Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tüketici Kredi-Hayat Sigortası

Yanıt
Old 17-12-2010, 17:19   #1
KARİNE

 
Varsayılan Tüketici Kredi-Hayat Sigortası

Sayın meslektaşlarım.

Bildiğiniz gibi bankalar kredi kullandırırken kredi alan kişiye hayat sigortası yaptırmaktadır. Somut olayımızda muris tüketici kredisi almış ve hayat sigortası yaptırmıştır. Sözleşme imzalanırken herhangi bir soru listesi verilmediği gibi doktor muayenesi de istenmemiştir. Muris sözleşme devam ederken akciğer kanseri nedeniyle vefat etmiştir. Bunun üzerine banka sigorta şirketine tazminat talebi ile başvurmuş ancak sigorta şirketinin cevabında ölüm nedeninin kanser olması ve ttk 1290 aykırılık nedeniyle tazminat talebini reddetmiştir. Sigorta sertifikasında rizikonun gerçekleşmesi durumunda öncelikle bankanın kredi alacağının ödeneceği kalan bakiyenin ise yasal mirasçılara verileceği düzenlenmiştir. Ayrıca sözleşme imzalanmadan 2 ay önce alınan sağlık raporunda muriste akciğer kanseri tanısı bulunmamaktadır. Ancak kronik akciğer ( koah ) hastalığı bulunmaktadır. Bugün itibariyle kredinin 2 taksidi ödenmiştir.

Bu durumda;

1- Mirasçılar vekili olarak sigorta şirketine karşı dava açmakta hukuki yarar var mıdır? 2 taksit ödendiği için dava kazanılsa dahi müvekkillere pek bir şey kalmayacak.
2- Dava açılırsa ; kanser hastalığı durumu itibariyle şahıstan gizlenmesi, söylenmemesi gereken bir hastalık bu durum yargıtay kararları ile de sabittir. Bu sebeple sigorta şirketinin haksız olduğunu ihbar yükümlüğüne aykırı davranmadığımızı ayrıca sözleşme imzalanmadan önce alınan yukarıda belirtilen sağlık raporunu da sunulduğunda davanın seyri ne olur ?
3- Bu tip durumlarda sigorta şirketleri sigortalıya sözleşme örneğini vermemektedir. Bizimde elimizde sözleşme ve poliçe bulunmamaktadır. Sadece Sigorta Sertifikası isimli bir belge bulunmaktadır. Sigorta şirketinin ödemekle yükümlü olduğu sigorta tazminatı, kullanılan kredi miktarı kadar mıdır?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim....

Old 17-12-2010, 19:50   #2
Malik Eskişehirli

 
Varsayılan

1. Tazminattan kalan değerlendirmesi size ait.
2. KOAH Kanser'e gerekçe yapılamaz. Ancak, beyanda belirtilmemişse sözleşmeye aykırılık teşkil eder.
3. Talebiniz halinde, Sigorta şirketinin poliçe ve beyanı göstermesinde bir sorun olmayacağını düşünüyorum ve bu vesileyle teminat sınırını da görebilirsiniz.

SONUÇ: 2. Bentten bir Dr. Teyidi ile emin olunması ve kalan tazminatın yeterli görülmesi durumunda dava konusu yapılmasında yarar olabilecektir.
İyi Çalışmalar.
Old 03-01-2020, 10:54   #4
AV.YSİ

 
Varsayılan

Nasıl bir sonuç aldınız, özellikle akciğer kanserinden ölümün gerçekleşmesi hususunda


Alıntı:
Yazan KARİNE
Sayın meslektaşlarım.

