Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Zihin Kirliliği

Yanıt
Old 29-06-2003, 00:31   #1
A.Turan

 
Mutsuz Zihin Kirliliği

Değerli arkadaşlar,
Bir deney yaptım. Deney, iki ay süreyle gazete okumadım ve TV de haberleri dinlemedim. Gündemi takip etmedim. Televizyonu müzik programları haricinde izlemedim. Hayatımda bir değişiklik olup olmadğını kendimden iki metre uzakta durarak kendime sordum. Hayatımda pozitif yönde bir rahatlama hissettim. Yalnız bu arada endişe de taşımadım değil. Cahil kalmaktan korktum. Fakat yeniden haberlere dalınca baktım ki cahilleşmemişim:-)
Bir psikoterapistin yazısında okumuştum.Çağmıza bilgi çağı deniyor ama bence zihin kirliligi çağıdır diyordu. O kadar çok şey dolduruyoruz ki gerekli gereksiz dimağımıza sonunda doğru ile yanlışı gerekli ile gereksizi ayırt edebilme yeteneğimizin törpülendiğini zihinsel kirlilik oluştuğunu belirtiyordu... Siz ne dersiniz bu konuda??
Old 29-06-2003, 16:17   #2
smile

 
Mutsuz

inanın size sonuna kadar katılıyorum. Hatta hep radyolu günlerde kalsaydık diye çok düşündüm. Ben uzunca bir süre evime TV almamıştım. Ençok kitap okuduğum, gezdiğim ve kendimi mutlu hissettiğim yıllardı ama bir süre sonra pes ettim keşke pes etmeseymişim. Artık benimde takip ettiğim proğramlar oluştu ve bu bağımlılık hiç hoş değil. Zihin gerçekten berraklığını kaybediyor adeta uyuşuyor sizinde dediğiniz gibi zihinsel kirlilik oluşuyor. umarım bunun bir çaresini buluruz.
Old 29-06-2003, 17:58   #3
hukukbilgisi

 
Varsayılan tv

1992-1996 arasında neredeyse hiç denecek kadar tv izledim. İzlemeyi bıraktıktan kısa bir süre sonra ilk hissettiğim duygu, beynimdeki müthiş bir rahatlama duygusuydu... Şimdi de tv izlediğim çok söylenemez... Belki birkaç film ve En Son Babalar dizisi
Old 29-06-2003, 22:53   #4
ege

 
Varsayılan


çağımızın hastalığını "hız" olarak nitelediriyorlar.günlük hayatımızı göz önüne aldığımızda özellikle büyük şehirlerde yaşayan bizler için inanılmaz bir hız söz konusu.
kendimiz için zamanımız hiç yok.
öylesine derin alışkanlıklar içine giriyoruz ki sonunda müziği televizyondan dinlediğimizi, çiçeği çiçekçiden aldığımızı artık farketmiyoruz bile.
yaşamın bizim için olağan hali bu oluyor.
Zihnimizi ise sürekli yeni hız araçları dolduruyor..
Şöyle bir örnek vardı okuduğum bir kitapta;
" dolu çöp kovasını boşaltmadığınızı yada boşaltmayı ertelediğinizi düşünelim,ertesi gün biraz daha çöp, bir sonraki gün daha fazla çöp oluştu ama biz hala boşatlmıyoruz.giderek,çöpler kokuşmaya,ev çöp ev halini almaya başlar.sonra bir çok zararlı böcekler kurtlar üremeye başlar hızla.
sonunda komşular şikayete başlar, ilgili görevli ekipler gelir ve ev sahibi evini kurtarmak için evi geri almaya karar verir.."


önlemi zamanında almamız gerekiyor sanırım.
özellikle de sadece zihin faaliyeti ile çalışan bizlerin..
Old 30-06-2003, 00:22   #5
hukukbilgisi

 
Varsayılan sherlock holmes

Sherlock Holmes, dünyanın güneş etrafında döndüğünü ve bunu kimin keşfettiğini bilmez. DR. Watson şaşırır buna.. Holmes yanıtlar (mealen): benim beynim tüm bilgileri alacak kadar geniş değil. Beni ancak kendi alanımın bilgisi ilgilendirir...

Yeni öğrendiğimiz bilgilerin dörtte üçünü ilk birkaç saat içinde unuttuğumuz düşünülürse, haksız da sayılmaz....
Old 04-09-2003, 13:45   #6
Gülümse

 
Varsayılan zihin kirliginin ilaci

Zihin kirliligimi dediniz,
Uzun sure once fark ettigim bu kirliligi engellemek icin yaptiklarimi ve aldigim sonuclari aktarmak isterim.

Birincisi salondan televizyonu kaldirdim.

Gelen misafirlerim ile daha sicak sohbetler yapmaya basladik. Televizyon seyretmek isteyenler televizyon olan odaya gitmek zorunda kaldiklari icin belli bir sure sonra yanlizlik hissederek sohbette katilmak yada izledikleri programi anlatirken begenileri ve nedenlerini gozden gecirmek zorunda kaldilar. Bu onlari daha secici hale getirdi.

Yemek zamanlarinda kimsenin sozu bir dakika falan program basladi tarzinda kesilmedi. Konular yarim kalip ustu ortulu buruklukluklar yasanmadi.

Bir kitle iletisim araci yoksa en yakininiz esiniz cocuklariniz ve dostlarinizla iletisim kurmak zorunda kaliyorsunuz. Bu hem olari daha yakindan tanimaniza hem de daha sicak iliskiler kurmaniza neden oluyor.

