Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Yargıtay'da Neler Oluyor?

Yanıt
Old 17-08-2004, 15:53   #1
ibrahimbey

 
Varsayılan Yargıtay'da Neler Oluyor?

Tamam "avukatlık özen mesleğidir" de, Yargıtay'da neler oluyor?
Old 17-08-2004, 16:34   #2
av.yıldıray

 
Varsayılan

Aslında sizin de çok iyi bildiğiniz, yani bu ülkenin tüm kurumlarında olanlar oluyor. Niye bu kadar şaşırdınız ki?
Old 17-08-2004, 17:40   #3
nfb

 
Varsayılan

Yargıtay'da neler olduğunu hep birlikte izliyoruz kimi istihza ile kimi üzülerek.
Ülkede ırgalanmayan,irdelenmeyen, sataşılmayan, çamur atılmayan(atılamayan) karalanmayan(fısıltı gazetesi hariç- ki çoğu da gerçek,bilinen ama sadece dost meclislerinde dillendirilen) tabu olarak kalmaya devam eden bir tek adliye sistemimiz kalmıştı.Nihayet şeker çuvalında ufak da olsa bir delik açıldı.Bakalım gerisi nasıl gelecek.Çok fazla ümitlenmek de doğru mu bilmiyorum. Önceki olayda bildiğiniz gibi telefonları dinlenenler hakkında elde edilen delilin (telefonkonuşmaları) delil olmadığına karar verdiler ve bazıları için soruşturma açılmadı.Velhasıl kedi gibiyiz.
Old 17-08-2004, 18:17   #4
ragıp

 
Varsayılan

yapılan bir icra takibinden sonra, takip konusu senette tahrifat olduğu iddiası ile İTM de dava açıldı. Adli Tıp Kurumu, tahrifat olmadığına ilişkin Rapor verdi. Dava red oldu, Yargıtay tarafından onandı,Tashihi karar dan geçerek kesinleşti.
C.savcılığı Adli Tıp Kurumu raporuna itibar etmedi. Polis Kriminoloji Lab. ayrı rapor talep etti. Yine tahrifat yok diye rapor geldi takipsaizlik kararı da itiraz red edilerek kesinleşti.
Senet keşidecisinin yaşlı olduğu, lehdarın böyle bir alacağı olamayacağı gerekçesiyle menfi tesbit davası açıldı, yazılı kanıt sunulmadan, hayatın olağan akışına aykırı diye dava kabul edildi. Temyiz üzerine SENETTE TAHRİFAT OLDUĞU ADLİ TIP KURUMU RAPORU İLE SABİT OLDUĞUNDAN karar onandı.
Old 18-08-2004, 03:14   #5
ragıp

 
Varsayılan

20 yıllık meslek hayatımda, yargıdan şikayetçi olduğum dönemler oldu. Özellikle Yargıtaydan şikayetçi olduğum davalar epey fazla oldu. Hatta kişisel olarak da bana zararı oldu. Ama bu, yargıya güvenmemi hiç engellemedi. Türkiyada en az bozulan kurum(dikkat edin bozulmayan demiyorum) adalettir. Bunun için siyasi iktidarlar, yargıdan rahatsız oluyorlar.
Türkiye tarihinin en ucube hükümeti, içindeki çelişkilerden dolayı ülkeyi yönetememiş ve gerek ekonomide gerek politikada çıkmaza girdiği bir dönemde, siyasi krizin sorumlusu olarak, anayasanın fırlatılmasını gerekçe gösterebilmiştir.
Yargı hata yapmıyor mu? elbette yapıyor. Ama bu işi futbol maçı gibi düşünün. sahada futbaolcu onlarca hata yapar, boş kaleye gol atamaz, kaleci, yerini tutamaz hatalı gol yer, ama hakem bir ofsayt pozisyonunu atlamaya görsün!! herkes ona yüklenir.
Özellikle hukukçu arkadaşlar, dikkat edin idare mahkemelerinde açılan davalar ne kadar çoğaldı. İdare hata yapmıyor mu? Bütün hastanelerde, doktorların önce muayenehanesine çağırdığı, bıçak parası adı altında ameliyat ücreti aldığı dedikoduları az mı?
Balık kokarsa tuzlamak gerek, tuz kokarsa ne yapacağız.
LÜTFEN TUZUN KOKMAMASI İÇİN MÜCADELE EDELİM AMA TUZA KOKMUŞ MUAMELESİ YAPMAYALIM. Toplumun bizlere ihtiyacı var
Old 18-08-2004, 17:47   #6
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Sevgili Atay ve Değerli Meslektaşlarım,

THS en güzel yanı, yıllardır yüzünü görmediğiniz, sesine, nefesine özlem duyduğunuz, sevgiyi, acıyı bir dilim ekmeği paylaştığınız dostlarınıza bir çırpıda sizi ulaştırması.

Biz burada açık kimliklerimizi yazarak, meslek etiğine aykırı davranan arkadaşlarımızı, birbirimizi, yeri geliyor acımasızca eleştiriyor ve hatta hırpalıyoruz.

Hatta biz birbirimizi hırpalıyoruz. Yetmiyor, ismi ve kimliği, kişiliği saklı bilgili, bilgisiz kişilerde hırpalananların üzerinden geçiyor.

Bence Özkaya olayı bir bütünün belki en az konuşulması gereken olayıdır.

Bence önce;
Yargıtay Başkanı'nın cüzdan ve vicdan arasında sıkışan yargıçlardan neyi amaçladığını irdelememiz gerekir.

Bence önce;
Kamuya yansıyan bir önemli davada yargıtay üyesi - yargıç ve oğul - avukat ilişkilerinin irdelenmesi gerekir.

Bence önce,
THS de yer alan.
Alıntı:
Anlatacağımız öykü, HSYK’nın üç üyesinin eşleriyle birlikte Kıbrıs ve Marmaris’e yaptıkları turistik seyahatleri konu alıyor.

olayının irdelenmesi gerekir.

Bence önce;
Bu satırları kaleme alan avukatın bundan yıllar önce bir haciz sırasında kendisini Yargıtay Üyesi olarak tanıtan ve icra memurundan haciz sırasında hesap soran, sonradan Emekli Yargıtay üyesi olduğu anlaşılan kişinin davranışının etik boyutunun tartışılması gerekir. (Yaşananlar, olay sonrası Yargıtay'a telgrafla bildirilmişti...)
Old 19-08-2004, 17:39   #7
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bence Özkaya olayı bir bütünün belki en az konuşulması gereken olayıdır.


