Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yaşı küçük çocuğa karşı açılacak tazminat davası

Yanıt
Old 30-06-2008, 15:24   #1
Av. Ada Deniz

 
Varsayılan Yaşı küçük çocuğa karşı açılacak tazminat davası

Merhaba,

Müvekkilimin çocuğu (16 yaşında) geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu bir kişinin ölümüne sebep olmuş.

Ceza davası sürerken tazminat davası da açıldı. Yalnız davalı olarak "çocuk ve annesi" olarak gözüküyor.

Çocuğa karşı açılacak davalar "anne ve babaya" karşı açılması gerekiyor mu? Burada zorunlu dava arkadaşlığı yok mu? Bu konuyla ilgili malesef ne bir bilgi ne de yargıtay kararı bulabildim. Yardımcı olursanız çok sevinirim.

Teşekkürler...
Old 30-06-2008, 16:03   #2
TRINITY

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,
Aşağıdaki karar işinize yarayacaktır.
Saygılar...
Alıntı:
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/1635
Karar: 2004/2614
Karar Tarihi: 03.03.2004

ÖZET Onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir. Aynı Kanunun 336. maddesinde "Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar." hükmü mevcuttur. Emredici nitelikteki bu hükümler, evlilik birliği içinde velayetin kullanılması kapsamında, ana ve baba tarafından çocuk adına açılacak tüm davalar yönünden geçerlidir.İncelenen dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden davacının eşi Nezahat Taşpınar' ın sağ olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece davacıya eşinin davaya katılmak ya da duruşmaya hazır bulunmak suretiyle icazetini bildirmesi veya icazetini gösteren imzası noterden onaylı belge ibraz etmesi için süre verilip, bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eşlerden birisinin istemi yeterli bulunarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

(4721 S. K. m. 12, 336, 342)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Davacının 11.02.2002 tarihli dava dilekçesiyle açtığı davada, velayeti altında bulunan 01.10.1984 doğumlu oğlu Abdullah Taşpınar'ın reşit kılınmasını istediği, küçüğün annesinin davaya katılımının sağlanmadığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 12. maddesi uyarınca onbeş yaşını dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir.
Aynı Kanunun 336. maddesinde "Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar." hükmü mevcuttur. Bu madde hükmüne göre eşlerden herhangi birisine öncelik veya üstünlük tanınmamıştır. 342. maddesinde de ayrım yapılmaksızın anne ve babanın çocuğu velayetleri çerçevesinde temsil edecekleri ilkesi getirilmiştir.
Emredici nitelikteki bu hükümler, evlilik birliği içinde velayetin kullanılması kapsamında, ana ve baba tarafından çocuk adına açılacak tüm davalar yönünden geçerlidir. Buna göre, asıl olan eşlerin birlikte dava açmaları ise de bunlardan birisi tarafından açılacak davaya diğer eşin sonradan icazetini bildirip olumlu iradesini ortaya koyması ile velayetin birlikte kurulması gerçekleşmiş olacağından yeterlidir. Diğer eşin katılımının veya rızasının sağlanamadığı davanın reddi gerekir.
İncelenen dosyada mevcut nüfus kayıt örneğinden davacının eşi Nezahat Taşpınar' ın sağ olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacıya eşinin davaya katılmak ya da duruşmaya hazır bulunmak suretiyle icazetini bildirmesi veya icazetini gösteren imzası noterden onaylı belge ibraz etmesi için süre verilip, bunun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eşlerden birisinin istemi yeterli bulunarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 03.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 01-07-2008, 16:17   #3
vukuat2005

 
Varsayılan

geçenlerde tevkil ile davacı vekili olarak duruşmaya girdim.Davalı vekili hukuk genel kurulu kararı sundu.karar haziran ayı yargıtay tarafından çıkarılan dergide yayınlanmış. ben de araştırdım. ve davanın bakılması gereken yer Aile Mah. deniliyor.bilgilerinize
Old 13-10-2010, 10:31   #4
avukatedali

 
Varsayılan

meraba arkadaşlar benimde bu konuda yardıma ihtiyacım var.aynı şekilde 12 yaşındaki küçüğe karşı manevi tazminat davası açacağım.bu durumda davalı olrak "küçük adına anne ve babası"şeklinde isimlerini mi yazmalıyım?
Old 13-10-2010, 20:34   #5
urla

 
Varsayılan

Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2008/4-153

Karar: 2008/139

Tarih: 20.02.2008

* EV BAŞKANININ SORUMLULUĞU
* GÖREV
* AİLE MAHKEMELERİ

4727 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesinde düzenlenen ev başkanının sorumluğuna ilişkin davalara Aile Mahkemeleri bakmakla görevlidir.


Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kemalpaşa Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi)'nce (Aile Mahkemesi sıfatıyla) görevsizliğe dair verilen 07.02.2007 gün ve 2005/214-2007/19 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi'nin 21.06.2007 gün ve 2007/6255-8450 sayılı ilamı ile;

"Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.

Davacı idare, Aile Mahkemesi'nde açtığı bu dava ile, davalı küçük Fatma'nın orman yangınına sebep olması nedeniyle uğranılan zararın velayeten ve ev başkanının sorumluluğu ilkeleri gereğince tahsilini istemiştir. Yerel mahkeme, davanın "aile hukuku" ile ilgili bulunmadığı gerekçesiyle Aile Mahkemesi tarafından görülemeyeceğinden, genel mahkemede bakılmak üzere görevsizlik kararı vermiştir.

"Ev başkanı'nın sorumluluğunun yasal dayanağı Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesinde bulunmaktadır. Bu madde yasanın ikinci kitabında yer alır. 4787 sayılı "Aile Mahkemesinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun"un 4. maddesinde; Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından doğan dava ve işlerin Aile Mahkemesi'nde çözümleneceği belirtilmektedir. Somut olay itibariyle de, TMK.nun 369. maddesine uygulanması söz konusu olacağından, davanın Aile Mahkemesi'nde görülmesi gerekirken, yasal düzenlemeyi gözardı ederek görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, küçüğün ve annesinin haksız eyleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesine dayanılarak ev başkanı sıfatıyla küçüğün annesi ve babası aleyhine, kendi adlarına asaleten, küçük adına velayeten açılmıştır.

05.03.1991 doğumlu küçük Fatma ve annesi Filiz, davacının iddiasına göre 24.03.2004 tarihinde Kemalpaşa Serisi, Damlacık Köyü, Sülüklü Dağ, 18 Nolu Bölme, Dalaklı mevkiinde 6 dönüm ağaçlandırma sahasının yanmasına neden olmuşlar; haklarında suç tutanağı düzenlenmiştir.

Anne Filiz hakkında Kemalpaşa Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/200 esas sayılı dosyasında "küçük kızına orman alanı kenarında ateş yakıp yemek ve çay yapması talimatını vermek suretiyle tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu orman yangınına neden olmak" suçundan, küçük Fatma hakkında da İzmir Üçüncü Çocuk Mahkemesi'nin 2004/1308 esas sayılı dosyasında "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu orman yangınına neden olmak" suçundan kamu davaları açılmıştır.

Davacı idare, "Aile Mahkemesi" sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açtığı eldeki dava ile de yangın nedeni ile uğradığı 1.882.780.000 TL fidan zararı, 1.159.200.000 TL ağaçlandırma masrafı, 259.312.880 TL yangın söndürme masrafı olmak üzere toplam 3.301.292.880 TL (3.301,30 YTL) idare zararının tazminini istemiş; husumeti Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesi gereğince ev başkanının sorumluluğu ilkelerine dayanarak küçüğe velayeten ve kendi adlarına asaleten anne ve babaya yöneltmiştir.

Davalı taraf, yanan yerin orman ve ağaçlandırma sahası olmadığını, makilik alan olduğunu savunmuş, davanın reddini istemiştir.

Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, önce ceza davalarının sonuçları beklenmiş; daha sonra davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılamayacağı, değere göre Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararıyla dosyanın Kemalpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş; kararı davacı idare vekili temyiz etmiştir.

Özel Daire'ce karar; "Ev başkanının sorumluluğunun yasal dayanağı Türk Medeni Kanunu'nun 369. maddesinde bulunmaktadır. Bu madde Yasa'nın ikinci kitabında yer alır. 4787 sayılı Aile Mahkemesi'nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesinde; Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından doğan dava ve işlerin Aile Mahkemesi'nde çözümleneceği belirtilmektedir. Somut olay itibariyle de TMK.nun 369. maddesine uygulanması söz konusu olacağından, davanın Aile Mahkemesi'nde görülmesi gerekirken, yasal düzenlemeyi gözardı ederek görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle oybirliği ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davacı idare vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; uyuşmazlığın niteliğine göre mahkemenin görevi noktasında olup; davaya bakmaya görevli mahkemenin Aile Mahkemesi mi, yoksa değer ölçütüne göre Sulh Hukuk Mahkemesi mi olduğunun çözümü gerekmektedir.

