Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kasten Adam Öldürme

Yanıt
Old 05-03-2013, 01:28   #1
Av.Ayşegül Çoban

 
Varsayılan Kasten Adam Öldürme

İyi Geceler Arkadaşlar sorum Şu;Meydana gelen bir kavga olayında maktül sağ yan taraftan ciğerine aldığı bıçak darbesiyle ölüyor.Olayda ele geçen bıçaktaki kan maktule ait değil.Başka somut delil yok.Maktulün akrabalarının aynı zamanda olayın görgü tanıkları bıçaklamayı üçü de kardeş olan müvekkillerimin maktulü iki kolundan tutmak sureti ile işlediği yönünde.Ancak beyanları çok çelişkili.3. celse sanıklardan biri suçu üstlendi.Şimdi Mahkeme maktulün akrabalarının çelişkili beyanlarına göre mi yoksa üçüncü celse suçu üstlenen ancak işlediğine dair somut delil bulunmayan( ancak ele geçirilen bıçak bu sanığa ait) sanığın kabulüne göre mi hüküm kurar.Savcı mutalaasnda üçü içinde müebbet hapis istemiş.En azından diğer iki sanığın suçu işlediğne ilişkin bir bulgu olmadığı savunmasına dair yada sanığın kabulünün mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağına ilişkin Yargıtay kararı var mı varsa paylaşırsanız sevinirim.Nasıl bir yol izlemeliyim.Şimdiden yardımcı olan arkadaşlara şükranlarımı sunarım kolay gelsin...
Old 05-03-2013, 08:46   #2
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ayşegül Çoban
İyi Geceler Arkadaşlar sorum Şu;Meydana gelen bir kavga olayında maktül sağ yan taraftan ciğerine aldığı bıçak darbesiyle ölüyor.Olayda ele geçen bıçaktaki kan maktule ait değil.Başka somut delil yok.Maktulün akrabalarının aynı zamanda olayın görgü tanıkları bıçaklamayı üçü de kardeş olan müvekkillerimin maktulü iki kolundan tutmak sureti ile işlediği yönünde.Ancak beyanları çok çelişkili.3. celse sanıklardan biri suçu üstlendi.Şimdi Mahkeme maktulün akrabalarının çelişkili beyanlarına göre mi yoksa üçüncü celse suçu üstlenen ancak işlediğine dair somut delil bulunmayan( ancak ele geçirilen bıçak bu sanığa ait) sanığın kabulüne göre mi hüküm kurar.Savcı mutalaasnda üçü içinde müebbet hapis istemiş.En azından diğer iki sanığın suçu işlediğne ilişkin bir bulgu olmadığı savunmasına dair yada sanığın kabulünün mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağına ilişkin Yargıtay kararı var mı varsa paylaşırsanız sevinirim.Nasıl bir yol izlemeliyim.Şimdiden yardımcı olan arkadaşlara şükranlarımı sunarım kolay gelsin...

Mahkeme sanıklarından birinin kabulü ile bağlı değildir. Mahkeme maddi gerçeğe ulaşmayı hedefler. Bu nedenle dosyadaki deliller değerlendirilerek karar verir ve şartları varsa suçu işlemeye yardım eden diğer sanıklar hakkında da iştirak/yardım etme hükümleri gereği karar verilir. Saygılar.
Old 05-03-2013, 10:26   #3
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Evet teorik olarak bağlı değildir ancak ceza davalarında önemli olan şey hakimin vicdani kanaati olduğundan, bu ikrar da -eğer yalan olduğu çok bariz ortada değilse- hakimin kararını etkileyecektir. Ayrıca mahkemede suçunu kabul eden bir sanığın bu ikrarını heyet kararında dikkate almazsa bunu gerekçelendirmek zorundadır.
Old 05-03-2013, 11:08   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Özge Çavuş
Evet teorik olarak bağlı değildir ancak ceza davalarında önemli olan şey hakimin vicdani kanaati olduğundan, bu ikrar da -eğer yalan olduğu çok bariz ortada değilse- hakimin kararını etkileyecektir. Ayrıca mahkemede suçunu kabul eden bir sanığın bu ikrarını heyet kararında dikkate almazsa bunu gerekçelendirmek zorundadır.
Ceza davalarında önemli olan hakimin vicdani kanaati değil, müsnet suçun unsurlarının bulunup bulunmadığı noktasında hiçbir şüphenin kalmamasıdır.