Bildiğiniz gibi bankalar kredi kullandırırken kredi alan kişiye hayat sigortası yaptırmaktadır. Somut olayımızda muris tüketici kredisi almış ve hayat sigortası yaptırmıştır. Sözleşme imzalanırken herhangi bir soru listesi verilmediği gibi doktor muayenesi de istenmemiştir. Muris sözleşme devam ederken akciğer kanseri nedeniyle vefat etmiştir. Bunun üzerine banka sigorta şirketine tazminat talebi ile başvurmuş ancak sigorta şirketinin cevabında ölüm nedeninin kanser olması ve ttk 1290 aykırılık nedeniyle tazminat talebini reddetmiştir. Sigorta sertifikasında rizikonun gerçekleşmesi durumunda öncelikle bankanın kredi alacağının ödeneceği kalan bakiyenin ise yasal mirasçılara verileceği düzenlenmiştir. Ayrıca sözleşme imzalanmadan 2 ay önce alınan sağlık raporunda muriste akciğer kanseri tanısı bulunmamaktadır. Ancak kronik akciğer ( koah ) hastalığı bulunmaktadır. Bugün itibariyle kredinin 2 taksidi ödenmiştir.

Bu durumda;

1- Mirasçılar vekili olarak sigorta şirketine karşı dava açmakta hukuki yarar var mıdır? 2 taksit ödendiği için dava kazanılsa dahi müvekkillere pek bir şey kalmayacak.
2- Dava açılırsa ; kanser hastalığı durumu itibariyle şahıstan gizlenmesi, söylenmemesi gereken bir hastalık bu durum yargıtay kararları ile de sabittir. Bu sebeple sigorta şirketinin haksız olduğunu ihbar yükümlüğüne aykırı davranmadığımızı ayrıca sözleşme imzalanmadan önce alınan yukarıda belirtilen sağlık raporunu da sunulduğunda davanın seyri ne olur ?
3- Bu tip durumlarda sigorta şirketleri sigortalıya sözleşme örneğini vermemektedir. Bizimde elimizde sözleşme ve poliçe bulunmamaktadır. Sadece Sigorta Sertifikası isimli bir belge bulunmaktadır. Sigorta şirketinin ödemekle yükümlü olduğu sigorta tazminatı, kullanılan kredi miktarı kadar mıdır?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim....

Old 04-01-2020, 23:53   #5
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Yargıtay kararlarından kesitler

T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 19257 Karar: 2019 / 7398 Karar Tarihi: 12.06.2019
YARGITAY KARARI
________________________________________
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; müvekkilinin merhum ...'in mirasçıları olduğunu, murisin vefatından önce ... Şubesinden konut kredisi kullandığını, hayat sigortası ile sigortalandığını, vefat sonrasında ailesinin banka borcunu ödemeye devam ettiğini, rizikonun gerçekleştiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile 29.226,56 TL tazminatın müteveffanın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiş, 10.03.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 83.353,44 TL daha arttırarak 112.580,00 TL talep edilmiştir.

Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 112.580,00 TL'nin 29.226,56 TL'sinin dava tarihinden geri kalan kısmın ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının murisi ...’in kronik kalp damar hastalığı bulgularına dayalı epileptik nöbete bağlı gelişen solunum ve dolaşım durması sebebi ile ölmesi ile davacıların murisinin davalı ile imzaladığı poliçenin imza tarihinden önce mevcut hastalıkları arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece bu yönde yapılan araştırma inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.

Bu durumda mahkemece davacının tüm tıbbi tedavi evrakları da getirtilerek, poliçenin imzalanmasından önceye dayalı epilepsi rahatsızlığı olup olmadığının, ölüm olayı ile poliçe imzalanmadan önceki hastalıklar arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunun tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi yönünde ATK'dan ayrıntılı gerekçeli rapor alınıp belirtilen hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu karar verilmiş olması doğru değildir.

2-6102 Sayılı TTK 1420. md., genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı hükmünü getirmiştir.