Bir olayın önce mi sonra mı konuşulması gerektiği aslında o kadar önemli değil, önemli olan o olayı Sayın Adil Giray Çelik'in belirttiği gibi enine boyuna tartışmak, daha doğrusu o olayı sistemin bir parçası olarak değerlendirmek ve o olayın diğer olaylarla, bütünle olan bağlantısını kavrıyabilmek.

Yargıtay Başkanı olayının ve Sayın Çelik'in belirttiği diğer olayların hukuk sistemimizin, politik sistemimizin veya devlet sistemimizin bütünü ile ne gibi bir illiyet bağı var dersiniz?

Olayı hukuk devleti açısından incelediğimizde yargıtay başkanının tavrının tutarlı bir yönü yok; özellikle yargının en üst kademesindeki kimsenin böyle bir davranışı savunulamaz ve hukuk devletinin yara almasına yol açar. Önemli olan o yarayı, apse yapıp bütün bünyeyi atkisi altına almadan iyileştirmek olanağının bulunup bulunmadığı.

Türkiyede hüküm süren bozuk düzenden hukuk sisteminin ve hukukçuların etkilenmemesi zaten iyi niyetli ve saf bir beklenti. Hukukçuların Türkiyedeki bozuk düzenden etkilenmemeleri için, insan’dan biraz daha fazla bir şey olmaları gerekir. Bu “daha fazla bir şey” olabilmek her babayiğidin harcı değildir, cesaret ister, özveri ister. Bunlar da herkeste/ çoğumuzda olmayan özellikler.

Yargıtay Başkanı, yurtdışındaki Türk medyasından tanıdığım, hukuki ve politik kişiliğini tam olarak bilmediğim bir kimse. O nun kişiliğinde ortaya çıkan olay enine boyuna konuşuldu ve bu olayın Türk Hukukuna olan zararı yeterince ortaya konuldu. Bu yüzden benim konuya yapacağım herhangi bir katkı da olamaz.

Benim merak ettiğim konu Yargıtay Başkanının davranışını kimlerin, hangi gerekçelerle veya hangi art niyetlerle eleştirdikleri. Belki de hiç bir art niyet yok ve ben yanılıyorum; Yargıtay Başkanı’nın davranışını eleştiren herkes sadece hukuka olan saygınlığından eleştiriyor.

Herşeye rağmen olay hakkında yazan ve konuşan bazı kimselerde bir art niyet var düşüncesi kafamdan çıkmıyor bir türlü. Bazıları bulanık suda balık avlamaya çalışıyor diye düşünüyorum. THS den kimseyi kastetmiyorum.

Mübalâğa cenk olundu.
...on bin mülhid yoldaşı Börklüce Mustafanın
düşman ormanına on bin balta gibi daldı.
...Yenildiler.
...Yenenler, yenilenlerin
dikişsiz, ak gömleğinde sildiler
kılıçlarının kanını.

Nazım Hikmet
SİMAVNE KADISI OĞLU
ŞEYH BEDRETTİN DESTANI'ndan


Nazım’ ın burada anlattığı, tarih kitaplarından öğrendiğimiz klasik bir savaş hikayesi; değişik ve birbiri ile çelişkili menfaatleri olan iki rakip karşılaşır ve kozlarını paylaşırlar. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

Bu durum büyük ölçüde günümüzdeki menfaat çatışmaları için de geçerli. Yağdırırsın bombaları uçakla, adamların sesini soluğunu kesersin. İşin bir de bombadan öncesi ve sonrası var. Bu önceyi ve sonrayı “propaganda” silahı üstlenir çoğu zaman. Bu silahın özellikle internet yolu ile neleri başarabileceğini Irak ta gördük ve görüyoruz. Propaganda nın en büyük özelliği, kendisine hedef olarak karşı tarafın taraftarlarını seçmesi ve karşı tarafı, kendisini sevenlerin ve tutanların gözü önünde küçük ve zayıf düşürmeye çalışması ve yıpratmasıdır.

Savaşta bu kadar önemli olan propaganda, savaş dışında ne ölçüde bir devlet organını yıpratmada kullanılıyor, merak ediyorum doğrusu.

Türk Hukuk Sistemi belirli çevrelerin propagandsının kurbanı olup yıpranmak istemiryorsa, kendi problemlerine çözüm yolları aramalı ve dayanışmayı hak eden üyelerine arka çıkmalıdır. Dayanışmayı hak etmeyen ve sisteme zaralı olanların da deşifre edilmesi gerekir tabii ki bu arada.

Saygılarımla
Old 20-08-2004, 00:14   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Şairin dediği gibi,

" ya içinde olacaksın çemberin,
ya da dışında"
Old 20-08-2004, 01:25   #9
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Hukukçular,

Daha somut konuşsak ..

Yaşadıklarımızı paylaşsak?

Kanıt olmadığı için elimiz kolumuz bağlı olabilir... Ama dilimizi bağlayan ne var? Güzel türkçemizle çirkin olayları anlatsak birbirimize. Böylelikle kokuşmuşluk var mı bilsek..

Yargıtay'ın tanığı bizleriz..

Hatta belki bazı Yargıtay hakimleri sitemizin üyesi olduğundan Yargıtay bizim içimizde.

Biz varken konuşmak bize düşer. En doğrusunu biz bilmeliyiz. Gazeteciler nerden bilsin?

Gazeteleri okuyup buraya yazmak yerine, biz buraya yazalım gazeteciler burayı okusun

