Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Anket Sonucu: Davayı kazanan ödediği vekalet ücretini;
Devletten almalıdır. 9 12,86%
Belediyeden almalıdır. 0 0%
Davayı kaybeden tarafa bağışlamalıdır. 1 1,43%
Davayı kaybeden taraftan tahsil etmelidir. 60 85,71%
Oy Verenler: 70. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 89)

Davayı Kazanan Ödediği vekalet ücretini karşı taraftan alabilmelidir.

Yanıt
Old 14-04-2006, 22:55   #1
irfan AYDIN

 
Önemli Davayı Kazanan Ödediği vekalet ücretini karşı taraftan alabilmelidir.

Sevgili dostlar(Avukatlar,Hakimler,Hukukçular,Hukukla ilgilenenler,sık sık avukata vekalet vermek zorunda kalanlar)
Yargı yerlerinde dava açmak için avukatlara vekalet verenler(vekil eden yada müvekkiller) davayı kazandıkları takdirde,vekillerine ödedikleri avukatlık ya da vekalet ücretini karşı taraftan(davayı kaybedenden) almaları hukukun ve adaletin gereği değilmidir?
Öyleyse neden davayı kazananlar avukatlarına ödedikleri vekalet ücretini karşı taraftan alamıyorlar? Yoksa alıyor ya da alabiliyorlarda ben mi bilmiyorum.
Bana göre söz konusu ücret 1086 sayılı Yasanın 423.maddesi hükmüne göre mahkeme masrafıdır.
Dolayısıyla da davayı kazanan avukatına ödediği ve 1086 sayılı kanunun mahkeme masrafı olarak öngördüğü parayı, davayı kaybedenden tahsil etmelidir. Aksi takdirde, dava açan açtığı dava sonunda haklı çıkmış olmasına karşın,vekalet ücreti ödemek suretiyle maddi yönden uğramış olduğu ekonomik zararının telafisi, hiçbir şekilde mümkün olamayacaktır.Saygılarıma.İrfan AYDIN
Old 15-04-2006, 08:39   #2
NİLGÜN SEYMEN

 
Karar

Çoğumuz MAHKEME MASRAFI-teriminin pul,dosya,kaşe mühür vs.anlamlar içerdiğini düşünürdük.
Ben bugün bu yazınız ile AVUKAT ÜCRETİNİN de-BU YASA GEREĞİNCE-aynı kapsamda yer aldığını öğrenmiş oldum.
teşekkürler sn AYDIN.
Old 15-04-2006, 10:54   #3
irfan AYDIN

 
Varsayılan Teşekkürler sayn ÇAKICI

Sn Çakıcı, İlginiz için candan teşekkürler, ben konuda, avukatların,hakimlerin ve açtığı davaları yada aleyhine açılan davaları kazandığı halde yaptığı masrafları alamamış olanların düşüncelerini ve yorumlarını bekliyorum. Saygılarımla.
Old 15-04-2006, 12:23   #4
denk

 
Varsayılan

sayın irfan aydın, hukuk davalarında bidğiniz üzere davayı kazandğığnğz takdrde mahkeme vekalet ücretine takdir etmektedir. bu ücret yasal asgari ücret tarifesine göre belirlenmektedir. bu nedenle müvekklin avukata vermiş olduğu miktarın altında kalmaktadır. yani mahkeme av. ücretini kaybeden taraftan alıp kazanan tarafa vermektedir. ancak bu miktar asgariğ tutar üzerinde yapıldığı için vek. ücreti veren müvekkilin fazla ödemesikarşılanamamaktadır. müvekkilin bu fazla ödemesinin karşılanması için şöyle bir düzenleme getirilebilir. müvekkil av. ile yapmış oldağa ve ödediği ücretin miktarını gösterir bir sözleşme mahkemeye sunar mahkeme de bau söz. ye göre ücrete takdir eder. ancak bu uygulama da suistyimle çokaçık olur..
Old 15-04-2006, 19:21   #5
irfan AYDIN

 
Varsayılan Davayı kazananın ödediği ücret

Yorumunuz için teşekkürler.Ancak,avukatlar sizin gibi düşünmüyor ve 1136 sayılı yasanın 164.maddesi hükmünü gerekçe göstererek Mahkemenin davayı kazanan lehine takdir ettiği vekalet ücretininde kendilerine ait olduğunu iddia ederek bu ücretide kendileri tahsil ediyor. Kısacası davayı kazanan taraf hiç bir şekilde az yada çok ödediği vekalet ücretini karşı tarftan tahsil edemiyor. İrfan AYDIN
Old 15-04-2006, 19:53   #6
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

İster misiniz ileri görüşlü bir şirket "kişileri avukatlardan ve iflah olmaz sorun olan vekalet ücretlerinden koruma sigortası" ihdas etsin ve ne avukatın ne hakimin ne de işverenin problemi kalsın!!
Old 16-04-2006, 01:21   #7
irfan AYDIN

 
Varsayılan vekalet Ücreti

[size="2"][size="3"]Sn AKPUNAR,
Sanırım,bir yanlış anlaşılma oldu.Bizim yazımzda sözünü ettiğimiz husus, avukatın aldığı vekalet ücreti yada ücretleri değil.Davayı kazanan tarafın vekalet ücreti adı altında yaptığı mahkeme masrafının,dava açılmasına sebep olan ve de aleyhine açılan davayı kaybeden ve yahut aleyhine haksız yere dava açıldığı, açılan dava mahkemece reddedilmek suretiyle anlaşılan kişi yada kişilerin ödediği vekalet ücretinin, davayı kaybedenden alınıp alınamıyacağıdır. Bu konuda diyecekleriniz varsa ve de bizlerle paylaşırsanız memnun olur,konuya vereceğiniz katkı nedeniyle teşekkürlerimi iletirim.saygılarımla.
Old 16-04-2006, 09:09   #8
Hoca