************************************************** *****
T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 614 Karar: 2019 / 549 Karar Tarihi: 23.01.2019
YARGITAY KARARI
________________________________________
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi




Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkilinin murisi ... Ziraat Bankası ... şubesinden, bireysel kredi kullandığını, bu kullanılan kredi ile ilgili olarak davalı yanın acentesi sıfatıyla Ziraat Bankası A.Ş ... şubesince davalı sigorta şirketini temsilen hayat sigortası poliçesi düzenlediğini, poliçe primi olan 2.240,00.-TL 'lik miktarı peşin olarak aldığını, müvekkilinin, murisinin bankaya olan kredi borcunun kapatılması için gerekli olan belgeleri davalı yana ilettiğini, ancak bu belgelerin iletilmesine rağmen, davalı yan acentesi aracılığı ile müvekkilinin murisinin ölümünün kanserden kaynaklandığını, bunun da teminat kapsamı dışında olduğundan ödemenin yapılamayacağını bildirdiklerini, oysa müvekkilinin murisinin kanser sebebiyle değil, kalp ve solunum yetmezliği sebebiyle vefat ettiğini, bu durumun ölüm belgesi ve hastane çıkış kayıtlarından görülebileceğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile, taraflar arasındaki çekişmenin önlenmesi, sigorta poliçesinde yer alan teminat limiti ve bu tutara başvuru tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte belirlenecek tutarın poliçe hasar tazminatı olarak müvekkiline ödenmesine, fazlaya ilişkin sigorta tazminatı belirlendiği takdirde davalı sigorta şirketinden ferileri ile birlikte tahsiliyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; Grup Hayat Sigorta Sözleşmesinin "Özel Şart 11. Maddesinde 01.02.2012 tarihinde yapılan değişiklik" ile sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamının dışında bırakıldığını, davacının kanser hastalığından vefat etmediği yönündeki iddiaların ise gerçeği yansıtmadığını, sigortalının vefat nedeninin ... Üniversitesi Kardiyoloji Yoğun Bakım Çıkış Özeti'nde de yer aldığı üzere kişinin 2012 Ocak ayı içerisinde kanser tanısı aldığının açıkça görüleceğini ayrıca davacılar murisinin bir çok ağır hastalığının da mevcut olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece toplanan deliller, tüm dosya kapsamı ve hükme esas alına bilirkişi raporuna göre sigorta sözleşmesinin imzalanmasından sonra dava dışı muris ... kanser teşhisi konulmuş olduğu, gözetilerek davanın kabulüne, temerrüdün 12.02.2013 tarihinde gerçekleştiği kabul edilerek 12.02.2013 'den itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayanan tazminat istemine ilişkindir.

Davacının murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 08.02.2012 başlangıç tarihli, 23.04.2014 bitiş tarihli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçe primi 2.240,00 TL peşin olarak ödenmiş, poliçenin düzenlenmesinden ve prim peşin ödenmesinden sonra, 30.11.2012 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.

Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK'nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay'ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.

Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının

sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.

Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kanser hastalığı olup olmadığı, kanser hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yargılama sırasında doktor ve sigorta hukukçusundan alınan 15.06.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; müteveffa tarafından imzalanan poliçede kanser hastalığının teminat dışında olması dışında başkaca bir hastalık ile ilgili beyan yükümlülüğünün getirilmediği, dosya içindeki tıbbı geçmişine dayalı evraklardan kanser hastalığına ilişkin kesin tanının 14.02.2012 de konulmuş olduğunun anlaşıldığı, sözleşme tarihinde bu hastalığı hakkında bilgi sahibi olmadığı, dava dışı müteveffa ... akdin kurulması aşamasında kanser hastalığını bilmediği, 08.02.2012 sigorta sözleşmesi başlangıcından sonra kanser teşhisinin konulduğu belirtilmiştir. Mahkemece buna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.

Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin bilgilerden ve sigortalı murisin 10.01.2012 de ön tanı aldığı, ön tanıda kesin kanser teşhisi konulmadığı, ancak kanser olma ihtimaline karşı tedaviler yapıldığı anlaşılmıştır.