Saygılarımla..
Old 06-03-2013, 09:22   #5
Av. Tümer

 
Mesaj

ceza davalarında önemli o suçun yasal unsurlarının bulunup bulunmadığı noktasında hiçbir şüphenin kalmamasıdır. Dolayısıyla bu noktada kanımca şüpheden sanık yararlanır ilkesi değerlendirilmelidir.
Old 08-03-2013, 19:07   #6
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Ceza davalarında önemli olan hakimin vicdani kanaati değil, müsnet suçun unsurlarının bulunup bulunmadığı noktasında hiçbir şüphenin kalmamasıdır.

Saygılarımla..

DELİLLERİ TAKDİR YETKİSİ

CMK Madde 217 - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

I. Genel hükümler
A. Mahkemelerin bağımsızlığı
Anayasa MADDE 138- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî
kanaatlerine göre hüküm verirler.

Bu takdir yetkisinin sınırı da hukuk kurallarının çizdiği çerçeve ve keyfilikten uzak olunması zorunluluğudur. Bahsettiğiniz şüphenin kalıp kalmamasını belirleyen şey de hakimin takdir yetkisinden başkası değildir. Eğer hakim bir delilin değerlendirilmesinde farklı bir kanaat getirmiş ise bunu gerekçelendirmek ve temellendirmek zorundadır ancak ceza davalarında hakimin vicdani kanaati çok önemli bir rol oynar.
Old 08-03-2013, 20:09   #7
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Özge Çavuş
DELİLLERİ TAKDİR YETKİSİ

CMK Madde 217 - (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

I. Genel hükümler
A. Mahkemelerin bağımsızlığı
Anayasa MADDE 138- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî
kanaatlerine göre hüküm verirler.

Bu takdir yetkisinin sınırı da hukuk kurallarının çizdiği çerçeve ve keyfilikten uzak olunması zorunluluğudur. Bahsettiğiniz şüphenin kalıp kalmamasını belirleyen şey de hakimin takdir yetkisinden başkası değildir. Eğer hakim bir delilin değerlendirilmesinde farklı bir kanaat getirmiş ise bunu gerekçelendirmek ve temellendirmek zorundadır ancak ceza davalarında hakimin vicdani kanaati çok önemli bir rol oynar.
Belirttiğiniz durum, delillerin değerlendirilmesi noktasındaki vicdani kanaate işaret etmektedir.

Hakimin vicdani kanaatinin şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesinin önüne geçebileceğini düşünmek, ceza yargılamasının amacına uygun düşmez.

Anayasa 38/VI: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."

AİHS 6/II: "Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır."
Old 08-03-2013, 20:34   #8
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Belirttiğiniz durum, delillerin değerlendirilmesi noktasındaki vicdani kanaate işaret etmektedir.

Hakimin vicdani kanaatinin şüpheden sanık yararlanır evrensel ilkesinin önüne geçebileceğini düşünmek, ceza yargılamasının amacına uygun düşmez.

Anayasa 38/VI: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."

AİHS 6/II: "Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar masum sayılır."

Alıntılamış olduğunuz Anayasa ve AiHS maddelerinin tartıştığımız konuyla bir bağlatısı yok zira o maddeler suçun sabit olmasını yani mahkeme tarafından bir karara varılması ve bu karar olmadan kimsenin suçlu sayılamayacağı ilkesinin maddesel karşılıklarıdır.Bizim tartıştığımız şey ise ceza yargılaması sırasında hakimin vicdani kanaatinin yeridir.

Basit gidelim o vakit: Hakim bir ceza yargılamasında neye dayanarak bir hüküm verir? Delillere dayanarak. Yani hükmün dayanak noktası ve maddi gerçeğe ulaşma yolu delillerdir. Peki o delilleri nasıl değerlendirir? Vicdani kanaatine göre ve serbestçe. Bu yöntem "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi ile çelişmez zira ortada bir şüphe olup olmadığını belirlemek için öncelikle delillerin değerlendirilmesi gerekir. O değerlendirme vicdani kanaat ile yapılır. Bu değerlendirme yapıldıktan sonra ortada bir şüphe olup olmadığına bakılır. Yani bahsettiğiniz ilke delillerin değerlendirilmesinden sonra devreye girer.