 
Varsayılan

Sayın AYDIN,
Öncelikle ülkemizde yargı yerlerinin hiç birisinde kişilerin kendilerini avukat ile temsil ettirmek zorunda olmadıklarını bilmemiz gerekiyor. Başka deyişle "avukat tutma zorunluluğu" yok. İkincisi avukat ile müvekkilinin kararlaştıracağı ücret tamamen iki taraf arasında belirlenen bir ücrettir. Teorik olarak bu ücretin bir alt sınırı vardır. Bu sınır her yıl Aralık ayında Barolar Birliği'nce yayınlanan tarifelerde gösterilir. Ancak bu oldukça düşük bir sınırdır ve uygulamada ücretler bunun üzerindedir. Ayrıca İl Baroları "TAVSİYE NİTELİĞİNDE" ücret tarifeleri yayınlarlar. Bu tarifeler daha yüksek olup, uygulanan gerçeğe biraz daha yakındır. Ayrıca avukatlar bağlı oldukları baroya yazılı bilgi vermek sureti ile "ücretsiz" de vekalet alabilirler.
Bu açıklamalardan anlaşılan "avukatlık ücretinin oldukça esnek olduğu" dur. Ücretin miktarı, davanın görüldüğü yere, mahkemeye, avukata, müvekkile vs. birçok duruma göre değişkenlik gösterir.
Şimdi düşünelim; Bir boşanma davasında bu gün mahkemelerce uygulanan tarife ile belirlenmiş "avukatlık asgari ücreti 400 YTL'dir". Bu davalara açıklamaya çalıştığım üzere, ücretsiz, 400-YTL'ye, 1.000-ytl'ye, 5.000-ytl'ye.... hatta belki de müvekkilinin mali durumuna göre (örneğin ünlü bir iş adamının çekişmeli bir boşanma davası olduğunu varsayalım) 1.000.000-ytl (belki de daha fazla) vekalet ücreti ile bakılabilir mi? EVET... Ben davamda haksız olabilirim. Haklı olduğuma %100 inandığım halde yargılama sonucunda haksız çıkabilirim. Davayı kazanan siz, bu davanıza 1.000-ytl'ye bakacak avukat da tutabilirdiniz, 50.000-ytl'ye bakacak avukat da... Bunu ben (davayı kaybeden) neden hangi adalet anlayışı ile karşılamak zorunda olayım.. Belki avukat ile 1.000-ytl'ye anlaştınız ama sırf karşı tarafa yükleteceğiniz düşüncesi ile danışıklı olarak 50.000-ytl'lik sözleşme yaptınız.
Bu günkü uygulamaya gelecek olursak bana göre iyileştirmeler yapılabilir. Örneğin kesilmiş serbest meslek makbuzunun ibrazı şartı ile karşı taraf vekiline
verilmek üzere hükmedilen vekalet ücreti kadar da davayı kazanan asil'e ödenmek üzere bir vekalet ücretine hükmedilebilir (Asliye Hukuklarda bu gün
için 400+400 biçiminde...) Başka birçok seçenek düşünülebilir. Ancak tüm bunlarda yukarıda örnekle belirtmeye çalıştığım sakıncaları gözden kaçırmamak gerekir. Saygılar.
Old 16-04-2006, 09:44   #9
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Katkı

HUMK. MADDE 421 - Mahkeme suiniyet sahibi olan müddeialeyhi veyahut bir gûna hakkı olmadığı halde dâva ikame eden tarafı kanuni masraftan başka diğer tarafın vekiliyle aralarında takarrür eden ücreti vekâletin tamamı veya bir kısmı ile de mahkûm edebilir.
Old 16-04-2006, 10:32   #10
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın İrfan Aydın

Sorunuz çok doğru ve yerinde bir soru.

Gerçi mahkemelerce uygulandığı da hiç görülmedi ama sorunuza KÖTÜ NİYETLE TALEPTE BULUNANLAR veya HAKSIZ YERE DAVA AÇANLAR olursa, uygulanacak kısmi çözümü Sayın Hulusi Metin vermiş.

Ancak kötü niyetli olmayanlar ya da haklı yere dava açanlar için sorun hala ortada durmakta. Bugünün karmaşık hukuk yapısı içinde kişilerin avukat olmaksızın davalarını takip etmeleri mümkün değil. Ve haklı da çıksalar ödedikleri avukatlık ücreti kadar zarara girmekteler.

Ceza davalarında beraat eden sanık lehine avukatlık ücreti verilmemesi de böyle bir sonuç doğuruyor . Halbuki ceza alan sanığın davasına giren katılan (müdahil) vekili için avukatlık ücreti veriliyor.

Kör meleğin bir elinde kör kılıç var. Diğer elinde de kitap var. Ne yazık ki kitabın yeni baskısı da vekalet ücreti konusunda aynı eksiklikle çıktı. Uzak durmak lazım.