Saygılarımla

Bir Dost
Old 20-08-2004, 09:18   #10
A.G.Coskun

 
Varsayılan

Sayın Bir Dost'a katılıyorum ve tam da bugünler de benim adalete ve yargıtay'a (az da olsa) olan güvenimi yıkan davalardan bahsetmek istiyorum. Bir işçi sendikası genel merkezine karşı açmış olduğumuz davaların tümü Yargıtay'dan aleyhimize olarak sonuçlandı. Hem de; mevzuata, genel hukuk kurallarına ve Yargıtay'ın kendi kararlarına açıkça aykırı olarak. Sendika Genel Kurulu seçilmiş 149 delege çağrılmadan gerçekleştiriliyor ve iptali istemiyle açmış olduğumuz dava "Üst kurul delegelerinin sayısının Başkanlar Kurulunda belirlenen sayıdan fazla olduğu ve Ana Tüzüğün 13. maddesi gereğince fazla seçilen delegelerin Genel Kurula çağrılmadığı, tüzük ve yönetmelik hükümlerinin sendikanın genel kurulunda değiştirilmediği sürece uyulmasının zorunlu olduğu" gerekçesi ile reddediliyor. Oysa Sendikalar Kanununun
10/7. maddesinde “Delege sıfatı, müteakip olağan genel kurul için yapılacak delege seçimi tarihine kadar devam eder.”, 13/3. maddesinde ise “Delegelerin veya üyelerin genel kurula katılmaları ve oy kullanmaları engellenemez” hükümleri bulunmakta olup, Ana Tüzük’ün 13/b maddesi açıkça Kanuna aykırı olduğundan yok hükmündedir. Buna rağmen Yargıtay tarafından hiç bir gerekçe gösterilmeden Mahkeme kararı onanmıştır. Aynı Sendikanın, iptalini istediğimiz genel kurulunda Genel Mali Sekreterliğe seçilen kişinin daha sonra hakkında açılan dolandırıcılık davasında sahtecilik suçundan hüküm giymiş olduğu ortaya çıkıyor ve seçilme şartlarını taşımadığının öğrenilmesi üzerine genel kurulda kendisinden sonra genel mali sekreterlik için en çok oyu almış olan müvekkil, Sendikaya noter vasıtasıyla göndermiş olduğu yazıyla seçilme şartlarını taşımayan Genel Mali Sekreterin görevden alınarak, bu göreve kendisinin çağrılması gerektiğini bildiriyor. Ancak; Sendika şartları taşımayan bu kişiden istifa mektubu alarak bir de bu kişiye harcırah ödüyor. Yerine de yedeklerden çağırıyor. Biz de söz konusu kişinin Genel Mali Sekreterlik için yasal şartları taşımadığının tespiti, Genel Kurul Seçimlerinin bu kişi ile ilgili kısmının geçersiz sayılması ve
Sendika Genel Mali Sekreterlik görevine Müvekkil'in seçilmiş sayılması gerektiğinin tespiti istemi ile iş mahkemesinde dava açtık. Ancak Mahkeme, her ne kadar söz konusu kişi seçilme yeterliliğine sahip değil ise de istifa ettiğinden dava, bu bölümünün konusuz kaldığı gerekçesiyle, diğer bölümü de Müvekkilin şartları taşımadığı (yedek listesinde adı olmadığından) gerekçesiyle reddedilmiştir. Müvekkilin yedek listesinde adı olmaması çok doğal, çünkü ismi asiller arasında bulunmakta ve bu görev için en çok oy alan ikinci kişidir. Yargıtay bu kararı da hiç bir gerekçe göstermeden onamıştır. Üstelik daha önceki kararları bizim istemlerimizle aynı doğrultuda olmasına rağmen. Bu kararlarından birini de dava ve temyiz dilekçemizde bahsedip bir örneğini ibraz etmiş olmamıza rağmen. Farklı bir Sendika'da on yılını doldurmadan seçilen bir yönetim kurulu üyesi için böyle bir dava açılıyor ve Mahkemece reddedilen dava Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2002/11746 Esas 2002/11505 Karar sayılı 4.7.2002 günlü kararı ile bozuluyor, bozmaya mahkemesince uyularak bu kişinin seçilmesi ile ilgili kısmın yok hükmünde olduğuna, yerine kendisinden çok oy alan davacının seçilmiş sayılmasına karar veriliyor.
Benim müvekkillerim bu sendikanın bir şubesinin yöneticileri olup,
bu şubede delegelerin istemleri üzerine olağanüstü genel kurula gidiyorlar. Sendika genel başkanlığı bu genel kurulda seçilen yönetim ve denetim kurulunu görevden alarak, yerlerine kendilerine yakın olan kişileri müteşebbis heyet olarak atıyor. Bu arada seçilmiş yöneticilere karşı da olağanüstü genel kurulun iptali istemiyle dava açıyor. Ayrıca müteşebbis heyet olarak atadıkları kişiler de Genel Başkanlığa karşı aynı konuda dava açıyorlar. (daha doğrusu biz bu davanın genel başkanlıkça bu kişilere açtırıldığını düşünüyoruz.) Bu işlemin iptali istemiyle iş mahkemesinde açmış olduğumuz davada mahkemece Sendika Genel Başkanlığının yöneticilere karşı açmış olduğu genel kurul iptal davası tüm itirazlarımıza rağmen bekletici mesele yapılıyor. Oysa, davalı sendikanın bile dosyaya ibraz etmiş olduğu yargıtayın tüm kararları sendika genel kurulunca seçilmiş olan kişileri görevden almaya yönetim kurulunun hak ve yetkisi bulunmadığı yönündedir. Buna aykırı tek bir kararı bile yoktur. Bu arada Sendika Genel Başkanlığının seçilen yöneticileri aleyhine açılan dava genel kurul iptallerinin Sendika genel Başkanlığına karşı açılabileceği, kişilere karşı böyle bir dava açmanın hukuken olanaklı olmadığı gerekçesiyle reddediliyor. Bu sefer de Mahkemece delegeler tarafından genel başkanlığa karşı açılan olağanüstü genel kurulun iptali davası bekletici mesele yapılıyor. Yine tüm itirazlarımıza rağmen. Biz bu sefer ara kararından rücu istedik. Mahkemece kabul edilmedi. Biz de, arada bağlantı olmadığı halde bekletici mesele yapılmasının bir hakkı yerine getirmekten kaçınma olduğu gerekçesiyle bu ara kararını temyiz ettik. Dosyamız şu anda Yargıtay'da. Bu temyizden de bir sonuç alamayacağımız kesin. Çünkü; yargıtay'ın Sendika Genel Başkanlığının seçilmiş yöneticiler aleyhine açmış olduğu ve yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle reddedilmiş olan davaları "seçilmiş yönetim kurulu üyelerinin bu görevden alınma kararının iptaline ilişkin davaları ile yine ... mahkemesinde derdest olan şube olağanüstü genel kurulu iptali davasının bu dava ile ilişkisi bulunduğu ve konunun çözümünde bu davaların birleştirilerek görülmesinde fayda bulunduğundan o yola gidilerek bu dosyaların birleştirilmesi ve sonucunda birlikte değerlendirilerek varılacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup" denilmek suretiyle bozulmuştur. Yani bizim davaya da bu davalarla birleşme yolu görünmüş bulunuyor. Yargıtay'ın tüm kararlarının seçilmiş kişilerin yöneticilerle görevden alınamayacağına ilişkin olmasına rağmen. Şimdi genel kurul iptal edilmiş olsa, açıkça hukuka aykırı olan bu işlem hukuka uygun hale mi gelecektir. Üstelik Yargıtay'ın bozmuş olduğu mahkeme kararının da hukuka aykırı hiç bir yönü bulunmamaktadır. Çünkü genel kurul iptallerinde seçilenlerin hasım olarak gösterilemeyecekleri ve bu davaların sendika genel merkezine karşı açılması gerektiği kesindir ve buna aykırı ne bir yasa maddesi, ne de yargıtay kararı mevcuttur.
Sendika genel merkezi ile sendika üyesi, delegesi ve yöneticileri arasındaki davalar bunlarla sınırlı değil. Ancak, konuyu yeterince uzattığımı ve sabrınızı fazlasıyla zorladığımı düşünüyorum. Bu davalardan bir veya bir kaçı aleyhte olsa idi hukuki hata diye düşünebilirdim. Ancak, tümünün açıkça hukuka aykırı bir şekilde genel merkez lehine sonuçlanması ve bunun hiç bir gerekçe gösterilmeden kısa bir kararla yapılması bende ciddi şüpheler uyandırdı. Bilmiyorum siz ne düşünürsünüz bu konuda!
Old 20-08-2004, 11:18   #11
Gemici

