Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararı Arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-01-2007, 13:15   #1
Gamze Dülger

 
Varsayılan Yargıtay Kararı Arıyorum



Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararına ihtiyacım var.
Ulaşabilen meslektaşlarım kararı iletebilirler mi ?

Karar "Evrakta sahtekarlıkta mağdurun rızası " ile ilgili olup,elimde olan programlarda ve kitaplarda bulamadım.Yardımcı olunursa sevinirim.

Teşekkür ve saygılarımla
Old 22-01-2007, 13:22   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Tarih ve no uymuyor ama bu olabilir mi?
Saygılar.

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1999/6-302
K. 1999/313
T. 14.12.1999
• SAHTECİLİK SUÇU ( Mağdurun Rızasının Failin Kastını Ortadan Kaldırması )
• MAĞDURUN RIZASI ( Özel Belge Yada Özel Belge Olmakla Beraber Yasal Olarak Resmi Belgeye Eşit Sayılan Belgelerde Yapılan Sahtecilikte Mağdurun Rızasının Failin Kastını Ortadan Kaldırması )
• EYLEMİN GERÇEKLEŞMESİNDEN ÖNCEKİ MAĞDUR RIZASI ( Failin Kastının Ortadan Kalkması )
• KASTIN ORTADAN KALKMASI ( Eylemin Gerçekleşmesinden Önceki Mağdur Rızası Nedeniyle )
• SAHTECİLİK YAPILDIKTAN SONRA MAĞDURUN RIZASI ( Meydana Gelen Kastın Ortadan Kalkmaması )
765/m.347/1
ÖZET : Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda özel belge ya da özel belge olmakla beraber yasal olarak resmi belgeye eşit sayılan belgelerde yapılan sahtecilikte, mağdurun rızasının, failin kasdını ortadan kaldıracağı, bu durumda failin zarar verme bilinci ile hareket etmediği kabul edilmektedir. Mağdurun rızasının, failin suç kasdını ortadan kaldırabilmesi için eylemin gerçekleşmesinden önce açıklanması gerekir. Sahtecilik yapıldıktan sonra rıza gösterilmesinin, icazet verilmesinin meydana gelen kastı ortadan kaldırması mümkün değildir. Somut olayda sanık, şikayetçi tarafından verilen bonodaki bedel üzerinde değişiklik yapmıştır. Şikayetçi daha sonra şikayetten vazgeçmiş ise de istikrarlı şekilde bonodaki değişikliğe rıza göstermediğini beyan etmiştir. Sanık, bilirkişi raporu ile sahteciliğin kendi el ürünü olduğu tespit edilinceye kadar inkara dayalı savunma yapmıştır. Son soruşturma aşamasında tanık göstererek, değişikliğin mağdurun rızası ile yapıldığını ileri sürmüştür. Bu aşamadan sonra tanık beyanına ve bu savunmaya itibar edilemez. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin sahtecilik nedeniyle mahkumiyet kararı vermesi doğrudur.

DAVA : Sahtecilik suçundan sanık Yalçın'ın TCYnın 347/1, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 250.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince 17.6.1998 gün ve 271/52 sayı ile verilen kararın sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.11.1999 gün ve 6444/6530 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 29.11.1999 gün ve 108212 sayı ile; "Düzenlenen iddianamede, yapılan ilavelerin bono üzerinde çıplak gözle dahi fark edilmekte olduğundan bahisle suçun oluşup oluşmadığının takdirinin mahkemeye ait olacağı belirtilmiştir.

Müşteki Remzi hakkında, düzenlediği birçok bono ile ilgili olarak icra takibi yapılmıştır. Suça konu bono da takibi yapılan bonolar arasında bulunmaktadır. Odeme emrinin tebliği üzerine müşteki icra müdürlüğüne verdiği 27.10.1997 tarihli dilekçede borcunu kabul etmiş ve ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Bu dilekçe şikayet tarihinden sonraki bir tarihe rastlamakta ise de tüm dosya içeriği nazara alındığında kuşku doğurucu niteliktedir.