Saygılarımla
Old 16-04-2006, 12:33   #11
irfan AYDIN

 
Varsayılan Teşekkürler

İlginiz ve desteğiniz için candan teşekkürler. Düşüncelerimiz örtüşmektedir. Ancak çözüm ne olmalıdır.
Old 16-04-2006, 14:50   #12
Rusen_Alp07

 
Varsayılan

Davacı , davayı açmada kendisi kusurlu ise yani dava yoluna başvurmadan dava ile hasıl olacak sonucu başka bir şekilde gerçekleştirmesi mümkün ise örneğin davalıda talep etmek gibi bir yolu tercih etmemiş ise davacı, davalıdan yargılama gideri ücreti almamalı.
Old 16-04-2006, 17:48   #13
AV.SERTANn

 
Varsayılan

Sayın Hoca'nın da belittiği gibi; Öncelikle ülkemizde yargı yerlerinin hiç birisinde kişilerin kendilerini avukat ile temsil ettirmek zorunda olmadıklarını bilmemiz gerekiyor. Başka deyişle "avukat tutma zorunluluğu" yok. işin püf noktası işte bu...
Old 16-04-2006, 19:58   #14
irfan AYDIN

 
Varsayılan Katkıda bulunan dostlara yanıttır.

Sevgili Dostlar;
Ülkemizdeki hukuk sisteminin karmaşıklığı ortada iken mağdurlara yada kendisinin mağdur edildiğine inanlara avukat tutmayın davanızı kendiniz açın ve takip edin demek ne kadar doğrudur. Bu hususu kamu oyunun takdirine bırakıyorum. Hele hele, avukat tutmaya parası olmayanın bile vekille temsili sözkonusu olan bir dönemde hiç bir kimsenin keyfi olarak avukat tutması söz konusu değildir diye düşünüyorum.Ben, davacı yada davalılar avukat tutmasınlar yada vekalet ücretini üstlensinler şeklindeki düşünceyi adalete uygun bulmuyorum.Ayrıca ben,sadece davacının değil, davalının da avukatına vekalet ücreti ödeyeceğini düşünüyor ve değerlendirmemin sadece davacı için değil, taraflar için olduğunun bilinmesini istiyorum.Bu konuda olumlu yada olumsuz görüş bildiren ve bundan sonra bildirecek olan herkese teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
İrfan AYDIN
Old 16-04-2006, 20:08   #15
Ramazan NARİN

 
Varsayılan

İrfan BEY,
AÇTIĞINIZ KONU GERÇEKTEN ÖNEMLİ.
Ancak,tek bir sonucun doğacağı bir uygulama yok gibi görünüyor.Ben de yaşadığım bir sonucu aktararak, konuya katkı sağlamak isterim.

1136 S.Y.(Bana göre acilen revize edilmesi gereken bir yasadır.) 164.Maddesi. Bu madde de yapılan son düzenleme ile, daha önce yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücreti avukatın kendisine hükmedilmiş oluyor. Ben, kaybettiğim davalardan mahkum olduğum vekalet ücretleri konusunda, avukatın müvekkili firmasından kesinleşmiş alacaklarımı TAKAS etmiştim. Fakat, mahkemeler bu TAKAS talebimi, 164.maddeyi ileri sürerek red ettiler. Ücretin avukatın olduğuna dair kararlar verdiler.

Vekil eden firma, aslında elbette avukatlık ücretini alması gerekiyor. Ben de sizin gibi yasanın içeriğinden ve birtakım içtihatlardan aynı kanıya kapılmıştım. Bana göre de, mahkum olduğumuz vekalet ücreti aslında vekil eden firmanındı. Ben de firmadan alacaklı olduğuma göre, bunu rahatlıkla TAKAS edebilirim diye düşünmüştüm. Fakat,hepsi red oldu. Sadece bir mahkeme kabul etmişti. O nu da yargıtay onamadı.

Hukukun 4.ayağında biri olarak, hükmedilen vekalet ücretinin aslında davayı kazanan tarafa verilmesi gerektiğini düşünüyorum.Avukatlar, zaten müvekkilleri ile bir sözleşme veya anlaşma yapıyorlar. Bu ücreti de istiyorlarsa istedikleri vekalet ücreti içine ayrıca katabilirler. Bu konu vekil edenle,vekil olan arasında çözümlenmesi gereken bir konu diye düşünüyorum.

Ancak bir arkadaşımızın katkısı da önemli. Herkes avukatla temsil edilmiyor veya böyle bir mecburiyet yok. Bu hususu da içine alacak bir düzenlemeye 1136. s.y. içerisinde ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Saygılarımla....
Old 16-04-2006, 22:43   #16
irfan AYDIN

 
Dikkat

Sn Narin, yazınızın sondan ikinci fıkrasına aynen katılıyorum. Ancak son bölümüne izniniz olursa katılmıyorum. Vekil tayini anayasal bir haktır.Siz bu hakkı dilerseniz kullanır,istemez iseniz kullanmazsınız. Hatta sizden mal almış olan bir kimse aldığı malın parasını vermez ise, elinizde her türlü kanıt olduğu halde alacağınızı tahsile koymayabilirsiniz. Sizi kimse buna zorlayamaz. Demek istediğim şu,mamelekle ilgili haklarını kullanıp kullanmamak kişinin özgür iradesine tabidir.Yani vekil tayin etmiş olan kişiye vekil tayin etmesydiniz demek, ne hukukla,ne mevcut yasalara ve nede adalet ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşır. Bu sorun mutlaka çözülmelidir. Saygılarımla.İrfan AYDIN
Old 05-02-2012, 22:53   #17
ottomann

 
Varsayılan

Avukat tutma zorunluluğu olmadığına göre, kanunu bilmemek mazeret olmadığına göre, kendisini vekille temsil eden tarafın, aldığı bu (lüks) hizmetin bedelinin kendisinin ödemesi doğaldır.
Old 06-02-2012, 08:02   #18
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ottomann
Avukat tutma zorunluluğu olmadığına göre, kanunu bilmemek mazeret olmadığına göre, kendisini vekille temsil eden tarafın, aldığı bu (lüks) hizmetin bedelinin kendisinin ödemesi doğaldır.