Ikinci olarak gazetenin basliklarini okumak hem tum haberler hakkinda bilgi edinmenize hem de beyinin yorulmasini engel olmak icin en guzel yontem. Ancak ilgilendiginiz konulari detaylari ile okumak yada kesip daha sonra okuyacaginiz konular halinde tasniflemek hem daha verimli sekilde haber alma ozgurlugunuzu getiriyor.

Zaten kose yazarlari zaman zaman Turkiye degismeyen gundem maddelerini siraladilar. Eger bu maddeler hakkinda arka arkaya bes yazi yazip siralasak kimse bizim yoklugumuzu fark etmez dediler. (TV de canli yayin yorumculari bile ayni fikirdeler.) Trafik sorunu, Egitim sorunu...

Bulmaca cozme tarzindaki hobilerinize gelince. Bunlari ailece oynanacak oyunlar haline donustururseniz karinizin sadece iyi biber dolmasi yapabilme yetenegi disinda yetenekleri cocuklarinizin ogrenci olama disinda hayatinizi renklendirecek gelecegin hos sedalarini tasiyan bir yaratik oldugunu fark edeceksiniz. Sizi de ise giden evin giderlerini karsilayan her istege hayir diyen bir adam olma formatindan kurtaracaktir. Unutmayalim ki kitle iletisim araclarinin haber alma ozgurlu disindaki en onemli vazifesi "size toplum icindeki yanlizliginizi unutturma " dır. Kendinize, ailenize ve dostlarinaza ayirdiginiz kaliteli zamanlar hem size yanliz olmadiginizi gosterecek hemde zihin kirliliginizi onleyecektir..

Saygi ile
Old 04-09-2003, 14:08   #7
neslihanvural

 
Varsayılan

yurtta kalan bir öğrenci olarak sunları soyleyebilirm..
odalarımızda televizyon yok ve hiç birimiz aramıyorduk-yılın hastlaığı asmalı konak dışında-sabahlara kadar süren muhabbetler okadar güzel ve tarifisiz bit tat veriyorki ve buna birde radyo sefası eklenince inanılmaz güzel bir öğrencilik yaşamı benim ve arkadaşlarımın oluyor
hep öğrenci gibi kalabilmek dileğiyle
Old 04-09-2003, 16:31   #8
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

televizyonun evimize ilk girdigi tarihte yanlis hatirlamiyorsam ilkokuldaydim, videoyla tanistigimizdaysa babamin aldigi tek vcd olan kemal sunal in davarosunu bilmem kac kez izledigimizi animsiyorum.. o zamanlar henuz sadece aksam yayinlari oldugundan gunduzleri yine bizimdi. evlerin bahceleri, sokaklar bizimdi, biz cocuklarin..o karolarin uzerine oynadigimiz sek sek ve o oyunu oynarken yagmurlu bir gunun caddede biraktigi o ferah ve bana hernedense huzur veren kokuyu hala zaman zaman algiladigimda sek sek oynadigimiz o gune donerim
bugun cocuklarimiz dairelerin icinde yalitilmis ve hijyen ortamlarda tv, bilgisayar ortaminda buyurlerken, bazen bir komsu cocugunun adini bile ogrenmeden buyuyorlar. ayni binanin icinde birbirini ayiran duvarlar kadar birbirlerine uzak olduklari halde..
teknolojinin beraberinde varsilligin onemini artttirdigi, bu imkanlara sahip olarak buyuyen cocuklarla sahip olamayan cocuklar arasinda belirgin kisilik ayriliklarina sebep oldugu ve yeni yetisen kusaklarin cok keskin ve son derece cesitli kulturlerle ve mutlaka birbirlerinden cok farkli duyumsamalarla buyudukleri de bir baska gercek.
bunun kaosu getirip getirmeyecegini, gelecekte ortak kultur ve degerler dedigimiz kavram in 500 puanlik uzman sorusu halini alip almayacagini bugunden kim bilebilir..
Old 14-01-2007, 22:22   #9
A.Turan

 
Varsayılan

sayın Gülümse gerçekten çok yararlndım yazınızdan.. teşekkürler.
Old 18-09-2007, 10:28   #10
Ahmet Turan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan A.Turan
Değerli arkadaşlar,
Bir deney yaptım. Deney, iki ay süreyle gazete okumadım ve TV de haberleri dinlemedim. Gündemi takip etmedim. Televizyonu müzik programları haricinde izlemedim. Hayatımda bir değişiklik olup olmadğını kendimden iki metre uzakta durarak kendime sordum. Hayatımda pozitif yönde bir rahatlama hissettim. Yalnız bu arada endişe de taşımadım değil. Cahil kalmaktan korktum. Fakat yeniden haberlere dalınca baktım ki cahilleşmemişim:-)
Bir psikoterapistin yazısında okumuştum.Çağmıza bilgi çağı deniyor ama bence zihin kirliligi çağıdır diyordu. O kadar çok şey dolduruyoruz ki gerekli gereksiz dimağımıza sonunda doğru ile yanlışı gerekli ile gereksizi ayırt edebilme yeteneğimizin törpülendiğini zihinsel kirlilik oluştuğunu belirtiyordu... Siz ne dersiniz bu konuda??

Ben bu görüşlere aynen katılıyorum.
Old 28-09-2007, 13:00   #11
Gülümse

 
Varsayılan

Gulerek hatirlarim..

Eski Istanbul'u bir ailenin cocugu olmanin ve o terbiye ile buyutuldugum icin ilkokulla baslayincaya kadar "Sen" kelimesini ogrenememistim.. Tamam okul arkadaslarim ogretmenlerine ve buyuklerine siz diye hitap ederken birbirlerine sen diye hitap etmeleri gayet normaldi.. Aslinda anormal olan bendim.. Buda gulerek hatirladigim ilginc anilara sahip olmama neden oldu..