Davacıların murisi sigorta poliçesinin imzalanmasından önce kesin olmayan tanı sebebi ile söz konusu hastalığı kasıtlı olarak bildirip bildirmediği, buna göre ön tanı gereği bu ön tanı durumunu beyan etseydi, ödemesi gereken primin artıp artmayacağı, konularında araştırma yapılarak TTK'nın 1290 madde kapsamında proporsiyon hesabı yapılması gerekip gerekmediği tartışılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 23/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.




Somut olayda davacıların murisinin 03.10.2013 tarihinde vefat ettiği, 12.08.2014 tarihinde davanın açıldığı, talebin de ıslah dilekçesi ile 10.03.2016 tarihinde yapıldığı davalı tarafında süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.

Mahkemece davalı tarafın ıslah idilekçesinin zamanaşımına uğradığı ile ilgili itirazı yönünde olumlu ya da olumsuz karar verilmeksizin mahkemece hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-01-2020, 23:59   #6
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan hayat sigortası- daini mürtehin-muvafakat- hastalık bildirim

T.C YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas: 2015 / 14557 Karar: 2017 / 2081 Karar Tarihi: 12.04.2017
MENFİ TESPİT DAVASI - MURİSİN KREDİ BORCUNDAN SORUMLULUK - KREDİ BORCUNUN SİGORTA ŞİRKETİNDEN TAHSİLİ KONUSUNDA ALACAKLI BANKANIN DAVAYA MUVAFAKAT ETMEMESİNİN DÜRÜSTLÜK KURALLARINA AYKIRI OLDUĞU - MUVAFAKAT VERİLMEMESİNİN SONUCA ETKİLİ OLMADIĞI
ÖZET: Davalı hayat sigortası poliçesinde daini mürtehin olarak yer almaktadır. Mahkemece, mümeyyiz davalıya davaya muvafakat edip etmediği sorulmuş, davalı da davaya muvafakat etmediği yönünde cevap vermiştir. Ancak, davacılar murisinin kredi borcunun poliçe kapsamında sigorta şirketinden tahsili konusunda davalı/alacaklının hareketsiz kalması ve açılan davaya da muvafakat etmemesi, banka ile davalı Sigorta Şirketinin aynı sermaye grubuna dahil olduğu gözetildiğinde dürüstlük kurallarına aykırıdır. Bu durumda, davacının talebinin sigorta tazminatının tahsiline ilişkin olmayıp menfi tespit istemine ilişkin olduğu da dikkate alınarak işbu davayı açabileceğinin ve davalının işbu davaya muvafakat etmemesinin sonuca etkili olmadığının kabulü gerekir.
________________________________________

(4721 S. K. m. 2)

Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/10/2015 tarih ve 2014/683-2015/1016 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 21,242 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi ...'ın davalı Banka şubesinden kredi kullandığını, bu kapsamda hayat sigortası poliçesi düzenlendiğini, bu kredi düzenli olarak geri ödenirken ...'ın 01/07/2014 tarihinde vefat ettiğini, bunun üzerine müvekkillerinin bu kredinin hayat sigortası kapsamında ödenmesini talep ettiklerini, ancak taleplerinin haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek müvekkillerinin murisleri ...'dan kalan kredi nedeni ile davalılara borçlu bulunmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... vekili; sigortalının sigortalanmadan önce var olan kalp yetmezliği hastalığının ölümüne yol açtığının tespit edildiğini, sigortalının 2005 yılı ve öncesinden beridir kalp damar hastalığı nedeni ile tedavi gördüğünü ve dolayısı ile müvekkili şirkete gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu savunmuştur.

