Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

İş Kanunu 21. Maddedeki süreler

Yanıt
Old 12-05-2008, 21:49   #1
Adli Tip

 
Varsayılan İş Kanunu 21. Maddedeki süreler

İş Kanunumuzun 21. Maddesinin 1. cümlesinde, feshin geçersizliğine karar verildiğinde işveren işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundandır yazıyor.

Sadece bu cümleyi okuyan bir işçi, "bana yarayacak kısmı okudum diyerek" karar duruşmasından çıktığı gibi doğruca işverenin kapısına dayanabilir.

Yine sadece bu cümleyi okuyan bir işveren de, işçinin yakasına yapışıp, "hadi işe başla" diyebilir. İşçi, ben çalışmak istemiyorum, başka iş buldum, bu ay olmaz önümüzdeki ay başlayım dediğinde, işveren; "ben seni bir ay içinde işe başlatmak zorundayım, yasa bana bunu emretti" diyebilir....

3. fıkrada denen de şu : "Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir. "

Bunu okuyan işveren, "dava 1 yıl sonunda aleyhime çıktı, işçiyi hemen işe başlatayım da, karar kesinleşene kadar çalıştırılmadığı süreden sorumlu olmayayım" da diyebilir zira karar yokken kesinleşmesi için geçen süre de olamaz

Sonraki cümleyi okuyanlar, "bir aylık" süreden haberdar olacak, 5. fıkraya kadar gelenler de 10 işgünlük süreden.

Buraya kadar ki yazılanlar için "normal, orta zekalı bir vatandaş böyle düşünmez" diyebilirsiniz

Yukarıda yazılanlar "benim aklımdaki" cevapsız sorular değil. Lakin benim de anlamakta güçlük çektiğim kısımlar var:

Yasaya göre, işe başlamak için başvurma süresi, kesinleşmiş mahkeme ya da hakem kararının işçiye tebliğiyle başlıyor: işçi karar kesinleşip, işçiye tebliğ edilmeden başvurursa bu başvuru süresinde midir?(başvuru sırasında, kararın kesinleşmiş olduğunu ancak işçinin de kesinleşmeden haberinin olmadığını varsayın.)

İşçi kesinleşmiş mahkeme kararını tebliğ aldığı gün, işverene başvursunu postaya verir de, tebligat 40 gün sonra gerçekleşirse ne olur?

İşçinin süresi içinde yaptığı başvuruya cevaben, işveren işe davetini 10. günde yapar da aynı gün postaya verilen bu davet işçiye 40. gün tebliğ edilebilirse ne olur?
Old 13-05-2008, 08:37   #2
av.sally

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6244
K. 2005/8054
T. 10.3.2005
• İŞ AKDİNİN FESHİ ( Dava Devam Ederken Davacının İşe Başlatılması - Davalı İşverenin Feshin Geçerli Bir Sebebe Dayanmadığını Kabul Ettiği Şeklinde Değerlendirilmesi Gereği )
• İŞVERENİN FESHİN GEÇERSİZLİĞİNİ KABUL ETMESİ ( Dava Devam Ederken Davacının İşe Başlatılması - Aksi İleri Sürülmedikçe Bu Şekilde Değerlendirilmesi Gereği )
• HAKSIZ FESİH VE İŞE İADE DAVASI DEVAM EDERKEN İŞE BAŞLATMA ( Davanın Konusuz Kalıp Karar Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilemeyeceği - Boşta Geçen Süre Ücreti ve Diğer Hakların Hüküm Altına Alınması Gereği )
• İŞE İADE DAVASI ( Dava Devam Ederken Davacının İşe Başlatılması - Boşta Geçen Süre Ücreti/Feshin Geçersizliğine Karar Verilmesi ve İşe Başlatılmak İçin İşverene Süresinde Başvurulması Şartı )
• BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ ( Feshin Geçersizliğine Karar Verilmesi ve İşe Başlatılmak İçin İşverene Süresinde Başvurulması Şartı - Dava Devam Ederken Davacının İşe Başlatılması )
4857/m. 21/3-5
ÖZET : Mahkemece davacının işe başlatılmış olması nedeniyle davanın konusuz kaldığından söz edilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ve davacının boşta geçen süre ücretine ilişkin talebi hakkında her hangi bir hüküm kurulmamıştır.