Diyelim silgimi unutmusum eh yaninizdaki arkadasinizdan silgisini istemek gayet normal. Ama ben her seferinde "Affedersiniz acaba mumkunse silginizi alabilirimiyim?" onceleri al diyen arkadaslarim belli bir sure sonra.. Uff sorma al iste.. diye beni azarlardilar.. Zavalli 1905-1904 dogumlular ile buyuyen ben... Neden sinirlendiklerini uzun sure anlayamadim..

Ama cocuksun iste eninde sonunda kurallar kirilip sende bukuluveriyorsun.. Ve "sen" demeyi ogreniyorsun.. Tabi buda yeni problemlerin olmasina neden oluyor..

Evin icinde bazen babana ve babanin arkadaslarinin arasinda agzindan "sen" kelimesi cikiveriyor.. Donup sok halinde yuzume bakiyorlar.. Tabi o zamanlar cocugun agzindan cikan her sozcukten ve terbiyenizden anneniz babaniz sorumlu.. Kah tatlilikla kah elestirel bir sekilde "sen" dememem gerektigi hatirlatiliyor..

Biraz zorlaniyorum ama sonunda bununda ustesinden geliyorum.. Evde "siz" okulda "sen" demeyi ogreniyorum sorun tatliya baglaniyor..

Simdilerde sen siz diyerek yasamaya alistim..Ama son zamanlarda gelisen konusma seklinden ben de rahatsiz olmaya basladim.. Ama sanirim bu da dogallasmaya basladi.. Oyle ya son zamanlarda oynayan reklamdan bir tanesinde torun babaannesine donup rahatlikla "Uff babane, sen anlamazsin" tarzinda azarliya biliyor.. Bizde buna tepkisiz kalabiliriyoruz..

Insaallah ben babaanne oldugumda torunlarim bana oyle davranmaz..

Sevgi ile kalin
Ve Gulumsemeyi unutmayin...
Old 30-09-2007, 07:52   #12
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

"Zihin temizleme makinesi" üzerine çalışmaya başladım. Merak etmeyin yakında piyasaya sürerim. Pahalı olmayacak, iki asgari ücrete alınabilir...

Tertemiz "sıfır kilometre" beyinleriniz, yumuşacık bembeyaz... entarileriniz olacak! ))
Old 30-09-2007, 08:01   #13
üye18721

 
Varsayılan

Yanılmıyorsam; bir dergide okumuştum; "beynin resetlenebileceğini", özellikle depresyon hastaları, ya da obsesif-kompülsif hastaların geçmişlerinde yaşadıkları olumsuz olayları sık sık hatırlayıp bu durumlarının kronik hâle gelmemesi için. Bulursam aktarabilirim. Ama Mehmet Saim Bey'in üzerinde çalıştığı bana birazcık "Zihni Sinirin procelerini" anımsatan makinadan da alınabilir.
Old 30-09-2007, 08:09   #14
üye18721

 
Varsayılan

Yine sizler için "Beynin resetlenme" konusunu google'dan büyük fedakarlıklarla!!!!! buldum ve aktarıyorum.
Beyni Resetlemek
Uçakların kuşlardan; Wolkswagen, nam-ı diğer tosbağa veya Vosvos arabalarının tasarımlarında adı üzerinde kaplumbağalardan esinlenildiği söylentilerini hepiniz duymuşsunuzdur. Bunun yanında, arabaların veya uçakların motor sistemlerine bakarsanız, insan vücuduyla ilişkisini görürsünüz. Dolaşım, sindirim, boşaltım, iskelet sistemi gibi sistemler, adları farklı da olsa araçlarda da mevcut. Peki, insan bu tasarımları bulurken başka neye bakacak ki? Tabi ki etraftaki canlılara ve bu canlıların en gelişmişi olan insana.
Bilgisayarları da düşünürseniz, tıpkı insana benzemektedir. Hatta diğer araçlardan fazla olarak yapay bir zekâya bile sahiptir. Yapay zekâ, derin ve ilginç bir konu olduğu için onu sonraki yazılarda işleyeceğiz.
Tekrar bilgisayara dönerek parçaların bazılarını kontrol edelim:
Hard Disk – Ana Bellek (Ana hafıza)
Ram – Ön Bellek (Kısa dönem hafıza)

