Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

temsilciye ihbarname tebliği

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-12-2008, 22:51   #1
av.arpay

 
Varsayılan temsilciye ihbarname tebliği

[FONT='Times New Roman','serif']Aşağıdaki danıştay kararında , ihbarnamenin tüzel kişiliğe gönderilmesi (ilgili mevzuata göre tebliği) halinde borcun idare açısından kesinleşmiş bir kamu alacağı haline geldiğinden bahsediliyor. Peki bir zamanlar temsilcisi olduğu şirket ile irtibatını kesmiş olan ve temsilci olduğu dönemle ilgili olarak ceza kesildiğinden haberdar olmayan şahsın, (bu cezalara ilişkin dava açma yetkisi de bulunmadığına göre) kendisine ödeme emri gönderilmek suretiyle söz konusu cezalardan sorumlu tutmak doğru mudur?Ayrıca şahıs açısından kesinleşmiş bir "kamu borcundan" bahsedilebilir mi? [/font]


[FONT='Times New Roman','serif'][/font]

[FONT='Times New Roman','serif']DANIŞTAY

3. DAİRESİ
E: [/font][FONT='Times New Roman','serif']2007/2274 K: 2007/2428 T: 27/02/2007[/font]



[FONT='Times New Roman','serif'] İstemin Özeti : Ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı; 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğu şirket adına 2001 takvim yılı için salınan ve kesinleşen kamu alacağının şirketten tahsil olanağı kalmaması nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesi uyarınca sorumluluğu bulunan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden K. Vergi Mahkemesi'nin 18.5.2006 gün ve E:2005/1382, K:2006/406 sayılı kararını; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 37'nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, kamu alacağı davacıdan vergi ve ceza ihbarnamesiyle istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle bozan ve karar düzeltme istemini reddeden K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26.9.2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararı; usulüne uygun tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmeyen kamu alacağının, kanuni temsilcilerin şahsi varlıklarından tahsilinin zorunlu olduğu, kamu alacağı niteliğini kazanmış olan vergi ve cezalar için yeniden ihbarname düzenlenmesine de gerek bulunmadığı için açıkça hukuka aykırı düşmesi nedeniyle Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.[/font]

[FONT='Times New Roman','serif']TÜRK MİLLETİ ADINA[/font]

[FONT='Times New Roman','serif'] Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince; Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26.9.2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Birgül Öğülmüş'ün açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 2001 takvim yılına ilişkin işlemleri incelenen ve davacının yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirket adına Nisan 2002 vergilendirme dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ve fon payını duyuran vergi ve ceza ihbarnamesi, şirket ve ortaklarına ulaşılamaması nedeniyle, usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildikten sonra şirketin mal varlığının araştırıldığı; bu amaçla tapu sicil müdürlükleri, trafik tescil şube müdürlükleri, bankalar ve icra müdürlükleriyle yapılan yazışmalar sonucunda; mal varlığının icra takipleri sonucu haczedildiği ve mahcuzun satışa çıkarıldığının belirlendiği, vergi dairesince hacze iştirak edilmiş ise de; satış bedeli rehinli alacakları dahi karşılamadığından, vergi idaresine ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Şirket varlığından tahsil imkanı kalmayan kamu alacağının, 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olan davacıdan ödeme emriyle istenmesini yasaya aykırı bulmayan K. Vergi Mahkemesi'nin davanın reddine ilişkin 18.5.2006 gün ve E:2005/1382, K:2006/406 sayılı kararını itiraz yoluyla inceleyen K. Bölge İdare Mahkemesi; 26/9/2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararıyla; davacının kanuni temsilci olarak sorumluluğunun bulunduğu ancak, 6183 sayılı Kanunun 37'nci maddesi gereği olduğu halde, kamu alacağı, ihbarname kuralına göre davacıdan istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesini hukuka aykırı bularak, vergi mahkemesi kararını bozmuş ve ödeme emrinin iptaline karar vermiş, bu karara yöneltilen karar düzeltme istemini de reddetmiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10'uncu maddesi; tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilmesini öngörmüştür. Sözü edilen kural gereğince; kanuni temsilcilerin, bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin mal varlığından tahsili gerekmektedir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55'inci maddesi; tahsil edilebilir duruma gelmesine karşın vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarının ödeme emriyle istenmesini düzenlemiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Borçlu şirket adına, usulüne uygun olarak tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmemesi üzere cebren takibe alınan kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmadığı açıktır. Vergi idaresi yönünden kamu alacağı niteliği kazanmış olan vergi ve cezaların, 213 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi gereği sorumluluğu bulunduğu K. Bölge İdare Mahkemesi'nce de kabul edilen davacıdan, kanuni temsilci sıfatıyla 6183 sayılı Yasaya göre takibi gerektiğinden, takibe ödeme emri düzenlenerek başlanmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] 6183 sayılı Yasanın 37'nci maddesi; kamu alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenmesini öngördükten sonra bu şekilde ödeme zamanı tespit edilmemiş kamu alacaklarının, Maliye Bakanlığı'nca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesini düzenlemiştir. Hususi kanunlarında vadesi belirtilmeyen kamu alacaklarının vade tarihini belirlemeye ilişkin bu kuralın, vadesi belli olan dava konusu kamu alacağı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Usulüne uygun olarak salınmış, dava konusu yapılmaksızın kesinleşmiş ve asıl borçludan haciz yoluyla da takip edilmesine karşın tahsil edilememiş bir borçtan sorumlu olanlar hakkındaki takibe, ödeme emri düzenlenerek başlanması yasaya uygun olduğu halde, vergi hukukunun vergilendirme ve cebren takip hakkındaki düzenlemelerine aykırı olarak, kesinleşen bir kamu alacağı için yeniden ihbarname düzenlenmesi gerektiğinden söz edilerek verilen kararın bozulması gerekmiştir.[/font]
[FONT='Times New Roman','serif'] Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı'nın temyiz isteminin kabulü ile K. Bölge İdare Mahkemesi'nin 26/9/2006 gün ve E:2005/698, K:2005/871 sayılı kararının, 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve Resmî Gazete'de yayımlanmasına, 19/9/2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. [/font]
Old 15-12-2008, 23:24   #2
korayoz