Benim bu soruya ilk verdiğim cevap, dava içi ikrar durumlarında mahkemenin nasıl hareket edeceğine ilişkin bir soru üzerine verilmiştir. İkrar da bir delil sayıldığından, hakimin bunu vicdani kanaatine göre takdir edeceğini belirttim. Soruyu soran kişi de meslektaş olduğundan, uzun uzun açıklama gereği duymadan sadece vicdani kanaat kısmına işaret ettim. O cevaptan bir cümleyi çıkarıp, bağlamından farklı bir şekilde değerlendirip, sanki ben "vicdani kanaat, her zaman her ilkenin önüne geçer" demişim gibi argümanlar geliştirmeyi doğru bulmadığımı da belirtmek isterim. Saygılar.
Old 08-03-2013, 22:30   #9
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Özge Çavuş
Alıntılamış olduğunuz Anayasa ve AiHS maddelerinin tartıştığımız konuyla bir bağlatısı yok zira o maddeler suçun sabit olmasını yani mahkeme tarafından bir karara varılması ve bu karar olmadan kimsenin suçlu sayılamayacağı ilkesinin maddesel karşılıklarıdır.Bizim tartıştığımız şey ise ceza yargılaması sırasında hakimin vicdani kanaatinin yeridir.

Basit gidelim o vakit: Hakim bir ceza yargılamasında neye dayanarak bir hüküm verir? Delillere dayanarak. Yani hükmün dayanak noktası ve maddi gerçeğe ulaşma yolu delillerdir. Peki o delilleri nasıl değerlendirir? Vicdani kanaatine göre ve serbestçe. Bu yöntem "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi ile çelişmez zira ortada bir şüphe olup olmadığını belirlemek için öncelikle delillerin değerlendirilmesi gerekir. O değerlendirme vicdani kanaat ile yapılır. Bu değerlendirme yapıldıktan sonra ortada bir şüphe olup olmadığına bakılır. Yani bahsettiğiniz ilke delillerin değerlendirilmesinden sonra devreye girer.

Benim bu soruya ilk verdiğim cevap, dava içi ikrar durumlarında mahkemenin nasıl hareket edeceğine ilişkin bir soru üzerine verilmiştir. İkrar da bir delil sayıldığından, hakimin bunu vicdani kanaatine göre takdir edeceğini belirttim. Soruyu soran kişi de meslektaş olduğundan, uzun uzun açıklama gereği duymadan sadece vicdani kanaat kısmına işaret ettim. O cevaptan bir cümleyi çıkarıp, bağlamından farklı bir şekilde değerlendirip, sanki ben "vicdani kanaat, her zaman her ilkenin önüne geçer" demişim gibi argümanlar geliştirmeyi doğru bulmadığımı da belirtmek isterim. Saygılar.
Sayın Meslektaşım;

İlk mesajınızın (3 numaralı) alıntıladığım ve mesajımda (4 numaralı) koyulaştırdığım cümlenizden ne anlaşılması gerekiyor ise onu anladım.

"Önemli olan şey" demekle, vicdani kanaatin öncelikli olduğunu ifade ederek bunu bir argüman olarak sunan sizsiniz ve ceza yargılamasının özü ve amacıyla ters düşmekte olan bu cümle, mesajınızın en can alıcı, aynı zamanda hatalı noktasıdır.

Delillerin değerlendirilmesi noktasında vicdani kanaatini kullanırken hakim, şüpheden ari olarak bir sonuca varmak zorundadır.

Basite indirgemişken; hakimde vicdani kanaatine göre sanığın müsnet suçu işlediği yönünde bir algı oluşur ve bu algı, şüphenin ortadan kalkmadığı bir noktada devreye girerse, hakimin vicdani kanaati doğrultusunda sanığı suçlu bulmasını nereye sığdırabiliriz?