 
Varsayılan

Sayın A.G. Coşkun,

hikayeyi Sizde bilirsiniz herhalde; "olayda iki şık var...birini şu veya bu sebepten göz ardı edelim...gelelim ikinci şık'a " diyerek başlıyan ve bu şekilde sonsuza kadar uzayabilecek olan hikayeden bahsediyorum.

Olayınızda da iki şık var:
Birincisi: Yargıtay hukuki açıdan Sizinle aynı fikirde değil. Nasılki sendika genel başkanlığı sizin müvekillerinizle aynı fikirde değilse ve ilk mahkeme onların hukuki görüşleri yönünde karar verdi ise yargıtay'da sırf hukuki gerekçelerden yola çıkarak sendika genel başkanlığına ve ilk mahkemeye hak verebilir. Bu konuda tartışılacak bir mesele yok zannedersem; ortada sendika genel başkanlığı ile sizin müvekilleriniz arasında hukuki bir anlaşmazlık var ve yargıtayın karşı tarafın gerekçelerine uygun bir yaklaşımı var. Bu durum aslında bizim hukuk sistemimizin yapısına uygun bir durum; ortada haklı olduğunu iddia eden iki taraf var ve mahkeme bunlardan birisinin haklı olduğu kanaatine varıyor ve ona hak veriyor. Yargıtay değişik sebeblerden dolayı yanlış bir kararda verebilir. Bu gibi durumlarda gözümüzü dış dünyaya çevirip oradaki hukukla kendi hukukumuzu ve kendi uygulamamızı karşılaştırmak sağlıklı sonuçlara varmamızı sağlar.

İkinci şık: yargıtay ya hukuki bilgisizliğinden yada taraflı olduğundan size ve müvekillerinize karşı tavır takınıyor ve karşı tarafı, hukuka aykırı olarak, haklı çıkarıyor.

Açıkça söylemek gerekirse, bir hukukçunun kendi üst mahkemesi hakkında böyle bir kanıya varması bile üzücü bir durum. Birde eğer gerçekten böyle bir kanıyı kuvvetlendirecek bir uygulama varsa, buyurun o zaman cenaze namazına.

Saygılarımla
Old 20-08-2004, 11:36   #12
ibrahimbey

 
Varsayılan

Bence burdaki sorun; kararın doğruluğu ve yanlışlığı değil.

En temel sorunlar şunlar;

1) Kararların gerekçesiz olması: Eğer kararlar gerekçeli olsa ve hangi HUKUKİ YA DA VİCDANİ nedenlerle tarafların iddialarının haklı bulunduğu TEK TEK AÇIKLANSA, TARTIŞILSA, böyle tartışmalara gerek kalmaz. Ama nedense, kararlar ısrarla gerekçesiz olmaktadır.

2) YARGITAY KARARLARININ TAMAMI İSTİSNASIZ OLARAK NEDEN YAYINLANMAZ DA SADECE SEÇİLMİŞ BİR KISMI YAYINLANIR, ÖTEKİLER SAKLANIR? Üstelik Yargıtay Kararları dergilerini inceleyince, yarıya yakınında "meralar zilyetlikle kazanılamaz" şeklinde, zaten kanunen mümkün olmayan konularda olduğu gözükmektedir. Bu tutumun nedeni de, nedense bir türlü açıklanmamaktadır.

Böyle olunca da, insanın aklına bin bir türlü şeyler geliyor. "Dedikodulara asla kulak asmaması gereken, duyduklarına değil dosya içeriğini gördükten sonra karar vermesi gereken, insanların haklarını arama süreçlerinde en son nokta olan, bu anlamda adeta kutsal bir kurum olan böyle güzide bir kurum" hakkında, biz hukukçular dahi, "acaba" diye düşünmek zorunda kalabilmekteyiz.

Gerçekten ama gerçekten üzücü bir durum. Çünkü bu gemide bizler de varız.
Old 20-08-2004, 12:38   #13
A.G.Coskun

 
Varsayılan

Sayın Gemici;

Bahsetmiş olduğum konular yoruma açık olsa idi, inanın ben de tamam ben böyle yorumladım ama, Yargıtay da farklı yorumlamış diyebilecektim. Ancak; önceki yazımda geniş olarak açıkladığım üzere, kararlar genel hukuk kurallarına ve yargıtayın kendi içtihatlarına açıkça aykırı. Ya da en azından ben böyle düşünüyorum. İbrahim Beyin de belirttiği gibi kararlar gerekçeli olsa, belki de ikna olacağım. Ancak; ortada bu kadar hukuka aykırılık olması ve tüm kararların gerekçesiz olarak garip bir şekilde Sendika Genel Başkanlığı lehine çıkması ister istemez acaba dedirtiyor.
Old 20-08-2004, 13:14   #14
nfb

 
Varsayılan

değerli dostlar,
bu forumdan vardığım sonuçlar,
- Adliye de bu ülkenin kurumudur ve toplumdaki genel ve bilinen türdeki şikayetlerden nasibini almaktadır. Anlatılanlarda gerçek payının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız pek çok olay var ve çoğunda da haklıydık ama tuş olduk.

- Yargıtay kararlarının yayınlanmaması hatta bazılarına ulaşılamaması da acı bir gerçektir. Danıştay kararlarına ulaşmak zaten pek mümkün değil. Hatta idari yargı kalemlerinde işlem yapmak, dosya incelemek bile zulüm halinde.

- Artık birşeyler yapmanın zamanı çoktan gelmiş, geçmektedir bile. Barolar ne yazık ki yılların yorgunluğunu üzerlerinden atamamakta.