Müştekinin hazırlık aşamasında şikayetçi olduğunu bildirdiği ifadesi, daha sonra C. Savcılığına verdiği 3.11.1997 tarihli şikayetten vazgeçtiğini bildirdiği dilekçesinde, şikayet dilekçesine aykırı açıklamaları ile duruşmadaki beyanları istikrarlı olmayıp sürekli değişiklik göstermektedir.

Sanığın savunmaları ise başlangıçtan beri tutarlılık göstermektedir.

Yaptırılan bilirkişi incelemesinde bononun 70.000.000 ( yemiş milyon ) lira olarak düzenlendiği, sonradan ( 1- yüz ) rakam ve kelimesinin ilave edilerek 170.000.000 ( yüzyetmiş milyon ) şeklinde yükseltilmiş olduğu tespit edilmişsede bilirkişi raporu sanığın savunmaları ile çelişkili bulunmaktadır. Dosya içeriğinden bonoda sanığın bilgisi dahilinde düzeltme yapıldığı gerek müştekinin ve gerekse tanık Kabil'in ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Dosyaya intikal eden delillerin mahkumiyet için yeterli olmadığı, bu itibarla sanığın beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık sanığa yüklenen sahtecilik suçunun sübuta erip ermediğine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Yakınan Remzi gerek 22.9.1997 günlü şikayet dilekçesinde, gerekse C. Savcılığındaki ifadesinde, konut yapı kooperatiiı başkanı olarak, müteahhit olan sanığa bir adet 100 milyon lira, bir adet 70 milyon lira ve bir adet de 930 milyon liralık olmak üzere toplam üç adet bono verdiğini, sanığın bunlan tahsile koyduğunu, ancak 1.11.1996 tanzim ve 6.6.1997 vade tarihli 70 milyon lira bedelli bononun, rakamla yazılan bölümün önüne ( 1 ) rakamı ve yazılı kısma ( yüz ) yazılmak suretiyle tahsile konarak kendisinden 100 milyon lira fazla para istendiğini, sanıktan şikayetçi olduğunu belirtmiştir. Ancak, C. Savcılığına verdiği 3.11.1997 günlü dilekçede söz konusu senedin kendisi tarafından verilmiş olup sanık hakındaki şikayetinin tamamen hata sonucu yapıldığını anladığını, şikayetinden vazgeçtiğini bildirmiştir.

Duruşmada dinlendiğinde ise, suça konu bonodaki değişikliğin bilgisi dışında yapılmış olduğunu, fakat borç-alacak konusunda anlaşmaya vardıklarını, sonradan sanığa o kadar borcu bulunduğunu anlayıp, tahrifat yapıldıktan sonra muvafakat ettiğini, bu nedenle şikayetçi olmadığını söylemiştir.

Sanık Yalçın ise C. Savcılığında ve duruşmadaki ifadelerinde suça konu bononun yakınan tarafından düzenlenerek kendisine verildiğini, tahrifat yapmadığını savunmuştur. Ancak, son oturumdaki ek savunmasında, yakınana elden 70 milyon lira borç vermesi üzerine senet düzenlediklerini, yakınanın sonradan 100 milyon lira daha isteyerek senedin meblağını yükseltmesini, imzalayacağını söylemesi nedeniyle meblağ kısmını düzelttiğini, olay ilk defa başına geldiğinden değişikliği paraf ettirmediğini, söz konusu değişikliği kasıtlı olarak yapmadığını bildirmiştir.

Son soruşturma aşamasında dinlenilen savunma tanığı Kabil, sanığın ek savunmasını doğrulamış, senetteki değişikliğin yakınanın muvafakatı ile yapıldığını ve yakınanın bonoyu bu değişiklik yapıldıktan sonra imzaladığını söylemiştir.

Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde Grafoloji Uzmanı Muhittin 30.3.1998 günlü raporunda senette yapılan değişikliğin sanık Yalçın'ın elinden çıktığını, ilk bakışta dikkati çekip kolaylıkla anlaşılabilir herhangi bir sahtecilik belirtisi bulunmayıp kandırma yeteneği olduğunu bildirmiştir.

Dosya arasında bulunan Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 1997/2344 sayılı takip dosyasına göre; alacaklının sanık Yalçın, borçlunun ise yakınan Remzi olduğu, 13.6.1997 tarihinde aralarında suça konu bononun da yer aldığı üç adet bono için takip talebinde bulunularak takibin kesinleşmesi üzerine 1.7.1997 tarihinde yakınanın evine hacze gidildiği, yakınanın ise 3.7.1997 havale tarihli dilekçe ile mal beyanında bulunup borcu ve imzayı kabul ettiği, keza 27.10.1997 havale tarihli dilekçe ile borcunu dört taksitte ödemek üzere ödeme taahhüdünde bulunduğu, bu taahhüdün 3.11.1997 günü alacaklı vekilince kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda özel belge ya da özel belge olmakla beraber yasal olarak resmi belgeye eşit sayılan belgelerde yapılan sahtecilikte, mağdurun rızasının, failin kastını ortadan kaldıracağı, bu durumda failin zarar verme bilinci ile hareket etmediği kabul edilmektedir. Ancak, mağdurun rızasının, bu suç kastını ortadan kaldırabilmesi için eylemin gerçekleşmesinden önce açıklanması gereklidir. Sahtecilik yapıldıktan sonra rıza gösterilmesinin, icazet verilmesinin meydana gelmiş kastı ortadan kaldırması olanaksızdır.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık, yakınana elden verdiği borçlar karşısında çeşitli zamanlarda bonolar düzenlemiş ve dosya kapsamı ile sabit olduğu üzere bu bonolardan 70 milyon lira bedelli olanı üzerinde değişiklik yaparak meblağı 170 milyon liraya çıkartmıştır. Yakınan, aşamalardaki ifadelerinde borçlu olduğunu kabul edip şikayetinden vazgeçmiş ise de istikrarlı bir şekilde suça konu bonodaki değişikliğin rızası ve bilgisi dışında yapıldığını belirtmiştir. Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün dosyasındaki bilgilere göre, yakınanın ödeme taahhüdünün alacaklı olan sanık vekilince kabulünün, yakınanın C. Savcılığına dilekçe vererek şikayetinden vazgeçtiğini bildirdiği 3.11.1997 günü yapılması karşısında ve bilirkişi rap.onı ile sahteciliğin sanığın elinin ürünü olduğu anlaşılana kadar inkara dayalı savunma yapılarak tanık gösterilmemesi nazara alındığında son soruşturma aşamasında dinlenen tanık Kabil'in beyanına ve sahtecilik yapılmadan önce yakınanın rızası bulunduğuna ilişen savunmaya itibar etmek olanaksızdır. O halde yakınanın borçlu olduğunu açıkça kabul etmesi gözetildiğinde sanığın, haklı ve yasal olduğu inancı ile gerçek bir olayın kanıtlanmasını sağlamak amacıyla hareket ettiği, sahtecilik eylemi nedeniyle hakkında TCY'nın 347. maddesinin uygulanmasının gerektiği açıktır. Bu nedenle Yerel Mahkemenin kabulü ve Özel Dairece hükmün onanması isabetli olduğu cihetle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddi gerekir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 14.12.1999 günü oybirliği ile karar verildi.

yarx
Old 22-01-2007, 13:45   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Tarih ve no. uymayan, ama ilgili bir daire kararı.