Dava "Ev başkanının sorumluluğu'na dayanılarak açılmış olup, bu sorumluluğun dayanağını teşkil eden yasal düzenleme 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Aile Hukuku'na ilişkin ikinci kitabında yer almaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Sorumluluk" başlığını taşıyan 369. maddesinde aynen;

"Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.

Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini yada başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister."

Hükmünü içermektedir.

Maddenin gerekçesinde ise;

"Yürürlükteki Kanun'un 320. maddesini karşılayan ve İsviçre Medeni Kanunu'nun 333. maddesiyle onu örnek alan 1984 tarihli Öntasarı'nın 301. maddesinden kısmen değiştirilmek suretiyle alınan bu maddede, ev başkanının ev halkından olan küçük, kısıtlı, akıl hastası yada akıl zayıfı olan kişilerin başkalarına verdikleri zararlardan dolayı sorumluluğu düzenlenmektedir. Madde, ev başkanının sorumluluktan kurtulması için ona "durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini" kanıtlama olanağını da tanımaktadır. Böylece, ev başkanının sorumluluğu ile Borçlar Kanunu 55 ve 56. maddelerinde düzenlenen sorumluluklar arasında da bir uyum sağlanmış olmaktadır."

Denilmektedir.

Görüldüğü üzere, ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.

Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir. Eş söyleyişle, ev başkanının MK. 369/1'den doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlı olup, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.

Hemen belirtmelidir ki, bu düzenleme hukuk sistemimiz içinde başkasının eyleminden sorumluluğu düzenleyen ayrık hükümlerden birisidir.

Hukuk düzeni, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi; küçükleri, kısıtlıları, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanları da korunmaya ve gözetime muhtaç kimseler olarak kabul etmiş, söz konusu istisnai düzenlemeye de Aile Hukuku'na ilişkin hükümler arasında özel olarak yer vermiştir. Zira, ev başkanlığı, aile halinde birlikte yaşayanların idare edilmesine, öncelikle aile üyeleri arasında bir düzenin kurulmasına, bunların yararına olarak birliğin korunmasına hizmet eder. Bununla beraber ev başkanlığı kurumuyla güdülen asıl amaç, gözetime muhtaç aile üyelerine karşı zarara uğramış olan üçüncü kişileri de korumaktır. Yani ev başkanlığı yalnız yetkiler veren bir kurum olmayıp, aynı zamanda görev ve sorumluluklar da yükleyen bir kurumdur.

Bu nedenledir ki, ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikçe kusursuz sorumluluktur. Dolayısıyla, ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi ancak, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmesi ile mümkündür.

Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, ev başkanının sorumluluğu yasal dayanağını Türk Medeni Kanunu'nun Aile Hukuku'nu düzenleyen ikinci kitabında yer alan 369. maddeden almakta; aynı zamanda hukuksal nitelikçe de Aile Hukuku hükümleriyle sıkı sıkıya bağlantılı bulunmaktadır.

Sorumluluğun kaynağı böylece ortaya konulduktan sonra, yargılama yöntemi ve dolayısıyla da göreve ilişkin düzenlemeler irdelenmelidir.

Aile Mahkemelerinin kuruluşu, görevi ve yargılama usulleri; 4787 sayılı "Aile Mahkemesi'nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun" ile düzenlenmiş ve Kanun'un 1. maddesinde "Amaç ve Kapsam" başlığı altında;

"Bu Kanunun amacı, Aile Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir.

Bu Kanun, Aile Hukuku'ndan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan Aile Mahkemelerine dair hükümleri kapsar."

Hükmüne;

Yine 4. maddesinde de "Aile Mahkemelerinin Görevleri" başlığı altında;

"Aile Mahkemeleri, aşağıdaki dava ve işleri görürler:

1- 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (Ek ibare: 14.04.2004-5133 S.K. 2. madde) Üçüncü Kısım hariç olmak üzere İkinci Kitabı ile 03.12.2001 tarihli ve 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'a göre Aile Hukuku'ndan doğan dava ve işler,

2- 20.05.1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'a göre Aile Hukuku'na ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi,

3- Kanunlarla verilen diğer görevler."

Düzenlemesine yer verilmiştir.

Maddede hariç tutulan Üçüncü Kısım ise, Kanun'un 396 ila 494. maddelerini içermektedir.

