Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Bir Uçurumdur Hayat

Yanıt
Old 10-01-2009, 14:19   #511
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Alıntı:
Sayın Adnan Koray gelmişken sohbet edelim dedim, sevgili Özge

İyi de oldu, kendisini az görüyoruz sitede çünkü

Alıntı:
Gerçekten uzun zaman oldu, sohbet etmeyi... Sayın av. Ufuk ve Sayın Özge Yücel'e sohbet etmek büyük bir mutluluk.

Madem öyle o zaman gelin Ankara'ya karşılıklı sohbet edelim. Zaten THS'nin bana çok önceden tutamadığı sözü vardı, siz tutun hepsinin yerine.
Old 10-01-2009, 14:22   #512
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

En protest şarkılardan biri, Pink'in şarkısı tabiiki Adnan Koray, Dear Mr.President ve eskilerden Pink Floyd The Wall örneğin...

Ne tesadüf hepsi pembe, bir de pembe, rüyanın rengi derler...
Old 10-01-2009, 14:23   #513
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Hiçbir şey göründüğü gibi değil belki de...
Old 10-01-2009, 14:26   #515
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Madem öyle o zaman gelin Ankara'ya karşılıklı sohbet edelim. Zaten THS'nin bana çok önceden tutamadığı sözü vardı, siz tutun hepsinin yerine.

Evet, çok iyi olur. Ben ayda bir bazen iki hafta bir Ankara'ya hafta sonları gidiyorum.


Alıntı:
En protest şarkılardan biri, Pink'in şarkısı tabiiki Adnan Koray, Dear Mr.President ve eskilerden Pink Floyd The Wall örneğin...

Tabii ki sayın Av. Ufuk.
Old 10-01-2009, 14:28   #516
halit pamuk

 
Varsayılan

Sayın Duygu Keleş'den alanını işgal ettiğim için özür dilerim.
Old 10-01-2009, 14:34   #517
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Est.özürlük bir şey yok.Burası THS alanı.Şahsıma mal edilemez.
Old 11-01-2009, 01:06   #518
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Bir de ne mutlu, ne de mutsuzken yazamayanlar var. Bartleby sendromlular
Old 11-01-2009, 01:12   #519
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Ne mutluyken ne de mutsuzken yazabilenler genellikle yazar değildir. Yazar kişi, her duygusunu fırsat bilebilmelidir yazmak için.
Old 11-01-2009, 01:15   #520
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Ne mutluyken ne de mutsuzken yazabilenler genellikle yazar değildir.

Rimbaud ve Socrates gibi mi, mesela?
Old 11-01-2009, 01:16   #521
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Böyle yazarlar olabileceğini de hesaba katarak iletime "genellikle" ibaresini iyi ki koymuşum, yoksa Rimbaud ya da Socrates'i yazarlıktan çıkaracaktım neredeyse. )
Old 11-01-2009, 01:17   #522
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan :)

RET KULÜBÜ

Birsen Ferahlı

--------------------------------------------------------------------------------


Çok gürültülüydü. Mikrofondaki anlaşılması güç kadın sesi, dört bir yanda sıkış tepiş koşuşturan insanlara, dev panolar, ışıklar, kafeteryalardan tüten duman arasında tanıtım toplantılarını, edebiyat açık oturumlarını duyuruyordu. İmza günü olan yazarlar, gözalıcı ilan panolarının altında, üst üste dizilmiş yapıtlarının ardında oturuyorlardı. Kimi adların önünde uzun okur kuyrukları, kimisinde üç beş kişi birikmişti. Çok kitap vardı. Korkutucuydu. Aşamayacağım bir kale duvarı gibiydi. Bir insan yaşamı boyu en çok dört bin kitap okuyabilirmiş, süre hevese yetmeyecekti demek ki. Onca kitabı bir arada görüp yine de yazmaya kalkışmak ise, denize bir balık bırakmak olacaktı. Psikologların ‘agorafobi' dedikleri büyük alan korkusuyla sersemlemiş halde açık havaya çıktım. Doğru evin yolunu tuttum. Dağılmış düşüncelerimi toparlamak için gereksinim duyduğum kovuk, salt adı için aldığım bir kitabın sayfalarında çıktı karşıma: Bartleby Ve Şürekası (Doğan Kitap, Mart 2005). Yazarı, Enrique Vila - Matas.