Davalı ... vekili; sigorta şirketince ödenmesi gereken tazminatın bankaya olan borcun mahsubundan kalan meblağın mirasçılara ödenmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; banka ile muris arasında bir kredi sözleşmesi imzalandığı, bankanın daini mürtehin sıfatı ile imzalanan sigorta sözleşmesinde yer aldığı ve davaya muvafakat etmediği, kaldı ki murisin de sigorta poliçesi düzenlenirken sağlığına ilişkin hususlarda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Dava, davacılar murisinin kullandığı kredinin bakiye borcunun hayat sigortası poliçesi kapsamında ödenmesi talebine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Davalı ... hayat sigortası poliçesinde daini mürtehin olarak yer almaktadır. Mahkemece, mümeyyiz davalıya davaya muvafakat edip etmediği sorulmuş, davalı da davaya muvafakat etmediği yönünde cevap vermiştir. Ancak, davacılar murisinin kredi borcunun poliçe kapsamında sigorta şirketinden tahsili konusunda davalı/alacaklı ...'nın hareketsiz kalması ve açılan davaya da muvafakat etmemesi, ... ile davalı Sigorta Şirketi olan ...nin aynı sermaye grubuna dahil olduğu gözetildiğinde TMK'nın 2. maddesine aykırıdır. Bu durumda, davacının talebinin sigorta tazminatının tahsiline ilişkin olmayıp menfi tespit istemine ilişkin olduğu da dikkate alınarak işbu davayı açabileceğinin ve davalı ...'nın işbu davaya muvafakat etmemesinin sonuca etkili olmadığının kabulü gerekir.

Öte yandan, uyuşmazlığın esası yönünden ise, davalı Sigorta Şirketi, davacılar murisinin uzun süredir kalp damar hastalığı nedeniyle tedavi gördüğünü, poliçe düzenlenirken sağlık durumuna ilişkin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu ileri sürmüş, davacılar ise murislerinin hastane kayıtlarını ve kullandığı ilaç listelerini sunarak kalp damar hastalığına dair hastalık öyküsü olmadığını savunmuştur. Mahkemece tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak şekilde uzman bir doktor bilirkişiden rapor alınmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, uyuşmazlığın halli bakımından bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden eksik incelemeye dayalı hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 12.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
************************************************** ******
T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2013 / 18506 Karar: 2015 / 10521 Karar Tarihi: 13.10.2015
TAZMİNAT DAVASI - DAVALI SİGORTA ŞİRKETİNİN SİGORTALININ BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ YERİNE GETİRMEDİĞİNİ İLERİ SÜREREK BU DURUMDAN LEHİNE SONUÇ ÇIKARDIĞI - DAVACININ POLİÇE BEDELİNDEN MİRAS HİSSESİNE DÜŞEN KISMIN TAMAMINI TALEP ETME HAKKININ OLDUĞU
ÖZET: Davalı sigorta şirketinin, sigortalının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek bu durumdan lehine sonuç çıkarması kabul edilemez. Bu nedenle, davacının poliçe bedelinden miras hissesine düşen kısmın tamamını talep etme hakkının olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
________________________________________
(5684 S. K. m. 16)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, davacı vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 09.06.2015 Salı günü davacı vekili Av. M.. Ş.. ile davalı vekili Av. G. G. geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, müteveffa E. E.'ün kullandığı konut kredisi nedeniyle davalı şirket nezdinde hayat sigortası poliçesi imzaladığını, bankaya tüm primin ödendiğini, E. E.'ün 06.03.2011 tarihinde vefat etmesi üzerine davalıya ihbarda bulunduklarını ancak davalının cayma hakkını kullandığını ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçındığını belirterek ıslahla birlikte 65.000 TL'nin ölüm tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, müteveffanın sigorta sözleşmesi akdedildiği anda mevcut olan hastalığını müvekkilinden kasten gizlediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile toplam 22.904,06 TL tazminatın -10.000 TL'si dava, 12.904,06 TL'si ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte- davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Davacıların murisi E. E.ile davalı sigorta şirketi arasında konut kredisi sözleşmesi kapsamında hayat sigorta poliçesi tanzim edildiği iddiasıyla eldeki dava açılmış, mahkemece sürprim uygulaması yapılarak davanın kısmen kabulü ile 22.904,06 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Davacıların talebine konu poliçenin incelenmesinde, taraflar arasında 5 yıl için 130.000 TL bedelle Tüketici Kredilerine Yönelik ..... Sigortası Poliçesi tanzim edildiği, poliçe prim bedelinin 893,31 TL olarak belirtildiği ve bu bedelin tamamının davalı sigorta şirketince konut kredisi bedelinden tahsil edilerek kesildiği anlaşılmıştır.