Dava devam ederken, davacının işe başlatılmış olması, aksi ileri sürülmedikçe, davalı işverenin feshin geçerli bir sebebe dayanmadığını kabul ettiği şeklinde değerlendirilmelidir. Boşta geçen süre ücreti, feshin geçersizliğine ilişkin karar verilmesi ve işe başlatılmak için işverene süresinde başvurulması şartına bağlıdır. Davacı işçi, açıkça feragat etmemiş ya da talebini geri almamıştır. Boşta geçen en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının hüküm altına alınması gerekir.

DAVA : Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliği ile işe iadesine, işe başlatılmama tazminatına ve boşta geçen süre ücretine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

Davalı işveren iş sözleşmesinin geçerli sebeple hakları ödenmek suretiyle feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davacının işe başlatılmış olması nedeniyle davanın konusuz kaldığından söz edilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ve davacının boşta geçen süre ücretine ilişkin talebi hakkında her hangi bir hüküm kurulmamıştır.

Ancak, dava devam ederken, davacının işe başlatılmış olması, aksi ileri sürülmedikçe, davalı işverenin feshin geçerli bir sebebe dayanmadığını kabul ettiği şeklinde değerlendirilmelidir. 4857 sayılı İş Kanun 121. maddesinin 3. ve 5. fıkralarına göre, boşta geçen süre ücreti, feshin geçersizliğine ilişkin karar verilmesi ve İşe başlatılmak için İşverene süresinde başvurulması şartına bağlıdır. Somut olayda, boşta geçen süre ücretine ilişkin bu şartların yargılama sırasında, davacının işe başlatılmasıyla, önceden gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bu durumda davacı işçi, açıkça feragat etmemiş ya da talebini geri almamış ise boşta geçen en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının hüküm altına alınması gerekir. Dosya içeriğine göre davacı işe başlatıldıktan sonra söz konusu ücret ve diğer haklarından açıkça feragat etmemiş, aksine boşta geçen süre ücretinin hüküm altına alınmasını istemiştir. Bu nedenle, boşta geçen süre ücreti ve diğer haklarının hüküm altına alınması gerekirken reddi hatalıdır.

SONUÇ : 4857 Sayılı İş Kanunun 20/3. maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,

1- ) Gemlik Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesinin 27.9.2004 tarih ve 504-814 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,

2- ) Davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine,

3- ) Davacının dava devam ederken davalı işverence işe başlatılmış olması nedeniyle işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

4- ) Davacının geçersiz sayılan fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 4 aylık ücret ve diğer haklarının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiğinin tespitine,

5- ) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

6- ) Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 350 YTL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

7- ) Davacı tarafından yapılan 29 YTL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

8- ) Temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine,

Kesin olarak 10.3.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Ben bu karardan kanun metninin lafzıyla değilde ruhuyla yorumlandığını görüyorum.Yukarıdaki açıklamalarınız elbette karşılaşılacak vakalardır.Ancak kanun metninin yorumu maddenin konuluş amacını geri plana düşürmemelidir kanaatindeyim.

Saygılarımla
Old 15-05-2008, 17:28   #3
Av. TUNCAY ATEŞ

 
Varsayılan

kanaatimce yapılan başvuru süresinde kabul edilmelidir. sonuçta işçi lehine yorum yapılır. işverenin karar kesinleştiği halde karar kesinleşmedi deme hakkı bulunmamaktadır. karar yargıtayın onaması ile kesinleşmektedir. yani işçiye tebliğ edilmesi kararın kesinleşmesi için şart değildir. bu nedenle işveren işçiye tebliğ edilmedi bu karar kesinleşmemiştir diyemez. kanunda düzenlenen tebliğ şartı işçinin başvuru süresini başlatmak içindir. kanunun burdaki amacı işçiyi korumaktır. işverenin kötüniyetli itirazlarının önüne geçmektir.

