şiddet mağduru kadınların nereye gitmek istediğini tespit edeceğiz' demesi gerçek koşullarla bağdaşmaktan çok uzaktır. Sayın Kavaf'a tavsiyemiz, şiddete uğramış ve başvuru yapmış kadınlara ilişkin yerel kayıt sistemi oluşturma konusunda çalışmalar yapması ve mevcut Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı Genelgelerinin uygulanmasını sağlamasıdır."



Yasal zorunluluğu olan 319 belediyeden 19'unda sığınak var

Acuner, Türkiye'de nüfusu 50 binin üzerindeki belediyelerin yasal zorunluluk olarak sığınak açma durumunda olduğunu da hatırlatarak, ancak nüfusu itibariyle bu şarta giren 319 belediyeden sadece 19'unda sığınak veya geçici istasyonun bulunduğunu belirtti.

DP'nin, kadına karşı şiddetin engellenmesini üzerine hem yasal hem kurumsal önlemler içeren "Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Eylem Planı" hazırladığını belirten Acuner, partinin yerel düzeyde kadın sığınaklarının açılması için yapılan kısa vadeli çalışma planının tamamlanmak üzere olduğunu da kaydetti.

5 Eylül 2009
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&kid=20&hn=79916
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Niye "Adam Gibi Adam" Ya Da "Kadın Gibi Kadın" Bulamıyoruz? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 76 04-09-2011 13:30
Kadın ve TCK Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 80 05-02-2009 12:50
kadın erkek eşit mi ?yoksa kadın erkek kanun önünde eşit mi?hangisi? iustinianus Kadın Hakları Çalışma Grubu 30 24-04-2008 14:28
Kadın:-))) Ayfer Gökçen Site Lokali 1 12-04-2008 14:27
Kadın ve Siyaset... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 20 05-08-2007 18:25


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11315608 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.