Davalı sigorta şirketi vekili, her ne kadar poliçe tanzim tarihinde kanser hastası olan sigortalının bu durumu müvekkilinden saklaması nedeniyle poliçenin geçersizliğini ileri sürmekte ise de; sigortalının hastalığını davalı sigorta şirketinden kasten sakladığı hususunda bir delil bulunmadığı gibi, poliçe bedelinin tamamının davalı tarafça tahsil edilmesi nedeniyle taraflar arasına geçerli bir sözleşmenin kurulduğu hususu tartışmasızdır.

Poliçenin incelenmesinde poliçenin hiçbir sayfasında sigortalının imzasının bulunmadığı, sigortalının sağlık beyanının alınmadığı anlaşılmaktadır. Sigorta şirketi olan davalının, poliçenin tanzimi sırasında basiretli bir tacir gibi davranarak sigortalıya bu hususlarda gerekli soruları yöneltip, cevaplarını alması gerekmektedir. Basiretli bir tacir gibi davranmayarak, sigortalıya gerekli soruları yöneltmeyen, poliçede imzasını almayan, ancak buna rağmen poliçe prim bedelinin tamamını tahsil eden davalı sigorta şirketinin, sigortalının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek bu durumdan lehine sonuç çıkarması kabul edilemez. Bu nedenle, davacının poliçe bedelinden miras hissesine düşen kısmın tamamını talep etme hakkının olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde sürprim uygulaması yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozma sebebi yapılmıştır.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 1.565,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13.10.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)
Old 05-01-2020, 00:06   #7
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan hastalığı bilip bilmeme-sigortalı-murisin hastalığı

T.C YARGITAY 13. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 3037 Karar: 2018 / 8245 Karar Tarihi: 24.09.2018


YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R

Davacı, müteveffa ...'nin bankadan tüketici kredisi kullandığını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle müteveffa ...'ye ... 17. Noterliği'nin 09/05/2014 tarih ve 33088 yevmiye sayılı ve ... varislerine ... 3. Noterliği'nin 30/05/2014 tarih ve 4631 yevmiye sayılı ihtarnamelerinin gönderildiğini, söz konusu borcun ödenmemesi nedeniyle ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/1738 Esas sayılı doyası ile davalılar hakkında icra takibi yapıldığını, davalılar tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, her ne kadar davalılar borca itiraz etmiş olsalar da ... Emeklilik A.Ş. tarafından verilen 08/05/2014 tarihli yazı cevabında, davalıların murisleri olan ...'nin kalp yetmezliği hakkında tedavi gördüğü ve bu rahatsızlığın sigorta yapılmadan önce teşhis edilerek tedavisine başlandığının belirtildiğini, faiz miktarlarının da hukuka uygun olduğunu, davalıların murisi ...'nin bankaya borcunun varlığının da sabit olduğunu belirterek davanın kabulü ile borçluların itirazının kaldırılarak takibin devamına, % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, murislerinin 02/05/2013 tarihinde davacı bankadan tüketici kredisi kullandığını, aynı tarihte söz konusu bankanın sigorta şirketi olan ... Hayat ve Emeklilik A.Ş.'nin söz konusu krediye ilişkin teminat niteliğinde 13212030 ve ... poliçe numaralı sigorta poliçelerini düzenlediğini, kredi borcunun hayat sigortasından karşılanmasına ilişkin taleplerinin ... Hayat ve Emeklilik A.Ş. tarafından reddedildiğini, sigorta şirketinin cayma nedenlerinin kabulünün mümkün olmadığını, murisin ölüm belgesinde 3 hastalıktan bahsedildiğini ve ölüme sebep olan hastalığın hipotansiyon olduğunu ve bunun de ölümden 6 saat önce ortaya çıktığının belirtildiğini, söz konusu hastalıkların hiçbirisinin vefattan önce ne müteveffa ne de yakınlarınca bilinmediğini, bu nedenle tedavisi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, ...'dan alınacak hastane kayıtları neticesinde bu durumun ortaya çıkacağını,söz konusu borcun sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğinden haklı olarak bir ödeme yapmadıklarını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; takibin 21.353,76-TL asıl alacak, 148,17.-TL işlemiş faiz, 7,41.-TL BSMV, 366,65.-TL masraf olmak üzere toplam 21.875,99-TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, İcra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, davalıların murisinin davacı bankadan kullanmış olduğu tüketici kredisi ödemelerinin yapılmaması ve murisin hayat sigortası yaptırdığı ... Hayat ve Emeklilik A.Ş.'nin muris bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığından cayma hakkını kullanarak, kredi ödemesinin sigorta kapsamında yapılmasına ilişkin talebi reddetmesi üzerine, alacaklı banka tarafından davalı mirasçılar aleyhine başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır. Davalılar, murisin ölümüne sebep olan hastalığın ölümden 6 saat önce ortaya çıktığını, kredinin kullanılması ve sigorta poliçesinin imzalanması sırasında murisin herhangi bir hastalığı bulunmadığını, bu nedenle poliçenin imzalanması sırasında bildirim yükümlülüğüne aykırı davranılmadığını ve kredi ödemesinin sigorta şirketinden karşılanması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkemece davalıların savunmaları ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın hesap bilirkişisinden alınan rapor sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece murisin ölümüne sebep olan hastalıkların sigorta poliçesi kapsamında sigorta şirketine bildirimi zorunlu hastalıklardan olup olmadığı ve kredi sözleşmesi ve sigorta poliçesinin imzalanmasından önce söz konusu hastalıkların muris tarafından bilinip bilinmeyeceği yönünde sağlık alanında uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazları ile davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazları ile davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 374,00 harcın istek halinde davalılara, 373,58 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

************************************************** **********
T.C YARGITAY 17. Hukuk Dairesi Esas: 2016 / 17071 Karar: 2019 / 7619 Karar Tarihi: 17.06.2019
YARGITAY KARARI
________________________________________
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi



Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı ... Emeklilik A.Ş. vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:



-K A R A R-



Davacı vekili, davacının eşi ...'nin davalı bankadan kullandığı kredinin teminat altına alınması amacıyla davalı sigorta şirketi tarafından Hayat Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, poliçe süresi içinde davacı yakınının öldüğünü, davalı sigorta tarafından ödeme yapılmadığı için davacının bakiye kredi borcu 14.598,84 TL'yi bankaya ödemek zorunda kaldığını belirterek davacının ödediği 14.598,84 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş; 28.01.2016'da taleplerini 18.730,00 TL'ye yükseltmiştir.

Davalı sigorta şirketi vekili, sigortalı murisin sağlık durumu hakkındaki beyan yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle zarardan sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalı banka hakkında açılan davanın reddine; davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın kabulü ile 18.730,00 TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... Emeklilik A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 73. ve 3/1. maddeleri gereği, Hayat Sigorta Sözleşmesi'ne dayalı tazminat istemli davada Tüketici Mahkemesi'nin görevli olmasına göre; davalı ... Emeklilik A.Ş. vekilinin, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Davacı murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, davalı sigorta şirketi tarafından 02.09.2010-02.09.2013 vadeli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 07.06.2011 tarihinde davacının eşi olan sigortalı vefat etmiştir.

Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nun, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 1290. maddesi, her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Dairemiz'in yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.

Gerek TTK'nun 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C.2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.

Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK'nun 1290. maddesine göre, sözleşmeden cayma hakkını kullanmasının haklı olduğunu kabul için ise, sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir.