Anayasasında "hukuk devleti" olduğu yazılı bir devlette, avukattan hukuki yardım almak bir lüks değil, gerekliliktir.
Bir hakkı vermeyip dava açılmasına neden olan ya da haksız dava açan kişinin, karşı tarafın avukatlık ücretini de ödemesine karar verilmesi gerekir; adaletin gerçekleşmesi için bu şarttır.
Old 29-02-2012, 01:18   #19
eser_29

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan irfan AYDIN
Yorumunuz için teşekkürler.Ancak,avukatlar sizin gibi düşünmüyor ve 1136 sayılı yasanın 164.maddesi hükmünü gerekçe göstererek Mahkemenin davayı kazanan lehine takdir ettiği vekalet ücretininde kendilerine ait olduğunu iddia ederek bu ücretide kendileri tahsil ediyor. Kısacası davayı kazanan taraf hiç bir şekilde az yada çok ödediği vekalet ücretini karşı tarftan tahsil edemiyor. İrfan AYDIN


Müvekkil ile yapılan vekalet ücret sözleşmesinde serbestlik yok mu ? Müvekkil ister ise mahkemenin kendisi lehine hükmettiği vekalet ücretini avukata vermek zorunda mı ?




Sizin bu teklifinize taraflar arasındaki vekalet ücret sözleşmesinin baro'ya sunulması ve harcının (kdv,stopaj vs.) ödenmesi ile ilgili suretlerin mahkemeye verilmesi ile kararlaştırılması gibi bir ekleme gerekli sanırım. Sadece sözleşmeyi sunmak yetmez, harcının da anında yatırılmış olması muvazaa durumunu asgariye indirir.
Old 29-02-2012, 07:24   #20
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ottomann
Avukat tutma zorunluluğu olmadığına göre, kanunu bilmemek mazeret olmadığına göre, kendisini vekille temsil eden tarafın, aldığı bu (lüks) hizmetin bedelinin kendisinin ödemesi doğaldır.

Onda kuşku yok. Hizmet alan bedelini ödemelidir.

Sorun davada haklı çıkan tarafın durduk yere dava açmak zorunda bırakılıp, masrafa sokulmasıdır.

Bilindiği gibi mahkemelerin haksız çıkan tarafı mahkum ettiği vekalet ücreti (aksine bir anlaşma yoksa) avukata aittir. Mahkeme taraf lehine hükmetmekte ancak avukat, müvekkilinden bunu talep edebilmektedir. Bu tutar da HMK'da mevcut hükümler olmasına rağmen sürekli şekilde mahkemelerce asgari ücret tarifesi esas alınarak tayin edilmektedir.

Bir de avukat - vekil eden arasındaki vekalet ücreti vardır ki bu da avukata aittir.

Şimdi eğri oturup doğru konuşmak lazım: Vatandaş durup dururken haksızlığa maruz bırakıldığı için dava açmak zorunda kalıyor ve davayı kazanıyor diyelim. Bu durumda borçlu her kusurundan sorumludur diyen BK.98 hükmü ortada iken ve HMK.'da hakim reel vekalet ücretine de hükmedebilir denilmesine rağmen, dava açan uygulamada avukatlık ücretini hiçbir şekilde geri alamıyor. Bu adil olmadığı gibi temel hükümlere de uygun değil!

Çözüm önerim:

1) Mahkemenin hükmettiği vekalet ücreti kesinlikle vekil edenin olmalı, avukat bu ücreti isteyememelidir.

2) Mahkemeler her davada asgari ücret tarifesine göre değil vekil eden vekil arasındaki sözleşmeyi esas alarak (ancak bu tutar dava değerinin %20'sinden çok olmamak üzere) hakkaniyete göre ücret takdir edip, haksız çıkanı mahkum etmelidir.

Ancak bu durumda haklı çıkan cebinden para ödememiş olur.
Old 29-02-2012, 10:41   #21
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

T.C. ANAYASA
Esas: 2002/126
Karar: 2004/27
Karar Tarihi: 03.03.2004

...

"MADDE 164/Son - Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında itiraz konusu kuralların Anayasa'nın 2., 36. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.

...

V- ESASIN İNCELENMESİ

...

B- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile Değiştirilen 164. Maddesinin Son Fıkrasının Birinci Tümcesinde Yer Alan "... avukata aittir" Sözcüklerinin Anayasa'nın 2. ve 36. Maddeleri Yönünden İncelenmesi

Başvur4. mu kararında, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 16addesinin son fıkrasının birinci tümcesinde yer alan "… avukata aittir" sözcüklerinin hak arama özgürlüğünü kısıtladığı, bu nedenle Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davalı ve davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu belirtilmiştir.

İtiraz konusu kural ile dava sonunda tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı öngörülmüştür. Böylece taraflar arasında ücretin kararlaştırılmadığı durumlarda, avukatın sunduğu hizmetin karşılıksız kalmamasını sağlama ve vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarına engel olma amacı güdülmüştür.

Vekalet ücretinin davayı takip eden avukata ait olduğu yasal güvence altına alınmış olsa da, bu durum avukatlık ücretinin vekil ile müvekkil arasındaki bir iç sorun olma niteliğini ve avukatlık ücretinin kişisel hak olma özelliğini değiştirmemektedir. Nitekim Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinde avukatlık sözleşmesinin serbestçe düzenleneceği belirtilerek, avukatlık ücretinin de, asgari ücret tarifesi altında olmamak üzere (m.164/4 cümle 1) taraflarca kararlaştırılabileceği öngörülmüştür.

Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 59. maddesinin birinci fıkrası ile Avukatlık Kanunu'nun 35. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, dava ehliyeti olan herkes, savını kanıtlamak için davayı kendisi açıp takip edebilir. Dava ehliyeti olan davalı da, avukat aracılığı olmadan kendisini savunabilir. Davacı veya davalının davayı vekil aracılığıyla takip etmeleri ise kendi iradelerine bağlıdır.

Avukatların hukuksal bilgi ve tecrübelerinden yararlanma, hak arama ve savunmada başvurulacak meşru yol ve vasıtaların başında gelir. Vekalet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede ücret kararlaştırılırken, dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin gözetilmesi engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak arama özgürlüğünün kullanılmasının zorlaştırıldığından da söz edilemez.

İtiraz konusu kural, anılan nedenlerle, Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

...

VI- SONUÇ

B- 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı "Avukatlık Kanunu"nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen, 164. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinde yer alan "... avukata aittir" sözcüklerinin ve 168. maddesinin son fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,

3.3.2004 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Old 29-02-2012, 11:00   #22
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

T.C. ANAYASA
Esas: 2004/8
Karar: 2004/28
Karar Tarihi: 03.03.2004

İTİRAZIN KONUSU : 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin son fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırılığı savı ile iptali istemidir.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ: Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: "… suçundan mahkememize açılan kamu davasının yargılaması sonucunda mahkememizce sanığın mahkumiyetine karar verilmiş, bu mahkumiyet kararında müdahilin kendisini vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle müdahil lehine avukatlık ücreti takdir edilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince mahkememizce verilen mahkumiyet kararı başka nedenlerin yanında Yargıtay 1. Ceza Dairesinin … tarih, … sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bu bozma ilamında (b) şıkkında 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son ve 168/3. maddesine aykırı olarak vekalet ücretinin eksik tayin edilip (vekil yerine müdahile verilmesini) bozma sebebi olarak kabul etmiş, mahkememizce bozmaya uyulmuştur.
Bozmaya uyulmuş olması nedeniyle bozma kararı gerekleri mahkememizce yerine getirilecektir. Yargıtay'ın bozma ilamında bozma nedeni olarak gösterilen 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesinin 1. cümlesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2, 5 ve 36. maddelerine aykırı olduğu kanaatine varıldığından bu maddenin anılan fıkrasının iptali için T.C. Anayasası'nın 152. maddesince mahkemenize başvurulması zorunluluğu doğmuştur.