kanun işe başvurmak için 10 işgününü kabul etmiştir. işçin postaya vermesi kanattimce yeterli değildir. bunun işverene ulaşması gerekir. bunun için en kolay yol noter marifeti ile başvurmaktır. bir de işveren kendisini avukat ile temsil etmiş ise ona da gönderilebilir ama her halükarda işverene de gönderilmelidir. şu yöntemde denene bilir diye düşünüyorum. noter kanalı ile ihtar yollanır ve işe başvurma süresi içinde işyerine gidilip ben işe başlamak istiyorum beni işe alın denebilir tabi bir iki tanık olması faydalıdır. eğer toplu bir dava açılmış ve kazanılmış ise bütün işçilerin işyeri önünde bekletilmesi ve durumun kameraya alınması faydalı olur. keza daha sonra bu durum mahkemede ispat aracı olarak kullanılabilir diye düşünüyorum.

işverenin işe davet yazısının bir aylık süre içinde işçiye tebliğ edilmesi gerekir. işveren de noter yolu ile yollamalı ve tebligatın akıbetini kontrol etmelidir diye düşünüyorum.
Old 16-06-2009, 08:53   #4
Adli Tip

 
Varsayılan

YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ

18.11.2008 Tarih, 2007/32727 Esas, 2008/31214 Karar

DAVA : Davacı, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi G.Demirtaş Tuna tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-İşe iade davası sonunda işçinin başvurusu, işverenin işe başlatmaması ve buna bağlı olarak işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süreye ait ücret konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 21. maddesinin 5. fıkrasına göre, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. Aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğurur. Aynı maddenin 1 fıkrasına göre de işveren işe iade için başvuran işçiyi 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Aksi halde en az 4, en çok 8 aylık ücret tutarında belirlenen iş güvencesi tazminatı ile boşta geçen süreye ait en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları ödenmelidir.

İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmalıdır. İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemez. Başka bir anlatımla, işçinin süresi içinde işe iade yönünde başvurusunun ardından, işverenin daveti üzerine işe başlamamış olması halinde, işçinin gerçek amacının işe başlamak olmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda işverence yapılan fesih, 4857 sayılı İş Kanununun 21/5. maddesine göre geçerli bir feshin sonuçlarını doğurur. Bunun sonucu olarak da, işe iade davasında karara bağlanan işe başlatmama tazminatı ile BOŞTA GEÇEN SÜREYE AİT ÜCRET VE DİĞER HAKLARIN TALEBİ MÜMKÜN OLMAZ. Ancak, geçerli sayılan feshe bağlı olarak işçiye ihbar ve koşulları oluşmuşsa kıdem tazminatı ödenmelidir.

İŞE İADE YÖNÜNDEKİ BAŞVURUNUN 10 İŞ GÜNÜ İÇİNDE İŞVERENE BİLDİRMESİ GEREKMEKLE BİRLİKTE TEBLİGATIN POSTADA GECİKMESİNDEN İŞÇİNİN SORUMLU OLMASI DÜŞÜNÜLEMEZ.