 
Varsayılan

Şirketin bu gibi durumlarda rücu hakkı vardır. Bir davadan dolayı 3. kişiye rücu edilecekse bu kişiye davanın ihbar edilmesi gerekir. Humk 49-52. maddeleri arasında bu durum düzenlenmiştir. Eğer ihbarda bulunulmassa 3. kişi davanın ihbar edilseydi farklı şekilde sonuçlanacağını kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilir.
Old 16-12-2008, 16:33   #3
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın av.arpay,

Öncelikle ödeme emrine 6183/58'e göre 7 gün içinde dava açmak zorundasınız, yoksa kesinleşir.

Ödeme emrine karşı dava açmadan önce, ödeme emrinin dayanağı borca ilişkin net ve ayrıntılı (türü, döenemi vb.) bilgi gerekir.

Ayrıca, müvekkilinizin kanuni temsilciliği ve belki de ortaklığını devrettiğini daha önceden idareye bildirilmiş mi? Konu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiş mi? İlan metnine havi gazete idaredeki dosyasında var mı? vb...
Old 16-12-2008, 19:36   #4
av.arpay

 
Varsayılan

öncelikle ilginize teşekkür ediyorum.
Sayın Yalçın Önder; Ödeme emrine karşı dava açıldı. ödeme emirlerinde belirtildiğine göre cezaların büyük çoğunluğu KDV ve bir kısmı da usulsüzlük cezası ...(2001 yılı) dönem olarak şahsın temsilci olduğu döneme ait.... Benim öğrenmek istediğimse şirketle her türlü irtibatını kesen şahıs, şirkette olan bitenden dolayısıyla ceza kesildiğinden haberdar değil... Haberdar olsa bile şirkette yetkisi bulunmadığından dava açma hakkına sahip değil... Şirkette hiçbir hakkı yok. Şirket tarafından cezalara karşı dava açılmamış. Dolayısıyla bu cezalara karşı dava açma yetkisi bulunan kişiler bu davayı açmadığından cezalar şirket açısından kesinleşmiş. Ancak dava açma yetkisi bulunmayan ve cezalardan haberdar dahi olmayan şahsın şeklen kesinleşen bu cezalardan sorumlu tutulması doğrumudur? ödeme emirlerinin iptal edilmesi gerekmez mi?
Old 17-12-2008, 01:05   #5
korayoz

 
Varsayılan

Yukarıda soruyu yanlış anlamam sonucunda alakasız şeyler yazmışım kusura bakmayın
Öncelikle şirket temsilcilerinin vuk m. 10 ve aatuhk m. 35 gereğince sorumluluğunun fer'i bir sorumluluk olduğu ve asıl vergi yükümlüsünün şirket olduğu unutulmamalıdır. Ancak temsilcinin sorumluluğunun doğması için kast veya ihmal derecesinde kusurunun olması gerekir. Aşağıda ki Danıştay 3. dairesinin 2001/2015 esas nolu kararında da bu durum belirtilmiş;