‘Katip Bartleby', ünlü ‘Moby Dick'in yazarı Herman Merville'in 1853'te yazdığı bir öykü.



“Bartleby, bir paravanın ardındaki rengi atmış pencerede uzun uzun dikilerek, Wall Street'in bir tuğla duvarına bakar ve dışarıyı seyreder; asla diğerleri gibi çay kahve içmez; asla bir yere gitmemiştir, hep büroda yaşar, hatta Pazar günlerini bile orada geçirir; ne kim olduğunu söyler, ne nereden geldiğini, ne de bu dünyadaki akrabalarını; nerede doğduğu sorulduğunda ya da bir iş verildiğinde ya da kendisiyle ilgili bir şeyler anlatılması istendiğinde hep şöyle der:

-Yapmamayı yeğlerim.”



Bartlebyler, dünyaya karşı derin bir ret duygusu içinde olup, “yapmamayı yeğleyen”ler. Vila-Matas, edebiyat dünyasındaki Bartlebyler'in izini sürüyor. ‘Günlük ya da dipnotlar' diye nitelediği kitabı yazma nedenini şöyle açıklıyor: “okurda öyle sıcak bir duygu uyandırmak istiyorum ki, bu sayfaları okumak, Chesterton'ın ‘Garip Ticaretler Kulübü'ndeki kulüp tarzında bir kulübün üyesi olduğu hissini versin ona.”



Yazabileceklerini kanıtladıkları halde yazmamayı seçen, başarılı olacakları gün gibi açıkken, üne -diğer deyişle çoğunluğun beğenisine- arka dönen bu ret edebiyatçılarının “neden yazmıyorsunuz?” sorusu için türlü yazmama mazeretleri var. Kimisi “Celerino Amcam öldü” diyor: Başından geçenleri anlatarak yazarı besleyen Celerino Amca'nın uydurma mı, gerçek mi olduğunu bilmiyoruz. Kimisi anadili İspanyolca olan bir yazarın ingilizce öğrendiğinde kafasının karıştığını, latinlere özgü, ‘olayları olduğu gibi kabul etme' yetisini yitirerek felsefenin girdaplarında güvenini tükettiğini öne sürüyor. Bir diğeri, örneğin Rimbaud, iki kitabından sonra sanrıların envanterini tutmayı reddediyor. Socrates'in sonsuza dek süren yazamama hastalığı ile Rimbaud'nunkini ilintiliyor Vila-Matas.



“Ben hiç kimseyim”. Garcia Lorca, Bunuel, Dali gurubunun dördüncü üyesi ‘27 kuşağının beyni olarak kabul edilen Pepin Bello bu yanıtı veriyor soranlara ve ekliyor: “Ben asla yayımlama düşüncesiyle yazmadım. Yalnızca dostlarım için, gülmek için, ve şaka olsun diye yazdım.”

Marquerita Duras'nın “yazmak, aynı zamanda konuşmamaktır. Susmaktır. Sessizce ulumaktır.” sözleri, onun da Bartleby Sendromu'na yabancı olmadığını gösteriyor. Sayfalar ilerledikçe aklıma hep aynı soru takılıyor: Bizim yazarlarımız, sanatçılarımız arasındaki Bartlebyler'in izi sürülse, hangi isimlere, ne türlü vazgeçişlere ulaşılır? Bunları bilmeden edebiyatımızı, sanat ortamımızı kavramış sayılır mıyız? Selim İleri'nin Nisan 2005'te yayımlanan anıları ‘Kar Yağıyor Hayatıma' ‘Bizim Bartlebylerimiz' konusunda bir öncü sanırım.