Bunlar, zaten adlarını direkt olarak benzetildiği sistemlerden alırlar. Kısa dönem hafıza yani önbellek, gün içinde kullandığımız verilerin muhafaza edildiği; anlık değerlendirmelerin yapılarak fiilleri ortaya çıkartan bölüm. Ana hafıza da yani hard disk, buradan geçerek artık bizim olan ve kullanabileceğimiz bilgilerin muhafaza edildiği bölgedir. Örnek verecek olursak, tanışırken bize ismini söylemiş olan birinin aradan birkaç saat, hatta birkaç dakika, bazen de birkaç saniye kadar kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen ismini hatırlayamıyorsak, bu kısa dönem hafızanın bilgiyi ana belleğe atmadığı, bu süreçte de yeni gelen bilgileri aldığı için eskilerini, dolayısıyla o kişinin ismini de sildiği bir gerçektir.
Bilgisayardakinde ise kurulu olan programlar veya bu programları kullanarak oluşturduğumuz dosyaların ana bellekte olduğu bellidir. Fakat, bir program çalıştırırken örneğin, açık olan bir word belgesi kaydedilmediği sürece, kısa dönem hazıfada yani Ram (Random Access Memory) de olacaktır. Eğer bilgisayarımız resetlenirse, elektrikler kesilirse veya bilgisayara aşırı yüklenirsek Explorer tarayıcısının kendini resetleyeceğinden bu belgenin kaybolma ihtimali vardır (son yıllarda çıkan Office programlarının bu kaydedilmeyen belgeleri saklamak gibi bir özelliği vardır. Konuyu dağıtacağından oraya girmiyoruz). İşte burada da kısa dönem hafıza silinmiştir.
Bunların yanında, dış dünyayla iletişim kurmamızı sağlayan ağız, göz, kulak, eller-ayaklar gibi organlarımız vardır. Bilgisayardaki iletişim ise yoğunlukla Fax-Modem ile, Fareyle (mouse), klavyeyle, yazıcı ve USB girişler gibi çeşitli giriş-çıkış (input-output) denilen veri girdi-çıktısı sağlayan birimler ve sistemlerle olur.
Bilgisayarlar bu durumda insanoğlunun şu ana kadar kendine en çok benzetebildiği aygıtlardır. Hatta o kadar benzetmiştir ki, bir gün bu sistemlerin insanlığı sona erdirebilecek zekâ ve kapasiteye ulaşacağı senaryoları oldukça çokça görülmüştür.
Son yıllarda bilim adamları, elektromıknatıslar kullanarak, beyni ‘reset’leyen ya da ‘reboot’ eden yeni uygulamalardan söz ediyor. Hatta bu uygulamalar özellikle ağır depresyon tedavisinde kullanılmaya başladı bile…
Beyninizin bir bölümünü reset'lemeye ne dersiniz? Yaşadığınız acılardan ya da unutmak istediğiniz, ama rüyalarınızda bile peşinizi bırakmayan anılarınızdan kurtulmanın bir yolu olsa, dener miydiniz? Diyelim ki, bilgisayarınızda olduğu gibi bir 'tık'la tüm zihninizi boşaltıvereceksiniz. Ya da beyninizde depresyona neden olan kısmı 'restart' ederek, tüm fonksiyonların normale dönmesini sağlayacaksınız.Bilgisayarlarda bu gibi arızalar olduğunda resetlemek bir çare olabiliyorsa bu olay insanda neden yapılamasın? Tabii bu işlemi bir uzmanın yapmasında fayda var. Maazallah, beyninizi reset'lemeye çalışırken konuşma, hareket etme gibi temel bilgileri de yanlışlıkla silebilirsiniz.
Depresyon Tedavisinde Yeni Yöntem…
Yaklaşık on yıldır, bilim adamları beyni reset'leyecek ya da düzensiz seyreden beyin fonksiyonlarını yeniden düzenleyecek yöntemleri araştırıyor. Hatta son yıllarda Avrupa'da, Özellikle ağır depresyon tedavisinde, beynin işleyişini tamamıyla değiştiren bir uygulama kullanılıyor: Transkraniyal Manyetik Stimulasyon (TMS). Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ha­kan Yöney, bu yöntemi kısaca, "Elektromanyetik alanlar kullanarak, beyin fonksiyonlarını araştırmak ve etkilemek için kullanılan bir uygulama" olarak açıklıyor.

Bu uygulamanın, gelecekte depresyon ve diğer psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde, ilaç ve diğer yöntemlere alternatif olabileceği iddia ediliyor. Şimdiden bu uygulamanın olumlu sonuçlarını görenler de yok değil, iki çocuk annesi bir kadın, kronik depresyonunu atlatabilmek için, neredeyse başvurmadığı tedavi kalmadığına inanmıştı. Ta ki geçen yıl, depresyon tedavisiyle ilgili yeni bir uygulama için gönüllüler arandığını öğrenene kadar. Bir süre sonra da, Colombia Üniversitesi' ndeki New York Psikiyatri Enstitüsü'nde, kafatasının üzerine yerleştirilen elektromanyetik bobinin altında bir iskemlede otururken buluyor kendini. Yani bu düşünce çoktan uygulamaya geçmiş durumda.
New York Psikiyatri Enstitüsü, TMS uyguamaları konusunda araştırma yapan dünyanın sayılı bilim kurumlarından birisi. Amaç, bobindeki güçlü mıknatısların oluşturduğu dalgalarla, beynin ilgili kısmındaki depresyona neden olan düzensizliği reset' lemek. Tedavi haftada bir, birer saatlik seanslarla altı hafta devam ediyor. Kadın üçüncü haftadan sonra, değişiklikleri hissetmeye başlıyor. Lezzetli yemeklerden, güneş ışığından yeniden keyif almaya başlıyor. Üstelik uzmanlar, bunun bir tesadüf olmadığını söylüyor. ABD Ulusal Beyin Sağlığı Enstitüsü denetiminde 240 depresyon hastasıyla gerçekleştirilen uygulamalar da aynı başarıyı işaret ediyor. Çalışma ekibinden Dr. Saran Lisanby, gelecek yıllarda TMS' nin, depresyonda en etkili ve yan etkisiz tedavi olarak benimseneceğini belirtiyor.
Çökerse, Sistemi Yeniden Yükle…
Söz konusu bobinler, elektromanyetik dalgalar olunca, aklımıza hemen elektroşok yöntemi ve Matrix filmi geliyor. Biliyorsunuz filmde beynin içine sokulan bir tür iğneyle elektroşoklarla bilgisayar sistemine bağlanılıyordu.