• KANUNİ TEMSİLCİLERİN SORUMLULULUĞU ( A.Ş.-Vergi Ödevlerinin Yerine Getirilmemesi )

• VERGİ ÖDEVLERİNİN YERİNE GETİRİLMEMESİ ( Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu )

• ŞİRKETİN VERGİ BORCU İÇİN KANUNİ TEMSİLCİYE GİDİLMESİ ( Vergi Ödevlerinin Yerine Getirilmemesi )

213/m.10

ÖZET : Yönetim kurulu üyesi seçildiği yönetim kurulu toplantısında anonim şirketi bütün şirket işlemlerinde temsil ve ilzama yetkili kılınan davacının yönetim kurulu üyesi seçildiği ve fiilen görevden ayrıldığı tarihler arasında şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetki ve sorumluluğu bulunduğundan, ödeme emri ile istenen şirket vergi borcunun doğmasına davacının vergi ile hangi ödevi, ne suretle yerine getirmemesinin sebep olduğunun belirlenmesi ve sorumluluğunun bu suretle değerlendirilmesi gerekir.
İstemin Özeti : Davacı adına yönetim kurulu üyesi olduğu ... Endüstri A.Ş'nin 1998 Eylül-Ekim dönemlerine ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini; 7.9.1998 tarihinde yönetim kurulu üyeliğine seçilen davacının bu görevinden istifasına ilişkin 2.10.1998 tarihli talebinin yönetim kurulunun 5.10.1998 tarihli toplantısında kabul edildiği, Türk Ticaret Kanunu'nun 33'üncü maddesinde yer alan tescil ve ilan edilmiş hususlardaki değişikliklerin de tescil ve ilan edilmesi kuralının, bu işlemlerin geçerlilik şartı olarak değil, iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması amacıyla öngörüldüğü, bu nedenle yönetim kurulu üyeliği sona eren bir kişinin üyelikten ayrılışı, ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmezse şirket borçlarından sorumluluğunun iyi niyetli üçüncü kişilere karşı devam edeceği, ancak, yönetim kurulundan fiilen ayrılmakla şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetkisi kalmayan üyenin Vergi Usul Kanunu'nun 10'ncu maddesi uyarınca şirketten alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklardan sorumlu tutulmasının hukuka uygun olmadığı, bu durumda 7.9.1998 tarihinde yönetim kurulu üyeliğine seçilen, 2.10.1998 tarihinde bu görevi fiilen sona eren davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrılışına ilişkin değişikliğin ticaret sicilinde tescil edilmemesi nedeniyle üyelik görevinin devam ettiğinden söz edilerek adına 213 sayılı Yasa'nın 10'ncu maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden ... Vergi Mahkemesi'nin ... gün ve ... sayılı kararının; ... Endüstri A.Ş'nce vergi borçlarının tecili ve taksitlendirilmesi talebinde bulunulduğu, ancak 24.7.1998 tarihli dilekçe ile finansman yetersizliği nedeniyle taksitlendirme koşullarının yerine getirilemeyeceğinin bildirildiği, bunun üzerine yapılan incelemede, tecil ve taksitlendirme talebine ilişkin olarak gösterilen teminatların paraya çevrilmesi halinde de ilgili şirketin mal varlığının borcunu karşılamayacağı anlaşıldığından, davacı adına 213 sayılı Yasa'nın 10'ncu maddesi uyarınca ödeme emri düzenlendiği, şirketin ticaret siciline tescil edilen son genel kurul toplantısının 7.9.1998 tarihli toplantı olduğu ve bu tarihte davacı yönetim kurulu üyesi seçildiğinden, halen yönetim kurulu üyeliği devam eden davacı adına düzenlenen ödeme emrinde kanuna aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Temyiz başvurusunun reddi istenmiştir.
Tetkik Hakimi : Sibel Korucu
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Savcı : Ahmet Alaybeyoğlu
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı adına, yönetim kurulu üyesi olduğu ... Endüstri Anonim Şirketi'nin 1998 Eylül, Ekim dönemlerine ilişkin vergi borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmadığı görüşüyle 213 sayılı Yasa'nın 10'ncu maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmiştir.
İncelenen dosyadan, 7.9.1998 tarihli şirket genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine seçilen ve aynı tarihli yönetim kurulu toplantısında kendisine yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevi verilerek şirketi bütün işlemlerde temsil ve ilzama yetkili kılınan davacının 2.10.1998 tarihli dilekçe ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği, 5.10.1998 tarihli yönetim kurulu toplantısında istifa talebinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının yönetim kurulu üyeliğine seçildiği 7.9.1998 ve fiilen görevden ayrıldığı 2.10.1998 tarihleri arasında şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetki ve sorumluluğu bulunduğu açıktır.
Ancak, 213 sayılı Yasa'nın 10'ncu maddesinde tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcilerince yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yönünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alıncağı hükmüne yer verilmiş olması karşısında, davacının anılan yasa hükmü uyarınca sorumluluğunun değerlendirilebilmesi için görevde olduğu dönemde şirketin hangi vergi ödevinin ve ne suretle yerine getirilmediğinin tespiti zorunludur.
Dosyadaki belgelerden, şirketin Eylül-Ekim dönemlerine ilişkin gelir ( stopaj ) vergisi ve buna bağlı alacakların tahsili amacıyla ödeme emri düzenlendiği anlaşılmakla birlikte, söz konusu vergi borcunun hangi ödemelerden yapılan kesintilere ilişkin olduğunun, tevkifata tabi tutulacak olan ödemelerin hangi tarihlerde yapıldığının, verginin ne şekilde tahakkuk ettiğinin, başka bir deyişle söz konusu vergi borcunun doğmasına, davacının, vergi ile ilgili hangi ödevini ve ne suretle yerine getirmemesinin sebep olduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle, vergi mahkemesince ilgili şirketin defter ve belgeleri ile belirtilen hususlara ilişkin tüm bilgi ve belgeleri içeren tarh dosyası getirtilerek incelenmesi ve elde edilen bilgilere göre davacının sorumluluğunun değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, belirtilen hususlar incelenmeden verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile ... Vergi Mahkemesi'nin ... gün ve ... sayılı kararının bozulmasına, 17.12.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
danx
Old 17-12-2008, 18:19   #6
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Sayın av.arpay,