Diğer taraftan, 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun hükümleri arasında 4721 sayılı Kanun'un 369. maddesine dayalı davaların Aile Mahkemelerinde görülmesini ve yukarıda açıklanan yasal hükümlerin uygulanmasını engelleyen ayrık bir düzenleme de bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; 4721 sayılı Kanun'un 369. maddesi, Kanun'un ikinci kitabının ikinci kısmında yer almakla, bu maddeye dayalı Aile Hukuku'ndan doğan uyuşmazlıkların çözümü de "Aile Mahkemeleri'nin görev alanına girmektedir.

Nitekim, eldeki dava da 4721 sayılı Kanun'un 369. maddesine dayalı olup, Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılmıştır.

O halde, mahkemece işin esasına girilerek uyuşmazlığın karara bağlanması gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi ve aynı ilkelere işaret eden bozma kararına uyulmayarak önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 20.02.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.

Kaynak: YKD Haziran-2008 Sf : 1049
Old 16-07-2011, 10:46   #6
av_suat

 
Varsayılan küçüğe karşı tazminat davası

İyi günler, müvekkilimizin mağduru olduğu trafik kazası sonucunda, 18 yaşından küçük araç şöförü hakkında ceza davası açıldı. işbu bu davaya mütakip tazminat davası açılacak. Açılacak davada hem küçüğü, hem de araç sahibini hasım göstereceğiz. ancak davanın hangi mahkemenin görevi olduğu konusunda teretdüde düşmüş bulunmaktayız. Bu konuda yardımınızı bekliyorum.
Old 03-09-2013, 09:29   #7
av.coll

 
Varsayılan

Merhaba, ben de benzer bir durumla karşı karşıyayım. Elektrikli bisikleti ile müvekkilin aracına çarpan küçük, maddi hasarlı trafik kazasına neden olmuştur. Kaza tespit tutanağına göre asli kusurlu sayılan küçüğün velisi için icra takibi mi başlatmalıyım, yoksa her ikisi aleyhine aile mahkemesinde tazminat davası mı açmalıyım kararsız kaldım? Takip başlatılması durumunda eğer veli tarafından takibe itiraz edilirse itirazın iptali davası da aile mahkemesinde mi açılmalıdır bu durumda?
Old 03-09-2013, 21:28   #8
av.utkan

 
Varsayılan cvp

Merhaba,

Haksız fiil sorumluluğu dolayısıyla ergin olmayan çocukla, velayet ortak kullanılıyorsa anne-baba aleyhine medeni kanunda yer alan aile başkanın sorumluluğu dolayısıyla tazminat davası açılabilir. Görevli mahkeme aile mahkemsidir. Yalnız her iki tazminat sorumlusu için zamanaşımı süreleri farklıdır. Dikkat temek lazım.
Old 27-02-2014, 10:07   #9
char7

 
Varsayılan Velayeten İcra Takibi

Merhaba,

Trafik Kazasında kusurlu olan 16 yaşındaki çocuğa karşı ödenen tazminatı rücu etmek istiyorum. Ancak anne ve babasına karşı velayeten icra takibi açmakla Aile Mahkemesi'nde dava açmak arasında karar veremiyorum.
Zira Aile Mahkemesinde açılacak davada anne ve babanın kusurlu olduğunu ispat etmek çok zor. Ancak velayeten takipte de itiraz edilip iptal davası görülse ve takibe devam edilse de, anne ve baba kendi malları ile mi sorumludur yoksa velayeten olduğu için onların mallari üzerine haciz koymak mümkün değil midir, bu hususta kaynak veya karar bulamadım. Velayeten icra takibi ve dava konusunda yardımcı olacabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 04-08-2015, 14:40   #10
ndl

 
Varsayılan

Velayet anne ve babada olduğundan dolayı kucuk cocuğun anne ve babasına velayeten takıp ve dava acabılırısnız
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
iş kazası sonucu yaşı küçük işçinin ölümü acil! HEATHER Meslektaşların Soruları 3 15-06-2013 17:48
bankalara karşı açılacak tazminat davalarında görev günseligonca Meslektaşların Soruları 2 01-11-2011 16:43
Diyanete karşı iş kazaları nedeniyle açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme baronavukat Meslektaşların Soruları 1 21-05-2008 17:29
Çocuğa velayeten açılacak isim tashihi davası - anne babanın duruşmaya katılması Burak Demirci Meslektaşların Soruları 5 27-03-2007 09:21
adalet teşkilatını güçlendirme vakfına karşı açılacak tazminat davası usulü mslmklvz Meslektaşların Soruları 1 14-10-2006 09:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05740690 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.