Manyetik stimülasyon, hiçbir elektrik bağlantısı olmadan, beyin işleyişini düzenleyen bir uygulama. Üstelik, elektroşok gibi kasılmalara neden olmadığı için, anestezi ya da kas gevşetici gibi önlemlere de gerek kalmıyor. Bu yöntem, ülkemizde de şiddetli depresyon tedavisi için Memory Center' da uygulanıyor. Elektroşok, depresyon tedavileri arasında en etkili yöntem olarak görülüyor. Hatta boğazını keserek intihara teşebbüs eden hastalar bile, bu tedaviyle kısa sürede yeniden şarkı söyleyip gülmeye başlıyor. Ne var ki, vücuda elektrik verildiği için, yanlış bir uygulama çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. "Oysa elektromıknatıslar sadece 2 cm' ye etki eder. Yani uzman beynin hangi bölgesini hedefliyorsa, sadece o kısımda değişiklik olur. Dolayısıyla hiçbir tehlikesi bulunmaz. MR gibi bu yöntem da hamilelerde dahi kullanılabilir.
Peki, beyne gönderilen elektrodalgalar ne işe yarıyor? Beyin hem elektrik hem de kimyasallarla ilgili bir organdır. Yani ilaçlar nasıl beynin salgıladığı hormon ve diğer kimyasalları etkiliyorsa, bu yöntemle de kortekste gerçekleşen elektrik akımı yönlendiriliyor. TMS yoluyla beyne gönderilen akım vuruşlarıyla, beyin sinirlerinin birbiriyle olan iletişimi düzenleniyor. Vuruş frekansı ve şiddeti ayarlanarak, ilgili kısımdaki işleyiş hızlandırılıyor ya da yavaşlatılıyor. Beynin gelişmiş bir bilgisayar olduğu düşünülürse, işlemi şöyle açıklamak mümkün: Network reset' lenerek, bilgisayar uzmanlarının sık kullandığı terimle beyin reboot ediliyor, yani sistem yeniden yükleniyor (Matrix filminin sonunda da virüs temizlenemeyince-öldürülemeyince çareyi, bozulan sistemi yeniden yüklemekle buluyorlar).
Tersten bakarak söyleyelim. Beyin gelişmiş bir bilgisayardır. İçinde 140–150 milyar kablonun bulunduğu çok karmaşık bir bilgisayar. Beyni bir şehre benzetip bu kabloları da birer ev olarak düşünelim. Her ev içinde de 8 bin telefon olsun, işte, beynin çalışması, tüm bu telefonların birbiriyle bağlantı kurmasına benzer.
Kişilik Değişebilir mi?
Son yıllarda Kanada ve Avrupa'da şiddetli depresyon tedavilerinde kullanılan TMS yöntemi, ABD'de sadece araştırma amaçlı uygulanıyor. Ülkemizde ise iki yıldır psikiyatrik rahatsızlıklara yönelik bu uygulama, daha önceleri de kas sorunlarının tedavisinde kullanılıyordu. Yöntemin şizofreni, obsesif kompülsif bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu ve parkinson tedavisinde de kullanılabileceği yolunda çalışmalar devam ediyor.
Time'da yayımlanan haberin başlık sorusu, kafatası üzerinde dolaştırılan mıknatıslarla, insan kişiliğinin ya da özelliklerinin değiştirilip değiştirilemeyeceği. Biz de bu soruyu uzmanlarımıza yöneltiyoruz. Dr. Oğuz Tan, gelişmelerin bu yolda olduğunu dile getiriyor:
"Örneğin beyinde bulunan Amigdala adlı organ, insanın korku faaliyetlerini kontrol ediyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, bu organ alındığında, farelerin hiçbir şeyden korkmadıkları gözlemlendi. Belki gelecekte, insan Amigdala' sını etkileyerek, gereksiz korkulardan kurtulmak mümkün olacak."
Yakında kötü anıları hafızadan silmek için de bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Çünkü şu sıra bilim adamları, her iki şakağın arkasında bulunan hipocampüs' ler üzerinde çalışıyor. Bu bölgelerin asli görevi, hafızayla ilgili faaliyetleri yönetmek.
Beyin üzerindeki araştırmalar, beyni reset'lemeye kadar vardığına göre, Öyle görünüyor ki önümüzdeki yıllarda istenilen davranış biçimlerinin ve kişilik özelliklerinin
hard disk'e yüklenmesini mümkün olacak.

Bazı bilim adamlarına göre yakında kötü anıları hafızadan silmek için bir nöropsikiyatri merkezine gitmek yeterli olacak. Beynin sırlan keşfedildikçe, gelecekte belki de istenilen davranış biçimleri ve kişilik özellikleri de hard disk'e yüklenebilecek. İnsanların bunu aklını tezkiye etme çalışmalarıyla, psikiyatrik tedavilerle, Amerika’ da olduğunu bildiğimiz grup seanslarıyla yaptığını düşünürsek, sonuçta bunlar da insanlar arasındaki elektromanyetik dalga aktarımlarıyla veya kendi kendine yapılan beyin dalgalarını düzeltici çalışmalarla yapabildiğini biliriz. Ve buna da bir nevi “yükleme” yöntemi diyebiliriz. İleride bunun bilgisayarlarla sağlanması çok da şaşırtıcı olmaz galiba.
Kaynaklar:
Aktüel Dergisi Nisan 2005
www.mcaturk.com
Old 30-09-2007, 12:02   #15
Gülümse

 
Varsayılan

Gecen gun sinirden yuzunun rengi matlasmis bir hanim ile karsilastim. Cevresindekilere dersane okul ve ogrenci veli dortgeninden bir seyler anlatiyor daha dogrusu icini dokuyordu..