Ödeme emirleri müvekkilinizin şahsı adına mı düzenlenmiş, yoksa şirket adına düzenlenerek müvekkilinize mi tebliğ edilmiş?

Eğer Ödeme emirleri müvekkilinizin şahsı adına düzenlenmiş ise; Sayın Korayoz'un da alıntıladığı vb. pek çok Danıştay kararından da görüleceği üzere;

01. Öncelikle, idarece, söz konusu borç temsil edilen şirketin mal varlığından aranılmalıydı. Ancak şirketin mal varlığından "tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması" üzerine kanuni temsilcisinden aranması gerekir idi.

02. Dava konusu borcun doğduğu (bazı görüşlere -kararlara göre- tahsil edilebilir aşamaya geldiği tarihteki kanuni temsilcisinden aranması, 6183 sayılı AATUHK'nun mük. 35. maddesince mümkündür. Bu tarihte kanuni temsilci olanın, borcun doğumundan haberdar olmaması düşünülemez.

03. Ancak, devir sözleşmesinde, devir tarihindeki mevcut borçların da devredildiği şeklinde açık bir şerh ile, müvekkilinizin devredenlere rücu hakkı doğabilecektir.

04. Usulsüzlük cezası demişsiniz, sanırım usulsüzlük değil de özel usulsüzlük cezası olacak idi.

05. Eğer usulsüzlük cezası ise,VERGİ USUL KANUNU'nun 374/2. uyarınca 2 yıl içinde kesilmeyen ve tebliğ edilmeyen usulsüzlük cezaları zaman aşımına uğramıştır.
Old 13-05-2011, 19:40   #7
avukat444

 
Varsayılan

sayın Yalçın Önder,
eğer vergi ceza ihbarnameleri şirket adına kesilmişse, yetkisi olmayan biri buna nasıl itiraz edebilir?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
fatura tebliği selimaksu Meslektaşların Soruları 6 20-03-2009 01:18
delil listesinin tebliği lawyer1316 Meslektaşların Soruları 2 29-08-2008 11:09
Belediye Meclis Kararının tebliği Esin Özlem Keskin Meslektaşların Soruları 1 29-02-2008 21:06
Tahsilat Genel Tebliği Sinerji Hukuk Yazılımları Hukuk Haberleri 0 12-05-2007 10:00
Fatura fotokopilerinin tebliği Av.Zeynep Sevgi Meslektaşların Soruları 2 19-12-2006 10:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05360699 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.