Somut olayda; davalı taraf, poliçe tanziminden önce muriste mevcut olan kronik kalp yetmezliği ve yüksek tansiyon hastalıklarının gizlenmesi nedeniyle, zarardan sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Mahkeme ise, ölüm sebebi olan akut böbrek yetmezliği rahatsızlığına ilişkin olarak, poliçe tanziminden önce konulmuş teşhis bulunmadığı ve sigortalı murisin doğru beyan yükümlülüğünü ihlali bulunmadığı yönündeki bilirkişi görüşü doğrultusunda, davalı sigortacı yönünden davanın kabulüne karar vermiştir.

Mahkemenin hükme esas aldığı 23.06.2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunu düzenleyen heyette kardiyoloji uzmanının bulunmadığı ve doktor bilirkişinin adli tıp uzmanı olduğu görülmektedir. Anılan bu raporda; sigortalı murisin son epikriz raporuna göre ölüm sebebinin akut böbrek yetmezliği olduğu; poliçe tanziminden önce (2004 yılından beri) mevcut olan hastalığının ise kronik kalp yetmezliği olduğu; ölüm sebebi akut böbrek yetmezliği olduğu ve bu hastalık için daha önce konulmuş bir teşhis olmadığından, beyan yükümlülüğüne aykırılık bulunmadığı şeklinde görüş bildirilmiştir.

Ne var ki; sigortalı murisin ölümünden 4 gün önce halsizlik ve bilinçte bulanıklık şikayetleriyle hastaneye başvurusu üzerine yapılan tetkiklerinde, akut böbrek yetmezliği tespit edilip diyalize alındığı ve kalp krizi sonucu öldüğünün tıbbi belgelerde yer aldığı; düzenlenen ölüm belgesinde de ölüm nedeni olarak 7 yıldır mevcut olan kalp yetmezliği ve by-pass'a bağlı olarak solunum yetmezliğinin belirtildiği görülmektedir. Diğer taraftan; poliçe tanzimi sırasında sigortalı muris tarafından imzalanan bilgilendirme formunda, "bilgim dahilinde olan mevcut ya da önceki rahatsızlıklarımdan kaynaklanan tazminatların ödenmeyeceğini kabul ediyorum" ifadeleri yer almıştır. Tüm bu hususlar karşısında, mahkemenin benimsediği bilirkişi heyeti raporu, yeterli bir rapor değildir.

Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; kardiyoloji uzmanı ve nefroloji uzmanı doktor bilirkişilerin de bulunduğu başka bir bilirkişi heyetinden, sigorta ilişkisinin kurulmasından önce sigortalı muriste bulunan ve sigortacıya bildirilmeyen kronik kalp yetmezliği- yüksek tansiyon rahatsızlıkları ile ölüm arasında illiyet olup olmadığı, önceki rahatsızlıkların akut böbrek yetmezliğinin ortaya çıkmasına etkisi olup olmadığı hususlarının tıbbi verilerle açıklanması hususlarında, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra, sigortalı muris tarafından imzalanan bilgilendirme formundaki beyan ve kabul ile TTK'nun 1290. ve HSGŞ'nın C.2.2. maddesi kapsamında davalı sigortacının hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... Emeklilik A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... Emeklilik A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Emeklilik A.Ş.'ne geri verilmesine 17/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yorum: Sayın meslektaşım; bu konuda hastalığınuz var mı sorusunu hayır olarak işaretlemesi durumunda davanın reddi yönünde kararlar mevcuttur.

Gerekli belgeleri inceleyip bir karar vermeniz yerinde olur.

Mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tüketici kredilerine yönelik hayat sigortası avukat_y Meslektaşların Soruları 4 01-04-2013 21:03
kredi hayat sigortası zorunlu mudur? günseligonca Meslektaşların Soruları 4 03-10-2012 14:22
tüketici kredisinde hayat sigortası zorunlu mudur BORATAN Meslektaşların Soruları 1 17-09-2009 21:43
kredi sözleşmeleri-görevli mahkeme-kredi hayat sigortası günseligonca Meslektaşların Soruları 2 19-08-2009 09:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07084894 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.