- Bu anlamda bu tip forumlarda bazı konuların tartışmaya açılması gerçekten de yararlı olacak.

- Yargıtay kararlarının gerekçesiz olması ayrı bir facia. Bunun iş yükü ile izahını kabul etmiyorum.

- İstikrar kazanan yargıtay kararlarının aksine aynı veya çok benzer olaylarda farklı kararlar çıkmasını kim nasıl izah edebilir. Heyet değişti bir gerekçe midir?

- Bu arada sayın Ragıp kardeşimizin naklettiği oldukça vahim kararlar güme gidiyor gibi. Kendisinden ricam bu kararları buraya aynen yazmasıdır.
Old 20-08-2004, 18:54   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,

Sanırım Sbudak'ın yaptığı alıntı ile, bu konudaki tartışma bitmiştir. Hele Sayın Ragıp gibi düşünen arkadaşlarımız, (hala adliye mekanizmasına güvenen )düşüncelerini yeniden gözden geçirecektir. Yazıda ismi geçenlerin bazılarını tanıyorum ve anlatılanlar gerçek. Çok iyi araştırılarak yazılmış...

Bir meslektaşımız da somut olarak yazılsın demişti..Ben de 19 yıldır bu mesleğin içindeyim... Ama az önceki yazıda sözü edilenlerden sonra başka bir somut olaya gerek var mı bilmem...Eğer gerek var diyen olursa, e-posta atsın ben de yaşadıklarımı anlatayım...

25 yıl önce, fakültede öğrenci iken, İzmir Fuarına Muzaffer İzgü gelmişti. Kitabını imzalatırken, hukuk öğrencisi olduğumu öğrenince; "Adalet tanrıçasının gözleri neden bağlıdır" diye sormuştu...

Ben de;

"hukuk adına yapılan çirkinlikleri görmesin diyedir" demiştim.

Gülmüştü...

Ağlanacak haldeyiz ama...

Saygılarımla
Old 20-08-2004, 22:03   #16
ibrahimbey

 
Varsayılan

Mükemmel bir yazı.

Bu arada barolar, flashlı, javalı, bilgileri eskimiş siteleri yapmak yerine, www.gençavukatlar.org sitesini incelesinler de, bir hukuk sitesi nasıl olurmuş görsünler.
Old 21-08-2004, 10:29   #17
tiny lady

 
Varsayılan

dün bir gazetede okudum. tbb başkanı özok yargıtay başkanı özkaya için 'ben ona kefilim ' diyordu. özkaya'nın yaptıklarında yanlışlık görmediğini belirtiyordu. akla ziyan bir durum. birçok hukukçu yargıtay başkanına istifa etsin derken, avukatların başkanı olan bir kişinin özkaya'yı savunması ilginç geldi. avukatlık refleksi değildir heralde. ayrıca ilginç bir durum da hukukçu kimliğine sahip olan cumhurbaşkanımızın da suskun kalması. hadi neyse, yargının başı sağolsun.
Old 22-08-2004, 07:40   #18
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan YORUMSUZ

Yargıtay Birinci Başkanı Eraslan ÖZKAYA’nın 2002-2003 Adli Yılı açılış konuşmasından

“ … Yargının inandırıcılığını yitirdiği yönünde, kimi kişi ve kuruluşlarca yerli yersiz söylemler üretilmektedir. Bu herkesten önce, tüm olumsuzluklara karşın var güçleri ve onurla savaş veren yargı mensuplarını üzmekte, derinden yaralamaktadır.
Her şeye rağmen yargı, ana yapısındaki sağlamlık, açıklık, şeffaflık, çeşitli denetim ve kontrol mekanizmaları ile en inandırıcı devlet erki olmaya layık aynı zamanda zorunludur.
Yargıda bir zaaf varsa bunun nedenlerini içerisinde değil, dışarısında aramak gerekir. Yargıyı olumsuz yönde etkileyen bu dış etkenler ortadan kaldırıldığında, yargı başvurulabilecek son merci olduğunun bilinci içerisinde onurlu ve kutsal görevine daha büyük bir şevk ve gayretle devam edecektir. “
Old 23-08-2004, 01:49   #19
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Av.Hulusi Metin,

Yukarıdaki mesajınızı göndermekle konuya getirdiğiniz yeni açı nedeniyle teşekkür ederim. Her zamanki '' incelikli kalitenizi'' kutlarım.

Geçen yıl her şeyi açıkca söyleyen Yargıtay Başkanı'nı sorunu ile yalnız bırakan bizlerdik. Bu yıl ''Başkan'ı asalım'' diyen yine bizleriz. Sanki sorun bizim sorunumuz değilmiş gibi.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 23-08-2004, 02:01   #20
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Yargıtay’da neler oluyor sorusunun yanıtı tarihte gizli: ‘’Başını isterük !!’’

Osmanlı’da sadrazamları öldürmekle aranan çözümler bulunamadı ama bu linç psikolojisi hala sürmekte. Ben de bir zamanlar gençken bu psikoloji içindeydim. 1970’li yıllarda sanıyordum ki devrin başbakanı iktidardan giderse her şey yoluna girecek. Nitekim gitti de; ama hiçbir şey değişmedi. Tıpkı sonraki geliş gidişlerinde değişmediği gibi.

Şimdi Yargıtay Başkanı’nın başı isteniyor. Büyük olasılıkla da bu başkan gidecek. Hakimlikte kural böyledir : hakimlerin cezalandırılmaları için suçlu olmaları gerekmez; ‘’dile düşmeleri’’ yeterlidir.

Peki bu sonuç ‘’Yargıtay’da Neler Oluyor’’ sorusunun çözümü mü?

Sorunu belirlemek ve yakınmak çok kolay.. Çözüm bulmak çok zor. Polisiye tedbirlerin işe yaramayacağı belli. Başka bir sistem olmalı ki Yargıtay’ın telefonları dinlenmek zorunda kalınmasın..

Şimdiye kadar konuştuklarımız arasında çözüme katlı olabilecek iki öneri var :
1- Kararların yayınlanması (bu öneri binlerce karar nerede nasıl yayınlanacak; bunca kararı kim takip edecek gibi soruları da içermekte)
2- Kararların gerekçeli olması (bu öneriyi şiddetle desteklemek lazım)

Ancak bu iki önerinin de çözüm olmayacağı belli. Kararlar arasında çelişkilerin belirlenmesi pratikte kimseye yarar sağlamayacaktır. Kararlar yanlış olabiliyorsa, gerekçeler de saçma yazılabilir.