T.C. Anayasası'nın 2. maddesi "Türkiye Cumhuriyeti toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." hükmünü taşımaktadır. Görüldüğü üzere bu maddede devletin adalet anlayışı içinde ... bir hukuk devleti olduğu benimsenmiştir.
T.C. Anayasası'nın 5. maddesinde "Devletin temel amaç ve görevleri Türk milletinin bağımsızlığı ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır." hükmü bulunmaktadır. Bu maddede belirtildiği üzere devlet adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak sınırlama getirmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü bulunmaktadır. Buna göre herkes yargı mercileri önünde meşru vasıta ve yollardan faydalanma hakkına sahiptir.
1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son fıkrasında "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." hükmü getirilmiştir.
Bu madde yukarıda anılan Anayasa maddelerine aykırı bir maddedir. Şöyle ki:
1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 163. maddesine göre avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Bu sözleşme avukat ile müvekkili arasında yapılan bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle avukat müvekkiline ait belirlenen işi bir ücret karşılığı yapmaktadır. Avukat yapacağı işin niteliğine ve sarf edilecek emeğe göre serbestçe ücretini talep edecek, müvekkili de bu talebi kabul ettiğinde akit tamamlanıp ücret sözleşmesi tamamlanmış olacaktır. Bu sözleşmeye göre avukat müvekkilinden ücreti talep hakkına sahiptir. Bunun hukuka aykırı hiçbir yanı yoktur. Avukat gördüğü iş karşılığı müvekkilinden aldığı bu ücrete bu sözleşme gereği hak sahibidir. Ancak sözü edilen 164/son fıkrasında ise bu sözleşmede belirlenen ücretin dışında dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretinin de avukata ait olması yukarıda belirtilen Anayasa'nın 2. maddesindeki devletin adalet anlayışı içinde olma, 5. maddede belirtilen adalet ilkeleri ve 36. maddede belirtilen hak arama özgürlüğüne aykırıdır. Avukat sözleşme gereği ücretini aldıktan sonra dava sonunda karşı taraftan davayı kazanan müvekkil için takdir edilen ücreti de almakla hak etmediği; diğer bir deyimle yaptığı sözleşme gereği müvekkilinden alacağı ücretten ayrı ek bir ücret almaktadır.
Oysaki müvekkili avukata emeğinin karşılığını sözleşme ile vermeyi taahhüt etmiş ve avukat bu sözleşme gereği ücretini hak etmiştir. Müvekkil davayı kazandığı takdirde kendi avukatına sözleşme gereği ödediği ücretin hiç değilse tarifeye göre hükmedilecek kadarını geriye alabilecekken; bunun da avukata verilmesi hakkaniyete, adalet anlayışına aykırı düşmektedir. Karşı tarafa tarife gereğince yüklenecek avukatlık ücreti avukata değil de müvekkili olan asile verilmiş olsaydı hiç değilse avukata ödediği ücretin bir bölümü müvekkil asile geri gelecek, bu suretle müvekkil asil davayı kazandığı takdirde kısmen zararı karşılanmış olacaktır. Karşı taraftan alınacak ücret avukata verilmekle davacı davayı kazansa bile avukatlık ücreti cebinden çıkmış olacak ve karşı taraftan hakkını tamamen almış olmayacaktır. Çünkü davanın esasını teşkil eden miktardan avukatına ödediği ücret tamamen kendisinden çıkmış olacak, avukata verdiği para tamamen kendisinden çıkacağı için hakkına tamamen kavuşamamış olacaktır. Bu durum da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde öngörülen herkesin hak arama özgürlüğüne aykırı düşmektedir. Zaman olur ki kişinin avukata ödeyecek parası da olmayabilir. Şuradan ya da buradan borç harç temin ettiği, avukatına ödediği paranın hiç değilse bir kısmını karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti ile karşılayabilirse bu takdirde kendisi razı olduğu kadar avukatlık ücreti ödemeyi kabul etmiş olacaktır. Ülkemizin ekonomik koşulları da gözönüne alındığında avukata ödeyeceği ücretin hiç değilse bir kısmını geri alamayacak olan bir kimse haklı olduğu halde yargı mercileri önünde hakkını arama imkanından yoksun kalacaktır. Her halükarda hakkından avukata verdiği ücret kadar bir kısmı eksik kalacak ve onun haklı olmasına rağmen bu zararı karşılanmayacaktır. Bu da evrensel hukuk ilkelerine de aykırıdır. Oysaki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164/son maddesinin birinci fıkrası olmasaydı karşı tarafa tarifeye göre yüklenecek ücret müvekkil asile verilecek ve hiç değilse bu miktar kendisine geri dönmüş olacak, hakkından çok fazla zarar etmeyecektir. Bu zarar etme düşüncesi varolduğu sürece insanlar mahkemelere dava açmaktan çekinebilirler. Bu da hak arama özgürlüğüne aykırıdır.
Avukat sözleşmesindeki ücretini dava lehe de sonuçlansa, aleyhe de sonuçlansa nasıl olsa alacaktır. Davanın lehe ya da aleyhe sonuçlanması avukatın malvarlığında bir değişiklik yapmayacak, davanın tarafının malvarlığında artış ya da azalış yapacaktır. Dava aleyhe bittiğinde karşı tarafa verilecek avukatlık ücreti, (avukatın müvekkilinden alacağı sözleşmedeki ücretten mi kesilecek; ya da bu ücreti karşı tarafa davayı kaybeden tarafın avukatı mı ödeyecek de) karşı taraftan alınacak ücret avukatın olsun? Böyle bir şey adaletli olabilir mi? Bu hüküm adalet anlayışına, adalet ilkelerine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle: 1136 sayılı Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesindeki "Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir." hükmü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın yukarıda sözü edilen 2, 5 ve 36. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 152. maddesi gereğince mahkemenize başvuru zorunluluğu doğduğundan sözü edilen 1136 sayılı Yasa'nın 164/son maddesinin 1. cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi arz olunur. 19.12.2003"
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen 164. maddesinin itiraz konusu tümceyi de içeren son fıkrası şöyledir: "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.
V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararında, avukatın sözleşmeye göre ücretini zaten aldığı, bu nedenle müvekkilin davada haklı çıkması halinde karşı tarafa yüklenecek ücretin müvekkile ait olması gerektiği, aksi takdirde kişilerin dava açmaktan çekinebileceği, bu durumun hak arama özgürlüğüne ve adalet anlayışına aykırı olduğu belirtilerek, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 5. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın hak arama özgürlüğüne ilişkin 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davalı ve davacı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip bulunduğu belirtilmiştir.
İtiraz konusu kural ile dava sonunda tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı öngörülmüştür. Böylece taraflar arasında ücret kararlaştırılmadığı durumlarda, avukatın sunduğu hizmetin karşılıksız kalmamasını sağlama ve vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarına engel olma amacı güdülmüştür.
Vekalet ücretinin davayı takip eden avukata ait olduğu yasal güvence altına alınmış olsa da, bu durum avukatlık ücretinin vekil ile müvekkil arasındaki bir iç sorun olma niteliğini ve avukatlık ücretinin kişisel hak olma özelliğini değiştirmemektedir. Nitekim Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinde avukatlık sözleşmesinin serbestçe düzenleneceği belirtilerek, avukatlık ücretinin de, asgari ücret tarifesi altında olmamak üzere (m.164/4 cümle 1) taraflarca kararlaştırılabileceği öngörülmüştür.
Öte yandan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 59. maddesinin birinci fıkrası ile Avukatlık Kanunu'nun 35. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, dava ehliyeti olan herkes, savını kanıtlamak için davayı kendisi açıp takip edebilir. Dava ehliyeti olan davalı da, avukat aracılığı olmadan kendisini savunabilir.. Davacı veya davalının davayı vekil aracılığıyla takip etmeleri ise kendi iradelerine bağlıdır.
Avukatların hukuksal bilgi ve tecrübelerinden yararlanma hak arama ve savunmada başvurulacak meşru yol ve vasıtaların başında gelir. Vekalet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede ücret kararlaştırılırken, dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin gözetilmesi engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak arama özgürlüğünün kullanılmasının zorlaştırıldığından ya da itiraz konusu kuralın adalet anlayışına aykırı olduğundan söz edilemez.
İtiraz konusu kural, anılan nedenlerle, Anayasa'nın 2. 5. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Old 29-02-2012, 15:43   #23
Gemici

 
Varsayılan

Davayı kazanan taraf Anayasanın kendisine verdiği bir hakktan yararlanmak için avukata baş vurmuş ve avukatın yardımından faydalanmıştır, çünkü kendi olanakları ile hakkını savunabilecek durumde değildir. Anayasal bir haktan faydalanmıştır. Avukata aldığı hizmetin karşılığı olarak avukatına bir ücret ödemiştir. Ödediği bu ücreti karşı taraftan alamaz, çünkü Av. Kanunu 164 e göre ...Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir...