Ret edebiyatçıları hiçbir şey yapmadan esin perisini beklenmek, bir dizede kullanacağı sıfatı çok uzun zamandır bulamamak, ne yaparsa yapsın hiçbir şey olamayacağına inanmak gibi bahanelere; ya da neden yazmadıklarına değin bir bahaneye gerek bırakmayacak biçimde, fiziksel olarak ortadan kaybolma yöntemine başvurmuşlar. Yakışmayan bir giysiyi giyer gibi, farklı renkteki yeteneğini moda olan edebi akımın kalıplarına uyma gayretiyle iğdiş eden retçilerden de söz ediliyor.


Basklı yazar Bernardo Atxaga, “bir arkadaşım bana günümüzde yazar olmak için hayal gücünden çok fiziksel güç gerektiğini söylemişti. ...Daha önce zararsızdı ama, günümüzde zorunlu. Havada bir değişiklik seziyorum. ...Ayrıca edebiyatı tanıtma biçimi de değişmekte.” diyor.
Atxaga gibi değişime uyum sağlamak istemeyenler, Bartlebyler'in suskun kulübüne yöneliyorlar çaresiz.


Kitabın ön ve arka kapağının iç yüzünde elli beş retçi yazarın fotoğrafları yer alıyor, Thomas De Quincey'den Robert Musil'e, Paul Valery'den Robert Walser'e yüzlerde ortak bir payda arıyorum. Gözler dikkatimi çekiyor, bilinenin ötesinde bir yere bakıyor gibiler. “Göz, beyin dokusunun devamıdır” diyen anatomi hocam aklıma geliyor.



Vila-Matas, ayrıntılı bir ret edebiyatı antolojisini, kuramsal bir edebiyat incelemesini, yazıp/yazmama sınırındaki bir yazarın güncesini, iyi öyküleri, ironilerle örülmüş eleştirel yaklaşımlarını tek satırı boşa harcamadan, 159 sayfaya sığdırmış. Kendisinin de Bartleby Kulübüne katılıp artık yazmama olasılığına karşı bir önlem belki de bu yoğun kitap



A.B.D. Burlington'da, gönderildikleri yayınevleri tarafından reddedilmiş ve hiç yayımlanmayan elyazmalarını toplayan ‘Brautigan Kütüphanesi' adlı bir kurum olduğunu da müjdeliyor yazar. Gönderilen hiçbir metnin reddedilmeyip, büyük bir saygı ile okunup, korunduğu bir yerin varlığını bilmek huzur veriyor insana.


‘Koşulsuz kabul' tüm kişilik gelişim süreçlerinin ortak hedefi değil mi? Sayısız benzerimiz arasından sıyrılıp fark edilmek, farklılığın sağladığı ayrıcalıkları feda etmeksizin yine de kabul görmek. Sevimli çocukluk halleri, karnede iyi notlar, başarılı ilişkiler, toplumda saygınlık getiren işler ya da tam tersi: uç yaşamlar, marjinalite, anarşi...



Bartleby sendromuna tutulan yazarların kendini yaşamdan yalıtma, susma, yapabileceklerini yapmama, içe kapanma seçimlerine günümüz psikiyatrisi ‘depresyon' diyor. Bu belirtiler üç haftadan uzun sürdüyse, 20-30 mg.lık bir tabletle tedaviye başlanıyor. İlacın prospektüsüne “mizaç değişikliği yapar” diye not düşülmüş. Gerçekten de iman tahtasına çöreklenmiş müzmin ağırlık iki hafta içinde azalıyor, sonra garip bir cesaret beliriyor: Sokakta rastlanılan yabancılarla kaldırım sohbetleri... Yıllardır aranmayan arkadaşlara nasılsın telefonları... Kırmızı ya da pembe giysiler... Hezeyan ve karamsarlıkla dolu günlüklerin yerini alan komedi filmleri...