En iyi öneri Yargıtay’dakilerden gelmeli. Çünkü Yargıtay’da olup bitenler en çok Yargıtay’dakilere zarar verecektir.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 23-08-2004, 10:47   #21
ragıp

 
Varsayılan

Sayın Suat Engin, Ragıp gibi dalete güvenenler düşüncelerini yeniden gözden geçirmeyecektir. Yazılarıomı okuduysanız, Yargıtay ın bir kararıondan, kişisel olarak da zarar gördüğümü belirttim. Ama bu adalet mekanizmasına güvenmediğim anlamına gelemez. Adımın başında hala Avukat ünvanı var.
Eğer adalete güvenmesem, hemen o ünvanı sildiririm. En azından müvekkillerimi kandırmamış olurdum. Hem adaletin olmadığını ve bu çarkın kokuşmuş olduğunu söyleyip, hem de müvekkilime senin hakkını savunacağım nasıl derim.
Elbette ki, genel kokuşmuşluk adalet mekanizmasına da ucundan bulaşmış durumda, biz de biliyoruz para ya da hatır ile olmayacak kararların çıktığını. Ama sistem çökmedi.
Son olayları bir dost çok güzel özetledi." BAŞINI İSTERÜK" başka bir sitede forumda, bir meslektaşımız, Yargıtaydaki gelişmeleri, siz laikler diye foruma taşıdı.Bu ne olduğunu size özetler.
Senelerce çetelerle görüşen, düğünlerinde baş konuk yapan politikacılara ses çıkarılmıyor. Cezaevinden tahliye olan bir çeteciyi vatanı için haksız yere yattı diye yere göğe sığdıramayanlar, tarikat liderlerinin elini öpenler, Yurtdışında kaçak cemaat liderine methiyeler düzenler, vs. bunlara ses çıkarılmıyor. Daha düne kadar, Yargıtay başkanının görüştüğü iddia olunan kişi bile vatanseverdi ve Türkiye için savaşmıştı. Ne oldu da birden her şey değişti.
Yargıya güvenmeyen, bir engel olarak gören zihniyetin eline koz geçti ve bunlar oluyor.
Old 23-08-2004, 17:15   #22
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Ragıp,

Aslında kişisel polemiğe girip, diğer meslektaşlarıma haksızlık yapmak istemiyordum ama "adımın başında hala Avukat ünvanı var. Eğer adalete güvenmesem, hemen o ünvanı sildiririm. En azından müvekkillerimi kandırmamış olurdum" şeklinde ima dolu ifadeniz beni üzdü. Bir başka ifadeyle "eğer ben adalate güvenmezsem, müvekkilimi davayı kazanma konusunda ikna edemem dolayısıyla adalete güvenmek zorundayım. Aksi takdirde büyük bir paradoksun içinde bulunurum" diye düşünüyorsunuz ve kendinize göre bir defans geliştiriyorsunuz.

Ben ise, müvekkilime "işin içine hurafeler karışmazsa davayı kazanırım" diyorum. Size de tavsiye ederim. Ama hiç kaçmayı düşünmedim. Hurafelerin karışmadığı davalardaki hukukçuluk keyfi yetiyordu belki de. Siz de öyle yapın lütfen, ünvanınızı sildirmeyin.

Bu sitede kimseyi şahsen tanımıyorum. Kimini ismen tanıyorum, Sayın H.Metin, Sayın A.G.Çelik gibi mesela...Ama sitede çok yeni olmama rağmen, yazılanları okudukça bir çok güzel, aydın insanın ve kelimenin her anlamıyla "hukukçunun" burada olduğunu gördüm..

Site girişinde uyarılarda derdinizi kısa ve öz anlatın şeklinde bir uyarı vardı...Çok haklı bir uyarı..Kısa anlatayım derken, bazen baltayı taşa vurabiliyorsunuz..Veya maksadını aşan şeyler yazabiliyorsunuz...Sizinle ilgili örnek vermem de sizin tarafınızdan yanlış anlaşılmış sanırım..

Şu an ki tartışma yanlış anlamadıysam,Yargıtay Başkanı ile Çakıcı arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişki varmıdır? Şeklinde özetlenebilir...Bu cümleden yola çıkarak, Yargıtay'daki davalarda menfaat ilişkisi varmıdır?(Neşter operasyonu örneği verildi, Yargı üyelerinin bedava seyahati örneği verildi)Şeklinde bir tartışma konusu açıldı...Bunun üzerine, sizin gibi bazı meslaktaşlarımız bunun "münferit" olaylar olabileceğini bu tür olaylar yüzünden Yargı'nın yıpratılmasının doğru olmadığını ifade ettiniz. Bu münferit kelimesi bana başka bir konuyu anımsattı..Yıllarca ülkemiz, yurt içinde ve dışında sistemli işkence ile suçlandığında, Başbakan ve İçişleri Bakanlarımız hep "Bunlar münferit olaylardır" demişlerdir.

Ben asla Yargı'yı yıpratmayı düşünmedim. Derdim bu işin içinde olanların, menfaat sağlayanların ortaya çıkarılması oldu. Çünkü Yargıyı asıl onlar yıpratmaktadır.

Siz 18.08.2004 tarihli yazınızda "Türkiye'de en az bozulan kurum adaletttir". demektesiniz.Bozulduğunu kabul ediyorsunuz ama "enaz" diyorsunuz. Sizin ve benim ölçülerim ne olabilir acaba...Siz de okuduklarınız ve bizzat yaşadıklarınızdan yola çıkıyorsunuz, ben de...Ama ben şu veya bu kurumdan daha az bozulmuştur diyemiyorum. Belki sorun bazı kurumlar gibi (Asker gibi) Yargının da bu ülkede tabu haline gelmiş olmasındandır. Daha önce, bazı hakim ve savcılar rüşvet almaktan dolayı meslekten atıldılar. Ama boyutu önemli olmadığı için medya fazla ilgilenmedi. İlk defa, Neşter Operasyonu ve Çakıcı olayı gibi medya için büyük sayılabilecek olaylar ortaya çıkınca hepimiz şaşırdık. Sayın Özkaya'da şaşırmış olacak ki, olayın başında söyledikleri ile şimdi söyledikleri arasında tutarsızlıklar var..Anımsayın "Müteahhitin Çakıcı ile ilişkisi olduğunu anlayınca ilişkimi bitirdim" şeklinde bir ifade kullanmıştı. Ama tarihler gazetede çıkınca, bitirdim dediği tarihten 1 ay sonra adama para göndermiş..Çakıcının davası ile hiç ilgilenmediğini söylerken, daha sonra telefon kayıtlarından anlıyoruz ki, kararı çantasında taşıyormuş..Ben evin tadilatını 30-35 milyara verdim diyor sürekli.(hangisi 30 mu? 35 mi?)Aradaki fark bir hakimin 2 aylık maaşı..Unutması mümkün mü..Bu arada evi kaç paraya aldığını söylemiyor..Bir 30 milyar tl.sı da ev tutsa..Etti mi size 60-65 milyar tl. Bir savcı arkadaşım bunun hakim maaşıyla olamayacağını söyledi. Ben de kitaplarının telif hakkıyla almış dedim..Güldü ve başka bir olay anlattı: Anadolu'nun küçük bir ilçesinde kadastro hakimliği yaparken, Yargıtay'da kadastro davalarını inceleyen Dairenin başkanı 10 adet kadastro davaları ile ilgili kendi yazdığı kitabı göndermiş satsın diye...İşin tuhaf yanı şu ki, sözkonusu ilçede hiç avukat yokmuş..Birisini kendi alsa, birini de hazine avukatına verse elde kalan 8 taneyi ne yapacak..Geri gönderse, verdiği hükümler aynı dairede incelenecek...Cebinden ödemiş hepsini...Benzer olaya ben de tanık oldum bir holding, Ticaret Mahkemesi başkanlığını yapan hakimin 100-150 sayfa tutan kitabından 100 adet kadar almıştı..Kütüphanelerinde bizzat gördüm(Başka bir tartışmada, "yemleme" diye bir tabir geçmişti...Bu olay girer mi bilmiyorum...)