Davayı kazanan taraf avukatına ödediği ücret oranında zarara üğramıştır. Olay Alman Hukuku bakımından herhangi bir problem oluşturmuyor, çünkü haksız çıkan taraf, yasa gereği olarak haklı çıkan tarafın avukat ücretini ve mahkeme masraflarını üstleniyor.

Türk Hukuku bakımından ortada bir problem var, çünkü Alman Hukukunda müvvekile aiıt olan ücreti Türk Hukuku vekile veriyor.
Sonuç: haklı taraf durup dururken malvarlığında zarara uğramış. Bu zararı kim ödeyecek? Normal durumda haksız çıkan taraf. Ama ortada normal bir durum yok, çünkü avukatlık yasası haksız tarafın yükleneceği ücretin avukata ait olduğunu belirtiyor.
Olay, başkasının yol açtığı bir zararın tazmini.
Problemin en basit çözümü karşı tarafın avukata değil müvvekile ödemede bulunması. Yasa buna olmaz diyor.
İkinci bir olanak avukatın müvekkilinden aldığı ücreti geri ödemesi. Buna avukat yanaşmaz, ortada yasal bir düzenleme olmadığı sürece.
Geriye kalan tek yol:
Haklı çıkan tarafın avukata ödediği ücreti malvarlığı zararı olarak karşı taraftan istemesi ve mahkemeye gitmesi, çünkü zararın doğmasına karşı taraf yol açmıştır. Karşı tarafın haksız olduğuna da mahkeme karar vermiştir.
Sonuç mu?
Dava için avukatına ücret öder. Kazanırsa karşı tarafın ödeyeceği avukatlık ücreti avukatına gider, kaybederse karşı taraf avukatının ü
cretinei, mahkeme masraflarını ve kendi avukatının ücretini öder.
Sıfıra sıfıre elde sıfır bile değil; bile bile lades mi diyelim?

Saygılarımla
Old 12-08-2015, 14:27   #24
nevzat çeviker

 
Varsayılan

bir davada avukat'a verilen vekalet ücretinin davadan haklı çıkılması durumunda haksız yere dava edilen kişinin zarar etmemesi için bir şekilde kendisine ödenmesi gerekir. hatta dava nedeniyle uğradığı gereksiz uğraşı ve manen yıpranma bedellerinin de tazmin edilerek ödenmesi lazımdır. bu durumu öngörmeyen bir hukuk adamı düşünülemez.

peki türkiye'de durum böyle olmuyorsa sebebi nedir? sebep: ekmeğini hukuk adamlığından kazanan hukuk uğraşanlarıdır. avukatlar , hakimler, öğretim üyeleri, hukuk sorunlarıyla uğraşanlar az veya çok bu sorunun sebebi ve muhatabıdırlar. bu problemin sorumluları herhalde hukukla bir uğraşısı olmayan değişik iş alanlarıyla meşgul olan insanlar değildir.

avukat müvekkeline "baronun belirlediği fiyat bu, bu para benim masraflarımı karşılamaz. davayı kazanırsak mahkeme kararıyla alacağımız para üzerine şu kadar da senden isterim dese müvekkil bilgi sahibi olur, bir tedbir düşünmeye çalışır. en azından durumu sorgular. bir çok avukatla işim oldu hiç biri detay vermiyor. vatandaş da dava dilekçesinin sonunda belirtilen "yargılama gideri ve mahkeme masraflarının karşı tarafa yükletilmesi" ibaresinden davayı kazanırsa ödediği avukatlık ücretini geri alacağı kanaati oluşuyor. zaten anlaşılması gereken de bu değil mi? nerede görülmüş hem haklı olacaksın hem zarar edeceksin.

neticede barolar bu konuda en aktif görev alması gereken birimlerin başında gelir diye düşünüyorum. çünkü kendileri avukat, vatandaşla muhatap olan kendileri. haklı insanların haksızlığa uğramasına nasıl razı olabiliyorlar, nasıl vicdanları rahat edebiliyor bunu da bir vatandaş olarak anlamış değilim.

bazı avukatların yukarıda cevabını okudum. "hiçkimse avukat tutmak zorunda değil, herkes kendini mahkemelerde avukatsız savunabilir" diyorlar. ben şahsen bu durumu da iki kere ayrı davalarda uyguladım. bir mahkemede kendimi savunmam sebebiyle dikkate alınmadığım, önemsenmediğim duygusunu yaşamamı hissettirdiler. ikincisinde ise; duruşma tutanağında yazıyla "bir sonraki duruşmaya avukat tutarak gelmemi" önerdiler.

dört yıllık hukuk tahsili yapan birisi olarak; bir yerdeki bir meraklı gelsin senin tahsiliyin hiç önemi yok ben de hukuk okur, öğrenir ve kendimi savurum desin algısında anlayan hakimlerin çok olduğu yerde vatandaşa kendilerini savundururlar mı? sanmıyorum. çünkü yaşadım ve gördüm.

halbuki bir vatandaşın hukuku anlamaya çalışması kendini savunacak bilgiyle donatma gayretinde olaması teşvik ve destek görmeli değil midir?

netice olarak; uzun lafın kısası, davasında haklı çıkan müvekkile hem maddi hem manevi bir zarar gelmemeli. bir hukuk adamı bunun acını çekmeli. adaletin yerine gelmesi için gayret göstermeli. yoksa bu ateş birgün olur gelir kendisine de dokunur vesselam.

okuyanlara da dikkate alanlara da teşekkür ederim.
Old 13-08-2015, 12:48   #25
erdal7

 
Varsayılan

HMK 329. MADDESİ

Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları

(1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.