Muğlak ve müphem durumlardan ceza yargılamasında her zaman uzak durmak gerekir ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi var iken, sadece delilleri değerlendirirken vicdani kanaatini kullanacak olan hakimin bu yetkisine adalet kurban edilemez.

Saygılarımla..
Old 08-03-2013, 23:26   #10
Av. Özge Çavuş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Sayın Meslektaşım;

İlk mesajınızın (3 numaralı) alıntıladığım ve mesajımda (4 numaralı) koyulaştırdığım cümlenizden ne anlaşılması gerekiyor ise onu anladım sayın meslektaşım.

"Önemli olan şey" demekle, vicdani kanaatin öncelikli olduğunu ifade ederek bunu bir argüman olarak sunan sizsiniz ve ceza yargılamasının özü ve amacıyla ters düşmekte olan bu cümle, mesajınızın en can alıcı, aynı zamanda hatalı noktasıdır.

Delillerin değerlendirilmesi noktasında vicdani kanaatini kullanırken hakim, şüpheden ari olarak bir sonuca varmak zorundadır.

Basite indirgemişken; hakimde vicdani kanaatine göre sanığın müsnet suçu işlediği yönünde bir algı oluşur ve bu algı, şüphenin ortadan kalkmadığı bir noktada devreye girerse, hakimin vicdani kanaati doğrultusunda sanığı suçlu bulmasını nereye sığdırabiliriz?

Muğlak ve müphem durumlardan ceza yargılamasında her zaman uzak durmak gerekir ve "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi var iken, sadece delilleri değerlendirirken vicdani kanaatini kullanacak olan hakimin bu yetkisine adalet kurban edilemez.

Saygılarımla..

Engin Bey sizinle yapılan tartışmalardan bir sonuca varmak mümkün değil zira siz, cevaben ne söylenirse söylensin, aynı şeyleri tekrar edip duruyorsunuz.

Bakın ben bahse konu ilk mesajımda ne demişim:

Evet teorik olarak bağlı değildir ancak ceza davalarında önemli olan şey hakimin vicdani kanaati olduğundan, bu ikrar da -eğer yalan olduğu çok bariz ortada değilse- hakimin kararını etkileyecektir. Ayrıca mahkemede suçunu kabul eden bir sanığın bu ikrarını heyet kararında dikkate almazsa bunu gerekçelendirmek zorundadır.


Peki bunu neye cevaben vermişim? Avukat arkadaş mahkemede sanıklardan biri tarafından ikrarın mahkeme kararında nasıl bir etkisi olur diye sormuş.

Şimdi ikrarın da bir delil olduğunda hemfikir miyiz? Ben de buna istinaden ve fazla ayrıntıya girmeden demişim ki, ceza davalarında (delillerin değerlendirilmesi açısından) önemli olan şey hakimin vicdani kanaatidir. Buradaki parantez kısmını da konu bence çok bariz olduğundan açıklamadan geçmişim. Ve devamında da sizin yorumlarınıza istinaden de ayrıntılı açıklamayı kanun maddelerini de referans göstererek yapmışım.

Vicdani kanaat, sizin savunmalarınızda temel aldığınız varsayımın aksine, her zaman sanık aleyhine olmak zorunda değildir. Vicdani kanaat dediğimiz şey ceza hakiminin sanığın kişiliği, geçmişi ve duruşmadaki hal ve tavırları ile beraber delilleri değerlendirmesidir. Örneğin hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarında hakimler bu kararlarını "sanığın bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde vicdani bir kanat oluştuğundan" diye gerekçelendirirler. Burada karara konu edilen somut bir gerçek mi vardır? Hayır, hakim kendi vicdani kanaatine hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verir. Eğer sanık o duruşmadan çıkar çıkmaz yeni bir cezai olaya karışacağı yönünde biz izlenim verdiyse de, hakim yine vicdani kanaatine göre hükmü açıklanmasına karar verebilir.

Sonuç olarak ceza yargılamasında, işin niteliği gereği vicdani kanaat önemli bir rol oynar ancak tek başına yeterli değildir; özellikle de sanığın aleyhine kullanılan vicdani kanaatlerin somut verilere dayandırılmadan ve gerekçelendirilmeden kullanılması sakıncalar doğurur.