Bu ülke çok saygın avukatlar yetiştirdi Sayın Ragıp(Halit Çelenk, Faruk Erem gibi,) Ve bu ülke çok saygın hakim ve savcılar yetiştirdi...Bizim onlara lafımız yok, olamaz da... Zaten her kurumda olduğu gibi çok az sayıda da olsa, bu insanlar olmasa halimiz nice olurdu bilmiyorum. Ama kurumların saygınlığını korumak adına 3 maymunu oynamayalım derim ben...Bu ülke bir sürü badireden geçti...Bir 12 Eylül darbesi geçirdi mesela...Generallerin önünde el-pençe divan duran Anayasa Mahkemesi üyeleri, profesörler gördük biz...Ama Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinde görev yaparken emirlere uymadığı için önce Diyarbakır'a sürülen sonra Ankarada kızağa çekilen Binbaşı Üstün Günsan da hukukçuydu(umarım ismi doğru anımsadım)...Yine böyle bir kaç savcı ve hakim bir şekilde enterne edilmişlerdi..Hocalardan 1402 likleri anımsayın ltf...

Ülke biraz normalleşince, daha önce el-pençe duranlar,en büyük hukuk ve demokrasi havarisi kesildiler daha sonra...Ben ve benim gibiler "yemedik".

Bu ülkede, 2 aylık yargılama ile 17 yaşındaki Erdal Eren mahkeme kararıyla asıldı Sayın Ragıp...Ya Erhan Çınar'ın başına gelenler: İdama mahkum olduktan sonra, işkenceyi yapan başkomiser gerçeği anlatınca, Yargılamanın İadesi ile kurtulabilmişti...Sizin de bildiğiniz yüzlerce örneği vermek ne kadar anlamlı olur...Ama bu kararları da veren Hakim ve Savcılardı...Maalesef o kadar çok ki böyle kararlar...Ben yıllarca D.G.M.lerde avukatlık yaptım. istisnasız bütün hakim ve savcılar bize örgüt avukatı muamelesi yapmaktaydılar..Müvekkillerimiz duruşma salonunda gözümüzün önünde dövüldüğünde hukuk adına insanlık adına karşı çıkıp, reisle kavga ettik diye soruşturma geçirdik..169 dan yargılandık...Ne kadar çok istiyordum, kararların hukuka uygun olmasını...Ama sadece işkence ile alınan ifadelerle 12,5 yıl ceza alan 16/17 yaşında müvekkillerimi görünce kahroldum Sayın Ragıp...Onlar için bir hukukçu olarak hiçbir şey yapamamanın acısını umarım siz çekmemişsinizdir. Mesleğimi çok seviyordum ve halen seviyorum. Övünmek gibi olmasın ama "gözaltında pek fena muamele gördüm" daha sonra"gözaltında şu an işkence görüyorum" ibaresini görüşme tutanağına yazdıran ilk avukat da benim Sayın Ragıp...

Belki benim isyanım bu yüzdendi...Belki mesleği "paran varsa adam öldürsen de farketmez, yırtarsın" anlayışına getirenlereydi...Belki safça, bu son olayla bir temizlik operasyonu başlar diye düşündüm...Ama klasik deyimle hukuk "üstyapı", ekonomi "altyapı" ise; üstyapı, alt yapıyı etkilese de altyapı üstyapıyı belirlemekteydi...

Yazınızdaki ikinci bölümdeki görüşlerinize katılmakla birlikte, şeriatçıların Yargıtay Başkanının bu olayını laiklikle bağdaştırmasının bizim görüşlerimizle ne ilgisi var anlamadım...Onların ekmeğine yağ sürer diye biz eleştirmeyelim mi peki...Onların kendilerine müslüman(demokrat) olduğunu bilmeyen mi var.Türban konusunda solcuları suçlarlar; madem bu da insan hakları neden destek olmuyorsunuz diye..Ama yıllarca ünversitelerde dayak yiyen, gözaltına alınan işkencelerde ölen öğrencilerin hiç birine destek olmamışlardır. Birtan Altınbaş'ın davası zamanaşımına doğru gidiyor...Bu davaya da hakim ve savcılar bakıyor...Hiç bir sağ basında eleştiri var mı bu hususta..

Yine bahsettiğiniz "vatan kahramanları"nı yargılayanlar da bu ülkenin hakimleriydi...Y.Demirel'i, Sami Hştan'ı,Garipoğlu'nu, Erol Aksoy'u, K.Yiğit'i, H.Bayram'ı,Haluk Kırcıyı, Çakıcı'yı vs.vs. kim yargıladı Sayın Ragıp...

Yoksa şu baklava çalan çocukları veya marketten hazır çorba çalan öğretmeni yargılayıp "ne yapalım kanun maddesi açık" diyen ve olaya şekli bakan yargıçlar mı?..

Söylenecek çok şey var..Sayın A.G.Çelik'in dediği gibi, kimliklerimizi açık bir şekilde yazıyoruz, tartışalım ama birbirimize girmeyelim...