CD 06, E: 1987/004920, K: 1987/008093, Tarih: 30.09.1987
[*]EVRAKTA SAHTEKARLIK[*]BONO ÜZERİNDE YAPILAN TAHRİFAT[*]SUÇA KONU BONOLARIN ASILLARININ DOSYAYA KONMAMASI

Suça konu bonolar üzerinde yapılan tahrifatın müştekilerin rızasına dayanıp dayanmadığı usulen araştırılarak suç unsurlarının oluşup oluşmadığı ve yine taraflar arasındaki alacaklılık ve borçluluk ilişkisinin gerektirdiği içerikte ve ödemelerin zamanında yapılıp yapılmadığına göre TCK. nun 347. maddesinin tatbiki şartlarının mevcut olup olmadığı saptanmadan hüküm kurulması hatalıdır. Ayrıca, suça konu bonoların asıllarının dosyaya konmaması ve aldatıcılık niteliğini taşıyıp taşımadıklarının araştırılmaması ve bonolar üzerindeki lastik damgalı tanzim tarihlerinin, tanzim sonrası sanıktan başka bir kimse tarafından atılıp atılmadığı tesbitle sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi isabetli değildir.





(765 s. TCK. m. 347, 80)

Sahtekarlıktan sanık H. Özdemir'in yapılan yargılanması sonunda; Mahkumiyetine ilişkin ADAPAZARI Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 7/11/1986 tarihli hükmün temyizen tetkiki sanık vekili ile mahalli C. Savcısı tarafından istenilmiş ve sanık vekili tarafından duruşma dahi talep edilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından bozma isteyen 21/5/1987 tarihli tebliğname ile 25/5/1987 gününde daireye gönderilmekle tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Savunma ve dosya arasında mevcut müştekilerce imzalı 15/3/1985 tarihli belge karşısında, suça konu bonolar üzerinde yapılan tahrifatın müştekilerin rızasına dayanıp dayanmadığı usulen araştırılarak suç unsurlarının oluşup oluşmadığı ve yine taraflar arasındaki alacaklılık ve borçluluk münasebetinin arzettiği mahiyete ve ödemelerin zamanında yapılıp yapılmadığına göre TCK. nun 347. maddesinin tatbiki şartlarını mevcut olup olmadığı saptanmadan hüküm kurulması,

Kabule göre,

2- Suça konu bonoların asıllarının dosyaya konmaması ve aldatıcılık niteliğini taşıyıp taşımadıklarının araştırılmaması,

3- Bonolar üzerindeki lastik damgalı tanzim tarihlerinin, tanzim sonrası sanıktan başka bir kimse tarafından atılıp atılmadığı tesbitle sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,

4- Oluşa göre TCK. nun 80. maddesinin tatbik olunmaması,

Bozmayı gerektirmiş, C. Savcısı ile sanık vekilinin, temyiz itirazları ve duruşmalı inceleme sırasındaki savunma bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün kısmen tebliğname gibi açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, C. Başsavcı Yardımcısı Dinçer Özbilgin ile hazır olduğu halde sanık vekilinin yüzüne karşı 30/09/1987 tarihinde oybirliği ile verilen karar açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.
Old 17-03-2010, 09:09   #4
avukatmurat

 
Varsayılan aynı kararı arıyorum

Meslektaşımın aradığı, Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararına benim de ihtiyacım var. Elimdeki tüm kaynaklarda aramama rağman bulamadım. Yardımcı olursanız sevinirim. İlginiz için şimdiden teşekkürler...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
borçlar kanunndaki ayıba karşı tekeffül ile ilgili yargıtay kararı arıyorum...? av_mesutkaya Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 12 04-02-2010 10:11
çekte cayma ile ilgili yargıtay veya hgk kararı ve makale arıyorum.. emrah_orbay Hukuk Soruları Arşivi 4 06-01-2007 03:27
Bir Yargıtay Kararı arıyorum Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 3 09-12-2006 16:33
Bir Yargıtay Kararı arıyorum Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 3 29-11-2006 18:08
Bir Yargıtay Kararı arıyorum... nephilis Meslektaşların Soruları 2 08-09-2006 21:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04382706 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.