Bu konu üzerine yeterince açıklama yaptığımı düşünüyor, iyi akşamlar diliyorum.
Old 08-03-2013, 23:39   #11
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Özge Çavuş
Engin Bey sizinle yapılan tartışmalardan bir sonuca varmak mümkün değil zira siz, cevaben ne söylenirse söylensin, aynı şeyleri tekrar edip duruyorsunuz.
Koyulaştırdığım kısımdaki tarzınızın, bir tartışmayı "tartışma" olmaktan çıkarıp "atışma" olmaya sevk edebilecek sözler olduğuna dikkat çekmek isterim.

Farklı bir bakış açısı serdetmemenize rağmen size ait cümleyi alıntılayarak ceza yargılamasının özüne uygun bir yaklaşımda bulunmadığınızı ortaya koyduğum kanaati ve maksadımın hasıl olduğu düşüncesiyle kendi açımdan noktayı koyuyorum.

Saygılarımla..
Old 09-03-2013, 00:38   #12
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Ceza davalarında önemli olan hakimin vicdani kanaati değil, müsnet suçun unsurlarının bulunup bulunmadığı noktasında hiçbir şüphenin kalmamasıdır.

Bence bu söz ceza mahkemelerinin kapılarına, duvarlarına, kürsüye, sanığın alnına, bulunabilen her yere yazılmalıdır. Hatta hakimlerin telefonları bu melodiyle çalmalıdır.

Mahkeme Türk milleti adına karar verir, vicdani kanaatine göre değil. Sanığın suçlu olduğu yönünde ileri sürülen deliller(sanık beyanları dahil), 75 milyon Türk milletinin her bir üyesinin, "evet, bu sanık suçlu" kararına ulaşmasını sağlamalıdır. Yani, ortada zerre şüphe olmamalıdır. Kimse aksini söyleyememelidir.

Dolayısıyla ceza yargılamasında vicdan olmaz. Deliller toplanır. 2+2=4 ise ceza verilir. Eğer sonuç 3,99999999 bile çıksa, sonuç beraattir. Aradaki eksik kısmı hakimin vicdanı dolduramaz.

Alıntı:
Bu kelime(hakimin vicdani kanaati) “hakimin takdiri” olarak düşünülmek sureti ile seçilmiştir. Yoksa, hakimin somut olarak vicdani kanaatini kullanarak hüküm kurması hukuka uygun bir çözüm yolu olamaz. Zira bu kavram hakimden hakime değişiklik göstermeye son derece açık bir kavramdır. Nitekim CMK.’nın 217. maddesinde: … “Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir.” denilmek suretiyle, hakimin hükmünü salt vicdani kanaat üstüne kuramayacağı ve/fakat ortaya konulan delilleri hiçbir baskıya maruz kalmaksızın serbestçe taktir edebileceği esası benimsenerek, vicdani kanatın tek başına bir delil olmadığına açıkça vurgu yapılmış bulunmaktadır. http://www.ankarabarosu.org.tr/sitel.../2011-4-15.pdf

Vicdani kanaatine göre karar veren kadıdır, hakim değil.

Soruya gelince;

Sanığın beyanı bir delildir. Olaya ve diğer delillere göre, kuvvetli ya da kuvvetsiz delil olarak değerlendirilebilir. Diğer delillerle bu beyanların uyumlu olup olmadığı ortaya konmak zorundadır. Sırf sanığın beyanı yeterli olsa, suçsuz olduğunu söyleyen sanıkların işi çok kolay olurdu.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Maddi Tazminat Trafik Sigortası Kasten Adam Öldürme Av. Tuncay Duman Meslektaşların Soruları 5 16-11-2012 17:21
Kasten Adam öldürme sebebiyle açılacak tazminat davası Av.N.Savas Meslektaşların Soruları 7 19-08-2011 12:41
kasten adam öldürme, teşebbüs ve azmettirmeye dair Av. Ezgi Olça Hukuk Soruları 15 06-07-2011 18:56
Kasten adam öldürme arzaplı Hukuk Soruları 10 15-08-2007 16:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04159307 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.