İŞVERENİN DE İŞÇİNİN İŞE BAŞLAMA İSTEĞİNİN KABUL EDİLDİĞİNİ 1 AY İÇİNDE İŞÇİYE BİLDİRMESİ GEREKMEKLE BİRLİKTE, TEBLİGAT SORUNLARI SEBEBİYLE BİLDİRİMİN SÜRESİ İÇİNDE YAPILAMAMASI HALİNDE BUNDAN İŞVEREN SORUMLU TUTULAMAZ.
İşverence yasal süre içinde gönderilmiş olsa da, işçinin bir aylık işe başlatma süresi aşıldıktan sonra eline geçen bildirim üzerine makul bir süre içinde işe başlaması gerekir. Burada makul süre işçinin işe daveti içeren bildirim anında işyerinin bulunduğu yerde ikamet etmesi durumunda en fazla 2 günlük süre olarak değerlendirilebilir. İşçinin işe iadeyi içeren tebligatı işyerinden farklı bir yerde alması halinde ise, 4857 sayılı İş Kanununun 56. maddesinin son fıkrasında izinler için öngörülen en çok 4 güne kadar yol süresi makul süre olarak değerlendirilebilir. Bu durumda işçinin en fazla 4 gün içinde işe başlaması beklenmelidir.
İşverenin işe davete dair beyanının da ciddi olması gerekir. İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemez.
İşçinin işe iade sonrasında başvurusuna rağmen işe başlatılmaması halinde, işe başlatılmayacağının sözlü ya da eylemli olarak açıklandığı tarihte veya bir aylık başlatma süresinin sonunda iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. Fesih tarihindeki ücrete göre işe başlatmama tazminatı ödenmelidir.
İşe başlatmama tazminatının da fesih tarihindeki ücrete göre hesaplanması gerekir. İşçinin işe başlatılmadığı tarih, işe başlatmama tazminatının muaccel olduğu andır. Bahsi geçen tazminat yönünden faize hak kazanmak için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesi gerekir. Ancak işçinin işe iade başvurusunda işe alınmadığı taktirde işe başlatmama tazminatının ödenmesini talep etmiş olması durumunda işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekmez ve bahsi geçen tazminat muaccel olduğu anda işverence ödenmelidir.
Boşta geçen süreye ait 4 aya kadar ücret ve diğer haklar için ise, feshi izleyen dönem ücretlerine göre hesaplama yapılmalıdır. Sözü edilen alacak işçinin işe iade için başvurduğu anda muaccel olur.
Boşta geçen sürenin en çok 4 aylık kısmı içinde gerçekleşen diğer haklar kavramına, ikramiye, gıda yardımı, yol yardımı, yakacak yardımı ve servis gibi parasal haklar dahil edilmelidir. Söz konusu hesaplamaların işçinin belirtilen dönemde işyerinde çalışıyormuş gibi yapılması ve para ile ölçülebilen tüm değerlerin dikkate alınması gerekir. Bununla birlikte işçinin ancak çalışması ile ortaya çıkabilecek olan arızi fazla çalışma ücreti, hafta tatili ile bayram ve genel tatil günlerinde çalışma karşılığı ücret ile satışa bağlı pirim gibi ödemelerin, en çok 4 ay kadar boşta geçen süre içinde ödenmesi gereken diğer haklar kavramında değerlendirilmesi mümkün olmaz.
Boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar ile işe başlatmama tazminatı bürüt olarak hüküm altına alınmalı ve kesintiler infaz sırasında gözetilmelidir.
İşe iade davası ile tespit edilen en çok 4 aya kadar boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklar için de 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde sözü edilen özel faiz türü uygulanmalıdır. Ancak işe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olmakla uygulanması gereken faiz yasal faiz olmalıdır.
Somut olayda, çalıştırılmayan 48 günlük süre içinde gerçekleşen ikramiye alacağının ödendiğine ilişkin davalı tarafından sunulan bordroda açıklama bulunmamaktadır. İşyeri yazı cevabına göre yılda iki kez ikramiye ödemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosyanın uzman bilirkişiye gönderilerek işe iade davasına konu olan 4 aylık ücreti tutarındaki tazminat ile çalıştırılmadığı süreye ilişkin en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenerek ödenen miktarın mahsubu sonucu karar verilmelidir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İİK 331 Maddedeki suc hangi mahkemede görülür Brusk Meslektaşların Soruları 25 07-08-2015 15:38
Tefhim - Tebliğ - Süreler Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 8 30-06-2014 15:25
Rehin sözleşmesi İİK 68 maddedeki belgelerden sayılabilir mi mrbozkurt Meslektaşların Soruları 2 31-07-2007 09:44
Avukatlık Yasasının 141. ve 144/3 mad bahsedilen süreler ustam Hukuk Sohbetleri 0 02-07-2006 09:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05963397 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.