Günde bir kez alınan haplarla mizaç değişiyor. Peki, gerçek hangisi?

Vila-Matas, çok yerinde bir yaklaşımla Katip Bartleby'i Kafka'nın ‘Günceler'indeki ‘Bekar'ın öncüsü olarak yorumluyor.


Ret Kulübü'nün onur üyelerinden olan Kafka -ki ona günde bir yetmeyebilirdi-, günde iki kez o haplardan içse, neye dönüşürdü?


Yaratıcı zihin yoğun algılarını harmanlayıp, saptanmış kalıpların dışında yeni varoluşlar kurgulayarak, gerçeği hiçleştirme yeteneğindedir. Haplarla oluşabilecek değişimlerin bin türlüsünü kendi içinde yapabilmektedir zaten. Teşhisler ve tabletlerin kapsama alanı dışındadır. Hiçliğe bir anlam bulabilmek ya da onu teşhir etmek için yazma çabasını sürdürür; ya da sözcüklerin, dahası, kendi varlığının bile kanıt oluşturamayacağı hiçlikte erimeyi seçer. Görünürdeki bu teslimiyet, kopuşun ta kendisidir aslında.


Yakından bakıldığında yazma ve yazmama nedenlerinin birbirinden çok da farklı olmadığı ortaya çıkıyor. Yapmamayı yeğlemek ve yapmayı denemek karşıt duruşlar gibi görünse de, ‘hayır' ve ‘evet' arasındaki gerilim, sanatın dinamiğini oluşturuyor.


Evdeki kanepenin köşesine çekilip Bartleby ve Şürekası'nın dahiyane yalnızlıklarını, trajik suskunluklarını, sevdiği için canına kıyan tutkulu bir aşığınkini andıran vazgeçişlerini okuyunca, kitap fuarında karşıma dikilen binlerce ciltten duyduğum korku azaldı, edebiyatın her zaman var olacağına dair inancım güçlendi.


Enrique Vila-Matas'ın Del Giudice'ten alıntıladığı tümcenin altını mavi keçeli kalemle çizdim: “Eğer bir metin değer kazanmak istiyorsa, yeni yollar açmak ve henüz söylenmemiş olanı söylemeye çalışmak zorundadır.”


Ret labirentlerinde geleceğin edebiyatına dair akıl ve umut dolu kapılar var, aralayıp bakmamız için.
Old 11-01-2009, 01:27   #523
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

“Eğer bir metin değer kazanmak istiyorsa, yeni yollar açmak ve henüz söylenmemiş olanı söylemeye çalışmak zorundadır.”

"Yapmamayı yeğlemek ve yapmayı denemek karşıt duruşlar gibi görünse de, ‘hayır' ve ‘evet' arasındaki gerilim, sanatın dinamiğini oluşturuyor."

Yazmayı deneyen de yazmamayı yeğleyen de bir duruşa sahip, her ikisi de tercihlerini kullanıyor. Aslında yazmayı denemek ve yazmamayı yeğlemek her yazarın yaşamında yaşadığı bir ikilemdir, bazen yazmak bazen yazmamak galip gelir. Gerçekten dikkate değer olanı da yeni bir şey söylemeyeceksem neden yazayım diye başkaldırarak yazmayı reddetmek.
Teşekkürler bu güzel yazı için.
Old 11-01-2009, 01:33   #524
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Gerçekten dikkate değer olanı da yeni bir şey söylemeyeceksem neden yazayım diye başkaldırarak yazmayı reddetmek.
Teşekkürler bu güzel yazı için.

Alt çizme seçmesindeki paydaşlığımız için, ben de teşekkür ederim, mutlu oldum

Bir adım daha ilerisi de var:

Yeni ve "İyi" bir şey söylemeyeceksen, yazmanın ne gereği var.