Hic tanismiyoruz ama konuya girmekte sakinca gormedim. Oks mi dedim. Hanim uzuntu ile basini salladi.."Keske" seviye tesbit sinavlari. Cocuklari daha o seviyeye gelmemis annelerden biri sinav ile merak ettiklerini sordu. Hanim elinden gelidigince bildiklerin bezgin bir ifade ile aktardi. Adindan da "ama her an sistem degisebilirmis" icim daraldi..

3 cocuk annesiyim her cocugum imtahana iki sene kala cevremizdeki annelerin ve cocuklarin renkleri benizleri soluyor bir den bire mutsuz insanlar haline geliyorlar.

Gecen sene kizimi okuldan almaya gittigimde butun arkadaslarinin yuzlerinin kagit gibi oldugunu ve gozlerinin altinda yorgunluk halkalarinin, yanaklarinda solgunlugu, gozlerinin urkekligini gormekten yorulmustum. Kizimi tarif etmek icin falan okulla gidin oradaki en mutlu kizi bana getirin desem eminim benim kizimi getirirdiniz..

Yorgun, gelecek kaygisi ile dolu genc yuzler, vaktinden once yaslanan anneler.. Gercekten ciddi bir zihin kirliligi..

Saygi ve sevgi ile
Old 07-10-2007, 01:58   #16
Gülümse

 
Varsayılan

Cep telefonlarimiz gercek bir anlamda hayatimizi kolaylastiran teknoloji olmanin yaninda ayri bir kirlilikte yaratmakta..

Dusunun en yakin dostunuz ile dertlesiyorsunuz... Tam sohbetin en koyu yerinde telefonununuz calmaya basliyor. Telefonunuza bakiyorsunuz, yakin dostlarinizdan digeri telefonda..

Once hizlica dusunup incelik gosteriyorsunuz karsinizda ki dost ile sohbetinize devam etmeye calisiyorsunuz.. Ama ne mumkun icinizdeki bir ses size izin vermiyor. Merak ediyorsunuz yaninizdakinden izin alip dostunuza geri donuyorsunuz.. O da bir sevincini paylasiyor diyelim.. Ama telefon konusmanizi uzatmaniz imkansiz yoksa karsinizdaki dosta ayip olur.. Tatli bir hile karsinizdaki dostu, telefondaki dostun sevincine ortak etmeye calisiyorsunuz ama ne dostun yuzundeki ne de sizin yureginizdeki geride biraktiginiz sohbetin bozulma huzursuzlugu silinmiyor..

Bundan daha kotu kirlilik olabilir mi?

Saygi ile kalin
Ve dostlarinizla dertlesirken telefonlarinizi kapatmayi unutmayin..
Old 07-10-2007, 03:12   #17
Av.Ahmet DELİKANLI

 
Varsayılan

Bu konuda tüm meslektaşlarıma katılıyorum;çünkü televizyon dışında kendimizi geliştirebilecek birçok yol var.Kendi açımdan tv'de bağlılığım özellikle kendimi boş hissetiğim zamanlarda başvurduğum bir yol olurdu,ancak anladımki tv'siz de boş zaman geçirilebiliyor.(mesela kahvehane gibişaka şaka..)Zihin temizleme konusunda kendimi yalnız bırakıp düşünmeye başlıyorum genelde kendimi başka başka yerlere götürmeye çalışıyorum güzel hayaller kuruyorum(tabi ulaşılmayacak kadarda değil),daha sonra beynimi yormayacak kitaplara yöneliyorum,özellikle evimizin arka balkonundaki doğa görüntüsü beni cezbediyor adeta...Bu şekilde zihnimi temizleyebiliyorum kendimce tabii...
Old 23-10-2007, 19:31   #18
Envanter

 
Varsayılan

Sayın Turan
Görüşlerinize destek vererek bir kaç açıklama da ben yapacağım. Yıllardır hepimiz okuyoruz. türçe matematik çoğrafya kimya....
Örneğin ilkokulda "Ayşe topu at" diye okumayı öğreniyoruz. Öğretmen tahtaya yazıyor bir yazıyorki o Ayşenin topu bir türlü attığını görmedim. Yani uygulamasını çıplak gözle göremedim. Kimya derslerinde de bazen uygulama yapılıyor ancak her formülün uygulanması imkansız kalmaktadır. Öğrenciler konuyu uygulamadan öğreniyor çoğunlukla. Fizik derside aynı. Silindir şeklindeki bir cismin... hocam hani nerde silindir... burda evladım... hocam göremiyorum.... öğrenci öğrendiği şeyi yaşamadıktan sonra öğretmen tarafından beyine dikte ettirilen bilgiler sadece öğrencide teorik bilgi yığıntısı oluşturmaktadır.
Televizyonu kapatmışsınız iyi yaptınız. Aferin size. televizyondaki eğlence programlarını herkes seyretmiştir değilmi. İşte bu nokta çok önemli. Peki neden seyrediyorsunuz yaşamadığınız bir şeyi. Televizyondakiler eğleniyor ve yaşıyorlar o olayı. Sen sadece seyircisin ve yaşamıyorsun o anı. Pasif bir mahluktan başka bir şey değilsin. Bazen gülüyorsun ama neşelenmiyorsun yaşamıyorsun hiç.
Bir takım dizilerde bu yönde. Kız ve erkek çocukları aşkın ne olduğunu henüz yaşamadan aşkı tanımış oluyorlar ve ilerideki duygusal ilişkilerinde de maalesef televizyonda zamanında izlemiş olduğu aşkı kendine örnek almış olduğu gibi davranıyor. Hazır öğreniyor sadece ve uyguluyor. Keşfederken yaşamanın ve öğrenmenin bir bilgi birikimi değilde hayati bir tecrübe olduğunu unutmayalım. İşte bu hayati tecrübe kişiye haz verir. Yaşamaktan zevk alır yeteneklerimizi fark edip geliştiririz. Hayati tecrübe demekle örneğin Einstein kendisi bilim adamı ve keşfederek bigiyi öğrenmiştir yaşamıştır. Bundan haz duymuştur. Eee geri kalan milyonlarca gence ancak hazırcılık düşmektedir.
Günlük hayatımızda çamaşır makinesi var. Çamaşır yıkama işini makine yapıyor ve yaşıyor o anı. Biz sadece hazır üretilmiş olan makinenin düğmesine basmakla kalıyoruz. kendimizde olan yeteneği beceriyi köreltiyoruz sanayileşme adına.
Belki tavsiye kabul edersiniz diye söylemek istediğim önemli bir husus var bu sayfanın özünü oluşturan. Sizin televizyonu kapatmak istemeniz birtakım şeylere isyan etmenizden başka bir şey değildir. Kendinize zaman ayırmak istemekle hayatınızı yönlendiren şeylere (tv) başkaldırmış oluyorsunuz. Ben kendi hayatimi yaşamak istiyorum ve kendi hayatımı yönlendirmek benim elimde diyerek bizim fikirlerimizi alarak bu atılımınızı hayata geçirmenin kıvancı içinde memnun olmayı bekliyorsunuz. Sevgiler saygılar mutlu yarınlar.
Old 12-11-2007, 02:21   #19
Gülümse