Saygılarımla...
Old 24-08-2004, 01:22   #23
ragıp

 
Varsayılan

SayınAvukat Suat Ergin arkadaşım
ben yazdıklarımı polemik yaratmak için yazmadım. Benim yazdıklarım ile sizin yazdıklarınız arasında fark yok. Yazınızın altına kendi imzamı dahi atabilirim.
Ama bu tartışmanın ve Yargıtay ın özellikle şimdi yıpratılmaya çalışılmasının gerekçesini, sayın nfb özetledi. Ben ardniyete isyan ediyorum.
Elbette biz yargıda nelerin döndüğünü elimizden geldiğince araştıracağız. Aksaklıkları tartışacağız. Gerekirse şikayet vs. gibi olanaklarımızı kullanacağız. Ama "kelle isterük" naralarına da kulak tıkayacağım. hele siz laikler diye başlatılmak istenen hiç bir tartışmaya da girmeyeceğim.
Old 26-08-2004, 05:43   #24
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan YORUMSUZ (2)

"Devleti yıpratmayalım, hükümeti yıpratmayalım, yargıyı yıpratmayalım, kurumları yıpratmayalım" derken bir de bakıyoruz ki, yıpranan bütün bir Türk halkı oluvermiş!..
Mehmet Y.YILMAZ, Milliyet, 26.08.2004
Old 26-08-2004, 05:45   #25
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan YORUMSUZ (3)

İzmir Barosu Başkanı, soruşturmaların gerçeği ortaya çıkarabilmesi için Kozinoğlu ve Ercan Yalçınkaya'nın da görevlerinden uzaklaştırılması gerektiğini söyledi

İZMİR DHA

İzmir Barosu Başkanı Bahattin Özcan Acar, Alaattin Çakıcı dosyası konusundaki görüşmeleri nedeniyle suçlanan Eraslan Özkaya'yı, Yargıtay Başkanlığı'ndan çekilmeye çağırdı.
Acar, Çakıcı dosyası için MİT Dış Operasyonlar Daire Başkan Yardımcısı Kaşif Kozinoğlu ve müteahhit Hakkı Süha Şen ile görüşen Özkaya'nın kendisine gelen hukuk dışı teklifi ve buluşmayı reddetmeyip gelen kişi için suç duyurusunda bulunmak yerine görüşmeleri sürdürmekle hata yaptığını savundu. Bu hata nedeniyle Özkaya'nın yargıyı yıprattığını belirten Acar, "konunun yargının işlevi ve saygınlığı açısından değerlendirilmesi gerektiğini" kaydetti.
mİLLİYET,26.08.2004
Old 26-08-2004, 09:30   #26
gunergok

 
Varsayılan

YARGITAY KARARLARININ TAMAMI İSTİSNASIZ OLARAK NEDEN YAYINLANMAZ DA SADECE SEÇİLMİŞ BİR KISMI YAYINLANIR, ÖTEKİLER SAKLANIR?

Neden yayınlanmaz bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Ancak bir hususa dikkat çekmek lazım, bazı Yargıtay hakimleri bu kararları kendi hazırladığı kitaplarda yayınlarlar. Akademik çalışma için bile gitseniz size Yargıtay'da yardımcı olmazlar. Kararlara erişmenize izin vermezler. Çünkü o kararları kendilerine saklarlar ve hazırladıkları -bilimsel değeri tartışılabilecek olan ve fakat yargı kararlarını sundukları için faydalı olan- kendi kitaplarında kullanırlar.
Old 26-08-2004, 10:16   #27
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın gunergok,

Yargıtay kararlarına kolay ulaşma gereği konusundaki düşüncenize katılıyorum. Ancak bu kolay ulaşmanın ''bütün kararların yayınlanması '' ile zor olacağı kanısındayım.

Yargıtay kararlarının tümünün yayınlanması için önerdiğiniz yöntem var mı?

- Kağıda basılı yayınlamanın maliyeti çok yüksek olacaktır. Bu maliyeti ne Yargıtay kaldırabilir, ne de ''karar arayanlar'' yüklenebilir. Bu konuda bir görüşünüz var mı?

- İnternet ortamında her gün tarihe göre ve konusuna göre ayarlanabilecek bir sayfada yayınlanması pratikte işe yarar mı?
Çok sayıdaki karar arasından aradığımız karara ulaşmak nasıl mümkün olur ?

- Gerekçesi olmayan ONANMASINA yazılı kararlar, dosyadaki olayı bile bilmeyen uygulamacıya ne kadar yararlı olur ?

Böylesi zor sorulara yanıt aranacağına uygun kararların işten anlayan hakimlerce seçilip yayınlanması daha doğru olacaktır. Ama ticari meta gibi bazı kararların ayrı tutulmadan yayınlanması gerekecektir. Bu zor görevi de Yargıtay'ın yürütmesi uygun olacaktır, kanısındayım.

Konu hakkında daha uygun yöntem düşünebilen üyelerimizin de katkılarını bekleriz .

Saygılarımla

Bir Dost
Old 26-08-2004, 10:23   #28
gunergok

 
Varsayılan

Yargıtay üyelerinin kitaplar çıkarmalarına karşı değilim. Burada yanlış olan bu kararların deyim yerinde ise gizlenmesidir. Doçentlik veya doktora tezi için Yargıtay'da araştırma yapmak isteyen arkadaşlara zorluk çıkarıldığını duymaktayım. Emsal olabilecek kararların internet ortamında sunulması bir çözüm olabilir.
Old 26-08-2004, 11:16   #29
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Kahve molası :)

Sevgili katılımcılar,

Basından izlediğimiz konu, "şüyu vuukundan beter" (söylentisi gerçek olmasından kötü) türünden bir olay...

Yargıtay Başkanının bizzat kendisinin kabul edip açıkladığı "olguların" , "yargıç etiği" bağlamında ele alınması; tartışmamızın çerçevesi olabilir.
saygı ve sevgiler
Old 31-08-2004, 13:06   #30
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Selamlar,

Simyacı diye bir kitap var biliyorsunuz...Ben bundan sonra Çakıcı'ya Kimyacı denilmesini öneriyorum...Baksanıza adam önce Korkmaz Yiğit'in kimyasını bozmuştu...Son olarak da Yargıtay Başkanı'nın kimyasını bozmuş olacak ki, rapor olmak zorunda kaldı...Kendisine acil şifalar...

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İzmir Barosunda Neler Oluyor? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 35 02-11-2010 11:57
Zina Yine Suç Mu Oluyor? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 53 01-05-2008 15:02
İstanbul Barosunda Neler Oluyor??? Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 9 19-02-2008 11:22
Üst Kattan Su Sızıntısı Oluyor... suatuyar Hukuk Soruları Arşivi 7 11-10-2006 11:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10246491 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.