*İyi: Faydalı, güzel, umut ve güç veren, özetle yeni bir yol açan
Old 12-01-2009, 15:44   #525
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Yeni ve "İyi" bir şey söylemeyeceksen, yazmanın ne gereği var.

İşte!!! Bütün mesele bu...
Old 12-01-2009, 15:46   #526
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
yeni bir şey söylemeyeceksem neden yazayım

Konusuz Boş sohbetler alanına tabela yapmak lazım.
Old 12-01-2009, 16:05   #527
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:

Yeni ve "İyi" bir şey söylemeyeceksen, yazmanın ne gereği var.


*İyi: Faydalı, güzel, umut ve güç veren, özetle yeni bir yol açan

Sadece iyi bir şey söylemek de yücelticidir

Söylenecek yeni bir şey kaldı mı acaba

Tüm sözler kullanılmış değil mi, tüm anlamlar yaşanılmış ve öğretilmiş...

Susmak çok uzun sürebilir ))
Old 12-01-2009, 17:56   #528
Av.Ahmet DOĞAN

 
Varsayılan

Hayat Şu an !
Isrardan hiç hoşlanmayan karşılıksız bağlandığın bir insanın( Kendimde bir anlam veremiyorum buna ) resimlerine bakarken Yaşar-dan ''İşte öyle bir şey'' şarkısını dinlemek ve gün içerisinde yaşadığım tüm olumsuzlukları unutmaktır...
Old 12-01-2009, 18:17   #529
üye8180

 
Varsayılan

Hayat, aynı frekansı tutturduğun, aynı dili konuştuğun, aynı duyguları paylaştığın insanlarla daha güzel. Olmayınca olmuyor. Hayat zorlamamaktır. Hayat tek seçeneğe bağlı kalmaksızın, sınırsız seçenek üretme kabiliyetidir. Hayat kendimizi sınırlamamak, kapatmamaktır.
Old 15-01-2009, 20:52   #530
Zeki

 
Varsayılan

O kadar soğuktu ki oda uyandığımda. kendimi tanıyamadım aynaya baktığımda. Titreyerek başladım ayılmaya soğuk suyu yüzüme fırlattığımda. Tekrar doğruldum ve yine aynı yüz. Bitkinlik ve halsizlik zirvede ve yüz üzerinden yüz. Karanlık ve soğuk mu soğuk bu sabah, bu oda. Eşyalar yığılmış üst üste koltuklarda. Gitsem mi gitmesem mi kalmışım bir arada. Takatsiz, derman bir bey artık alaca karanlıklarda.

Açım, kaçım, hışım, başım, yaşım karma karışık. Gözlerim, dudaklarım ve alnım kırışık. Devir daim dünyada kaybolmuş bir ışık. Yok-yokluk, çok-çokluk, aç-açlık dolu bir hayat var ister gir ister çık.

Taşımak zor bugün, içi dolu bir gügüm. Nefessiz kalmışım, bir başımı almışım.Dönüyor, dönüyor, dönüyor başım yine. Akıp dolsa tabağa alsan eline. Ayıklasan, ayıklasan, ayıklasan neyine.

Kalk çık git artık ört kapıları. Yıksan, kırıp döksen kafalarda tabuları. Ah ki ne ah! Ah keşke bir fırsat olup yırtsa tapuları.

Hayat; hani bir uçurumdun bir zaman, hani durmazdın hiçbir zaman.Hayat; hani bir uçurumun kenarından başlatırdın zamanı, dinlemezdin çığlık çığlık aman'ı.
Old 04-02-2009, 20:05   #531
Zeki

 
Varsayılan

An ve an yaklaşırken sonuna, herbir şey girecek elbet yoluna. Bekliyorum mutlulukları ve güzellikleri. Onca kötü günler geldi sonuna.