 
Mutsuz Bence bazı değerlerimizi yitirdik..

Evet dostlar bence bazı değerlerimizi yitirdik..

Bir düşünün eskiden bakkala gittiğimizde satın aldığımız ekmekler bir kağıda sarıldıktan sonra torbalara konulurdu.. Ekmek bulamayan insanlar özenmesin açlıklarını hatırlamasın diye..

Para cüzdanlarından fazla para bulundurulmazdı, ihtiyacı olanları ezmemek ve onları hırsızlığa teşvik etmemek için..

Yeni alınan ciciler aleni gösterilmez hatta söylenmezdi ayıptı.

Yardıma ihtiyacı olan bunu ilan etmez, yardım eden de yardımını gizlerdi..

Bir elin verdiğini öteki el görmez dedik..

Çok mu değer yitirdik yoksa çok mu kirlendik tam karar veremedim..
Old 13-11-2007, 14:31   #20
Envanter

 
Varsayılan

O günleri özlemle arıyorum Sayın Gülümse;
Ancak günümüzde yukarıda anlattığınız fakirlik eskiden yaşanan fakirlik gibi değil. Günümüzde bolluk içindeyiz. Evi kira, enyeni takım elbiseler içinde, hatta son model arabayla gezen ve kaymakamlıktan yardım parası alan, elinde yine son model cep telefonlarıyla gezen fakirler görüyorum. Onların çocuklarının hangi koşullar altında yaşadığını anlatmaya hacet yok herhalde.
Kısaca fakirlik eskidendi, yokluk eskidendi. Şuan fakirim diyenleri bir incelediğinizde, eski fakirlikleri karşılaştırdığınızda durum daha iyi anlaşılabilir. Günümüzde, kömür yardımından tutun erzak yardımınına kadar kaymakamlıklarımız hertürlü yardım için dört elle çalışmaktadır.
Diğer toplumsal görüşlerinize zaten katılıyorum. ancak fakirliğin eskisi gibi olmadığını belirtmek istedim.
Saygılarımla.
Old 13-11-2007, 18:05   #21
Gülümse

 
Varsayılan Araba Alarmları

Eh zihni kirlenmiş bir toplumda hırsızlığın artması doğal bir sonuç.. Hırsızlıktan korunmak isteyenlere de bir sürü teknolojik çözüm piyasaya sürülmüş durumda.. Bunun en yaygın kullanım alanı araba dolayısıyla araba alarmları..

Ama nedense bu alarmların bir türlü ayarları tam yapılamaz yok kedi sıçrar efendim güneş vurur araba başlar avaz avaz bağırmaya..

Alarm çalar bir işe yarar mı? Hayır hırsız da siz de bilirsiniz ki arabanın çalan alarmını arabanın sahibi dışında herkez duyacaktır.. Hatta kim bu terbiyesiz diye baktığınızda çevresinde dolanan adamı alarmı susturmaya çalışan araba sahibi zannetmeniz de mümkün

Araba bağırır, hırsız işine kaldığı yerden devam eder.. Siz o sesi duymamak üzere uzaklaşırsınız, arabanın yardım çığlıklarını herkez duyar bir tek sahibi duymaz.. Bu da bence toplumun en ironik zihin kirliliğinden bir tanesi

Saygı ile
Old 14-11-2007, 11:01   #22
Envanter

 
Varsayılan

Gizli kameraya el sallayarak marketi soyanları mutlaka görmüşsünüzdür.
Old 16-11-2007, 08:14   #23
Gülümse

 
Varsayılan

Her gün önünden geçtiğimiz güvenliğe, köprüdeki gişe görevlisine, kapıcı, odacı, hademe yada sekretere "günaydın, iyi günler, iyi akşamlar" dilemiyorsak o zaman ciddi bir kirlenme yaşıyoruz demektir..
Old 20-11-2007, 15:20   #24
Envanter