(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.

Yukarıdaki madde , 1086 sayılı Kanunun 421 inci, ikinci fıkrası da 422 nci maddesinin günümüz Türkçesine uyarlanmış şeklidir. Bu maddenin uygulandığını gören meslektaşımız var mı acaba ?

Saygılarımı sunarım.Av.Erdal Dülgar
Old 11-12-2016, 11:01   #26
Av.Hdyt.Yzb

 
Varsayılan

Merhaba, Konuya iki açıdan yaklaşmak gerektiği düşüncesindeyim;
İlki, Avukat ile vekil eden arasındaki iş sözleşmesi
İkincisi, Davacı ile davalı arasındaki ihtilafın niteliği ve işin sona ermesi ile ortaya çıkan nihai sonuç.

1 - Avukat, yasaların vermiş olduğu yetkiyi ilgili mercilerde müvekkilinin nam ve hesabına kullanan ve bu iş karşılığı elde ettiği gelir yönünden vergi yükümlüsü olan profesyonel meslek erbabıdır. Avukat yapmış olduğu bu faaliyetin, yani vekil edenin nam ve hesabına 'görmüş olduğu işin' karşılığında belirli bir ücret almaktadır. Avukatın almış olduğu bu ücret çoğu kere ve çoğu yerde belirli oranlarda sınırlandırılmakla birlikte taraflar bu çerçevede SÖZLEŞME ile istedikleri oranda anlaşabilmektedirler. Merci tarafından takdir edilecek ücretin kime ait olacağı da bu sözleşme ile kararlaştırılabilir. Zira bilinmektedir ki uygulamada özellikle kurum danışmanlığı ve benzeri iş yükü üstlenen danışman avukata takip ettiği iş için ya takdir edilen vekalet ücretinin tamamı ödenmekte ya da prim niteliğinde belirli oranlarda paylaşıma gidilmektedir.
2 - Herhalde asıl mesele, davacı ile davalı arasındaki ihtilafın çözümü için vekile ödenen ücret dahil bu hususta yapılan TÜM HARCAMALARIN davayı kaybedenden alınıp alınamayacağı hususu; yani, davayı kazananın davayı kaybedene karşı, 'RÜCUEN TAZMİN' hakkı var mıdır, yok mudur meselesidir. Kanaatimce böyle bir talebin kabul görmesi çok ciddi istismarlara yol açacak ve konu hukuk çizgisinden çıkacaktır. Ancak, alacak borç ilişkilerinde 'CAYDIRICI' bir fonksiyon icra edeceği de gün gibi açık.
Bu yönde açılmış bir dava veya bir içtihat var mıdır yok mudur. Konu hakkında bilgisi olan meslektaşlar paylaşırsa memnun oluruz.
Old 11-12-2016, 15:35   #27
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan 329 1/2 Örnek karar

19.Hukuk Dairesi 2014/6570 Esas, 2014/10452 Karar ve 03.06.2014 tarihli Kararı;

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı şirket temsilcisi, davalılar aleyhine senede dayalı icra takibi yaptıklarını, icra Mahkemesi'nin kambiyo takibi yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptaline karar verdiğini, alacaklı olduklarını belirterek senet bedelinin tahsiline ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davacının lehine sonuçlanan ve temyiz aşamasında olan alacak davası nedeniyle protokolle senedin verildiğini, protokolde belirtilen ödemelerin yapıldığını, kaldı ki senedin veriliş nedeni olan mahkeme kararının da müvekkilleri lehine bozulduğunu, senedin bedelsiz kaldığını belirterek davanın reddine ve HMK 329. maddesi gereği davacının cezalandırılmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre, bononun protokolle teminat olarak davacılara verildiği, taraflar arasındaki protokolün düzenlenme sebebi olan davanın davacı aleyhine red ile sonuçlanması nedeniyle bononun bedelsiz kaldığı, davacının dava açmakta kötüniyetli olduğu, gerekçesiyle davanın reddine, davacının HMK 329/1 maddesi gereğince davalı tarafın 5.420 TL vekalet ücreti ile HMK'nın 329/2 maddesi gereğince 500 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmiş, hüküm davacı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı şirket temsilcisinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, onama harcının temyiz edenden alınmasına, 03.06.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Azil Halinde Karşı Taraf Vekalet Ücretini Nasıl İşleme Koyabiliriz? secretmask Meslektaşların Soruları 30 24-02-2023 16:11
Vekalet ücreti hacze karşı nasıl korunur? Brusk Meslektaşların Soruları 29 18-04-2019 18:06
karşı vekalet ücreti av.doanjan Meslektaşların Soruları 4 25-09-2012 14:18
Davayı kaybeden tarafın ödemesi gereken harçtan kazanan tarafın sorumluluğu ilava Hukuk Sohbetleri 27 14-06-2011 17:20
Müvekkil,avukatlık Ücretini Gaspederse... Av. Şehper Ferda DEMİREL Meslektaşların Soruları 9 03-07-2007 14:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07640600 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.