Hayat işte! Dönerken dünya, döner başımız. Dururken zaman, geçer yaşımız. Severken sevgili, sevilirken aşığız. Biz hayatla barışığız.
Old 11-02-2009, 10:47   #532
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

Siyahı içindeki tek renk sayan!Çevirsene yüzünü doğan güneşe...Yaşama dair bu kadar tecrübe...Anlatamadı mı hala uçurum yok diye.
Old 11-02-2009, 19:03   #533
metin sahin

 
Mahçup Moskova

uzaktan
yukarıdan
her yar aynı görünür
sadece derinden bakmayı bilenler
şair ler ve şair ruhlular
farhkeder farkları
renkler oluşumlar ve şekiller
çıkarır özelliklerini her yerin
işte mayakovkski meydanı
şairin erkeksi adaleli heykeli
ve onun heybetli ghörüntüsü altında
bir kadın oturmakta
kara bir ekmegi ısırarak çiğnemeye çalışmakta
sonta artıkları tükürüyor eline
önündeki uyduru çantada
satmaya çalıştıgı
bir kaç ıvır zıvır
babuşka rusyası
tarihini bir çiğnemlik ot gi
bi çiğnemekte
çaykovski gösteriş merkezinde
kugu gölü sahnelenmekte
ince tiz mutlu notalar
donuk düşlere dönüşüyor yavaş yavaş
ancak ana yoldan geçen
arabaların gürültüleri
örtüyor ve bastırıyor
acını feryatlarını
birden canlanarak heykel
öne egiliyor
kadının alnına dokunmak için
ve okşuyıor kadının dagınık aç ve kırlaşmış saçlarını
gökyüzü çizgisi kadının saçı gibi
sere serpe
sarmış şehrin her yanını
sanki aglamakta

K.AYYAPPA PANIKER...Türkçesi metin ŞAHİN
Old 12-02-2009, 12:11   #534
Av.Duygu Keleş

 
Varsayılan

"Uçurum...uçurum" dedi durdu.
Uçurum değil o kendi kazdığı kuyuydu.
Old 13-02-2009, 00:20   #535
Zeki

 
Varsayılan

tik tak
tak tak
tuk tak
şak şak
lak lak
cak cak
gak gak
mek mak
vak vak
zig zak

Diline sahip çıkmaktır hayat...

Parmak
Tırnak
Ayak
Topuk
Bacak
Kasık
Dirsek
Koltuk
Gırtlak
Kulak
Dudak
Kirpik
Şakak
Yanak
Yutak
Bağırsak
Böbrek
Uyluk
Kuyruk
Bilek
Kemik

Hayat farkına varmaktır.
Old 13-02-2009, 16:27   #536
üye8180

 
Varsayılan

Hayat parfümlerimdir, kremlerimdir, makyaj malzemelerimdir, en sevdiğim kolyemdir, en yeni kıyafetlerim, ayakkabılarımdır...
Old 13-02-2009, 17:00   #537
halit pamuk

 
Varsayılan

Alıntı:
Hayat parfümlerimdir, kremlerimdir, makyaj malzemelerimdir, en sevdiğim kolyemdir, en yeni kıyafetlerim, ayakkabılarımdır...

Hayatınız çok pahalı olmalı.
Old 13-02-2009, 17:15   #538
metin sahin

 
Varsayılan

hayat bazen bir heykelin altında kara ekmegi ısırıp çiğneyip yutmaya çalışmaktır.sen hiç yoksulluk nedir bilir misin....*
Old 13-02-2009, 18:49   #540
metin sahin

 
Varsayılan

kadınların ayakkabı tutkusuna bir de ayakkabı sesine bayılıyorum.Yaşamın ta kendisi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kredili hayat sigortası... Av.Hilmi Sormazoğlu Meslektaşların Soruları 2 17-12-2006 19:34
Hayat T T ! ankara7406 Site Lokali 3 08-09-2006 14:53


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07238889 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.