 
Varsayılan

İki ay önce başka bir memlekete gitmiştim. Neyse yolda yürüyorum, önümde de bir yaşlı amca yürüyor, geçerken selam verdim.
Yaşlı amca birden elimi tuttu.Şaşrıdım. Acaba beni tanıyor mu yoksa birine mi benzetti derken kalp krizi falan geçiriyor diye de düşünemeden edemedim. Yoksa bu amcaya birisi kötü bir şey yaptı da beni ona mı benzetti diye zihnimi sürekli kurcalıyorum.
Yaşlı amca: " Allah razı olsun evladım." dedi.
Ben : " Ne oldu amca hayırdır niye öyle dedin şimdi"
Yaşlı amca: " Şimdiki gençler yaşlılara hiç selam vermiyorlar, Omuz atıp geçiyorlar, biz eskiden büyüklerimize selam verirdik saygı duyardık" dedi.
Zavallı adam gözlerinden damlalar akıtarak ağlıyordu karşımda.
Hemen elini öptüm, bir süre dertleştik, rahatsızlığını falan anlattı. Şeker hastalığı varmış, iğnelerinden bahsetti. Torunlarından, gençlerin bu gidişatının eskiye göre çok kötü olduğundan neler neler konuştuk yol ayrımına kadar.
Yaşlı amca: "Gel bir çay söyleyeyim, sohbet edelim" dedi.
Ben : "Sağol amca içmiş kadar oldum, gitmem gerek." dedim
Yaşlı amca: "Allah sana uzun ömür versin inşallah". diye de dua etti
Ben : " Size de uzun ömür versin, sizin gibi büyüklerimizin bizim gibi gençlere her zaman ihtiyacı var." dedim.
Adamın sevinci o kadar güzeldi ki, görülmeye değerdi.
Old 20-11-2007, 15:39   #25
üye18721

 
Varsayılan

Zihin kirliliğinin önüne geçmek için; diğer bir deyişle duru ve berrak bir beyin için öncelikle olumsuz düşünce yapısından kurtulmak gerektiğini düşünüyorum.Bu da kişinin kendisini bu yönde eğitmesiyle olabilir. Kişiler,olaylar hakkında menfi düşünmekten olanak olduğunca uzak durmak atılacak ilk adım bence. Çevremizde yaşanan menfi olaylar ne olursa olsun itidali elden bırakmadan yapıcı çözümler bulmak, menfi olaylar üzerinde fazla yoğunlaşmamak, düşünmemek, menfilikler kişilerden kaynaklanıyorsa; sorunu içimize atmadan açıkca eleştiri-özeleştiri mekanizmasını harekete geçirmek,böylece kin tutma gibi olumsuz kişilik özelliklerinden uzak durmak zihni temiz tutmakta faydalı yöntemlerden bazılarıdır.
Old 23-11-2007, 16:32   #26
Envanter

 
Varsayılan

Hem bir yerde okumuş olduğum hem de tanık olduğum bir olay daha var;
Bir gün izmirdeyim. Halk otobüslerinde yolcu inme ve binme kısımları ayrı. yaşlı bir amca yavaş hareket ederek inmeye çalışıyordu, arkadan genç bir delikanlı acele ede ede basamaklara kadar geldi. yaşlı amcayı da ittirerek kabaca yol açtı kendine.
Yaşlı amca: "Evladım yavaş ol,bak bizde iniyoruz" dedi.
Delikanlı : "Senlemi uğraşçam, banane, ben böyleyim" dedi.
Yaşlı amca: "Sen yaşlıları sevmiyorsun herhalde, inşallah yaşlanmazsın." diyerek o gence inanılmaz bir ders vermiş oldu.
Genç neye uğradığını bilemedi, tek öğrendiği kurslarda dahi alamayacağı bir dersi o gün almış olmasıydı.
Old 23-11-2007, 18:27   #27
Ahmet Turan

 
Varsayılan

Sayın Envanter09,
Askere gitmek için vedalaşmıştınız. Almadılar mı yoksa askere veya vaz mı geçtiniz?

yanlış bilgi ile zihin kirlenmesi mi oluşturdunuz yoksa
Old 23-11-2007, 20:11   #28
Envanter

 
Varsayılan

Paşam gideceğim. Ben Lololistan halkıyla vedalaşmak istemiştim. Diğer üyelerle vedalaşmadım.
Bekliyorum yalnızca...Çok az günüm var...

ensabırsızlıklabekleyen saygılarımla
Old 27-11-2007, 22:32   #29
Gülümse

 
Varsayılan

Bence en büyük zihin kirliliği dinlememek ve dinlenmemek.. Farkındamısınız bilmem kimse kimseyi tam olarak dinlemiyor..

En basit olay bakkala gidiyorsunuz ve tek bir cümle kuruyorsunuz..
"Lütfen iki tane f sigarasından verirmisiniz?"

Bakkalınız sizi dinlemediği için sorar..
"Kaç tane"
Siz cevaplarsınız.. "İki"

Bakkalınız tekrar sorar..

"Hangisi?"

Sinirlenmezsiniz ama yorgun bir şekilde bakkaldan çıkarsınız..
Old 18-12-2007, 00:10   #30
Gülümse

 
Varsayılan

Bir gece kapım çalındı, hiç tanımadığım bir bayan, bebeği olmadığı için bir adağı olduğunu bebekleri olan kadınlardan para topladığını söyledi..

Doğrusu böyle bir gelenekten haberim yoktu.. Kafam karışmasına ramen "Ne kadar para lazım?" diye sordum. Kadın "Ne kadar gönlünüzden koparsa" cevabını verdi.. Kadını inançsızlığım ve kafamda beliren soru işaretleri ile yormadan az bir miktar verdim gitti..

Hala düşünürüm acep kandırıldım mı diye? Sonra kendi kendime kızarım "kızım sen de insanlara güvenmeyen inançsız biri olup çıktın".. diye.. Ama yinede soru işaretlerinden kurtulamam..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09432602 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.